• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ARAP YARIMADASI VE AFRİKA’NIN DOĞU SAHİLLERİ SAHİLLERİ

1.13.3. Halk Bilgisi

1.13.3.1. Halk Matematiği

Ölçü birimi: Geçmiş yılların birinde sular Semûm yeliyle kuruyup bir kırbası76 1000 dinara satılmıştır. (s.119)

1.13.4.İnanışlar

Peygamberimiz Tebûk Savaşı’nda Hıcr Kuyusu’ndan geçerken devesini hızlandırarak kimsenin o kuyudan içmemesini emrettiğinden dolayı, çok susamış olsalar bile hacılar oradan su içmez. Kim bu suyla hamur yoğurursa kendi yemez, devesine yedirir. (s.119) 1.13.5.Mimari Yapılar

1.13.5.1.Halk Mimarisi

Kerek Kalesi: Burası gayet sarp ve sağlam kalelerden olup Hısn-ı Gurâb (Karga Kalesi) adıyla ünlenmiştir.77 (s.117)

1.13.6.Geleneksel Unsurlar

Tebûk’e varınca silâhları kuşanıp, kılıçları sıyırarak hamle edercesine yürümek ve hurma ağaçlarına vurmak; bunu yaparken de “Peygamberimiz bu şehre böyle girdi!” demek, Şam hacılarının âdetlerindendir. (s.118)

1.13.7.Kutsal Mekânlar

Busrâ’da Peygamberimizin devesinin çöktüğü yerde büyük bir mescit inşa edilmiştir. (s.117)

76

Kırba: Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara. 77

Kerek Kalesi: 540 h./1145 m. yılında Haçlılar tarafından inşa edildi. Eyyûbiler 583 h./1188 m. yılında burayı aldılar. Gayet sağlam ve yüksek bir yapıdır. Ebu’l-Fidâ gibi tarihçilerin aktardığına göre o dönemde eteklerindeki bağ ve bahçeler çok güzelmiş.

86 1.13.8.Ulaşım Araçları

1.13.8.1.Deve

Deve ulaşım aracı olarak kullanılmaktadır. (s.118) 1.14.Medine

1.14.1.Adlar

1.14.1.1.Kişi Adları Es’ad b. Zürâre. (s.121) Ebû Eyyûb Ensârî. (s.121) Ömer b. Hattâb. (s.122) Hz. Abbâs. (s.122) Übeyy b. Ka’b. (s.122) Hz. Davud. (s.123) Hz. Ömer. (s.123) Hz. Süleyman. (s.123) Ömer b. Abdülazîz. (s.123)

Ubeydullah b. Abdullah b. Ömer. (s.124) Süleyman b. Abdülmelik. (s.124)

Halife Mehdî b. Ebû Ca’fer Mansûr. (s.124), Hasan b. Zeyd. (s.124)

Emir Sâlih Alâeddîn. (s.124) Selâme Bahâeddîn. (s.126) Sirâceddîn. (s.126)

Ebû Muhammed Abdullah. (s.126) Cemaleddîn Asyûtî. (s.126)

Cemaleddîn Matarî. (s.127) Afîfüddîn Abdullah. (s.127)

Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed. (s.127) Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Muhammed b. Merzûk. (s.127)

Ebu’l-Kasım Muhammed b. Muhammed İbnü’l-Fakîh Sehl b. Mâlik. (s.128) Saîd Merrâkeşî Kefîf. (s.128)

87 Şeyh Ebû Mehdî İsa b. Harzûz Miknâsî. (s.128) Ebu’l-Abbâs Fâsî. (s.128)

Şeyh Şihâbeddîn Zerandî. (s.128) Kübeyş b. Mansûr b. Cemmâz. (s.129) Tufeyl b. Mansûr. (s.129)

Ebû Abdullah Mâlik b. Enes. (s.129) Abdurrahman b. Ömer b. Hattâb. (s.129) Akîl b. Ebû Tâlib. (s.129)

Abdullah b. Zülcenâheyn Ca’fer b. Ebû Tâlib. (s.129) Ebû Ömer Osman b. Affân. (s.130)

Şerefüddîn Kasım b. Sinân. (s.131) Ali b. Hucr Emevî. (s.131)

1.14.1.2.Yer Adları

Medine: Şehir adı. Diğer adı Harem-i Şerif. (s.120) 1.14.1.3.Coğrafi Yer Adları

Bi’r-i Rûme: Hısn-ı Uzzâb’ın batı yönünde bir rum göletidir. (s.130) 1.14.1.4.Hayvan Adları

Deve: Hak Teâlâ’nın deve üzerinde bir bedevî gönderdiğinden bahsedilmektedir. (s.128)

At: Bir atın hediye olarak verildiğinden bahsedilmektedir. (s.132) 1.14.2.Halk Edebiyatı

1.14.2.1.Hikâyeler

Hatip Sirâceddîn’in Hikâyesi:

Hatip Sirâceddîn, Medine’de imam-hatiplik görevini kırk yıl yürüttükten sonra Mısır’a dönmeye niyetlenir. Rüyasında üç kez Peygamberi görerek her defasında Medine’den çıkmaması ve ecelinin yaklaştığı uyarılarını alır. Yine de kulak vermez ve Medine’den çıkar. Mısır’a üç günlük mesafede bulunan Süveyş yöresinde vefat eder. (s.126)

88

Gırnatalı Ebû Abdullah78 önceleri Abdülhamîd Acemî adlı bir bilgin üstadın hizmetkârıymış. Üstat, ona güvenerek yolculuğa çıktığı zamanlar ailesini ona emanet edermiş. Yine yolculuğa çıktığı bir vakit üstadın eşi, Ebû Abdullah’a “asılarak” arzusuna ulaşmak niyetinde olduğunu açık açık belli eder. Ebû Abdullah endişeyle, ailesini ve servetini ona emanet eden birine asla ihanet etmeyeceğini söylese de kadın ona yaklaşmaya devam eder. Bunun üzerine Ebû Abdullah nefsine yenik düşmekten korktuğu için cinsel organını keser ve bayılır. Halk kendisini bu hâlde bulur. Hemen tedavi edilir ve iyileştikten sonra mescidin hizmetkârları arasına girer, müezzinlik yapar hattâ onların reisi olur. (s.127)

Ali b. Hucr’un Hikâyesi:

Ali b. Hucr, bir rüya görmüş ve rüyasında duyduğu beyitleri ezberlemesi emredilmiştir. Uzunca bir süre sonra Hind ülkesinin merkezi olan Dihlî’ye (Delhi) giderek İbn-i Battûta’nın yanında konaklamıştır. İbn-i Battûta’nın, Ali b. Hucr’un rüyasını Hind sultanına anlatması üzerine Ali b. Hucr huzura çağrılmış ve rüyasında gördüklerini tekrar anlatmıştır. Sultan hayretler içinde kalmış ve ona güzel sözler söyleyerek misafir etmiş, çeşitli hediyeler vermiştir. Ali b. Hucr, Dihlî’de güzel bir yere yerleşmiş, cariye ve hizmetçi satın almıştır. Fakat kimseye emanet edemediği sultanın verdiği hediye ve altınları bu cariye ve hizmetçi çalarak kaçmışlardır. Bu olaya çok üzülen Ali b. Hucr yemeden içmeden kesilerek ölmüştür! (s.132)

Olağanüstü Bir Hikâye:

Muâviye, halife olunca minberin Şam’a getirilmesini istemiş, halk itirazda bulununca ortalık karışmıştır. O esnada çok şiddetli rüzgârlar esmiş, güneş kararak gündüz vakti yıldızlar gözükmüştür. Yeryüzü öyle siyahlaşmış ki insanlar birbirleriyle çarpışmaya, yollarını dahi ayırt edememeye başlamışlar. Muâviye bu manzara karşısında dehşete kapılarak minberi Şam’a nakletmekten vazgeçmiştir. (s.126)

78

Ebû Abdullah Muhammed Garnâtî: Bu şahıs gerçekten yaşamış, tıp vs. çeşitli ilimlerde şöhretiyle öne çıkmış bir şahsiyettir. Dönemin biyografi uzmanlarından İbnü’l-Hatîb şöyle diyor: “Ebû Abdullah Muhammed güzel huylu, zarif bir insandı; tıptan anlardı. Kendi şehri Gırnata’da saygın âlimlerden olan Ebû Abdullah hacca gitti, orada da ününü duymayan kalmadı, nihayet Medine hizmetkârlarının başı oldu; ancak başına gelen bir hadiseden dolayı cinsel uzvunu kesti; sakallarını da kazıttı! Bu adam 750 h./ 1350 m. yılından sonra vefat etmiş olmalıdır.”

89 1.14.2.2.Menkıbeler

Şeyh Ebû Mehdî İsa Menkıbesi:

Şeyh Ebû Mehdi İsa, Mekke’ye gelir ve orada ikamet eden bir grupla Hirâ dağına hareket eder. Orada gruptan ayrılır ve kaybolur. Gittiği yolu doğru zannederek ilerler ve iyice kaybolur. Sıcaktan ve susuzluktan bîtap düşer. Pabuçları delik deşik olur, ayaklarının derisi soyulur. O esnada Hak Teâlâ, deve üzerinde bir bedevî gönderir ve bedevî onu kurtarır. (s.128)

1.14.2.3.Rivayetler

İbn-i Battûta, Medine’ye girdiklerinde bir zamanlar Peygambere ağlayan ağacı selâmladıklarını söylüyor. (s.120)

Mescit ilk inşasında kare şeklindeydi. Boyu da eni de yüz arşın geliyordu. Bir rivayete göre ilk yapıldığı zaman eni boyundan kısaydı. (s.121)

Kutlu Bahçe’nin kıble tarafında mihrap şeklinde (bir çıkıntı) görülür. Orasının Fâtıma anamızın evi olduğu ve kabrinin orada bulunduğu söylenir. (s.121)

Bir rivayete göre, Peygamberimiz Medine’deki Kutlu Mescit’in yapılacağı arsayı yetim iki kardeşe bedelini ödeyerek satın almıştır. Başka bir rivayette ise bu iki kardeş arsayı Allah rızası için Peygamber’e verdikleri anlatılır. (s.121)

Peygamberimiz hicret yurdu Medine’ye yaklaşınca Amr b. Avfoğulları kabilesinin yanında bir rivayete göre yirmiki, başka birine göre yirmidört, diğer bir rivayete göre ise kırk gece konaklamıştır. (s.121)

Bazı rivayetlere göre ilk mihrabı yapan kişi Mervân’dır. Bir rivayete göre de mihrap, Emevî halifesi Velîd’in zamanında Ömer b. Abdülazîz tarafından yaptırıldı. (s.123) Halife Ömer b. Abdülazîz mescide mihrap koyandır. Hattâ ilk defa mihrap âdetini çıkaranın da o olduğu söyleniyor. (s.124)

Kıblenin yönünün belirlenmesine yönelik çeşitli rivayetler vardır: Bir rivayete göre mescidin kıblesini Melek Cebrâil belirlemiştir. Bir diğer rivayete göreyse Cebrâil, Peygamberimize yön göstermiş, Peygamberimiz de kıbleyi buna göre belirlemiştir. Başka bir rivayete göre ise Cebrâil dağlara işaret ettiğinde dağlar Kâbe görününceye kadar alçalmış, Peygamberimiz de Kâbe’yi açık seçik görmüş ve kıbleyi böyle belirlemiştir. (125)

90

Peygamberimiz Medine’yi ilk şereflendirdiğinde kıble, Beyt-i Makdis yönüne doğruyken bir rivayete göre onaltı, başka bir rivayete göre ise onyedi ay sonra Kâbe yönüne çevrilmiştir. (s.125)

Hadîs’ten rivayet edildiğine göre, Peygamberimiz önceleri mescitte bir hurma ağacının gövdesi üzerinde hutbe okurmuş. Minber inşa olduktan sonra hutbeyi minberde vermeye başlamış. O zaman daha önce hutbe okuduğu hurma ağacının gövdesi, dişi devenin sütten kesilen yavrusunun ardından ağladığı gibi ağlamış. Rivayete göre Peygamberimiz dayanamamış, minberden inerek hurma ağacını kucaklamış ve inlemesini durdurmuştur. (s.125)

Kutlu Mescit’in minberini kimin yaptığına dair çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Temîm Dârî adlı sahabe tarafından, başka bir rivayete göre ise hicret yurdu Medine’de Peygamber’i karşılayan ve Ensâr adı verilen yüce insanlardan bir kadıncağızın kölesi yapmıştır. (s.125)

Minber malzemesi hakkında da rivayetler vardır. Bir rivayete göre (Medine yakınındaki) Gâbe’den gelen ılgın ağacından, başka bir nakle göre ise “esil” adı verilen (odunu sert bir) ılgın türünden yapılmıştır. (s.125)

Rivayetlere göre Ebu’l-Abbâs bir keresinde sohbet ederken ensâb ilmini (soybilim) iyi bilmediği ve dilini tutmaya dikkat etmediği için büyük bir hataya düşerek;

“Hz. Hüseyin’in soyundan gelme kimse kalmamıştır, onun zürriyeti devam etmiyor!” der. Bu söz Medine emirliği yapan Tufeyl b. Mansûr b. Cemmâz Hüseynî’nin kulağına gider. Ebu’l-Abbâs’a kızar bu adam hattâ onu öldürmeye karar verir. Nihayet onu Medine’den sürer. (s.129)

Medine’de emirlik vazifesini yürüten Kübeyş b. Mansûr b. Cemmâz’dı. Kübeyş, amcası Mukbil’i öldürmüş, bir söylentiye göre onun kanıyla abdest almıştır. (s.129)

Peygamberimizin yüzüğünün Hz. Osman’ın parmağından Bi’r-i Arîs Kuyusu’na düştüğü söylenir. (s.130)

Hacerü’z-Zuyût (Zeytinyağı Taşı), Medine’nin dışındaki ziyaretgâhlardan biridir. Oradan Peygamberimizin bereketiyle zeytinyağı sızdığı rivayet ediliyor. (s.130)

Bir rivayete göre İblis, Uhud Savaşı’nda; “ Peygamberinizi öldürdüm!” diye Cebelü’ş-Şeytân (Şeytan Dağı)’ da bağırmıştır. (s.130)

Hısn-ı Uzzâb (Bekârlar Kalesi)’ın bir rivayete göre Hz. Ömer tarafından Medine’deki bekârlar için yaptırıldığı söyleniyor. (s.130)

91

1.14.3.Dayanışma, Yardımlaşma ve Eğitim Kurumları