• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: ARAP YARIMADASI VE AFRİKA’NIN DOĞU SAHİLLERİ SAHİLLERİ

1.16.17. Sayılar

Yedi: Peygamber Efendimiz mescide girdiği zaman Allah Evi’ne gelip yedi defa tavaf edermiş. (s.140)

90

Altınoluk: Mekke Medine tarihçisi Eyyûb Sabri Paşa bu çeşmeyi şöyle anlatıyor: “Beytullah’ın 10. Defa tecdidine müsaade etmiş olan Emevî hükümdarı Velid b. Abdülmelik tahta oturunca Mekke valisi Hâlid’e 30 bin altın gönderdi; bunların eritilmesiyle levhalar yapılıp Kâ’betullah’ın Bâb-ı Muallâ Kapısı’nın kanatlarıyla Mîzâb’ın (Oluk) altın levhalarla kaplatılmasını emretmiş idi.”

115

On dokuz: Mescid- Haram adı verilen Kutlu Mabed’in 19 kapısı vardır.91 (s.142) Yirmi yedi: Ramazan ayının 27. gecesi en kıymetli gecelerdendir. (s.165)

Yedi-Kırk dokuz-Yetmiş: Kurban Bayramı’nın ilk günü başlanan taşlama işinde ikinci gün ilk cemreye yedi taş atılır. Orta cemreye de aynı sayıda taş atılır. Üçüncü gün ise kırk dokuz taş atıldıktan sonra yetmiş taşla Akabe Cemresi tamamlanmış olur. (s.168) 1.16.18.Renkler

Kara: Kâbe, kapkara ve gayet sert bir taşla yapılmıştır. (s.138)

Yeşil: İsmail Peygamber’in annesi Hâcer validemizin mezarının işareti, yuvarlak yeşil bir mermerdir. (s.139)

Beyaz: Hacer-i Esved’in etrafında beyaz gümüş levha üzerinde siyah taşlar çok dikkat çekicidir. (s.139)

Beyaz: Mekke halkının çoğunun kıyafeti beyazdır. (s.150)

Yeşil: Mekke halkı dişlerini yeşil “erak” dallarından üretilen misvakla fırçalar.92 (s.150) Siyah: Mekke’de hatip minbere çıkmadan önce siyah elbise giyip kafasına siyah taysanlı siyah sarık takar. (s.160)

Beyaz: Mekke emiri yeni ay başlayınca alımlı beyaz bir elbise giyer. (s.161) Yeşil: Misvak ağacının rengi yeşildir. (s.167)

Siyah: Kâbe’nin örtüsü siyah ipektendir. (s.168)

Lacivert: Şaban’ın 15. Gecesi lacivert gökte dolunay çıkınca zemin ve semâ nur ile dolar. (s.164)

91

Mescid-i Haram’ın kapıları: Eyyûb Sabri Paşa, Mescid-i Haram’ın kapılarından bahsederken çeşitli yönlere göre bir tasnif yapmış ve on sayfa ayırmıştır bu konuya. Girişte şöyle diyor: “Mescid-i Haram’ın ondokuz adet bâb-ı bülend-i cenabı vardır ki bu kapıların dördü şark, yedisi cenub, üçü garb, beşi şimal cihetlerine açılır.” İbn Battûta burada 19. Kapıyı unutmuş görünüyor. Bâb-ı Âli diye bulunan bu kapı üç ayrı kapıya açılmaktadır. Paşa, Bâb-ı Âli hakkında şöyle diyor: “Bâb-ı Âli’nin üç tâkı vardır ve tarihçiler arasında Beni Hâşim Kapısı adıyla meşhurdur.”

92

Erâk Ağacı (Salvadore Persica): Diş fırçalamada kullanılan ve liflerinde diş etini ve mine tabakasını güçlendirici maddeler bulunan bir ağaç türü. Misvâk kelimesi genel olarak dişleri temizleyen bütün ağaçlar için kullanılıyorsa da Erâk ağacı en yaygın olarak kullanılandır ve hadislerde adı geçer. Hamt adı verilen meyvesi de yenebilir.

116 1.16.19.Madenler

1.16.19.1.Altın

Kutlu Oluk, altından yapılmıştır. (s.139)

728 yılında Mekke’de o kadar çok sadaka verildi ki, altının değeri düştü. (s.169) 1.16.19.2.Bakır

Mekke ile Medine arasındaki yolculukta kervan bir yerde konaklayınca “düsût” denilen büyük bakır kazanlarda yemek pişirilir. (s.170)

1.16.19.3.Demir

Mekke’de bulunan Makam-ı İbrahim’in kubbesi altında demirden perde vardır. (s.140) Üstat Halîl’in gördüğü rüyada demir geçmektedir. (s.151)

1.16.20.Ulaşım Araçları 1.16.20.1.Gemi

Geminin ulaşım aracı olarak kullanıldığından bahsedilmektedir. (s.155) 1.16.20.2.At

At ulaşım aracı olarak kullanılır. (s.154) 1.16.20.3.Deve

Devenin hac ibadeti sırasında süslenip binek hayvanı olarak kullanıldığından bahsedilir. (s.162)

1.16.20.4.Fil

Şehy Saîd, file bindirilerek sultanın huzuruna çıkarılmıştır. (s.156) 1.17.Medine-Meşhed-i Ali

1.17.1.Adlar

1.17.1.1.Kişi Adları

Emir Mühannâ b. İsa. (s.173) Feyyâd. (s.173)

117 Hıyâr. (s.173)

Râfizî. (s.173)

Sa’d b. Ebû Vakkas. (s.174) 1.17.1.2.Yer Adları

Necid: Medine ile İran arasında bir yerdir. (s.172)

Hâcir: Medine ile İran arasında su depoları olan bir yerdir. (s.172)

Semîra: Medine ile İran arasında su kuyuları bulunan, vadi içinde çukur bir yerdir . (s.172)

Fayd Kalesi: Düz bir arazi üzerinde etrafı surlarla çevrili bir yerdir. (s.172)

Ecfur: İran yolu üzerinde Cemil ve Büseyne adlı iki aşığın buluştuğu yerdir. (s.173) Zerûd: İran yolu üzerinde düz bir arazidir. (s.173)

Sa’lebiye: Medine ile İran arasında, tüm kervana yetecek kadar içi yağmur suyu ile dolu sarnıcı olan bir yerdir. (s.173)

Maşkûk: Suyu tatlı ve berrak olan, iki su sarnıcı olan bir yerdir. (s.173) Tenânîr: Medine ile İran arasında sarnıcı olan bir yerdir. (s.173)

Zümmâle: İran yolu üzerinde birçok su kuyusu olan bir kasabadır. (s.173) Heysemân: Medine ile İran arasında bir yerdir. (s.173)

Akabetü’ş-Şeytan (Şeytan Yokuşu): Medine ile İran arasında sarp bir yokuş. (s.173) Vâkısa: Medine ile İran arasında su deposu bulunan bir yerdir. Burası su tedariki yapılan yerlerin sonuncusudur. (s.174)

Kûfe: Medine ile İran arasında bir yerdir. (s.174) Lûra: Büyük su sarnıcı bulunan bir yer. (s.174)

Mesâcid: Medine ile İran arasında “Lûra” adıyla bilinen büyük bir sarnıcı olan yerdir. (s.174)

118

Kurûn Minâresi (Boynuzlu Minâre): Bu mevkide etrafı geyik boynuzlarıyla çevrili bir minare olduğu için bu adla bilinen bir yerdir. (s.174)

Kadisiye: Hurma bahçeleri ve Fırat nehrinin arkları ile çevrili büyük bir kasabadır. (s.174)

1.17.1.3.Coğrafi Yer Adları

Arûs Vadisi: Medine ile İran arasında tatlı su kaynağı olan bir vadidir. (s.172) Useyle: Medine topraklarında bulunan ünlü bir su adı. (s.172)

Nukra: Medine topraklarında bulunan bir su kaynağının adı. (s.172) Karûre: Medine topraklarında bulunan bir su kaynağının adı. (s.172)

Mahfûk Dağı (Deliklidağ): Çölün ortasında bir dağdır. Tepesinde bulunan bir delikten rüzgâr ıslık çalarak giriyor. Buraya mahfûk denmesinin sebebi budur. (s.172)

Kürûş Vadisi: Çevresinde hiç su bulunmayan bir vadidir. (s.172) Uzeyb: Her yeri yemyeşil olan bir vadidir. (s.174)

1.17.1.4.Hayvan Adları

Koyun, Deve, Geyik: Burada koyun, deve, geyik gibi hayvanlar mevcuttur. (s.173) 1.17.2.Mimari Yapılar

1.17.2.1.Dinî Mimari

Kurûn Minâresi (Boynuzlu Minâre): Bu mevkide etrafı geyik boynuzlarıyla çevrili bir minaredir. (s.174)

1.17.2.2.Halk Mimarisi

Mekke ile Bağdat arasındaki güzergâhta mevcut su sarnıcı, kuyu ve depoların hepsi Zübeyde Hatun’un eseridir.93 (s.173)

93

Bağdat-Mekke arası vakıflar: Bu civardaki vakıflar Eyyûb Sabri Paşa tarafından zikredilir; ancak Paşa, Selçukluları da unutmaz: “Bağdat ile Mekke-i Muazzama arasında Hârûn Reşîd-i Abbâsi’nin zevcesi Zübeyde Hatun ile Sultan Melik Şah-ı Selçûki’nin o kadar bina ve âsâr-ı celileleri vardır ki kalem tarifinden âcizdir.”

119 1.17.3.Bitkiler

1.17.3.1.Tarımsal Ürünler

Kûfe ahalisi Vâkısa’da hacılara un getiriyordu. (s.174) 1.17.3.2.Meyveler

Kûfe ahalisi Vâkısa’da hacılara meyve getiriyordu. (s.174) 1.17.4.Kutsal Mekânlar

Mercûm: Burası yol üzerinde bir kabirdir. Üzerinde büyük bir taş yığını vardır. Her geçen, bu yığını taşlıyor. Yatan adam Râfizî imiş. Adam hac için kervanla yola çıktıktan sonra burada sahabeye dil uzattığı için Sünnî Türklerle kavgaya tutuşuyor. Çıkan kavga sonucu taşla öldürülüyor. (s.173)

1.17.5.Tarihi Olay

Kadisiye’de Farslılarla yapılan büyük savaşta Hak Teâlâ İslâm dinine yardım etmiş ve ateşperest Mecûsileri zelil kılmıştır. O fetih sırasında Kadisiye büyük bir şehirmiş ama şimdi harap.94 (s.174)

1.18.Meşhed-i Ali95 1.18.1.Adlar

1.18.1.1.Kişi Adları

Nizâmeddîn Hüseyin b. Tâceddîn Âvî. (s.177) Cemaleddîn b. Fakîh. (s.177)

Kıvâmeddîn b. Tâvûs. (s.177)

Nâsıreddîn Mutahhar b. Şerif Sâlih Şemseddîn Muhammed Evherî. (s.177) Ebû Gurre b. Sâlim b. Mühennâ b. Cemmâz b. Şîha Hüseynî Medenî. (s.177) Mansûr b. Cemmâz. (s.177)

94

Kadisiye: Burası Sa’d b. Ebû Vakkâs önderliğindeki İslâm ordularının 15 h./637 yılında İranlıları yendiği mıntıkadır. Hiçbir zaman İbn Battûta’nın anlattığı gibi büyük bir yerleşim merkezi olmamıştır. Ebu’l-Fidâ anlatıyor:” Kadisiye, hurması ve suyu bulunan küçük bir beldedir. Bu küçük belde ile Kûfe arasında 15 fersah vardır.”

95

Meşhed-i Ali: İran’da yer alan bir şehirdir. Ancak daha önceleri Irak bölgesinin sınırları içerisinde bulunmaktadır.

120 Ali b. Musa Rıdâ. (s.177)

Gıyâseddîn Tuğluk Şâh. (s.178) Sultan Nâsıreddî´n Husravşah. (s.178) Keşlû Han. (s.178)

Vezir Ahmed b. Ayâs. (s.179) Harrânlı Şerif Hasan. (s.179) Kasım. (s.180)

Şerif Ebû Abdullah b. İbrahim. (s.180)

Kerbelâlı Şerif Ebû Abdullah Muhammed Hüseynî. (s.180) 1.18.1.2.Lakaplar

Şerfi Ebû Gurre’ye davul çaldırmayı çok sevdiği için “nakkar” (davula vuran, davulcu) lakabı verilmiştir. (s.178)

1.18.1.3.Unvan

Hind’de en büyük emire “Han” unvanı verilir. (s.178)

Hind’de, sultanın halktan bazılarına verdiği unvanlar: “imâdü’l-mülk” (devletin direği), “sikatü’l-mülk” (devletin güvenilir kişisi), “kutbülmülk” (devletin zirvesi), “sadr-ı cihân” (cihanın başı) ve “hvâce cihân” (cihanın hocası). (s.179)

1.18.1.4.Yer Adları

Necef: Irak sınırlarında bulunan bir yer. (s.175)

Meşhed-i Ali: Necef yöresinde bulunan, Irak’ın en güzel şehirlerindendir. (s.175) Hadra Kapısı: Necef şehrinin kapılarından biri. (s.175)

Necef şehrinde bulunan çarşı ve pazarlar: Manav, aşçı ve ekmekçilerin bulunduğu çarşı, meyveciler çarşısı, terziler çarşısı, merkezî çarşı (kaysâriye), attarlar pazarı. (s.175) Herat: Horasan şehirlerinin en uzağıdır. (Şerif Ebû Gurre’nin hikâyesinde geçmektedir.) (s.177)

Devletabad: Keteke ve Deveycir (Deogir)96 adı verilen ve Dihlî’ye kırk günlük mesafede bulunan bir şehir. (s.179)

96

Deveycir: Deogir, Duveykır şeklinde söylenen bu kelime Hindistan’ın Dekken (Deccan) bölgesindeki eski kale ve çevresidir. Burası Muhammed Tuğluk tarafından yeniden düzenlenmiş ve Devletabad diye adlandırılmıştır. İleride bu gibi Hind şehirlerinden ayrıntılı bir şekilde bahsedilecektir.

121 1.18.1.5.Coğrafi Yer Adları

Pencâb: Hind nehri. (Şerif Ebû Gurre’nin hikâyesinde geçmektedir.) (s.178) 1.18.2.Halk Edebiyatı

1.18.2.1.Hikâyeler

Şerif Ebû Gurre’nin Hikâyesi:

Şerif Ebû Gurre, önceleri ilim ve ibadetle uğraşan biriydi. Hılle’ye yerleştikten sonra kendisine nakiplik görevi verilmesinin ardından dünya zevkine dalarak ibadeti terk etti; malını haram yollarda harcadı. Sahip olduğu altınları arkadaşlarından saklamak üzere altınların üzerine abanmasından dolayı göğsünde oluşan feci ağrı sonucu vefat etti. (s.177)

1.18.2.2.Rivayetler

Necef şehrindeki kümbetin üstünde bulunan üç kabirden birinin Âdem Peygamber’e, diğerinin Nuh Peygamber’e, üçüncüsünün de Hz. Ali’ye ait olduğu sanılıyor. (s.176) 1.18.3.Dayanışma, Yardımlaşma ve Eğitim Kurumları

1.18.3.1.Dinî Eğitim Yapıları

Dıyâf Medresesi (Misafirler Medresesi): Meşhed-i Ali’de bulunan bir medrese. (s.176) 1.18.4.İnanışlar

Necef şehrindeki kümbetin üstünde bulunan kabirlerin arasında, içinde gül suyu, misk ve muhtelif kokular bulunan altın ve gümüş leğenler mevcut. Ziyaretçiler bunlara ellerini batırır ve bereketlenmek amacıyla yüzlerine sürerler. (s.176)

Radva adıyla bilinen küçük kabristanda meydana gelen garip olaylardan ötürü Hz. Ali’nin mezarının orada olduğuna inanılır. (s.176)

1.18.5.Müzik Kültürü 1.18.5.1.Müzik Aletleri

122 1.18.6.Sanat ve Zanaat

1.18.6.1.Meslekler

Manav, aşçı ve ekmekçi gibi meslek adlarından bahsedilmektedir. (s.175) 1.18.6.2.El Sanatları

Hadra Kapısı’ndaki mezarlığın karşısında bulunan medrese, zaviye ve hankahların duvarları “zelîc” (çinili mozaik) olarak bilinen kaygan taşlara benzer; burada “kaşânî” diyorlar.97 (s.175)

Meşhed-i Ali’deki kümbetin içinde ipek ve diğer kumaşlardan mamuş çeşit çeşit halılar döşelidir. (s.176)

1.18.7.Mimari Yapılar 1.18.7.1.Dinî Mimari

Dıyâf Medresesi (Misafirler Medresesi): Meşhed-i Ali’de bulunan bir medrese. (s.176) 1.18.8.Mutfak Kültürü

Ekmek ve et gibi temel gıdalardan bahsedilmektedir. (s.175) 1.18.9.Bitkiler

1.18.9.1.Meyveler

Hurma, bir meyve olarak karşımıza çıkmaktadır. (s.175)

97

Kaşânî tarzı taş ve seramik: İran’da İsfahan’la Kum arasında yer alan Kâşân şehrine nispetle bu adı almıştır. Bu şehir, kızıl ve lâcivert seramikleri, şişe vesair kıymetli kapları, tuğlaları, dokumaları ve meyvesiyle ün yapmıştır. Türkçemizdeki “kâşâne” de buradan geliyor; sırça köşk, renkli camları olan yüksek ev manasında. Arapça metinde geçen “zelîc” İspanyolca “azulejo” kelimesinin Arapçalaşmış hâlidir. İspanyollar da Farsça “lâjverd” (lâcivert; lapis lazuli) kelimesini kendi dillerine “azulejo” şeklinde almışlardır.

123 1.18.10.Geleneksel Unsurlar

Hadra Kapısı’ndan Şîî öğrenci ve sufîlerin oturduğu büyük medreseye gidilir. Bu medresede misafir olanların hepsine, günde iki defa olmak üzere üç gün boyunca ekmek, et ve hurma ikram edilir. (s.175)

Mahyâ Gecesi adı verilen Recep ayının 27. gecesi Irakayn, Horosan, Fâris ve Anadolu ahalisinden 30, 40 kadar kötürüm getirip yatsıdan sonra onları Hz. Ali’nin kabri üzerine koyarak kalkmalarını beklerler. Kendileri de Ravda’yı seyreder, namaz kılar, dua ve zikirle meşgul olurlar. Gecenin yaklaşık üçte ikisi veya yarısı geçince kötürümler sapasağlam ayağa kalkarlar. (s.176)

Irak ve benzeri yörelerin halkından biri hastalığa yakalandığı zaman bu dertten kurtulmak için adak adar, Hz. Ali’nin kabrine (Ravda’ya) götürür, orada keser. Yine birinin başı ağrısa altın veya gümüşten bir kelle yaptırıp Ravda’ya gönderir ve bu madde nakîbü’l-eşraf tarafından hazineye konulur. (s.176)

Sultan, nakiplik vazifesini başkasına verirken “yarlığ” (ferman)98 göndermekten başka Irak ülkesinde âdet olduğu üzre hil’at (özel şeref giysisi), davul ve bayrak verir. (s.177) Hind halkının geleneklerine göre padişah tarafından izin verilmedikçe kimse bayrak açmaz, davul çaldıramaz. (s.178)

Hind halkının âdetine göre sultan bir adamı, “imâdü’l-mülk” (devletin direği), “sikatü’l-mülk” (devletin güvenilir kişisi), “kutbül“sikatü’l-mülk” (devletin zirvesi), “sadr-ı cihân” (cihanın başı) ve “hvâce cihân” (cihanın hocası) gibi unvanlarla adlandırdığı zaman hem sultan hem ahali artık o adamı bu isimle anar. Bundan başka bir ad ile hitap eden olursa cezalandırılırdı. (s.179)

Hind töresine devlet bütçesi, hiçbir paranın vârisi olamaz. Orada yabancıların malına tecavüz edilmez. Miktarı da ne olursa olsun sorulmaz. Aynı şekilde siyahlar beyazların malına dokunmaz. Kalan mal, hak sahibi gelinceye kadar ölen kimsenin yakın arkadaşlarından birinde emanet olarak durur. (s.180)

98

Yarlığ: “Sabit kanun” manasındaki “Yasak” (Casah, Yasah) ile karıştırılmaması gereken bu Moğolca kelime “hükümdarın emirleri” demektir; yarlık ve carlıh şeklinde de telâffuz edilir. Dönemin Memlûk Sarayı’nda başkâtip olarak görev yapan İbn Fadlullah Ömerî, çevredeki hükümdarlara nasıl ferman gönderileceğini izah ederken Yarlığ’dan bahseder. Kalkaşandî de Yarlığ’ı hükümdarın fermanı diye tarif eder.

124 1.18.11.Kutsal Mekânlar

Hz. Ali’nin kabri olduğu zannedilen Hadra Kapısı’ndaki mezarlığın karşısında sanatkârane bir şekilde inşa edilmiş medrese, zaviye ve hankahlar bulunur. (s.175) Necef şehrinde bir kümbet bulunmaktadır. Kümbet’in ortasında bulunan kare şeklindeki peyke, tahta plakalar ile kaplanmış ve üzerine güzel nakışlar kondurulmuştur. Oradaki altın levhalar gümüş çubuklarla tutturulmuştur. Üstünde bulunan üç kabirden birinin Âdem Peygamber’e, diğerinin Nuh Peygamber’e, üçüncüsünün de Hz. Ali’ye ait olduğu sanılıyor. (s.176)

Radva: Necef şehrinde yer alan küçük kabristandır. Burada meydana gelen garip olaylardan dolayı Hz. Ali’nin kabrinin burada olduğuna inanılır. (s.176)

1.18.12.Sayılar

Üç: Medrese’deki misafilere günde iki defa olmak üzere üç gün boyunca ekmek, et ve hurma ikram edilir. (s.175)

1.18.13.Madenler 1.18.13.1.Altın

Meşhed-i Ali’de bulunan kümbette bulunan kandiller ya altın ya gümüşten yapılmıştır. (s.176)

Meşhed-i Ali’de birinin başı ağrırsa altın veya gümüşten bir kelle yaptırıp Radva’ya gönderir ve bu madde nakîbü’l-eşrâf tarafından hazineye konulur. Orada el, ayak ve diğer uzuvların benzeri altın kalıplar bulunur. Radva’nın hazinesi çok büyük. İçinde bulunan altın ve gümüşün miktarını belirlemek mümkün değil. (s.177)

Harrânlı Şerif Hasan’ın altınlarını bıraktığı Vezir Ahmed b. Ayâs, altınların hepsini Dihlî’de oturan Şîîlere dağıtmıştır. (s.179)

1.18.13.2.Gümüş

Ziyaretçiler, Meşhed-i Ali’de bulunan Ravdanın (türbe) gümüşten yapılmış eşik ile kapının kenarlarını öperler. (s.175)

125

Meşhed-i Ali’de bulunan kümbette bulunan kandiller ya altın ya gümüşten yapılmıştır. (s.176)

Meşhed-i Ali’de bulunan kümbette bulunan kandiller ya altın ya gümüşten yapılmıştır. (s.176)

1.19.Meşhed-i Ali-Basra 1.19.1.Adlar

1.19.1.1.Kişi Adları

Şâmir b. Berrâc Hafâcî. (s.181) Nu’mân b. Münzir. (s.181)

Takıyüddîn b. Abdülmuhsin Vâsıtî. (s.182) Ebu’l-Abbâs Rifâî Hazretleri. (s.182) Ebu’l-Abbâs Ahmed Rifâî. (s.182) Şeyh Ahmed Kûçük. (s.182) 1.19.1.2.Yer Adları

Havarnak: Meşhur hükümdar Nu’mân b. Münzir’in ve onun Mâissemâ Oğullarından gelen atalarının diyarıdır.99 (s.181)

Kaimü’l-Vâsık: Basra yolu üzerinde bir kasaba. (s.181)

Izâr: Fırat kıyısının yakınında, suyun ortasında kamışla kaplı bir bölgedir. (s.181) Vâsıt: Bilginleri ile şöhret bulmuş, Irak’ın bir şehridir. (s.181)

Ümmü Ubeyde: Vâsıt şehrinde bulunan bir köydür. (s.182) Revâk: Vâsıt şehrinde bir belde. (s.182)

Afganpur: Dihlî’ye beş günlük mesafede bulunan bir yer. (s.182) Vâdi’l-Kirâ: Basra yolu üzerinde hiç su olmayan kurak bir yer. (s.183) Müşeyreb: Basra yolu üzerinde bir yer. (s.183)

99

Havarnak ve Nu’mân b. Münzir: Necef’ten yaklaşık 1,5 km uzaklıktaki bu köşk İslâmdan önce hüküm süren Hire krallığınıa ait idi. Özellikle Persler tarafından bölgeye idareci olarak tayin edilen Nu’mân b. Münzir’le (ö: m. 431) özdeşleşen bu yapıdan geriye bir şey kalmamıştır bugün. Ancak Arap edebiyatında şan, azamet ve şatafatın misali olarak çokça anılan bir yerdir.

126 1.19.1.3.Hayvan Adları

Deve: Devenin ulaşım aracı olarak kullanıldığından bahsedilmektedir. (s.181) 1.19.2.Halk Edebiyatı

1.19.2.1.Hikâyeler

Ateşte Raksedenlerin Hikâyesi:

Haydarîler adı verilen dervişler yatsı namazından sonra ateş yakıp odunlar kor hâline gelince semâ etmeye başladılar; kızıl alevin içine girip raks ettiler, yuvarlandılar. Üstatlar beyaz, ince bir gömlek ile közler içinde yuvarlandı ve gömleğin yeniyle korlara vurdu, vurdu, vurdu. Sonunda ateşi söndürdükten sonra gömleğini çıkardı ve çok ilginçtir ki gömleğin hiçbir noktasında yanık izi yoktur. (s.182)

1.19.3.Dayanışma, Yardımlaşma ve Eğitim Kurumları