• Sonuç bulunamadı

Halk Edebiyatı 1.Hikâyeler 1.Hikâyeler

BÖLÜM 1: ARAP YARIMADASI VE AFRİKA’NIN DOĞU SAHİLLERİ SAHİLLERİ

1.12.2. Halk Edebiyatı 1.Hikâyeler 1.Hikâyeler

İbn Teymiyye’nin Hikâyesi:

Dımaşk’ta Hanbelî mezhebinin büyük bilginlerinden Takıyüddîn İbn Teymiyye adlı biri vardır. Minbere çıkıp öğüt vermeye başladığında halk ona çok saygı gösterir. Bir gün söylediği sözleri fıkıhçılar şeriata aykırı bulurlar ve Melik Nâsır’a şikâyet ederler. Bunun üzerine Takıyüddîn İbn Teymiyye hapse atılır ve senelerce zindanda kalır. Daha sonra annesi Melik Nâsır’ın huzuruna çıkıp ricada bulununca serbest bırakılır. Fakat yine bilginlerin şikâyet edeceği türden garip hareketlerde bulunur. İbn Zehrâ adıyla

62

Dımaşk: Bugünkü Şam. O çağda Bilâdü’ş-Şâm diye adlandırılan ve Suriye-Lübnan-Filistin’den oluşan geniş bölgenin idarî merkezi Dımaşk’tı.

63

Neyreb: Yâkût Hamevî, Dımaşk’tan yarım fersah uzaktaki bu kasabanın, çok güzel bahçelere sahip olduğunu belirtir.

64

Gûta: Sözlükte “verimli çukur ova” demektir. Gûta kelimesi zamanla Dımaşk’taki verimli alanın adı olmuştur. Ebu’l-Fidâ o dönemdeki Dımaşk için şöyle der: “Dımaşk, dünyanın en güzel ve tercihe şayan dört büyük ‘gûta’sından birine sahiptir. Ancak en iyisi Dımaşk’takidir. Kuzeyinde Kâsiyûn dağı bulunur; en güzel mekânlarından biri de Rabve’dir.

71

bilinen Mâlikî bilgini itirazda bulunup İbn Teymiyye’nin sözlerini eleştirince bu kez halk, İbn Zehrâ’yı hırpaladılar ve onun hapse atılmasını isterler. İbn Teymiyye’nin söylediği sözler hakkında hukukî bir rapor hazırlanır ve tekrar kale zindanına atılır, orada ölür. (s.104)

Yargıyla İlgili Bir Hikâye:

Bir gün Zahîreddîn adından bir şeyh suç işler ve kadı ona ceza olarak iki yüz kamçı vurdurduktan sonra eşeğe bindirilip bütün Dımaşk’ta dolandırılmasını emreder. Şehrin geleneğine göre de bir tellâl verilen cezanın sebebini yüksek sesle herkese duyurur. Bunu haber alan vali ise durumu kınar ve bütün kadıları, fıkıh bilginlerini huzuruna çağırır, kadıyı haksız bulur ve onu cezalandırır. (s.105)

Peygamber Ashabıyla İlgili Hikâye:

Peygamber ashabından bir cemaat Üveysü’l-Karanî ile beraber Şam’a giderken Üveys yolda, çöl ortasında vefat eder. Orada ne bir ev ne de su vardır… Sahabîler bineklerinden inip Üveys’in azığından güzel koku, su ve kefen bulunca hayrete düşerler. Cenaze namazını kılıp defnettikten sonra yola devam ederler. Bu sırada sahabeden birinin; “Bu yüce insanın kabrine işaret koymaksızın nasıl bırakıp gideriz!” demesi üzerine mezarın bulunduğu yere tekrar dönerler ama hiçbir ize rastlayamazlar. (s.106-107)

Hizmetçi Köle İle İlgili Hikâye:

Dımaşk sokaklarından birinde yürüyen küçük bir köle elindeki “sahan” adı verilen çini tabağı yere düşürerek kırdı. Halk kölenin başına toplandı ve içlerinden biri, tabağın parçalarını toplayıp bu işle uğraşan ilgili vakfın müdürüne götürmesini söyledi. Bunun üzerine köle parçaları topladıktan sonra adamla birlikte müdüre gitti. Vakfın müdürü tabak parçalarını görünce tutarını sayıp köleye teslim etti. Çünkü kölenin efendisi tabağın kırılmasından ötürü onu dövecek veya azarlayacak, zavallı kölenin kalbi kırılacaktı. (s.112)

72 1.12.2.2.Menkıbeler

Ermiş Arslan İle İlgili Menkıbe:

Ümmü Ubeyde’de oturan Ahmed Rifâî hazretleri adında Allah dostu biri varmış.65 Onun tekkesi etrafında hurma ağaçları varmış. Ahmed Rifâî, her sene âdeti gereği bunları kestiği sırada hurmadan bir salkım kardeşi için ayırmış. Kardeşi onu ziyarete geldiği vakit hizmerkârı Arslan, o salkımı gidip getirir ve şeyhlerinin önüne koyar. Ümmü Ubeyde’de oturan tekke sahipleri Arefe günü akşamleyin boz renkli bir doğanın, hurma ağacının üzerine inerek o salkımı götürdüğünü görürler. Çok ilginçtir ki, hizmetkâr Arslan onlara boz renkli doğan olarak görünmüştür. (s.107)

1.12.2.3.Rivayetler

Dımaşk Câmii’nde kıble tarafındaki duvarın Hûd Peygamber tarafından yapıldığı, kabrinin de orada bulunduğu söyleniyor. (s.100)

Hz. Ali’nin Fâtıma’dan doğan kızı Ümmü Külsûm’ün asıl adı Zeyneb’tir.66 Hz. Peygamber’in kızı olan Ümmü Külsûm’e benzediği için Zeyneb’e Ümmü Külsûm künyesi verildiğine dair bir rivayet vardır. (s.108)

Ümmü Külsûm Hatun’un mezarı yanında bulunan bir kabrin, Hz. Hüseyin’in kızı Sükeyne’ye ait olduğu söyleniyor. (s.108)

Dımaşk köylerinden Neyreb’deki mescidin sağ tarafında bir hücre içinde Hz. Meryem’in kabri olduğu söyleniyor. (s.108)

Akdâm Mescidi’nde bulunan bir taşın üzerindeki ayak izlerinin Musa Peygamber’e ait olduğu rivayet edildiğinden mescide bu isim (akdâm: ayaklar) verilmiştir. Mescitte bulunan küçük bir odanın içinde bir taşa şöyle yazılmış:

“Ermişlerden biri rüyasında Peygamber efendimizi görmüş ve Efendimiz ona şöyle buyurmuştur: Kardeşim Musa Peygamber’in kabri burasıdır!” (s.108)

Rivayete göre; Mağâratü’l-Cû (Açlık Mağarası) adıyla bilinen bir çukura peygamberlerden yetmişi sığınmıştır. Yanlarında yuvarlak bir yufka ekmeğinden başka

65

Ahmed Rifâî: Siyah giymekle ünlenmiş olup Rıfâiyye tarikatının kurucusudur. Irak’ın Vâsıt şehrine bağlı bir kasabada doğmuş, bu bölgede fıkıh, edebiyat ve tasavvuf eğitimi almış; daha sonra kendi yöntemini yaymaya başlamıştır. Rifâiyye tarikatı, bugün Somali’den Türkiye ve Endonezya’ya kadar çok geniş bir alanda yüz binlerce müntesibi bulunan bir tarikattır. Ahmed Rifâi 578 h./1182 yılında yine Irak’ta, Ümmü Ubeyde köyünde vefat etmiş ve oraya gömülmüştür.

66

Ümmü Külthhûm (Gülsüm): Hz. Fâtıma’nın kızıdır. İbn Cübeyr, Ümmü Külthûm’ün kabrinin Dımaşk’ın güneyindeki Râviye köyünde olduğunu belirtmiştir.

73

bir şey yokmuş. Bu yemeği her biri arkadaşına teklif ederek aralarında dolaştırdıkları hâlde hiçbiri yemeden ahirete göçmüşler. (s.110)

Ferâdîs Kapısı ile Kasiyûn tepesi arasında 700 hattâ bir rivayete göre 70.000 peygamberin mezarı bulunduğu söyleniyor. (s.110)

Şehir dışında eski kabristan var. Burada da peygamberler ve Allah’ın seçkin kulları yatıyor. Kabristanın bahçelere kıyı olan sulak tarafında 70 peygamberin gömülü olduğu söyleniyor. (s.110)

Rabve tepesinde bulanan kutsal sığınağın karşısındaki odada Hızır’ın namaz kıldığı rivayet edilir. Bu kutlu mekânın demirden küçük bir kapısı vardır. (s.110)

Beyt-i Lihye köyünde eskiden bir kilise varmış. Âzer’in orada put yaptırdığı ve Halîl İbrahim Peygamber’in de orada bu putları kırdığı rivayet edilir. (s.111)

1.12.2.3.Şiir

Dımaşk şairlerinden birinin, Dımaşk’ın güzelliğini anlatan altı dizeden oluşan bir şiirine yer verilmiştir. (s.95)

Şair Şerefüddîn b. Uneyn’in, Dımaşk’ın güzelliğini anlattığı altı dizelik şiirine yer verişmiştir. (s.96)

Dımaşklı şair Arkale Kelbî’nin67 bir dörtlüğüne ve altı dizeden oluşan şiirine yer verilmiştir. (s.96)

Şair Ebu’l-vahş Sebu’ b. Halef Esedî’nin on dört dizeden oluşan şiirine yer verilmiştir. (s.96)

Şair İbnü’l-Münîr’in dokuz dizeden oluşan şiirine yer verilmiştir. (s.97)

Nûreddîn diye tanınan Gırnatalı Şair Ebu’l-hasan Ali b. Musa b. Saîd Ansî’nin şiirlerine yer verilmiştir. (s.97)

1.12.3.Kalıplaşmış Sözler 1.12.3.1.Dua

Dımaşk’ta büyük bir veba salgını yaşandığında bütün halk, Mescid-i Akdâm’a giderek diz çöktü. Güneşin tam tepeye çıktığı vakte kadar dua edip yalvardırlar. Allah Teâlâ onlar için vebayı hafifletti. (s.109)

67

Arkale Hassân b. Numeyr Kelbî: Dımaşk’ın yerlisi olan bu şair, Selâhaddîn Eyyûbî’ye bir methiye yazmış, ondan iki bin dinar armağan almış, ancak bunu yiyemeden 567 h./1171 m. yılında ölmüştür.

74

1.12.4.Dayanışma, Yardımlaşma ve Eğitim Kurumları 1.12.4.1.Yardımlaşma

Dımaşk’ta en güzel yardımlaşma örneklerinin görüldüğü çok sayıda vakıf vardır. Hepsinin kuruluş amacı birbirinden farklıdır. Bu vakıflar ve âdetleri şöyledir:

Bir vakıf, hacca gitmeye gücü yetmeyenler içindir. Hacca gitmek isteyip gidemeyen buraya gelir. Beytullah’ı ziyaret edecek kadar para ve azık verilir ona.

Bir başka vakıf, fakir ailelerin kızları için hizmet veriyor. Onların çeyizlerini bu vakıf sağlıyor.68

Bir diğer vakıf, yolculara tahsis edilmiş. Buraya başvuran yolcuların bütün yiyecek-giyecek ihtiyaçları karşılandığı gibi memleketlerine varıncaya kadar lâzım olan harçlık da buradan verilir.

Bir diğer vakıf, yolların tamiri ve kaldırımların düzeltilmesi için hizmet veriyor. (s.112) Yardımlaşmanın önemini vurgulayan bu hikâyede oldukça dikkat çekicidir:

Dımaşk sokaklarından birinde yürüyen küçük bir köle elindeki “sahan” adı verilen çini tabağı yere düşürerek kırdı. Halk kölenin başına toplandı ve içlerinden biri, tabağın parçalarını toplayıp bu işle uğraşan ilgili vakfın müdürüne götürmesini söyledi. Bunun üzerine köle parçaları topladıktan sonra adamla birlikte müdüre gitti. Vakfın müdürü tabak parçalarını görünce tutarını sayıp köleye teslim etti. Çünkü kölenin efendisi tabağın kırılmasından ötürü onu dövecek veya azarlayacak, zavallı kölenin kalbi kırılacaktı. (s.112)

1.12.4.2.Dinî Eğitim Yapıları:

Mâlikî Medresesi: Dımaşk’ta bulunan ve “Şarâbîşiyye adıyla bilinen medresedir. (s.94) Şâfiîye Medresesi: Dımaşk Câmii’nin yanında bir medrese. (s.102)

Samsâmiye Medresesi: Şemseddin b. Kutsî tarafından kurulmuş bir medresedir. Mâlikîlere aittir. (s.104)

Âdiliye Medresesi: Dımaşk’ta bulunan Şâfiîlere ait en büyük medresedir. (s.105) Zâhiriye Medresesi: Âdiliye Medresesi’nin karşısında yer alır. (s.105)

68

Gelinlere çeyiz hazırlayan vakıflar: İslâm tarihinde vakfın hizmet verdiği sahalar arasında hattatlara mürekkep sağlamak, borcunu ödeyemez durumda olanların borcunu ödemek, yaşlı kayıkçı ve hamalların iâşesini karşılamak, çocuğuna oyuncak alamayacak derecede fakir ana-babalara oyuncak vermek, sakat ve aç hayvanları barındırmak, elverişli binalara kuş evleri yaparak kuşların bakımını yürütmek gibi başlıklar da vardır.

75

Sultan Nûreddîn Medresesi: Dımaşk’ta bulunan Hanefîlere ait en büyük medresedir.(s.106)

Şarâbişiye Medresesi: İşadamı Şihâbeddîn Şarâbişi tarafından yaptırılmış, Mâlikîlere ait bir medresedir. (s.106)

Nemciye Medresesi: Dımaşk’ta bulunan Mâlikîlere ait en büyük medresedir. (s.106) İbn Ömer Medresesi: Dımaşk şehrinin dışında bir mahallede yer alır. Kur’an-ı Kerim öğrenmek isteyen ihtiyarlar için yapılmış bir okuldur. (s.109)

İbn Müneccâ Medresesi: Dımaşk şehrinin dışında bir mahallede, Kur’an-ı Kerim öğrenmek isteyenlere ayrılmış bir okuldur. (s.109)

1.12.5.Hayatın Dönüm Noktalarıyla İlgili Gelenek ve Görenekler