• Sonuç bulunamadı

Evlilikte eĢlerin birbirlerine din, kültür, yaĢ, sosyal yaĢantı bakımından denk olmaları, o evliliğin süresinin uzun olması, eĢlerin huzur ve mutluluğu ile paraleldir. Eski Türklerde de bu husus dikkate alınmıĢ, bakire, bakirle; dul, dulla evlenmiĢtir. Ayrıca genç gençle, ihtiyar da

ihtiyarla evlenmekteydi395.

Ġslâm dininde de bu denklik unsuru dikkate alınmıĢtır. Nitekim fıkıh terimi olan

“kefâet396”, kadının çeĢitli açılardan kendine denk sayılan bir erkekle evlenmesi anlamında

kullanılır. Durum böyle olursa evlilik amacına ulaĢır ve eĢlerden birisinin ölümüne kadar

kesintisiz devam ederdi397. Hukukî bir terim olarak denklik ise, erkeğin dini, sosyal ve iktisadî

açılardan evleneceği kadının ihtiyaçlarını karĢılayacak durumda bulunması ya da onunla aynı

veya yakın seviyede olmasıdır398. Ġlk Türk-Ġslâm devletlerinde de bu denklik evlilikte aranan

bir unsur olmuĢtur.

Kur‟an‟ı-Kerim‟de müĢrik erkekler ve müĢrik kadınlarla yapılan evlilikler uygun

görülmemesine rağmen399

Müslüman bir erkek Yahudi ya da Hristiyan bir kadınla

evlenebilirken Gayrimüslim bir erkek Müslüman bir kadınla evlenemezdi400. Gazneli

Mahmud 417/1026-1027 yılında kendisi ile akrabalık kurmayı isteyen Müslüman olmayan

394 Nizamü‟l-Mülk, Siyasetname, s. 255. 395

Gökalp, a.g.e., s. 282.

396

Kefâet ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk.: Hamza Aktan, “Kefâet” mad., DİA, C. 25, Ġstanbul 2002, s. 166-168.

397 Cin, İslam Hukukunda Evlenme, s.158-159. Burada eĢlerin birbirine denkliği ile ilgili Abbâsî Hilâfetinden bir

örnek vermek yerinde olacaktır. Önemli hadis ravilerinden biri olan Muhammed b. Cafer b. Ahmed b. Cafer b. Hasan b. Vehb Ebu Bekir el-Cerirî, Muktedir-Billâh‟ın zevcesi Kahramane‟nin mutfağında çalıĢan zeki ve yakıĢıklı biriydi. Muktedir-Billah vefat edince karısı, Muhammed b. Cafer‟i mutfak katipliğine daha sonra da çiftliklerine vekil tayin etti. Kahramane, Muhammed‟in güzelliğine aĢık olmuĢtu ve onunla evlenmek istedi. Ancak Muhammed b. Cafer, Kahramane‟den düĢük mertebede olduğunu gördüğü için bu teklifi kabul etmedi. Kadın, Muhammed‟e hizmetçiler tutup çalıĢtırsın diye para verdi ve onu kendine uygun bir eĢ seviyesine getirdi. Kadıların huzurunda nikahları kıyıldı. Kahramane‟nin velileri bu evliliğe karĢı çıkınca onlara da hediyeler vererek rızalarını aldı ve Muhammed b. Cafer ile gerdeğe girdi. Uzun süren mutlu bir evlilikten sonra önce Kahramane, daha sonra 372/982-983 yılında da Muhammed b. Cafer vefat etti. Bu evlilikten dolayı Muhammed b. Cafer, Zevcü‟l-Hurre adıyla tanınmıĢtır. (Ġbn Kesir, el-Bidâye, C.11, s. 509-510.)

398

Denklik konusunda detaylı bilgi için bk.: Mehmet Dirik, “Ġslâm Aile Hukukuna Göre Evlenmede EĢler Arasında Denklik”, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, S. 26, Konya 2015, s. 229-262.

399 “MüĢrik kadınlarla iman etmedikleri sürece asla nikah kıymayın. Mü‟min bir câriye, çok sevseniz de soylu

müĢrik bir kadından daha iyidir. Ayrıca kadınlarınızı da iman etmedikleri sürece müĢrik erkeklerde asla evlendirmeyin. Mü‟min bir köle, çok sevseniz de soylu müĢrik bir erkekten daha iyidir. Bu insanlar, sizi ateĢe çağırıyorlar. Fakat Allah, kendi izniyle sizi cennete ve mağfirete çağırıyor. Allah hükümlerini açık bir Ģekilde insanların önünde beyan eder. Umulur ki onlar ders alırlar ve nasihati kabul ederler. (Mevdûdî, Tefhîmu‟l Kur‟an

Meali, 2/221, s. 44.))

hükümdarlardan Kıtâ (Gotâ) Han ve Uygur Han‟ından gelen elçileri hürmetle kabul etmiĢ ve onların kızları ile evlenme isteklerine karĢı verdiği cevabi haber de: “Biz Müslümanız, siz

kafirsiniz. Bizim size kendi kız kardeş ve kızlarımızı vermemiz olmaz. Eğer Müslüman olursanız o zaman bir çare düşünürüz.” diyerek elçileri kırmadan iyi bir Ģekilde geri

göndermiĢtir401

. Sultan Alparslan ve Muhammed Tapar‟ın oğulları Mesud ve Süleyman ġah Gürcü prensesleri ile evlenmiĢlerdi. GerçekleĢmeyen akrabalıklar olsa da Romanos Diogenes kızını Alparslan‟a vermeyi teklif ederken Sultan MelikĢah da Ġmparator Alexios‟un kızı ile oğlunu evlendirmeyi teklif etmiĢti.

Bundan baĢka eĢlerin birbirlerine fiziksel olarak uygunlukları ile ilgili ilk Türk-Ġslâm devletleri için yorum yapmak güç olsa da hanedan üyelerinin yaptıkları evliliklerde kaynaklara daima eĢlerinin güzelliği ile ilgili bilgiler kaydedilmiĢtir. Neticede bir sultanın karısı olacak olan kızların güzelliğinin ön planda olması gerekliliği doğaldır. Örneğin Sultan MelikĢah‟ın eĢi Terken Hatun “Çok güzel ve hoĢ/Ģirin (bir kadın) olup yüksek bir bağlılığa,

kendine miras bırakılmıĢ bir haĢmete ve ölçülemeyecek bir nüfuza sahipti.”402

Böylece hem asil hem güzel olan Terken Hatun bir sultana yakıĢmıĢtır.

Hanedan mensuplarının siyasi amaç gütmedikleri evliliklerde eĢlerinin güzelliğine bakarak onlarla evlendiklerini söylemek yanlıĢ olmaz. Örneğin Sultan MelikĢah, Rey‟deki

Ģarkıcı kadını çok beğenerek evlenmiĢ403

, Muhammed Tapar da Sercihan Hatun adında “nîst

ender cihân” lakaplı güzel bir câriye ile evlenmiĢti404. Nitekim siyasi amaç güdülmeyen

evliliklerde denklik hususuna daha çok dikkat edildiği fakat siyasi bir hedefi olan akrabalık bağının her türlü Ģartta denk kimselerle kurulduğu ifade edilebilir.

Soyca üstünlük açısından verilecek bir örnek de Tuğrul Bey ile Halife Kâim-Biemrillâh‟ın kızı Seyyide Hatun‟u istediğinde halife, Abbasoğullarının en hayırlıları olduklarını, hilâfet ve imamlığın sonsuza dek kendilerinde kalacağını, onlara katılanların doğru yolda olduklarını, katılmayanların ise saptırdıklarını söyleyerek kızını vermek istememiĢtir. Verdiği bu cevapta da Kaim-Biemrillâh, halifelikte daha önce böyle bir evlilik akdi gerçekleĢmediği için Selçukluları kendisinden ve soyundan aĢağı gördüğü açıktır.

Gazneliler ve Selçukluların, Karahanlılar ile yoğun evlilik akitlerinin de eĢ seçimi açısından önemi büyüktür. Bu evlilikler muhtemelen köle kökenli Gazneli sultanlarının Âl-i

401

Akçay, Zeynü‟l Ahbâr, s. 127; Barthold, Türkistan, s. 305.

402 ReĢîdü‟d-Dîn-Fazlullah, Cami‟ü‟t-Tevârih, s. 133. 403

Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, C. II, s. 29; Ġbnü‟l-Cevzî, el-Muntazam, s. 172.

Efrâsiyâb405

soyundan olan Karahanlı hanedanıyla akrabalık kurarak soyca üstünlük elde

etmeleri amacıyla yapılmıĢtır406. Bu evlilikler, Gaznelilere ve Selçuklulara itibar kazandırması

açıdan önemlidir407. Nitekim Büyük Selçuklu Devleti için Karahanlılarla evlilikler daha devlet

resmen kurulmadan baĢlamıĢ böylece Selçuklular, Gazneliler gibi köle kökenli ve geçmiĢi

olmayan bir hanedan olma yaftasından kurtulmuĢ, Efrâsiyâb neslinden olmuĢlardı408

. Gazneliler de Sebük Tegin döneminde veya daha önce Türk soyundan ailelerle sıhriyet kurma giriĢiminde bulunmuĢ olsalar idi, böyle bir tenkit ile karĢılaĢmayabilirlerdi. Gazneliler, Karahanlılarla akrabalık kurmaya önem vermelerine rağmen atılan adımların uzun yıllar sonuçlanmaması ve genellike birtakım sorunların vuku bulmasında Gazneliler kölezâde bir hanedan olmaları etkili olmuĢ olabilir.

Selçuklular Hz. Peygamber‟in soyundan gelen Abbâsîlerle de akrabalık kurmaya özel bir önem vermiĢler, onur ve itibar vesilesi olarak kabul etmiĢlerdir.

Bu büyük devletlerin hanedan evliliklerinde evlenilecek kiĢinin anne tarafının da asalet sahibi ve soylu bir kimse olmasına özen gösterildiği dikkat çekmektedir. Nitekim Sultan Mesud, Karahanlı Yusuf Kadir Han‟a gönderdiği haberde, kendisine ve oğluna gönderilecek

iki kızın anne tarafından da asil olmaları409

isteğini vurgulanması sadece baba tarafından değil anne tarafından bile asalet arandığını göstermesi buna bir örnek teĢkil eder.

Hem kız hem erkek anne-babaları, çiftlerin evliliğinde bilgi sahibidir ve tavsiyelerde bulunur. Ayrıca kız babaları kızlarını verecekleri kiĢiye asla evliliğin gerçekleĢmesi

hususunda ısrar etmezler410. Evlenmede aile büyükleri kadar kız ve erkek de söz sahibi

405 Efrâsiyâb, Ġran milli destanında Ġran düĢmanı olarak gösterilen Turan hükümdarıdır. Karahanlılar da Âl-i

Efrâsiyâb ve Efrâsiyâbiler olarak geçmektedir. (Tahsin Yazıcı, “Efrâsiyâb” mad., DİA, C. 10, Ġstanbul 1994, s. 478-479.)

406 Ayan, a.g.e., s.140. 407

Arap, Ġran gibi çok kültürlü bir yapının etkisi altındaki Selçukluların Türk kültürünü yaĢatmalarında Terken Hatunların büyük bir rolü olmuĢtur. (Hunkan, “Türk Hakanlığı‟nda Kadın”, s. 385.)

408 Ahmed b. Mahmud Ģöyle nakletmektedir: “Hulefâ-yı RâĢidîn‟den sonra gelen sultanların çoğu bir ayıp ile

ayıplanmıĢtılar. Beni Ümeyye‟nin kimisi zındıklık ile kimisi mutezile ile vasıflanmıĢ kimisi haricîlik ile meĢhurdu. Beni Abbâs‟ın bazısı Mu„tezile‟ye, Beni Leys ve Ali Büveyh Râfizîli‟ğe düĢkündü. Sebükteginliler ve Hârizmliler‟de de hor görme cevheri vardı, soylu değillerdi. Diğer sultanlar da her biri bir ayıp ile ayıplanmıĢtı. Ancak Selçuklular Afrasyâb (Efrâsiyâb) neslinden ve bunun gibi ayıplardan uzak, saf tabiatlı, sünnî ve iyi inançlı, hayır ve Ģefkat sahibi ve cömert idiler. Selçuklu sultanları zamanında onların vücudu ile ülke mâ‟mur ve erdemli, vücutları ile halk memnun idi. Müslümanlar adalet ve emniyet üzerine idi. Kendileri gitti, adillerin doğruluk ve iyiliği, zalimlerin zulmü söylenir. (Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, C. II, s. 142.)

409 Beyhakî, Târîh-i-Beyhakî, s. 198; Ayan, a.g.e., s. 137. Anne tarafından asalet denilince de ilk akla gelen

Terken Hatunlardır.

410 Bu Türk geleneği Ġran gelenekleriyle tamamen zıttır. Ünlü Fars destanında komutan Piran, kızlarının

gerekirse hepsini SiyavuĢ ile evlendirmek için yalvarmaktadır: “Benim haremimde dört de kızım var. İstersen

onlar da senin câriyen olsunlar. Bunlardan en büyüğünün adı Cerire‟dir. Bu o kadar güzel bir kızdır ki, güzeller arasında eşi bulunmaz. İstersen o sana kul ve haremde câriyen olsun.” demektedir. (Sevinç, a.g.e., s. 23-24.)

olmuĢtur411. Ancak siyasi hedefler doğrultusunda yapılan evliliklerde aile büyüklerinin sözleri daha da ön planda tutulmuĢtur.

Seçilen gelin veya güveyin dini eğitimi de önemli bir husustur. Nitekim Gazneli Sultanı Ġbrahim‟in kırk kızı, otuz altı oğlu vardı ve o, çocuklarına eĢ seçerken son derece titiz davranmıĢtır. Kırk kızının hepsini seyitler ve âlimlerle evlendirmiĢtir ki, kızlarının birini Ġmâm Abdü‟l-Halik Cüzcânî‟ye vermiĢti. Bu zat Tabakât-ı Nâsirî müellifi meĢhur tarihçi,

âlim ve kadı Minhacüddîn Cüzcânî‟nin atasıdır412

. Lakin sonraki devirlerde sultanlarla

kölelerin evlendikleri de olmuĢtur413, ki bunları istisna olarak kabul etmenin yanlıĢ

olmayacağı kanaatindeyiz.

Sultan Sencer de kız kardeĢini dönemin ulema sınıfından Hz. Ömer soyundan Hanefi fakihi Abdülazîz b. Ömer b. Mâze ile evlendirdiği yukarıda belirtilmiĢti.

Buradan çıkaracağımız sonuç ise devletlerin kurulma ve geliĢme aĢamasında eĢ seçiminde güç ve asalete önem verilirken devletin gücü arttıkça bu gereksinim azaldığı için eĢ seçimleri de nadiren de olsa bu Ģekilde yapılmaya baĢlanmıĢtır. Fakat kölelerin bile yetenekli ve güç sahibi olmalarına dikkat edilmiĢtir. Sâmânî emîri Alp Tegin kızını köle kökenli Sebük Tegin‟e verirken onu istikbal vadeden bir genç olarak gördüğü için evlendirmiĢti. Gazneli Emîr Yusuf‟un kölesi Tuğrul-î Gasıb, kabiliyetli birisi olarak Gazneli Mevdûd‟ın kız kardeĢi ile

evlenebilmiĢtir414

.