• Sonuç bulunamadı

Mehir konusunda anlaĢmaya varılıp nikah kıyıldıktan sonra ve gelinin çeyizinin de hazırlanmasıyla beraber artık gelin güveyin evine gitmek üzere yola çıkardı. Bunun için büyük bir alay düzenlenir, gelinin çeyizinde ne varsa atlar, katırlar üzerine yerleĢtirilerek

gelini takip edecek Ģekilde gelin de alayın ortasında tahtırevan570

veya mahfe571 denilen binit

üzerinde yola çıkardı572. Yanında kendisine yol boyunca eĢlik edecek kimseler de

bulunmaktaydı.

Büyük Selçuklu Sultanı MelikĢah ile Karahanlı Terken Hatun‟un izdivacı son derece gösteriĢli olmuĢtur. Mîrhând, Celaliye Terken Hatun ile MelikĢah'ın düğününü ve gelinin Selçuklu ülkesine giriĢini Ģöyle aktarmaktadır: “Sultan Alparslan'ın Hakan-ı Azam‟ın kızını

istemek üzere Semerkant tarafına gönderilmiş olan elçinin hazırlanan mübarek çeyiz ile birlikte Ceyhun'dan geçtiği ve Nîşâbur‟a hareket ettiği haberi duyuldu. Bunun üzerine sultan şehri hazırlamalarını emretti. Mübarek çeyiz büyük bir haşmet ve "hadsız hesapsız" eşya ile şehre girdi. Mahfenin önünde bin Türk meliki ve padişahların hizmetine layık bin Türk memlukü yürüyordu. Her biri elinde Türkistan'ın değerli değerli hediyelerinden birini taşıyordu. Geçtikleri her sokağa ve caddeye misk, tütsü, amber ve kafur saçtılar. O toplulukta cennetlerden rıdvan ve köşklerden huri dolaşmaya geldi. Zifaftan sonra bahşiş ve sadakaları hak edenlere ulaştırdılar. O kadar ki Nîşâbur‟da fakir ve ihtiyaç sahibi kalmadı." Ģeklinde

ayrıntılı bilgiler vermiĢtir573. Sultan Mesud ile evlenmek üzere gelen Ebu Kâlicâr‟ın kızı da

568 Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 15. 569

Kökeninin çok eski tarihlere dayandığı görülen bu uygulama günümüz düğün gelenekleri arasında da yer almaktadır.

570 Ġçine binildikten sonra kaldırılarak insanların omzunda taĢınan ya da fil, deve, at gibi hayvanlara yüklenerek

götürülen, üstü örtülü ve bir oda biçiminde bir tür taĢıt.

571 Deve, fil gibi hayvanların sırtına konulan, içine oturmaya yarayan, içinde iki kiĢinin karĢılıklı oturabileceği

biçimde yapılmıĢ sepet.

572

Mazaherî, a.g.e., s. 61.

ülkesinden uğurlanmıĢ ve yanında gelinin dadıları, hizmetkârları, hadımların karıları ve câriyeleri de ona eĢlik etmiĢlerdir574.

Gazneli Sultanı Ġbrahim‟in oğlu Mesud‟un MelikĢah‟ın kızı Gevher Hatun‟la evliliği münasebetiyle Nizâmülmülk, düğün hazırlıkları ve gelinin damadın ülkesine gönderilmesi

için hazineden yüz bin dinar tahsisat ayırmıĢlardır575. Kaynaklarda çeyiz miktarı ile ilgili

herhangi bir bilgi bulunmamasına rağmen Selçukluların itibarına yakıĢır biçimde görkemli bir çeyiz ile devlet adamlarının ve elçilerin refakatinde Gazne‟ye doğru yola çıkarılmıĢ olduğu söylenebilir. Kendisinin Gazne‟ye geliĢi sebebiyle Ģehrinde Ģenlikler tertip edildiğini, ayrıca evlilikte emeği geçen devlet adamlarına hil„atler verilip hediyeler dağıtıldığı muhakkaktır.

Hatice Arslan Hatun ile Kaim-Biemrillâh‟ın nikahı kıyıldıktan sonra Tuğrul Bey, hâdimi Mübârek‟i, kardeĢinin kızı ve artık halifenin eĢi olmuĢ bulunan Hatice Arslan Hatun‟u,

Hemedan‟dan Bağdad‟a getirmesi için görevlendirdi576. Arslan Hatun, Bağdad‟a Selçuklulara

ait sultan sarayına ulaĢtıktan sonra Reîsürrüesâ Ġbnü‟l-Müslime Tuğrul Bey‟in yanına giderek

halifenin, “Hiç şüphesiz Tanrı, size, emanetleri ehline teslim etmenizi emreder.577” Ģeklindeki

mesajını iletti. Sultan da “Halife‟nin Ģerefli emîrlerinin baĢının üstünde olduğu” cevabını verdi. Daha sonra halifenin annesi Seyyide, bir çektiriyle Dicle nehri yolundan Sultanın Sarayı‟na giderek halifenin eĢi olan gelinin, kendisine teslim edilmesi hususunda sultanın eĢi Altuncan Hatun‟a haber gönderdi. Bunun üzerine Hatun halifenin annesine gelini bizzat götürmeyip birisiyle gönderdi. Böylece saraydan ayrılan Arslan Hatun, kenarında çadırların

kurulmuĢ bulunduğu Dicle yoluyla Hilâfet Sarayı‟nın Garebe Kapısı‟ndan578

geçip halifenin

bulunduğu odaya girdi ve yer öptü579

. Amîdülmülk Kündürî de Arslan Hatun ile birlikte içeri girip yer öptü ve: “Sizin hâdiminiz Tuğrul Bey, emanetin Hilâfet sarayına getirilmesi

hususunda sizin yüksek törelerinize uymuştur. O, gelin hususunda ulu kişiliğinize sığınıp para ve diğer şeylerin verilmemesinden sakınılmasını istiyor.” demiĢtir580

. Burada Arslan Hatun‟dan “emanet” Ģeklinde söz edilmesi kadına verilen değeri göstermesi açısından önemlidir.

Sultan Tuğrul Bey ile halifenin kızı Seyyide Hatun‟un evliliğinde emekleri olan Amîdülmülk, gelinin baba evinden çıkarılması rolünü de üstlenmiĢtir. O, halifenin yanına

574

Ayan, a.g.e., s. 198.

575 Ġbnül Esîr, el-Kâmil, C. 10, s. 151; Kaçın, a.g.e., s. 139. 576

Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 15; Azîmî, a.g.e., s. 17.

577 Mevdûdî, Tefhîmu’l Kur’an Meali, 4/58, s. 69. 578 Bağdad‟ta Hilâfet Sarayının büyük kapılarından biri.

579 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 9, s. 468; Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 15; Ġbnü‟l-Cevzî, el-Muntazam, s.

27.

giderek birkaç parça giysi ile birlikte sultanın, ayarı iki dirhem ve iki habbe olan altın

yüzüğünü581

getirerek halifenin kızını alıp götürme isteğinde bulundu. Geceyi divanda geçiren Amîdülmülk, bu isteği hususunda halifeye mektuplar da gönderdi. Halife, cevap olarak ona “Gelinin şimdiden teslim edilmesi ve senin de bildiğin gibi, birtakım olumsuz şeylerin cereyan

etmesi ihtimalinden endişe etmekteyiz. Biz, daha önce İbnü‟l-Mahlebân‟ı sizlere gönderip sultanla kızımızın bir araya gelmesinin ancak hilâfet sarayında olacağı hususunda, sizinle bir anlaşma karara bağlanmıştı.” dedi. Bunun üzerine Amîdülmülk, bunların doğru olduğunu

sultanın da böyle istediğini fakat hâcibler, haslar ve gulamlardan uzak kalmalarının mümün olmadığını söylemiĢtir. Sonunda “Seyyide‟nin Darul-Memleke‟ye gitmesi, onun Tuğrul Bey‟le birlikte Bağdad‟tan ayrılmaması ve seferlere onunla birlikte gitmemesi ve Kadılkudât‟ın bu konuda içtihat üzerine ant içirmesi için hazır olması” hususlarında anlaĢmaya varıldı. Böylece Amîdülmülk, Hilâfet Divanı‟ndan ayrıldı. Bu anlaĢmadan sonra

Seyyide Hatun Tuğrul Bey‟e gönderildi582

.

Sultan MelikĢah‟ın kızı Mâh-Melek Hatun‟un Halife Muktedî ile evlenmesi için nikah akdi ve çeyiz hazırlıkları bittikten sonra gelinin baba evinden uğurlanması merasimi baĢlamaktadır. Bu merasim için MelikĢah ve Terken Hatun 480/1087 yılında düğün yapmak için yola çıkmıĢlardır. Aslında Terken Hatun kızını halifeye teslim etmek için Bağdad‟a gitmeyi uygun görmüĢtür. Bağdad‟ta güzel bir biçimde karĢılanan MelikĢah ve eĢi Terken Hatun sultan sarayına gitmiĢler. Mâh-Melek Hatun ise gösteriĢli çeyizi ile beraber sultan sarayına gelmiĢ, burada halifenin annesi ve halası saltanat sarayına gitmiĢlerdir. Bu nedenle Dicle ırmağından saraya kadar özel otağlar kuruldu. Terken Hatun, halifenin annesinin ve halasının yanına oturup yer öptü ve kızı Mâh-Melek Hatun‟u onlarla birlikte hilâfet sarayına gönderdi. Bu sırada MelikĢah hilâfet sarayına 20.000 altın, 150 adet has ipekten yapılmıĢ elbise ve bir at göndermiĢtir. Bundan sonra Halife veziri Ebû ġücâ ve hâdimi Zafer‟i, önünde 300 alay feneri ve bir o kadar da meĢale ile göndererek Terken Hatun‟a “Allah sizlere

emanetleri ehline veriniz diye emreder.” ayetini iletmelerini ve gelinin hilâfet sarayına

gönderilmesini istemelerini bildirdi. Hatun, “Şerefli törenlerin istediğiniz gibi yapılması, baş

üstüne.” dedi. Bunun üzerine vezir Nizâmülmülk, Ebû Sa‟d Müstevfî, emîrler, devlet ileri

gelenleri, hizmetkârları ve gulamları geldiler. Sa‟düddevle Gevherâyin ve Emîr Porsuk da bu alayın önünde bulunuyorlardı. Her sınıftan devlet adamlarının eĢleri de ayrı ayrı gruplar halinde ihtiĢam içerisinde törene katıldılar. Her birinin ellerinde kâfurdan mumlar vardı.

581 Bu yüzük ile Amîdülmülk, sultan adına gelin kızı, babasından isteme görevini gerçekleĢtirmek için yetkili

kılınmıĢtı. Bu sebeple yüzük de hakimiyet alameti sayılabilir. (Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, s. 84.)

Ahmed b. Mahmud‟un tasvirine göre bu mumlar sayesinde, “dünya ışık ile doldu, sanki

gündüz oldu”. Bunların arkasından gelin Mâh-Melek Hatun, at üzerinde yüzleri aya benzeyen,

süslü 200 câriye ile halifenin gönderdiği mücevherlerle süslenmiĢ üstü örtülü özel bir

mahfede bulunuyordu. Bütün bu alay gelini Halifeye götürdü583

.

Sultan Muhammed Tapar‟ın kız kardeĢi Seyyide Hatun ile Halife Müstazhir-Billâh‟ın nikah akdinden iki yıl sonra 504/1111 senesinde deve ve katırların taĢıdığı gösteriĢli çeyizi ile Ġsfahan‟dan Bağdad‟a doğru yola çıkmıĢtır. Bu aĢamada kendisine Ebû Saîd el-Herevî eĢlik etmiĢtir. Seyyide Hatun ilk olarak kardeĢi Muhammed Tapar‟ın sarayında bir süre kalmıĢ

daha sonra devlet adamları refakatinde hilâfet sarayına doğru hareket etmiĢtir584. Düğüne

katılım gösteren ve emekleri geçen devlet adamları ve elçilere de hil„atler ve hediyeler verildiği muhakkaktır.

Halife MüsterĢid-Billâh, Sultan Sencer‟in kızı Emîre Hatun ile evliliği münasebetiyle karısının Bağdad‟a getirilmesi için Ġbnü‟l-Enbârî ile Nazar adındaki bir kiĢiyi Merv‟e göndermiĢtir. Hatun, Selçukluların itibarına yakıĢır gösteriĢli bir çeyizle devlet adamları eĢliğinde Bağdad‟a uğurlanmıĢtır. Bu hususta uğraĢ veren devlet adamlarına hediyeler takdim edilmiĢtir585

.

Sultan Muhammed Tapar‟ın kızı Fâtıma Hatun ile Halife Müktefî-Liemrillâh‟ın 531/1136- 1137 yılında kıyılan nikahlarından sonra gelinin Bağdad hilâfet sarayına gönderilmesi için üç

yıl beklenerek586

534/1140 yılında yola çıkarılmıĢtır. Hatun, sultan sarayından çıkarken kıymetli taĢlarla süslü görkemli bir elbise giyinmiĢtir. Böylece devlet ileri gelenleri ve sultanın iki karısı eĢliğinde Selçuklu hanedanına yakıĢır gösteriĢteki içinde som altından yapılmıĢ bir beĢik bulunan çeyizi ve dillere destan bir tören ile halifenin sarayına

uğurlanmıĢtır587

.

Gazneliler ve Karahanlılarda gelin uğurlama merasimleri yapılsa da kaynaklarda detaylı bilgiye rastlanmamaktadır. Büyük Selçuklu Devleti ile ilgili yapılan bu izahatlara bakıldığında

583 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 10, s. 145-146; Ġbnü‟l-Cevzî, el-Muntazam, s. 139-140, 145; Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî,

Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 279; Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, C. I, s. 158; Mîrhând, Ravzatu‟s-Safâ, s. 124;

Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, s. 210.

584 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 10, s. 380; Ġbn Kesîr, el-Bidâye, C. 12, s. 330.

585 Ġbn Kesîr, el-Bidâye, s. 364; Kitapçı, Selçuklu Hatunları, s. 211; Ayan, a.g.e., s. 98.

586 Kitapçı, bu beklemenin sebebini nikah kıyıldığı zaman Fâtıma Hatun‟un yaĢının küçüklüğüne bağlamaktadır.

(Kitapçı, Selçuklu Hatunları, s. 220.) Fakat Muhammed Tapar 511/1118‟de öldüğüne göre Fâtıma onun en küçük kızı olsa bile nikah akdi yapıldığında 19 yaĢında olacaktır. Evlenmek için dönemin Ģartları gereği gayet uygun bir yaĢta bulunan Fâtıma Hatun‟un bekleme sebebi, evliliğin tarafların siyasi açıdan karıĢıklık içinde oldukları bir döneme denk gelmesindendir.

diğer devletlerde de gelin uğurlama törenlerinde aynı gelenekler doğrultusunda hareket edildiği söylenebilir.