B. Nikahın Kıyılması
VIII. ÇEYĠZ GELENEKLERĠ
Ġslâmiyet‟ten önce Türklerde sep551
adı verilen çeyiz, kızın babası tarafından erkek ailesinin verdiği kalına karĢılık hazırlanan mecburiyet ve yükümlülük olarak görülen
uygulamadır552
.
547 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 10, s. 376-377; Ġbn Kesîr, el-Bidâye, C. 12, s. 327. 548 Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 11, s. 51.
549
Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil, C. 11, s. 76; Ġbn Kesîr, el-Bidâye, C. 13, s. 77; Ġbnü‟l-Ezrak, Meyyâfârikîn ve Âmid, s. 69.
550 Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 163. 551
KaĢgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati‟t-Türk, C. I, s. 319.
Arapça‟da cehaz (cihaz) “yolcunun, gelinin ve sefere çıkacak ordunun ihtiyaç duyduğu eĢya, gıda maddesi, silah vb. malzemeler” anlamına gelir. Bu kelime Türkçe‟ye cihaz Ģeklinde
geçmiĢ, çehiz veya çeyiz Ģeklinde kullanımı yaygınlık kazanmıĢtır553
.
Mehir, koca tarafından kadına verildiği halde çeyiz kadın tarafından getirilir, her ikisi de kadının mülküdür ve koca evlilik için gerekli hazırlıkların yapılmasından ve evin geçiminden sorumlu olduğu için kadının rızası olmadan çeyizden kullanma hakkına sahip değildir. Ġslâm
hukukunda kadını çeyiz getirmeye zorlayan bir hüküm yoktur554. Çeyiz hususunda aĢırılıklara
ve israfa kaçmamak dinin gereklerindendir555
. Fakat Türklerde bir mecburiyet olması ve kız babasının itibarını göstermesi hasebiyle Ġslâmiyet‟ten sonra Türklerde çeyiz hazırlama büyük önem verilen yaygın bir adet halini almıĢtır.
Ziyârîler hanedanından Ebû Kâlicâr‟ın kızı ile Mesud‟un evliliğinde Beyhakî: “Bakâlincâr
kızının gelin alayı ile beraber cihaz olarak o kadar kıymetli eşyalar getirdiler ki haddi hesabı yoktur; Gelinin beraber getirdiği cehiz arasında bir taht vardır ki sanki bir bostan idi, tahtın zemini gümüş paralarla örülmüş idi, bunun üzerine üç altından ağaç dikmişlerdi, bu ağaçların yaprakları zümrüt ve firuze ve meyveleri türlü türlü yakutlardan yapılmış idi. Emîr (Mesud) bu tahtı gördüğü vakitte çok beğendi. Ağaçların dört bir etrafına yirmi tane nergislik konulmuş ve bütün bunun etrafındaki çiçekleri altın ve gümüşten ve türlü türlü cevherlerden yapılmış idi, bu nergislerin dört bir etrafında da gümüş ve altın tabaklar koymuşlar ve bunların içine bütün anber ve kâfur şemâmeleri doldurmuşlardı. Getirilen çeyiz eşyasından biri böyle idi artık diğerlerinin de nasıl olduğunu sen kıyas et.” Ģeklinde çeyizin güzelliğini ve
çokluğunu anlatmaktadır556
.
MerdanĢah ile evlendirmek üzere Beğtoğdu‟nun kızı için hazırladığı çeyiz: dört tane mücevherlerle süslü altın taç, mücevherde yapılmıĢ meyvelerle dolu yirmi adet altın tabak, inci kakmalı yirmi tane altın dikiĢ ve örgü takımı, telleri incilerle süslenmiĢ altın süpürge. Beyhakî, bu çeyizden ancak binde birini zikrettiğini de eklemektedir. Ayrıca o, Ebû Nasr Müstevfi‟den iĢittiğine göre: “Ben birçok günler kâtiplerle bu kızın çeyizinin hesabıyla meşgul
oldum. Bunun bütün kıymeti on bin kere bin dirhemdir.” diye nakletmektedir557
. 10.000
553 Abdülazîm ed-Dîb, “Çeyiz” mad., DİA, C.8, Ġstanbul 1992, s. 296. 554 Cin, İslam Hukukunda Evlenme, s. 256-257.
555
Hz. Peygamber, kızı Fatıma‟ya evlenirken çeyiz olarak bir yatak, bir yastık, bir de su tulumu vermiĢtir. Bu durum dönemin Ģartlarının bir sonucu olmasıyla beraber çeyizde aĢırılığa kaçmamak gerektiğinin de göstergesidir. (Abdülazîm ed-Dîb, a.g.mad., s. 297.
556 Beyhakî, Târîh-i-Beyhakî, s. 366-367; Ayan, a.g.e., s. 198. 557 Beyhakî, Târîh-i-Beyhakî, s. 491-492.
dirhem tutarındaki çeyizin miktarı çok fazla olduğu için birkaç hazine kâtibi çeyizin yazım
iĢini birkaç günde tamamlayabilmiĢtir558
.
Çeyiz iki devlet arasındaki iliĢkileri bozacak bir unsur olmamakla beraber savaĢ halinde iki devlet arasında gidip gelen hediyeler içerisinde birbirlerinin ordusundan yağmaladıkları eĢyaların gönderilmemesine dikkat edilmesi gerektiğini ġemsülmülk Nasr‟ın kız kardeĢinin Sultan Alparslan ile evliliği münasebetiyle gönderdiği çeyizde görmek mümkündür. ġemsülmülk, kız kardeĢini birçok mal ve eĢyadan oluĢan çeyizi ile Semerkant'tan Horasan'a göndermiĢ ve kız, Horasan'a geldiğinde Sultan Alp Arslan onun çeyizi içinde MelikĢah'ın ordusundan yağmalanan altın leğeni görünce buna sinirlenerek ġemsülmülk'ün amacının kendisini ayıplamak ve oğlunun yenilgisini hatırlatmak olduğunu düĢünmüĢ ve gergin olan
iliĢkiler kopma noktasına gelmiĢtir559. Normalde titizlikle hazırlanan çeyiz içerisinde yağma
edilen bir leğenin bulunması Sultan Alparslan‟ın düĢündüğü gibi onu aĢağılamak için konulduğu akla gelebilir. Fakat bu leğenin çeyizin içerisine, çeyizi hazırlamakla görevlendirilenler tarafından dikkatsizlik sonucu yanlıĢlıkla konulduğunu düĢünmek daha doğru olacaktır. Çünkü zor durumda olan ve özür dilemek amacıyla kız kardeĢini değerli hediyelerle Sultan‟a gönderen ġemsülmülk Nasr, çok kıymetli eĢyalarla donattığı çeyize bilerek bu leğeni koyup ikinci defa sultanın öfkesini çekmek istemeyecektir.
Halife Kaim-Biemrillâh kızı Seyyide Hatun‟un çeyizini Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey ile evlendirmeyi istememesine rağmen çok özenli olmamakla beraber güzel bir biçimde hazırlatmıĢtır. Bu çeyizde Tuğrul Bey için iĢlemeli ipek kumaĢtan yapılmıĢ cüppe, altın dokumalı ferace, altınla iĢlenmiĢ tolga (sarık) vardı. Bunun dıĢına ön cephesi iĢlenmiĢ ve içinde semboller bulunan değeri 400.000 miskalden fazla olan bir ev, yine 100.000 altın değerinde kumaĢ döĢeli, içinde üstü örtülü bir kazan ve altın iĢlemeli yemek sofrası olan değeri 40.000 altın olan bu sofranın üstünde sağlam resimlerle billur, kâfur ve miskler bulunan sincaba benzeyen bir ev, bukalemuna benzeyen samur derisinden yapılmıĢ bir ev ve yine bu türden yapılmıĢ birkaç ev ile mücevher ve yakuttan yapılmıĢ birçok eĢya
bulunuyordu560.
Sultan MelikĢah ile evlenmek üzere yola çıkan Terken Hatun “hadsiz ve hesapsız” çok miktarda çeyiz ile gelmiĢtir. Mahfesinin önünde ellerinde Türkistan‟ın en değerli hediyelerini taĢıyan 1000 Türk meliki vardı. Geçtikleri her sokak ve caddeye misk, tütsü, anber, kâfur gibi
558 Nuhoğlu, a.g.m., s. 109.
559 Alparslan MelikĢah‟ın ordusundan yağmalanan leğeni görünce: “Bu leğeni burada görmenin manası, ancak
beni ayıplamak ve oğlumun yenilgisini bana haber vermek ve hatırlatmaktadır.” diyerek öfkelenmiĢtir. (Ahmed
b. Mahmûd, Selçuk-nâme, C. I, s. 110; Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 183.)
güzel kokular saçtılar. “O toplulukta cennetlerden Rıdvan ve köĢklerden huri dolaĢmaya geldi.”561
Halife Muktedî ile MelikĢah‟ın kızı Mâh-Melek Hatun arasındaki evlilik sırasında hazırlanan çeyiz önce Ġsfahan‟dan sultan sarayına daha sonra ise hilâfet sarayına götürülmüĢtür. Bütün çeyiz 130 deveye yüklenmiĢ, üzerlerinde her biri kıymetli taĢlarla iĢlenmiĢ 12 gümüĢ sandık bulunan 74 katır ile de altın, gümüĢ, kıymetli taĢlar ve atlas, diba ve ipekli elbiseler nakledilmiĢtir. Ayrıca develerin üzerinde Rum ipeği, katırların üzerinde ise çeĢitli mülkî ipekler örtülmüĢ, boyunlarına altın ve gümüĢten çanlar ile gerdanlıklar takılmıĢtı. Develerin üzerinde üç tane de mahfe vardı. Bunlara ek olarak katırların önünde üzerlerinde altın iĢlemeli örtü bulunan altın ve gümüĢ takımlı 30-33 iyi cins at ve üzerinde pek çok altın bulunan büyük bir beĢik de bulunmaktaydı. Ayrıca geline çeyiz olarak verilen 200 câriyesi de bu kervanla gitmiĢtir. Mîrhând‟ın naklettiğine göre: “Ġslam‟ın doğuĢundan bu zamana kadar görülmemiĢ derecede olan bu çeyizin” taĢınmasının üç gün sürdüğü kaynaklarda geçen
rivayetler arasındadır562
.
Sultan Muhammed Tapar‟ın kız kardeĢi Seyyide Hatun ile Halife Müstazhir-Billâh‟ın evliliği için daha önce görülmemiĢ bir çeyiz hazırlanmıĢtır. Bu çeyiz 162 deve ve 27 katıra yüklenerek hareket etmiĢtir. el-Hüseynî‟nin naklettiğine göre gelin, “emsali görülmeyen servet ve sâmân ve kimse tarafından iĢitilmeyen hesapsız köleler, câriyeler, hadımlar ve
yenilecek Ģeyler” ile düğün için hazırlanarak devlet adamları eĢliğinde Bağdad‟a gelmiĢtir563
. 502/1109 yılından bir süre önce Sultan Muhammed Tapar ile 511/1118 yılında da Emîr Mengü Bars b. Börü Bars ile evlenen Sercihan Hatun‟un Muhammed Tapar ile evlenirken çeyiz getirip getirmediği ile ilgili kaynaklarda bilgi yer almazken Mengü Bars ile evlenirken sultanın hazinesinden eĢine, “durmadan harcamakla bitmeyecek” miktarda mal ve eĢya
götürdüğü kaydı yer alır564. Hatun‟un Muhammed Tapar‟ın gözdelerinden olması çeyiz
getirmemesine sebep olabilirken muhtemelen az miktarda olan çeyizi kaynaklarda yer bulmamıĢtır. Sultan Muhammed Tapar ile evlendikten sonra da belli bir servete sahip olduğu görülmektedir.
561 Mîrhând, Ravzatu‟s-Safâ, s. 105. 562
Ġbnü‟l-Esîr, el-Kâmil, C. 10, s. 145; Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, C. I, s. 158; Ġbnü‟l-Cevzî, el-
Muntazam, s. 145; Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî, Mir‟âtü‟z-Zamân, s. 279; Mîrhând, Ravzatu‟s-Safâ, s. 124; Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, s. 210.
563
el-Hüseynî, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, s. 57; Ahmed bin Mahmûd, Selçuk-Nâme, C. II, s. 42.
Sultan Sencer kızı Mâh-Melek Hatun‟u Muhammed Tapar‟ın oğlu Mahmud ile nikahladıktan sonra devlet adamlarının refakatinde gösteriĢli bir çeyiz ile yola çıkarmıĢtır. Mâh-Melek Hatun‟un çeyizi süslü yatak, altın ve değerli taĢlarla süslenmiĢ mahfe ve iri yapılı
filler eĢliğinde Horasan‟dan Irak‟a girmiĢtir565
. 515/1121-1122 yılında Sultan‟ın sarayında çıkan bir yangın sonucunda çeyizlerin çoğu telef olmuĢtur. Yangının sebebi Ģu Ģekilde anlatılmaktadır: Bir câriye gece kına yakıyordu. Kalın bir bezin üzerine bir mum koydu. Bu bez parçası yanınca ateĢ eve sıçradı. Sultan Mahmud‟un Sencer‟in kızı olan karısına ait sayısız mücevherat, ziynet eĢyası, halı, elbise gibi pek çok eĢya yandı. Altınları kurtarmak için adamlar görevlendirildi, fakat kurtarmak mümkün olmadı. Hatuna ait kırmızı mücevherler hariç bütün mücevherat mahvoldu. Sultan yanan bu sarayı uğursuz kabul ederek olduğu gibi
bıraktı, tamir etmedi566
.