EĢler arasında mehir miktarının tespit edilip mehr-i müeccel olarak kalan kısmının sonradan ödeneceği hususunda anlaĢmaya varılan durumlarda, verilmeyen mehir kocanın karısına borcu durumundadır ve alınabilmesi için dava açılabilmektedir. Bu durumun örneğine Büyük Selçuklu Devleti‟nde bir evlilik dolayısıyla rastlamak mümkündür. Sultan Mahmud b. Muhammed Tapar‟ın üvey annesi olan Sercihan Hatun baĢta Muhammed Tapar ile daha sonra zorla Mengü Bars ve son olarak da Kasımüddevle Aksungur el-Porsukî ile
evlenerek toplamda üç evlilik yapmıĢtır515. Aksungur ile olan son evliliğinde onun Sercihan
Hatun‟a miktarı tespit edilemeyen bir mehir borcu bulunmaktaydı. Hatun‟un mehir borcu ile ilgili dava açması ve borcunu alması olayı Ģu Ģekilde gerçeklemiĢtir: Aksungur, dönemin Musul kadısı Murtaza b. EĢ-ġehrizûrî‟den mahkemede yüksek dereceli insanlarla alçak seviyeli insanları ayırmamasını makam mevki sahiplerine özel ilgi göstermemesini istemiĢtir. Musul kadısı bunu nasıl yapacağını sorunca Aksungur: “Bunun yolu ancak şöyle olur: Bir
davada, benimle bir mesele hakkında hasım durumunda olan birisini bulursun ve dolayısıyla beni mahkemeye çağırırsın; ben de senin huzuruna gelirim; o zaman sen, bana nasıl muamele yaparsan, hasmıma da aynı muameleyi yapacaksın. Ben sana, bana karşı husumetinden şüphe etmediğin ve aleyhimde bir iddiada bulunup davacı olacak bir hasım göndereceğim. O zaman beni, mahkemeye çağır, ben de huzuruna geleyim.” diyerek kadıyı denemek üzere kendisini
davalı durumuna sokmak istemiĢtir. Aksungur, karısı olan Sercihan Hatun‟dan, kendisinden mehir borcunu isteyecek bir vekil tayin etmesini istemiĢ, bu vekil mahkemeye giderek: “Benim, Kasımüddevle Porsukî ile bir anlaşmazlığım vardır, onu mahkemeye çağır.” Ģeklinde istekte bulunmuĢtur. Bunun üzerine kadı Aksungur‟u mahkemeye çağırtmıĢ o, kadının huzuruna çıktığında kadı ayağa kalkmayarak Aksungur‟a saygı göstermemiĢ ve davacısı ile
514 Aydın, “Mehir” mad., s. 390.
eĢit muamele de bulunmuĢtur. Dava baĢlayınca Sercihan Hatun‟un vekili vekaletnamesi ile Aksungur aleyhinde mehir borcuna dair Ģikayetini dile getirmiĢtir. Kadı, Aksungur‟a mehir borcunu vermesini emretmiĢ, oda bu borcu kabul ederek karısının vekili ile Hazine‟ye gidip
ona mehir parasını vermiĢtir516
.
Aksungur el-Porsukî‟nin dindar ve adil bir kimse517 olduğu dikkate alındığında karısına
mehir borcunu bilerek vermediğini söylemek yanlıĢ olur. O bu tutumuyla yalnızca kadının davalı ve davacılara karĢı olan tutumunu denemek istemiĢ olmalıdır. Fakat ele alınan dönem için böyle bir davanın açılması ve ilerlemesini göstermesi bakımından güzel bir örnektir.
VII. NĠKAH AKDĠ
Nikah kelimesi sözlükte “birleĢtirme, bir araya getirme, evlenme, evlilik, cinsel iliĢki" gibi anlamlara gelir. Fıkıh terimi olarak da Ģer„an aranan Ģartlar çerçevesinde aralarında evlenme engeli bulunmayan bir erkekle bir kadının hayatlarını birleĢtirmelerini sağlayan akit ve bu yolla eĢler arasında meydana gelen evlilik iliĢkisini ifade eder. Fıkıh literatüründe nikah kelimesi hem evlenme akdini hem bu akitle kurulan evlilik bağını ve eĢler arasındaki hukuki
iliĢkiyi ifade etmek için kullanılmıĢtır518
.
Esas itibariyle nikah eĢlerin birbirlerini kabul ettiklerini beyan ettikleri rızaî bir akittir. Evlenmeyi meĢru olmayan birleĢmelerden ayırmak için taraflar bu beyanlarını açık bir Ģekilde
belirtmelidirler519. Hz. Peygamber, velisiz520 nikah yapılmamasını fakat mutlaka kadının da
rızasının alınmasını istemiĢtir521
.
Nikahın en az iki Ģahit522
huzurunda aleni olarak gerçekleĢtirilmesi en önemli Ģartlarından birisidir ki, evlenmede Ģahit bulundurmanın iki sebebi vardır. Bunlardan birisi nikahın varlığını ispat edebilmek diğeri de zinayı engellemektir. Nikaha resmi veya dini bir görevlinin
516 Ġbnü‟l-Adîm, Bugyetü‟t-taleb, s. 132-133. 517 Ġbnü‟l-Esir, el-Kâmil, C. 10, s. 501. 518
Fahrettin Atar, “Nikah” mad. DİA, C. 33, Ġstanbul 2007, s. 112-113.
519 Cin, İslam Hukukunda Evlenme, s. 134.
520 Veli, kendi kararlarını kendisi verebilen bir kadının görüĢünü karĢı tarafa nakleden aracı durumundadır. (Cin,
İslam Hukukunda Evlenme, s. 70.) Bu kiĢi, genellikle anne-baba olmakla beraber eğer bunlar yoksa akrabalar
olabilir. Eğer evlenecek kadının hiçbir yakını yoksa burada görev nikahı kıyacak olan kadıya düĢmektedir. Kadı eĢlerin birbirlerinin dengi olmasına özen göstermeli, nikah esnasında onlara öğüt vermelidir. Ayrıca mehir miktarının da doğru tespit edilip edilmediğine kadı tarafından dikkat edilmemelidir. (Mehmet Altay Köymen, “Selçuklu Devri Devlet TeĢkilatına Dâir YazılmıĢ Bir Eser Münasebetiyle”, Selçuklu Devri Türk Tarihi
Araştırmaları, II, s. 370.)
521 Atar, a.g.mad., s. 113.
522 Hanefi, ġafi ve Hanbeli mezheplerine göre “Ģahitsiz evlenme olmaz”, öyle ki bu Ģekilde akdedilen bir
evlenme hükümsüzdür. Cin, mezheplerin bu konuda mübalağaya kaçtıklarını söylemektedir. (Cin, İslam
Hukukunda Evlenme, s. 96.) Elçilik heyetlerinde yardımcıların yanında genellikle iki üst düzey elçinin varlığı
katılma Ģartı olmamakla beraber böyle kiĢilerin katılımı nikaha aleniyet kazandırmakta ve
ispatını kolaylaĢtırmaktadır523
. Bu nedenle Orta Asya Türk-Ġslâm devletlerinde de kadı ve imam gibi dini görevlilerin elçilik heyetleri içerisinde nikah akdi için bulunduğu söylenilmiĢti.
Nikah akdi için belli bir merasim yapma zorunluluğu yoktur. Ancak evliliğin ilan edilmesi, bir konuĢma yapılması, bu vesileyle dost ve akrabaya ziyafet verilmesi, çalgı
aletleriyle eğlenilmesi tavsiye edilmiĢtir524. Nikah kız evinde yapılır ve kızın bulunduğu yerde
bu Ģekilde eğlenceler düzenlenirdi. Bunun için çeĢitli devlet adamlarının ve devlet erkanının
nikaha davet edildiği, davetlilerin üzerine saçı saçılmıĢtır525. Fakat esas eğlence gelin,
güveyinin evine gittiğinde baĢlamaktadır.
Karahanlı, Gazneliler ve Büyük Selçuklu Devleti‟nde nikah akitleri Hanefî fıkhı esaslarına
göre uygulanmaktadır526
.