• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

2.1. Osmanlı’da Modernle me ve Milliyetçilik Dü üncesi

2.1.3. Osmanlı’da Milliyetçilik Türleri

2.1.3.3. Türkçülük

19. yy. sonlarında ortaya çıkan ve 20. yy.’ın ba larından itibaren etkisini arttıran Türkçülük, romantik bir milliyetçilik akımı olarak ifade edilebilir. Bu akım Osmanlı mparatorlu u’nun son dönemine damgasını vuran “ ttihat ve Terakki” üzerinde oldukça etkili olmu tur. Dolayısıyla bu etki, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadroların fikri yapısı üzerinde de kendini hissettirmi tir.

Ço unlu unu Müslümanların olu turdu u Arnavutluk’un Osmanlı’dan ayrılması, Arap ayaklanmalarının ba laması, Trablusgarp ve Balkan Sava ları’nda Müslüman unsurların Osmanlı kar ısında yer alması gibi olaylar, politik ve sosyolojik olarak slamcılı ın

etkisini azaltırken yeni bir siyasal reçeteye duyulan ihtiyacı gündeme getirmi tir. Bu ihtiyacı kar ılayabilecek ve da ılmayı durdurma amaçlı üçüncü savunma hattı-hamlesi olarak da Türkçülükten bahsedilebilir.

mparatorluk döneminde Türkiye’de görülen milliyetçiliklerle ilgili bir genelleme yapıldı ında, mparatorlu un Hıristiyan tebaası içinde Yunanlılar, Sırplar, Bulgarlar, Makedonlar ve Ermeniler arasında milliyetçilik akımları güç kazanıp bu fikirleri savunmak amacıyla siyasal örgütler kurulurken ço unlu u Müslüman olan Arap ve Arnavut’larda da kültürel proto milliyetçilik hareketlerinin gözükmeye ba ladı ı söylenebilir. Birinci grupta yer alan milliyetçiliklerin amacı ba ımsız devletler kurmak boyutunda iken, ikinci gruptakilerin ise daha ziyade Arap-Osmanlı, Arnavut-Osmanlı benzeri karma kimlikleri esas alan milliyetçilikler pe inde oldu u söylenebilir. Türkçülü ün ise bazı farklarla birlikte bu gruplamada ikinci gruba dahil edilebilmesi mümkündür. Zira her eyden önce Osmanlı mparatorlu u’nu tasfiye ederek yeni bir devlet kurma fikrinin Türkçülük dahilinde yer almaması, Türkçülü ü birinci gruptan uzakla tırmaktadır. kinci grup içerisinde ise Türkçülük di er proto milliyetçiliklerden farklıla maktadır. Bu fark, Arap ve Arnavut proto milliyetçiliklerinin Osmanlı kimli inin sınırlarını zorlayarak karma kimlikler hedeflemesiyle alakalıdır. Türkçülük ise kültürel manada Osmanlı kimli ini koruyup içindeki Türk vurgusunu biraz daha etkinle tirmek istemektedir. Yani Osmanlılık ö elerinden ayrılmadan bir sentez yapmaya çalı maktadır. Sonuç olarak amacı devletin bekası olan Türkçülükte bunun yöntemi olarak Osmanlı kimli indeki Türklük vurgusunun güçlendirilmesi amaçlanmı tır (Hanio lu, 2012: 551).

Türkçülük72 mparatorluk sınırları dı ında do an ve geli en bir akımdır. lk olarak kültürel ve ilmi sahada ortaya çıkmı tır. Bu fikrin felsefi ve bilimsel zemininin 19. yy.’da Avrupa’da ba layan arkiyatçı bilim adamlarının Türkoloji çalı maları tarafından hazırlandı ı söylenebilir73. Avrupalı Türkologlar tarafından yapılan bu çalı malar Türklerin, kültürel gelenekleri slamiyet’ten çok önceki yüzyıllara kadar giden eski ve büyük bir ulustan geldiklerini ortaya koymaktadır (Heyd, 1979: 124). Çin ve slam kaynakları üzerinde çalı ılarak, slamlıktan önceki Do ulu Türklerin tarihlerinin ve dillerinin incelenmesini içeren bu çalı maların, Asya ve Avrupa’nın tarihinde Türklerin rolü hakkında yeni bir görünümü ortaya çıkardı ı söylenebilir. Tarihin o ana kadar unutulmu ya da reddedilmi olan bu bölümüyle ilgili yeni bilgilerin Türkiye’ye ula masındaki en etkili kanal olarak ise, yurt dı ına gönderilen ö renciler gösterilebilir. Bunun dı ında di er bir kanal olarak da ba arısız 1848 Devrimleri’nden sonra Osmanlı’ya yerle erek Müslümanlı ı kabul eden74 ve Orta Avrupa’daki romantik milliyetçili i beraberinde getiren Macar ve Leh sürgünlerden bahsedilebilir (Lewis, 2000: 342-344).

72

Türkçülü ün kültür boyutu; Türk kültür de erlerinden çe itli el sanatları mahsulü ve mamulü olan eserlerin toplanması, koleksiyonların yapılması ile ba layarak kültür, sanat ve ahlaki alandaki geli meleri kapsayan akım olarak ele alınabilir. Türkçülü ün siyasal boyutunun geli iminin ise Türkoloji çalı maları ile yakından alakalıdır. Rusya ve Macaristan ba ta olmak üzere Almanya, Danimarka Fransa ve ngiltere’de yeti en Türkologların Türk dili ve tarihini incelemeye ba laması bu sürecin ba langıcı olarak kabul edilebilir. Sir David Lomley “Kitab-ı lm-ü Nafi”yi yazması (1832), Süleyman Hüsnü Pa a’nın “Tarih-i Alem” adlı kitabını yayınlaması (1876), Vilhem Peter Thomsen’in Orhun Abidelerini okuyarak (1893) Türk dil ve tarihinin temelini atması, Ahmet Vefik Pa a’nın “Secere-i Türki”yi do u Türkçesinden stanbul Türkçesine çevirmesi, ve bunlara ek olarak Rusya’da Mir Fetih Ali Akundof ve smail Gaspıralı, stanbul’da Ahmet Cevdet’in gazeteler çıkarması siyasal Türkçülü ün ortaya çıkmasında son derece etkili oldu u söylenebilecek geli meler olarak görülebilir (Parlak, 1989: 543-544). Zira Milliyet fikri hem duyguya hem akla hitap etti inden, milli duygunun do masında milli dilleri inceleyen dilcilerin, filozofların, gramercilerin, maziyi canlandıran tarihçilerin ve milleti politik sistemlerin esası olarak alan filozofların rolü büyüktür (Hurç, 1997: 272).

73

Bu yazar, dü ünür ve eserlerine örnek olarak; Arthur Lumbey David’in Türk tarihi ve dili üzerindeki çalı malarını içeren 1832’de Londra’da yayınlanan “Grammar of the Turkish Language”, Leon Cahun’un Asya tarihini ve Türk göçebelerin bundaki rolünü içeren 1869’da yayınladı ı “ ntroduction a l’Historie de l’Asie” ve Macar Arminius Vambrey’in Macar ve Türklerin ortak asıldan geldi ine yönelik eserleri gösterilebilir (Heyd, 1979: 124).

74

Bir örnek vermek gerekirse; Mektebi Sultan-i’nin kurulu unda rol oynayan ve çe itli yayın organlarında bir çok makalesi yayınlanan Polonyalı Hayreddin, “Les Turcs anciens et modernes” (Eski ve Ça da Türkler) kitabının yazarı, orijinal adı Constantine Borzecki olan Mustafa Celaleddin Pa a’dan bahsedilebilir.

Türkçülü ün siyasalla masında ise yine dı bir faktörden bahsedilebilmesi mümkündür. lmi ve kültürel Türkçülü ün siyasalla arak hız kazanmasında, daha sonra ttihat ve Terakki’nin çekirdek kadrosu içerisinde de yer alacak olan Yusuf Akçura ve Ahmet A ao lu gibi Rusya’daki baskılardan kaçarak Osmanlı mparatorlu u’na gelen fikir adamlarının etkili oldukları söylenebilir75.

Bilimsel ve kültürel manada 19. yy.’ın son çeyre inde sahne alan Türkçülü ün siyasala masının, 1908 sonrasında siyasal partilerin kurulmasıyla oldu u söylenebilir76. mparatorluktaki ilk milliyetçi ba ımsızlık hareketinin 1821’deki Yunan isyanıyla ortaya çıktı ı dü ünüldü ünde, Türkler ba lamında geç bir milliyetçilikten bahsedilebilir (Georgeon, 2006: 2). Bu gecikmenin altında yatan ba lıca faktör -Sırplar ve Yunan’ların ba ımsızlıklarını kazanmalarına ra men- hala Osmanlı mparatorlu u içerisinde ya ayan Hıristiyan ve Müslüman farklı toplulukların varlı ıdır77. Nitekim bu Osmanlı’da nüfusun yarı özerk, dini ve kültürel cemaatler olan “milletler” halinde sınıflandırılmasıyla da yakından alakalıdır. Bu ba lamda Osmanlı nüfusu içerisindeki milletler Ortodoks, Yahudi ve Müslüman milletleridir. Türklerin de Müslüman oldu u dü ünüldü ünde bu yapı içerisindeki temel ayrımın ırktan ziyade din temelli oldu u görülebilir. 20. yy.’ın ba larında Arnavut, Arap ve Kürt isyanları ile birlikte dini temelli bu ayrımın yava yava ırki yöne do ru kaydı ı söylenebilir. Bundan dolayı 1908’e

75

Türkçülü ün ve özellikle Kültür Türkçülü ü’nün, dı etkenler tarafından ekillendi inin örnekleri olarak 1870’de Rusya’da Volga Tatarları arasında geli en slam dininin reformu ve Tatar milli kültürünün korunmasına dayanan milliyetçi karakterdeki dü üncelere ek olarak 1883’te Kırım’da Gaspıralı smail ekseninde ekillenen, “dilde, fikirde, i te birlik” iarıyla Türk birli ine dayanan, slam’ında bir harç olarak kullanılabilece ini iddia eden yakla ımlar gösterilebilir. Bu fikirlerin mparatorlu a yansımasında ise önemli bir figür olarak Bakü’de do an Hüseyinzade Ali görülebilir (Mardin, 1995: 96). Dikkat edildi inde Türklük bilincinin geli mesinde etkin olarak görülen bu figürlerin tıpkı Osmanlı’da ba ımsızlık hareketlerinin ilk görüldü ü ekonomik olarak geli mi , liman veya ticaretle u ra an ehirlerdeki (Rum ve Sırp örnekleri) gibi Rusya içerisinde sanayile mi ve ticaret kenti olan Kazan ve petrol dolayısıyla zenginle mi Bakü’de ortaya çıkması rastlantı de ildir (Georgeon, 2005: 8).

76

Zira Türkçülü ün siyasalla masını 1902 de Jön Türk basını diye adlandırılan ve yurt dı ı merkezlerde basılarak Osmanlı vilayetlerine sokulan dergi ve mecmualarla ba ladı ını iddia eden görü de mevcuttur. Bu mecmua ve dergilere örnek olarak 1902’de Kahire’de Bahaeddin akir ve Samipa azade Sezai tarafından kurulan “ üra-i Ümmet” ve Süleyman Vahid ve Tarsusizade Münif beylerin yayımladı ı “Anadolu” dergisi gösterilebilir.

77

Türkçülük, Müslüman unsurlar arasında ba layan proto milliyetçi fikir ve siyaset akımları içinde en geç ba layanı olarak görülebilir. Zira bunun bir anlamda hakim ve kurucu unsur olan Türklerin devletin bütünlü ünü tehdit edebilecek her türlü yakla ım ve fikire kar ı mesafeli durması ile açıklanabilmesi mümkündür. Türkçülük daha önce denenen ve sorunlara çözüm noktasında yetersiz kalan milliyetçilik akımlarından sonra, küçülen co rafi sınır ve homojenle en nüfusla birlikte bir çözüm olarak gündeme gelmi tir. Fakat Gagavuzlar gibi gayrimüslim toplulukları da bünyesinde barındıran Türk nüfusu, bu milliyetçilik yorumuyla, farklı dinlere mensup bireyleri birle tirebilen Arap ve Arnavut milliyetçilikleri gibi, etnik kimli i ön plana çıkaran bir hareket olamamı tır (Hanio lu, 2012: 551).

gelinceye dek önce Osmanlıcılık, ardından slamcılık ön plandayken, siyasal anlamda Türkçülük için artların uygun olmadı ı görülmektedir. 1908’e gelindi inde ise ortaya çıkan, bir anlamda hükümdara kar ı da iktidar gücü bakımından üstün olan parti-ordu bile iminin de i en konjonktüre de paralel bir biçimde Türkçülü ün siyasalla masındaki rolünden bahsedilebilir. Nitekim Türkçülü ün adeta hayallere dayalı bir ideolojik dönü ümle beraber Turancılı a yönelmesi, bir anlamda ttihat ve Terakki’nin Balkanlar’daki toprak kayıplarından sonra olu an travmadan kurtulmak için ihtiyaç duydu u ortamı da yaratmı tır (Ahmad, 1999: 188). Devlet gücünün Türk ulusu birimine dayandırma dü üncesinin, ilk olarak Kanun-i Esasi temelli me ruti monar ik bu yapı içerisinde oldu u da ifade edilebilir (Berkes, 2006: 170).

Bu altyapının olu masında, yurt dı ında basılan ve daha sonra Osmanlı vilayetlerine getirilen Jön Türk basının etkisi oldukça fazladır. Önceleri dergi ve mecmualarla ba layan bu süreç, daha sonra kitap ve tefrikalarla devam ederek akımın etkinli ini de arttırmı tır. Bunların ba lıcası olarak Yusuf Akçura’nın 1904’te “Türk” gazetesinde yayınladı ı “Üç Tarz-ı Siyaset” ba lıklı tefrikası gösterilebilir78. Akçura, Osmanlıcılık, slamcılık ve Türkçülü ün avantaj ve dezavantajlarıyla tartı tı ı eserinde “Türk ırkına dayanan bir Türk milli politikasının en uygulanabilir siyaset oldu unu savunmaktadır. Ona göre böyle bir politika Osmanlıcılıktan daha az iç; pan- slamizm’den ise daha az dı engele maruz kalacaktır. Bu politikayla birlikte Osmanlı mparatorlu u içerisinde hakim unsur olan Türklerin ba lılıkları peki irken, Osmanlı sınırları ötesinde Rusya ve di er yerlerdeki milyonlarca Türkün ba lılı ı bu politikayı güçlendirecektir (Lewis, 2000: 325). Bunun yanı sıra Akçura’ya ek olarak, A ao lu Ahmet, Hüseyinzade Ali, Gaspıralı smail gibi ittihat ve terakki ile ileti imi olan liderlerin “Hayat”, “ r ad”, “Füzuyat”, “Tercüman-ı Ahval”, “Zaman” gibi dergilerde ileri sürdükleri fikirlerin, Türkçülü ün Jön Türklerce içselle tirilmesinde önemli rol oynadı ı söylenebilir (Hanio lu, 2012: 553).

Bu noktada özellikle bahsi geçen aydın ve dü ünürlerin gerek Jön Türklerin gerek ise ttihat ve Terakki’nin ideolojik arka planında önemli yer tuttuklarına de inmek gerekir. Çe itli gazete ve dergiler etrafında ya anan kültürel ve siyasal Türkçülük tartı maları

78

Zaven ve Vartouhie Nalbandyan, “Turtsiia i Panturanizm” adlı risalelerinde Akçura’nın kitabının (1904’te tefrika olarak yayınlanan eser daha sonra kitapçık eklinde basıldı) Türk milliyetçili i ve Turancılık alanında komünist manifestonun Marksizm üzerindeki rolüne benzer bir etki yaptı ını belirtmektedir (Hanio lu, 2012: 553).

ba lamında Durkheim’den etkilenen Ziya Gökalp’in Türkçülü ün sosyolojik bir çerçeveye oturtulmasında, A ao lu Ahmet, Yusuf Akçura ve Hüseyinzade Ali Beylerin79 Osmanlı Devleti dı ında ya ayan Türkleri’de kapsayan bir Türk Dünyası ve Türklük fikrinin kavramsalla tırılmasında, Ömer Seyfeddin ve Mehmed Emin Beyler ise sadele tirilmi dil ve Türkçü edebiyat tezlerinin olu turulmasında öncü roller üstelenmi lerdir. Nitekim 1913’e gelindi inde Türkçülük, sosyolojik, ekonomik ve kültürel tezleri olan, yaygın basın deste ine sahip, devrin iktidar partisi tarafından içselle tirilmi bir ideoloji halindedir. Ku kusuz ki bunda 1912-13 Balkan Sava ları’nın Osmanlıcılı a vurdu u a ır darbenin de etkisinden bahsedilebilir (Hanio lu, 2012: 553).

Türkçülü ün siyasalla masında yani Türk milliyetçili inin boy vermesinde üç etkenin rol oynadı ı söylenebilir. Bunlar; Osmanlı mparatorlu u’nun çe itli din ve milliyetlerden olan parçalarında meydana gelen geli meler, bunların mparatorluk birli i içinde tutma çabalarına yönelik lehte ve aleyhte Avrupalı devletlerin artan baskı ve müdahaleleri ve son olarak Müslüman Türk halkının ekonomik çöküntüsünün yarattı ı sonuçlar olarak özetlenebilir (Berkes, 2006: 170).

Balkan Sava ları’nda ya anan kayıplar, olu an iddetli milliyetçi tepkiler ve dünya sava ına giri bir anlamda sahiplenilen Osmanlıcılı ın terk edilmesine neden olurken, slamcılı a alternatif bir ideoloji olan Türkçülü e de zemin hazırlamı tır. 1914’ten sonra Rusya’nın da ılaca ına yönelik ümitler ba langıçta kültürel boyutta tartı ılmakta olan pan-Türkizm ve Turanizm ideallerinin de siyasala masında son derece etkili olmu tur (Hanio lu, 2012: 554).

Türkçülük, milliyetçi ideolojinin unsurları ba lamında analize tabi tutuldu unda, vatan ve millet anlayı ı, Hüseyinzade Ali Bey’in “Adriyatik Denizinden Çin’e kadar olan memalikten bir Türk ttihadı husule getirmek” ifadesi ile açık ve net bir ekilde ortaya konulmu tur. Bu ifade aynı zamanda ttihat ve Terakki’nin gizli muhaberatında da yer almaktadır. Özellikle ttihat ve Terakki’nin muhaberatında yer alan ifadede farklı din ve inançlar bulundu undan bu co rafyada dini bir birliktelik kurmanın zor oldu unu belirtmekte, oysaki bölgede konu ulan dilin Türkçe oldu u ve bununla bir birliktelik

79

Türkçü akımın önde gelen teorisyenlerinden olu an bu ekip aynı zamanda kültürel ve siyasal Türkçülü ün tartı ıldı ı ve Türkçülük ideolojisinin yaygınla masında son derece etkili olan “Türk Yurdu” dergisinin kurucu ve yazarlarıdır. 1911 yılında ilk sayısını çıkaran dergi daha sonra 1912’de klüp niteli inde kurulan “Türk Oca ı”nın da ba lıca yayın organı olmu tur (Lewis, 2000: 348).

kurulabilece i ifade edilmektedir. Buna ek olarak Ziya Gökalp’in “Turan” manzumesindeki “Vatan ne Türkiyedir Türklere, ne Türkistan, Vatan büyük ve müebbed bir ülkedir: Turan” ve yine Gökalp’in 1914’te Rusya ile ba layan sava sonrasında yazdı ı “Kızıl Destan” iirindeki “Dü man ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyüp Turan olacak” mısraları da Türkçülü ün “yayılmacı” ve “pan” karakteri hakkında fikir verebilir niteliktedir. Bu noktada belirtmekte fayda vardır ki Türkçülük her dönem uygulanan pan-Türkist hedefleri bulunan ve vazgeçilmeden devam eden bir ideoloji olarak anla ılmamalıdır. 1908 ihtilalinden önce ttihat ve Terakki’nin Selanik’te bulunan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birle mesi, ihtilalin merkezini Makedonya olarak belirlemesi ve Arnavutların da deste ini almak için kısmi bir Osmanlıcılık politikası da yürütüldü ünü belirtmekte fayda vardır (Hanio lu, 2012: 553).

Kuramsal anlamda ise Türkçülük ilkçi kurama daha yakın gözükmektedir. Nitekim Türkçülükte, Türk milletine yapılan atıflar Orta Asya’dan ba lamakta, Türklük o tarihten beri milli bilince sahip olan, tarih boyunca devletler kurup devletler yıkan, medeniyetin merkezi ve ta ıyıcısı olan, bir toplulu u i aret etmektedir. Türkçülü e göre Türklük, bir anda olu an veya yapay olarak olu turulan geçmi ten kopuk bir olgu de ildir.

Türkçülük dü üncesi Erken Cumhuriyet Dönemi’nin ideolojik temellerinden birini olu turmakla birlikte, bilhassa Türk tarih tezinin geli imi sonrasında yeni bir ekil almı ve resmi Türk milliyetçili ine dönü mü tür (Hanio lu, 2012: 554).