• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

1.2. Milliyetçilik Kuramları

1.2.2. Modernist Kuramlar

lkçi kuramların temel savını olu turan milleti olu turan din, dil, kan ba ı gibi ö elerin verili oldu u ve bu ö elerin her eyden önce var oldu u için milletlerin de ezelden beri var oldu u eklindeki yakla ımın ele tirisi üzerine yükselen modernist kuram, milletlerin ya ının bu kadar eskilere gitmedi i esası üzerinde yükselmektedir. Modernist kuram, temelde milletler ve milliyetçili in, kapitalizm, sanayile me, merkezi devletlerin kurulması, kentle me ve laikle me gibi modern süreçlerle birlikte ortaya çıktı ı ve bunlardan ba ımsız dü ünülemeyece i iddiasındadır (Özkırımlı, 2009: 105). Modernist yakla ımlara göre millet ve milliyetçilik ezelden beri de il, belki de insanlık tarihi dü ünüldü ünde çok kısa bir zaman önce, aslında son iki yy.’a ait yapılar olarak görülmektedir. Dolayısıyla ilkçi kuramın aksine modernist kuram; milletleri, milliyetçiliklerin yarattı ı görü ünü savunmaktadır.

Modernist dü ünürlerin ilkçilerden farklı olarak türde bir yapı sergilemediklerini belirtmekte fayda vardır. Bu kuram kapsamındaki teorilerinin temelinde “millet ve milliyetçili in modern dönemlere ait olgular olarak algılanması” ortak paydası dı ında pek de benzer yanları söz konusu de ildir29. Bu hususu ba lıca modernist dü ünür ve teorileri ba lamında somutla tırmak bu kuram hakkında daha açıklayıcı olabilir.

Sözgelimi Karl Deutsch (1912-1992, Çekoslovak), temel sav olarak “ulusların ve milliyetçili in geleneksel toplumdan modern topluma geçi le birlikte ortaya çıktı ı” görü ündedir. Ona göre modern dönemde ileti im teknolojilerindeki büyük geli me, ulusların olu umunda en önemli etken olmu tur. Zira modern toplum içinde ortaya çıkan i bölümü, bireyler arasında sıkı bir ileti imi gerekli kılmı , bahsi geçen ileti im ulusla ma sürecinin temel dinami i olmu tur. Deutsch’a göre ileti im sürecinin ana unsuru olan ortak dil, ortak kültürü, ortak kültür ise milliyetçili i güçlendirmektedir (Llobera, 1999: 3).

skoç dü ünür Tom Nairn (1932-…) ise “dengesiz kalkınma” kuramı ile milliyetçili i ekonomik temellere ba lamı tır. Her ne kadar oksimoron bir ifade gibi gözükse de

29

Nitekim bu konuda bazı bilim adamlarının, modernist kuramları daha anla ılır kılmak amacıyla dü ünürler tarafından ön plana çıkarılan görü lerden hareketle, bazı kategorizasyon giri imlerinde bulunmalarına örnek olarak Bkz.: (Özkırımlı, 2009: 106; Breuilly, 2001b: 9; Giray, 2001: 69-77).

Nairn’i Marksist bir milliyetçi olarak tanımlamak mümkündür30. Milliyetçili i Marksizmin tarihsel ba arısızlı ı olarak gören Nairn’e göre, 18. yy.’dan günümüze, kapitalist ekonominin dengesiz geli imi, milliyetçili i ortaya çıkaran ba lıca faktör olmu tur. Geri kalmı ülkelerdeki seçkinler, geli mi ülkelerdeki kurum ve sistemleri örnek alarak, dı müdahale olmaksızın kendi iç dinamikleriyle ülkelerini geli tirmeye çalı mı lardır. Nitekim seçkinlerin, bu hamleyi tek ba larına yapabilmeleri mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla bu noktada halk deste i eldeki tek koz olarak ortaya çıkmakta, Nairn’in kendi ifadesiyle seçkinlerin, yeni orta sınıf seçkinleri ve halkı “onların anlayabilece i bir dilde” tarihin akı ına davet etmeleri gerekmekteydi (Nairn, 2003: 328). Bu da Marksist bir bakı açısıyla, ekonomik gerekçelerin olu turdu u ve seçkinlerin yönlendirdi i bir milliyetçili i ortaya çıkartmaktadır.

Nairn’in bu kuramına gerçeklerle uyu madı ı, millet ve milliyetçili in kökenlerini açıklamakta yetersiz oldu u ve aslında tüm modernist kuramların ortak ele tirilerinden biri olan a ırı indirgemeci, tek bir faktöre ba lı bir çözümleme oldu u hususunda ele tiriler yapılmaktadır (Özkırımlı, 2009: 109-120).

Milliyetçili i modern bir siyaset biçimi (Breuilly, 2001b: 1) olarak algılayan John Breuilly (1946-… ,Amerikan) bir kuram öne sürmekten ziyade farklı ülkelerdeki milliyetçilikleri, kar ıla tırmalı bir biçimde incelemi tir. Breuilly; Avrupa’da, toplumdaki ba lıca görevlerin, belirli grupları temsil eden kurumlarda toplanmasını öngören “birle ik i bölümünden”, tüm i levlerin ayrı kurumlarda toplanmasını öngören “i levsel i bölümüne” geçilmesini temel bir de i im olarak görmektedir. Bahsi geçen bu temel de i imi ise modern devletin ortaya çıkmasında etkili bir faktör olarak görmektedir. Bu a amada yöneticilerin ya da elitlerin devlet-toplum ili kisini kurmak ve kamusal çıkarlar ile bireylerin ki isel çıkarlarını örtü türmek noktasında, milliyetçilikten bir araç olarak yararlandıklarını dile getirmektedir (Özkırımlı, 2009: 135-136). Ona göre milliyetçilik, iktidarı ele geçirmeye ya da kullanmaya çalı an ve

30

Nairn Marksist olmakla birlikte milliyetçili i Marksist bir bakı açısı ve Marksizmin kavramları ile (bu konuda özellikle merkez ülke ve çevre ülke) okumaya ve yorumlamaya çalı an bir dü ünürdür. Nairn milliyetçili i yalnızca anlamaya ve yorumlamaya çalı mamı bununla beraber aynı zamanda skoç Milliyetçi Partisi’nin de sıkı bir sempatizanı olmu tur. Bu durum onu farklı bir kulvara sokarak Marksist milliyetçi olarak adlandırabilecek bir sınıfa dahil etmektedir. Nairn, Marksiszmin yanılgısı olarak sınıfları, milletlerden daha önemli görmeleri oldu unu dile getirmekte, kapitalizmin yayılmasında milletler arasındaki çatı manın sınıflar arasındaki çatı maya göre daha belirleyici oldu unu iddia etmektedir (Nairn, 1997: 45).

bunu milliyetçi savlara dayanarak haklı gösteren siyasal hareketlerdir. Dolayısıyla milliyetçili i sınıfa, çıkara, ekonomik modernle meye, psikolojik ihtiyaç ve kültüre ba lantılı bir ekilde açıklamaya çalı mak yetersiz kalmaktadır. Breuilly: milliyetçi doktrinin üç saç aya ı oldu u görü ündedir. Bunlar: Kendine özgü karakteri ile bir milletin olması, milli çıkar ve de erlerin di er bütün çıkar ve de erlerden üstün ve öncelikli tutulması ve son olarak mümkün oldu unca ba ımsız (siyasal egemenli i olan) bir milletin varlı ıdır (Breuilly, 2001b:2). Breuilly yaptı ı bu farklı kar ıla tırmalı analizler sonucu çe itli sınıflandırmalar da yapmı tır. Bunların dikkat çekici olanlarından biri milliyetçiliklerin karakterleri ve neye kar ı ortaya çıktıkları kar ıla tırmasını içeren tablodur.

Tablo 1: Breuilly’ye Göre Milliyetçili in Ortaya Çıkı Biçimleri Ulus-devlet olmayan siyasal yapılara kar ı31 Ulus-devletlere kar ı Ayrılıkçı Macar, Yunan, Nijerya Bask, Ibo

Reformcu Türk, Japon Fa izm, Nazizm

Birle meci Alman, talyan Arap, Pan-Afrika

Kaynak: John Breuilly, Nationalism and The State, Manchester University Press, U.K 2001, s.9

Dü ünürler tarafından farklı milliyetçilik kategorizasyonları yapıldı ını söyleyen Breuilly, kültürel-siyasal milliyetçilik kategorizasyonunu benimsemektedir. Ona göre kültürel milliyetçilik; kültüre atfen ve toplumun ortak karakterine vurgu yapan, siyasal elit tarafından formüle edilmi , etnik-ırk vurgusu olan ve özellikle ulus in a süreçlerinde kimlik olu turma amaçlı etkili bir ekilde kullanılan bir milliyetçilik türüdür. Siyasal milliyetçilik ise vatanda lık fikrine dayalı, kültürel ve etnik kimliklerden ziyade vatanda ların siyasal haklarının ön planda oldu u bir milliyetçilik türüdür (Breuilly, 2001b: 165).

Paul R Brass (1936-… ,Amerikan) “milliyetçili in seçkinlerce kullanılması” tezini ortaya atarak araçsal yakla ımın önde gelen isimlerinden biri olarak dikkat çekmektedir. Milliyetçili in, aslında kendi ekonomik ve siyasal durumlarını korumaya çalı an seçkinler tarafından in a edildi ini öne süren Brass’a göre, seçkinler bunu yaparken

31

Literatürde bu tabloda devlet olmayan siyasal yapılara kar ı ve devlete kar ı eklinde tercüme edilerek kullanılmı olan bu ba lık orijinal kaynak olan John Breuilly’nin “, Nationalism and The State” adlı eserinde “oppesed to non nation states” ve “opposed to nation states” eklinde yer almaktadır dolayısıyla bu tezde do ru kullanım olan “ulus-devlet olmayan siyasal yapılara kar ı” ve “ulus-devlete kar ı”

eklinde orijinaline ba lı kalarak kullanılmı tır. Hatalı kullanıma bir örnek olarak Bkz.: (Özkırımlı, 2009: 138)

kültürü (belirli grupların özelliklerinden yararlanılarak in a edilen ortak kültür) araç olarak kullanmaktadır. lkçili in önermelerini reddeden Brass, etnik kimliklerin ve modern milliyetçili in, bahsi geçen süreç sonrasında, devletlerin sınırları içerisinde ya ayan; fakat yönetimde söz sahibi olmayan grupların arasındaki etkile im sonucu ortaya çıktı ını iddia etmektedir (Özkırımlı, 2009: 139-145).

Brass ile benzer bir ekilde kültüre vurgu yapan bir di er dü ünür Ernest Gellner’dir (1925-1995, Çekoslovak). Gellner, Brass’tan farklı olarak, milliyetçili in siyasal bir dönü ümün sonucu olarak de il, toplumsal ve kültürel dönü ümün sonucu olarak ortaya çıktı ını ifade etmektedir. Gellner’e göre millet ki ilerin inançları, dayanı ma ve ba lılık duyguları tarafından yaratılan, insan tarafından (yapay olarak) in a edilmi bir olgudur (Gellner, 1993: 53). Modernle menin etkisiyle toplumların merkezi siyasal birimler eklinde örgütlenmesi ihtiyacı, bir anlamda milletlerin neden yapay olduklarını da açıklamaktadır. Gellner’e göre kültür, modern öncesi dönemlerde yalnızca toplumsal yapıyı destekleyen bir unsurken, modern dönemlerde ise ba lı ba ına bir öneme haiz olan, adeta toplumsal yapının yerine geçen bir hal almaktadır (Leoussi, 2001:103).

Burada bahsedilen kültürün, Gellner’in tanımlamasıyla; modern topluma hakim olan kültür yani “yüksek kültür” oldu unu belirtmekte fayda vardır. Ona göre modernizmin neden oldu u toplumsal de i im, milliyetçili i ve ulusla mayı beraberinde getirmi , bu de i imin bir aracı olarak ise e itimi kullanmı tır. Gellner’e göre modern öncesi toplumların katı ve aralarında geçi olmayan sınıf yapısından farklı olarak, modern toplumların sınıflar arası dikey hareketlili e imkan sa layan i bölümünün varlı ı, beraberinde i gücünün de akı kan olmasına neden olmaktaydı. Bu akı kanlı ı sa layan ise bireylerin geli en toplum yapısıyla da ba lantılı olarak, niteli i sürekli artan bir e itim almasıydı. Ku kusuz ki resmi dille verilen bu e itimin amacı, “yüksek kültür”ü toplumun bütününe yaymak, böylece yüksek kültüre uyumlu ve “kültürlü” bireylerin yeti mesi sonucunda, devletlerin kendi milletlerini yaratma arzusudur (Gellner, 1993: 24-56). Ona göre milliyetçilik; siyasal ve ulusal birimlerin birbirleriyle uyumlu olması gereklili ine dayanan siyasal bir ilkedir (Gellner, 1993: 1). Bunun yapılabilmesi ise bir yüksek kültürün, daha önce pek çok alt kültüre sahip olan bir topluma, empoze edilmesiyle mümkündür. Gellner; kültür, e itim, millet ve milliyetçilik ba lantısını: “devlet yalnızca me ru iddet kullanma gücüne de il, aynı zamanda nitelikli e itimin

akreditasyonunun da tekeline sahiptir. Nitekim devlet ve kültür evlili i gerçekle ir ve kendimizi milliyetçilik ça ında buluruz” ifadesiyle ortaya koymu tur (Gellner, 1994: 105).

Miroslav Hroch (1932-…, Çekoslovak) milliyetçiliklerin toplumsal ve kültürel dönü üm sonucu ortaya çıktı ını iddia eden “milli hareketlerin üç evreli geli imi” tezi ile literatürde dikkat çeken modernist dü ünürlerden biridir. Hroch’a göre milliyetçilik ile milli hareketler farklı eylerdir. Hroch, olu umunu tamamlamamı bir milletin tüm niteliklerine kavu ma amacını ta ıyan örgütlü çabaları milli hareketler olarak tanımlanırken milliyetçili i ise, milletin de erlerini, di er tüm de er ve çıkarlardan önemli gören bakı açısı ile tanımlamaya çalı maktadır (Hroch, 1995: 65-66). Bir ba ka ifadeyle ona göre milli hareketlerin sonucunda, milliyetçilik ortaya çıkmaktadır. Hroch, kuramında milli hareketlerin; katılımcılarının niteli i, oynadıkları rol ve etnik grubun milli bilinçlenme düzeyi çerçevesinde üç yapısal evresinden bahsetmektedir. A, B ve C evresi olarak isimlendirdi i bu üç a amanın ilki olan A evresinde henüz siyasal taleplere rastlanmamaktadır. Bu evrede, aktivistlerin (fikir ve hareket önderleri) daha çok etnik grubun dilini, kültürel ve toplumsal özelliklerini, tarihten gelen farklılıklarını ke fetme ve bunları gruba yayma çabasında oldukları görülmektedir. B evresinde bir dizi yeni vatansever kendi etnik gruplarını gelece in ulusuna ta ımak için kitlesel destek sa lamaya çalı maktadır. Hroch tarafından C evresi olarak tanımlanan Üçüncü ve son a amada ise, etnik grubu olu turanların büyük bir kısmı belirli bir de er olarak milli kimliklerine sahip olduklarında (bilinçlendiklerinde) artık bu hareket kitlesel bir ekil almı tır (Hroch, 1995: 67). Hroch aslında kuramına orijinallik katan bir ekilde ve bu evrelerden hareketle Avrupa’daki milli hareketleri örneklerle ve kar ıla tırmalı bir

ekilde analiz etmekte ve birbirinden farklı dört tip milli hareket tespit etmektedir.

Buna göre birinci tip; 1800’lü yıllarda, Çek Macar ve Norveç milli hareketlerinden olu an, mutlakiyetçi eski rejimlerin içinde ortaya çıkan B evresi ile açıklanabilecek olan tiptir. kinci tip; 1830’larda ba layan Litvanya, Letonya, Slovenya, Hırvatistan, Slovakya ve Ukrayna örneklerindeki gibi, yani yine tip 1 deki gibi eski rejimin içinde ortaya çıkmı fakat C evresine geçi için anayasal devrimleri beklemi türlerdir. Üçüncü tip, 19. yy.’ın sonlarında, Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan’da görülen sivil toplum veya anayasal düzen olu madan kitleselle en ve ortaya çıkan bir tiptir. Dördüncü tip;

anayasal ve kapitalist ko ullar altında geli en bir hareketlenme tipidir. Batı Avrupa’da milli hareketlerin çok erken ortaya çıktı ı Bask ve Katalonya’da, etnik bir grup olarak uzun bir B evresi ya ayan Flamenlerde veya C evresine hiç geçilemeyen Galler ve

skoçya’da görülen tiptir (Hroch, 1995: 67-68).

ekil 1: Hroch’a Göre Milli Hareket Evreleri

Kaynak: Miroslav Hroch, Avrupa’da Milli Uyanı , Toplumsal Ko ulların ve Toplulukların Kar ıla tırmalı Analizi, Çev. Ay e Özdemir, leti im Yayınları, stanbul 2011, s.54.

Eric J. Hobsbawm (1917-2012, ngiliz) esin kayna ı Gellner olan “icat edilen gelenekler” yakla ımı ile literatürde sıklıkla kar ıla ılan modernist dü ünürlerden birisidir. Gellner’den farklı olarak Hobsbawm millet ve milliyetçilikleri kültürden ziyade siyasal bir dönü ümün sonucu olarak görmektedir. Hobsbawm’a göre milletler teknolojik ve ekonomik geli melerle birlikte var olmaktadır. Bu geli meler millet olmanın temel vasıflarından biri olan ortak dilin geli mesiyle de yakından alakalıdır. Nitekim matbaa sayesinde geli en ve yaygınla an ortak dil, beraberinde kitlesel e itim ve okuryazarlı ı getirmekte bu da ulusla mada önemli bir rol oynamaktadır (Hobsbawm, 2010: 23-25). Uluslar ve milliyetçili i toplumsal mühendislik ürünü olarak gören Hobsbawm, elitlerin, modernizmle beraber de i en toplum yapısından kaynaklanan toplumsal bölünmenin önüne geçmek ve halk kitlelerinin enerjilerini belirli bir yöne kanalize etmek amacıyla, gelenekler icat ettiklerini söylemektedir. Zira bu devamlı tekrarlarla içselle tirilen gelenekler, elitlerin siyasal ve ekonomik konumlarını korumaya yardımcı olurken, toplumun da denetim altında tutulmasını sa lamaktadır. Ona göre, bu kontrolü sa lama amacıyla icat edilen geleneklerden en etkilisinin milliyetçilik oldu u söylenebilir (Hobsbawm, 2012: 1-14). Bu açıdan ele alındı ında, Hobsbawm’ın kendi ifadesiyle: “milletler milliyetçili i de il, milliyetçilikler milletleri do urmaktadır” (Hobsbawm, 2010: 24,62).

Gellner’in milliyetçilik tanımlamasından aynen, bazı fikirlerinden ise kısmen esinlenmesine ek olarak Hobsbawm, aynı zamanda Hroch’un milli hareketlerin tarihini üç evreli a amayla açıkladı ı tezini de benimsemektedir (Hobsbawm, 2010: 26). Hobsbawm’a göre; 19. yy. ba larında Avrupa’da ortaya çıkan salt kültürel, edebi ve folklorik içerikteki milliyetçilik birinci a amayı olu turmaktadır (Hobsbawm, 2010: 27). Bu dönemde ya anan milliyetçilik, kavrayıcı ve bütünle tirici, millet ise devlet ve halkla e anlamlı, kolektif egemenlikleri kendilerinin siyasal ifadesi olan bir devletle somutla an yurtta lar toplulu udur. Ayrıca ona göre bu dönemdeki milliyetçili in devrimci, ilerici ve sol ö eler de barındırdı ı söylenebilir (Hobsbawm, 2010: 34-36,126). kinci a ama, 19. yy. sonlarında etnik köken ve/veya dil unsurları üzerinden hareket eden, önceden var olan devletlerin milletlerinden ziyade, yeni devlet kurma ya da ele geçirme özlemi duyan bir millet ve milliyetçiliklerin var oldu u dönemdir. Daha önceki devrimci, ilerici ve sol karakterinin aksine bu dönemde milliyetçili in sa bir siyasal nitelik kazandı ı söylenebilir (Hobsbawm, 2010: 126). Ona göre üçüncü ve son a ama ise, milliyetçili in zirveye ula tı ı iki dünya sava ı arası dönemde ortaya çıkan, birbirinden farklı iki milliyetçilik akımı olmasına kar ın, Almanya ve spanya örneklerinde oldu u gibi fa ist milliyetçili in de il, daha çok buna tepki olarak ortaya çıkan anti-fa ist, sömürge kar ıtı ve ulusal kurtulu hareketlerine öncülük eden bir milliyetçili in ya andı ı dönemidir (Hobsbawm, 2010: 173-180).

Modernist dü ünürlerden sonuncusu olarak Benedict Anderson’un (1936-…, rlandalı) “Hayali Cemaatler” adlı oldukça ses getiren çalı masından bahsetmekte fayda vardır. Anderson, millet ve milliyetçili i özel bir kültürel yapım türü olarak dü ünmektedir. Yazara göre milliyetçili in bir ideoloji olarak algılanması, çözümsüzlü ün ortaya çıkması ve üzerinde uzla ı olan bir tanımın yapılamamasındaki en büyük gerekçedir. Milliyetçilik fa izm ya da liberalizm gibi bir ideoloji olarak de il de din ve akrabalık gibi olgular klasmanında dü ünüldü ünde, bu kavram ve tanım karga ası da ortadan kalkacaktır (Anderson, 2009: 20). Anderson, milletin varlı ını kabul etmektedir. Zira bunu sahte bir yapılanmadan ziyade, tasavvur ürünü olan bir yapı olarak görmektedir. Bir ba ka ifadeyle Anderson’a göre, milletler uydurma ya da sahte organizasyonlar de ildir (Anderson, 2009: 21). 17. yy.’da ya anan deniza ırı ke ifler ve Latincenin güç kaybederek yerel dillere dönü gibi geli meler, din ve hanedanlıkların güç kaybetmesine yol açmı , bunlardan bo alan koltu u doldurmak noktasında ise millet ortaya çıkmı tır.

Özellikle dinin toplumsal hayat alanından çekilmesiyle birlikte olu turdu u bo lu un, milletlerin tasavvur edilmesindeki payı büyüktür. Deniz a ırı ke iflere dinin ve Latincenin önemini kaybetmesine ek olarak, zaman anlayı ındaki de i im de milletlerin tasavvur edilmesini sa layan bir di er geli me olarak görülebilir. Ortaça ın katı kaderci anlayı ından, insanın etkin oldu u ve kendi kaderini belirleyebilece i anlayı ına geçi , yani bir ba ka ifadeyle, ilahi güç tarafından belirlenen ve de i tirilemez “zaman” anlayı ından, de i tirilebilen-düzenlenebilen “türde içi bo zaman” anlayı ına geçi milliyetçili in ortaya çıkmasını sa layan artlardan biri olarak görülebilir (Anderson, 2009: 29-38). Nitekim bu anlayı herhangi bir zaman diliminde birbirlerinden habersiz ve hatta birbirlerini tanımamalarına ra men, kendisiyle aynı anda aynı eyi yapan ve dü ünen, oralarda bir yerlerde hep var olan bir toplum tasavvuru yaratmı tır. Bu toplumun daha sonra ortak bir vatan anlayı ı içerisinde birle mesiyle de milliyetçilik ortaya çıkmı tır. Anderson’a göre Latincenin önem kaybetmesi ve yerel dillere dönü , beraberinde matbaa kapitalizmini getirmi ; kapitalizmin yayın sektörüne girerek dil çe itlili i ile birle mesi de birbirlerinden farklı ve ötekileri olan iç bütünlü e sahip yeni bir topluluk biçimi olarak, modern milletin olu umuna zemin hazırlamı tır (Anderson, 2009: 58-62).

Anderson, milliyetçili in ilk olarak Latin Amerika’daki spanyol kolonilerinde ortaya çıktı ını ve sonrasında Batı Avrupa’ya model oldu unu ileri sürmektedir. Ona göre Latin Amerika’daki milliyetçili in temelinde, aslen spanyol olan ama Amerika’da do an, “Creole” adı verilen, Madrid adına bölgedeki idari i leri yapan memur topluluklar yatmaktadır. Bu topluluk mensubu olan fakat ana vatanı hiç görmemi ve görme ihtimalleri de yasaklanmı olan Creole seçkinleri, görevleri gere i yaptıkları yolculuklarda meslekta larıyla olan benzerlikleri ve ana vatandan farklılıklarını fark ederek bir anlamda “millet” olmaya giden yola girmi lerdir (Anderson, 2009: 63-82).

Modernist dü ünürler, milliyetçilik analizlerinde ve açıklamalarında genellikle tek bir faktörü ön plana çıkaran “indirgemeci bir yakla ım” sergilemektedir. Bu da modernist kurama yöneltilen ele tirilerin ba lıca hedeflerinden birini olu turmaktadır. Nitekim modernist dü ünürler genel anlamda milliyetçilik ideolojisinden ziyade, milliyetçili e neden olan daha geni tarihsel, sosyolojik ve ekonomik güçlere ilgi duymaktadır. Böylelikle milliyetçili i do uran ekonomik ve sosyolojik faktörlerin ön plana alınması,

milliyetçi fikirlerin duygusal ve hissel boyutunun açıklanmasında yetersiz kalmaktadır (Vincent, 2006: 391-392).

Modernist kurama gelen bir di er ele tiri, modernist kuramların Nairn’in kuramında oldu u gibi, milletlerin ve milliyetçiliklerin kökenlerini açıklamadaki yetersizli idir. Buna ek olarak yine Nairn ve Anderson’un kuramlarının gerçeklerle uyu madı ı ele tirisi de yapılmaktadır. Her iki dü ünürün kuramları da milliyetçili in kökenini sömürgecilikte ve sömürge devletlerde ararken bunun aksi örnekleri mevcuttur ve bu kuramlar tarafından açıklanamayabilir (Özkırımlı, 2009: 117-121).

Özellikle Etno-sembolcü yakla ımı benimseyen dü ünürlerin modernist kurama kar ı, “modernistlerin etnik kültürlerin devamlılı ını gözden kaçırdıkları” tespiti önemlidir. Bu anlamda modernist yakla ımlar, millet olu umunun kültürel ve siyasal boyutlarıyla me gul olurlarken verili bir nüfusun modernli e giri inin ba ladı ı ça ı gözden kaçırmaktadır. Nitekim özellikle Hobsbawm ve Breuilly tarafından ortaya konulan örnekler göz önünde bulunduruldu unda, tek bir milliyetçilikten ziyade Latin Amerika, Avrupa, Afrika ya da Asya da birbirinden farklı tarihsel süreçler akabinde farklı milliyetçilik sonuçları ortaya çıkmaktadır (Smith, 2002b: 42).

Modernist kurama yöneltilen di er ele tiriler olarak; seçkinlere a ırı önem atfetme, sebep sonuç ili kilerinde ortaya çıkan hatalı tespitler ve milliyetçili in geli mi toplumlarda önemini kaybedece i ve ortadan kalkaca ı öngörüsü sayılabilir (Özkırımlı, 2009: 157-207).