• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

2.3. Erken Cumhuriyet Dönemine Yönelik Milliyetçilik Eksenli Genel Bir

1923’te sava tan çıkan, ekonomik ve demografik olarak çöküntüye u rayan Türkiye’deki milliyetçilerin, bu ortamda dönemin milliyetçilikle etkile im halinde olan liderleri gibi, militarist bir yakla ımı benimsemedi i belirtilmelidir. Buna ek olarak rejim, tıpkı daha sonra Nazi Almanya’sında oldu u gibi, milletin ba ına gelen felaketlerin vurgulanması politikaları ekseninde olu an a ırı milliyetçi, intikamcı ya da diktatörce bir rejime de dönü memi tir. Hatırlamakta fayda vardır ki o dönem, devrimlerden sonra cumhuriyetlerin kuruldu u, demokrasi ve cumhuriyetin popüler oldu u bir dönem de de ildir. Bu konjonktür ba lamında her ne kadar dünyadaki geli melerden etkilense de kurucu elitlerin farklı bir yol izledi i söylenebilir. Batı dünyasında bile cumhuriyet rejimlerinin sayısı parmakla sayılabilecek kadar az olan bu dönemde Türkiye Cumhuriyeti kurucularının, millet olarak gelece e güvenen, yapıcı bir politikayı tercih etti i görülmektedir (Shaw ve Shaw, 1994: 443; Berkes, 2006: 509).

Milliyetçili in, stiklal Sava ı ve Cumhuriyet için birle tirici bir rol oynadı ı söylenebilir. Özellikle sava lar ve mübadeleler ile birlikte ya anan göçler sonrasında 1927’de nüfusun %97.3’ü Türk ve Müslümanlardan olu maktadır. Etnik ve kültürel olarak ortaya çıkan bu homojen demografik yapının, Türk milliyetçili inin amaç ve hedefleri ile örtü en bir atmosfer yarattı ı söylenebilir. Bu atmosferde milliyetçi doktrinler devlet, basın, okullar, hükümet daireleri, Cumhuriyet Halk Partisi ve Türk Ocakları gibi kurumlar tarafından yayılarak halkta milli bilincin, kimli in ve milli birli in olu turulmasına çalı ılmı tır. Zira o güne kadar millet olma fikrinden oldukça uzak bir ekilde ya amı bir ulusun, millet oldu u fikrine alı tırılması belki de en önemli gerekliliklerden birisi olarak görülebilir. Bu amacın gerçekle tirilebilmesi için özellikle dil ve tarih konusunda kimi zaman “a ırı” ve “hayalperest” oldu u söylenebilecek olan devlet destekli kuramlar da kullanılmı tır. Bunlar bir gerçe in aranmasından daha çok, yeni bir devlet ve toplum olu turmak için ortaya atılan kuramlar olarak de erlendirilebilir. “A ırı” ve “hayalperest” oldu u söylenebilecek bu kuramlar sayesinde yeni devletin ihtiyaç duydu u, kendine güvenen ve heyecanlı bireyler olu turulmaya çalı mı tır. Nitekim bu süreçten sonra bahsi geçen kuramların

giderek terk edildi i de görülmektedir (Karpat, 2010: 136; Zürcher, 2004: 264; Oran, 1988: 252; Shaw ve Shaw, 1994: 446).

Ba langıçta yabancı i gali ve kapitülasyonların a ırlı ı altında ezilen Türkiye’nin tam ba ımsızlı ını hedefleyen milliyetçili in, 1923’te Lozan anla masıyla bu amaçlara ula masıyla birlikte, kendine daha farklı amaçlar belirledi i söylenebilir. Amacı, halkın Osmanlı- slam kültür ve kimli inin oldu u gibi muhafaza edilerek, i galci güçlerin ülkeden atılması olan, Milli Mücadele Dönemi’nde derinlemesine tartı ılamayan, milliyetçili in yeni meselesi artık bu de erlerden farklıla an Türk ulusal kimli inin tanımlanması olmu tur. 1930 öncesindeki dönemde milliyetçilik anlayı ının temelinde Türk kimli inin slami kökleri bir yandan korunurken, di er taraftan mu lak bir ekilde modernizm ve laiklik yer almaktadır. Özellikle 1930 sonrasında ise mu lak bir ekilde yer alan laiklik ve modernizmin artık radikal bir biçimde resmi milliyetçili in baskın unsurları haline geldi i söylenebilir (Karpat, 2012: 56-57; Zürcher, 2010: 262).

Büründü ü ekil her ne olursa Türkiye’de milliyetçili in bazı pratik sonuçlar do urdu u söylenebilir. Çe itli halk tabakalarının ortak kültürel gayeler etrafında birle mesini kolayla tırma, milli bir dayanı ma duygusunu ortaya çıkarma, ülkenin kültürel geli imini sa lama ve millete milli gurur duygusunun a ılanması bunlara örnek gösterilebilir (Karpat, 2010: 332). Bir di er ifade ile milliyetçilik; cumhuriyet sonrasında bölgecili in yerini alarak “Türk milletini” ortak hedefler etrafında birle tirmeyi ba armı , aynı zamanda Osmanlıcılı ın ve pan- slamcılı ın popülerli ini yitiren ideolojileri yerine “milli dayanı ma duygusunu” yaratabilmi tir. Ulus in asıyla alakalı hızlı bir de i imin ya andı ı bu dönemde kimi zaman otoriter bir tutum sergilenerek yapılan reform, yenilik ve devrimler, münferit bazı olaylar ve tartı malar dı ında herhangi bir sınıfsal veya ideolojik çatı maya mahal vermeden tamamlanmaya çalı ılmı tır.

Genel hatlarıyla incelendi inde, Erken Cumhuriyet Dönemi’nde devlet eliyle ikame edilen Türk milliyetçili inin yapısal özellikleri de erlendirilecek olursa; saldırgan ve irredantist bir anlayı tan uzak, etnik olmayan, subjektif millet anlayı ına dayalı, sınırları belli, teritoryal bir milliyetçilik oldu u söylenebilir (Maksudyan, 2005: 7). Zira bu dönemdeki milliyetçili in Misak-ı Milli’de yer alan Hatay dı ında daha önce Osmanlı’nın elinde olan toprakları ele geçirme arzusu gütmeden Anadolu’yu

kalkındırma hedefinde oldu u söylenebilir112. Bu dönemin millet anlayı ında ise milletin objektif unsurları olan din, dil, ırk, gibi farklılıkların göz ardı edilerek üstünde ya anan toprak parçasının temel alındı ı, milletin sübjektif unsurları olan birlikte ya ama iradesi ile olu an ve vatanda lık ba ıyla birbirlerine ba lanmı olan toplumu öngören bir anlayı ın oldu unu söylemek mümkündür (Maksudyan, 2005: 7).

Kuramsal açıdan devlet eliyle ikame edilen bu dönem milliyetçili inin, gerek ortaya çıkı ekli gerek ise kullandı ı araçlar ve in acı tavrı nedeniyle, modernist kurama benzerli i dikkat çekicidir. Hatırlanaca ı üzere modernist kuramlar milletler ve milliyetçiliklerin, yeni devletin kurulması; sanayile me; kentle me ve laikle me gibi modern süreçlerle ortaya çıkabilece ini iddia etmekte ve milletleri milliyetçiliklerin yarattı ını savunmaktadır (Özkırımlı, 2009:105). Bu dönemde ya anan milliyetçili in de genel karakteri incelendi inde, milliyetçilerin bir millet yaratma projesi pe inde oldu unu söyleyebilmek mümkündür.

Tanzimat’la ba layan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla devam eden Türk modernle mesi, milliyetçili in kayna ı olarak görülebilece i gibi, aynı zamanda özellikle cumhuriyet sonrasında milliyetçilikten de beslenen bir süreç olarak görülebilir. Osmanlı Modernle mesi beraberinde Batılı modern ideoloji ve fikirlerin mparatorlu a girmesine yol açmı tır. mparatorluk Bu ideolojilerden biri olan milliyetçilikle bu dönemde tanı mı , bir di er ifade ile milliyetçilik Batılıla ma hareketleriyle birlikte mparatorlu a ula mı tır. 1923’te cumhuriyetin ilanı sonrası ise de i en konjonktür çerçevesinde farklı bir modernle me çizgisi benimsenmi 113 ve artık milliyetçilik bu proje kapsamında adeta yardımcı bir rol üstlenmeye ba lamı tır.

Kısaca özetlenecek olursa Milli Mücadele’nin sona ermesiyle birlikte yeni devlet artık ulus-devlet formunda ekillenen bir cumhuriyettir. Ulus in asının önemli bir rol oynadı ı bu a amada, Milli Mücadele Dönemi’nde belirgin bir ekilde vurgu yapılan din, cumhuriyetin ilanı ile birlikte arka plana itilmi tir. Osmanlı siyasal ve toplumsal

112

Ayrıca Remzi O uz Arık’a göre; Hatay “bizim bizden koparılmı bir vatan parçasıdır” ve bu bir irredantizm örne i olarak ele alınamaz zira Arık’a göre bizim milliyetçilik anlayı ımız milletlere bela olan cinsten de ildir (Arık, 1974: 57-58). Kaldı ki Misak-ı Milli’de yer almasına ra men Batum, Musul ve Kerkük (5 Haziran 1926’da ngiltere’yle yapılan bir anla ma sonucunda Türkiye Musul’daki haklarından vazgeçmi tir) Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil edilememi tir.

113

Türk modernle mesi genel olarak incelendi inde ba langıçta “devleti kurtarma” projesi olan modernizmin 1923’le birlikte, Batı ailesine dahil olarak ça da la mayı öngören devletin asli ideolojisine evrildi i söylenebilir (Kaliber, 2007: 107).

yapısının reddi üzerine kurulu olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, toplumun geri kalmı lı ının bir sebebi olarak görülen din, toplumsal ve siyasal hayattan çıkarılarak bunun yerine laik bir kurgu benimsenmi tir. Bu laik kurgu içerisinde de dinin yerini alabilecek ya da bir di er ifade ile dinden bo alan alanın doldurulması noktasında ise milliyetçilik etkin bir rol üstlenmi tir. Cumhuriyet öncesi dini kimliklerin yerine artık milli kimliklerin olu turulması bununla yakından alakalıdır. Bu noktada devlet tarafından ekillendirilen milliyetçilik anlayı ı ile entelektüel milliyetçilik anlayı ları arasında çe itli farklılıklar olu maya ba lamı tır. Zira resmi milliyetçilik milleti seküler, siyasal-hukuki bir ekilde tanımlayarak milliyetçili i tekeli altına almak isterken, bunun kar ısında entelektüellerin birbirlerinden farklı talepleri olmaktadır. te siyasal merkezin politik söylemi olan resmi milliyetçili e kar ı ve kısmen de cumhuriyetin modernle me yöntemine ele tirel bir bakı açısıyla ortaya çıkan bu entelektüeller aynı zamanda farklı milliyetçilik akımlarının cumhuriyet dönemindeki ilk temsilcilerini olu turmu lardır.

BÖLÜM 3: FARKLI B R M LL YETÇ L K ANLAYI I OLARAK