• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

2.2. Erken Cumhuriyet Döneminde Milliyetçilik

2.2.3. Milliyetçilikte Ya anan Çe itlenme ve Dönü üm

Cumhuriyetin ilanı ile birlikte ba layan hukuktan e itime, dinden kültüre, siyasetten topluma kadar birçok alanda ve konuda yapılan yasal ve siyasal reformlar “cumhuriyet devrimleri” olarak tanımlanmaktadır. Özellikle Kurtulu Sava ı’nın bitmesi ve nispeten homojen olan ikinci meclisle birlikte ba layan bu reformların, Batılı anlamda yeni bir ulusu ve yönetim biçimi cumhuriyet olan yeni bir devleti yaratma amacı içerisinde oldu u söylenebilir. Bu reformlar aynı zamanda resmi milliyetçili in etkin bir ekilde kullanıldı ı ulus in a sürecine de paralel olarak yapılmı tır. Bir di er ifade ile Türkiye’de milliyetçili in daha Cumhuriyet’in ba ından beri, siyasal bir te kilat olan devlet bünyesinde ifadesini bularak, bütün faaliyet alanlarında tekelci, kültürel ve siyasal bakımdan mutlakiyetçi bir görünümde oldu u da söylenebilir (Karpat, 2010: 330).

Mustafa Kemal’e göre Batı’nın maddi üstünlü ü kabul edilmekle birlikte, bu üstünlü ün bir parçası olarak ise yine Batı’nın manevi ve kültürel üstünlü ü görülmektedir. Cumhuriyet devrimlerinde de kendini hissettiren bu dü ünceye göre Batı uygarlı ına eri mek ve onu geçmek için, bir anlamda onlar gibi de olmak arttır. Dolayısıyla kurumsal olarak hukuki, ekonomik ve siyasal de i imlerin yanında, ulus in asında toplumun kültürel yönlerinin de düzenlenmesi gerekmektedir.

Devrimlerin gerçekle tirilmesinde direnç olu turabilece i dü ünülen teokratik yapının ortadan kaldırılmasının bir anlamda bu devrimlerin nirengi noktasını olu turdu unu söylemek mümkündür. Ba ta me ruiyetini ve gücünü tanrıdan alan saltanatın kaldırılması (22.11.1922), 1924’te medreselerin ve er’iyye Mahkemelerinin kapatılması, daha sonra hilafetin kaldırılması (3.3.1924) ve son olarak 30 Kasım 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması, devrimlerin karakteri hakkında fikir verebilecek nitelikteki olaylar olarak gösterilebilir. Zira bu reformlar Mustafa Kemal’in1919-1921 yıllarında pragmatik bir ekilde savunmak durumunda kaldı ı slamcı-monar ik devlet anlayı ından keskin bir ekilde laikli e do ru yöneli ini ifade etmektedir (Karpat, 2010: 132,145). 10 Nisan 1928’de yapılan anayasa de i ikli i ile birlikte laiklik ilkesi zımnen benimsenmi , anayasada yer alan devletin dini slam’dır maddesi kaldırılmı tır. Batılı manada bir halk yaratmanın gayreti içerisinde hukuk, siyaset ve e itim alanlarında yapılan bu devrimler; toplumsal, kültürel ve ekonomik devrimlerle de desteklenmi tir. Devletin kamusal alana da müdahil oldu u kimi yenilik de i im ve devrimler zaman zaman tepkiyle de kar ılanmı tır. Gerek entelektüel çerçevede gerekse halk nezdinde ortaya çıkan bu tepkiler, aynı zamanda farklı muhalif dü ünce ve akımların da ortaya çıkmasında etkili olan faktörler arasında sayılabilir.

Mustafa Kemal’in benimsedi i Batıcı, laik ve medeniyetçi içeri e sahip ani ve hızlı bir dönü ümü içeren bu devrimler, Milli Mücadele Dönemi’nde benimsenen, Ziya Gökalp tarafından teorize edilen, içinde din ö esinin de bulundu u “harsçılık” ideolojisinden ayrılmaktadır108. Gökalp’e göre Batı’dan yalnızca teknoloji almakla sınırlı olan Batılıla ma fikri geni letilerek Batı, maddi ve kültürel her türlü yenile menin biricik kayna ı olarak görülmeye ba lanmı tır (Karpat, 2010: 137). Bu çerçevede hukuk, e itim, yazı, dil ve daha çok kültür alanında yapılan bu devrimlerden ve de i imler neticesinde, eriatçılara, hilafetçilere ve saltanatçılara oranla Mustafa Kemal’e görece yakın olan ve Milli Mücadele’de etkin rol oynayan Türkçülerin, Mustafa Kemal ile aralarındaki mesafenin açıldı ı söylenebilir (Berkes, 2006: 526). Aranın açılmasında etkin oldu u söylenebilecek olan bir di er faktör olarak ise resmi milliyetçili in nüfuz alanı dı ında geli en sivil milliyetçili in yukarıdan a a ıya “resmi” bir tanımlamayı

108

Bu kopu kimi yazarlara göre Gökalp’in kültürü, dili ve dini önceleyen yakla ımından ırkı ve etnik vurguları önceleyen bir anlayı a do ru oldu u eklindeyken kimi yazarlara göre ise millet tanımı içerisindeki din olgusunun terk edilmesiyle ilgilidir. lkine örnek olarak Bkz.: (Ça atay, 2002: 260; Aktar, 2005:73-79), ikincisine örnek olarak ise Bkz.: (Berkes, 2006: 526; Karpat, 2010: 136-137).

reddetmesi ve kendi tezlerinde ısrarcı olmaları gösterilebilir. Bunun da devlet katında onların “ üpheli ve sakıncalı” bir müttefik olarak görülmelerine de neden oldu u söylenebilir (Çalık, 2003: 179).

Siyasal hayatta ise bahsi geçen dönemde iki kez çok partili hayata geçi denenmi fakat bu partiler kısa bir süre sonra yo un önlemler ve iktidarın daha da otoriterle mesine de yol açarak kapatılmı lardır. Bu partilerden ilki 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’dır (TCF). Parti 1923 seçimleri öncesinde aday belirleme a amasında Mustafa Kemal’in otoriter tutumuna ve CHF’nin parti despotizmine dönü ebilecek yapısına muhalif olarak 1924’te kurulmu tur. TCF’nin kurulu undan yakla ık dört ay sonra, ubat 1925’te ba layan eyh Sait syanı, iktidarı otoriter önlemler almaya iterken, 1925 Mart’ında çıkarılan ve hükümete ola anüstü yetkiler veren Takrir-i Sukun Yasası bunun net bir örne i olarak sunulabilir. Kasım 1925’te TCF’nin kapatılması ise bu önlemlerin en radikali olarak de erlendirilebilir. Daha sonrasında, 1926’da Mustafa Kemal’e “yapılması planlanan” zmir suikasti giri imine ba lantılı olarak, içlerinde parti yöneticilerinden Kazım Karabekir ve Ali Fuat Cebesoy’un da bulundu u kapatılan TCF’nin üyeleri stiklal Mahkemesi’nde yargılanmı tır.

lk ba arısız çok partili hayata geçi denemesinin ardından, kontrollü bir muhalefet iste iyle 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulmu tur. Fakat bu partinin de kaderi TCF’ye benzer bir ekilde olacak, kısa bir sürede politik popülerlik kazanarak muhalefetin oda ı olup CHF’ye bir tehdit olarak algılanmasına yol açacaktır. Ba langıçta iktidarın yalnızca “sınırlı” ve “kontrollü” bir muhalefet iste iyle kurulan partinin bir anlamda bu misyonundan sıyrılarak ya da kontrolden çıkarak geli mesi, gerek parti yöneticilerine gerek ise Mustafa Kemal ve siyasal iktidara kaygı vermi tir. Bu geli melerin ardından partinin kurucusu olan Ali Fethi Bey kurulu undan yakla ık dört ay sonra partiyi feshetmi tir. TCF ardından SCF’nin kapatılması 1930 sonrası olu acak siyasal iklim hakkında da fikir vericidir.

Konunun milliyetçilik boyutunda ise, dönemlere göre farklılık göstermekle birlikte, benimsenen resmi milliyetçilik anlayı ının kimi çevrelerin beklentilerini kar ılayamayarak tatmin etmemesi veya resmi milliyetçilikte a ırıya gidilmesi nedeniyle kimi çevreleri rahatsız etmesi üzerine olu an ho nutsuzluk ortamı ve farklıla malar yer

almaktadır. Milli mücadele ve Erken Cumhuriyet Dönemi’nin ba larında, aralarında kuvvetli bir ili ki-ideolojik geçi lerin bulundu u söylenebilecek olan resmi milliyetçilik ve hakim Türk milliyetçili i birçok noktada birbirlerini desteklemektedir. Söz gelimi resmi milliyetçilik tarafından da kullanılan, Türkçülü ün, milli kültür ve tarih hususundaki tespit ve iddialarına ek olarak milli egemenlik anlayı ına yaptı ı vurgu örnek gösterilebilir (Ertekin, 2002, 355-356).

1923 sonrasında milletin subjektif unsurlarına (teritoryal temele dayanan, birlikte ya ama iradesine ba lı, siyasal-hukuki vatanda lık) yapılan vurgunun kısmen de i erek objektif unsurlarla da desteklendi i, 1928’de Mustafa Kemal’in kaleme aldı ı elyazmasındaki millet tanımında görülmektedir109. Mustafa Kemal bu tanımlamada özelliklerinden hareketle milletin altı unsurunu ortaya koymu tur. Buna göre millet olmanın ilk unsuru siyasal varlıkta birlik, ikinci unsuru dil birli i, üçüncü unsuru yurt birli i, dördüncü unsuru soy ve köken birli i, be inci unsuru tarihsel yakınlık ve son olarak altıncı unsuru ahlaksal yakınlıktır ( nan, 1971: 57). Ona göre millet; dil, kültür ve ülkü birli i ile birbirine ba lı vatanda ların te kil etti i, siyasal ve içtimai bir heyettir. Mustafa Kemal’in bu tanımlamasında Alman (kültürel) ve Fransız (hukuki-siyasal) milliyetçiliklerinin bir karı ımı olarak, milletin hem objektif, hem de subjektif unsurlarına olan atıf dikkat çekicidir. Fakat 1929 sonrasında “millet” anlayı ının yeniden de i ti i söylenebilir. Nitekim artık ırka yapılan vurgu dikkat çekerken, milliyetçili in de medeniyet ve muasırla ma amacında bir araca dönü tü ü görülmektedir. Milliyetçili in politik merkezin resmi ideolojisine dönü ümünü içeren 30’lu yıllarla birlikte, Cumhuriyet’in, millet ve milliyetçilik üzerinde giderek tekele dönü en entelektüel çaba ve uygulamaları kar ısında, muhalif akım ve görü lerin ortaya çıktı ı ifade edilebilir (Ertekin, 2002, 356-357).

Bu muhalif hareketlerin ilk örneklerinin, daha önce de bahsedilen, Türk Ocakları çatısı altında oldu u söylenebilir. Nitekim Türk Ocakları’nın, farklı milliyetçi akımların bir

109

Bir çok dü ünür ve yazar vatan konusunda birbirlerinden farklı tanımlamalar yapmı tır. Örne in Namık Kemal’e göre vatan bütün bir Osmanlı mparatorlu u’nu içerirken, Ziya Gökalp’e göre vatan Türk co rafyasını kapsayan Turan’dır. Mehmed Said Halim Pa a ise eriatın oldu u her yeri vatan olarak görmektedir. Mustafa Kemal’in amacı ise bunlardan farklı olarak yeni bir Anadolu Türk vatanı fikrini zihinlere yerle tirmektir. Bunu yaparken de Pan- slamik ve Pan-Türkist heveslere kar ı koyarak Türk ulusunda vatanına kar ı yeni bir ba lılık duygusu yaratmak istemektedir (Lewis, 2000: 355-356). Ona göre vatan; Türk milletinin eski ve yüksek tarihi topraklarının derinliklerinde varlıklarını koruyan eserleri ile ya adı ı bugünkü sınırlar içerisinde ya anılan yurttur ( nan, 1971: 57).

arada bulundu u bir kurum olarak görülebilmesi mümkündür. Türk Ocakları’nın, milliyetçilik paydası altında birle mi fakat farklı modernle me, millet, vatan, kimlik, vatanda lık ve hatta tarih anlayı ına sahip çe itli dü ünür ve yazarları bünyesinde barındırdı ı bilinmektedir. Gerek oca ın yayın organı olan Türk Yurdu dergisinde gerek ise yapılan genel kurullar bir anlamda bu farklı görü lerin dillendirildi i, tartı ıldı ı ve ortaya çıktı ı mecralar olarak dikkat çekicidir.

Tartı maların ana eksenini aslında milliyetçili in unsurları üzerinden yapılan bir tanımlama ve anlamlandırma probleminin olu turdu u söylenebilir. Örne in milliyetçili i kendine göre tanımlayan ve hatta tek tiple tirme iddiasında olan Cumhuriyet’in millet tanımında; Türklü ün etnik içerikten yoksun, soyut ve herkese açık olması bir kesimi memnun etmezken, di er bir kesim için ise de i en dozajlarda yapılan ırk vurgusu ve herkesin Türk olarak tanımlanması, problemli gözükmektedir (Ertekin, 2002, 360). Böylelikle resmi ideoloji dı ında kalan farklı milliyetçilik akımlarının kökenlerini bu tartı malarda ve bu dönemde aranabilmesi mümkündür. Nitekim Hüseyin Nihal Atsız’ın resmi milliyetçili e muhalif bir ekilde etnik milliyetçili i önceleyen yakla ımı110 ve Anadoluculuk akımının111 bu tarihlerde ortaya çıktı ı, dü ünsel boyutlara ula tı ı ya da popülerlik kazanmaya ba ladı ı söylenebilir.

Milliyetçilik, ulusun ve ulus-devletin kuruldu u bu dönemde her ne kadar etkin bir konumda olsa da milliyetçili in tek ba ına resmi ideolojinin sınırlarını çizdi ini söylemek pek de mümkün de ildir. Fakat burada unutulmaması gereken bir nokta olarak resmi ideolojinin hakim unsurlarından birinin de milliyetçilik oldu u hususudur. Alametifarikası milliyetçilik olan resmi ideolojinin, tekelle tirdi i di er bütün kavram, ideoloji veya kurumlar gibi, milliyetçilik ideolojisini de “resmi” sınırlar içine aldı ı söylenebilir. Bu resmiyetle tirme, beraberinde çevreden gelen yorum öneri ve ele tirilere pek açık olmayan bir “resmi milliyetçili i” olu tururken, aynı zamanda bunun aksine olan ve muhalefet iddiası ta ıyan her türlü yakla ımı da bozgunculuk ve fesatlıkla özde le tirmi tir. Yani bir anlamda resmi milliyetçili in, resmi alan dı ında kalan milliyetçi ki i, grup veya akımlardan teyit ve tasvibe dayalı teslimiyetçi bir yakla ım bekledi ini söylemek mümkündür (Çalık, 2003: 178).

110

1931’de yayın hayatına ba layan ve 17 sayı çıkaran Atsız Mecmua çerçevesinde

111

Fikri temelleri 1924’te çıkan 12 sayı yayımlanan, Mükremin Halil Yinanç, Hilmi Ziya Ülken ve Mehmed Halid Bayrı’nın önde gelen yazarları oldu u “Anadolu Mecmuası” çerçevesinde olu an bir akımdır. 1930 sonrasında ise dönüm ve çı ır dergileri etrafında bu akım temsil edilmektedir.

2.3. Erken Cumhuriyet Dönemine Yönelik Milliyetçilik Eksenli Genel Bir