• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

2.1. Osmanlı’da Modernle me ve Milliyetçilik Dü üncesi

2.1.3. Osmanlı’da Milliyetçilik Türleri

2.1.3.2. slamcılık

slamcılık akımını Osmanlı’daki milliyetçi akımların karakteristik özelliklerinden bahsedilirken dile getirilen 19. yy.’a has sathı müdafa durumundan hareketle Osmanlıcılıktan daha dar kapsamlı olarak bir anlamda geri çekilip yeni bir müdafaa sathı olu turulması olarak ifade etmek mümkündür. Bu durum “ittihad-ı Anasır”dan “ittihad-ı slam”a dönü en, hedef küçültme yoluyla devleti kurtarma çabası içindeki milliyetçi bir siyasal hamle olarak da nitelendirilebilir (Kara, 1985: 1408). Zira artık devlet slamcılıktan hareketle bir kimlik ve bilinçlendirme çabası içine girmektedir. Osmanlıcılıkla hedeflenen birlik fikrinin ve politikasının i lememesi Balkanlar’daki milliyetçi ve ayrılıkçı hareketlerle tescillenmi tir. Bu durum yeni bir akım olarak

slamcılı ın ortaya çıkmasında ba lıca faktör konumundadır.

Balkanlar’da büyük çapta toprak kayıplarının yarattı ı psikolojik travmaya ek olarak, sonrasında bu topraklarda Hıristiyan devletlerin kurulmasıyla baskı ve iddete u rayan

67

Fakat belirtilmelidir ki özellikle artan askeri hezimetler ve toplumsal kutupla malar, resmi ideoloji olarak benimsenen milliyetçilik türleri üzerinde de etkili olmu tur. Nitekim ba langıçta Osmanlıcılık olan resmi ideolojinin sırasıyla önce slamcılı a daha sonra ise Türk ulus-devletini kuracak olan Türk milliyetçili ine bir dönü üm ya adı ı söylenebilir.

Müslüman halkın Anadolu’ya göçü, Anadolu’daki demografik yapıyı de i tirmi , görece daha homejen bir nüfus yapısını ortaya çıkarmı tır68. Demografik yapıdaki Müslüman yo unlu unun artması, devletin bekasını Müslüman unsura ve slam dayanı masına dayandıran bir siyasal anlayı ın ön plana çıkmasına uygun bir zemin hazırlamı tır (Özcan, 2007: 486). çerideki bu geli melerin ve Avrupa’da ya anan milliyetçi-modernle meci dalganın ı ı ı altında bakıldı ında, slamcılık için do ru bir siyasal hamle oldu u yorumu yapılabilir.

19. yy.’da Batı’da moda haline gelen “pan” hareketlerinden de ilham aldı ı görülen (Türköne, 1994: 198) slamcılık fikrinin do masında üç ana nedenden bahsedilebilir. Bunlardan ilki ve aynı zamanda entelektüel zeminin olu masını sa layan unsur; Müslümanların, e itim, ilim ve teknolojideki geri kalmı lıktan kurtulmak için bir taraftan Batı’nın ilim ve teknolojisini alırken di er taraftan da Batı’nın pozitivist ve materyalist kültürüne kar ı kendi inançlarını ve geleneklerini koruma refleksinin kendisini göstermesidir. kinci neden olarak Tanzimat Fermanı’yla ortaya çıkan ve Islahat Fermanı’yla belirginle en Müslim-gayrimüslim e itsizli inin neden oldu u, toplumsal huzursuzluk sürecinde “millet-i hakime69” statüsünü kaybedenlerin özellikle Batı’dan iktibas edilen hukuk düzenleri ve yenilik çabalarını eriattan sapma olarak nitelendirilmesi ve bunun kar ısında toplumun belirli bir kesiminde dini hassasiyetlerinin artmasıdır. Üçüncü ve son olarak ise 1850’lerden itibaren Batı’nın slam co rafyasına yönelik sömürgecilik faaliyetlerine kar ı dayanı mayı öngören, bir di er ifade ile Batı’nın bu ilerleyi inin ve emellerinin slam dayanı ması fikriyle durdurulabilece i görü ü gösterilebilir (Türköne, 2001: 60). Dikkat edilirse tüm bunlar yeni bir milli kimlik olu turma ve bütünle tirme stratejisi argümanlarıdır. Milliyetçi ideolojinin ortak üst kimlik ve biz duygusu in a etme saiki Osmanlı’da bu sefer objektif bir ulus unsuru olan din ba ı ile gerçekle tirilmeye çalı ılmaktadır.

68

1914 yılında 1800 yılındaki yüzölçümüne göre neredeyse yarı yarıya azalmasına ra men mparatorlu un nüfusu neredeyse aynı düzeydeydi; yani bu yıllar arasında nüfus yo unlu unun arttı ı net bir ekilde söylenebilir. Toplam nüfus içinde Müslümanların oranının artması da yine verilen iki yıl arasındaki kar ıla tırma ile net bir ekilde görülebilir (Findley, 2012: 233).

69

Millet-i Hakime Prensibi özellikle yo un milliyetçi hareketlerin etkisiyle da ılma dönemini ya ayan Osmanlı mparatorlu u’nun parlamenter yönetiminde ttihad ve Terakki açısından bir hayat memat meselesi olarak görülen temsil sorunu içinde Türk unsurunun ön planda tutulması için uygulanan siyaset prati i olarak tanımlanabilir (Yetim, 2008: 73).

Bu do rultuda slamcılık akımında; slam’ı, inanç, dü ünce, ahlak, siyaset, idare ve hukuk bakımından hayatta hakim kılmak, Müslümanlar arasında birlik ve dayanı mayı tesis etmek gibi enstrümanlar ön planda olmu tur. slamcılı ın, slam ülkelerini Batı kar ısında geri kalmı lıktan kurtarmak amacına yönelik bir çözüm arayı ı olma gibi uluslararası bir boyutu da söz konusudur (Türköne, 2001: 60).

Bu hususları biraz daha açmak gerekirse; ba langıçta slam hukuku olan eriatın asrın gereklerine göre yeniden yorumlanmasını içeren, kültürel bir biçimde ekillenen slamcılık daha sonra bir devlet politikası olarak vatanda lı ın bir dinin ümmeti olarak tanımlandı ı, islamın kültürel de erlerinin ortak payda olarak kabul edildi i ve bunlara ek olarak halifelik makamının etkin bir ekilde kullanılmaya çalı ıldı ı siyasal bir içerik kazanmı tır. Bu sayede hiç olmazsa Müslüman tebanın devlete ba lılı ının sa lanması, milliyetçi/ayrılıkçı akımlara itibar etmelerinin önüne geçilmesi hedeflenmekte, dı politikada ise dünya Müslümanlarının hamisi kozunun kullanılması amaçlanmaktaydı70.

Siyasal içeri inin dı ında fikri anlamda slamcıların cevap aradıkları ba lıca sorular olarak: slam dünyasının niçin bu hale dü tü ü ve bundan nasıl kurtulabilece i; Batı’nın üstün duruma gelmesinde etken olan de erlerin neler oldu u ve bunların slam’da bulunup bulunmadı ı; akıl nakil ili kisinin mahiyeti; slam dininin nasıl bir yönetim hukuk ve iktsat düzeni öngördü ü; saltanat, hilafet ve me rutiyetin dinle ili kisinin bulunup bulunmadı ı; Batı’dan nelerin alınıp nelerin alınmaması gerekti i gösterilebilir (Özcan, 2001: 63). Bu noktada slamcılar, Avrupa medeniyetinin slam dünyası aleyhinde olu turdu u tehditlere etkili bir kar ı koyu un, ancak “modernle menin gereklerine uygun bir zihniyet dünyası in a etmekle ve dinin kılavuzlu unda gerçekle ecek bir modernle me ile mümkün olaca ı” görü ünü savunmaktadırlar (Kutluer, 2001: 65).

19. yy.’ın ortalarında fikri ve edebi alanda ba layıp yine 19. yy.’ın son çeyre inde kitleselle erek ideoloji haline dönü en slamcılı ın (Türköne, 1994: 199) önemini yitirmesi tıpkı Osmanlıcılıkta gayrimüslim unsurların isyanıyla ba layıp toprak kayıplarına kadar giden geli melerin Osmanlıcılık akımının etkisini yitirmesine neden oldu u gibi olmu tur. slamcılı ın popülaritesini kaybetmesinde de, Arnavutluk’un

70

slamcılı ın dı politika unsuru olarak kullanılmasıyla birlikte bunun Pan- slamizm olarak da adlandırılabilece ini belirtmekte fayda vardır (Karpat, 2006: 434).

ba ımsızlı ını ilan etmesi; Arap ayaklanmalarının ba laması; Trablusgarp ve Balkan Sava ları’nda Müslüman unsurların Osmanlı kar ısında yer alması, 1914’te ilan edilen cihadın mparatorlu un Müslüman nüfusunu seferber etmeyi ba aramaması gibi hususların etkili oldu u söylenebilir (Kara, 1985: 1409).

slamcılı ın, Osmanlıcılıktan önemli bir farkı olarak, yalnızca yönetici elit ve aydınlar arasında de il halkta da kar ılık bulmu olması gösterilebilir. Zira Osmanlıcılık politikaları nedeniyle hakim millet sıfatını kaybeden bir halk için, kaybedilen bu prestijin yeniden kazanılması dü üncesi -en azından bunun vaat edilmesi bile- bu akımın halk arasında da genel kabul görmesini sa lamı tır. slamcılı ın fikri ve siyasal anlamda mparatorluk co rafyasında kar ılı ı olmu tur. Nitekim fikri anlamda mparatorlu un çe itli bölgelerinde ve mparatorluk sınırları dı ında da bu fikri destekleyen dü ünür ve aydınlar dikkat çekerken siyasal anlamda ise merkezi yönetimin bu konudaki çe itli uygulamalarından bahsedilebilir71. Milliyetçili in kitleleri mobilize etmedeki ba arısı dü ünüldü ünde, daha öncede belirtildi i üzere krizle iç içe olan bir ideolojinin mparatorluk yorumunda bu krizin ego i mesi ile a ılmak istenmesi son derece do al kar ılanabilir.

slamcılı ın Osmanlı’daki önemi, ilk kez bir ideolojinin iç politik bütünlü ü güçlendirmek için devlet tarafından bilinçli ve kararlı ekilde araçsal olarak kullanılmasıdır. Hilafet kurumu etrafında modern anlamda bir siyasal ideolojinin formüle edilmesi söz konusudur ve yine ilk kez bir ideoloji devletin yeniden yapılandırılmasında kullanılmaktadır (bu noktada aynı amaç do rultusunda daha önce kullanılmı olan Osmanlıcılı ın bir ideolojiden ziyade bir akım oldu unun belirtilmesinde fayda vardır). Zaten slamcılık incelendi inde, buradaki amacın Müslümanlı ı yaymaktan ziyade politik bir içerik oldu u görülebilir. O güne de in ulus olu turmada kullanılacak resmi bir ideolojisi veya dü üncesi olmayan bir devlette, ulus olu turmada deolojinin bu amaçla devlet tarafından kullanılması bir ilk olarak kabul edilebilir (Türköne, 2001: 60; Karpat, 2006: 434).

71

slamcılı ın fikri ve felsefi yönünde Mısır’da Cemaleddin-i Efgani - Muhammed Abduh, Hindistan’da Seyid Ahmed Han gibi isimler örnek gösterilebilir. Merkezi yönetimin bu politikanın bir uzantısı olarak yaptı ı i lere örnek olarak ise padi ahın halife unvanı kullanması, din e itimine a ırlık verilmesi, cami mescit ve haccın propaganda faaliyetlerinde kullanılması ve hicaz demiryolu projesi gösterilebilir.

Irk kavramına dayanan milliyetçi ideolojiler kar ısında Müslümanların inançta ve co rafyada birli ini esas alan ve milleti ümmet olarak tanımlayan slamcılık kaynakları açısından incelendi inde; ortak slam dinine ve kültürüne yapılan vurgu, irasyonel, romantik ve mistik yönü ve bir anlamda “pan” karakterinden dolayı Do u tipi milliyetçilikler içerisinde de erlendirilebilir. Siyasal içeri i bakımından ise teritoryal bir temele dayanmadan, hetorojen bir toplumun sosyal segmentasyonu sa lamayı amaçlaması; millet tanımını din üzerinden yapması; idari, hukuki ve siyasal me ruiyetin kaynaklarını din ile açıklamaya çalı ması göz önünde bulunduruldu unda, slamcılı ın “dinsel milliyetçilik”e bir örnek te kil etti i söylenebilir.

Kuramsal açıdan slamcılı ın bulundu u noktanın tespitinin, Osmanlıcılı a göre daha güç oldu u söylenebilir. Nitekim slamcılık, Müslümanlık ekseninde içeri i doldurulmaya çalı ılan bir millet tanımı yapmaktadır. Bu onu modernist kuramdan ayıran en temel noktadır. Çünkü millet, Osmanlıcılıkta oldu u gibi bir anda yapılan siyasal bir tanımlama de il, geçmi i tarihe uzanan bir realitedir. Fakat bu realitenin modernle meyle birlikte gündeme gelmesi ve bir kimlik kriteri olarak tanımlanmaya ba lanması, slamcılı ın modernist ekole yakla tı ı nokta olarak görülebilir. Bunun dı ında bahsi geçen kimli in toplumsalla tırılmasında, modernle menin bir sonucu olarak geli en kitle ileti im araçlarının kullanılması ve akımın modernle meye tepkisel bir ekilde ortaya çıkması, modernist kuram ile Osmanlıcılı ın benze ti i di er noktalardır. Sonuç olarak, Osmanlıcılı ın milliyetçilik kuramları ba lamında millet tanımına bakılarak ilkçi, kullandı ı araçlar ve ortaya çıkı ekli anlamda ise modernist ekole yakın bir milliyetçilik oldu u söylenebilir.