• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

1.2. Milliyetçilik Kuramları

1.2.3. Etno-sembolcü Kuramlar

Etno-sembolcü terimi, milliyetçilik çözümlemelerinde etnik geçmi e a ırlık veren kuramcıları nitelemek için kullanılan bir ifadedir (Özkırımlı, 2009: 209). Literatürde farklı dü ünürlerce “eskilci” (Perrenialism) (Smith, 2009: 3-22) ya da “etnikçi” (Hutchinson, 1994: 3) olarak da yer bulan “etno-sembolcü” yakla ım, ulusun ve milliyetçili in do u u konusunda, ilkçi ve modernist yakla ıma kar ı ele tirel bir tutumdur. Etno-sembolcü kuramların aslında her iki yakla ımın ortasında konumlandı ını söylemek mümkündür.

Etno-sembolcülere göre uluslar, kökleri eskiye dayanan modern topluluklardır32 (Habermas, 2005: 38). Bu yakla ıma göre uluslar, ne ilkçilerin iddia etti i gibi verili ve ezeli ne de modernistlerin söyledi i gibi modernitenin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir olgudur. Bir di er ifadeyle ulus ne geçmi le tamamen kopuk, ne de kesintisiz bir ekilde geçmi in devamıdır. Etnilerin modern öncesi kimliklerin dönü ümüyle ulusları ortaya çıkardı ı dü ünülmektedir. Bu yakla ımın, ulus olu umunu, ba arının kesin olmadı ı bir süreç olarak ele aldı ı da hemen belirtilmelidir. Yani uluslar, etnilerin ulus olma bilincine eri enlerinden olu urken, her etninin ulus olma bilincine eri mesi de mümkün de ildir.

Bu alandaki ba lıca dü ünürler olarak: John A. Armstrong (1922-2010, Amerikan), Anthony Smith (1933-… , ngiliz) ve rlandalı John Hutchinson’dan (1949-… ) bahsedilebilir. Etno-sembolcü yakla ım içerisinde yer alan dü ünürlerin gerek ilkçilere, gerekse modernistlere göre çok daha türde ve iç tutarlılı a sahip oldu u söylenebilir. Bu dü ünürlerin teorilerindeki ana unsurlardan hareketle etno-sembolcü milliyetçilik kuramını daha da somutla tırmak mümkündür.

Her ne kadar kendisi eserlerinde bu kavramı kullanmasa da etno-sembolcü yakla ımın ilk ismi olarak “Nations Before Nationalism” ba lıklı kitabının yazarı Armstrong gösterilebilir. O’na göre milletlerin geli imi antik ça lardan bu güne kadar uzanan, uzun bir süreci i aret etmektedir. Bu süreç sonrasında ula ılan “milliyetçilik” insanlar tarafından geli tirilen bütün siyasal/toplumsal örgütlenme biçimlerine yön veren etnik bilincin son a amasıdır. Bahsi geçen etnik bilincin karakteristik özelli i olarak ise kalıcılı ından ve devamlılı ından bahsedilebilir. Bundan dolayıdır ki ulusların olu umu tarihsel bir perspektif ile incelenmelidir (Armstrong, 1982: 4). Armstrong’a göre etnik kimlikleri olu turan kültürel ve biyolojik ö eler, de i sen zaman ve mekanla ba lantılı olarak farklıla arak geli ebilir. Dolayısıyla ona göre etnik kimliklerin organik yapılar oldu u da söylenebilir. Etnik kimliklerin varlıklarının devamı ise çevre ile olan

32

Bu noktada Anthony Smith ve Ernest Gellner’in tartı ması ve kar ılıklı ele tirilerinin yer aldı ı kaynakları incelemekte fayda vardır. Nitekim Smith ulusların modern öncesi etnik topluluklarla olan ba lılıklarını ortaya koyan çalı masına kar ın Gellner ulusların onları eskiye ba layan “göbek ba larının” olmadı ını iddia etmektedir. Sonrasında Smith Memory and modernity:reflections on Ernest Gellner’s Theory of Nationalism adlı çalı masıyla Gellner’in milliyetçilik kuramını ele tirmektedir. Smith’in “Nations and Their Pasts” ba lıklı makalesi için Bkz.: (Smith, 1996a: 358-365) ve “Memory and Modernity: Reflections on Ernest Gelner’s Theory of Nationalism” ba lıklı makalesi için Bkz.: (Smith, 1996b: 371-388). Gellner’in “Do Nations Have Navels?” ba lıklı çalı ması için ise Bkz.: (Gellner,1996: 366-370).

ili kileriyle yakından alakalıdır. Nitekim bir etnik kimlik ayırt edici unsurlar ve kültürel özellikler ba lamında “öteki”lere göre farklılıklarını muhafaza ettikleri sürece varlıklarını korurlar (Armstrong, 1982: 17-19).

Günümüzde etno-sembolcülük denildi inde akla gelen ilk isim Anthony Smith’dir. Ona göre ulusların ortaya çıkmasında modern öncesi toplumlarda olu mu olan kimlik ve kültürlerin önemi büyüktür (Smith, 2010: 13-38). Ulus, bir anlamda gücünü modern öncesi dönem kimlik ve kültürlerinden alan bu temeller üzerine kurgulanmı bir olgudur (Smith, 2002a: 23-24). Smith’ tarafından ulusun olu masında asli önemi olan ve “etni” olarak adlandırılan bu toplulukların altı ana niteli i sayılabilir. Bunlardan ilki bu topluluklar için simgesel ve onlara özlerini hatırlatan “kolektif bir isim”; ikincisi, hayali bir soy ve farazi bir ecdadı niteleyen “ortak bir soy miti”; gerçekli i tartı ılabilir olan hatta kimi zaman mitolojik ya da yaratılmı olabilen ve bir anlamda toplulu un kader birli i içinde ortak acı, zafer, göç, kurtulu ve bunun gibi payla ılmı lıkları niteleyen“payla ılan tarihi anlar” üçüncü nitelik olarak sayılmaktadır. Bu niteliklerden dördüncüsü, toplulu u di erlerinden ayıran ve farklıla tıran “ortak kültürü farklı kılan bir ya da daha fazla unsur”; be incisi, etnik grup için kutsal niteliklerle zenginle tirilmi ataları, azizleri, yöneticileri, kanun koyucuları, airleri ve hatta Do u toplumları için

ehitleri tarafından anayurt ve vatan haline getirilen “kutsal bir içerik ta ıyan toprak parçası” ve son olarak nüfusun büyük bir kesiminde var olan “dayanı ma duygusu”dur (Smith, 2010: 42-45).

Smith’e göre de etnilerin soykırım, ya da etnikkırım ile yok edilmesi oldukça zordur. Hatta bu tarz giri imler ço u zaman etnik toplulukları güçlendirmekte ve ulus olma bilincine giden yolu açmaktadır. Belki modern öncesi dönemde bu giri imlerin “ba arılı” sonuç verebilece ini; fakat u anda bunun pek de mümkün olamayaca ını söyleyen Smith, bir etniyi “söndüren” yani yok eden eyin daha çok kültürel olarak yutulma ya da etnik kayna ma oldu unu belirtmektedir (Smith, 2010: 56-57). Bu noktada etnilerin süreklili ini sa lamada kültürün önemini vurgulayan Smith, bunun üç ö esinden bahsetmektedir. Bunlar; bir nüfus birimi için ortak olan sembolik, dü ünsel ve normatif ö eler, nesiller boyunca onları bir arada tutan adetler ve töreler ve son olarak onları di er halklardan ayıran duygular ve tavırlar olarak ifade edilmektedir (Smith, 2002a: 138).

Ulusların geçmi lerini modern öncesi dönemlerdeki etnik kökenlerine ba layan Smith, etnileri açıkladıktan sonra bunların uluslar ile ba lantılarını modernizm ekseninde açıklamaya çalı mı tır. Esasen etno-sembolcü yakla ımın mantı ı, burada kendini daha iyi göstermektedir. Nitekim milliyetçilik ba lamında çıkı noktası ilkçilere benzer bir ekilde, modern öncesi döneme dayanmasına kar ın, sonuçları modernizm ile birlikte ortaya çıkan bir olgudan bahsedilmektedir. Bu anlamıyla da etno-sembolcülü ün, modernist yakla ıma olan benzerli i ve farklılı ı ortaya çıkmaktadır.

Avrupa’da de i en sosyolojik, kültürel ve siyasal yapı sonrasında, kilise etkisini yitirirken merkezi devletlerin giderek güç kazanmasıyla, ulus olmak arasında güçlü bir ba lantı söz konusudur. Bahsi geçen dönemde ortaya çıkan kitlesel e itim, ortak ileti im aracı olarak geli en dil, teknolojik ilerlemeler ve buna ba lı olarak artan okuryazarlık oranı, devletlerin kolektif kültürleri olu turmasını kolayla tırmı tır. Smith’e göre devletlerin kolektif kimlikleri olu turması ve bunu yaygınla tırması sonucunda bilinçlenen etniler de ulusları ortaya çıkarmı tır (Smith, 2002a: 172-176).

Toplumsal devrimlerin bir sonucu olarak etniler, siyasal yapının çatısı altında örgütlenme gereksinimi duyarlar. Bahsi geçen bu süreçte kimi etniler, ulus olma talebi ile görece bir üstünlük sa layarak ön plana çıkmaktadır. te bu noktada Smith’in ifadesiyle di er etnilere kar ı görece bir üstünlük kazanarak ön plana çıkan ve onları kendi kültürel de erleri ekseninde ekillendirmeye çalı an “çekirdek etnisite” veya “etnik çekirdek” (core ethnie, ethnic core) önemli bir rol oynamaktadır (Smith, 2002a: 203-205; Smith, 2010: 69). Bu rol, devlete kültürel karakterini verecek olan, dominant pozisyona ula mı olan etninin, kendi kültür ve pratiklerini di er etnilere aktarması suretiyle onları kendine çekmesi veya eklemlemesi ile yakından alakalıdır.

Millet olu umuna do ru giden süreçte etniler, çekirdek etnisitelerin organizasyon ekillerinden kaynaklanan iki farklı tipte ele alınabilir. Smith’in“yatay” (lateral) ve “dikey/halkçı” (vertical/demotic) etni olarak adlandırdı ı bu iki tip ulusların olu umunu da iki farklı tipte biçimlendirmektedir. Yatay etniler geni letilmi ve düzensiz sınırları bulunan sosyal derinli i olmayan etnilerdir. Bunlar genellikle adeta bir kastın içinde yer alan bazı bürokratlar, varlıklı tüccarlar, aristokratlar ve din adamları gibi toplumun üst sınıfından olu maktadır. Yatay etnilere örnek olarak, ortaça Batı Avrupa’sında ngiltere, Fransa, spanya, sveç ve Rusya gibi devletlerdeki, toplumsal devrimler

sonucu ulusla ma ihtiyacı ön plana çıkan seçkinler gösterilebilir. Buna kar ılık dikey etniler dar ve belirgin (sosyal ve ekonomik) sınırlar içerisinde çok daha yo un duygusal ba ların oldu u topluluklardır. Bu tip etnilere sonradan dahil olmak veya çıkmak oldukça zordur. Organizasyonel olarak olu umları incelendi inde, dikey etnilerin genellikle kentsel temelli, daha dü ük seviyeli din adamları ve esnaftan olu tukları söylenebilir. Bu tip etnilerin kutsal misyonerlik yönü de önemlidir. Nitekim dikey etniler aynı zamanda slam dini adına sava mak için belirli bir klan efinin altında birle en boylar federasyonu örne inde oldu u gibi de ekillenebilmektedir (Smith, 2009: 53-54). Etninin ulusa dönü mesinde yatay etnilerde oldu u kadar olmasa da dikey etnilerde de seçkinlerin (daha çok entelijansiya) rolünden bahsedilebilir. Dini ve kültürel anlamda büyük ölçüde homojen olan halk kitleleri, Batı Avrupa ulus modelini örnek alan aydın grup tarafından ulusa dönü türülür. Bu noktada aydınların önünde, mevcut kültürel yapıyı devam ettirme, yeni bir kültür yaratıp o kültürü benimseterek mevcut yapıyı de i tirme veya eski yapının de erleriyle Batılı de erleri harmanlayarak kültürel bir sentez yaratma, eklinde üç farklı seçenek mevcuttur (Smith, 2002a: 204-207).

Millet olu um sürecinde içinde bulunulan toplumsal, kültürel ve siyasal artlarla ba lantılı olarak farklı yapısal özellikteki bu etniler, beraberinde farklı milliyetçilik türlerini de getirmektedir. Nitekim yatay etnik topluluklar teritoryal (topra a ba lı) milletleri ve seçkinler öncülü ünde yukarıdan a a ıya örgütlenen “teritoryal milliyetçilikleri” olu tururken, dikey etnik topluluklar ise aydınlar ve orta sınıflar öncülü ünde a a ıdan yukarıya do ru örgütlenen “etnik milliyetçilikleri” olu turmaktadır (Özkırımlı, 2009: 228). Smith’in, bu kategorizasyonu milliyetçiliklerin genel karakteristiklerinden hareketle, milliyetçiliklerin analizini kolayla tırmak için yaptı ı söylenebilir. Fakat ona göre hiçbir milliyetçilik türü salt etnik veya teritoryal de ildir. Her milliyetçilik, içeri inde de i en derecelerde ve farklı biçimlerde sivil veya etnik unsurları barındırmakla birlikte, farklı zamanlarda bu unsurlardan birinin di erine oranla daha ön plana çıktı ı görülebilir (Smith, 2010: 30).

Smith, bahsi geçen bu iki tip milliyetçili i, ortaya çıktıkları genel durumu da göz önünde tutarak, “ba ımsızlık öncesi” ve “ba ımsızlık sonrası” ortaya çıkan milliyetçilikler olarak ikiye ayırmı ve bu milliyetçilik türlerinin ortak özelliklerini

tespit etmeye çalı mı tır. Buna göre “ba ımsızlık öncesi ortaya çıkan teritoryal milliyetçilikler”de millet kavramı, esas olarak sivil ve teritoryal bir içerik ta ımaktadır. Bu tarz milliyetçiliklerde amaç, öncelikle yabancı yöneticileri kovmak, eski sömürge ülkeyi yeni bir devletsel milletle ikame etmeye çalı maktır. Bu milliyetçilikler “anti-sömürgeci milliyetçilik” olarak adlandırılabilir. Ba ımsızlık sonrası ortaya çıkan teritoryal milliyetçilikler incelendi inde millet kavramı yine sivil ve teritoryal bir içerik ta ımaktadır. Ço u zaman etnik farklılıklar arz eden nüfusu, yeni bir siyasal topluluk halinde bir araya getirmeye ve bütünle tirme, yani teritoryal bir millet yaratma bu milliyetçili in amacıdır. Bu milliyetçilikler “entegrasyoncu/bütünle tirici milliyetçilikler” olarak adlandırılabilir (Smith, 2010: 133).

“Ba ımsızlık öncesi ortaya çıkan etnik milliyetçilikler” ele alındı ında; millet dü üncesinin temelinde, etnik ve jeneolojik33 bir içerik yatmaktadır. Bu milliyetçilikteki amaç daha büyük bir siyasal birimden ayrılarak ya da seçilmi bir etnik yurdu ayırarak veya orada toplanarak mevcut yapının yerine yeni bir “etno millet” kurmaktır. Bu tarz milliyetçilikler “ayrılıkçı” ya da “diaspora” milliyetçilikleri olarak adlandırılabilirler. Smith’in yaptı ı bu tasnifte son olarak “ba ımsızlık sonrası ortaya çıkan etnik milliyetçilikler” yer almaktadır. Bu milliyetçili in millet anlayı ında yine etnik ve jeneolojik bir içerik vardır. Bu tarz milliyetçiliklerin amacı etno milletin, o andaki sınırların dı ında bulunan etnik akrabaları ve onların ya adıkları toprakları ilhak etmek veya kültürel ve etnik bakımdan benzer etno milli devletlerin birli i yoluyla daha geni bir etno milli devlet kurmak suretiyle geni lemektir. Bu tarz milliyetçilikler “irredantist” veya “pan” milliyetçilikler olarak adlandırılabilir (Smith, 2010: 134).

Smith’in dü üncelerini kısaca özetlemek gerekirse; milletler modern öncesi dönemde kökleri bulunan ve modernizmle birlikte de i en ve dönü en bu kökler üzerinde olu an olgulardır. Smith’in etno-sembolcü yakla ımının, ilkçilere ve modernistlere göre konumunu belirleyen tavrı onun kendi ifadesinde de görülmektedir. Ona göre; modern öncesi ça ları karakterize eden unsur, farklı bölgelerdeki çe itli türden etnik topluluklardır. Modern ça asla bir “tabula rasa (bo levha)” de ildir. Aksine modern ça , önceki devirlerin karma ık toplumsal ve etnik olu umları ile, modern güçlerin dönü türdü ü ama asla yok edemedi i farklı etni türlerinden hareketle ortaya çıkar.

33

Dolayısıyla modern ça bir tabula rasa’dan ziyade üzerine farklı devirlerin deneyim, kimlik ve bir dizi etnik olu umun kaydedildi i bir par omene benzetilmektedir. Millet denilen “karma ık, kolektif birim”in üretilmesinde, bahsi geçen deneyim ve kimlikler ile etnik olu umlar arasında iki yönlü bir ili ki bulunmaktadır. Bu deneyim ve kimlikler etnik olu umları etkilerken aynı zamanda etnik olu umlar tarafından de i tirilip dönü türülmektedir (Smith, 2002b: 63).

Etno-sembolcü yakla ıma yönelik ele tiriler dört ana madde altında toplanabilir. Bunlardan ilki etno-sembolcülerin “kavramları birbirine karı tırdı ı” ele tirisidir ki bunun da temel nedenlerinden biri olarak üzerinde uzla ılmı bir millet tanımının olmaması gösterilebilir. Etno-sembolcü yakla ımın millet ve milliyetçilik kavramını çok geni bir ekilde ele alması milletin tarihini de çok eski ça lara kadar götürülebilmesine yol açmaktadır.

kinci ele tiri olarak etno-sembolcülü ü benimseyen dü ünürlerin “etnik topluluklar ve modern milletler arasındaki farklılıkları yeterince dikkate almadı ıdır”. Etno-sembolcü yakla ımın tüm etnik grupların geli mi bir grup bilinci ve ortak tarih anlayı ına sahip oldu u varsayımı bu ele tirinin dayanak noktasıdır. Lakin özellikle modern öncesi dönemlerde toplumda böyle bir bilincin varlı ından sözedilemez, bu dönemde etnik kimlik, yalnızca seçkinler için önemlidir ve bu anlamıyla bir kurumsallıktan da bahsedebilmek mümkün de ildir (Özkırımlı, 2009: 228-231).

Üçüncü ele tiri konusu olarak, etno-sembolcülerin milletlerin ya ı ile ilgili, “milletlerin ve milliyetçili in modern öncesi dönemde de var oldu unu öne sürmeleri” gösterilebilir. Bu noktada etno-sembolcüler özellikle modernistlerin, modern öncesi dönemlerdeki etnik bilincin, milli bilinçten farklı oldu u ele tirilerine maruz kalmaktadır. Yine modernistlere göre etno-sembolcüler “etnik kimliklerin kalıcılı ını abartmı lardır” bu da di er bir ele tiri ba lı ını olu turmaktadır. Etno-sembolcü yakla ımda etnik kimliklerin özlerini uzun zaman korudukları ve modern milletlere temel oldukları görü ü modernistlere göre do ru de ildir. Zira etnik kimlik denildi inde de i mez ve tek bir olgudan ziyade, birçok farklı kimli in zaman zaman ön plana çıktı ı ve milli kimli in daima birincil olmadı ı da iddia edilmektedir (Özkırımlı, 2009: 231-234).

Tüm bu ele tirilere ra men özellikle son yıllarda ethno sembolcü yakla ımın, ilkçi kuramı ele tiren ve akademik anlamda büyük ölçüde popülerli ini yitirmesine yol açan,

modernist ekolün literatürdeki otuz yılı a kın süren hegemonyasını da sarstı ı söylenebilir. Bu anlamıyla etno-sembolcü yakla ım, modernist yakla ımın bir alternatifi olarak akademik literatürde de yer almaktadır.

Tüm bu kuramlardan hareketle, milliyetçi ideolojiyi somutla tıran ba lıca hususlar olarak, millet olgusu ve kimlik verme çabasından, tarihsel boyuttan, kutsalla tırılan bir co rafyadan (vatan) ve kendine ait bir dünya yaratmada kullanılan öteki kavramlarından bahsedilebilir. Buraya kadar yakın okumaya tabii tutulan tüm kuramlarda bir ekilde bu hususlara de inildi i görülmektedir. Dikkat edilirse kuram ve tipolojilerde farklı olan, bu unsurlardan ön plana alınanın hangisi oldu u ve bu unsurlara atfedilen anlamlardaki de i ik bakı açılarıdır. Ancak milliyetçili in esasta bu ö elerden olu an bir kavram seti oldu unu iddia etmek çok da yanlı olmayacaktır.