• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: MODERN B R DEOLOJ OLARAK M LL YETÇ L K

2.1. Osmanlı’da Modernle me ve Milliyetçilik Dü üncesi

2.1.3. Osmanlı’da Milliyetçilik Türleri

2.1.3.1. Osmanlıcılık

1789 Fransız htilali ve Napolyon Sava ları’nın, etkisi küresel ölçekte görülen bir dizi geli menin ba langıcı olarak görülebilir. Bu iki olay sonrasında olu an artlar, gerek sosyolojik gerekse tarihi verilere göre ça da anlamda millet tanımına giren halkların “ya adıkları topraklar üzerinde, kendi devletlerini kurma dü üncelerinin”belirmesinde etkili olmu tur. Bu do rultudaki faaliyetler ise, imparatorluk eklindeki devletleri bölünme ve ayrı ma tehdidiyle kar ı kar ıya bırakmı tır.

Bahsi geçen tehdidin bertaraf edilmesi noktasında ise, toplumu bir arada tutacak yeni ve farklı politikalara duyulan ihtiyaç ortaya çıkmaktadır. te bu noktada Osmanlı’nın ilk modern siyasal ideolojisi olarak da adlandırılabilecek olan “Osmanlıcılık” tek ba ına kurtarıcı bir siyaset olmaktan ziyade, devletin bekası için uygulamaya konulan eski sistemin de i tirilmesi ve yenilenmesini öngören Tanzimat projesinin toplum modeli olarak ortaya çıkmaktadır (Özcan, 2007: 485). Zira çoklu bir etnik ve dini yapıya sahip olan Osmanlı Devleti, hayati bir ekilde, bu farklılıkları bir arada tutacak ve ayrılıkçı e ilimleri frenleyecek yeni bir dayanı ma modeline ihtiyaç duymaktadır (Türköne, 1994: 51). Osmanlı mparatorlu u, modernist kuram ile açıklanabilecek, milliyetçi ve ayrılıkçı bir hareket olan Yunan isyanı sonucunda ilk defa milliyetçilik fikri ile desteklendi i söylenilebilecek olan bir toprak kaybı ya amı tır. Osmanlı’da bu ayrılıkçı ve milliyetçi hareketlerin di er unsurlara da örnek te kil etmesinin, bahsi geçen modele duyulan ihtiyacı daha da kuvvetlendirdi i söylenebilir (Özcan, 2011: 36).

Bu noktada bir çözüm olarak ortaya çıkan Osmanlıcılı ın temel amacının, özetle; devletin sınırları içerisinde, mparatorlu u olu turan Müslim ve gayrimüslim unsurları e it vatanda lık, yani bir di er ifade ile “Osmanlı vatanda lı ı” altında toplamak ve bu sayede da ılmayı önlemek oldu u söylenebilir (Karpat, 2006: 429; Ülken, 2013: 89).

Türk modernle mesinin ve milliyetçili inin öncü isimlerinden biri olan Namık Kemal’in bu akımın kurucusu oldu u söylenebilir. Kemal, Osmanlı mparatorlu u’nda var olan her grubun ayrı bir devleti olamayaca ına göre hepsinin Osmanlı Devleti’ne daha da ba lanmasının en iyi yol oldu u fikrine dayanan Osmanlılık idealini ortaya atmı bir “Osmanlı vatanseverli inden” bahsetmi tir (Mardin, 1995: 95). Kemal’e göre tüm Osmanlı topra ı tek bir vatandır.

Osmanlıcılı a milliyetçi ideolojinin unsurları açısından yakla ıldı ında hedefledi i Osmanlılık kimli inin “Tanzimat” ve daha çok “Islahat” fermanlarına dayandı ını söylemek mümkündür. Osmanlılılık kimli i, devlet eliyle yeni bir kimli in verildi i, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde ya ayan insanların devlet vatanda lı ı temelinde (Karpat, 1995: 28-29) olu turuldu u, vatanda siyasal bir bütünün parçası olarak görülmektedir.

Olu turulmaya çalı ılan bu yeni vatanseverlik ba ı, Osmanlı’nın yeniden tarifi eklinde olacaktır. Çünkü geçmi te Osmanlı denildi inde yalnızca padi ah ve yönetici elit anla ılırken artık kavram, yönetici elit ve hanedan dı ındaki tebayı da içine alan, e itlik anlayı ına dayalı bir geni leme ile “vatanda ” manasında kullanılmaya ba lanmı tır. Aynı vatanı payla maktan kaynaklanan ve bireylerarasında duygusal ba kurmayı hedefleyen bu yakla ım sonucunda, önemli sayıda gayrimüslim, mülki idarelerin belirli ubelerinde ve devlet okullarında görev almaya ba lamı tır. Bu, Osmanlıcılık politikasının devlet tarafından ne kadar ciddiye alındı ının ve sahiplenildi inin de bir göstergesi olarak kabul edilebilir (Findley, 2012: 102). Osmanlıcılı ın yine devlet eliyle e itim yoluyla uygulama alanına sürülmesinin bir örne i olarak Galatasaray Lisesi ve onun misyonundan bahsedilebilir. Bu okulda mparatorlu u olu turan farklı inanç ve etnik unsurlardan ö rencilerin yan yana ve aralarında bir ayrı ma olmadan okuması

hedeflenmektedir (Berkes, 2006: 242-243)63. Ku kusuz bu Osmanlı mparatorlu u için adeta devrim niteli inde bir geli me olarak dü ünülebilir.

Osmanlıcılık, teoride amaca hizmet eden ve ba arıya ula ması muhtemel bir politika gibi gözükse de bunun toplumu olu turan kesimler üzerindeki kar ılı ı beklendi i gibi olmamı tır. Zira e it vatanda lık, bir “gavur”la aynı ve e it oldu u dü üncesinden ve “hakim millet64” sıfatını yitirdi inden dolayı65 Müslüman ve Türk unsurları rahatsız etti i kadar, askerli e alınmama gibi kimi konularda imtiyazları olan azınlıkların da artık bunlardan yararlanamayacaklarından dolayı tepkisini çekmi tir. Gayrimüslimler, bu politikanın Türklerin devletlerini kurtarmak için ba vurulan bir politika oldu u dü üncesindedir (Özcan, 2007: 485). Bu algıya ek olarak gayrimüslimlerin, Osmanlı kimli ini kendi kimlik ve kültürlerini yok edecek bir çe it asimilasyon tuza ı olarak gördükleri de dü ünülebilir.

Osmanlıcılık ideali çerçevesinde olu turulmaya ve a ılanmaya çalı ılan “vatanseverlik” duygusuna ilaveten Osmanlıların bireysel, cemaate özel ve herkesi kapsayan hak ve kimlikleri uzla tırma giri imi geç kalmı bir hareket olarak de erlendirilebilir. Nitekim Findley’in bu konudaki yorumu da bu yöndedir. Ona göre bu giri im ve uygulanan siyaset e er bir yüzyıl önce yapılabilmi olsa, en az Büyük Britanya’nın ulusallık in ası kadar ba arılı olabilirdi. Fakat kendi döneminde Avusturya-Macaristan’ın, imparatorluk milliyetçili i yaratma giri iminden bir adım daha öteye gidememi tir (Findley, 2012: 102).

63

Devlet tarafından modern e itim kurumları dı ında özel ki i, cemaat ve vakıflar tarafından açılan okullarda da Osmanlıcılık siyasetinin izlerini görebilmek mümkündür. stanbul ba ta olmak üzere Beyrut, am, Tarsus, Kayseri Selanik ve daha birçok yerde açılan bu okullarda Osmanlıcılık siyasetine aykırı olaca ı ve Hıristiyan ö rencileri incitece i için Türk kültürüyle ilgili e itim ve eylemlere yer verilmemi tir. Fakat ironik bir ekilde bu okullar Ermeni, Bulgar ve Rum milliyetçilik duygularının olu turulmasında ve beslenmesinde önemli roller oynamı lardır (Berkes, 2006: 243-244).

64

Osmanlı sosyal yapısında bireyin güç ve iktidarının kökeninde, hünkarın kendisine vermi oldu u yetki bulunmaktadır. Bu yetki devrinin ise aslında teorik bir formulasyondan ibaret oldu u söylenebilir. Hünkarın yetki aktarması imtiyazlı bir kesimi olu tururken bunun dı ındakiler ise imtiyazlı kesime dahil olma ansı olmayan tebaayı olu turmaktadır. Tebaanın kendi içindeki ayrımda ise din boyutunun etkin oldu u söylenebilir, bu anlamıyla Müslüman olmak Osmanlı sosyal yapısının üst kademesine ula mak için gereklidir. Bu ekildeki bir ayrım ise ister istemez Müslümanları devletin hakim sosyal grubu konumuna getirmektedir. Gayrimüslimler bu yapısal çerçeve içerisinde ikincil konumda bulunmaktadır. “Hakim millet” ya da “Millet-i Hakime”nin olu umundaki felsefi köken budur (Göçek, 2002: 65)

65

O kadar ki Müslüman Türk unsurun Osmanlıcılık ile ilgili kaygıları zaman içerisinde derinle erek hakim milletten mahkum millete bir evrim tartı masına kadar gitmi tir (Yetim, 2008: 73).

Uygulanan Osmanlıcılık politikası ile amaçlanan hedeflere ula ıldı ını söylemek pek mümkün de ildir. Bu do rultuda atılan adımlar neticesinde, milli çapta idari, hukuksal ve iktisadi tedbirler devreye sokulsa da mparatorluk’ta yer alan çok sayıdaki birbirinden farklı kültürel unsurları Osmanlılılık uurunun kapsamında eritmek mümkün olmamı tır. Fakat bu politikaların bir sonucu olarak, Batılı milli devletin birçok yapısal ve fonksiyonel özellikleri, özünü yitirerek de olsa, siyasal ve idari yapılanmada yer bulmaya ba lamı tır. Yeni milli e itim sistemi, yeni yargı mekanizması ve yeni bir idari yapı bunun örnekleri olarak sunulabilir (Mardin, 1995: 12-13).

Bu bahsi kapatmadan önce Osmanlıcılı ı milliyetçilik tipolojileri ba lamında yakın okumaya tabii tutmak faydalı olacaktır. Devletin da ılmasının önlenmesi ve Osmanlıcılık politikasının göstergesi olarak, Tanzimat Fermanı’nda da ifadesini bulan siyasal e itlik ve hukuk temelli yeni yapılanmaya ilaveten devletin, en azından resmi alanda ki isel aidiyetleri göz ardı edip “ortak vatanda ların” can, mal, ırz ve namusunu korumayı taahhüt etmesi gösterilebilir (Özcan, 2007: 485). Bir di er ifade ile farklı etnisite, dil, inanç ya da mezheplere inanan veya bunlar temelli bir cemaate mensup olan vatanda ların devlet katında bu aidiyetlerinden ziyade vatanda lık ba ı ile birbirine ba lı bireyler olarak görülmesi, devletin de bu bireylere e it uzaklık-yakınlıkta olması66, vatanda lık ba ının ise ülke sınırları içerisinde ya ayan bireyler ile tanımlanması gerekmektedir. Tıpkı Batı’daki milliyetçili in geli iminde ulus in a sürecinde görüldü ü gibi co rafyayla özde le mi “vatanda ” anlayı ı, Osmanlıcılıkta da görülmektedir. Bunlar göz önünde bulunduruldu unda Osmanlıcılık, kaynakları açısından milliyetçilik tipolojileri sınıflandırmasında “Batı tipi”, “siyasal”, “jus soli” yani teritoryal milliyetçilik olarak ifade edilebilir.

Osmanlıcılı ın, siyasal içerikleri açısından milliyetçilik sınıflandırmasındaki yeri tartı ılacak olursa, bu akımın bazı di er özelliklerine göz atmakta fayda olacaktır. Avrupa siyasetindeki geli meler ve tehditlere kar ı, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını önlemek amaçlı, bir toplumsal talepten ziyade merkez kaynaklı, pratik ve pragmatik

66

II. Mahmud’un 1826 da ifade etti i “ben tebaamın Müslüman’ını camide, Hıristiyan’ını kilisede, Musevi’sini havrada fark ederim, aralarında ba ka bir fark yoktur” eklindeki sözü bu noktada Osmanlıcılık idealinin anla ılmasında yardımcı olabilir ( smail Kara, Tanzimattan Cumhuriyet’e slamcılık Tartı maları, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, s.1408 (1405-1420)1985 ). Bu söylemde Avrupa diplomasisinin bir ürünü olan “millet sistemi”nin uluslara bölünme biçiminde yorumlanmasını önleme özlemi oldu u da açık bir ekilde de gözükmektedir (Berkes, 2006: 176).

amaçlar do rultusunda ekillenen bu milliyetçilik akımının, bu özelliklerden hareketle, devlet merkezli olması, resmi ideolojiye milliyetçili in eklemlenmesi olarak da nitelenebilir 67. Bu durum modernle me süreçlerinde kar ıla ılabilen resmi milliyetçilik boyutunun Türkiye’de de ilk kez kendini hissettirmesi olarak da ifade edilebilir. Yine Osmanlıcılı ın sosyal ve kamu düzenini korumaya yönelik amacı, geleneksel kurumların savunulması ve içeri indeki “vatan” ve “vatanseverlik” vurgusu ba lamında dü ünüldü ünde ise bir ölçüde muhafazakar milliyetçili i andırdı ı da söylenebilir.

Kuramsal açıdan incelendi inde Osmanlıcılık, modernist kuram ile açıklanabilecek olan bir milliyetçilik akımı olarak de erlendirilebilir. Osmanlıcılı ın, modernle menin yarattı ı kaotik ortamda, ayrı maların ve parçalanmanın önüne geçebilmek amacıyla tasarladı ı “millet”, bu yorumun yapılabilmesini sa lamaktadır. Nitekim bu politikayla birlikte o güne de in yalnızca saltanat ailesini kapsayan Osmanlılık artık bir kimlik olarak ülke sınırları dahilinde ya ayan tüm halkın genel adı eklinde tanımlanmaya çalı ılmı tır. Devlet yöneticileri-elitler tarafından yapılan bu in acı tanım Osmanlıcılı ı modernist kurama yakla tırmaktadır.