Garanti belgeli ürünü elinde bulunduran kişinin hukukî statüsünün tüketici olup olmadığının tespiti konumuz açısından önemlidir. Zira tespit edilen hukukî statüye göre uygulanacak hükümler farklılık gösterebilecektir. Tüketici kavramının tespitindeki en büyük iki problemden birincisi, tüzel kişilerin, tacirlerin ve bir meslekle uğraşanların, meslekleri ile ilgili işlemlerinde tüketici statüsünde kabul
355
Yargıtay HGK’nın 14.10.1998 tarihli ve E. 1998/19-694, K. 1998/715 sayılı kararı için bkz., YKD., C. 26, S. 2, Şubat 2000, s. 181-183.
edilip edilmeyecekleridir. İkincisi ise, bir ürünü satım sözleşmesi haricinde bir sözleşme (bağış, eser gibi) ile elde eden kişinin tüketici olup olmadığıdır.
Tüketicinin nitelikleri doktrinde çeşitli açılardan incelenmiştir. Bunlardan
birisi satılanı nihaî olarak kullanan kişi olması noktasındadır. 4822 sayılı Kanun356
ile değişiklik yapılmadan önce Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3 üncü maddesinin (f) bendinde tüketici, “bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişilerdir” şeklinde
tanımlanmıştı. Bu tanım, 2003 yılındaki değişiklik ile bir değişim geçirmiş357,
tüketicinin nihai kullanıcı olmasından ziyade, meslekî veya ticarî kullanıcı olmaması aranmıştır. 4822 sayılı Kanun ile değişmiş Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3 üncü maddesinin (e) bendinde, tüketici, “Bir mal veya hizmeti ticarî veya meslekî olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişidir” şeklinde tanımlanmıştır. Her iki tanım arasında dikkat çeken ilk fark, nihaî olma noktasında kendini göstermektedir. 4822 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, nihaî kavramı kanundan çıkartılmıştır. İlk bakışta önemli bir değişiklik izlenimi veren bu değişiklik aslında önemli değildir. Şöyle ki, üretim zincirinin son halkası olma anlamına gelen nihailiğin tamamen kalkması, işletmesi için hammadde alan tacirin de tüketici olarak nitelendirilmesi sonucunu doğurmayacaktır. Çünkü "... ticarî veya meslekî olmayan amaçlarla ..." ifadesi tacirin bu anlamda tüketici kavramı
dışında kalmasına neden olmaktadır358.
Tüketicinin tartışma konusu olan bir diğer vasfı da taraf olduğu sözleşmenin ticarî veya meslekî amaç taşımaması üzerinedir. Bu anlamda, tüketici olarak korumanın söz konusu olabilmesi için, girişimcinin, meslekî veya ticarî amaçla 356
6.3.2003 tarihli ve 25048 sayılı RG.’de yayınlanan Kanunun metni için bkz., http://www.hukuki.net/kanun/4822.15.text.asp (10.12.2012).
357
Söz konusu değişim hakkında ayrıntılı bilgi için bkz., Altop, Atilla, Türk Hukukunda, Avrupa Birliği Hukukunda ve Uygulamada Tüketici Kavramı, İKÜHFD., Türk-Avusturya Hukuk Haftası Özel Sayısı, C. 3 S. 1-2, Aralık 2004, http://www.iku.edu.tr/userfiles/20120425015254626.pdf (10.12.2012).
358
Aydos, s. 25; Yavuz, Selçuk, Tüketicinin Korunması hakkındaki Kanun Açısından Haksız Şartlar, Gazi Üniversitesi SBE., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s. 15; Kutoğlu, Tuba, Avrupa Birliği ve Türk Hukuku Açısından Tüketim Mallarında Ayıp ve Bu Yönden Tüketicinin Korunması, Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2005, s. 47.
hareket etmesi, sözleşmenin diğer tarafının ise özel bir amaçla hareket etmesi
gerekmektedir359. 4822 sayılı Kanun ile değişmiş Tüketicinin Korunması Hakkındaki
Kanunda yapılmış olan tüketici tanımı, Avrupa Konseyi Direktifindeki tanımdan360
daha geniş kapsamlıdır. Benzer bir tanım, Ticaret Kanununun 864 üncü maddesinin beşinci fıkrasında da yapılmıştır. Buna göre “tüketici, sözleşmeyi ticarî veya meslekî faaliyeti ile ilgili olmayan bir amaçla yapan bir gerçek ya da tüzel kişidir.”. Tüketicinin meslekî amaçla mal edinemeyeceği ile ilgili örnek bir Yargıtay kararında361 internet kafe işletmecisi olan kişinin satın aldığı bilgisayarların ticarî
işletmesinde362 kullanılması ve ticarî işletmesi ile ilgili olması sebebiyle bu kişinin
tüketici sayılmayacağı ve satıcıya karşı açtığı davanın Tüketici Mahkemesinde görülemeyeceği kararlaştırılmıştır.
Tüketicinin bir diğer özelliği de sözleşmenin güçsüz tarafını teşkil etmesidir. Tüketici Hukukunun temel amacı, satıcı karşısında iktisaden zayıf olan tarafın
(tüketicinin), satıcıya karşı hukuken korunmasıdır363. Tüketici sözleşmelerinin ise üç
önemli özelliği bulunmaktadır. Öncelikle tüketici sözleşmesinde tüketiciye bir ivaz karşılığı bir mal ya da hizmet sunulması amaçlanmalıdır. İkinci olarak, sözleşme çeşidi ve niteliği tüketici sözleşmesine uygun olmalıdır. Örneğin, satım ve kira
sözleşmeleri uygunken; bağışlama, ariyet, trampa sözleşmeleri uygun değildir364.
Üçüncü olarak, ürünün tüketicinin özel bir amacını gerçekleştirmek için kullanılacak
olması gereklidir365. Tüketici, düzenleme kapsamında yer alan işlemleri yaparken
ticarî ya da meslekî faaliyetini yürütmek dışındaki bir amaçla davranan kişi olarak
359
Çınar (Haksız Şart), s. 41. 360
Örneğin, Haksız Şartlar Hakkındaki 5 Nisan 1993 tarihli Direktifte tüketiciler gerçek kişilerle sınırlandırılmıştır. Bkz., OJ L 95/29 – 21.4.1993. Direktifin Türkçe metni için bkz., Zevkliler / Aydoğdu, s. 815. Direktifin İngilizce metni için bkz., http://eur- lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:L:-1993:095:0029:0034:EN:PDF (10.12.2012). 361
Yargıtay 19. HD’nin 27.2.2003 ve E. 2001/9868 K. 2003/1544 sayılı kararı için bkz., http://www.kararevi.com/karars/709186#.UYn3IkrTVws (05.05.2013).
362
Ticarî işletme kavramı hakkında bkz., Arkan, Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, BTHAE, 17. Baskı, Ankara 2012, s. 25-35, ; Karahan, Sami, Ticari İşletme Hukuku, 19. Baskı, Konya 2010, s. 15- 21; Deryal (Ticaret), s. 8-13.
363
Özel, Çağlar, Mukayeseli Hukuk Işığında Tüketiciyi Koruyan Geri Alma Hakkı, Ankara 1999, s. 8; Özuysal, s. 29; Ozanoğlu, s. 59.
364
Aslan, s. 11-13. 365
tanımlanmaktadır366. Bu durumda bir öğrencinin kol saatini arkadaşının kolyesi ile değiştirmesi durumunda veya bağışlamanın söz konusu olması hâlinde, tüketici sözleşmesinden söz edilemeyecek, bu tür hukukî ilişkiler genel hükümlerin
düzenlemesi kapsamına girecektir367.
Tüketicinin, meslekî faaliyet yürüten kişilere karşı korunması eleştirilmiştir. Bu düşünceye göre, tüketici sözleşmelerinde tüketicinin karşısında yer alan sözleşme tarafı, malı ve hizmeti en yüksek kazançla paraya çevirmeyi amaç bilen, piyasada örgütlenmiş (organize) profesyonel müteşebbis olup, tüketicinin korunmasının böyle bir müteşebbise karşı sağlanması gerekir. Kanunkoyucunun, tüketiciyi dişçi,
otomobil tamircisi, kaloriferci gibi kişilere karşı korumak istemesi aşırı olmuştur368.
Kanunkoyucu tüketiciyi tanımlarken bir mal veya hizmeti özel amaçlarla satın alıp, onu tüketen kişi olması gereğini belirttikten sonra bu amaçlarla mal veya hizmet alan kişinin gerçek veya tüzel kişi olması arasında bir fark gözetmemiştir.
Maddenin lafzı, herhangi bir ayırıma tâbi tutulmaksızın ticaret şirketleri369 de dâhil
bütün tüzel kişilerin tüketici olabileceği izlenimini uyandırmaktadır370. Fakat tüm
faaliyetleri ticarî sayılan tüzel kişilerin tüketici sayılmasının mümkün olmadığı
yönünde görüş371 de vardır. Bu görüşe göre, tüzel kişi tacir olarak tabir edilen ticaret
şirketlerinin tüm işlemleri ticarî olduğu için tüketici sayılmamalıdırlar. Fakat vakıf ve
366
Kartal, s.31; Çınar (Haksız Şart), s. 35; Havutçu, s. 20; Özuysal, s. 28; Özel, s. 32; Deryal (Tüketici), s. 41.
367
Deryal (Tüketici), s. 41; Özel, s. 35; Kutoğlu, s. 48. 368
Serozan, Rona, Tüketiciyi Koruma Yasasının Sözleşme Hukuku Alanındaki Düzenlemesinin Eleştirisi, Yasa Hukuk Dergisi, S. 44, Mayıs 1996, s. 579.
369
Âdi şirket dışındaki tüzel kişiliği bulunan şirketler ticaret şirketi olarak adlandırılır. Ticaret şirketleri anonim, limited, kolektif ve komandit şirketlerle kooperatiflerdir. Ticaret şirketleri ticaret siciline yapılacak tescille hem tüzel kişilik hem de tacir sıfatını kazanırlar. Buradaki tescil gerçek kişi tacirlerin aksine bildirici değil kurucudur. Bkz., Arslan, İbrahim / Çelik, Aytekin, Ticaret Hukuku Bilgisi, Konya 2010, s 21.
370
Aydos, s. 26. 371
Bu görüş hakkında bkz., Yavuz (Haksız Şartlar), s. 16. Bu görüş çeşitli sebeplerle eleştirilmiştir. Bu eleştirilere göre, buzdolabı, vantilatör, yiyecek, içecek, yakıt gibi alımların ticarî ve mesleki olmadan ancak işletmede kullanılmak için alınabilir ve bir işletmeci satın aldığı ve üretimde kullandığı hammadde ve malzemenin bir kısmını özel olarak tüketmesi durumunda dahi bunlar muhasebe tekniği açısından işletme gideri olarak gösterilir. Eleştiriler hakkında bkz., Kutoğlu, s. 48.
dernekler372 tüzel kişi oldukları halde tüketici sayılabilirler ve Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun hükümlerinden yararlanırlar. Kanunkoyucunun buradaki amacı kamuya yararlı ve zayıf durumda bulunan dernek ve vakıf gibi bir takım tüzel kişilerin de tüketici sayılmasını ve kanunla getirilen korumadan yararlanmasını sağlamaktır. Özel ve ticarî amacın birbirine karıştığı karma nitelik arzeden durumlarda, hangi amaç daha ağır basıyorsa, o amacın varlığı lehinde karar vermek gerekir373.
Amacın üstünlüğüne göre sözleşmenin niteliğinin belirleneceğini kabul eden örnek bir Yargıtay374 kararına göre: “Davacının trafik kayıtları ile ruhsatında hususi araç olduğu sabit olan aracını mesleğinin mobilyacılık olması nedeniyle gerektiğinde montaja giderken kullanması aracın mesleki amaçla kullanıldığını göstermediği gibi, ticarî araç kapsamına da sokmaz. Tüketici ile satıcı arasında mal satışından kaynaklanan uyuşmazlığa Tüketici Mahkemesi bakmakla görevlidir.”.
Ticaret şirketinin tüketici sayıldığı başka bir Yargıtay kararında375 alıcının ürünü tüketim veya ticarî amaçla alıp almadığı değerlendirilirken, bu durumun şeklî açıdan değil, fiilî olarak nasıl gerçekleştiğinin incelenmesi gerektiği, bir başka ifade ile, sözleşme taraflarının amaçlarını belirlemede sözleşmenin yorumlanması gerektiği belirtilmiştir. Karara göre bir sözleşmenin tüketime ilişkin olup olmadığı noktasında kesin olarak bir sonuca ulaşılamaz ise, bu sözleşmenin tüketici sözleşmesi olarak nitelendirilmesi gerekir. Fakat Yargıtay’ın ticaret şirketlerinin hiçbir zaman
tüketici sayılamayacakları yönünde kararı376 da vardır. Bu yöndeki kararlara göre,
doğrudan ticarî amaçla ya da işletenin iç ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla olup olmadığına bakılmaksızın ticarî işletmelerin bütün hukuki ilişkileri ticarî faaliyet
372
Kamuya yararlı derneklerin iflasa tabi olmalarının önüne geçilmek amacıyla bu derneklerin bir ticarî işletme işletseler dahi tacir sayılmalarının mümkün olmadığı kabul edilmiştir. Bkz., Arslan / Çelik, s. 22.
373
Ozanoğlu, s. 61; Yavuz (Haksız Şartlar), s. 16; Kutoğlu, s. 48. 374
Yargıtay 13. HD’nin 24.06.2009 tarihli ve E. 2009/4799, K. 2009/8756 sayılı kararı için bkz., YKD., C. 35, S. 9, Eylül 2009, s. 1724-1725.
375
Yargıtay 19. HD’nin 06.07.1999 tarihli E. 1999/3932, K. 1999/4621 sayılı kararı için bkz., http://www.kararevi.com/karars/708282_yargitay-19-hukuk-dairesi-e-1999-3932-k-19994621- #.ULG2Kmco688 (10.12.2012).
376
kapsamında olup özel hayatlarına ilişkin bir işlem söz konusu olamaz. Ticarî faaliyetten bahsedebilmek için öncelikle faaliyetin kısa süreli değil belirli bir süre devam etmesi aranmakta, buna ek olarak faaliyetin bağımsız olması yani işlem
rizikosuna kendisinin katlanması aranmaktadır377.
Bu konuda son olarak Yargıtay’ın ayıplı ürünlerle ilgili davalarda satış sözleşmesi dışındaki sözleşmeleri Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun
kapsamına sokmaması yönündeki kararlarından bahsetmek gerekmektedir.
Yargıtay’ın bu yöndeki kararları özellikle eser sözleşmesi açısından doktrinde378
eleştirilmiştir. Bu görüşe göre, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun sadece satış sözleşmesinde etkili değildir. Konusu mal ve hizmet arzı olan başka sözleşmelerde de bu arada eser sözleşmesinde de uygulama alanı bulabilir. Her ne
kadar Yargıtay379 bu görüşe katılmasa da, sadece mal değil hizmetlerin de
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun kapsamına dâhil edilmiş olması
karşısında Yargıtay’ın görüşünün isabetli olduğu söylenemez380. Bu görüş dikkate
alınarak Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun Tasarı Taslağının 3 üncü maddesinde eser sözleşmesi de kanun kapsamına alınmıştır.
Doktrin ve Yargıtay’ın tüketicinin vasıflarına ilişkin görüşleri ve bu konudaki tartışmalardan kısaca bahsettiğimiz tüketici kavramının sınırları kesin değildir. Aynı zamanda gelecekte de bu kavramın sınırları genişleyebilir veya daralabilir. Konumuz açısından önemli olan, garanti alan kişinin tüketici olarak kabul edilmesi durumunda bunun etkisinin ne olacağıdır. Garanti belgeleri hakkındaki asıl düzenlemeler Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunda ve ilgili mevzuatında düzenlenmiştir. Garanti alan kişi tüketici ise, öncelikle Tüketici Hukuku mevzuatı göz önünde tutularak tüketici mahkemeleri tarafından bir karar verilmelidir. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve ilgili mevzuatında hakkında hüküm bulunmayan durumlarda ise genel hükümlerden yararlanılmalıdır.
377
Kartal, s. 31. 378
Tiryaki, s. 86; Aslan, s. 14; Zevkliler / Gökyayla, s. 519 ve s. 525. 379
Örneğin Yargıtay 15. HD’nin 09.04.2002 tarihli ve 5915/1689 sayılı kararı için bkz., Zevkliler / Aydoğdu, s. 978.
380