• Sonuç bulunamadı

OLUŞTURULMASI ve TÜRKİYE’DE EKONOMİK ÖZGÜRLÜKLER

3.1. TÜRKİYE EKONOMİK ÖZGÜRLÜK ENDEKSİ

3.1.1. Ekonomik Özgürlük Endeksi Bileşenleri

3.1.1.4. Sermaye Piyasaları

Bir ülkenin kalkınabilmesi, sermaye birikiminin sağlanmasına bağlıdır. Sermaye birikimi ise tasarruf eğiliminin güçlülüğü ve büyüklüğü ile doğru orantılı bir gelişme gösterecektir. Tasarrufların doğru alanlara, yatırımlara akmasında, banka sistemi ile birlikte sermaye piyasalarının da büyük etkisi bulunmaktadır (Akdiş, 2008).

II. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan ve hâlâ devam eden dünya finans piyasalarında yaşanan hızlı değişim, ekonomik entegrasyonu gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Teknoloji, iletişim, ulaşım alanlarında gerçekleşen yenilikler, sermayenin daha hızlı hareket etmesine yol açmaktadır. Bu hızlı değişimin iki aktörü bulunmaktadır. Gelişmiş ülkeler, azalan ekonomik kârlarını artırmaya çalışmışlar, azgelişmiş ülkeler ise III. Dünya borç krizi patlak verdikten sonra bu duruma çözüm bulmak için likidite elde etmeye ve bu yüzden sermaye elde etmeye yönelik düzenlemelere gitmişlerdir. Bu durumda tavsiye edilen, faiz oranlarının üzerindeki baskıların kaldırılıp sermaye artırımına gidilmesidir. Bu bağlamda finansal deregülasyon, liberalizasyon kapsamında finansal araçlarda var olan düzenlemelerin ve kanunların hafifletilerek tasarruf artışına gitmek ve nihai olarak iktisadi istikrarı sağlamak arzulanan hedefler olmuştur (Mangır, 2006: 459).

Finansal liberalizasyon dar anlamda ülkelerin finansal piyasalarında var olan idari ve teknik baskıların aşamalı ve sıralı olarak kaldırılması olarak tanımlanmaktadır. Bu nedenle finansal liberalizasyon- finansal deregülasyon- finansal piyasalara dönük kısıtlamaların ve baskıların kaldırılması ve bu sürecin makroekonomik etkileri literatürde önemli araştırma konularını oluşturmuşlardır.

Dışa açılım, gelişmekte olan ülkelerde nihai hedef olmaktadır. Bu yüzden, finansal deregülasyon yatırım artışına ve böylece ekonomi politikalarında disiplin sağlanmasına yol açacaktır. Temel görüş, serbest ticaret alanları oluşturulmasında ve küresel entegrasyonda finansal liberalizasyonun birçok faydası olacağı yönündedir. Ancak bu noktada en önemli koşul, bu sürecin uygun bir sıralamaya sahip olması ve makroekonomik politikalarla tutarlı gerçekleştirilmeye çalışılmasıdır. Türkiye bu duruma en iyi örnek olarak gösterilebilir. Türkiye’de 1989 yılında Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu hakkında çıkarılan 32. sayılı kararla finansal işlemler serbest bırakılarak, TL konvertibl hale getirilmiş ve sermaye hareketleri serbestleşmiştir. Ancak daha sonraki süreçte finansal piyasaların etkili, verimli ve yeterince derin olmamasının yanında sermaye hareketleri liberalizasyonun gerektirdiği koşullar yeterince uygulanmadığı için ekonomik krizler yaşanmıştır (Mangır, 2006: 460).

Finansal liberalizasyon süreci birçok gelişmekte olan ülkede ağırlıklı olarak 1970’lerde, Türkiye için ise 1980’lerin ikinci yarısında başlamıştır. 1980 öncesi Türkiye’sinde dış ticaret, finans ve mal piyasaları yoğun bir şekilde devletin kontrolü altındaydı. Bu döneme kadar Türkiye ithal ikame modeli sanayileşme politikaları uygulamış ve devlet bu stratejiyi kullanarak, hem yatırımcı hem üretici olarak kamu iktisadi teşekkülleri (KİT’ler) kanalı ile sanayileşme hedeflerine ulaşmaya çalışmıştır (Oksa, 2004).

Oluşturulmak istenen ekonomik özgürlük endeksinde dördüncü gösterge olarak sermaye piyasası bulunmaktadır. Bu gösterge içerisinde de dört farklı alt bileşen yer almaktadır. Bu alt bileşenler sırayla; yabancı sermaye yatırımı, portföy yatırımları varlıklar, portföy yatırımları yükümlülükler ve özel yabancı sermayedir.

i. Doğrudan Yabancı Sermaye: Doğrudan yabancı yatırım, bir ekonomide yerleşik bir yatırımcının bir başka ekonomideki uzun dönemli yatırımını ifade etmektedir. Doğrudan yatırım kalemi, sermaye ve diğer sermaye kalemlerinden oluşmaktadır. Sermaye kalemi, bağlı ortaklıklar, iştirakler ve şubelerdeki doğrudan yatırım sermayesi ile bunlara sağlanan makine ve teçhizat ile diğer sermaye katkılarını ifade etmektedir. Diğer sermaye ise, başka

bir ekonomide yerleşik doğrudan yatırımcı ile yerleşik ekonomideki bağlı ortaklıkları, iştirakleri ve şubeleri arasında fonların ödünç alınması ve verilmesini ifade etmektedir.

Ülke içine ve dışına sermaye hareketlerinin serbest olduğu ekonomiler, daha liberal ekonomiler olduğundan, bu göstergede, yabancı sermaye girişlerinin artması, ekonomik özgürlüğün artması olarak yorumlanacaktır.

Şekil 3.11’de de 1970- 2006 arasında, özellikle 1980 serbestleşme öncesi, yabancı sermaye girişinin sınırlandırıldığı, özelikle 1984’den sonra artmaya başladığı, 2000’li yıllarda zirveye ulaştığı görülmektedir. Yalnız 2001 krizi yurtiçinde yatırım düzeyini azaltan bir faktör olması sebebiyle 2002 yılında bir azalma görülmektedir. Artış kaydedilen yıllar ekonomik özgürlükler açısından da önemli bir etken olmuştur. Veriler ceterisparibus

ekonomi sitesinin arşivinden alınmıştır.

Şekil 3.11: Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları:

0.00 1.00 2.00 3.00 4.00 5.00 6.00 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006

YURTİÇİNDE DOĞRUDAN YATIRIM

ii. Portföy Yatırımları Varlıklar: Portföy yatırımları, yatırımcıların faiz ve kâr payı sağlamak amacı ile bono, tahvil, hisse senedi gibi kıymetli evrakları toplamalarıdır. Portföy yatırımları, Doğrudan Yatırımlar ve Rezerv Varlıklar kalemleri altında gösterilenler dışındaki alım satımı yapılan menkul kıymetleri kapsamaktadır. Tahvil ve bonolar ile para piyasası araçlarından oluşan söz konusu menkul kıymetler, genellikle organize piyasalarda ve tezgah üstü piyasalar da dahil olmak üzere diğer finansal piyasalarda işlem görmektedir.

Türkiye’de yerleşik kişilerin yurtdışından hisse senedi, tahvil (Hazine Müsteşarlığı’nca yurtdışında ihraç edilen menkuller hariç), bono ve benzeri menkul kıymet alımlarına ilişkin portföy yatırımları verileri; yıl sonlarında bankalar, sigorta şirketleri, factoring ve leasing firmaları ile finansal olmayan şirketler nezdinde gerçekleştirilen ve hane halkı yurtdışı portföy yatırımlarını da içeren portföy yatırım anketi yoluyla elde edilen bilgilerden sağlanmaktadır. Söz konusu anket ile yurtdışı portföy yatırımlarının coğrafi dağılımı da elde edilebilmektedir.

En hareketli üretim faktörü olan sermaye, özellikle “sıcak para” ya da portföy yatırımları şeklinde gelen sermaye, kendisine en yüksek getiri sağlayan ve yasal, bürokratik veya kurumsal sınırlamalar içermeyen ülkelere doğru akar. Bu bağlamda, bir ülkede portföy yatırımlarının varlık ya da yükümlülüklerinin artması, ekonomik özgürlüğün arttığının işaretini verecektir.

Şekil 3.12’de portföy yatırımları (varlıklar) kaleminde özellikle 1986’dan sonra negatif alana kaymalar görülmektedir. Sermaye piyasası endeksini, dolayısıyla ekonomik özgürlükleri artırabilmesi için bu kalemin artan seyir izlemesi gerekmektedir. Veriler

ceterisparibus ekonomi sitesinin arşivinden alınmıştır.

Şekil 3.12: Portföy Yatırımları (Varlıklar ve Yükümlülükler)

-3.00 -2.00 -1.00 0.00 1.00 2.00 3.00 4.00 5.00 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 VARLIKLAR YÜKÜMLÜLÜKLER

iii. Portföy Yatırımları Yükümlülükler: Hazine Müsteşarlığı’nın ve kamu bankalarının yurtdışında yaptıkları tahvil ihraçlarına ilişkin veriler Hazine Müsteşarlığı’nca sağlanırken, yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’deki portföy yatırımlarına ilişkin diğer

yükümlülükler, saklama hizmeti veren banka ve kuruluşlar ile İMKB tarafından sağlanmaktadır. 2005 yılından itibaren, yurtdışında yerleşik kişilerin Türkiye’deki hisse senedi yatırımlarına ilişkin veriler; MKK’dan alınmaya başlanmıştır. 1986’dan sonra çok dalgalı bir seyir izleyen yükümlülükler kalemi artmaya devam etmiştir. Bunun da ekonomik özgürlük düzeyine etkisi pozitif olarak değerlendirilebilir.Veriler ceterisparibus ekonomi sitesinin arşivinden alınmıştır.

iv. Özel Yabancı Sermaye: “Yabancı sermaye”, bir ülkedeki mevcut sermaye stokuna, başka ülke kişi veya kurumları tarafından yapılan sermaye katkısıdır. Dolaysız özel yabancı sermaye ve portföy yatırımları olarak ikiye ayrılır. Portföy yatırımları tasarruf sahiplerinin bir faiz veya temettü geliri sağlamak amacıyla uluslararası sermaye piyasalarından menkul değerler alınmasını ifade eder. Dolaysız özel sermaye yatırımları, bir ülkeden başka bir ülkeye verilen sermayenin, o ülkede yatırıma dönüştürülmesidir. “Özel” kelimesi, ülkeye gelen yabancı sermayenin o ülkenin devletine değil, vatandaşlarına ait olduğunu göstermektedir. Özel yabancı sermaye kalemi, ekonomik özgürlükler çerçevesinde artması olumlu katkıda bulunabilecek bir değişkendir. Çünkü yabancı yatırımların artışını temsil etmektedir.

Piyasa ekonomisinde olmazsa olmaz olan, küreselleşen dünyada yatırımlar uluslararası olduğu için yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesi, hem dış ticaret dengesi açısından (ithalat - ihracat dengesi), hem de istihdam açısından oldukça önemlidir. Bu değişkene ilişkin veriler, Sermaye Piyasası Kurulu veri arşivinden alınmıştır. Şekil 3.13’de 2000’li yıllara kadar çok anlamlı bir seyir izlemeyen bu değişkenin 2000’den sonra önemli oranda arttığı görülmektedir. Bu çerçevede özellikle 2000’li yıllardan sonra gelen yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik özgürlüğe olumlu katkılarda bulunması beklenmektedir. Bu değişken her ne kadar doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını içeriyor ise de, buna portföy yatırımları da eklenmiştir. Endekste ek bir gösterge olarak kullanılma istenmiştir.

Şekil 3.13: Özel Yabancı Sermaye 0.00 0.50 1.00 1.50 2.00 2.50 3.00 3.50 4.00 4.50 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006

Özel Yabancı Sermaye