• Sonuç bulunamadı

OLUŞTURULMASI ve TÜRKİYE’DE EKONOMİK ÖZGÜRLÜKLER

3.1. TÜRKİYE EKONOMİK ÖZGÜRLÜK ENDEKSİ

3.1.1. Ekonomik Özgürlük Endeksi Bileşenleri

3.1.1.3. Para ve Banka

Bir yatırım ortamında ya da kişilerin veya mülkiyetin korunması durumunda kurumlar ve politikalar ekonomik özgürlüklerle tutarlıdırlar. Yasal ve parasal düzenlemeler bu açıdan önemlidir. Bazı istisnai durumlar dışında hükümetler, “Güçlü Para”nın kullanılmasına dair engelleri ortadan kaldırabilmektedirler.

Finansal piyasalarda küreselleşme, finansal liberalizasyon ve teknolojik gelişmelere paralel olarak yaşanan krizlerle birlikte önemini artırmıştır. Fiyat istikrarı hedefinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda “finansal istikrar” konusu merkez bankalarının politika gündemlerinde en üst sırada yerini almaya başlamıştır.

1970’li yıllardan bu yana, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, liberalizasyon ve dışa açılma eğilimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Ancak, pek çok gelişmekte olan ülkede, makroekonomik istikrarsızlık giderilmeden iç ve dış finansal liberalizasyon girişimlerinin sürdürülmesi, finansal krizlere yol açmıştır. Özellikle gelişmekte olan

ülkelerde kamu kesimi finansman gereksinimi ve kalkınmanın finansmanını karşılama zorlukları, zaman zaman finansal yapıda dalgalanmalara neden olabilmektedir.

Finansal liberalizasyon; genellikle hükümetlerin gelişmiş ülkelerin uluslararası finansal faaliyetlerini kendi ülkelerine çekmek amacıyla, bankacılık sistemi üzerindeki yasal düzenlemelerin gevşetilmesi uygulamalarının bir sonucu olarak gösterilmekte ve ekonomilerin uluslararası sermaye akımlarına açılma süreci olarak ifade edilmektedir (Ural, 2003: 11).

Finansal istikrar kavramı, finansal piyasalarda, bu piyasalarda faaliyet gösteren kurumlarda ve ödeme sistemlerindeki istikrarı ve şoklara karşı dayanıklılığı ifade etmektedir. Bu alanlardaki istikrar genelde finansal sistemin sağlıklı ve istikrarlı işlemesini, dolayısıyla ekonomideki kaynakların üretken bir şekilde tahsisini ve risklerin uygun bir şekilde yönetim ve dağılımını beraberinde getirmektedir. Finansal istikrarsızlığın ise ekonomide önemli sorunlar yaratacağı bilinen bir olgu olup, yaşanan finansal krizlerin yüksek maliyeti finansal istikrarın önemine işaret etmektedir (Serdengeçti, 2005: 2).

Ekonomik özgürlüğün temel dayanaklarından birisi olan serbest mübadele için, istikrarlı ve güvenilir bir para ve iyi işleyen bir para piyasası oldukça önemlidir.

Para ve Banka kriterine göre değerlendirilen bileşenler şu şekildedir. İstikrarlı bir para piyasası ve bankacılık sistemini göstermesi (ölçmesi) amacıyla, bu gruba tasarruf mevduatı faiz oranı, hükümete verilen banka kredileri, aşırı para arzı ve dolaşımdaki para değişkenleri dahil edilmiştir:

i. Tasarruf Mevduatı Faiz Oranı: Klasik ve neoklasik ekonomistlerce öne sürülen faiz teorisinde, faiz haddi, tasarruf arzı ve yatırım talebinin karşılaştığı sermaye piyasasında oluşmaktadır. Keynes, faiz açıklamasında parayı analize sokarak, ekonomideki faiz haddinin para arz ve talebine bağlı olduğunu savunmaktadır. Faiz, tasarruf etmenin değil likiditeden (elde para tutmadan) vazgeçmenin bedelidir. Keynes’e göre faiz, kişilerin paralarını ellerinde tutmaktan vazgeçmeleri karşılığında onlara ödenen bedeldir. Faiz haddi ise, ekonomideki para arz ve talebine bağlıdır.

24 Ocak 1980 kararları ile birlikte, büyük bankalar kendi aralarında anlaşarak, mevduat faiz oranları üzerinde kendi tavanlarını oluşturdular. Artan kredi talebi ile birlikte küçük banka ve bankerler, yüksek faiz oranlarıyla mevduat toplamaya başladılar. Küçük banka ve bankerlerin rekabetçi tutumları sonucu büyük bankalar faiz artırımına giderken,

enflasyon oranındaki değişkenlik, bankerlerin ve küçük bankalardaki düzenlemelerin yetersizliği ve 1981 ortalarında finansal krizle birlikte küçük banka ve bankerlerin batmasıyla sonuçlanmıştır. 1983’ten sonra Merkez Bankası, faiz oranlarını yükseltirken faiz gelirlerinden elde edilen vergi oranları da düşürülmüştür. Yabancı para da bu tarihten itibaren kayıt altına alınmaya başlanmıştır.

Mevduat dağılımı içersinde en önemli yeri alan tasarruf mevduat faiz oranı kalemidir. Bu kalem 1970 ile 1982 arasında, % 5 ile % 28 arasında bir dalgalanma göstermiştir. Oysa, 1982’den sonra bu oran yükselerek 1989’da % 89’lara, 1994 krizi ile birlikte de % 100’lere ulaşmıştır. 1999’dan sonra düşme eğilimine giren faiz oranları 2000’li yıllarda %18’lere kadar düşmüştür. 2000’li yıllarda daha önceki yıllara göre düşük seyreden faiz oranları özel sektör yatırımlarını teşvik eden bir unsur olarak ekonomik özgürlükler üzerinde de olumlu etki göstermiştir. Veriler TCMB (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası), EVDS (Elektronik Veri Dağıtım Sistemi)’den alınmıştır.

Şekil 3.8: Tasarruf Mevduat Faiz Oranı - Hükümete Verilen Banka Kredileri

0.00 20.00 40.00 60.00 80.00 100.00 120.00 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006

TASARRUF MEVDUAT FAİZ ORANI HÜKÜMETE VERİLEN BANKA KREDİLERİ

ii. Hükümete Verilen Banka Kredileri: Hükümetin, büyümeyi teşvik etmek ve istihdam meydana getirmek için yasal, kurumsal ve yapısal programını desteklemek amacıyla aldığı krediler bu tanım içerisinde yer almaktadır. Hükümete verilen krediler

devletin büyümesine de yardımcı olacağından ekonomik özgürlük açısından, yani özgürlüğün artması bakımından artan oranlı olmaması gereken bir değişkendir. Bir başka deyişe, banka kredilerinin artan miktarı devlete kredi olarak açıldığından, bu durum özel sektörün yatırımları finansmanını güçleştirecektir.

iii. Aşırı Para Arzı (M2): Eğer piyasa faiz oranı denge faiz oranını geçerse, piyasada para arzı fazlası oluşur. Bu durumda Merkez Bankası, reeskont oranlarını yükseltir, zorunlu rezerv oranlarının yükseltir, açık piyasa işlemlerinden tahvil satışı yapar. Bu şekilde para arzı fazlası eritilmeye çalışılır. Piyasadaki para arzı, üretilen mal ve hizmetlerin el değiştirmesini kolaylaştıracak miktarda olmalıdır. Dolaşan fazla para enflasyon yaratacaktır. Dolayısıyla burada, ekonomik büyümeden daha hızlı artan para arzı (burada M2 ile ölçülmüştür), aşırı para arzı olacak, bu da parasal istikrarı ve ekonomik özgürlüğü olumsuz etkileyecektir. Bu değişken, GSYİH büyüme oranı ile M’ para arzı artışı arasındaki fark olarak ölçümlenmiştir. Şekil 3.9’da görüldüğü gibi, 1980 ve 1994 istikrar tedbirlerinden sonra para arzı fazlası genişleme göstermiştir. 1970’lerde durgun seyir izleyen bu değişken, 1980’lerden sonra önemli sıçramalar kaydetmiştir. Ekonomik kriz dönemlerinde piyasa faiz oranları denge faiz oranlarının üzerinde seyretmesi sebebiyle para arzı fazlası ortaya çıkabilir. Bu durumda ekonomik özgürlük düzeyini de olumsuz etkilemektedir. Veriler SPK (Sermaye Piyasası Kurulu)’dan alınan verilerle hesaplanmıştır.

Şekil 3.9: Aşırı Para Arzı 0.00 20.00 40.00 60.00 80.00 100.00 120.00 140.00 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006

PARA ARZI FAZLASI

iv. Dolaşımdaki Para: Fiyatlar, mal ve hizmetlerle dolaşımdaki para miktarı arasındaki dengeye göre oluşur. Para miktarındaki artış (emisyon), mal ve hizmet miktarındaki artış (büyüme) ile dengeli olursa fiyatların genel seviyesi değişmez. Ama bunlardan biri diğerinden fazla üretilirse az üretilen kıymetli hale gelir. Şekil 3.10’da görülen, dolaşımdaki paranın yıllara göre değişimi, 1996’ya kadar GSYİH içerisinde, oldukça düşük olan dolaşımdaki para miktarı 1996’dan sonra hızla artmış, 2001 yılında ve 2006’da tepe noktalarına ulaşmıştır. Bu gösterge nominal değer olduğundan sözkonusu yıllarda hızla yükselen enflasyonun, bu miktarın aşırı artmasına neden olduğunu unutmamak gerekmektedir. Önceki değişkende olduğu gibi; dolaşımda çok fazla para olması, parasal istikrarı bozacağından, ekonomik özgürlüğü olumsuz etkileyecektir. Veriler TÜİK’den alınmıştır.

Şekil 3.10: Dolaşımdaki Para 0 500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 4500 5000 1970 1972 1974 1976 1978 1980 1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 DOLAŞIMDAKİ PARA