• Sonuç bulunamadı

1.BÖLÜM: EKONOMİK ÖZGÜRLÜK KAVRAMI

1.1. EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜN ANLAMI

Ekonomik özgürlükler, liberal iktisat anlayışının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Ekonomik özgürlük, bireylerin serbestçe ekonomik faaliyette bulunma ve bu faaliyetler sonucunda elde ettikleri değerleri dışarıdan herhangi bir zorlama olmaksızın serbestçe kullanabilmelerini ve sahiplenmelerini ifade etmektedir.

Klasik liberal görüşe göre “ekonomik özgürlük”; ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesinde baskı ya da zorlamanın olmayışı şeklinde anlamlandırılmıştır (Hickerson, 1984:91).

“Ekonomik özgürlük” kavramının anahtar göstergeleri; teşebbüs, mübadele, tercih, sözleşme, mülkiyet ve uluslararası ticaret olmuştur. Eğer ekonomik özgürlük varsa, kişiler neyin üretileceğine ve mal ve hizmetlerin nasıl üretileceğine kendileri karar verirler. Kişisel mülkiyet hakkı sebebiyle, bireyler seçme ve zamanlarını ve yeteneklerini nasıl kullanacaklarına karar verme hakkına sahip olacaklardır. Bir başka açıdan, bireyler başkasının yetenek, zaman ve kaynaklarını kullanma hakkına sahip değildirler. (Gwartney ve Lawson, 2003: 405).

Ekonomik özgürlük, ayrıca, hükümetlerin birçok faaliyetten çekilmesini gerekli kılmaktadır. Hükümetler kişisel tercihlere karışan, ticarete, emek ve üretim piyasalarına giriş ve bu piyasalarda rekabet özgürlüğüne karışan faaliyetlerden kaçınmak zorundadırlar.

Eğer vergiler, hükümet harcamaları ve düzenlemeler, kişisel tercihler, ticaret ve piyasanın yerine geçebiliyorsa ekonomik özgürlük azalmış demektir. Mesleklere ve iş dünyasına girişleri kısıtlayan faaliyetler de ekonomik özgürlüğü engelleyen faktörler arasında yer almaktadır.

Ekonomik özgürlüğün tanımında farklı yönlere ağırlık verilmesinden kaynaklanan bir çeşitlilik söz konusudur. Bu tanımlardan birine göre, ekonomik özgürlük; “bireyler var olduğunda var olan ve kişinin güç kullanmadan, hile yapmadan ve çalmadan edindiği mülkünü diğer bireylerin saldırısına karşı koruması”dır (Gwartney, Block ve Lawson, 1996: 153). Bu tanımda ekonomik özgürlük, bireyin mal varlığına yönelik olarak diğer bireylerin yönelttiği saldırılardan emin olması anlamına gelmektedir. Ancak böyle bir saldırı olmasa bile, sadece buna bakarak o bireyin ekonomik özgürlüklere sahip olduğunu söyleyebilmek çok da kolay değildir (Dursun, 2002: 28). Bir diğer tanımlamaya göre ekonomik özgürlük; “bireylerin serbestçe iktisadi faaliyette bulunabilmelerini ve bu faaliyetler sonucunda elde ettikleri değerleri dışarıdan herhangi bir müdahale olmaksızın serbestçe kullanabilmeleri” şeklinde ifade edilmektedir (Aktan, 1998b: 23).

Ekonomik özgürlük kavramı üzerine çalışan önemli kurumlardan Fraser Enstitüsü, ekonomik özgürlük kavramını, “bireyin, hükümet müdahalesi olmadan ekonomik faaliyetleri gerçekleştirebildiği boyut” şeklinde tanımlamaktadır.

Heritage Vakfı’na göre ise ekonomik özgürlük, özgürlüğün bir parçasıdır ve bireyin devlet ve diğer organize gruplarla ilişkisinde sahip olduğu materyal özerkliği ile ilgilenmektedir. Emek ve mülkiyetini tamamen kendisi kontrol edebilen birey, ekonomik anlamda özgür demektir (Heritage, 2008 Raporu).

Heritage Ekonomik Özgürlük Endeksi’ni hazırlayan yazarlar, ekonomik özgürlüğü pozitif bir kavram olarak kabul etmişler, bunu yaparken de ekonomik özgürlüğün, geleneksel “devletin baskı ve kısıtlamalarının olmaması” tanımının özgürlük hissini de vermesi gerektiğini savunmuşlardır. Hükümetler doğanın tahrip edilmesine karşı temel koruma önlemleri almalı ki, böylece mülkiyet gibi pozitif ekonomik haklar bireylere verilebilmeli ve başkalarının yıkıcı çabalarına karşı korunabilmelidir.

Ekonomik özgürlüğün tanımı, mal ve hizmetlerin üretim, tüketim ve bölüşümü ile ilgili tüm serbesti ve hakları içine almaktadır. Ekonomik özgürlüğün en gelişmiş şekli; mülkiyet sahipliğinin mutlak olarak hak edilmesini, emek, sermaye ve mal hareketlerinde tam tanınmış özgürlüğü ve ekonomik serbesti üzerindeki baskı ve kısıtların mutlak olarak ortadan kaldırılmasını öngörmektedir. Bir başka deyişle, bireyler üretme, tüketme, çalışma ve istediği yerde yatırım yapma özgürlüğüne sahip ise ve bu özgürlük devlet tarafından korunuyor ve kısıtlanmıyorsa “o ülke ekonomik anlamda özgür ülkedir” denebilir (Heritage, 2008 Raporu).

Ayrıca, özel mülkiyet ve hukuk kuralları, ekonomik özgürlüğün kurumsal temellerini oluşturmaktadırlar. Bir koruyucu olarak devlet, mülkiyeti koruyarak ve işlem maliyetini azaltarak belirsizliği azaltmış olmakta ve daha fazla uzmanlaşmayı ve daha etkin kaynak dağılımını desteklemiş olmaktadır. Bu da ekonomik büyüme üzerine önemli bir etkiye sahiptir, çünkü “bir toplumun hükümet tarafından etkilenen kaynakları (doğrudan ya da düzenlemelerle), ne kadar çoksa, o kadar fazla kaynak bu tür korumacı organizasyonlara vakfediliyor demektir (North; 1990: 87). Bir başka deyişle, kaynaklar üretken faaliyetlerden uzaklaştırılmış olmaktadır. Kısaca ekonomik özgürlük kavramını özel mülkiyet haklarından ayırmak mümkün değildir.

Sonuç olarak, ekonomik özgürlüğün eksikliği üretken faaliyetleri, kaynak dağılımını, kaynakların etkin kullanımını ve motivasyonu etkiliyorsa kurallar sosyal yarar sağlayıcı davranışları engelleyebilmektedir. Sivil hakların önemi mutlaka inkâr edilemez bir gerçektir ve bir toplum, mülkiyet hakları olmadan güvenli sivil haklara sahip olamaz.

Bir basımevine sahip olup, bu basımevi tarafından üretilen gazeteleri alıp satabilmek başlı başına bir ekonomik özgürlüktür. Fakat bu aynı zamanda konuşma ve yazma özgürlüğünün de işaretidir. Özel mülkiyet hakları olmaksızın, önemli politik ve sivil haklara sahip olunması ekonomik özgürlüğün önemli ve anlamlı bir düzeyde varolduğunu garanti edemez. Bugünkü sosyal demokrasiler bunun çok açık ispatıdır (Esposto ve Zaleski, 1999: 189).

Ekonomik özgürlükler ekonomik sistemi belirlemektedir. Ekonomik özgürlüklerin mevcut olduğu ekonomik sistem ya da düzen “piyasa ekonomisi” olarak adlandırılmaktadır. Teşebbüs, mülkiyet, rekabet ve diğer ekonomik özgürlüklerin bulunmadığı ekonomik düzen ise “kumanda ekonomisidir”.

Dünya Bankası’nın 2002 Dünya Kalkınma Raporu’nun başlığı “Piyasalar İçin Kurumlar Oluşturmak” tı. Piyasa odaklı kurumlar, Dünya Bankası (2002)’ye göre, bilgiyi etkin aktarır ve mülkiyet haklarını ve sözleşmeleri kontrol altına alır, aynı zamanda rekabeti korurken bütün bunlar piyasaya katılım güdülerini etkiler1 (De Haan, Lundström ve Sturm, 2005: 2).

Yapılan araştırmalara göre, piyasa odaklı ülkeler devlet kontrolü altındaki ülkelerden daha iyi büyüme performansı sergilemişlerdir. Bu nedenle, Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşlar, özellikle gelişmekte olan ülkelere piyasa ekonomisi önermişlerdir. Bu öneri de Washington Uzlaşması’nda somutlaşmıştır. Tablo 1.1’de görüleceği gibi, yaygın olarak kullanılan Fraser Enstitüsü Ekonomik Özgürlük Endeksi, Washington Uzlaşması’nın birçok unsurunu ölçümlemeye çalışmıştır.

Tablo 1.1: Washington Uzlaşması ve Ekonomik Özgürlük Göstergeleri

Washington Uzlaşması: Dünya Özgürlük Göstergesi (2004)2: Mali Disiplin: Yerel yönetimleri, kamu

kuruluşlarını ve Merkez Bankası’nı içine alan bütçe açıklarının oldukça küçük olması Böylelikle bütçe açıklarının enflasyon vergisine başvurmadan karşılanabilmesi.

-Para arzında son beş yılda gerçekleşen yıllık ortalama büyüme;

- Reel GSYİH’da son on yılda gerçekleşen yıllık ortalama büyüme;

-Son beş yıl boyunca standart enflasyon değişkenliği; en son enflasyon oranı.

1 “Washington Uzlaşması”, IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların, ekonomiyi çok fazla devlet müdahalesinden kurtarmak için uyguladıkları uyum programlarıdır (bkz. De Haan et al., 2005:2)

Kamu Harcama Öncelikleri: Kamu sektöründe, düşük ekonomik getiriye sahip alanlardaki harcamanın (yönetim, güvenlik, teşvikler…vb.) yüksek ekonomik getiri sağlayan ve gelir dağılımını dengeleyici potansiyele sahip alanlara yöneltilmesi (örneğin, sağlık ve eğitim).

-Genel Hükümet Tüketiminin toplam tüketim içerisindeki payı,

-Transferler ve teşviklerin GSYİH içerisindeki payı.

Vergi Reformu: Vergi tabanının genişletilmesi, marjinal vergi oranlarının düşürülmesi ve vergi yönetiminin geliştirilmesi.

-Azami marjinal vergi oranı ve bu oranın uygulanabildiği gelir düzeyi;

- Azami marjinal gelir ve istihdam vergisi oranları ile bu oranların uygulanabildiği gelir düzeyleri.

Finansal Liberalizasyon: Piyasa tarafından belirlenen pozitif reel bir faiz oranına ulaşılması.

-Döviz hesabı açtırma özgürlüğü;

-Banka sahipliği - Özel Bankaların sahip olduğu mevduat oranı;

-Kredi Verme - Özel sektöre verilen kredi miktarı;

-Faiz Oranı Kontrolleri ve negatif reel faiz oranlarına yol açabilecek düzenlemelerin iptali;

-Büyük oranda piyasa tarafından belirlenen banka mevduat / bono faiz oranları.

Döviz Kurları: İhracatta rekabeti korumak amacıyla (tek) bir döviz kuru uygulanması

-Resmi döviz kuru ile karaborsa oranları arasındaki fark.

Ticari Liberalizasyon: Dış ticarete koyulan engellerin azaltılması.

-Uluslararası ticaret üzerine uygulanan vergilerden elde edilen gelirin dış ticaret hacmine oranı;

-Ortalama tarife oranı; Tarife oranlarının standart sapması;

-Gizli ithalat engelleri - yayınlanan tarife ve kotalar dışında engel konmaması;

-İthalatın maliyeti - Tarife, lisans ücretleri, banka kesintilerinin birleşik etkileri;

- Ticaret sektörünün gerçek büyüklüğünün beklenen büyüklüğü ile karşılaştırılması. Doğrudan Yabancı Yatırımlar: Yabancı firma

girişleri için konulan engellerin kaldırılması, böylece yerli ve yabancı girişimcilere rekabet ortamının yaratılması.

-Vatandaşların yabancı sermaye piyasalarına girişi,

- Yabancıların yerli piyasaya girişi;

-Vatandaşların sermaye piyasasında yabancılarla karşı karşıya gelmelerine konulan kısıtlamalar;

-Rekabet - yerli ve yabancı bankaların rekabet ortamında bulunması;

Özelleştirme: Kamu girişimlerinin özelleştirilmesi.

-Kamu girişim ve yatırımlarının GSYİH içerisindeki payı.

Deregülasyon: Rekabeti kısıtlayıcı ya da yabancı firma girişlerini engelleyici düzenlemelerin ortadan kaldırılması ve tüm düzenlemelerin güvenlik, çevre koruma ya da finansal kurumların süpervizyonu gibi kriterlere göre ayarlanması.

-Minimum ücret etkisi - yasa ile belirlenen ücret düzeyi çok düşük olduğundan etkisi çok azdır; şirketlerin işe alma ve işten çıkarma işlemleri özel sözleşmelerle olur;

-Kamu istihdam oranı; -İşsizlik yardımları;

-Fiyat kontrolleri - şirketler kendi fiyatlarını koymada serbesttir; idari prosedürler yeni bir işe başlamak için büyük engel teşkil eder;

-Devlet bürokrasisinin uzunluğu; yeni bir işe başlamak genelde kolaydır.

Mülkiyet Hakları: Mülkiyet haklarını ekonomi içerisinde ekstra bir maliyete katlanmadan koruyan yasal bir sistemin benimsenmesi.

-Mahkemelerin bağımsızlığı; -Fikri mülkiyetin korunması; -Hukuk sistemine askeri müdahale;

-Yasal sistemin bütünlüğü;

-İthalat ve İhracat izinleri için düzensiz ödemeler, döviz kontrolleri, vergi uygulamaları.

Kaynak: De Haan et al.,2005: 4-5.