• Sonuç bulunamadı

1.BÖLÜM: EKONOMİK ÖZGÜRLÜK KAVRAMI

1.4. EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

Ekonomik özgürlük düzeyini etkileyen faktörlerle ilgili çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Ülkeler arasında ve zaman içerisinde ülkeler arasında bazı sapmalar bulunmaktadır. Neden bazı ülkeler yüksek, bazı ülkeler düşük ekonomik özgürlük derecesine sahiptir? Ayrıca neden bazı ülkelerin ekonomik özgürlük düzeyi yükselirken bazı ülkelerinki azalmaktadır? (De Haan, Lundström ve Sturm, 2005:30). Bu sorulara verilebilecek bazı cevaplar Tablo 1.2’den çıkarılabilir.

Tablo 1.2, özellikle ekonomik özgürlüğün belirleyicileri üzerine odaklanmış bazı çalışmaların bir özetini vermektedir.

Tablo 1.2: Ekonomik Özgürlüğün Nedenleri

Araştırma Örneklem Sonuçlar

Dawson (1998) 92 ülke, 1975-90 1990’daki ekonomik özgürlük düzeyi 1975 yılındaki politik ve sivil özgürlüklerle önemli ölçüde ilişkilidir. Farr et al. (1998) 22 sanayi ve 78 gelişmekte

olan ülke, 1975-90 Ekonomik özgürlük ve politik özgürlük arasında Granger-Nedensellik ilişkisi bulunmamıştır. Fakat ekonomik özgürlük gelir dağılımının bir Granger nedeni, dolayısıyla politik özgürlüğün Granger nedeni olarak tespit edilmiştir.

Johnson ve Lenartowicz (1998) 26/33 ülke, 1975 ve 1993-95 ortalaması Ekonomik özgürlük ve çeşitli kültür göstergeleri (belirsizliğin göz ardı edilmesi gibi) arasında güçlü korelasyon

bulunmuş, fakat diğerleri arasında bulunamamıştır (maskulinite gibi). Wu ve Davis (1999) Yaklaşık 100 ülke, 1975-92 Ekonomik özgürlük,

politik özgürlük, gelir düzeyi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi ölçmek üzere log-linear yöntemler uygulanmış, ekonomik ve politik özgürlük arasında ilişki bulunamamıştır.

De Haan ve Sturm (2003) 55-68 gelişmekte olan ülke, 1975-95

Ekonomik

özgürlüklerdeki değişim 1975’deki demokrasi düzeyine oldukça bağlı bulunmuştur. Çeşitli kontrol değişkenler katılmıştır.

Pitlik ve Wirth (2003) Panel model, 1975-99, 5 yıllık dönemler halinde, 57-122 ülke

Güçlü krizler daha fazla liberalizasyona

yönlendirmektedir. (yüksek ekonomik özgürlükler), Demokrasi ekonomik özgürlüğü artırmada pozitif etkilidir. Boockman ve Dreher

(2003)

Panel model 1970-97, beş yıllık dönemlerle, 85 ülke

Dünya Bankası

projelerinin sayısı pozitif, Dünya Bankası

kredilerinin miktarı negatif etkilidir. IMF program ve kredilerinin etkisi yoktur.

Dawson (2003) Granger nedensellik testleri, 1970-2000

Nedensellik politik özgürlükten ekonomik özgürlüğe doğru kaymaktadır.

Lundström (2003) 58 gelişme yolunda ülke, 1975-95

Politik özgürlük ekonomik özgürlüğün bazı bileşen grupları ile ilişkilidir. Örneğin Devlet Operasyonları ve

Uluslararası Ticarette Düzenleme ve Kısıtlamalar gibi. De Vanssay et al.(2005) 122 ülke, 1970, 2001. Ekonomik özgürlük

düzeyi çeşitli politik-kurumsal değişkenlerle ilişkilidir. Örneğin demokratik sistemle. Gwartney et al. (2004) 85-94 ülke, 1990-2000 Ortalama yıllık büyüme

ekonomik özgürlükteki değişimle negatif ilişkilidir.

Heckelman ve Knack (2004)

59-80 ülke, 1980-2000 Yüksek yardım düzeyleri ekonomik özgürlüğü azaltmakta, fakat etki ekonomik özgürlük alanlarına göre değişmektedir. Kaynak: De Haan, Lundström ve Sturm, 2005.

Tablo 1.2’de de gösterildiği gibi, çeşitli çalışmalar demokrasi ve ekonomik özgürlük düzeyi arasında pozitif ilişki göstermiştir. Demokrasinin daha fazla ekonomik özgürlük getirdiğini savunan argümanlar, demokrasinin ekonomik büyümeyi desteklediğini savunan argümanlara benzemektedir (bkz .Przeworski ve Limonghi (1993), De Haan ve Siermannn (1998)). Öncelikle, sadece hükümetler yasalar doğrultusunda, yüksek kısa dönem maliyet içeren politikaları uygulayabilir ve sürdürebilirler. İkincisi, demokrasinin çeşitli kurumsal özellikleri, bağımsız bir yasal sistem gibi, başarılı bir liberalizasyon için gerekli bulunmaktadır. Üçüncü olarak, Rodrik (1999)’e göre, siyasi partiler, seçilmiş başkanlar, konuşma özgürlüğü gibi demokratik kurumlar, Çelişki Yönetimi’nin kurumları olmuşlardır ve sosyal gruplar arasında farklılıkları gözetmektedirler. Demokratik ülkeler demokratik olmayanlara göre ekonomilerini daha iyi liberalleştirebilmektedirler (De Haan, Lundström ve Sturm, 2005: 30).

Dawson (1998), 92 OECD ve gelişmekte olan ülke üzerine bir analiz gerçekleştirmiş, 1990 yılına ait ekonomik özgürlük düzeyinin tahmin döneminin başında (1975), politik ve sivil özgürlüklerle sıkı sıkıya ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışma ülkeleri gelişmekte olan ve sanayileşmiş olarak ayırmadığından bazı eleştiriler almış, fakat yine de birçok çalışma tarafından desteklenmiş, onaylanmıştır. Farr et al. (1998), Wu ve Dawis (1999) ve Giavazzi ve Tabellini (2004) çalışmaları dışındaki ampirik analizler Dawson (1998) çalışmasını onaylamışlardır. Bu üç çalışma ise ekonomik ve politik liberalizasyonun ekonomik performans üzerindeki etkilerini ve iki türlü reform arasındaki etkileşimi analiz etmeye çalışmışlardır. Ekonomik ve politik reformlar arasında pozitif geribildirim etkisi bulmuşlar ve nedenselliğin yönünü daha çok politik liberalizasyondan ekonomik liberalizasyona doğru tespit etmişlerdir.

Demokrasi ve liberalizasyon arasındaki ilişki iki farklı açıdan incelenmiştir. Bu iki kavram arasında pozitif ilişki olduğu görüşü “uyumlu görüş”tür. Fakat “çatışma görüşü”ne göre, demokratikleşme süreci ile hızlı liberalizasyon arasında bir takas söz konusudur. Birinci argüman, demokrasinin hükümetler için sert fakat gerekli kararlar almalarını güçleştirdiğini belirtirken, otoriter bir hükümet en azından liberalizasyon sürecinin başında gerekli görülmektedir. Bu görüşe en uygun örnekler, Şili, Güney Kore, ve Taiwan deneyimleridir. Bu ülkeler otorite rejimler altında ekonomik reformları başarıyla uygulamış, daha demokratik bir rejime geçmişlerdir. Bir diğer örnek ülke de Rusya’dır. Rusya da kurumsal kargaşa ile sonuçlanan bir politik liberalizasyon girişiminde bulunmuştur (De Haan, Lundström ve Sturm, 2005: 30-31).

Demokrasinin ekonomik özgürlük üzerine negatif etkisi üzerine bir ikinci argüman ise, “reformların pozitif uzun dönem etkileri büyük belirsizlik içermektedir” düşüncesi olmuştur. Bu da rasyonel bir seçmeni, ekonomik özgürlüklerdeki değişime karşı çıkmaya yöneltebilir, (sonucu çoğunluğun refahını artıracak bile olsa) ( Fernandez ve Rodrik, 1991). Örneğin, özelleştirmeye karşı çıkan işçiler, sonunda kendileri yararlanacaklarını bile bile, reformdan sonra kendi bireysel yeteneklerinin talep edileceğini bilmediklerinden tepki vereceklerdir. Bir üçüncü argüman ise, çıkar gruplarının rantlarını artırıcı çalışmalarının demokratik bir yapıda etkinliği azaltması ile ilgilidir. Bazılarına göre, seçilmiş hükümetler kısa dönemli oy kazanma amacı ile, bazı çıkar gruplarına yönelik çalışmaya eğilimlidir. Demokratik bir devletin dağıtım görevi bu yüzden tasarruf ve üretken yatırıma ters etki

yapar ve aşırı harcamaya yöneltebilir (Alesina ve Perotti, 1994). Tüketim ve reel ücretler üzerindeki gerekli kısıtlamalar, tekrar seçilme ihtimalini azaltacaktır.

Lundström (2003)’e göre de, ekonomik özgürlük endeksindeki tüm kategorilerin demokrasiden eşit derecede etkilendiği gerçekten bir hayli uzaktır. Çalışma, demokrasinin “ Hükümet Faaliyetleri” ve “Uluslararası Mübadele Üzerinde Düzenleme ve Kısıtlamalar” kategorilerinde pozitif etkisi bulunduğunu, fakat “para ve enflasyon” ve “Kazanımlar ve Ayrımcı Vergilendirme” kategorileri üzerinde etkisinin bulunmadığını ortaya koymuştur.

Politik özgürlükten başka ekonomik özgürlüğün diğer belirleyicileri de ele alınmıştır. Nedensellik bağlamında özellikle ekonomik büyümenin rolü ilginç bulunmuştur. Önceki dönemlerde gerçekleşen düşük büyüme oranları bir sonraki dönemde ekonomik özgürlük düzeyini etkileyebilmektedir. Gwartney et al. (2004) raporunda ekonomik büyümenin 1980-90 dönemindeki ekonomik büyüme oranlarının, 1990-2000 arasındaki ekonomik özgürlük seviyesi üzerinde negatif etkiye sahip olduğu ortaya konmuştur. Benzer şekilde, De Haan ve Sturm (2003), 1960-75 arasındaki ekonomik büyüme oranlarının 1975-95 dönemindeki ekonomik özgürlük değişimini negatif etkilediğini zayıf bulgularla da olsa ortaya koymuştur. Böylece düşük büyüme oranlarının ekonomik reformları teşvik ettiği söylenebilmektedir. Pitlik ve Wirth (2003) de benzer şekilde, derin ekonomik krizlerin piyasa merkezli politikalara adaptasyon hızlandırdığını ortaya koymuştur.

Ampirik literatürde birçok çalışma, ekonomik özgürlüklerin ekonomik büyüme ve gelir dağılımı üzerine etkisini tahmin etmeye çalışmıştır. Ekonomik özgürlüklerin ekonomik büyüme üzerine pozitif etkisi olduğu konusunda bir fikir birliğine varılmış olsa da ( Walker, 1991; Easton ve Walker, 1997; De Haan ve Siermann, 1998; Dawson, 2003 ), ekonomik özgürlüklerin gelir dağılımı üzerine etkisi söz konusu olduğunda ise, değişik sonuçlar ortaya çıkmıştır (Gruebel, 1998; Berggren,1999; Scully, 2002).

Ayrıca ekonomik özgürlüklerin diğer göstergeler üzerine etkisi de araştırılmıştır; yaşam kalitesi, eğitim standartları, yaşam beklentisi, insani kalkınma ve çevresel koruma gibi tüm göstergelerin ekonomik özgürlüklerde genişleme ile birlikte iyileştiği ortaya konmuştur (Northon, 1998; Esposto ve Zaleski, 1999). Bütün bu araştırmalar ışığında, birçok otoriter hükümet son yirmi yılda demokrasiye geçiş yapmıştır (Mudambi et al., 2002). Bazı istisnalar dışında (Clague et al., 1996; Dawson, 1998), ampirik bulgular politik

ve sivil özgürlüklerle ekonomik özgürlük arasında pozitif bir ilişkiyi vurgulamaktadır (North, 1993; De Melo et al., 1996; Lundström, 2002).

Berggrren (1999: 217)’e göre, ekonomik özgürlüklerde sürdürülen nihai artışlar, eşitlik ölçütlerini pozitif etkilemektedir. Scully (2002: 90) ise sonuç bölümünde, ekonomik özgürlüklerin gelir eşitsizliğini azalttığını belirtmiştir.

De Soto (1989: 2000) çalışmasında, “ekonomik özgürlük, siyasi imtiyazlı grupları koruyan yasal engelleri ortadan kaldırır ve sermaye ile serveti geliştiren resmi mülkiyet haklarına hız kazandırır” ifadesi yer almaktadır. Yani ekonomik özgürlük dezavantajlı ve düşük gelirli bireylere ekonomik fırsatlar yaratır, böylece eşitsizliği azaltır.

Bir başka yönden ekonomik özgürlük, vergilerin, transferlerin ve düzenlemelerin daha az yeniden dağıtılması demektir. Yeniden dağıtım mekanizması ise daima dar gelirli kişilerin yararına olduğundan, ekonomik özgürlük bu bağlamda eşitsizliği azaltır. Aynı zamanda ekonomik özgürlük mal piyasalarını dış ticarete açar ve emek piyasalarını dengelenen ücretlerle bir araya getirir (Carter, 2006: 166).