• Sonuç bulunamadı

SENEDLERİ AÇISINDAN KIRAATLER

Kurtubî, tefsirin mukaddimesinde kıraatlere dair doyurucu bilgiler vermiş, kıraatlerin anlaşılmasında doğrudan ilgili olan yedi harf463 hakkındaki âlimlerin görüşleriyle konuya başlamış, yedi harf ile yedi kıraatin bağını kurarak konuya devam etmiştir.

Kurtubî, mukaddimede olduğu gibi tefsirinin içinde de kıraatlere geniş yer vermiştir. Ayetlerin okunuşlarını verirken kıraat-ı seb’a imamlarının464 yanı sıra sahabenin465 ve tâbiînin466 kıraatlerini de belirtmiştir. Ayrıca sahabe mushaflarındaki farklılıklara değinmiştir467. Hz. Osman mushafını temel kabul etmiş, onun mushafına uymayan okuyuşları reddetmiştir468. Müfessirimiz nakledilen her kıraati kabul etmemiş, gerektiğinde zayıf ve şâzz olan okuyuşları belirterek, ilmî bir üslûpla onları tenkit ederken469; Kur’an’ın herhangi bir lafzında birden fazla okuyuşun olduğu

460 Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 27. 461 Kurtubî, I, 59.

462 Kurtubî, I, 58.

463 Osman Kaya, “Kur’an’ın Yedi Harf Üzerine İndirilmesi ve Ahrufu’s-Seb’a (Yedi Harf Meselesi)”,

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: VIII/2, Sivas, 2004, s. 219.

464 Kurtubî, III, 720; IV, 54-55. 465 Kurtubî, VI, 442; X, 326. 466 Kurtubî, X, 58; X, 415. 467 Kurtubî, II, 56; X, 429. 468 Kurtubî, VI, 222; VIII, 427. 469 Kurtubî, IV, 675; VI, 73.

87 durumlarda da Hz. Osman mushafına aykırı olmayan, Arapça gramerine uyan ve ayetin anlamına uygun olan birini tercih etmiştir470. İhtiyaç duyduğunda vakıfları belirtmiştir471. Bütün bunlar Kurtubî’nin, kıraat ilmine vâkıf, okuyuşların sahihini ve şâzzını ayırt edebilecek kadar derin bilgiye sahip, okunan kelimeleri gerektiğinde sarf ve nahiv yönünden açıklayabilecek derecede kıraatte yetkin olduğunu gösterir.

1. Kıraat-ı Seb’a

Meşhur yedi imama nispet edilen ve ümmetin doğrulukları konusunda icma ettiği yedi mütevatir kıraate kıraat-ı seb’a denir472. Kurtubî’nin tefsirini incelediğimizde kıraat-ı seb’a imamlarına nispet edilen mütevatir okuyuşları naklettiğini görüyoruz. Örneğin müfessirin verdiği bilgiye göre, “Erkek olsun, kadın olsun her kim inanarak yararlı işler yaparsa işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar”473 ayetindeki “cennete girerler/

َﺔﱠﻨَﺠْﻟا َنﻮُﻠُﺧْﺪَﻳ

bölümünü, Abdullah b. Kesir (ö. 120/738) ile Ebû Amr b. el-Alâ (ö. 154/771) “cennete girdirilirler” anlamında meçhul bir fiil olarak (“ya” harfini ötre, “hı” harfini de üstün harekesiyle) okumuşlardır. Diğerleri ise, “cennete girerler” anlamında ma’lum bir fiil olarak (“ya” harfini üstün, “hı” harfini de ötre harekesiyle) okumuşlardır474.

Tevbe Sûresi 30. ayetinin “Yahudiler, Üzeyr Allah’ın oğludur, dediler”475 bölümünündeki “Üzeyr/

ٌﺮْﻳَﺰُﻋ

” kelimesini, Asım b. Ebi’n-Necûd (ö. 127/745) ve Ali b. Hamza el-Kisâî (ö. 189/805) tenvinli olarak okumuştur. Bu durumda “oğul/

ُﻦْﺑا

kelimesi, mübteda olan “Üzeyr/

ٌﺮْﻳَﺰُﻋ

” kelimesininin haberi olur, “Üzeyr/

ٌﺮْﻳَﺰُﻋ

470 Kurtubî, I, 141; X, 104-105. 471 Kurtubî, IX, 452; X, 182.

472 Bu imamlar şunlardır: Medine’de: Nâfi’ b. Ebî Nuaym (ö. 169/785); Mekke’de: Abdullah b. Kesir

(ö. 120/738); Şam’da: İbn Amir eş-Şâmî (ö. 118/736); Kûfe’de: Asım b. Ebi’n-Necûd (ö. 127/745), Hamza b. Habîb (ö. 156/773), Ali b. Hamza el-Kisâî (ö. 189/805); Basra’da: Ebû Amr b. el-Alâ (ö. 154/771). Bu imamlar hakkında geniş bilgi için bakınız: İbn Mücâhid, Ebubekr Ahmed b. Musa el- Bağdâdî, Kitâbü’s-Seb’a fi’l-Kırâât, (Thk. Şevkî Dayf), Dâru’l-Meârif, Mısır, 1400, s. 53-87; Eren-Erbaş, Kur’ân İlimleri ve Tefsir Istılahları, s. 142.

473اًﺮﻴِﻘَﻧ َنﻮُﻤَﻠْﻈُﻳ ﺎَﻟَو َﺔﱠﻨَﺠْﻟا َنﻮُﻠُﺧْﺪَﻳ َﻚِﺌَﻟوُﺄَﻓ ٌﻦِﻣْﺆُﻣ َﻮُهَو ﻰَﺜْﻧُأ ْوَأ ٍﺮَآَذ ْﻦِﻣ ِتﺎَﺤِﻟﺎﱠﺼﻟا َﻦِﻣ ْﻞَﻤْﻌَﻳ ْﻦَﻣَو (Nisa

4/124).

474 Kurtubî, III, 347.

88 kelimesi ister Arapça olsun, ister olmasın munsarıf bir kelimedir. İbn Kesir, Nâfi’ b. Ebî Nuaym (ö. 169/785), Abdullah b. Âmir (ö. 118/736) ve Ebû Amr ise iki sakinin bir arada bulunması dolayısıyla tenvinsiz olarak “

ُﻦْﺑا ُﺮْﻳَﺰُﻋ

” şeklinde okumuşlardır476.

2. Sahabe ve Tâbiîn Kıraatleri

Kurtubî, mukaddimede, İbn Atıyye’den naklen icma ile sabit olan yedi kıraatten birisi okunarak namaz kılınabileceğini; sahabeden ve tâbiînden gelen rivayetlerin ise, sadece onların bireysel okuyuşları olduğunu, onlarla amel edilemeyeceğini belirtmiştir477; fakat müfessir tefsirinin içinde okuyucuyu bilgilendirmek için sahabe ve tâbiînin okuyuşlarından478 örnekler sunmuştur. Müfessir yine İbn Atıyye’den naklen Ebü’s-Semmal el-Adevî (ö. 160/777)479 gibi kişilerden gelen rivayetlere güven duyulmayacağını söylemiştir480. O, her ne kadar böyle aktarsa da tefsirinde Ebü’s-Semmal’den gelen okuyuşlara yer vererek481 kendi içinde bir çelişkiye düşmüştür.

Cumhur, “Karşı karşıya gelen iki grupta sizin için bir ibret vardır. Biri Allah yolunda çarpışan bir grup, diğeri ise gözleriyle bunları kendilerinin iki katıymış gibi gören kâfir grup. Allah, dilediği kişileri yardımıyla destekler. Bunda, basiret sahipleri için kesinlikle ibret vardır”482 ayetindeki “grup/

ﺔﺌﻓ

” kelimesini

ﺎﻤهاﺪﺣا

gibi mahzuf bir müptedanın haberi olarak “

ٌﺔَﺌِﻓ”

şeklinde ötreli okumuştur. Hasan Basrî ve Mücahid ise hem “

ﺔَﺌِﻓ

” kelimesini hem de “

ةﺮﻓﺎآ

” kelimesini “iki grup/

ﻦﻴﺘﺌﻓ

” kelimesinden bedel olmak üzere esreli okumuşlardır. İbn Ebî Able (ö. 152/769) her ikisini de “

ًﺔَﺌِﻓ

” olarak fethalı okumuştur. Ahmed b. Yahya (ö. 291/904) “mü’min ve kâfir olarak iki ayrı grup” şeklinde hal olmak üzere yine bu kelimeyi fethalı

476 Kurtubî, IV, 458. 477 Kurtubî, I, 58.

478 Kurtubî, VI, 442; X, 58; X, 326; X, 415.

479 Basralı bir kıraat âlimi olan Ebü’s-Semmal’in kendine ait şâzz okuyuşları vardır. Ona ve

naklettiklerine güvenilmez. Bakınız: ez-Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman,

Mîzânü’l-İ’tidâl fî Nakdi’r-Ricâl, (Thk. Ali Muhammed Bicâvî), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut, trs., IV,

534.

480 Kurtubî, I, 58.

481 Kurtubî, II, 25; IV, 24.

482 ُﺪﱢﻳَﺆُﻳ ُﻪﱠﻠﻟاَو ِﻦْﻴَﻌْﻟا َيْأَر ْﻢِﻬْﻴَﻠْﺜِﻣ ْﻢُﻬَﻧْوَﺮَﻳ ٌةَﺮِﻓﺎَآ ىَﺮْﺧُأَو ِﻪﱠﻠﻟا ِﻞﻴِﺒَﺳ ﻲِﻓ ُﻞِﺗﺎَﻘُﺗ ٌﺔَﺌِﻓ ﺎَﺘَﻘَﺘْﻟا ِﻦْﻴَﺘَﺌِﻓ ﻲِﻓ ٌﺔَﻳﺁ ْﻢُﻜَﻟ َنﺎَآ ْﺪَﻗ

َﻣ ِﻩِﺮْﺼَﻨِﺑ

89 okumuştur. Zeccâc ise ihtisas olmak üzere “yani ben şu iki topluluğu kastediyorum” anlamında mansub okumuştur483.

Ebû Amr ve Asım, Ebû Bekr ve Mekkeliler yoluyla gelen rivayete göre “Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu insanlara mutlaka açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Ama onlar bunu kulak ardı edip kitabı az bir dünyalıkla değiştiler. Karşılığında aldıkları ne kadar da değersiz!”484 ayetindeki “mutlaka açıklayacaksınız/

ُﻪﱠﻨُﻨﱢﻴَﺒُﺘَﻟ

” fiilini çoğul muhatap sigasıyla okumuşlardır. Diğer kıraat âlimleri ve İbn Abbas ise aynı fiili çoğul gaib sigasıyla “mutlaka açıklayacaklar/

ُﻪﱠﻨُﻨﱢﻴَﺒَﻟُﻴ

” şeklinde okumuşlardır. İbn Mesud ise şeddeli nunu tamamen kaldırarak “açıklayacaklar/

ُﻪَﻧﻮُﻨﱢﻴَﺒ

َﻟُﻴ

” şeklinde okumuştur485.

Bu ayetlerin tefsirinde gördüğümüz üzere müfessir, kıraat âlimlerinin yanı sıra sahabenin ve tâbiînin okuyuşlarını da vermiştir. Gerektiğinde de dil âlimlerinin görüşlerine başvurarak okuyuşların i’râbını yapmıştır.

3. Şâzz Kıraatler

Kurtubî, mukaddimede İbn Atıyye ve isim belirtmediği diğer âlimlerden, şâzz kıraatlerle486 namaz kılınamayacağını, bu okuyuşların Kur’an’dan olmadığını, bu okuyuş şekillerinin sadece kârilerine ait bir ayet te’vili olduğunu nakletmiştir487. Fakat müfessir gerektiğinde okuyucuyu haberdar etmek amacıyla sıhhat şartlarından herhangi birisini taşımadığı için şâzz olan kıraatlere de yer vermiştir. Çoğu defa da bu kıraatlerin, şâzz olma sebeplerini bildirmemiş ve bu kıraatleri tenkit etmeden sadece nakletmekle yetinmiştir.

“İnanıncaya kadar müşrik kadınlarla evlenmeyin”488 ayetindeki “evlenmeyin/

اﻮُﺤِﻜْﻨَﺗ ﺎَﻟَو

” lafzındaki “te” harfini cumhur üstün okumuştur. Şâzz bir

483 Kurtubî, II, 400.

484 ﺎًﻠﻴِﻠَﻗ ﺎًﻨَﻤَﺛ ِﻪِﺑ اْوَﺮَﺘْﺷاَو ْﻢِهِرﻮُﻬُﻇ َءاَرَو ُﻩوُﺬَﺒَﻨَﻓ ُﻪَﻧﻮُﻤُﺘْﻜَﺗ ﺎَﻟَو ِسﺎﱠﻨﻠِﻟ ُﻪﱠﻨُﻨﱢﻴَﺒُﺘَﻟ َبﺎَﺘِﻜْﻟا اﻮُﺗوُأ َﻦﻳِﺬﱠﻟا َقﺎَﺜﻴِﻣ ُﻪﱠﻠﻟا َﺬَﺧَأ ْذِإَو

َنوُﺮَﺘْﺸَﻳ ﺎَﻣ َﺲْﺌِﺒَﻓ” (Al-i İmran 3/187).

485 Kurtubî, II, 644.

486 Sahih kıraat şartlarından herhangi birini taşımayan kıraatlere şâzz kıraat denir. Bakınız: Mekkî b.

Ebî Tâlib, s. 51 ve 89; Ebû Şâme el-Makdisî, s. 136-137; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 14.

487 Kurtubî, I, 58.

90 kıraatte ise bu harf ötre harekesiyle okunmuştur. Bu durumda anlam sanki “inanıncaya kadar müşrik kadınları başkalarıyla nikahlamayın”, şeklinde olmaktadır489.

Kurtubî’nin bildirdiğine göre, “Şüphesiz Allah, müminlere iyilik yapmıştır. Çünkü onlara kendi içlerinden, ayetlerini okuyan, onları arındıran, onlara kitabı, hikmeti öğreten bir Peygamber göndermiştir. Oysa onlar daha önce apaçık bir sapıklık içerisindeydiler”490 ayetindeki “kendi içlerinden/

ْﻢِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ْﻦِﻣ

” kelimesinin “fe” harfi “onların en şereflileri” anlamında üstün olarak okunmuştur. Müfessir bunun şâzz bir kıraat olduğunu belirtmiştir491.