• Sonuç bulunamadı

KUR’AN İLİMLERİ AÇISINDAN MUKADDİME

Kur’an İlimleri açısından mukaddimeyi incelediğimizde “İ’râbü’l-Kur’ân, İ’râbü’l-Kur’ân’ın Öğrenilip Öğretilmesi ve Buna Teşvik Edilmesi, Kur’an’ı İ’rablı Olarak Okumanın Sevabı ile İlgili Rivayetler”, ““Bu Kur’an Yedi Harf Üzere İndirilmiştir. Ondan Kolayınıza Geleni Okuyunuz” Hadisinin Anlamı”, “Kur’an’da Arapça Dışında Kelimelerin Olup Olmadığı Konusu” başlıklarında Kurtubî’nin Kur’an İlimleri’nin bazı dallarına dair görüşlerini ve bu konularla ilgili tefsirinde izleyeceği metodunu tespit edebiliriz. Biz, müfessirin bu başlıklarda Kur’an İlimleri’nden i’râbü’l-Kur’ân, garîbü’l-Kur’ân ve kıraat konuları üzerinde durduğunu gördük. Ancak çalışmamızda bir bütünlük olması için bu konuları ileride ilgili bölümlerde işleyeceğiz.

Genel bir sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Mukaddime, biçim ve içerik bakımından deyim yerindeyse tefsirin bir taç kapısı gibidir. Kurtubî, burada ifade ettiği metoduna ve şartlarına tefsirinin sonuna kadar sadık kalmıştır. Müfessir, birçok klâsik eserde olduğu gibi, mukaddimesini, tefsiri kesin olarak nerede ve ne zaman bitirdiğini214 belirtmeden sonlandırmıştır.

Kurtubî tefsirinin mukaddimesini tanıttıktan sonra, el-Câmi’ li-Ahkâmi’l- Kur’ân’ın genel olarak Kur’an’ı yakından tanımak isteyenlere gerekli alt yapıyı verecek malumatı içeren215, araştırmacıların istifade edebileceği kapasiteye sahip, geçmiş tefsir kültürünü özetleyen216, onları derli toplu ve sistemli bir şekilde günümüze aktaran fıkhî bir tefsir olduğunu belirtmek istiyoruz.

214 Tefsirin içinde geçen ifadelerden, Kurtubî’nin tefsirine Endülüs’te başladığını, Mısır’da bitirdiğini

anlıyoruz. Örneğin bakınız: Kurtubî, II, 616; V, 603.

215 Cevdet Bey, Tefsir Usûlü ve Tarihi, (Hazırlayan: Mustafa Özel), Kayıhan Yayınları, İstanbul,

2002, s. 127.

216 Muhammed Hâdî Ma’rife, et-Tefsîr ve’l-Müfessirûn fî Sevbihi’l-Kaşîb, el-Câmiatü’l-Radaviyye

47

İKİNCİ BÖLÜM

RİVAYETE DAYALI KUR’AN İLİMLERİ

Bir kısım Kur’an İlimleri, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) veya sahabenin ifadelerine dayalıdır. O dönemde yaşayanların nakledilenleri olmadan bu ilimleri anlamak mümkün değildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın en yetkili müfessiri, sahabiler de birçok olayı yaşayan veya onlara şahit olan kişilerdir. Örneğin ayet(ler)in ne zaman, nerede, kim(ler), hangi konu(lar) hakkında indiğini ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) bu ayet(ler)le ilgili uygulamalarını bilmek sadece bu olayları gören veya duyan sahabilerin nakilleriyle mümkündür. Aslında, sahabeyi, tefsirde kaynak yapan da bu özelliktir. Sahabiler, yaşadıkları ve gördükleri bu konulara kendi bilgilerini de ekleyerek rivayete dayalı Kur’an İlimleri’nin temelini atmışlardır.

Bu bölümde Kurtubî’nin, sebeb-i nüzûl, nâsih-mensuh, mekkî-medenî ve kıraat gibi nakle dayalı Kur’an İlimleri’ne bakışını ele alacağız.

I. SEBEB-İ NÜZÛL

Sebeb-i nüzûl, sebeb ve nüzûl kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiştir. Sebeb (

ﺐﺒﺳ

) kelimesi Arapça’da, metot, yol, işaret, vesile gibi anlamlara gelir217. Nüzûl, yukarıdan aşağıya inmek, iniş, konaklamak gibi manalara gelen

لﺰﻧ

(nezele) fiilinden türemiştir218. Istılah olarak ise, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) risalet döneminde yaşanan, ayet(ler)in veya sûrenin inmesine yol açan olayı, durumu ya da soruyu ifade etmek üzere kullanılan terime sebeb-i nüzûldenir219. Ayetlerin veya sûrelerin iniş sebeplerini bilmek, Kur’an’ın anlaşılmasını sağlayan en güvenli yollardan biri olarak

217 İbn Manzûr, I, 458; Zebîdî, III, 39. 218 İbn Manzûr, XI, 656; Zebîdî, XXX, 478.

219 Zerkânî, s. 29-30; Mennâü’l-Kattân, s. 78; el-Akk, Hâlid Abdurrahman, Usûlü’t-Tefsîr ve

Kavâidüh, Dâru’n-Nefâis, Beyrut, 1994, s. 99; Ömer Dumlu, Kur’an’da Bazı Kavramlara Bakış,

Anadolu Yayınları, İzmir, 1999, s. 20; Ahmet Nedim Serinsu, Kur’ân’ın Anlaşılmasında Esbâb-ı

Nüzûl’ün Rolü, Şûle Yayınları, İstanbul, 1994, s. 68; Muhsin Demirci, “Esbâb-ı Nüzûl”, DİA,

48 kabul edilir220. Konuyla ilgili Ebü’l-Hasan Ali b. Ahmed el-Vâhıdî (ö. 468/1075), “Bir ayetin iniş sebebini bilmeden ve ayetin bahsettiği konuya vukûfiyet kesbetmeden, o ayetin maksadını ve tefsirini bilmek mümkün değildir”221 demiştir.

Sebeb-i nüzûl bilgisi, ayetin tefsiri için ön şarttır ama tek yol da değildir. Kur’an’ın bütün ayetlerinin belli bir sebebe bağlı olmadan indiğini de bilmek gerekir222. Âlimler yaklaşık 500 kadar ayetin iniş sebeplerinin olduğunu, diğer ayetlerin ise bir sebebe bağlı olarak inmeyip genellikle insanların ihtiyaç duydukları konularda onları bilgilendirmek, eğitmek, yönlendirmek, uyarmak gibi amaçlarla vahyedildiğini söylemişlerdir223.

Tefsir yazan her âlim mutlaka sebeb-i nüzûle yer vermiştir. Kurtubî de, ayet veya sûrelerin iniş sebeplerini vererek Kur’an’ın daha rahat anlaşılması için gerekli arka planı aydınlatmaya gayret etmiştir. Her ayetin veya sûrenin bir iniş sebebi olmadığının da bilincinde olan müfessir, ulaştığı bilgiler ışığında sebeb-i nüzûl rivayetlerini vermiş, hakkında nüzûl rivayeti olmayan ayet224 veya sûreleri225 ise diğer açılardan tefsir etmiştir. Müfessirimiz, ayetlerin iniş sebeplerini verdiği gibi bazen sûrelerin de iniş sebeplerini zikretmiştir. Sûrelerin sebeb-i nüzûl rivayetlerini ise genelde mukaddime niteliğindeki sûre girişlerinde anlatmıştır226. Fakat genel olarak ayet veya sûreler hakkındaki rivayetleri nakledildiği şekliyle alıp tenkit etmemiş, onlar arasında tercihte bulunmamıştır.

Her müfessir, tefsirinde kendine özgü bir metot takip eder. Kurtubî, tefsirinin mukaddimesinde izleyeceği usulü ortaya koyarken sebeb-i nüzûl konusunu özellikle zikretmiştir227. Müfessir, eserinde sebeb-i nüzûl rivayetlerini işlerken de kendine

220 Zerkeşî, I, 22; Abdulfettah el-Kâdî, Esbâb-ı Nüzûl, (Terc. Salih Akdemir), Fecr Yayınevi, Ankara,

1996, s. 15.

221 el-Vâhıdî, Ebü’l-Hasan Ali b. Ahmed, Esbâb-ı Nüzûl, Dâru’l-Bâz, Mekke, 1388/1968, s. 4. 222 Suyûtî, İtkân I, 120; Muhammed b. Lütfi Sabbâğ, Tefsir Usulü Araştırmaları, (Çev. Ömer

Dumlu), Anadolu Yayınları, İzmir, 1999, s. 105; Çetin, Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerim

Tarihi, s. 235.

223 Demirci, “Esbâb-ı Nüzûl”, DİA, XI, 360.

224 Örneğin Ahzab Sûresi’nin 8. ayeti ve Haşr Sûresi’nin 3. ayeti hakkında herhangi sebeb-i nüzûl

rivayeti nakletmemiştir: Bakınız: Kurtubî, VII, 439; IX, 270.

225 Örneğin Beyyine ve Asr Sûreleri hakkında sebeb-i nüzûl rivayetleri yoktur. Bakınız: Kurtubî, X,

375-381; X, 410-412.

226 Kurtubî, VII, 427; IX, 304. 227 Kurtubî, I, 13.

49 göre bir yol izlemiştir228. Şimdi müfessirin bu üslubunu, kaynalar, râviler, işleniş ve lafızlar açısından ele alacağız.