• Sonuç bulunamadı

Hurûf-ı Mukattaanın Yorumlanması

B. HURÛF-I MUKATTAA

1. Hurûf-ı Mukattaanın Yorumlanması

Mukattaa harfleri, 29 sûrenin başında, bir veya birkaç harfin birleşmesinden oluşmuşlardır792. Bu 14 ayrı harf, 13 farklı şekilde görülmektedir; onların müstakil ayet olup olmadığı ve i’râblarının nasıl olacağı tartışmalıdır793. Genel olarak müteşâbih kabul edilen mukattaa harflerinin794, manalarının bilinebilmesi konusunda iki ayrı görüş bulunmaktadır795.

a. Birinci görüşün sahibi selef âlimlerine göre, mukattaa harfleri, Kur’an’ın özü ve sırrıdır. Bu harflerin anlamları vardır; ama bunları sadece Allah bilebilir796. Müfessir bu görüşte olan âlimlerin ifadelerini, Kur’an’da hurûf-ı mukattaanın geçtiği ilk yer olan Bakara Sûresi’nin birinci ayetini tefsir ederken şöyle aktarmaktadır797:

1. Hz. Ebubekr, Hz. Ali, Şa’bî, Süfyan-ı Sevrî ve bir grup muhaddise göre bunlar, Allah’ın Kur’an’daki sırrıdır. Allah’ın, her bir kitabında böyle bir sırrı vardır. Bunlar, Allah’ın sadece kendisinin bildiği müteşâbih konulardan olduğu için bunlar hakkında birşey söylemek uygun olmaz. Biz bunlara iman eder ve Allah’tan geldikleri gibi okuruz.

2. Hz. Ömer, Hz. Osman, İbn Mesud ve Ebü’l-Leys es-Semerkandî’ye (ö. 373/983) göre hurûf-ı mukattaa, tefsir edilemeyen gizlenmiş buyruklardandır.

3. Ebu Hatim ise “Biz hurûf-ı mukattaayı Kur’an’da yalnızca sûrelerin

791 M. Zeki Duman-Mustafa Altundağ, “Hurûf-ı Mukattaa”, DİA, İstanbul, 1998, XVIII, 401;

Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 134.

792 Aişe Abdurrahman binti Şâti', el-İ’câzü’l-Beyânî li’l-Kur’ân ve Mesâilü İbnü’l-Ezrak, Dâru’l-

Meârif, yrs., trs., s. 146; Subhî Salih, 234.

793 Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 134; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 193.

794 Suyûtî, İtkân, II, 209; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 134; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 193. 795 Zerkeşî, I, 172.

796 Zerkeşî, I, 173-179; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 136; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 194;

Muhittin Akgül, “Mukattaa Harfleri ve Kur’ân İ’câzındaki Yeri”, Sakarya Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, Sayı: XIV, Sakarya, 2006, s. 54.

797 Kurtubî, konuyu numaralandırarak anlatmamıştır. Anlam kargaşasını önlemek için biz

140 başında görebiliyoruz. Bunlarla Allah’ın ne istediğini bilemiyoruz” demiştir.

4. İbnü’l-Enbârî’ye göre de Kur’an’da yer alan bu harflerin anlamlarını, Allah bir deneme ve bir imtihan olmak üzere bütün âlemden gizli tutmuştur. Bunlara iman eden bir kimse sevap kazanır ve mutlu olur. Bunları inkâr eden ve şüphe ile karşılayan kişi de günah işlemiş olur ve haktan uzaklaşır. Çünkü Allah, Kur’an’ı in- dirmiş ve ondan istediği şeylerin bilgisini yalnızca kendisine saklamıştır. Onun için onlara dair soru sorulmaz798.

Kurtubî Bakara Sûresi’nin birinci ayetinde799 ve Al-i İmran Sûresi’nin başında800 bu harflerin, gerçek anlamını yalnızca Allah’ın bildiği müteşâbih konularından olduğunu belirtmiştir.

b. Halefin görüşüne göre de Allah’ın insanlara anlamı olmayan şeyleri indirmesi uygun değildir ve bu harflerin manası bilinebilir. İkinci görüşü benimseyenlerin, bu harflerin delalet ettiği manalar konusunda çok çeşitli düşünceleri bulunmaktadır801. Kurtubî, onların düşüncelerinin “Bizim onlar (hurûf-ı mukattaa) hakkında konuşmamız ve onlarda gizli olan faydaları araştırmamız, onlardan çıkartılabilecek anlamlar üzerinde durmamız gerekmektedir” şeklinde olduğunu belirtmiştir. Müfessir hurûf-ı mukattaanın anlamının bilinebileceğine dair görüşleri, yine Kur’an’da hurûf-ı mukattaanın geçtiği ilk yer olan Bakara sûresinin birinci ayetininin tefsiri esnasında şöyle nakletmektedir802:

1. İbn Abbas ve Hz. Ali’ye göre hurûf-ı mukattaa, Allah’ın ism-i azamıdır; ancak bizler bunun yorumunu bilmiyoruz.

2. Ebû Ali Kutrub (ö. 210/825) ve Ferrâ gibi âlimlere göre bunlar heca harflerine işarettir. Allah meydan okumak için Kur’an’ın bu harflerden oluştuğunu bildirmektedir ve bu harfler, onların konuşmalarının temelini oluşturmaktadır. Böylelikle onların Kur’an’ın benzerini meydana getirmekten aciz oldukları daha açık bir şekilde kesinlik kazanır. Çünkü Kur’an, onların dillerinin (Arapça) dışında

798 Kurtubî, I, 155. 799 Kurtubî, I, 155.

800 Orada mukattaa harflerini, müteşâbihin örnekleri arasında saymıştır. Daha geniş bilgi için bakınız:

Kurtubî, II, 386.

801 Zerkeşî, I, 173-179; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, s. 136-144; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s.

196-200; Akgül, Sayı: XIV, s. 53.

802 Kurtubî, konuyu numaralandırarak anlatmamıştır. Anlam kargaşasını önlemek için biz

141 değildir.

3. Başka bir gruba göre de müşriklerin, Mekke’de iken Kur’an’ı dinlemekten yüz çevirip: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. Okunurken gürültü yapın”803 demeleri üzerine, onlar tarafından garib karşılansın ve kulak kabartsınlar, sonra da Kur’an’ı dinlesinler, böylelikle de onlara karşı kesin bir şekilde delil ortaya konulsun diye bu harfler inmiştir.

4. Bir gruba göre de bu harfler, bir kısmı alınan, geri kalanı da hazfedilen isimlere işaret etmektedir. Elif harfinin Allah’ın, Lam harfinin Cebrail’in, Mim harfinin ise Muhammed’in (s.a.v.) kısaltması olmasına benzemektedir. “Elif Allah adının baş harfi, Lam Latif adının baş harfi, Mim Mecid adının baş harfidir” denilmesi gibi.

5. Başka bir rivayette İbn Abbas’a göre de, “

ﻢﻟا

”, “Ben, Allah’ım bilirim”; “

ﺮﻟا

”, “Ben, Allah’ım görürüm”; “

ﺺﻤﻟا

”, “Ben Allah’ım hakkı batıldan ayıran hükmü veririm” anlamındadır. Buna göre “

ا

” (elif) harfi, “

ﺎﻧ ا

(ene)” kelimesinin; “

ل

” (lam) harfi, “

ﻪﱠﻠﻟا

(Allah)” adının; “

م

” (mim) harfi “

ﻢﻠﻋا

(e’lam)” kelimesinin yerini tutmaktadır. Zeccâc bu görüşü tercih ederek “Ben bu harflerden her birisinin bir manaya geldiği düşüncesindeyim” demiştir. Araplar kelimeleri oluşturan bu harfleri, kelimelerin yerini tutması için şiirde kullanmışlardır. Şairin şu sözünde olduğu gibi:

“Ben ona dur dedim o “

ف ﺎﻗ

/kâf” dedi/

فﺎﻗ ﺖﻟﺎﻘﻓ ﻲﻔﻗ ﺎﻬﻟ ﺖﻠﻘﻓ

” Burada şair: İşte durdum, dediğini kastetmiştir804.

Hadis-i şerifte de şöyle geçmektedir: “Her kim bir müslümanın öldürülmesine yarım kelime ile dahi yardımcı olursa...”805 Şakîk dedi ki: “Yarım kelime ile yardımcı olması, “

ﻞﺘﻗا

(ügtül)” kelimesinin ilk iki hecesi olan (

قا

/üg) kısmını söylemesi demektir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) “

ﺎﺷ

(Şa) olarak kılıç yeter”806

803ِﻪﻴِﻓ اْﻮَﻐْﻟاَو ِنﺁْﺮُﻘْﻟا اَﺬَﻬِﻟ اﻮُﻌَﻤْﺴَﺗ ﺎَﻟ (Fussilet 41/26). 804 Kurtubî, I, 157.

805 Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VIII, 22, h.n.: 15643.

806Ulaşabildiğimiz kaynakların hepsinde

ﺎﻴﻓﺎﺷ

(şâfiyen) yerine

اﺪهﺎﺷ

(şâhiden) geçmektedir. Örneğin

142 demiştir. Bu, şifa veren anlamındaki “

ﺎﻴﻓﺎﺷ

(şâfiyen)” kelimesinin ilk iki harfidir.

6. Zeyd b. Eslem (ö. 136/753), “Bunlar sûrelerin isimleridir” demiştir. 7. Kelbî ise bunların şerefleri ve faziletleri dolayısıyla Allah’ın kendileriyle kasem ettiği yeminler ve Allah’ın isimleri olduğunu söylemiştir. Bazı âlimler ise kasemin “

ْنِإ

(in)

, ْﺪﻗ

(kad)

, ْﺪﻘﻟ

(lekad)

, ﺎَﻣ

(mâ)” gibi harflerle yapıldığı ve burada ise bu harflerden birisinin olmadığı gerekçesiyle bunların yemin olmasının uygun olmayacağını ifade etmişlerdir. Buna da “Burada yemin edilen şeyin, “O’nda hiçbir şüphe yoktur”807 ayeti olduğu şeklinde cevap verilir. Çünkü bir kimse, yemin ederken: “Allah’a yemin ederim bu kitapta hiçbir şüphe yoktur” dese onun bu ifadesi doğru olur ve buradaki “

َﻻ

(lâ)”, yeminin cevabı olur. Eğer, “O dönemdeki insanlar, tasdik eden veya yalanlayan olmak üzere iki sınıftı. Doğrulayan yemine gerek duymaksızın doğrulamakta; yalanlayan ise yeminle birlikte de tasdik etmemektedir. Allah’ın yemin etmesinde hikmet nedir?” diye sorulursa, buna, “Kur’an, Arapça olarak inmiştir. Araplardan birisi sözünü pekiştirmek istediği zaman sözünün doğruluğuna yemin eder. Allah da onlara karşı konulan delile kuvvet kazandırmak istediği için Kur’an’ın kendi katından olduğuna yemin etmektedir” şeklinde cevap verilebilir.

8. Kimisi “

ﻢﻟا

”, “Ben bu Kitabı sana Levh-i Mahfuz’dan indirdim” anlamındadır demiştir.

9. Katâde ise “

ﻢﻟا

”, “Bu Kur’an’ın isimlerinden birisidir” demiştir.

10. Muhammed b. Ali Hakîm et-Tirmizî (ö. 320/932), “Allah bu sûrede bulunan bütün hükümleri ve kıssaları, sûrenin baş taraflarındaki harflere koymuştur. Bunu ise ancak bir peygamber veya bir Allah dostu bilebilir. Daha sonra bunu insanları bilgilendirmek üzere bütün sûrede açıklamaktadır” demiştir.

Kurtubî, konu ile ilgili başka görüşler de ileri sürüldüğünü ama doğrusunu en iyi Allah’ın bileceğini belirterek konuyu noktalamıştır808.

Kurtubî, tefsirinin diğer yerlerinde de mukattaa harflerine burada verdiği

807ﻪﻴِﻓ َﺐْﻳَر َﻻ” (Bakara 2/2). 808 Kurtubî, I, 155-157.

143 yorumların dışında bir anlam vermemiştir ve çoğunlukla buraya (Bakara 2/1) atıf yapmakla yetinmiş, tekrardan kaçınmıştır. Bu harflerin yorumlarıyla ilgili âlimlerin görüşlerine başvurmuş, kendisi bu fikirler arasında tercih yapmayarak, “mukattaa harflerinin, müteşâbih olduğu” sözüne hep sadık kalmış ve te’vilden kaçınmıştır. Bu harfler hakkındaki yorumları aktarmanın yanı sıra onların okunuşlarına ve vakıflarına da değinmiştir.

Örneğin müfessir, Yunus (10/1) Sûresi’nin ilk ayetinde yer alan “

ﺮﻟا

” harfleri hakkında şunları söylemektedir: Nehhâs, ““

ﺮﻟا

”, “

ﻢﺣ

” ve “

ن

” harflerinin, “

ﻦﻤﺣﺮﻟا

” isminin değişik yerlere dağılmış harfleridir” demiştir. İbn Abbas ise “

ﺮﻟا

”ın, “Ben, Allah’ım, görürüm” anlamında olduğunu söylemiştir. Hasan Basrî ve İkrime, “

ﺮﻟا

”in bir yemin; Saîd b. Cübeyr (ö. 95/714), sûrenin adı; Mücahid, sûre başlangıçları; Muhammed b. Yezîd el-Müberred (ö. 286/900) ise, bir uyarı vesilesi olduğunu söylemiştir. “

ﺮﻟا

” imâle yapılmaksızın okunduğu gibi, harf (edat) olan

ﺎﻣ

ve

ya benzemesin diye imâle ile de okunmuştur”809.

Örnekte de görüldüğü gibi müfessirin mukattaa harflerinin anlamıyla Bakara Sûresi 1. ayetin tefsirinde verdiği bilgilere ek bir şey söylememiş ve ilgili görüşleri tercih yapmadan aktarmıştır.

A’raf Sûresi’nin ilk ayetinde geçen mukattaa harflerinde “

ﺺﻤﻟا

”, Bakara Sûresi’ne atfederek810 ve Hud Sûresi’nin ilk ayetinde geçen mukattaa harflerinde “

ﺮﻟا

” ise yerini belirtmeden “Açıklamalar daha önceden geçti” diyerek811 herhangi yeni bir izah yapmadan geçmiş ve tekrardan kaçınmıştır.