• Sonuç bulunamadı

Muhkem ve Müteşâbihe Konu Olan Hususlar

A. MUHKEM-MÜTEŞÂBİH

3. Muhkem ve Müteşâbihe Konu Olan Hususlar

Muhkem ayetlere manasını anlamak için izaha ihtiyaç duymayan, herkesin anlayabildiği helal, haram, namaz, oruç, zekat, hac, peygamber kıssaları gibi konular örnek verilebilir742. Muhkem ayetler, Kur’an’ın temelidir743 ve müteşâbih ayetleri muhkem ayetler ışığında anlamaya çalışmak âlimlerin kabul ettiği temel ilkedir744. Müfessir, Al-i İmran Sûresi 7. ayetinin tefsirini yaparken, “Hiçbir şey O’na denk değildir”745 ayetinin muhkem olduğunu, çünkü onun anlaşılmak için başka ayetlere ihtiyaç duymadığını ifade etmiştir746.

Müfessirimiz “Kim zerre ağırlığınca bir iyilik yapmışsa onun karşılığını görür”747 ayetininin tefsiri esnasında İbn Mesud’un “Kur’an’da en muhkem ayet budur” sözüne “Doğru söylemiştir” yorumunu yaparak söz konusu ayeti muhkem olarak kabul ettiğini göstermiştir748.

Âlimler, müteşâbihleri, mutlak ve izafî olmak üzere ikiye ayırmışlardır749: Mutlak müteşâbih, gerçek anlamını yalnızca Allah’ın bildiği mukattaa harfleri, Allah’ın sıfatları (el, yüz, göz, istiva gibi), sur, ruh, Ye’cûc-Me’cûc gibi konulardır. Başka delillerle desteklense de bunların anlamları kesin olarak bilinemez750. İzafî müteşâbih, kastedilen anlamın anlaşılmasında bir delile veya harici bir açıklamaya ihtiyaç duyulan müteşâbihlerdir. Bunlara, müşkil, mücmel, mutlak ayetleri; garîb lafızları; Kur’an’daki kozmik konuları örnek olarak verebiliriz751. Bu tür

741 Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 176-177.

742 Çetin, Kur’an İlimleri ve Kur’an-ı Kerim Tarihi, s. 257. 743 Al-i İmran 3/7.

744 Demirci, Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine, s. 39; Albayrak, Tefsir Usûlü, s. 166. 745ٌﺪَﺣَأ اًﻮُﻔُآ ُﻪَﻟ ْﻦُﻜَﻳ ْﻢَﻟَو” (İhlas 112/4).

746 Kurtubî, II, 387.

747ُﻩَﺮَﻳ اًﺮْﻴَﺧ ٍةﱠرَذ َلﺎَﻘْﺜِﻣ ْﻞَﻤْﻌَﻳ ْﻦَﻤَﻓ” (Zilzâl 99/7). 748 Kurtubî, X, 386.

749 Demirci, Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine, s. 67-112; Özel, s. 143; Eren-Erbaş, Kur’ân İlimleri

ve Tefsir Istılahları, s. 227.

750 Demirci, Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine, s. 68; Paçacı, s. 89-90.

134 müteşâbihler hakkında, belli bir ilmî olgunluğa ve yorum gücüne sahip olan müfessirler, karinelere dayanarak Kur’an’ın özüne uygun yorumlar yapabilirler752.

Müfessir, Al-i İmran Sûresi 7. ayetinin tefsiri esnasında, kıyamet saatini, Ye’cûc ve Me’cûc çıkışını, Deccâl ve Hz. İsa’yı, mukattaa harflerini müteşâbihe örnek olarak vermiştir753. Kurtubî, Nehhâs’tan “Şüphesiz Allah bütün günahları bağışlar”754 ayetinin ise müteşâbih ayetlerden olduğunu, çünkü anlaşılabilmesi için onun “Şüphesiz Ben tevbe edenleri bağışlarım”755, “Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz”756 ayetlerine ihtiyaç duyduğunu bizlere aktarmıştır757.

Tefsirin geneline baktığımızda Kurtubî’nin, izafî müteşâbihin örneklerinden olan müşkil, mücmel, mutlak ayetleri ve garîb lafızları758 bir delil veya harici açıklamayla izah ettiğini görüyoruz. Hurûf-ı mukattaa759, dabbetü’l-arz760, kıyamet761, istiva ve arş762, Allah’ın sıfatları (el763, yüz764) gibi mutlak müteşâbihlerin geçtiği ayetlerin ilgili bölümlerine baktığımızda ise müfessirimizin, okuyucuyu haberdar etmek ve bilgilendirmek amacıyla, sadece konuyla ilgili görüşleri aktardığını; fakat kendisinin herhangi bir görüş beyan etmeğini görüyoruz. Bu da onun, Al-i İmran Sûresi 7. ayetinin tefsiri esnasında tercih ettiği, “Allah’ın ilmini yalnızca kendine sakladığı ve kendileriyle amel edilmeyen şeylerin müteşâbih olduğu”765 görüşüne tefsiri boyunca sadık kaldığını göstermektedir. Ayrıca müfessir,

752 Demirci, Kur’an’ın Müteşabihleri Üzerine, s. 86; Demirci, Tefsir Usûlü ve Tarihi, s. 183; Özel,

s. 143. 753 Kurtubî, II, 386. 754ﺎًﻌﻴِﻤَﺟ َبﻮُﻧﱡﺬﻟا ُﺮِﻔْﻐَﻳ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ” (Zümer 39/53). 755َبﺎَﺗ ْﻦَﻤِﻟ ٌرﺎﱠﻔَﻐَﻟ ﻲ ”ﱢﻧِإَو (Tâhâ 20/82). 756ِﻪِﺑ َكَﺮْﺸُﻳ ْنَأ ُﺮِﻔْﻐَﻳ ﺎَﻟ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ” (Nisa 4/48). 757 Kurtubî, II, 387.

758 Tezimizin diğer bölümlerinde ayrıntılı işlendiği için burada izafî müteşâbihlere örnek

vermeyeceğiz.

759 “Elif, Lâm, Mîm/ﻢـﻟا” (Bakara 2/1).

760 “Onlara söylenen azabın başlarına geleceği zaman, yerden kendilerine, insanların ayetlerimize

kesin olarak inanmadıklarını söyleyen bir dabbe çıkarırız/ َﻦِﻣ ًﺔﱠﺑاَد ْﻢُﻬَﻟ ﺎَﻨْﺟَﺮْﺧَأ ْﻢِﻬْﻴَﻠَﻋ ُلْﻮَﻘْﻟا َﻊَﻗَو اَذِإَو ُﻬُﻤﱢﻠَﻜُﺗ ِضْرَﺄْﻟا

َنﻮُﻨِﻗﻮُﻳ ﺎَﻟ ﺎَﻨِﺗﺎَﻳﺂِﺑ اﻮُﻧﺎَآ َسﺎﱠﻨﻟا ﱠنَأ ْﻢ ” (Neml 27/82).

761 “Kuşkusuz kıyametin bilgisi yalnız Allah katındadır…/…ِﺔَﻋﺎﱠﺴﻟا ُﻢْﻠِﻋ ُﻩَﺪْﻨِﻋ َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ” (Lokman 31/34). 762 “Sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı evrede yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır…/… ُﻢُﻜﱠﺑَر ﱠنِإ

ِشْﺮَﻌْﻟا ﻰَﻠَﻋ ىَﻮَﺘْﺳا ﱠﻢُﺛ ٍمﺎﱠﻳَأ ِﺔﱠﺘِﺳ ﻲِﻓ َضْرَﺄْﻟاَو ِتاَﻮَﻤﱠﺴﻟا َﻖَﻠَﺧ يِﺬﱠﻟا ُﻪﱠﻠﻟا” (A’raf 7/54).

763 “Yahudiler: “Allah, eli bağlı cimridir” dediler…/…ٌﺔَﻟﻮُﻠْﻐَﻣ ِﻪﱠﻠﻟا ُﺪَﻳ ُدﻮُﻬَﻴْﻟا ِﺖَﻟﺎَﻗَو” (Maide 5/64). 764 “Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye yönünüzü çevirirseniz Allah o yöndedir. Allah her şeyi

kuşatmıştır ve her şeyi bilmektedir/ﻢﻴِﻠَﻋ ٌﻊِﺳاَو َﻪﱠﻠﻟا ﱠنِإ ِﻪﱠﻠﻟا ُﻪْﺟَو ﱠﻢَﺜَﻓ اﻮﱡﻟَﻮُﺗ ﺎَﻤَﻨْﻳَﺄَﻓ ُبِﺮْﻐَﻤْﻟاَو ُقِﺮْﺸَﻤْﻟا ِﻪﱠﻠِﻟَو” (Bakara 2/115).

135 müteşâbih ayetlerin geçtiği yerlerde “Bu, müteşâbihtir” gibi lafızlar kullanmadan mevzu hakkındaki nakilleri vermektedir.

“Allah: “Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni ne alıkoydu? Büyüklük mü tasladın, yoksa yüksek tabakadan mı oldun?!” dedi”766 ayetinin tefsirinde Kurtubî, mutlak müteşâbihlerden olan Allah’ın eli ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Allah her şeyin yaratıcısı olmakla birlikte Adem’i yüceltmek üzere onu yaratmayı bizzat kendi zatına izafe etmektedir. Bu durum, ruh767, beyt768, Allah’ın dişi devesi (nâka)769 ve mescitleri770 kendi zatına izafe etmesi gibidir. İnsanlara karşılıklı ilişkilerinde bildikleri, alışkın oldukları bir üslup ile hitap etmektedir. Yaratılmışlardan başkan olan kişi, büyüklüğünü ortaya koymak ve ikramda bulunmak üzere herhangi bir işi doğrudan kendi elleriyle yapar, işte burada da “el/

ﺪَﻳ

”in zikredilmesi bu anlamdadır. Mücahid, “Burada el, ilişki anlamındadır. Bu da bizzat benim yarattığıma... demektir. “Rabbinin yüzü (zatı) kalıcıdır”771 ayeti de buna benzemektedir ki “Rabbin kalıcıdır” anlamındadır. Allah’ın yaratmasında “el/

ﺪَﻳ

”deki benzetme, bu yaratmanın nimet, güç ve kudret manasına olmadığı, aksine bunların Allah’ın zatî sıfatlarından iki sıfat olduğu da söylenmiştir. Bir başka görüşe göre ise “el/

ﺪَﻳ

” ile kudret kastetmiştir. Örneğin, “bu işe benim elim yetmez”, “ağır yükü kaldırmaya benim iki elim yoktur” denilir. Buna da yaratmanın ancak kudret ile gerçekleştiğine dair icmanın varlığına delil teşkil etmektedir”772. Müfessirimiz, konuyu bir beyitle devam ettirmekte, fakat Allah’ın eliyle ilgili kendisi bir şey söylememekte ve görüşlerden herhangi birisini tercih etmemektedir.

766َﻦﻴِﻟﺎَﻌْﻟا َﻦِﻣ َﺖْﻨُآ ْمَأ َتْﺮَﺒْﻜَﺘْﺳَأ ﱠيَﺪَﻴِﺑ ُﺖْﻘَﻠَﺧ ﺎَﻤِﻟ َﺪُﺠْﺴَﺗ ْنَأ َﻚَﻌَﻨَﻣ ﺎَﻣ ُﺲﻴِﻠْﺑِإ ﺎَﻳ َلﺎَﻗ” (Sad 38/75).

767 “Sana ruhun ne olduğunu soruyorlar. De ki: “Ruhu tam anlamıyla bilmek, Rabbime aittir. Bu

hususta size pek az bilgi verilmiştir”/ ﺎﱠﻟِإ ِﻢْﻠِﻌْﻟا َﻦِﻣ ْﻢُﺘﻴِﺗوُأ ﺎَﻣَو ﻲﱢﺑَر ِﺮْﻣَأ ْﻦِﻣ ُحوﱡﺮﻟا ِﻞُﻗ ِحوﱡﺮﻟا ِﻦَﻋ َﻚَﻧﻮُﻟَﺄْﺴَﻳَو

ﺎًﻠﻴِﻠَﻗ” (İsra 17/85).

768 “Ey Rabbimiz, ben soyumdan bir kısmını, senin kutsal Evinin yanında tarıma elverişsiz bir vadide

yerleştirdim…/…ِمﱠﺮَﺤُﻤْﻟا َﻚِﺘْﻴَﺑ َﺪْﻨِﻋ ٍعْرَز يِذ ِﺮْﻴَﻏ ٍداَﻮِﺑ ﻲِﺘﱠﻳﱢرُذ ْﻦِﻣ ُﺖْﻨَﻜْﺳَأ ﻲﱢﻧِإ” (İbrahim 14/37).

769 “Allah’ın elçisi onlara: “Allah’ın devesini bırakın, onun su içmesine engel olmaktan sakının”

demişti/ﺎَهﺎَﻴْﻘُﺳَو ِﻪﱠﻠﻟا َﺔَﻗﺎَﻧ ِﻪﱠﻠﻟا ُلﻮُﺳَر ْﻢُﻬَﻟ َلﺎَﻘَﻓ” (Şems 91/13).

770 “Allah’a ibadet edilen mabetlerde O’nun isminin anılmasına engel olan ve oraların harap

olmasına çalışanlardan daha zalim kim olabilir?/ ُﻪُﻤْﺳا ﺎَﻬﻴِﻓ َﺮَآْﺬُﻳ ْنَأ ِﻪﱠﻠﻟا َﺪِﺟﺎَﺴَﻣ َﻊَﻨَﻣ ْﻦﱠﻤِﻣ ُﻢَﻠْﻇَأ ْﻦَﻣَو ﺎَﻬِﺑاَﺮَﺧ ﻲِﻓ ﻰَﻌَﺳَو” (Bakara 2/114).

771َﻚﱢﺑَر ُﻪْﺟَو ﻰَﻘْﺒَﻳَو” (Rahman 55/27). 772 Kurtubî, VIII, 193-194.

136