• Sonuç bulunamadı

İŞLENİŞİ AÇISINDAN KIRAATLER

Tefsir, hadis, kıraat, fıkıh gibi İslâmî ilimlerde kendini yetiştiren Kurtubî’ye kaynaklarda “Şemsüddin, müfessir, ilimde derya”492 gibi sıfatlar verilmiştir. Müfessir, tefsirinde kıraatleri işleyiş tarzıyla da bu alanda çok iyi yetişmiş493 olduğunu bizlere göstermiştir. Ayetlerdeki okuyuş farklılıklarını nakletmekle kalmamış gerektiğinde bu kıraatlerin anlama etkisini, gramatik tahlilini yapmıştır.

1. Anlama Etkisi Açısından İncelediği Kıraatler

Kurtubî, zaman zaman kıraatlerin mana açısından yol açtığı farklılıklara işaret etmiştir. Şu ayetlerde bunun örneklerini görebiliriz:

“Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın. Bu hem daha

489 Kurtubî, II, 62.

490 َﺔَﻤْﻜِﺤْﻟاَو َبﺎَﺘِﻜْﻟا ُﻢُﻬُﻤﱢﻠَﻌُﻳَو ْﻢِﻬﻴﱢآَﺰُﻳَو ِﻪِﺗﺎَﻳﺁ ْﻢِﻬْﻴَﻠَﻋ ﻮُﻠْﺘَﻳ ْﻢِﻬِﺴُﻔْﻧَأ ْﻦِﻣ ﺎًﻟﻮُﺳَر ْﻢِﻬﻴِﻓ َﺚَﻌَﺑ ْذِإ َﻦﻴِﻨِﻣْﺆُﻤْﻟا ﻰَﻠَﻋ ُﻪﱠﻠﻟا ﱠﻦَﻣ ْﺪَﻘَﻟ

ٍﻦﻴِﺒُﻣ ٍلﺎَﻠَﺿ ﻲِﻔَﻟ ُﻞْﺒَﻗ ْﻦِﻣ اﻮُﻧﺎَآ ْنِإَو” (Al-i İmran 3/164).

491 Kurtubî, II, 609.

492 ez-Zehebî, Şemsüddin Muhammed b. Ahmed b. Osman, Târîhu’l-İslâm ve Vefeyâtü’l-Meşâhîri

ve’l-A’lâm, (Thk. Ömer Abdüsselâm Tedmürî), Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, Beyrut, 1407/1987, L (sene

671-680), 74-75; es-Safedî, Selâhaddîn Halil b. Aybeg, el-Vâfî bi’l-Vefeyât, (Thk. Muhammed b. İbrâhîm b. Ömer, Muhammed b. el-Hüseyn b. Muhammed), Dâru’n-Neşr Franz Steiner, Wiesbaden, 1381/1962, II, 122; İbn Ferhûn, II, 308; es-Suyûtî, Celâleddîn Abdurrahmân, Tabakâtü’l-

Müfessirîn, Kitâbfurûşî, Leiden, 1839, s. 29; ed-Dâvudî, Şemsüddin Muhammed b. Ali b. Ahmed, Tabakâtü’l-Müfessirîn, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrût, trs., II, 70; Bağdatlı İsmail Paşa, II, 129;

Ziriklî, V, 322; Kehhâle, VIII, 239.

91 iyidir ve hem de sonuç itibariyle daha güzeldir”494 ayetindeki “terazi/

سﺎَﻄْﺴِﻘﻟا

” kelimesinin “kaf” harfini İbn Kesir, Ebû Amr, Nâfi’, İbn Âmir ve Ebubekr b. Ayyaş’ın (ö. 193/809) rivayetine göre Asım, “adalet” anlamında ötreli olarak okumuştur. Hamza, Kisaî ve Hafs b. Süleyman’dan (ö. 180/796) gelen başka bir rivayete göre de Asım “kaf” harfini “terazi” anlamında esreli olarak okumuştur495.

“Kuşkusuz sadaka veren erkeklerle kadınların ve Allah’a güzelce ödünç verenlerin yaptıkları kat kat ödenir. Onlar için büyük bir ödül vardır”496 ayetindeki “sadaka veren erkeklerle kadınlar/

ِتﺎَﻗﱢﺪﱠﺼُﻤْﻟاَو َﻦﻴِﻗﱢﺪﱠﺼُﻤْﻟا ﱠنِإ

” kelimelerindeki “sad” harfini, İbn Kesir, Asım’dan rivayetle Ebubekr “doğrulayan” manasında şeddesiz olarak okumuşlar; diğerleri ise “sadaka veren erkeklerle kadınlar” anlamında ve “te” harfini “sad” harfine idğam ederek şeddeli olarak okumuşlardır497.

2. Gramer Açısından İncelediği Kıraatler

Müfessir, gerektiğinde okuyuş farklılıklarını dilcilerin görüşleri ışığında nahiv ve sarf açısından izah etmiş ve onları delillendirmiştir498. Örneğin:

“Yakup: “Daha önce kardeşi (Yusuf) hakkında size güvendiğim gibi mi onun hakkında size güveneyim? dedi. En iyi koruyucu Allah’tır. O merhametlilerin en merhametlisidir” dedi”499 ayetindeki “En iyi koruyucu Allah’tır/

ﺎًﻈِﻓﺎَﺣ ٌﺮْﻴَﺧ ُﻪﱠﻠﻟﺎَﻓ

” bölümünündeki “

ﺎًﻈِﻓﺎَﺣ

” kelimesini Medineliler, Ebû Amr ve Asım temyiz olarak kabul ederek fethalı okumuşlardır. Diğer Kûfeliler ise hal olarak okumuşlardır. Zeccâc bunun temyiz olduğunu söylemiştir500.

“Yeryüzünde, birbirine yakın kara parçaları, üzüm bağları, ekinler, bir kökten tek ve çok sürgülü hurma ağaçları vardır. Bütün bunlar aynı su ile sulanır. Böyle iken, onlardan bir kısmını tad bakımından diğerlerinden üstün kılarız.

494ﺎًﻠﻳِوْﺄَﺗ ُﻦَﺴْﺣَأَو ٌﺮْﻴَﺧ َﻚِﻟَذ ِﻢﻴِﻘَﺘْﺴُﻤْﻟا ِسﺎَﻄْﺴِﻘْﻟﺎِﺑ اﻮُﻧِزَو ْﻢُﺘْﻠِآ اَذِإ َﻞْﻴَﻜْﻟا اﻮُﻓْوَأَو” (İsra 17/35). 495 Kurtubî, V, 591.

496ٌﻢﻳِﺮَآ ٌﺮْﺟَأ ْﻢُﻬَﻟَو ْﻢُﻬَﻟ ُﻒَﻋﺎَﻀُﻳ ﺎًﻨَﺴَﺣ ﺎًﺿْﺮَﻗ َﻪﱠﻠﻟا اﻮُﺿَﺮْﻗَأَو ِتﺎَﻗﱢﺪﱠﺼُﻤْﻟاَو َﻦﻴِﻗﱢﺪﱠﺼُﻤْﻟا ﱠنِإ” (Hadid 57/18). 497 Kurtubî, IX, 209.

498 Kurtubî, III, 700; VI, 99.

499َﻦﻴِﻤِﺣاﱠﺮﻟا ُﻢَﺣْرَأ َﻮُهَو ﺎًﻈِﻓﺎَﺣ ٌﺮْﻴَﺧ ُﻪﱠﻠﻟﺎَﻓ ُﻞْﺒَﻗ ْﻦِﻣ ِﻪﻴِﺧَأ ﻰَﻠَﻋ ْﻢُﻜُﺘْﻨِﻣَأ ﺎَﻤَآ ﺎﱠﻟِإ ِﻪْﻴَﻠَﻋ ْﻢُﻜُﻨَﻣﺁ ْﻞَه َلﺎَﻗ (Yusuf 12/64). 500 Kurtubî, V, 202.

92 Kuşkusuz bunda, düşünüp anlayan bir toplum için kesinlikle ibretler vardır”501 ayetindeki “sulanır/

ﻰَﻘْﺴُﻳ

” kelimesini, Asım ve İbn Âmir “bütün bunlar aynı su ile sulanır” anlamında “ya” harfi ile okumuşlardır. Diğerleri ise “bağlar” kelimesi dola- yısıyla “te” ile okumuşlardır. Ebû Hatim ve Ebû Ubeyde de bu okuyuşu tercih etmiştir. Ebû Amr da, “onlardan bir kısmını tad bakımından diğerlerinden üstün kılarız/

ِﻞُآُﺄْﻟا ﻲِﻓ ٍﺾْﻌَﺑ ﻰَﻠَﻋ ﺎَﻬَﻀْﻌَﺑ ُﻞﱢﻀَﻔُﻧَو

” bölümü sebebiyle “te” ile okumanın daha uygun olduğunu söylemiştir. Çünkü “onlardan bir kısmı/

ﺎَﻬَﻀْﻌَﺑ

” sözcüğünde müzekker değil müennes zamir kullanılmıştır502.

3. Mushaf Farklılıkları Açısından İncelediği Kıraatler

a. Hz. Osman Zamanında Çoğaltılan Mushaflardaki Farklılıklar

Hz. Osman zamanında çoğaltılıp farklı merkezlere gönderilen mushafların arasında bazı kelimelerde farklılıklar mevcuttur. Buna, söz konusu mushaflarda nokta, hareke vb. unsurların bulunmaması, Hz. Peygamber’den gelen sahih kıraatle- rin tamamının bu mushaflara yansıtılmak istenmesi gibi gerekçeler sunulmuştur503.

Kurtubî de, Hz. Osman zamanında çoğaltılan mushaflardaki farklılıklara zaman zaman değinmiştir.

Örneğin Mekke ve Medine mushaflarında ““Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, kesinlikle orada bundan daha iyisini bulurum!””504 ayetindeki “bundan/

ﺎَﻬْﻨِﻣ

” sözcüğü, tesniye olarak “

ﺎَﻤﻬْﻨِﻣ

” şeklindedir. Basra ve Kûfe mushaflarında ise tekil olarak “

ﺎَﻬْﻨِﻣ

” şeklindedir. Kurtubî, siyak-sibak uygunluğuyla daha önceki ayetlerde geçen “iki bahçe”ye işaret etmesi yönünden kelimenin tesniye olarak “

ﺎَﻤﻬْﻨِﻣ

” gelmesinin daha uygun olduğunu söylemiştir505.

“Göklerin ve yerin gaybı yalnız Allah’a aittir. Bütün işler O’na döndürülür. Öyleyse O’na kulluk et ve O’na güven. Rabbin, yaptıklarınızdan asla habersiz

501 ٍﺪِﺣاَو ٍءﺎَﻤِﺑ ﻰَﻘْﺴُﻳ ٍناَﻮْﻨِﺻ ُﺮْﻴَﻏَو ٌناَﻮْﻨِﺻ ٌﻞﻴِﺨَﻧَو ٌعْرَزَو ٍبﺎَﻨْﻋَأ ْﻦِﻣ ٌتﺎﱠﻨَﺟَو ٌتاَرِوﺎَﺠَﺘُﻣ ٌﻊَﻄِﻗ ِضْرَﺄْﻟا ﻲِﻓَو

َنﻮُﻠِﻘْﻌَﻳ ٍمْﻮَﻘِﻟ ٍتﺎَﻳﺂَﻟ َﻚِﻟَذ ﻲِﻓ ﱠنِإ ِﻞُآُﺄْﻟا ﻲِﻓ ٍﺾْﻌَﺑ ﻰَﻠَﻋ ﺎَﻬَﻀْﻌَﺑ ُﻞﱢﻀَﻔُﻧَو” (Ra’d 13/4).

502 Kurtubî, V, 255.

503 Mehmet Emin Maşalı, “Mushaf”, DİA, İstanbul, 2006, XXXI, 243.

504ﺎًﺒَﻠَﻘْﻨُﻣ ﺎَﻬْﻨِﻣ اًﺮْﻴَﺧ ﱠنَﺪِﺟَﺄَﻟ ﻲﱢﺑَر ﻰَﻟِإ ُتْدِدُر ْﻦِﺌَﻟَو ًﺔَﻤِﺋﺎَﻗ َﺔَﻋﺎﱠﺴﻟا ﱡﻦُﻇَأ ﺎَﻣَو (Kehf 18/36). 505 Kurtubî, V, 724.

93 değildir”506 ayetindeki “yaptıklarınızdan/

َنﻮُﻠَﻤْﻌَﺗ

” kelimesini, Medine ve Şam halkı, Hafs, muhatab sigasında “te” harfi ile, diğerleri ise gâib sigasında “ye” harfi ile okumuşlardır507.

b. Sahabenin Şahsi Mushaflarındaki Farklılıklar

Kur’an metninin Hz. Peygamber zamanında iki kapak arasına alınmamış olmasına rağmen Abdullah b. Mesud ve Übeyy b. Ka’b gibi sahabilerin özel mushaflar oluşturmaya başladığı bilinmektedir. Kur’an’ın Hz. Osman dönemindeki çoğaltılma faaliyeti öncesinde bu derlemelerden Übeyy b. Ka’b mushafı Şam; İbn Mesud mushafı Kufe; Mikdâd b. Esved (ö. 33/653) mushafı Dımaşk; Ebû Musa el- Eş’arî (ö. 42/662-663) mushafı ise Basra bölgesinde yaygınlık kazanmıştır. Çoğaltılan nüshaların dönemin İslam merkezlerine gönderilmiş ve onlara uymayan özel koleksiyonların imha edilmesi istenmiştir. İmha edilen özel koleksiyonlarla birlikte bazılarının daha sonraki dönemlere intikal ettiği, hatta bir kısmının günümüze kadar geldiği de iddia edilmiştir. Bu özel koleksiyonların bazılarıyla Hz. Osman mushafları arasında farklılıkların bulunduğu belirtilmiştir508. Kurtubî de Hz. Osman mushafından farklı olan şahsî mushaflara, Übeyy b. Ka’b’ın mushafında Fil ve Kureyş Sûrelerinin tek sûre olarak geçmesi509, İbn Mesud’un mushafında da Felak ve Nas Sûrelerinin olmaması510 gibi örnekleri vermiştir. Müfessir, sûreler bazında olduğu gibi lafızlar boyutunda olan farklılıklara da misaller getirmiştir. Örneğin:

Kurtubî, “Doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine gitmeye mecbur etti ve “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim” dedi”511 ayetinin, Übeyy b. Ka’b’ın Mushafı’nda, “

ضﺎﺨﻤﻟا ﺎهءﺎﺟأ ﺎﻤﻠﻓ

” şeklinde olduğunu belirtmiştir512. 506َنﻮُﻠَﻤْﻌَﺗ ﺎﱠﻤَﻋ ٍﻞِﻓﺎَﻐِﺑ َﻚﱡﺑَر ﺎَﻣَو ِﻪْﻴَﻠَﻋ ْﻞﱠآَﻮَﺗَو ُﻩْﺪُﺒْﻋﺎَﻓ ُﻪﱡﻠُآ ُﺮْﻣَﺄْﻟا ُﻊَﺟْﺮُﻳ ِﻪْﻴَﻟِإَو ِضْرَﺄْﻟاَو ِتاَﻮَﻤﱠﺴﻟا ُﺐْﻴَﻏ ِﻪﱠﻠِﻟَو (Hud 11/123). 507 Kurtubî, V, 107. 508 Maşalı, XXXI, 244. 509 Kurtubî, X, 429. 510 Kurtubî, X, 472. 511ﺎًّﻴِﺴْﻨَﻣ ﺎًﻴْﺴَﻧ ُﺖْﻨُآَو اَﺬَه َﻞْﺒَﻗ ﱡﺖِﻣ ﻲِﻨَﺘْﻴَﻟ ﺎَﻳ ْﺖَﻟﺎَﻗ ِﺔَﻠْﺨﱠﻨﻟا ِعْﺬِﺟ ﻰَﻟِإ ُضﺎَﺨَﻤْﻟا ﺎَهَءﺎَﺟَﺄَﻓ” (Meryem 19/23). 512 Kurtubî, VI, 85.

94 Müfessirin bildirdiğine göre Hz. Âişe (ö. 58/678), “Onları kendilerine boyun eğdirdik ki bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler”513 ayetindeki “

ْﻢُﻬُﺑﻮُآَر ﺎَﻬْﻨِﻤَﻓ

” bölümünü “

ﻢﻬﺘﺑﻮآر ﺎﻬﻨﻤﻓ

” şeklinde okumuştur ve mushafında da böyledir514.

“Musa “Ben bu işi daha ne yaptığımı bilmezken yaptım” dedi””515 ayetinin, Abdullah b. Mesud’un Mushafı’nda, “

ﻦﻴﻠهﺎﺠﻟا ﻦﻣ

” şeklinde olduğunu müfessir bizlere aktarmıştır516.

Müfessir, tefsirinde kıraat-ı seb’ayı benimsemiş fakat anlam zenginliğini sağlamak için sahabe kıraatlerinden de örnekler vermiştir. Fakat sahabelere ait mushaflardaki farklılıklara değinirken herhangi bir değerlendirme yapmaktan uzak durmuş, bir bilgi sadedinde sunmakla yetinmiştir. Zaten Kurtubî mukaddimede, sadece yedi kıraatten birisiyle namaz kılınabileceğini; sahabeden ve tâbiînden gelen rivayetlerin ise, bireysel okuyuşlar olduğunu, onlarla amel edilemeyeceğini belirtmişti517.

III. MEKKÎ-MEDENÎ