• Sonuç bulunamadı

San Remo Konferansı’nda Kürdistan Sorunu

İtalya’nın San Remo kentinde 18 Nisan 1920’de düzenlenen konferansta Ortadoğu petrolleri ve sınır problemlerinin yanı sıra Kürtlerin ve Ermenilerin geleceği ile ilgili planlamalar da tartışılmıştı. Kürdistan ve Ermenistan sınır planlaması için 19 Nisan’da yapılan oturumda; Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelere özerklik hakkının tanınması, Ermenistan’ın bağımsızlığının sağlanması ve Ermenistan sınırlarının Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis’i kapsayacak şekilde ABD Başkanı Wilson’un hakemliğiyle belirlenmesi

konusu ele alınmıştı.461 Fransız temsilciler İngiltere’nin “İngiliz Mandası Altında Kürdistan” planına karşı çıkarak, planın “Müttefik Avrupalı Güçlerin Mandası Altında Özerk Kürdistan” şeklinde yeniden düzenlenmesini talep etmişlerdi.462

San Remo’da görüşmelere katılan müttefik devletler, Osmanlı Devleti’nin şark vilayetlerini kapsayacak özerk Kürdistan kurulması planını tartışmaya açmış olmalarına karşın, sorunun geleceğine yönelik ciddi bir çözüm üretemiyorlardı. İngilizler farklı aşiret liderleriyle görüşmeler yaparak Şerif Paşa’nın da bu konudaki düşüncelerini almışlar fakat, Kürtlerin tamamını temsil edebilecek liderin yokluğunu öne sürerek Kürdistan sorununun çözümünü belirsiz bir geleceğe ertelemişlerdi. Konferansta Fransa adına söz alan Lloyd George, gerek Fransa’nın gerekse İngiltere’nin, Türkiye’nin doğusundaki Kürt devleti planlamalarına yönelik risk alamayacağını belirtiyordu. San Remo Konferansı’nda Kürdistan’ın kurulması halinde sonuçlarının ne olacağı ve bölgede nasıl bir denge oluşturacağı kestirilemiyordu.463 Kürt liderler, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis’in Ermenistan’a bırakılmasının prensipte kabul edildiği bilsini alınca hayal kırıklığına uğrasalar da, Londra’nın tutumunun değişebileceği umuduyla İngiliz temsilciler ile iletişim sürecini devam ettirme eğiliminde olmuşlardı.

İngiliz ve Fransız yetkililer Kürt coğrafyasının bölünmesine yönelik planlamaları hayata geçirirken, Şerif Paşa İstanbul’daki İngiliz temsilciliğini uyararak, “Fransız hâkimiyetinde Kuzey Kürdistan” ve “İngiliz hâkimiyetinde Güney Kürdistan” tasarısının bölgedeki huzur ortamının önündeki en büyük engel olacağını ısrarla tekrar ediyordu. 1918’de İngilizlerin planlamalarında Kuzey ve Güney Kürdistan’ın sınırları Cizre’nin doğu ve batı istikametine ilerleyen sınır hattı olarak belirlenmişti. 1920 yılına ise İngilizler tek bir Kürt devletinden ziyade kontrol altında tutulabilecek “Kürt Devletleri Planı”na yönelmişlerdi. Şerif Paşa bu plana itiraz ederek yerel Kürt temsilciler liderliğinde, daraltılmış bölgelerle sınırlanmış Kürt yönetimlerinin birleştirilerek büyük Kürdistan’ın kurulması gerektiğini savunuyordu. Seyyid Abdülkadir gibi Şerif Paşa da bu planın gerçekleştirilememesi durumunda Kuzey

461Salahi, R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, ATAM Yayınları, Ankara: 2010, s. 99.

462TNA. AİR. 23/4115-A, Extrach from Exterbal İntelligence Report, s. 1. 463Öke, Belgelerle Türk İngiliz İlişkilerinde Musul ve Kürdistan Sorunu, s. 74.

Kürt coğrafyasının İngiltere yerine Türkiye egemenliğinde kalmasının daha mantıklı bir fikir olacağını savunmaya başlamıştı.464

Şerif Paşa San Remo’daki görüşme sonuçlarını İstanbul’da bulunan Seyyid Abdülkadir’e bildirerek, Fransa’nın talepleri doğrultusunda Güney ve Batı Kürdistan’ın Fransa ve İngiltere denetiminde olmak üzere iki parçaya ayrılacağını ve bu duruma önlem alınması gerektiği uyarısını yapmıştı. Bunun üzerine Seyyid Abdülkadir, San Remo’da ortaya çıkan sonuç ile ilgili rahatsızlığını bildirmek ve Kürtlerin haklarını garanti altına almak için İstanbul İngiliz Yüksek Komiserliği’nden randevu aldı. 21 Şubat 1920’de yapılan görüşmede, Kürtlerin taleplerinin İngiliz Yüksek Kurulu tarafından onaylanması isteği tartışıldı. Seyyid Abdülkadir, İngiliz Komiserliği Genel Sekreteri A. Ryan’a Kürtlerin İngiliz denetimine hali hazırda sıcak baktıklarını, 1920 ilkbaharında bağımsızlık için İngiltere’nin de desteğiyle harekete geçmenin zorunluluğunu ifade etti. Çünkü İstanbul hükümetinden bağımsız olarak Anadolu’da yürütülen Milli Mücadeleye halkın katılımının artmaya başlaması ve Ankara hükümetinin faaliyetlerinin engellenememesi Kürt bağımsızlığı açısından büyük bir risk oluşturuyordu. Seyyid Abdülkadir her ne kadar İngilizlere güvendiğini ifade etse de, Kürdistan’ın kurulması hususunda İngilizleri ikna edemeyince, Fransızlarla temasa geçecek ve Fransızların işgal mıntıkasının da dahil olacağı Kuzey Kürdistan’ın kurulmasını talep edecekti.465

Kürtlerin 1917’den beri genel talebi sadece İngiliz korumasında olacak Kürt devletinin kurulmasıydı. Ne varki Kürdistan’ın kurulmasına yönelik kararlı bir siyaset izlemeyen İngiliz yönetimi, sınırları 1920’de belirlenmiş Kürdistan’ın küçük devletçiklere bölünerek yönetilmesi yönünde çalışma yürütüyordu. Durumun farkında olan Seyyid Abdülkadir böyle bir planlamanın uygulamaya geçirilmesi halinde Kürtlerin Türk egemenliğine daha sıcak bakacakları konusunda Ryan’ı açıkça tehdit edecek pozisyona gelmişti. O, İngilizlerin Kürt coğrafyasında Ermenistan kurmayı hedeflediklerine ikna olmaya başlamış ve Kürtlerin İngilizlere tekrar güvenebilmesi için Kürdistan-Ermenistan sınır probleminin bir an önce çözüme kavuşturulmasını talep etmişti.466

464TNA. FO. 371/115496, No: E 1776/11-44, Memorandum, British High Commision Constantinople, s. 212. 3-234 465TNA. FO. 371/115496, No: E 1776/11-44, s. 212.

Bolşevik devriminin ortaya çıkardığı özgürlük havası İngiltere açısından önemli bir sorundu. Seyyid Abdülkadir tampon görevi yapacak Kürdistan’ı, Rusya ve Türkiye’ye karşı Kürtler ile İngilizlerin çıkarlarının kesiştiği ortak nokta olarak belirterek bu fırsattan faydalanma gayretindeydi. Ryan, Robeck’e gönderdiği telgrafta Seyyid Abdülkadir’in görüşünü olumlu karşıladığını belirterek İngiltere’nin Kürtlere yardım etmesi halinde Kürt liderlerin, her ne olursa olsun İngiltere’nin tüm isteklerini yerine getirmeye hazır olduğunu bildiriyordu. Ancak Bağdat yönetiminin Seyyid Abdülkadir hakkındaki genel kanaati ise milli anlamda Türk karşıtı olmasına karşın dini değerlere fazlasıyla önem vermesi, hilafete gönülden bağlı olduğuna dair kuşku bırakmadığı yönündeydi.467 Zaman içerisinde Bağdat yönetiminin Seyyid Abdülkadir hakkındaki bu düşüncelerini Ryan’da benimseyecek ve Seyyid Abdülkadir’i güvenilmemesi gereken kişiler arasında değerlendirecekti. Ancak onun Kürtler üzerindeki etkisi dikkate alındığında diğer Kürt ileri gelenlerine oranla daha tercih edilebilir niteliklere sahip olması468 İngilizler ve Seyyid Abdülkadir arasındaki iletişim sürecinin kesintiye uğramamasında etkili olacaktı.

San Remo görüşmelerinden sonra Kürt ileri gelenleri, geleceği Avrupa devletleri tarafından güvence altına alınamamış ve sınırları belirlenemeyen özerk Kürt devleti fikrine olumsuz bakmaya başlamışlardı. İngilizlerin gelecek vaat etmeyen planlamaları karşısında çaresiz kalan Seyyid Abdülkadir Türk egemenliğini, parçalanmış Kürt devletçiklerine tercih edeceğini katıldığı tüm toplantılarda dillendirmeye başlamıştı. Şerif Paşa’nın Paris’te hüsranla sonuçlanan görüşmeleri de, Seyyid Abdülkadir’in düşüncelerinin yeniden şekillenmesinde hissedilir derecede etkili olmaktaydı. Bedirhanlar ise daha farklı bir düşünceyle Türklere güven duymadıklarını ve bölünmüş olsa da Kürdistan’ı kabul edeceklerini belirterek İngilizler ile temasın devamlılığını savunacaktı.469 Mustafa Kemal 22 Mayıs 1920’de San Remo’da Türkiye’nin paylaşıldığını ve kararların kesinlikle kabul edilmeyeceğini beyan ederek İngiltere ve Damat Ferit’e sert bir dille eleştirmişti.470 San Remo’da kurulması tartışılan Ermenistan ve Kürdistan sınırlarının çakışması, Kürtlerin İngiltere’den umdukları ilgiyi görmeleri ve Mustafa Kemal’in San Remo kararlarına karşı sert eleştirileri Kürt liderler ve Ankara’nın zorunlu olarak ortak noktada buluşmalarını sağlayacaktı.

467TNA. FO. 371/115496, No: E 1776/11-44, s. 213.3-235 468TNA. FO. 371/115496, No: E 1776/11-44, s. 214.3-236 469TNA. FO. 371/115496, No: E 1776/11-44, s. 214.3-236