• Sonuç bulunamadı

Kürt- Ermeni Mutabakatına Tepkiler

2.2. Paris Barış Konferansı’nda Kürdistan Sorunu

2.2.2. Kürt- Ermeni Mutabakatına Tepkiler

Paris’te imzalanan Kürt-Ermeni uzlaşmasına tepki olarak Anadolu’da Kürt Sorunu445

Çözüm Komitesi oluşturuldu. Kürdistan Teali Cemiyeti üyeleriyle temas kuran komitenin çalışmaları neticesinde, Şerif Paşa’nın Ermenilerle yaptığı ittifak, Kürt ileri gelenleri tarafından protesto edildi. Bu durum Kürt milliyetçiliğini benimseyen Kürtlerle, ümmetçiliği benimseyenler arasında derin bir siyasi çatlağın oluşmasına neden oldu.

Şerif Paşa ise mutabakat metnini imzalamasının gerekçelerini, 8 Mart 1920 tarihli Le

Matin gazetesine verdiği demeçle açıklama gayretindeydi. Demecinde, mütareke

sonrasında Ermeni kuruluşlarının ve bazı müttefiklerin Kürdistan’ı gözlerine kestirerek paylaşmak istediklerini belirtiyordu. O, bu paylaşım planı karşısında Kürtlerin bağımsızlık hakkını savunmak amacıyla harekete geçerek, Kürtleri temsil sorumluluğunu üstlenmişti. Avrupa’nın Kürtlere yönelik bilgi eksikliği, Ermeni taleplerinin ön plana çıkmasında ve Kürdistan’ın uydurma bir coğrafi terim olduğu izleniminin oluşmasında etkili olmuştu. Kürtlerin Avrupa’da kamuoyu oluşturamamış olması Şerif Paşa’nın bireysel girişimini tetiklemişti. Şerif Paşa anlaşmayı imzalaması nedeniyle yapılan eleştirilerin yersiz olduğunu savunuyordu. O, Avrupa tarafından desteklenen Ermenilerin mutabakata imza atarak, Kürtlerin meşru hakkını resmen tanıdıkları gerçeğinin, kendisini eleştirmeye odaklanmış çevreler tarafından gözden kaçırıldığını iddia ediyordu.446

Şerif Paşa’nın kendini ifade etme çabası Kürt toplumu üzerinde pek etkili olmamıştı. Siirtli Kürtlerden Vehbi Bey 10 Mart 1920 tarihli Yenigün gazetesinde çıkan yazısında, ismi

444Mehmet Köçer, “Hoybun Cemiyeti ve Doğu Anadolu’daki Faaliyetleri”, Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Dergisi, C.I, S. 2, Elazığ, 2003, s. 81; Kürt ve Ermenilerin ittifak çabaları ile ilgili ayrıntılı bilgi için, bkz. (Zekeriya Yıldız, Kürt Gerçeği Olaylar Oyunlar Çözümler, Yeni Asya Yayınları, İstanbul: 1992; Yusuf Sarınay, “Hoybun Cemiyeti ve Türkiye’ye Karşı Faaliyetleri”, ATAM Dergisi, s. 40, 1998. s. 207-244).

445 Günümüzde sıklıkla kullanılan ve “Kürt Sorunu” olarak adlandırılan statü sorununun terminolojik kaynağı bu komitedir. Bu kavramdan önce “Kürdistan Sorunu” kavramı daha fazla kullanılmış olup, muhtemelen devletleşme isteğinin kavramsal kökenini erezyona uğratmabilmek amacıyla bilinçli olarak kavramlar üzerinden hareket edilmiştir. Kürtler hakkında yapılan çalışmaların büyük çoğunluğunda, “Kürt Sorunu” kavramının kullanılmasından terör örgütleri sorumlu tutulmaktadır. Ancak bu kavram ilk olarak devlet tarafından kullanıldığı unutulmamalıdır.

“Beau Cherif” olarak anılan Şerif Paşa’yı “Herif’i Naşerif”447 başlıklı yazısıyla eleştirdi. Yine Ocak 1920 günü İfham gazetesinde çıkan karikatür de, Şerif Paşa’nın bir Kürt tarafından tekmelenmek suretiyle kovalandığı resmediliyordu.448 Şerif Paşa’nın Ermenilerle anlaşmaya varmış olmasının doğu vilayetlerinde protesto edilmesini sağlamak amacıyla TBMM tarafından Erzurum, Van, Bitlis ve Diyarbakır vilayetlerine telgraf gönderildi.449 İmzalanan metni protesto amacıyla, Siirt’ten gönderilen ve Vatan Gazetesi tarafından 6 Ocak 1920 tarihinde yayınlanan metinde, Siirt halkının Kürdistan Teali Cemiyeti yöneticilerinin ve mutabakatı imzalayan Şerif Paşa’nın cezalandırılması isteniyordu.450 Siirtten gönderilen başka bir telgrafta ise, Siirt Belediye Başkanı Hamit, Belediye Meclisi üyeleri Hamza ve Ömer Niyazi Beyler ve Siirt Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı Müftü Halil Hulki Efendi’nin isimleri bulunyordu ve Şerfi Paşa’nın ülke bütünlüğünü bozucu bir faaliyetin başını çekmesi eleştiriliyordu.451

Kürtler ve Ermeniler arasında mutabakatın sağlanması konusunda İngilizlerin tepkisi genel olarak olumlu olmakla birlikte, dönemsel şartlar bakımından en ciddi tespit İstanbul İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından yapılmıştı. Kürt ve Ermeni temsilcilerin anlaşmaya varmış olması, Londra nezdinde kabul görmesine rağmen, yapılan anlaşmanın pratikte hiçbir işe yaramayacağı düşünülmekteydi. Şerif Paşa hakkında yapılan değerlendirmede ise, uzun süre Avrupa’da bulunması ve ülkesindeki Kürtlerin durumudan habersiz olup, Kürt milletinin sözcülüğüne soyunmasının mantıksızlığı vurgulanıyordu. Komiserlik, Şerif Paşa’nın görüşlerinin, Kürtlerin duygularını, yansıtabilecek nitelikte olmamasını da açık bir dille eleştiriyordu.452

Ayrıca 18 Ocak 1919’da Paris Konferansına, Arnold Toynbee’nin, Şerif Paşa hakkında yapmış olduğu değerlendirmede de, Şerif Paşa’nın halkın beklenti ve kaygılarını iyi okuyamadığı açıkça ifade ediliyordu:

447“Beau Cherif, Fransızca da yakışıklı şerif demektir. Okunuşu, “Bo Şerif” şeklinde olduğu için Nizamettin Nazif tarafından “boş herif” olarak türetilmiştir. “Herif i Naşerif” ise şerefsiz herif anlamına gelmektedir (Kurubaş, Başlangıçtan 1960’a Değin Kürt Sorunu’nun Uluslararası Boyutu, s. 42).

448Şimşir, Kürtçülük, s. 308.

449BOA. DH. ŞFR. 107/104, 20 Şubat 1920, Ek. 1-2.

450Siirt’ten gönderilen telgrafta gönderenin ismi bulunmamaktadır (Vatan Gazetesi, 6 Ocak 1920; Bayrak, Kürtler ve Ulusal-Demokratik Mücadeleleri Üstüne, s. 98).

451Selçuk Ural, “Şerif-Bogos Nubar Paşa Anlaşması ve Ortaya Çıkan Tepkiler”, Eraren, Sayı 14-15, Yaz-Sonbahar 2004.

Şerif Paşa nüfuzlu bir aile olan Baban Aşireti’nden geliyor. Babası Hariciye Nazırı Şura-yı Devlet Reisi Kürt Said Paşa’dır. Kendisi İstanbullu olup İttihat Terakki ile zıt kutuplarda hareket ediyordu. O, Kuzey Kürdistan Kürtlerini temsil ettiğini iddia ediyor, ancak kuzeydeki Kürtlerin ondan bir talebi yok gibi gözüküyor…

İngiliz Amiral De Robeck ise Bağdat’a gönderdiği telgrafta, 15 Mart 1920’de sağlanan mutabakatın, Babanzade ailesinden Mustafa Paşa ve Naim Bey tarafından da memnuniyetle karşılandığını belirtiyordu. Babanzadelerin bu mutabakata bakışı, De Robeck tarafından daha fazla önemseniyordu. Çünkü Babanzade ailesi Kürtler içerisinde en eğitimli ailelerden birisi olarak değerlendirildiği gibi453 görüşleri de İngilizler temsilci açısından önem arz ediyordu. İngilizlerin bu aşireti önemsemesinin altında yatan bir diğer gerçek, 1916 yılında Osmanlı Devletinde’ki Kürt Aşiretler hakkında Mark Sykes tarafından hazırlanan makalede, 23 önemli aşiretin Babanzadelerin denetiminde olduğu uyarısıydı.454

Kürt-Ermeni uzlaşmasını imzalayan Şerif Paşa, 23 Mart 1920’de Londra’da lobi faaliyetlerine devam ediyor, Türkiye, İran ve Irak’taki şartların Kürtlerin aleyhine olmasına rağmen Süleymaniye merkezli Kürdistan kurulması ısrarından geri adım atmıyordu. O, bağımsızlık için öncelikle Kürtleri ağa tahakkümünden kurtarmak gerektiğini ve İngiltere’nin ekonomik desteği olmaksızın, Kürdistan’ın ayakta duramayacağını tekrar gündeme getirerek ekonomik destek455talebinde yineliyordu.

Şerif Paşa konferanstan Kürtler lehine olumlu bir sonuç alma çabasındayken, Kürt ve Ermeni temsilciler arasında uzlaşmanın sağlanmış olması Kürt coğrafyasının İngilizler ve Fransızlar arasında paylaşılacağı söylentilerinin artmasına neden oldu. Kürt-Ermeni uzlaşmasına tepki gösteren Emin Ali Bedirhan da, bu projenin pratikte uygulanmasının mümkün olamayacağını savunan bir mektup kaleme alarak Paris Barış Konferansı heyetine gönderdi. Metin, Şerif Paşa’nın konferans heyetine sunduğu ilk bildiriyle benzerlik gösteriyordu. Özellikle Van ve Bitlis’te, Kürt-Ermeni nüfus oranlarının karşılaştırılması

453TNA. FO. 371/5068, No: E-2786, Esastern, Public Opinion İn Turkey İn Regard To Kurdish- Armenian Agreement, 15 March 1920. s. 51; Babanzadeler Osmanlı Devleti’nde son derece önem verilen bir aile olup Bağdat ve İstanbul’da gerek yönetim alanında gerekse ilmi alanda önemli isimler yetiştirmiş bir ailedir Babanzade Zihni Paşa, İsmail Hakkı Bey, Şükrü Baban bu ailenin önde gelen birkaç ismidir (Cevdet İnançalp, Müderris Ahmed Naim, Ülkü Matbaası, İstanbul: 1935, s. 4-5).

454Sykes, “The Kurdish Tribes Of The Ottoman Empires”, s. 451-486.

455TNA. FO. 371/5068, No: E-2523, I.O.R., From Secretary of State to Civil Commisioner Bagdad, 23 March 1920, s.

yapılırken, Ermeni nüfus oranının Kürt nüfusu oranından düşüklüğü ön planda değerlendirilmişti. Emin Ali Bedirhan, Kürtler ve Ermeniler arasındaki uzlaşmanın, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyayı terk etmelerine neden olabileceği endişesine kapılmıştı. Ona göre belirtilen coğrafyada, Ermenistan’ın kurulabilirliği hayal ürünü bir yaklaşım üzerine kurgulanmıştı. Emin Ali Bedirhan kuzeyde Aras Nehri’nden başlamak üzere; Beyazıd, Van, Hakkari, Revandüz, Musul, Kerkük, Hanikin, Erzurum, Erzincan, Bitlis, Harput, Diyarbakır, Mardin, Siverek, Urfa, Sincar, Res-ul Ayn, Urfa ve İskenderun’u kapsayacak Kürdistan’ın kurulması konusunda ısrarlı yaklaşımını sürdürüyordu.456

Tasarlanan haritada, Kürdistan sınırları: Rakka’nın kuzeyinden bir yay çizerek ve Fırat Nehri doğal sınır çizgisi kabul edilmek üzere, İskenderun ve Osmaniye arasından Akdeniz’e açılıyordu. Harita üzerinde, Suriye’de Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgeler Fırat Nehri’nin doğusundaki demografik veriler doğrultusunda tasarlanmışken, Türkiye idari sınırlarında Fırat Nehri’nin batısına düşen ve İskenderun’a kadar uzanan sınırlar demografik veriler dikkate alınmaksızın oluşturulmuştu. Bu zorlama sınır planlaması, kurulması planlanan Kürdistan’ın dış dünyaya açılabileceği tek kapının Akdeniz olması zorunluluğundan ileri geliyordu.

Suriye’de Cezire bölgesi Kürt nüfusun en yoğun yaşadığı yerler, 281 km uzunluğunda 57 km genişliğinde bir koridoru kapsamaktaydı. Bu koridor büyük oranda Mardin ve Şırnak illerinin güneyine denk gelmekteydi.457

Paris’te imzalanan metin, Kürt ve Ermeni toplumu üzerindeki tesiri bakımından değerlendirilince, temsilcilerin arzu etttikleri sonucu ortaya çıkarmamıştı. Uzlaşma metninin pratikte uygulamaya geçirilememesinin en önemli nedeni, İstanbul İngiliz Yüksek Komiserliği’nin belirttiği üzere; dönemin şartları gereği Ermeni ve Kürt toplumlarının beklentilerinden uzak ve hayal ürünü bir yaklaşım üzerine kurgulanmış olmasıydı. Bu metnin, İngiltere’nin Ortadoğu politikası açısından en önemli kazanımı ise, Lozan’da Kürtler Türkiye yönetimini istiyor tezinin zayıflatılmasına resmi bir kanıt oluşturacak olmasıydı.

456TNA. FO. 371/5068 No: E-4396, Future Kurdistan Transmits Copy of Memorandum From the Central Club Of Kurdistan, From Emin Ali Bedirhani Constantinople, 18.03.1920, s. 208-217;2-3-172Emin Ali Bedirhan’ın Paris’e gönderdiği Kürt sınır planlamalarına ilişkin harita için, bkz. (Ek-8).

457Mustafa Nazdar, edt., Gerard Chalıand, A People Without A Country: The Kurds and Kurdistan, Zed Books, London: 1993, s. 195.