• Sonuç bulunamadı

İngiltere’nin İktisadi Hedefleri

Osmanlı Devleti idari sınırlarında petrolün geleceğine yönelik atılan ilk önemli adım, 1889-1898 yıllarında çıkarılan irade ile Musul petrollerini işletme hakkının Hazine-i Hassa’ya devredilmesiydi. Sultan II. Abdülhamid’in Musul Vilayeti’ndeki petrolün geleceği ile alakalı bu stratejisi, yabancı devletlerin petrole olan ilgisini fark ederek, petrol sahasının geleceğini güvenceye alma isteğinden kaynaklanıyordu. Bu yasal düzenlemeyle herhangi bir savaş durumunda kişisel mülk dokunulmazlığının sağlayacağı avantajın yanı sıra, gelecekte herhangi bir devlet veya şirket petrolü işletme hakkını elde etmek isterse pazarlığın padişahın denetiminde yapılması hedeflenmekteydi. Ayrıca, yapımı Almanlar tarafından üstlenilen Anadolu Demiryolu Hattı’nın Basra Körfezine kadar uzatılması durumunda, şirketle yapılacak imtiyaz sözleşmesi de güvence altına alınabilecekti. Gerek Osmanlı Devleti’nin gerekse Almanların siyasi faaliyetlerini zayıflatma amacında olan İngiltere, 23 Ocak 1899 yılında Hindistan genel valisi Lord Curzon’un girişimiyle, Kuveyt şeyhi ile bir antlaşma imzalayarak, Kuveyt’i, Ortadoğu’daki önemli bir üs bölgesi yapmayı başardı.96

I. Dünya Savaşı öncesinde petrol sahasının geleceği ile ilgili durum belirsizliğini koruyordu. Önem arz eden petrol sahasının bir kısmı İran’dayken, diğer kısmı ise Osmanlı hâkimiyetindeki Musul ve Kerkükte bulunuyordu. İran ve Irak petrol sahasının geleceği, bu alanın yer aldığı coğrafyanın siyasi durumuyla yakından alakalıydı. Petrol sahasının geçmişte işletmeye açılamaması büyük oranda olumsuz siyasi şartlardan kaynaklanmıştı. İstanbul, Musul ve Bağdat eyaletlerinde bulunan petrol sahalarını işletme imtiyazı için

95 Musul sorunu bağlamında siyasi faaliyetlere değinilmekle birlikte, İngiltere’nin Ortaoğu’daki iktisadi hedefleri, Hikmet Uluğbay ve Mim Kemal Öke tarafından yapılan çalışmalarda ayrıntılı olarak ele alınmıştır (Hikmet Uluğbay, İmparatorluktan Cumhuriyete Petropolitik, Ankara: 2003; Mim Kemal Öke, Musul Meselesi Kronolojisi 1918-1926, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul: 1987); Belirtilen çalışmalarda, Musul ve Kerkük’te kullanılabilir enerji kaynakları üzerinden sürdürülen tartışmalara odaklanılmış, zirai üretim ve diğer ticari faaliyetler farklı bir çalışmanın konusu olabileceği göz önünde bulundurularak değerlendirilmemiştir.

96 Uluğbay, İmparatorluktan Cumhuriyete Petropolitik, s. 57; Ortadoğu’da İngiliz-Alman nüfuz mücadelesinde Almanya’nın Kürtlere yönelik faaliyetlerinde ayrıntılı bilgi için bkz. (Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar Balkanlar, Kafkasya ve Orta-Doğu, İletişim Yayınları, İstanbul: 2015).

uluslararası şirketlerin hararetli pazarlıklarına sahne oluyordu. Özellikle İngilizler ve Almanlar her ne kadar işletme ruhsatını kendileri için alamasalar da rakiplerinin imtiyaz sahibi olmasını engellemeyi başarmışlardı.97

1901 yılında İran petrollerinin işletme hakkını garantiye alan İngiliz petrol şirketi D’arcy, Musul ve Bağdat vilayetlerindeki petrolü çıkartma ve işletme hakkını elde etmek için Osmanlı Devleti’yle görüşmelere başladı.98 Anadolu Demiryolu Şirketi Başkanı Dr. Gwinner ile Osmanlı Maliye Nezareti arasında 1904’te yapılan anlaşma gereğince, Bağdat ve Musul vilayetlerindeki petrol rezervlerini incelemek için bir araştırma komisyonu oluşturuldu. Araştırma sonucunun olumlu olması durumunda petrolü işlemek amacıyla bir şirket kurulması kararlaştırıldı. Yapılan araştırmalar sonucunda olumlu raporlar elde edildi. 1906’da Osmanlı Maliye Nezareti petrol arama işletme imtiyazı için Almanları davet ettiyse de bu teklif şartların uygun olmadığı gerekçesiyle Almanlar tarafından kabul edilmedi. 1909 Haziran’ında Bab-ı Ali petrol imtiyazını D’arcy gurubuna vermek için hazır görünüyordu; ancak sözleşmeden kaynaklı sorunlar nedeniyle, Almanlarla yaşanan anlaşmazlık D’arcy ile de yaşanınca anlaşma sağlanamadı. 1911’e gelindiğinde, Amerika petrolü işletme hakkı için imtiyaz talebinde bulunsa da, bu talep Osmanlı Meclisi Mebusan’ı tarafından dikkate alınmadı. 1912’den itibaren görüşmelere, Deutsche Bank, Türk Milli Bankası ve Asya Petrol Şirketi’nin99katılımıyla oluşturulan Türk Petrol Şirketi ve D’arcy ile devam edildi.100

I. Dünya Savaşı başladığında İngiliz hükümeti, Irak petrollerinin işletilmesi için Almanya ile yeni bir düzenleme yapmak amacıyla bir araya geldi. Düzenleme, Bağdat demiryolunun Basra Körfezi’ne kadar genişlemesi ve Dicle Nehri üzerindeki taşımacılık faaliyetlerinin garanti altına alınmasını haklarınıda kapsıyordu. Almanya’nın bu girişimine karşılık, İngiliz Dışişleri Bakanlığı, İngiliz-İran Petrol Şirketi başkanı Mr. Greenway’e bir mektup kaleme alarak, D’arcy Şirketi’nin Almanya ile hisse birleşimini kabul etmesini istedi. 19 Mart 1914’te İngiliz ve Alman hükümetleri aracılığıyla, Türkiye Ulusal Bankası, Anglo

97TNA. FO. 608/97, Memorandum On The Oil Fields, Of Persia And Mezopotamia, February 1919, s. 217; ayrıntılı bilgi için bkz. (Öke, Musul Meselesi Kronolojisi 1918-1926, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul: 1987).

98 TNA. FO. 608/97, Şubat 1919, s. 219; 1901’de İran’daki petrol haklarını Anglo-Persian Oil Company Şirketi ile garantiye alan İngilizler, 1913 yılında İstanbul’da imzalanan Türk-İran Sınır Protokolü’nün II. Bölümünün 7. Maddesi ile B-bölümü sonuç ve değerlendirme kısmında, İngiliz Petrol Şirketinin 1901’de İran’da elde ettiği imtiyazları Osmanlı Devleti’ne de onaylatmışlardı (TNA. CO. 730/28, No: E-10331, Protokol Respecting The Turco-Persian Frontier Signet At Constantinople, 4-17 November 1913, s. 121-125).

99Asya Petrol Şirketi, Shell Transport Şirketi’nin bir pazar şirketidir (TNA. FO. 608/97, February 1919, s. 219). 17-355. 100TNA. FO. 608/97, February 1919, s. 219.- 17-355

Saxon Petrol Şirketi101, Deutsche Bank ve D’arcy Şirketi arasında yapılan anlaşmayla Türk Petrol Şirketi’nin hisseleri aşağıdaki yüzdelik dilime göre paylaşıldı.

%50 D’arcy Gurubu

%25 Anglo – Saxon Petrol Şirketi %25 Deutsche Bank102

Şirket, anlaşmanın imzalanmasından kısa süre sonra Musul ve Bağdat vilayetlerindeki petrol imtiyaz hakkının işlerlik kazanması için Osmanlı Devleti’ne başvuru yaptı. 30 Haziran 1914’te Osmanlı Devleti tarafından, İngiliz ve Alman büyükelçilerine şartları sonradan kesinleştirilmek suretiyle petrol sahalarının işletilme hakkının Türk Petrol Şirketi bünyesinde bulunan şirketlere kiralanmasına karar verildiği yönünde açıklama yapıldı. I. Dünya Savaşı’nın başlamış olması yapılan anlaşmanın rafa kaldırılmasına sebep oldu. İngiliz Dışişleri Bakanlığı 23 Kasım 1915’te İngiliz-İran Petrol Şirketi’ne yazdığı mektupta, D’arcy Şirketi’nin yaptığı anlaşmanın artık yasal bir geçerliliğinin olmadığını belirterek, ilerleyen yıllarda petrol bölgelerinin geleceğinin planlanması konusu gündeme geldiğinde İngiliz çıkarlarının şiddetle korunması tavsiye ediliyordu.103 Osmanlı sadrazamının İngiliz ve Alman Büyükelçilerine Petrol işletme hakkını Türk Petrol Şirketine bırakmayı kabul ettikleri yönündeki 30 Haziran 1914 tarihli sözlü açıklaması dışında, imtiyaz hakkını ispatlayan resmi bir belge bulunmuyordu. Sadrazamın açıklamasının yasal dayanak gösterilerek petrol alanlarının işletmeye açılması ise mümkün değildi.104 Bu nedenle 1915’de petrol sahasını incelemek için Sir Maurice Bunsen başkanlığında bir komisyon kuruldu. Komisyonun 30 Haziran 1915 tarihli raporunda, İngiltere’nin Musul’da bütün ekonomik imtiyazlara sahip olmasının, devletin vazgeçilemez hedefi olması gerektiği şiddetle vurgulanarak şirketin kararlılıkla yoluna devam edeceği belirtildi105 Aynı yıllarada Irak petrollerini işletmek isteyen bir İngiliz şirketi “Lynch

101Royal Dutch Şirketi, Shell Şirketi’nin paravan şirketidir (TNA. FO. 608/97).17-356. 102TNA. FO. 608/97, February 1919, s. 220.17-357

103TNA. FO. 608/97, s. 221. 104TNA. FO. 608/97, s. 222.

Company”, Musul’da birtakım girişimlerde bulunma çabasına karşın106 olumlu bir netice elde edemeyecekti.

İran hükümeti tarafından 1901'de İngiliz-İran Petrol Şirketi’ne 60 yıllığına verilen ruhsat İran’daki tüm petrol alanlarında petrolün aranması, işlemesi ve pazarlanması haklarını kapsıyordu. Şirketin ruhsatı 1914'te İran’ın onayı ile İngilizler lehine yenilenince, İngilizler hisselerin yarıdan fazlasına sahip olmuşlardı. Bu derecede önemli bir avantajı elde etmiş olan İngilizler, İran’ın kuzeyindeki eyaletlerden, Kuzey Azerbaycan, Gilan, Mazanderan, Astarbad ve Horasan’da yaşanan siyasi istikrarsızlıkların etkisiyle petrol arama ve işletme hakkını kullanamamışlardı. İngiltere’nin planına göre, jeolojik açıdan homojen olan İran ve Irak petrol sahası bir bütün olarak açılıp işletilmeli ve İran’da elde edilen imtiyazlar Irak’ta da elde edilene dek, kararlı bir mücadele sürdürülmeliydi.

İngiltere I. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle oluşan siyasi durumu göz önünde bulundurup, ekonomik çıkarlarının olduğu işgal bölgelerinde başarılı olabilmek amacıyla aşağıda belirtilen hususlar doğrultusunda bir yol haritası belirlemişti. Belirlenen hedefler İngiltere’nin vazgeçilmez hedefleri olup, ilerleyen yıllarda Kürt-İngiliz ilişkileri de bu çerçevede şekillenecekti.

İngiltere’nin sözleşme ile güvenceye aldığı petrol sahasında siyasal istikrarsızlıklar, İran’la imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesini güçleştiriyordu. Olumsuzlukların üstesinden gelinmeden petrolü işletme hakkının elde edilmesi pek mümkün gözükmüyordu. Bu nedenle siyasi anlamda aşiretlerin de kazanılması gerekiyordu. Ayrıca Tahran yönetiminin siyasi zayıflığından dolayı İngiliz-İran petrol şirketinin çalışma yapabilmesi büyük ölçüde yerel aşiretlerle kurulacak iyi ilişkilere bağlıydı. İngilizlerin Bahtiyari’de bulunan aşiret liderlerinin itibarını koruma gayretleri bu ihtiyaçtan ileri geliyordu. Fakat Puşti-Kuh Valisi ve Kürt aşiretlerin İngilizlere karşı düşmanlıkları petrol işletme imtiyazının kullanılmasına ciddi engel teşkil ediyordu.107 Aynı şekilde Irak’ta da petrol sahasının işletilmesi siyasi istikrara bağlıydı. Fakat İngiltere’nin büyük oranda petrol rezervi beklediği bu bölgede

106Mark Sykes, Dar-ul İslam, A record of a Journey throug ten of the Asiatic Provincs of Turkey, London:1904, s. 25. 107TNA. FO. 608/97, February 1919, s. 217.

yönetimsel sorunlar vardı. Sahanın Irak bölümündeki petrol, İngiliz yönetimine bağlı bir hükümetin kurulmasıyla işletmeye açılabilirdi.108

Belirtilen nedenlerle, siyasal istikrarı sağlayacak hükümetlerin kurulması ve petrol alanlarının güvenliğinin yasal olarak teminat altına alınması hedeflenmekteydi. İngiltere’nin ilk aşamada Kürtlere yönelik izleyeceği siyasetin ana hatlarında Kürtlerin talepleri dikkate alınırken, ilerleyen safhalarda Kürtlerin ortak bir hedef doğrultusunda birleşememiş olması İngiltere’nin Kürt siyasetini istediği çerçevede şekillendirmesine olanak tanıyacaktı.

İngiltere’nin Ortadoğu’daki faaliyetleri doğrultusunda yapılan çalışmalarda, kullanılabilir enerji kaynaklarının elde edilebilmesi hedefi büyük ölçüde değerlendirilmişti. Ancak İngiltere’nin gözden kaçırılan önemli bir hedefi daha bulunmaktadır. İngiltere’nin Ortadoğu’daki zirai üretimi ve ticari faaliyetleri denetleme çabaları da, enerji kaynaklarının elde etme hedefi kadar önemlidir. Bu alanda yapılan akemik çalışmaların oldukça sınırlı kalmasında petrole odaklı yaklaşım fazlasıyla etkilidir.109