• Sonuç bulunamadı

C. Metnin Neþri Hakkýnda

II. SÛFÎLER

338. Mes’ele: Tekkelerde münzevî olup "ehl-i tevekkülüz" diyenlerin þer'an halleri makbûl müdür?

Elcevap: Deðildir. (B. 314 b)

339. Mes’ele: Zeyd ref'-i savtla kàimen ve kàiden zikrullah etmek þer'an câiz olur mu?

Elcevap: Edeb ve vakàr ve ta'zîm üzerine edicek olur. (B. 322 b)

340. Mes’ele: Birkaç sûfîler zikr edip yolda giderlerken rast geldikleri tabl ü zurnayý paraladýklarý için halk üþüp "urun kýzýl baþlarý, biz kâfir ol-duðumuzdan bunlara ne" deseler, anlara þer'an ne lâzým olur?

Elcevap: Ta'zîr-i þedîd lâzýmdýr. (A. 253 a)

341. Mes’ele: Bir cemâ'at halka olup ku'ûden zikrullah ederlerken ga-lebe ile ayak üzerine kalkýp, raks ü devran etmeyip, aralarýna em-red dahi karmayýp, ellerin birbirlerinin boyunlarýna yahud ku-þaklarýna berkitip ayaklarýn hareket ettirmeyip zikrullah eylese-ler câiz olur mu?

Elcevap: Otururken etmek efdaldir. (B. 322 b)

342. Mes’ele: Evkàt-i hamseye müdâvemet ve envâ'-i nevâfile müvâzý-bet edip, sûfiyyeden olan ba'zý kimseler, zikrullah ederlerken zevk þevk gelip kýyâmen ve ku'ûden ayaklarý hareket etmeyip,

amma belleri ve baþlarý hareket eylese, bu makùle zikrullah eden kimselere þer'an ne lâzým olur?

Elcevap: Eðer belleri tahrik etmeyip baþlarýn tahrik ile iktifâ ey-leseler, dahi evlâ idi. Edeb-i zikr-i þerîfe evfak idi. Amma muhâfaza edip edicek be'is yoktur, sâbit kadem olucak. (B. 322 b)

343. Mes’ele: Zâkirîn tevhîd ederlerken baþlarýn sað yanýndan sol ya-nýna tahrîk etmekle fâsýk olurlar mý?

Elcevap: Olmazlar, amma niyetleri emr-i tevhîdi tahkîk ve takrîr etmek olup, baþlarýný sað cânibe tahrik ettiklerinde kalbinden mâsivâyý tarh ve sol cânibe tahrik ettiklerinde tevhîd-i Hakk'ý idhâl kasd etmek gerektir. Rüsûh-i tevhidde dahl-i 'uzmâ vardýr.

Bu niyet olmayýcak laðv ve abes olur, þer'an mekrûh ve haram-dýr. (B. 322 b)

344. Mes’ele: Zeyd kàimen zikrullah ederken baþ ve belin ve ayaðýn tahrik edicek, Amr, Zeyd'e "bu hareketi ibâdet deyu edersin"

yâhud "fi'l-i abestir" dedikte, Zeyd "ibâdet deyu etmeziz, amma bu hareket mu'tâddýr, zikre lâzým bir haldir, þevk gelir ederiz" de-se, Amr "hele bu vaz'ý etmek haramdýr" dede-se, Amr'ýn sözü mak-bûl olur mu?

Elcevap: Olur, bel ayak hareketi zikre nice lâzým olur. Raks ve devrân eden süfehâ dahi ol mertebeye bu mertebeden varmýþlar-dýr. Mehmâ emken sekînet üzerine ve vakar ve mürâ'ât etmek gerektir. (B. 322 b)

345. Mes’ele: Tevhîd-i Bârî ederken vecd-i hâl galebesinden bî-ihtiyâr kalkýp döne döne zikr etmek þer'an câiz olur mu?

Elcevap: Dönüp yýkýlmayan bî-ihtiyâr olmak yoktur. (A. 274 a)

Bu sûrette: Tâife-i mutasavvifenin fî-zamâninâ eylediði hareket ve devranlarýna dahl olundukta "ehline mubahtýr, ihtiyârýmýz yoktur, ýztýrârîdir ederiz" deyu iddiâ ederler, hareket-i ýztýrâriyye ki ehlinden sâdýr olucak ibâhatine hükm olunur mu, anýn alâme-ti nedir [beyan buyurula] ta ki sâlih tâlihden mümtâz ola.

Elcevap: Cezbe-i ilâhiyye ile âlem-i tekliften münselih olanlarýn âlem-i þehâdete müte'allik umûra aslâ þu'urlarý kalmaz, nefs-i ze-kiyyeleri, âlem-i rûhânîde olan þu'ûn mutâla'asýnda müstaðrak olup, tedbîr-i bedene müþtegil olmaz, hatta ba'zý a'zâ kanatýlsa

duymaz, onlardan hareket ve ýztýrâb vâki' oluncak harekât-i mür-te'iþ gibi gayri muntazam vâki' olur. Bu halle muttasýf olanlarýn harekâtý hurmet ve kerâhet ile vasf olunmaz, mukàbelesinde ne ikàb vardýr ne sevâb. Amma ol tâifeden sâdýr olan harekât-i mevzû'a ve evzâ'-i masnû'a, ehl-i salâhtan sâdýr olmak mümkün deðildir. Ýhtiyâriyyedir, "ýztýrâriyye" demek ma'siyet-i âhardýr. Bu makùle iþinde gücünde gezip, tegannî ile usulle ettikleri evzâ'-i masnû'a "ihtiyârî deðildir" demek mü'minden sâdýr olur ma'nâ deðildir. (A. 274 b)

346. Mes’ele: Fî-zamâninâ olan mutasavvifenin, tevhîd idüðün devrânýna mubah i'tikàd eden kimseler, þer'an kâfir olurlar mý?

Elcevap: Gerçi mubah i'tikàd edenin küfrüne fetvâ vermiþlerdir, lâkin ibâdet idüðün i'tikàd etmeyicek, küfründe tevakkuf olun-mak ihtiyât-i akrab ve ensebdir. (B. 323 a)

347. Mes’ele: Zeyd "Halvetî tâifesinin þeyhi ve mürîdi, ve bunlar ile müsâhabet eden kimseler kâfirlerdir" dese, Amr Zeyd'e "niçin?"

deyu suâl ettikte, "bunlar devrân ile zikrullah ederler" dese Zeyd'e ne lâzým olur?

Elcevap: Kizb ü iftirâdan, ve bilmediði yerde mücâzefe etmekten tamam ihtirâz etmek lâzýmdýr. Ol tâifede yarar kimseler vardýr.

Mahzâ ýztýrarsýz ettiklerinin [vasfý] ma'siyet irtikâbdýr. Anýn ile küfür lâzým gelmez. Müsâhabet edenlere mücerred müsâhabet et-mekle nesne lâzým olmaz. "Kâfirdir" deet-mekle Zeyd'e ta'zîr lâzým-dýr. (B. 323 a)

348. Mes’ele: Sûfî adýna olan Zeyd zikr ederken devrân edip, ettiði devrâný ibadet addeylese, nikâhý sahih zebîhasý helâl olur mu?

Elcevap: Devrâný ibâdet addeyleyicek mürteddir, asla müslime-den zimmiyemüslime-den avret nikâhlamak mümkün deðil, zebîhasý mey-yitedir. Amma ibâdet addetmeyip, mübah i'tikâd edip devrân ederse mürted deðildir. Tâ'atten hâric fâsýktýr. Sâir feseka gibidir, menkûhasý tefrîk olunmaz, zebîhasý yenir.(B. 324 b)

Bu sûrette: Devrâný ibâdet addetmek ile küfür lâzým gelip, mübah addetmek ile olmadýðýnýn vechi nedir?

Elcevap: Mübah me'mûrun bih deðildir, ibâdet me'mûrun bihâ olmak muhakkaktýr, mübah addeden, Hak te'âlâ hazretine "emr

etti" deyu iftirâ eylemez ki kâfir ola, amma ibâdet addeden ol lehv ü lu'b ve abes olmak ile hurmeti mukarrere olduðundan gay-rý, keferenin küfr-i meþhûrlarýna kemâl-i müþâbehet ile müþâbih olan fi'l-i kabîh ü münkeri, "Hak te'âlâ hazretinin emridir" deyu iftirâ etmek ile kâfir olduðundan gayri, mukàbelesinde sevap recâ etmek ile tekrar kâfir olur, haram akçayý sadaka edip sevap recâ eden kimse gibi. (B. 324 b)

349. Mes’ele: Tâife-i mutasavvifenin muktedâlarýndan Zeyd-i vâiz câmi'lerde ve kürsülerde çýkýp alâ melein-nâs çaðýrýp "halka-i zi-kirde ibâdet niyetine raks ve devrân etmek helâldir ve bunun

hil-li âyetle ve hadisle sâbittir. 7 âyetinin

ma'nâsý Allahu te'âla hazretini her halde zikr edin demektir, raks dahi hâl-i kýyâmda dâhildir" deyip ve dahi 8 hadîsi mûcebince hâvâlî-i Arþ'ta devrân eden melâikeye teþeb-bühdür ve dahi Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem raks etmiþ-tir, hattâ mübârek ridâsý arkasýndan düþmüþtür ve dahi ashâb-i kibârdan, meþâyih-i 'izâmdan Ýmam Þâfi'î ve Muhammed Gazâlî ve anýn emsâli kimselerden sâdýr olup ilâ yevminâ hâzâ devrân olunca gelmiþtir" deyip Amr-i âlim dahi "bunun hurmetine müftîler kerrâtla fetvâlar vermiþlerdir" deyicek Zeyd dahi "bu bir zevk hâlidir. 9demiþlerdir, haram deyen desin hil-limiz terk etmeziz" dese Zeyd'in bu delâil-i mezkûre ile istidlâli sahîh olup, kavline i'tibâr câiz olur mu, ve illâ sahîh olmadýðý takdirde Zeyd-i mezkûra ne lâzým olur? Ýhsân-ý tâm edip ale-t-tafsîl ve-t-tatvîl beyan buyurulmak dirið olunmaya tâ ki mubtil ve muhik mümtâz olup hak gün gibi zuhûr ede mahall-i ilbâstan halâs oluna.

Elcevap: Ol âyet-i kerîmede raksýn cevâzýna kat'â iþâret yoktur.

Ol ef'âl-i kabîhanýn hilline anýn ile mütemessik olana tecdîd-i îman ve tecdîd-i nikâh lâzýmdýr. Zirâ ki Kelâmullah ma'nâsýný tahrîf edip kendi hevâsýna tâbi' etmiþ. Ve ol hadîs-i mezkûre sahîhtir, lâkin benî Âdem melâike ettiði fi'le teþebbüh etmek me'mûr deðildir. Amma þimdiki zaman sûfîleri ettikleri raks

fi-l-r±pôr©nj rºnd r¥oònj rºnd røne

rºo¡ræpe nƒo¡oa Ékerƒnb n¬sÑn°ûnJ røne rºoμpHƒoæoL ≈n∏nYnh GkOƒo©obh ÉkenÉ«pb n¬s∏dG oôocrPnÉa

(7) Nisâ sûresinin 103. âyeti, meâli: "Allah’ý, ayakta iken, otururken, yanlarýnýz üstü yatarken de anýn."

(8) Hadîs-i Þerîf, meâli: "Kim, kendini bir millete benzetirse, onlardandýr."

(9) Arapça ibâre, mânâsý: "Tatmayan bilmez."

hakîka kâfirlerin horos tepmesidir ve bunlarýn fi'illeri kefereye teþebbühdür. Ve Resûl aleyhisselâm hazretine raks isnâd etmek küfürdür. Zirâ raks ef'âl-i süfehâdýr, enbiyâdan birine sefeh isnâd etmek küfür idüðü kütüb-i fetâvâda mestûrdur. Ve ashâb-i kibâr-dan bu fi'l-i kabîhin sudûruna kavil kizibdir ve iftirâdýr. Ve Ýmam Þâfiî'den sâdýr olduðu sahih deðildir. Hiç bir müctehid raks helâl dememiþtir, ihtilâflarý semâ'dýr. Mesâil-i ictihâddiyyede mücte-hidden gayrý Ýmam Gazâlî ve anýn emsâli kimselerin kavillerine i'timad câiz deðildir. Ve bu makûle tesvîlât ve tezvîrât ile teþey-tun edip halka va'z eden kimseler dâller ve mudillerdir, bi-icmâ'-il-müctehidîn tekfîr olunmuþtur. Eþedd-i ta'zîr ile ve hapisle men' lâzýmdýr. Eðer memnû' olmayýp "ulemâ ehl-i zevkin esrârý-na muttali' deðildir" demek iddiâsý üzerine fi'l-i þenî'a ýsrâr eder-se zýndýktýr, elbette katl olunmak vâcibdir. Ba'd-el-ahz tevbesi makbûl deðildir. Neûzü billâhi min zâlik. (B. 324 a)

350. Mes’ele: Tâife-i mutasavvifenin muktedâlarýna, "zikrullah eder-ken devran ve raks haram olup müstehil olanlarýn küfrüne kü-tüb-i fetâvâda tasrîh olunmuþtur ve hem müftî-i zaman dahi öy-le fetvâ vermiþtir, niçin terk eyöy-lemezsin" denildikte, "þurb-i hamrdan ve bunun emsâli müfsidden alýkor, ba'zý fesekanýn kulûbun istihâl eder, tevbe edip zikrullah eylemesine sebep olur"

deyu cevap verirler, vâký'â öyle olucak, bu evzâ' ol niyet ile þer'an murahhas olur mu?

Elcevap: Olmaz, vesâvis-i þeytâniyye makùlesinden bir telbîstir, ma'siyet tâ'ate sebep olmak mümkün deðildir, kulûb-i feseka meylettiði zikrullah deðildir, amma mukàrin kýldýklarý emirdir ki ma'siyet-i uhrâdýr, derekât-i nârýn birinden birine intikàl ile ehl-i nâr müsterih olmazlar, sâniye ehven ise dahi. (A. 270 b)

351. Mes’ele: Raks ve devran eden tâifeyi vâlîler ve hâkimler men' et-mek üzerine vâcib midir?

Elcevap: Vâcibdir, vazîfeleri emr-i ma'rûf ve nehy-i münkerdir, etmeyicek, bir imâmet eder müteþerri' kimse nasb olunmak lâzýmdýr. (A. 276 b)

352. Mes’ele: Zeyd varýp Amr-ý imama uyup namazý cemâ'atle kýlsa, Amr devranla zikr eden sûfîlerden olsa, Zeyd-i mezbûr namazý iâde eylemek lâzým mýdýr?

Elcevap: Lâzýmdýr, ol sûfîler raksa "helâldir" diyenlerden ise.(A. 31 a)

353. Mes’ele: Bir zâviyenin mescidinde eþhâs-i muhtelife ile müþtehî oðlanlar muhtelit olup, envâ'-i teganniyât ile tevhîd ederlerken tevhîdi taðyîr edip gâh "dil-i men" gâh "can-ý men" deyip gâh beyt "sen bir ulu sultansýn canlar içinde cansýn, çün iyan gördüm seni pinhan kapýsý deðil" deyip, gâh beyt "cennet cennet dedik-leri bir ev ile birkaç hûri, isteyene ver sen aný bana seni gerek se-ni" deyu göðüslerin döðüp evzâ'-i garîbe ettiklerinde, ehâlî-i ma-halleden ba'zý kimseler zâviye-i mezbûreye þeyh olan, Zeyd'e "bu makùle evzâ' niçin ettirip râzý olursun" dediklerinde Zeyd "ne

lâzým gelir 10 demekle cevap verse

þer'an Zeyd-i mezbûra ne lâzým olur?

Elcevap: Evzâ' ve akvâl-i mezbûre kemâl mertebe fuhþ olduðun-dan gayri, cennet hakkýnda dedikleri kelime-i þenî'a küfr-i sarîhtir, katilleri mübahtýr, þeyhleri olan bî-din hikâyet olunan akvâl ü ef'âle "mübâþeret dahi ederse ne lâzým gelir" demekle kâfir olduðundan gayri, ol kabâyihi ibâdet kabîlinden addedip âyet-i kerîmeyi ana delil getirmekle tekrar kâfir olur, bu i'tikàt-tan rücû' etmezse katilleri vâcip olur. (B. 324 b)

354. Mes’ele: Meþâyýhtan ve sûfîlerden ba'zýna Zeyd "siz niçin salâta ve zekâta müte'allik mesâil ta'lîm etmezsiz" deyicek "ilm-i zâhir ilm-i bâtýna hicabdýr, ilm-i bâtýna meþgûl olucak ilm-i zâhir keþf olur" dese ana ne lazým olur?

Elcevap: Ol mülâhidedendir ve zenâdikadandýr anýn hükmü mürted hükmü gibidir, ol i'tikàd-i bâtýladan rücû' etmezse katil lâzýmdýr. (A. 255 a)

355. Mes’ele: Sûfiyyeden bir tâife þeyhlerini ta'zîmen önünde secde eylemeðe þebîh baþlarýný yere kosalar, gâh abdest ile gâh abdest-siz, tâife-i mezbûreye ne lâzým olur?

Elcevap: Secde-i tahiyyet ve selâm ederse kebâirdendir, ibâdet için ederse küfr-i mahzdýr bi'l-ittifak, ta'zîm için ba'zý eimme ka-týnda küfürdür, hiç niyet eylemese ba'zý eimme küfür demiþler ba'zý eimme kebîre. (B. 269 b)

n¿ho~oÑr©n«pd s’pEG n¢ùrfp’rGnh søpérdG oâr≤n∏nN Énenh

(10) Zâriyât sûresinin 56. âyeti, meâli: "Cinleri ve insanlarý, ancak bana kulluk etmeleri için yaratmýþýmdýr."

356. Mes’ele: Öðlede ve ahþamda ve yatsýda farzdan sonra sünnet kýl-mak mý evlâdýr, yoksa arada ba'zý ed'iye mi okukýl-mak evlâdýr?

Elcevap: Ed'iye sonra okunmak gerektir. (A. 17 b)

Bu sûrette: Sûfiyyeden ba'zý "bize þeyhimiz böyle emr etti" deyu ed'iyeye meþgûl olsalar anlara ne lâzým olur?

Elcevap: Þeyhleri olan mudilli, Resûlullah'ýn (sallâllâhu aleyhi ve sellem) cenâb-i þerîfinden tercîh ederlerse cümle katl olun-mak vâcibdir. (A. 17 b)

GAYR-Ý MÜSLÝMLER

I. ZÝMMÎLER