• Sonuç bulunamadı

C. Ebussuud Efendi'nin Hayatý ve Þahsiyeti

IV. MECMÛ'A-Ý FETÂVÂ NÜSHALARI

Kitabýmýzýn tasnifinde, "fetâvâ mecmû'alarý"nýn klâsik tertip tarzý dikkate alýnmamýþtýr. Bu mecmualar, kâdîlere birer mürâcaat kitabý olarak tertip olunduklarýndan içlerindeki fetvalar dinî ve hukûkî bir sý-raya göre toplanmýþlardýr. Meselâ namaza (kitâb-üs salât), nikâha (kitâb-ün nikâh), hýrsýzlýða (kitâb-üs sirka) dair fetvalar ayrý fasýllarda (kitaplar) bulunmaktadýrlar.

Bizim maksadýmýz ise, dînî veya hukûkî bir mes'ele sorulurken, fet-vada beliren içtimâî bir özelliði yakalamak ve bunlardan faydalanarak, o devrin hususiyetlerini tesbite çalýþmaktýr.

Çalýþma sýrasýnda, -Önsöz'de kýsaca belirttiðimiz þekilde- önce fetâvâ mecmû'alarý okunup aradýðýmýz özelliði belirten fetvalar fiþlen-miþ, sonra da ayný özelliðe dair olanlar, muhtelif baþlýklar altýnda tas-nif olunmuþtur.

Fetva kitaplarýnýn, buradaki gibi Türkçe de olsalar, fasýl baþlýklarý müþterek ilmî ýstýlahlarla ve Arapça yazýlmaktadýr. Bir fetva mecmu-asýnda bulunan kýsýmlarýn adlarýný ve sýrasýný belirtmek bakýmýndan, bu tertibi (Ali Emirî Efendi, Þer'iye 80'den alarak) aþaðýya çýkardým:

Kitâb-üt tehârât, kitâb-üs salât, kitâb-üz zekât, kitâb-üs savm, kitâb-ül hac, kitâb-ün nikâh, kitâb-ür rýdâ', kitâb-üt talâk, kitâb-ül itâk, kitâb-ül îmân, kitâb-ül hudûd, kitâb-üs sirkat, kitâb-ül cihâd, kitâb-ül lakît, kitâb-ül lukata, kitâb-ül âbýk, kitâb-ül mefkûd, kitâb-üþ þirket, ül vakf, ül bey', üs sarf, ül kefâlet, kitâb-ül havâle, kitâb-üþ þehâdet, kitâb-kitâb-ül vekâlet, kitâb-üd da'vâ, kitâb-kitâb-ül ikrâr, kitâb-üs sulh, kitâb-ül müdârebe, kitâb-ül âriyet, kitâb-ül vedîa, kitâb-ül hibe, kitâb-ül icârât, kitâb-ül mükâteb, kitâb-ül velâ', kitâb-ül ikrâh, kitâb-ül hýcr, kitâb-ül me'zûn, kitâb-ül gasb, kitâb-üþ þuf'a, kitâb-ül maksime, kitâb-ül müzâraa, kitâb-ül mesâkàt, kitâb-üz

zebâ-yih, kitâb-ül udhiye, kitâb-ül kerâhiyet, kitâbü ihyâ-ül mevât, kitâb-ül eþribe, kitâb-us sayd, kitâb-ur rehin, kitâb-ül cinâyât, kitâb-üd diyât, kitâb-ül vesâyâ, kitâb-ül hünsâ, kitâb-ül mühimmât-liddîn.

B. Kitaba Esas Alýnan Nüshalar:

Bu kitaptaki fetva metinleri, aþaðýda haklarýnda etraflýca izahat verilecek olan iki yazma(*)nüshadan alýnmýþtýr. Bu yazmalar, Ýstanbul kütüphanelerinde bulunan otuz kadar(**) nüsha gözden geçirilerek se-çilmiþtir.

Âdet olduðu üzere nüshalar birer harf (A) ve (B) ile iþaretlenmiþ ve yapraklarýn birinci yüzü (a) ikinci yüzü (b) harfleriyle gösterilmiþtir.

Her fetvanýn sonuna alýndýðý yer kayd olunmuþtur. Meselâ (A. 40 b):

A nüshasýnýn 40. yapraðýnýn arka yüzü demek olup, bu ibâreyi taþýyan, fetva oradan baþlýyor demektir.

Yazma nüshalarda, bütün bu fetvalarýn sonunda ekseriya "Ebus-suud el-hakîr" veya sadece "Ebus"Ebus-suud" kaydý bulunmakta ve arada bir bahsi tamamlamak için alýnan, diðer þeyhülislâmlara ait fetvalar da ay-ný þekilde onlarýn imzalarý ile kayd olunmuþ bulunmaktadýr... Fakat metnimize sadece Ebussuud Efendi'ye ait fetvalar alýndýðý için, sonlarý-na isim yazýlmak lüzumlu görülmedi. Sadece, alýnmýþ olan ve diðer iki þeyhülislâma ait bulunan birkaç fetvanýn sonlarýna, ait olduklarý zatla-rýn isimleri kayd olunmuþtur.

(A) Nüshasý:

Fatih Kütüphanesi, Ali Emirî kitaplarý, Þer'iye bölümünde bulu-nan 80 numaralý yazmadýr. Açýk kahverengi, basma þemseli meþin cilt içindedir. Okunaklý güzel bir nesih ile yazýlmýþtýr. Dýþ ölçüsü 134 x 218

(*) Þeyhülislâm Ebussuud Efendi’nin fetvalarýný toplayan mecmualarýn hepsi yazmadýr. Bu fetvalar þimdiye kadar -gerek eski gerek yeni yazý ile- basýlmamýþtý. Bazý yazýlara örnek olarak alýnan birkaç fetva, neþir sayýlmayacaðýna göre, Ebussuud Efendi fetvalarýnýn ilk neþri, bu kitapla olmaktadýr... Ayrýca umûmî olarak, fetvalar üzerinde ilk etraflý tedkikin de bu çalýþma olduðunu zannediyorum.

(**) Tezimizin takdiminden sonra neþr edilen bir bibliyografyaya göre Ýstanbul kütüphanelerinde, 98 yerde Ebussuud Efendi’nin fetvalarýndan parçalar bulunmaktadýr:

Ýstanbul Kütüphanelerine Göre Ebussuud Bibliyografyasý, Hazýrlayan: Atsýz, Ýstanbul 1967, Millî Eðitim Basýmevi, 61 sayfa. Ancak bu bibliyografyada da eksikler bulunabilir.

Mesela, bizim esas aldýðýmýz (B) nüshasý ve gördüðümüz birkaç sayfalýk bâzý parçalar bu kitapta yoktur.

mm., yazýnýn eb'âdý (çerçevesiz) 75 x 137 mm. dir. Varak sayýsý 285 olup, asýl metin 277 b'nin sonuna kadardýr. Satýr sayýsý 27-30 arasýnda deðiþmektedir. Kitab, bab ve fetva baþlarý kýrmýzý mürekkepledir. Ese-rin kâðýdýnda "kýz-baþlý kartal" markasý vardýr... Müstensihinin

"Cezâir-ül-Mahrûse" de mütevellî bulunan Mustafa bin Ali el-Hatib ve istinsah tarihinin 1041 (m. 1634) olduðu kayýtlýdýr.

(B) Nüshasý:

Bâyezid Umûmî Kütüphanesi 2757 numarada kayýtlý yazmadýr.

Son zamanlarda yapýlmýþ âdî penbe bir mukavva cilt içindedir. Ayný þahýs tarafýndan yazýldýðý zannedilmekle beraber, bazan baþka eller ka-rýþmýþ hissini verecek kadar bozulan, fakat umûmiyetle okunaklý bir ta'lik ile yazýlmýþtýr. Dýþ ölçüsü: 187 x 300 mm., yazýnýn eb'âdý (çerçe-vesiz) 98 x 215 mm. dir. Varak sayýsý 341 ve satýr sayýsý 23'dür. Kitab, bab ve fetva baþlarý kýrmýzý mürekkepledir. Eserin kâðýdýnda "üç yap-raktan aþaðý uzanan bir sapýn iki tarafýnda lâtin hurufâtý ile A ve S harflerini hâvî" bir marka bulunmaktadýr.

Eserin baþýndaki iki sayfalýk mukaddimede, mecmuayý derleyen zat, kimliðini ve yaptýðý iþi þöyle anlatmaktadýr: "... iþbu efkar-i ibâdul-lah-il Melik-ül Mennân... Çorlulu Sinan bin Ramazan (Süleymaniye-Hacý Mahmud Ef. 1219 nu. yazmada: Sinan bin Ramazan el-Cevherî) eyyâm-i tahsilde âvâre ve ser-gerdan ve bî-kes ü bî-derman, hayret vâdîlerinde pûyan ve revan iken, Hak subhânehu ve te'âlâ hazretleri-nin lûtf-i bîkeran ü ni'am ve kerem-i bî-pâyânýna mazhar düþüp a'lem-ül 'ulemâ-a'lem-ül mütebahhirîn... vâris-i 'ulûm-a'lem-ül enbiyâi ve-l mürselîn, keþþaf-ül müþkilât-üd dîniyye... þeyh-i meþâyih-ül islâm, müfti-l enâm mevlânâ ve üstâdenâ Ebussuud... hizmetlerine yetiþip, dâniþmendleri olmak sa'âdetiyle müstes'id... olmaðla müddet-i medîd hizmet-i þerifle-rinde tahsîl-i ulûm-i nakliyye ve tekmîl-i fünûn kýlmakta... te'lîf ve tas-nîf buyurduklarý tefsîr-i þerîfin müsveddelerinden beyaza çýkarýlmasý hizmetini buyurduklarýnda... itâ'atten gayrý çare olmayýp þurû' olun-dukta... cenâb-i cennet-mekân ve firdevs-âþiyân merhum ve maðfûrunleh Sultan Süleyman Han (nevver-allâhu te'âlâ merkadehu) hazretlerinin asr-ý þerîflerinde hazâne-i âmirelerine ihdâ buyurdukla-rýnda bu hakîre... südde-i seniye mülâzýmlarýna ilhak buyurmaða inâyet buyurulup lâkin... mansýb-ý kazâ semtine bi-z zarûrî rýzâ lâzým geldi...

Hak subhânehu ve te'âlâ hazreti fî-zamâninâ olan kudâttan ba'zý gibi tarîk-i dalâlete düþüp hâlik olmaktan saklaya, âmîn yâ Rabb-el âlemîn.

El-kýssa mevlânâ-i mumâin-ileyh hazretlerinin hergün çýkan fetâvâya elbette bu hakîrin nazarý müte'allik olmaðla... cevâb-i bâ-savâblarýn-dan iþbu mecmû'a cem' ü tehzîb ve ... tertîb edip... husûsan fî-zamân-inâ olan kudâtýn ekserine nev'â hâzýr helvâ þekli olup..."

Bu ifadeye göre nüshamýz, Ebussuud Efendi'nin "Tefsîr"ini temize çeken, yakýn bir talebesinin eseridir. Mecmua, Efendi'nin saðlýðýnda ve Ýkinci Selim devrinde bitmiþ olup Sinan bin Ramazan bu sýrada kâdî bulunmakta olmalýdýr...

Mukaddimede olduðu gibi, yazmanýn baþka bir yerinde de tarih kaydýna rastlanýlmadý. Musannif Sinan Efendi’nin tercüme-i hâli tes-bit olunduðunda, derlemenin yapýldýðý tarih de daha sýhhatli olarak anlaþýlacaktýr.

C. Metnin Neþri Hakkýnda:

1. Fetva metinleri aynen alýndý; ekleme, çýkarma veya sadeleþtir-me yapýlmadý.

2. Metindeki bütün noktalama iþaretleri tarafýmýzdan konulmuþ-tur. Fetvalarý anladýðýmýz þekilde noktaladýðýmýz için, yanlýþ yapmamýz ihtimali de vardýr. Farklý anlayan ve noktalamanýn baþka türlü olmasý gerektiðini düþünen okuyucularýmýzýn bizi ikaz etmelerini istirham ederiz.

3. Metinde, yanlýþ yazýldýðý veya eksik olduðu kuvvetle zannedilen kelimeler için:

a. Noksan olduðunu tahmin ettiðimiz kelime köþeli parantez için-de olarak eklendi: 300, 432ve 770. fetvalarda olduðu gibi.

b. Yanlýþ yazýldýðýný tahmin ettiðimiz kelimenin yanýna doðrusu da parantez içinde (?) eklendi: 412, 772gibi.

c. Farklý þekillerde okunabilecek kelimelerin öteki okunuþlarý da parantez içinde yanýna yazýldý: 413, 438, 439gibi.

d. Hiç okunamayan bir iki kelimenin yeri, noktalarla iþaretlendi:

408, 905gibi.

e. Birkaç fetvanýn yalnýz su'al kýsýmlarý alýndý: 945-950gibi.

4. Araþtýrmamýz bir lisan çalýþmasý deðildir. Bu sebeple transkrip-siyon alfabesi kullanýlmadý. Ancak kaf ve kef sesleri yeni hurufatta be-lirtilemediði için, kalýn uzun â ve û seslerinin yanlýþ telâffuz edilmesi tehlikesi mevcuttur. Lütgatçe'mizde bu fark belirtilmiþtir. Fakat bura-da, çok kullanýlan bazý kelimelerin kalýn olarak uzatýlmasýný hatýrlata-rak, dikkati çekmek istedik: Ýkàmet, ibkà, mukàbele, kàbil, kàdir, kàdi-re, ikàb, istikàmet, ýskàt, istihkàk, menkùl, evkàt, ukùbet, mekàbir, kàdî, kàim, intikàl, kàiden, makàle, kàbiliyet, mukàtele, i'tikàd, kànun, mefkùd, mukàta'a, ilkà.(*)

5. Metinde, (ayýn) ve (hemze) harflerinin ikisi de, ancak mânâ icap ettiði zaman (kesme virgülü) ile gösterilmiþlerdir.

6. Metinde geçen "salâvat" ve dualar, aslýnda da vardýr. Tarafýmýz-dan eklenmemiþtir. Sadece "tire" veya "parantez" iþaretleri arasýna alýnmýþtýr.

7. Fetvalarýn kaleme alýndýðý dört yüz elli sene önceki Türkçenin -ilim zarureti dolayýsýyla kullanýlan fýkýh terimleri dýþýnda- bugünkün-den pek farklý olmadýðý görülecektir. Bu ilmî terimlerle, bugün artýk kullanýlmayan birkaç Türkçe kelimenin mânâlarý Lügatçe'de verilmeye çalýþýlmýþtýr. Kolayca anlaþýlan Türkçe kelimelerin eski telâffuzlarý -o günlerin havasýný teneffüs etmek arzusuyla- aynen býrakýlmýþtýr.

Ancak bugünkülere benzeyen bazý Türkçe kelimeler, o günlerde, zamanýmýzda taþýdýklarý mânâlardan farklý anlamlar taþýmakta idiler.

Bunlar metne sadâkat zarûreti dolayýsýyla aynen muhafaza edildi.

Ancak, metnimizdeki yazýlýþlarý ve onaltýncý asýrda ifade ettikleri mânâlar hakkýnda, aþaðýdaki bilgilerin verilmesi lüzumu hâsýl oldu:

(*) Kitabýn 2005 yýlýnda yapýlan beþinci baskýsý "bilgisayar çaðý"na rastladý. Bundan istifade ederek, (kaf, elif)leri (kà) ve (kaf, vav)larý (kù) þeklinde göstererek, (kef, elif)lerden (kâ) ve (kef, vav) lardan (kû) ayýrma imkâný bulduk. (kàtil-kâtib) ve (menkùl-nükûl) gibi... Lügatçe’de, kaf veya kef’le yazýlmýþ olduklarýný -icap ediyorsa-parantez içinde belirttiðimiz kelimeleri yine öyle býraktýk. Ancak kabulü sýrasýnda "güzel Türkçe"nin korunmasý hedef alýnmamýþ olan Latin harflerinin yetersizliði dolayýsýyla (kaf ye) ile yazýlan (bâkî=kalýcý)yý, (kef, ye) ile yazýlan (bâkî=aðlayan)dan veya (hý, lâm, kaf) ile yazýlan (Hâlik=Yaratýcý)yý, (ha, lâm, kaf) ile yazýlan (hâlik=berber)den ve (he, lâm, kef) ile yazýlan (hâlik=helâk olan)dan... ne yazýk ki ayýramadýk. Bu “küçük” farklarý, aziz okuyucunun irfânýna havâle etmek zorunda kaldýk.

Ana : Ona.

Artuk : Fazla.

Beslerin : Beslerim. (O tarihte birinci þahýs eki olarak kulla-nýlan "n" sesi, karýþýklýða meydan verilmemek için metinde "m" þeklinde iþaretlenmiþtir. Deðilin: De-ðilim; Edeyin: Edeyim... gibi).

Bile olmak : Birlikte bulunmak, beraber olmak.

Bunda : Burada.

Dahi : (Dal, hý, ye) imlâsýyla yazýlan bu edat, fetvalarýn pek çoðunda bulunmakta ve ekseriyetle asýl mânâsý olan (de) edatýnýn yerini tutmaktadýr. Ancak ayný imlâ ile yazýlmakla birlikte, cümledeki kullanýlýþýna göre, baþta (daha) edatý olmak üzere (bile, hatta, üstelik, eðer, ayrýca, ilâveten, birlikte...) gibi mânâlarý da ifade etmektedir. (Daký, dagý, dahý) þeklinde bir ses deðiþikliði geçirmiþ olan bu edatýn, eski devir Türkçesinde yirmiye yakýn anlamda kul-lanýldýðý tesbit olunmuþtur.(*)

Demeðin : Deyince, demesi hâlinde, dediði için.

Deyicek : Deyince, söyleyince, dediði takdirde.

Deyu : Diye.

Dökülmeyince : Dökülmezse, dökülmediði müddetçe.

Edince : Edecek kadar.

Edicek : Edince, yapýnca, yaptýðý takdirde, yaparsa.

Edicek deðin : Yapýncaya kadar.

Edincek : Edince, yapýnca, yapmasý üzerine.

Gelince : (Gelince deðin:) Gelinceye kadar.

Gelmeyicek : (Gelmediði takdirce:) Gelmez ise, gelmemesi ha-linde.

Getiremeyicek : Getiremeyince, getiremezse.

(*) "Dahi" edatý için bakýnýz: Tarama Sözlüðü, c. 2, s. 969-977, Ankara 1965, TDK Yayýný...

Ahmed Topaloðlu, Muhammed bin Hamza’nýn XV. Yüzyýl Baþlarýnda Yapýlmýþ Kur’ân Tercümesi, 2. cild Sözlük, s. 132-135, Ýstanbul 1978, Kültür Bakanlýðý Yayýný.

Ýdüðü : Olduðu.

Kayýtmak : Bakmak, ilgilenmek.

Kimesne : Metinde bugünkü söyleniþi ile "kimse" þeklinde ya-zýlmýþtýr.

Olduðun : Olduðunu.

Olduðu takdirce : Olursa, olunca.

Oldukta : Olduðu zaman.

Olmaðýn : Olduðu için, olunca.

Olmanuz : Olmayýnýz, olmayýn.

Olmazýn : (Olmazým:) Olmam.

Olmazýz : Olmayýz.

Oluben : Olarak, olunca.

Olucak : Olunca, olduðu takdirde, varsa.

Olunca : Oluncaya kadar.

Oluncak : Olunca, varsa.

Sunmak : El uzatmak.

Vericek : Verince, verdiði takdirde.

Vermeðin : Vermekle, verdiði için, vermesi halinde.

AÝLE

I. ÇOCUK VE NESEB

1. Mes’ele: Zeyd'in bulûðuna kaç yaþýnda olmakla hükm olunur?

Elcevap: Ýkrâr ederse on ikisin tamam edicek olunur, eylemezse on sekizin tamam edicek deðin olunmaz. (B. 245 a)

2. Mes’ele: Nisâda ibtidâ-i hadd-i bulûð nerdendir?

Elcevap: Ýkrâr edicek, on ikisin tamam ettikte bâligadýr. (B. 245 a) 3. Mes’ele: Ýnâsdan olanlarýn bulûðuna kaç yaþýn tamam etmekle

hükm olunur?

Elcevap: On yedi yaþýn tamam etmekle olunur. (B. 245 a)

4. Mes’ele: Zeyd'in mutallâkasý Hind, Zeyd'den olan veled-i sagîrini kâdîye varýp nafaka takdir ettirse Zeyd kabul etmeyip veledi Hind'den hizâneden müstaðnî deðil iken almaða kàdir olur mu?

Elcevap: Olmaz.(B. 70 b)

5. Mes’ele: Hind takdir ettirdiði akçayý ba'de zamânin taleb ettikte Zeyd te'allül edip vermeyicek, Zeyd'i habs ettirmeye þer'an kàdire olur mu?

Elcevap: Olur, sagîrin helâkine müeddîdir veled-i kebîr gibi deðil-dir. (B. 70 b)

6. Mes’ele: Müddet-i hizâne kýz çocuklarda þer'an ne zamana deðindir beyan buyurula?

Elcevap: Hizâneden müstaðniye olucak dahi âdet-i nisâyý ta'lim için bir mikdar almamak evlâdýr, meðer müþtehât ola. (A. 77 b)

7. Mes’ele: Zeyd-i ma'sûmun müte'ehhil olan kardeþi Amr ile ammi olan Bekr olsa, þer'an hakk-ý hizâne kangýsýnýndýr?

Elcevap: Erin hizânesi olmaz hakk-ý terbiyet kardeþinindir. (B. 69 b)

8. Mes’ele: Hind-i sagîrenin hakk-ý hizânesi ebesi Zeyneb'in olup, Hind on yaþýna girdikte babasý Zeyd, Hind'i Zeyneb'in elinden al-maða þer'an kàdir olur mu?

Elcevap: Müþtehât olup Zeyneb zabtýna kàdir olmayýcak olur.(B. 71 a) 9. Mes’ele: Zeyd-i müteveffânýn zevci Hind, ecnebîden Amr'a nikâh-la vardýkta, Zeyd'in sagîr oðlu Bekr'i Zeyd'in anasý mý alýr yoksa Hind'in anasý mý alýr?

Elcevap: Hind'in anasý alýr. (B. 69 b)

10. Mes’ele: Zeyd-i müteveffânýn oðlu Amr-i sagîrin hakk-ý hizânesi Hind'in olup beslerken, Bekr-i ecnebîye vardýkta, hakk-ý hizâne Hind'in anasý Zeyneb'in olup Amr'a takdir olunan nafakayý alýp, geri Hind'e verip, Hind "aldým" dedikte verese kabul etmeyip, Zeyneb'e "Hind'e verdiðini isbat eyle" deyu "yemin eyle" demeðe kàdir olur mu?

Elcevap: Hakk-ý hizâne Hind'in olmayýcak, Amr'ýn nafakasýný Hind almak meþrû' deðildir. (B. 69 b)

11. Mes’ele: Hind fevt oldukta, üç yaþýnda oðlu Zeyd ve dokuz yaþýnda kýzý Zeyneb'i, mezburlarýn babalarý Amr'dan, Hind'in anasý Hati-ce alýp nafaka takdir ettirip nafaka-i mezbûre ile beslemeðe kàdir olur mu?

Elcevap: Olur, müþtehât ise Zeyneb'i alamaz. (A. 77 b)

12. Mes’ele: Zeyd'in zevcesi Hind-i mutallâka, Zeyd-i mezbûrdan yedi yaþýnda kýzý Zeyneb'e yevmî ikiþer akça takdîr ettirip, Zeyd kàdir olmayýcak, anasý Hatice nafakasýz beslerim der iken almaða kàdire olur mu?

Elcevap: Müþtehât ise Zeyd alýr. (B. 69 a)

13. Mes’ele: Zeyd zevci Hind'e talâk verip, âhar vilâyette sâkin olup, Hind'den olan oðlu Amr-i sagîr dokuz yaþýna girip hakk-ý hizâne sâkýt oldukta, Zeyd'in ma'rifeti yok iken kardeþi Bekr "kardeþim oðludur" deyu Amr'ý Hind'den almaða kàdir olur mu?

Elcevap: Olmaz. (B. 70 b)

14. Mes’ele: Zeyd-i müteveffânýn, zevci Hind'den bir yaþýndaki oðlu Amr ile üç yaþýndaki Bekr'i, Hind ile Hind'in anasý Hatice'nin elinden cebren, Zeyd'in babasý ve kardeþleri alýp evlerine

ilettik-lerinde, Bekr ocaða düþüp yanýp fevt olup, Amr dahi inek sütü ile beslendiði ecilden fevt olup ölse, þer'an Zeyd'in babasý ile kardeþ-lerine ne lâzým olur?

Elcevap: Ta'zîr-i þedîd lâzýmdýr. (B.92 a)

15. Mes’ele: Zeyd memlûkesi Hind-i sagîre, Zeyd'in zevcesi Zeyneb'i emse, Zeyd Hind'i tasarruf helâl olur mu?

Elcevap: Ýki buçuk yaþýn içinde ise olmaz. (A. 56 b)

16. Mes’ele: Hind, kulu Zeyd'i müddet-i rezâ'da emzirse, ba'dehu bey'a kàdire olur mu?

Elcevap: Olur, amma lâyýk deðil. (A. 56 b)

17. Mes’ele: Zeyd Hind'i tezevvüc etmek diledikte, mahallesi ahâlisin-den ba'zý "onu zevcin Zeyneb müddet-i rezâ'da emzirdi idi, alma"

deyip Zeyd dahi "kýzým ise dahi alýrým" deyip alsa ne lâzým olur?

Elcevap: Emzirdiði sâbit olur ise tefrîk ve ta'zîr-i þedîd lâzýmdýr.

"Kýzým ise dahi alýrým" dediði hükm-i þer'i redden sâdýr oldu ise kâfir olur, katli helâl olur. (A. 56 b)

18. Mes’ele: Zeyd'in zevcesi Hind, anasý Zeyneb'in sagîr oðlu Amr'ý emzirse, nikâha zarar var mýdýr?

Elcevap: Yoktur aksi dahi câizdir. (A. 56 b)

19. Mes’ele: Sünnet olduðu zamanda mu'tâddan eksik kesilmiþ olan Zeyd, tekrar sünnet olmak þer'an câiz olur mu?

Elcevap: Olmaz (B. 269 b)

20. Mes’ele: Diyâr-ý Arabda avretleri sünnet ederler bu fi'l sünnet mi-dir?

Elcevap: Müstehabdýr. (B. 269 b)

21. Mes’ele: Hind, kýzý Zeyneb-i sagîreyi Hatice'ye iyalliðe verip, Ha-tice Zeyneb'i besledikten sonra, Hind Zeyneb'i cebr ile HaHa-tice'den almaða kàdire olur mu?

Elcevap: Olur, amma Hatice'nin hâtýrýn ri'âyet etmek gerektir.(B. 70 b) 22. Mes’ele: Zeyd, oðlu Amr-i sagîri fakîr olduðu ecilden iyalliðe verip

"her ne harcedersen ba'de zamânin ben vereyim" deyip, Bekr Amr'ý altý yýl besledikten sonra, Zeyd Amr'ý almak istedikte, Bekr dahi harcýný Zeyd'den þer'an almaða kàdir olur mu?

Elcevap: Mikdarýný isbât edicek alýr. (B. 70 b)

23. Mes’ele: Zeyd sagîre kýzý Hind'e, cihâz deyu ba'zý nesne ediverip, hibe ve teslim etmeden Zeyd-i mezbûr fevt olsa, verese-i Zeyd zikr olunan cihâzý taksîme kàdir olurlar mý?

Elcevap: Olmazlar, sagîre olucak teslim lâzým deðildir. Hemen ana edivermek kifâyet eder, onunçün kendi kabz etmiþ olur. (B. 224 b)

24. Mes’ele: Zeyd yabanda bulduðu oðlana infâk etmeyip kâdîye ver-mek istedikte, kâdî "yabanda bulduðuna beyyine ikàmet eyle" de-yip Zeyd dahi eylese, kâdî oðlaný ibkà etmeðe þer'an kàdir olur mu?

Elcevap: Yabanda buldukta almakla hýfzýný iltizâm etmiþtir, kâdî muhayyerdir, amma evlâ budur ki, aczi ma'lûm olucak alýp âhara vere, sonra geri talep eder, kezâlik dilerse alýr Zeyd'e verir dilerse sonrakide ibkà eder. (A. 99 a)

25. Mes’ele: Zeyd sýhhatinde mevlidinden mechûl-ün-neseb olan ku-lu Amr'a "oðku-lumdur" deyip bu ikrâr üzerine fevt olsa, Zeyd'in Amr misilli oðlu olmak kàbil olmakla, Zeyd'in oðlu Bekr var iken, Amr dahi Zeyd'e vâris olur mu?

Elcevap: Amr'ýn mevlidinde mechûl-ün-neseb idüðü beyyine ile sâbit olursa olur, ve illâ olmaz. (B. 210 a)

26. Mes’ele: Dâr-ý harbde esîr olan Zeyd halâs olup dâr-ý Ýslâm'a gel-dikte, Amr'a "babamsýn" deyicek, Amr da Zeyd'e "oðlumsun". Bu vech üzerine birkaç yýl geçtikten sonra Zeyd kavlinden rücû' edip Amr'a "babam deðilsin" deyicek, Amr "oðlum deðilsin" deyip, ka-villeri sicil olunduktan sonra fevt olucak, oðullarý ile Zeyd dahi vâris olur mu?

Elcevap: Âhar kimsenin oðlu olup Amr'ýn deðil idüðü tamam zâhir olmaðýn kavillerinden rücû' etmiþ deðil ise olur. (B. 40 b)

27. Mes’ele: Zeyd Amr'a tezevvüc ettiði câriyesi Hind'den olan Bekr, Zeyd-i mezbûr fevt oldukta, "ben Zeyd'in sulbü oðluyum" deyu da'va edip, beyyine ikàmet eylese, müteveffâ-i mezbûrun vârisleri dahi "mezbûr Amr'a tezvic olunduktan sonra olup, Amr'ýn oðlu idüðüne" beyyine ikàmet eyleseler, Zeyd-i mezbûr hâl-i sýhhatinde meclis-i hâkimde "Bekr benden deðildir" deyu selb-i neseb dahi etmiþ olsa kangýsý evlâdýr?

Elcevap: Verese beyyinesi evlâdýr. Zeyd, Bekr Amr'ýn oðlu idüðü-ne bir def'a ikrâr etti ise sonra "bendendir" deyu ikrâr ve da'vet et-tiðine beyyine-i âdile bulunsa dahi aslâ istimâ' olunmaz. (A. 49 a)

Cevâbülâhar: Hind Amr'ýn nikâhýnda iken doðduðun, yahud Zeyd'in "veled-i mezbûr Amr'dandýr" dediðin isbat edicek, Zeyd sonradan "veled-i mezbûr bendendir" dediðine aslâ i'tibar olun-maz. Veled-i mezbûr Zeyd'in andan sonra "bendendir" dediðin is-bat ederse dahi laðvdýr.(A.49 a)

28. Mes’ele: Zeyd zevcesi Hind'le, nikâhlanmazdan evvel olan ettikle-ri zinâdan hâsýl olan veled, Zeyd'le Hind'e vâettikle-ris olur mu?

Elcevap: Hind'e vâris olur Zeyd'e olmaz. (B. 64 a)

29. Mes’ele: Zeyd zevci Hind'in, âhar ile zinâdan veledi olsa, mezkûr veled âhardan idüðü mukarrer iken Zeyd fevt olucak Zeyd'e vâris olur mu?

Elcevap: Li'ân ediþip veled anasýna ilhâk olunmayýcak mukarrer olmaz, öyle oldu ise vâris olamaz. (A. 75 b)

II. AÐIRLIK ve ERGENLÝK

30. Mes’ele: Zeyd kýzý Hind'i, Amr'ýn üç yüz akça aðýrlýðýn almayýnca, Amr'a tezvic eylemese, Amr ba'd-et-tezvic üç yüzü Zeyd'den

30. Mes’ele: Zeyd kýzý Hind'i, Amr'ýn üç yüz akça aðýrlýðýn almayýnca, Amr'a tezvic eylemese, Amr ba'd-et-tezvic üç yüzü Zeyd'den