• Sonuç bulunamadı

obs-trüksiyon durumlarında oluşur. Bu ağrı inter-mittant ve şiddetlidir. Künt ağrı uzun süreli, parsiyel obstrüksiyonlarda görülürken hafif ve süreklidir. Ağrının kolik tarzda olmasının ne-deni obstrüksiyonun ortadan kaldırılması için düz kaslardaki kasılma ve peristaltizmdir. Obs-trüksiyona bağlı olarak üreter, izotonik kont-raksiyonlar yaparken laktik asit birikimi olur. Bu da mukozadaki iritasyona sebep olur ve daha sonra nosiseptif reseptörler uyarılarak media-törler salınır ve bunların sonucunda ağrı oluşur.

Çölyak pleksus ve renal pleksuslardan iletilen ağrı n. iliohipogastrikus , n. ilioinguinalis ve n.

genitofemoralis’in traseleri boyunca yayılır. Bu nedenle yansıyan ağrı bu traseler boyunca olur.

Çölyak pleksustan iletilen ağrı nedeniyle gast-rointestinal nedenli ağrılarla karışır.

Sedat TAŞTEMUR, Öner ODABAŞ

4

Renal/Üreteral

Kolik

fonksiyon testleri, mikroskobik idrar incelemesi önerilir. Bunun dışında enfeksiyöz durumu olan hastalarda kültürler, C-reaktif protein (CRP), ha-milelik şüphesi olanlarda beta- human koryo-nik gonadotropin (beta-hCG) ve klikoryo-nik şüpheye göre başka laboratuvar tetkikleri istenebilir.

Radyolojik tetkikler direkt üriner sistem grafisi (DÜSG), intravenöz ürografi (İVU), ultra-sonografi (US) ve multidedektör kontrastlı ol-mayan bilgisayarlı tomografidir (BT).

Direkt üriner sistem grafisi, hasta yatarken böbreklerin, üreterlerin ve mesanenin de içinde olduğu alanı içine alacak şekilde çekilmelidir.

Renal kolik hastalarında en sık neden taş has-talığı olduğu için faydalıdır. Radyoopak taşla-rın tanımlanmasında faydalıdır. Fakat görünen her opasitenin üriner sistem kaynaklı olmadığı, vasküler kalsifikasyonlar, kalsifiye lenf nodları, safra kesesi taşları da unutulmamalıdır. Sensiti-vitesi %40-77, spesifitesi %80-87 aralığındadır.

Fakat böbrek taşlarının %10-20’si non-opaktır.

DÜSG’te bunların yanında böbrek anatomisi ve hidronefroz ile ilgili istenilen bilgi sağlanmaz.

DÜSG’teki görüntü abdominal organlar, kemik pelvis ve intestinal gazdan olumsuz etkilenebi-lir.

İntravenöz Ürografi, kontrast madde kul-lanılarak yeterli barsak temizliği yapılmış has-talarda hem üriner sistem anatomisi hem de taşları hakkında bilgi sağlar. Fakat kontrast nefropatisine sebep olabilir. Yine acil serviste çekmenin zorluğu, hastaya birden fazla grafi çekilmesi gerekliliği ve işlemin toplamda BT’ye göre süreceği de unutulmamalıdır. Bunun ya-nında böbrek fonksiyonları bozuk hastalarda ve kontrast madde alerjisi olanlarda kontren-dikedir. Günümüzde tercih edilen bir yöntem olmayıp yerini kontrassız multidedektör BT’ye bırakmıştır.

Ultrasonografi ucuz ve güvenilir bir yön-tem olan, aynı zamanda radyasyon riski ol-Klinik

Renal kolikte ağrı 12. kostanın altında sakros-pinal kasın dış yanında kostovertebral açıda hissedilir. Ağrı sıklıkla göbek etrafında ve etkile-nen tarafa bağlı olarak karın alt kadranına doğ-ru yayılır. Hastanın pozisyon değiştirmesiyle ağrıda herhangi bir değişiklik olmaz. Taşın veya tıkanıklığın olduğu lokalizasyona göre de ağrı-nın görüldüğü (lokalize ağrı) ve yansıdığı (yan-sıyan ağrı) yer değişir. Taş üreterin üst kısmın-da ise ağrı sinir traselerindeki yayılmaya bağlı olarak erkeklerde aynı taraf testiste, kadınlarda ise labialara yansır. Sağ üreterin orta kısım taş-larının ağrısı ise Mc Burney noktasına yansıyıp akut apandisitle karışabilir. Sol tarafta diverti-külit, inen veya sigmoid kolonun hastalıklarıyla ve akut pankreatitle karışabilir. Taş mesaneye yaklaştıkça üreter orifisindeki enflamasyon ve ödeme bağlı olarak dizüri, sık idrara çıkma gibi iritatif semptomlar görülebilir.

Ağrı genellikle şiddetli ve kolik tarzdadır.

Genellikle ilk başlangıcından yaklaşık 1-2 saat sonra zirveye ulaşır. Ağrının derecesi, taşın bo-yutuyla değil obstrüksiyonun derecesi ile iliş-kilidir. Obstrüksiyonun yeri, nedeni, akut olup olmaması, ekstrarenal/intrarenal pelvis gibi hastaya ait anatomik faktörlere bağlı olarak ağ-rının şiddeti ve yerleşimi değişebilir. Bunların dışındaki en sık eşlik eden semptomlar bulan-tı ve kusmadır. Hastalara hematüri, altta yatan enfeksiyöz durum varlığında da ateş eşlik ede-bilir.

Tanı

Renal/üreter koliğiyle başvuran hastada ön-celikle ayrıntılı tıbbi öykü alınmalı ve fizik mu-ayene (FM) yapılmalıdır. Daha sonra hastalara laboratuvar ve radyolojik tetkikler önerilir. La-boratuvar tetkiki olarak tam kan sayımı, böbrek

4  Renal/Üreteral Kolik

29

BT’de böbreğin fonksiyonel değerlendirmesi yapılamaz.

Bilgisayarlı tomografide hastalar radyasyo-na maruz kalır. Bu maruziyet İVU’nun 3 katıradyasyo-na kadar çıkabilir. Renal kolik değerlendirmesi için düşük doz BT önerilmesine rağmen böbrek taşı olan hastaların %10’undan daha azında kulla-nılmaktadır. Vücut kitle endeksi <30 kg/m2 olan üreter taşı olan hastalarda, düşük doz BT’nin duyarlılığı 3 mm’nin altındaki taşlarda %86, 3 mm’nin üzerindeki taşlarda ise %100’dür. Dü-şük doz BT, müdahale gerektirme olasılığı daha yüksek olan büyük taşlar için özellikle hassastır.

Eğer hastanın taşı saptandıysa, bu taşın çıkarılması ve toplayıcı sistemin anatomisinin değerlendirilmesi planlanıyorsa Avrupa Üroloji Derneği kılavuzunda kuvvetli öneri derecesiyle bir kontrast çalışması önerilir.

Bilgisayarlı tomografinin gereksiz kullanıl-mamasına dikkat edilmelidir. Özellikle de be-lirsiz ve aralıklı semptomları olan, jinekolojik anormalliği olan ve idrar yolu enfeksiyonu olan gruplarda daha dikkatli olunmalıdır.

Ayırıcı Tanı

Kas-iskelet sistemi hastalıkları, gastrointestinal hastalıklar, jinekolojik hastalıklar ve enfeksiyöz hastalıklar gibi birçok neden ayırıcı tanıda dü-şünülmelidir. Gastrointestinal hastalıklar; akut apandisit, akut kolesistit, pankreatit, intestinal obstrüksiyon, divertikülit, biliyer kolik, infla-matuvar barsak hastalıkları ve peptik ülserdir.

Jinekolojik hastalıklar; over torsiyonu, ektopik gebelik, pelvik inflamatuar hastalık ve over kist rüptürüdür. Bunların dışında pnömoni ve her-pes zoster gibi enfeksiyöz durumlar da unutul-mamalıdır. Abdominal aort anevrizması gibi sonuçları mortal olabilen durumlarda hızlı ha-reket edilmelidir. Özellikle 65 yaş üstü, palpabl abdominal kitlesi olan, femoral nabız zayıf olan madığı içinde gebelerde BT’ye göre tercih

edilen yöntemdir. Primer tanı aracı olarak kul-lanılır. US hidronefrozun varlığını, derecesini ve böbrekteki taşların varlığını göstermek için kullanılabilir. 5 mm’den büyük böbrek taşla-rında US’nin sensitivitesi %96’dır. Tüm taş lo-kalizasyonlarında ise sensivitesi %30’lara ka-dar düşebilir. 5mm’den küçük taşları ve üreter taşlarını ise kaçırabilir. 5 mm’den küçük taşlar için US’nin sensivitesi %60 iken BT’nin ki ise

%76’dır. Günümüzde böbrek taşı tanısı alan hastaların %7’sinden azında US’nin kullanıldı-ğı ve BT kullanımının ise artmaya devam etti-ği bildirilmiştir. Kullanımındaki bu azalmaya rağmen US’nin kullanıldığı travması olmayan gençlerde tehlikeli başka tanı riski oldukça dü-şüktür. US ile, kadınlarda jinekolojik nedenlerin (over torsiyonu,ektopik gebelik) ayırıcı tanısı yapabilir, akut apandisit ve kolelitiazis tanısı konulabilir.

Multidedektör kontrastsız BT, şüpheli akut renal kolik değerlendirmesinde en iyi görün-tüleme yöntemidir ve teşhis için altın standart hale gelmiştir. BT’nin doğruluğu nedeniyle, şüpheli renal kolikteki kullanımı 1996–2007 arasında %4’ten %43’e çıkmıştır ve ABD’de her yıl renal kolik için 500.000’den fazla BT ya-pılmaktadır. Şu anda böbrek taşı tanısı alan hastaların %90’ından fazlası için BT taraması yapılmaktadır. BT’nin duyarlılığı %97-98 ve öz-güllüğü %96-100 arasındadır. Taş varlığında taşın yoğunluğunu ve çapını, taş olmadığında ise altta yatan diğer patolojileri göstermede başarılıdır. Taş tanısını doğrulamak ve taş ne-deniyle yapılacak işlem öncesinde anatomik özellikleri değerlendirmek için BT önerilir. Hid-ronefroz, perinefrik ödem üreterde kıvrılma ve periüreteral ödem gibi taşa sekonder bulgular saptanabilir. Kontrast madde kullanılmadığı için böbrek fonksiyonlarını etkilemez ve alerjik reaksiyonlara sebep olmaz. Fakat kontrastsız

Etkinlik açısından intravenöz yolla kulla-nılan NSAIİ’ler, intramüsküler yola göre, gü-venlik açısındandan üstündür. Pathan ve ark.

tarafından akut renal kolik için imtramüsküler NSAİİ ile tedavinin en etkili olduğu ve daha az istenmeyen etkilere sebep olduğu bildirilmiştir.

NSAİİ’ler böbrek yetmezliği ve gastrointestinal kanamalara sebep olabilir. Ayrıca diklofenak ve ibuprofenin majör koroner olayları arttırdığı ve diklofenakın konjestif kalp yetmezliği (New York Heart Association sınıf II-IV), iskemik kalp hastalık, serebro vasküler hastalık ve periferik arter hastalıkta kontrendike olduğu bildirilmiş-tir. Kardiovasküler olaylar için risk faktörü yük-sek hastalarda ayrıntılı inceleme yapılmalı, en düşük doz en kısa sürede kullanılmalıdır.

Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlara antis-pazmodiklerin eklenmesinin daha iyi ağrı kont-rolü sağlamadığı bildirilmiştir.

Opioidlerin ucuz, güçlü olmaları ve ağrıyı hızlı bir şekilde gidermelerine rağmen, solu-num depresyonu, kusma ve bağımlılık riskleri vardır. Renal kolikte NSAİİ’lere göre ikinci ter-cihtir. NSAİİ’leri aldıktan sonra kontrol edile-meyen ağrıları olan hastalar için kombinasyon tedavisinin de optimal bir seçim olduğu bilin-melidir.

Eğer hastalarda analjezi medikal olarak sağ-lanamazsa perkütan nefrostomi veya üreteral stent uygulanmalı ya da taşın çıkarılması gerekir.

Antibiyotik Tedavisi

Acil servise başvuran renal koliği ve nefrolitiazi-si olan hastalarda idrar analizi şüpheliyse idrar kültürü gönderilmelidir. Yanlış yorumlamalar bu hastalarda antibiyotiklerin yetersiz veya faz-la kulfaz-lanımına yol açabilir. Nefrolitiazis ve idrar yolu enfeksiyonu olan hastalarda idrar analizi-ne ilişkin veriler yeterli değildir. İdrar mikros-kopisinde belirgin beyaz küre yoksa ve nitrit ve/veya olmayan hastalarda dikkatli olunmalıdır.

FM’de palpabl abdominal kitle irdelenmelidir.

Tedavi

Tedavi sırasında renal kolikle başvuran hasta-larda en sık sebebin taş olduğu (%85) unutul-mamalıdır. Bu hastaların büyük kısmı taş tanısı aldıktan sonra tedavileri düzenlenmektedir.

Renal kolik nedeniyle başvuran hastada te-mel hedefler;

- Renal koliğin doğru teşhisi ve nedeninin ortaya konması

- Hastanın ağrı yönetimin sağlanması - Komplikasyonları olan hastaya

gerek-li müdahalenin yapılması (enfeksiyon tedavisi, perkütan nefrostomi, ürete-roskopi gibi gerekli olan girişimler) ve hospitalize edilmesi

- Hastanın güvenle taburcu edilebileceği zamanın belirlenmesi

Ağrı Yönetimi

Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar (NSAİİ), parasetamol ve opioidler kullanılır. NSAİİ’ler (diklofenak (3-10 gün 150 mg/gün), ibupro-fen, indometasin vb.) ve parasetamol taş ne-deniyle başvuran renal kolikli hastada etkindir.

NSAİİ’ler renal kolik tedavisinde etkin ve opio-idlere üstündür. NSAİİ’lerle daha düşük yan etki oranı, daha az ek ilaç gereksinim oranı bildiril-miş ve taşı olan hastalarda inflamasyonu azal-tarak taş geçişini kolaylaştırdığı bildirilmiştir.

NSAİİ’ler prostaglandin sentezini inhibe etmesi nedeniyle afferent arteriolar vazodilatasyonu engelleyip diürezi baskılar ve pelviüreteral ba-sıncı düşürürler. Düz kas tonusunda azalma ile üreteral spazm geriler ve pelviüreteral basınç düşer. İnflamasyonda azalmaya neden olarak hastalarda rahatlama sağlar.

4  Renal/Üreteral Kolik

31

malıdır. Enfeksiyon, böbrek fonksiyonlarında bozulma ve hastanın ağrısının dirençli olduğu durumlarda tedavi kesilmelidir. Bu tedavide α-blokerler (tamsulosin), kalsiyum kanal blo-kerleri (nifedipin) ve fosfodiesteraz-5 inhibitör-leri kullanılmaktadır.

Alfa-blokerler üreter taşlarının spontan atı-lımında faydalıdır. Tamsulosin 5 mm’den büyük distal üreter taşlarında yararlıyken, 5 mm’nin al-tındaki taşlarda faydalı değildir. Tamsulosinde plaseboya göre daha kısa taş atılma süresi ve daha az analjezik kullanımı bildirilmiştir.

Konservatif tedaviye uygun üreter taşların-da medikal ekpulsif tetaşların-davi etkilidir. En iyi faytaşların-da 5 mm’den büyük distal üreter taşlarında sağ-lanır. Fosfodiesteraz-5 inhibitörleri veya korti-kosteroidlerin α-blokerlerle kombinasyonunu desteklemek için yeterli veri bulunmamaktadır.

Kalsiyum kanal blokerleri, renal kolik sıra-sında artmış düz kas spazmlarını azaltarak ye-niden düzenli kontraksiyonların olmasını sağ-lar. NSAİİ ise proksimal üreter taşlarında daha etkinken, kalsiyum kanal blökeri olan nifedipin distal üreter taşlarında daha etkindir. Nifedi-pinin plaseboya göre distal yerleşimli üreter taşlarının spontan düşürülmesinde daha etkin olduğunu bildiren yayınlar mevcuttur.

Renal Kolikte Tedavi ve İzlemde Öneriler

- Hastanın ağrısı kontrol altına alınamadıysa, bilateral obstrüksiyon varsa, soliter böbrek-liyse, altta yatan başka ciddi hastalık şüp-hesi varsa, anüri veya enfeksiyon belirtileri gibi komplikasyonlar varsa taburcu edilme-melidir. Bu komplikasyonlar hastaneye yatış gerektirir.

- Enfeksiyon belirtisi olmayan, kronik böbrek hastalığı olmayan, fonksiyonel soliter böb-rek olmayan veya böbböb-rek nakli yapılmamış, negatifse idrar analizindeki lökosit esterazın

taştan kaynaklandığı ve idrar yolu enfeksiyonu ile ilişkili olmadığı söylenebilir. Ateş, lökositoz,

>5 WBC/hpf ve/veya nitrit pozitifliği olanlarda antibiyotik tedavisi uygulanır. Antibiyotik teda-visi kültür için idrar örneği alındıktan sonra uy-gulanmalıdır. Böbrek taşı olan hastaların üçte birinin antibiyotik tedavisi açısından yetersiz tedavi edildiği ve yaklaşık dörtte birinin ise aşırı tedavi edildiği bildirilmiştir. Nefrolitiazis tanısı, idrar yolu enfeksiyonlarının veya diğer üriner anomalilerin eş zamanlı varlığı ile komplike ola-bilir. İdrar yolu enfeksiyonu olmayan nefrolitia-zisli hastaların aşırı tedavisi, çoklu ilaç direncine neden olur.

Sepsis ve/veya Anüride Obstrükte Böbrek

İdrar yolu enfeksiyonu ve/veya anüri belirtileri olan obstrükte böbreğe acil müdahale gerekir.

Bu hastalarda sepsis riski olduğu için agresif tedavi ve izlem gereklidir. Taşa bağlı tek taraflı veya bilateral obstrüksiyona bağlı enfeksiyon ve hidronefroz varlığında komplikasyonların önlenebilmesi için acil dekompresyon gerekir.

Tam kan sayımı, kan ve idrar kültürleri, böbrek fonksiyon testleri uygulanmalı ve laktat düzey-lerine bakılmalıdır.

Bunun için perkütan nefrostomi kateteri veya üreteral stent yerleştirilmesi önerilir. İki yöntem eşit derecede etkilidir. Drenaj sonra-sında tekrar idrar kültürü alınmalı ve antimikro-biyal tedavi süreci başlatılmalıdır. Hastanın en-feksiyonu düzelene kadar taşın kesin tedavisi ertelenmelidir.

Medikal Ekspulsif Tedaviler

Üreter taşlarında, taşın aktif olarak çıkarılma-sının endike olmadığı durumlarda

kullanıl-8. Walsh, P.C., Campbell Urology. Güneş Kitabevi 2005. 8.baskı s:83-111, s:411-463

9. Patti, L. and S.W. Leslie, Acute Renal Colic, in Stat-Pearls. 2021, StatPearls Publishing Copyright © 2021, StatPearls Publishing LLC.: Treasure Island (FL).

10. Çaşkurlu, T., Üriner Sistem Taş Hastalığı Tedavisi.

Türk Üroloji Derneği/ Turkish Association of Uro-logy 2015. 1.baskı: p. 1-45.

11. Şen A, Akbaş A., Erdem Koç, Üriner Sistem Taş Hastalıkları ve Karın Ağrısı. KARIN AĞRISI NOBEL TIP KİTAP EVLERİ, 10/2019: p. 405-409.

12. C. Türk, A.N., A. Petřík, C. Seitz, A. Skolarikos, B.

Somani, K. Thomas, G. Gambaro, J.F.Donaldson, N.F. Davis, R. Lombardo, L. Tzelves, EAU Guide-lines on Urolithiasis 2021. https://uroweb.org/

guideline/urolithiasis.

13. Schoenfeld, E.M., et al., Young patients with sus-pected uncomplicated renal colic are unlikely to have dangerous alternative diagnoses or need emergent intervention. West J Emerg Med, 2015.

16(2): p. 269-75.

14. Massaro, P.A., et al., Is computed tomography-defined obstruction a predictor of urological intervention in emergency department patients presenting with renal colic? Can Urol Assoc J, 2017. 11(3-4): p. 88-92.

15. Patatas, K., et al., Emergency department ima-ging protocol for suspected acute renal colic:

re-evaluating our service. Br J Radiol, 2012.

85(1016): p. 1118-22.

16. Hickin-Yacoub, A.P.E.J.M.K.R.S., Renal Colic.

https://www.rcemlearning.co.uk/reference/re-nal-colic/#, Published: 23/02/2018.

17. Pathan, S.A., B. Mitra, and P.A. Cameron, A Syste-matic Review and Meta-analysis Comparing the Efficacy of Nonsteroidal Anti-inflammatory Drugs, Opioids, and Paracetamol in the Treat-ment of Acute Renal Colic. Eur Urol, 2018. 73(4):

p. 583-595.

18. Fu, S., et al., Comparative efficacy and safety of analgesics for acute renal colic: A network me-ta-analysis protocol. Medicine (Baltimore), 2019.

98(10): p. e14709.

19. Matt Varrier, S.W., Marlies Ostermann., Renal co-lic - Clinical Review. 5 July 2013.

20. Hinck, B., et al., Current practice of antibiotic uti-lization for renal colic in the emergency room.

Int Braz J Urol, 2017. 43(2): p. 239-244.

tek taraflı semptomları olan ve iyi miktarda idrar çıkaran hastalar, oral ilaçlarla semptom kontrolü sağlanmış olan veya sağlanan, 60 yaş altı, yeterli sıvı alabilen, acil durumlarda hastaneye ulaşım sağlayabilen, ciddi kronik hastalığı olmayan, gebe olmayan genç ka-dın hastalar, başka önemli tanılarla ilgili be-lirsizlik yoksa (abdominal aort anevrizması vb.) bu hastaların acil servisten taburculuğu planlanabilir.

- Hasta taburcu edilirken ağrının tekrar et-mesi durumunda ve ateşinin olması duru-munda acilen tekrar başvurması gerektiği, analjezik ilaçları nasıl kullanması gerektiği, bol sıvı alımı önerilir.

Kaynaklar

1. Gu, H.Y., et al., Increasing Nonsteroidal Anti-inf-lammatory Drugs and Reducing Opioids or Pa-racetamol in the Management of Acute Renal Colic: Based on Three-Stage Study Design of Network Meta-Analysis of Randomized Control-led Trials. Front Pharmacol, 2019. 10: p. 96.

2. Schoenfeld, E.M., et al., Association of Patient and Visit Characteristics With Rate and Timing of Uro-logic Procedures for Patients Discharged From the Emergency Department With Renal Colic.

JAMA Netw Open, 2019. 2(12): p. e1916454.

3. Talreja, S., et al., A Spectrum of Urological Emer-gency Reported at a Tertiary Care Teaching Hospital: An Experience. J Clin Diagn Res, 2015.

9(11): p. Pc12-5.

4. Moore, C.L., et al., Imaging in Suspected Renal Colic: Systematic Review of the Literature and Multispecialty Consensus. Ann Emerg Med, 2019. 74(3): p. 391-399.

5. Anafarta K, Arıkan N., Bedük Y, Temel Ürolo-ji 4 baskı. Güneş Tıp Kitabevleri 2011:S:55-59, s:1025-1037.

6. Emil A. Tanagho, J.W.M., Çeviri Gürkan Kazancı SMITH GENEL ÜROLOJİ. Nobel Tıp Kitabevleri 2009. 17.BASKI: p. 30-39.

7. Candan İ., Soygür T., Göğüş O, Ürogenital Sistem.

Muayeneden Tanıya, ANTIP Yayınları 2005. 2.bas-kı: p. 441-452.

33

Giriş

Gebelikte renal kolik sık görülmese de gebelik sırasında nonobstetrik nedenlerle hastaneye başvurunun en sık sebebidir. Renal kolik hem anne hem de fetüs sağlığı için risk oluşturmak-la birlikte tanı ve tedavisinde dikkatli olunması gereken bir antitedir. Tanıda kullanılan görün-tüleme yöntemlerinin iyonize radyasyon etkisi, tedavide kullanılan medikal ajanların fetüse olan etkileri ve girişimsel yöntemlerin anne ve fetüste oluşturacağı risk ve faydalar göz önün-de bulundurulmalıdır. Bu bölümönün-de gebelikte renal koliğin epidemiyolojisi, patofizyolojisi, tanı, tedavi ve takip yöntemleri tartışılacaktır.

Epidemiyoloji

Gebelikte renal kolik insidansı coğrafyalar ara-sında ürolitiazis insidanslarındaki farklılıklara ve yayınlanan raporlardaki tanı kriterlerine bağlı olarak değişmekle birlikte 1/224-1/2400 arasındadır. Bunun yanında komplike renal kolik 3300 gebelikte bir görülmektedir. Renal kolik nedeniyle hastaneye başvuruların büyük

çoğunluğu 2. ve 3. trimesterde olmaktadır (sıra-sıyla % 27 ve % 68). Multipar gebelerde, primer gebelere göre 3 kat daha fazla görülmektedir.

Patofizyoloji

Gebelik, genitoüriner sistemde anatomik ve fonksiyonel değişikliklere yol açarak fizyolojik hidronefroza neden olmaktadır. Bu değişiklik-ler arasında artmış glomerular filtrasyon hızı (GFR), artmış diürez ve gebeliğin erken dönem-lerinde üreter düz kasında relaksasyona neden olan progesteronun etkisi sayılabilir. Gebelerin yaklaşık % 90’ında renal kaliks, pelvis ve üreter-de dilatasyon görülmektedir. Bunun dışında gebeliğin 3. trimesterinde anteversiyon po-zisyonundaki uterusun, üretere eksternal bası uygulaması veya mesane kubbesine eksternal basısına bağlı üreteral orifisin daha yukarı bir pozisyona yer değiştirmesi üriner sistem obs-trüksiyonuna neden olabilir ve hidronefroza yol açabilir. Gebeliğe bağlı fizyolojik hidronef-roz % 90 oranında sağ böbrekte görülürken % 67 oranında sol böbrekte görülmektedir. Bu farkın nedeni büyüyen uterusun sağa