• Sonuç bulunamadı

2.2 Kamu Davasının Açılmasında Takdir Yetkisi

2.2.2 Cezanın Ortadan Kaldırılmasını Gerektiren Etkin Pişmanlık Halleri

2.2.2.6 Rüşvet Suçu

6352 sayılı yasa ile tamamen değişen rüşvet suçu, TCK.m.252 hükmünde düzenlenmiştir370. Bu madde hükmüne göre söz konusu suç, kamu görevlisinin, görevinin

ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması amacıyla, kendisine veya göstereceği bir diğer gerçek veya tüzel kişiye bir başkasından menfaat temin etmesiyle meydana gelir. Bu suçun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin belli bir amaca yönelik olarak, haksız bir menfaat temin etmiş olması gerekmektedir. Bu anlamda rüşvet suçu amaç suç olarak nitelendirilir371. Aynı

368 Kartal, s.80 369 Gündüz, s.112-113 370 Bkz.6352 Sayılı Kanun m.87 hükmü 371 Kartal, s.86

zamanda bu suç, biri rüşvet almak diğeri rüşvet vermek olmak üzere; aynı amaca farklı yönlerde icra edilen hareketlerle ulaşmayı öngördüğünden bir karşılaşma suçudur372

.

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için TCK.m.252/3 hükmü gereği rüşvet anlaşmasının yapılması yeterlidir. Bu bağlamda kamu görevlisinin menfaati elde etmiş olması gerekmez.

Cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullanarak TCK.m.254/1 hükmü gereği kamu davası açmamaya karar verebilmesi için; rüşvet alan kamu görevlisinin, rüşvet suçundan dolayı hakkında soruşturmaya başlanmadan önce, durumu soruşturmaya yetkili makamlara haber vererek, rüşvet konusu şeyi aynen teslim etmesi gerekir. Ayrıca TCK.m.254/1 hükmüne göre, rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin soruşturma başlamadan önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.

6352 sayılı Kanun değişikliğinden önceki düzenleme, durumun soruşturma makamlarınca öğrenilmemesi şartını ararken; mevut düzenleme “resmi makamlar” ibaresini kullanmıştır. Bu değişiklik cumhuriyet savcısının takdir yetkisini dolaylı olarak daraltmıştır. Zira rüşvet alan kişi hakkında idari veya adli soruşturma başlatılmamış olsa dahi yetkili resmi makamın durumu öğrenmesi halinde ekin pişmanlık hükmüne dayanılarak savcı tarafından takdir hakkı kullanılamayacaktır373

. Halbuki eski düzenlemeye göre idari soruşturmanın başlatılması ve fakat adli makamların durumdan haberdar olmaması halinde savcı takdir hakkını kullanabilecekti. Bu bağlamda cumhuriyet savcısı soruşturmayı yürütürken fail hakkında takdir hakkını kullanmadan önce, resmi makamlar ile irtibata geçmeli ve failin eyleminden bu makamların haberdar olup olmadıklarını sorgulamalıdır. Burada cumhuriyet savcısına araştırma yükümlülüğü getirilmiştir. Kanımızca bu düzenleme cumhuriyet savcısının takdir yetkisini fail aleyhine kısıtlasa da oldukça yerindedir. Zira kamu görevlisi kendisine duyulan güveni toplum nazarında sarsmamak adına daha dikkatli hareket etmek zorunda kalacak, hakkında idari işlemin başlaması halinde dahi etkin pişmanlık hükümleri gereği ceza almayacağını düşünerek rüşvet suçunu işlemek adına rahat hareket edemeyecektir. Kanunun ilgili hükmünde yer alan“yetkili makamlar” ibaresi geniş yorumlanmalıdır. Bu anlamda bu ibare, kamu görevlisi hakkında adli veya idari soruşturma yapma yetkisine

372 Kartal, s.86; Ayhan, s.112 (Kanunun Gerekçesi: Rüşvet suçu, bir karşılaşma suçudur; bu nedenle, çok failli

bir suçtur. Bir tarafta, rüşvet veren; diğer tarafta ise rüşvet alan kamu görevlisi yer almaktadır. Rüşvet veren ve alan, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemektedirler. Bu itibarla, veren ve alan açısından rüşvet suçu tek bir suçtur. Söz konusu suç, menfaatin temin edildiği anda tamamlanmış bulunmaktadır. Menfaat temin edilinceye kadar suça iştirak mümkündür. Bu nedenle, söz konusu suç tanımı kapsamında “rüşvete aracılık eden” kavramına yer verilmemiştir. Rüşvet suçunun oluşabilmesi için amaçlanan şeyin yapılmasına veya yapılmamasına gerek yoktur. Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, amaçlanan şeyin kamu görevlisinin görevine giren bir iş olması gerekir. Kamu görevlisinin görevine girmeyen bir işin yapılması amacıyla menfaat temini hâlinde, rüşvet suçu oluşmaz. Rüşvet alan kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu kişinin yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, cezanın artırılması öngörülmüştür.)

haiz makamların yanı sıra, kamu görevlisinin çalıştığı kurum ve bu kurum ile hiyerarşik veya vesayet bağı ilişkisi içinde bulunan diğer kurumları da kapsayacaktır374

.

İlgili maddeye göre rüşvet alma konusunda anlaşmaya varan memur kendisine menfaat geçmeden önce pişmanlık duyarak durumu yetkili makama haber verirse, savcı takdir hakkını kullanabilecek ve fail hakkında kamu davası açmamaya karar verebilecektir. Bu bağlamda örneğin sosyal hizmetler kurumunda çalışan memurun rüşvet anlaşmasına vardığını öğrenen çalışma arkadaşı; durumu bağlı olduğu amirine ilettiğinde fail artık etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacaktır. Fail etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorsa herkesten önce durumu amirine bizzat aktarmalıdır. Dolayısıyla cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullanmadan önce kurumlarla irtibat halinde bulunmasının bir kez daha önemini vurgulamak isteriz.

Nitekim Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 03.07.2014 tarih ve 2014/6872-7346 sayılı kararında “…Ağrı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iki adet soruşturma dosyasının kayıp

olduğunun anlaşılması üzerine başlatılan soruşturma kapsamında diğer sanığın vaad ettiği maddi menfaat karşılığı davaya konu eylemleri gerçekleştirdiğini beyan eden Tuncay Kaya hakkında rüşvet suçundan TCK.'nın 254/1. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümleri ile diğer suçlar yönünden aynı Kanunun 38/3. maddesinin uygulanma olanağının karar yerinde tartışılmaması..” diyerek etkin pişmanlık hükümlerini tartışmamayı bozma gerekçesi olarak

kabul etmiştir.

Cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullanarak TCK.m.254/2 hükmüne göre rüşvet veren fail hakkında kamu davası açmamaya karar verebilmesi için; failin işlediği suçla ilgili olarak resmi makamlar öğrenmeden önce etkin pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi gerekmektedir.

Bu madde hükmünün uygulanması bakımından rüşvet veren kişinin kamu görevlisi veya sivil kişi olması açısından herhangi bir fark yoktur. Rüşvet veren durumu resmi makamlar öğrenmeden yetkili makamlara kendisini ihbar etmelidir. Kanun metni her ne kadar

“pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi” kavramı kullanmış olsa da

failin açıkça bu hususu dile getirmiş olması aranmamalıdır375. Kanımızca da bu görüş

isabetlidir. Örneğin rüşvet verdiğini gelip savcıya anlatan failin beyanında mutlaka pişman olduğunu belirtmesi aranmamalıdır. Zira fail kendini ihbar ederek muhtemel alacağı cezayı kabullendiği için zaten pişmanlık duygusu yaşamaktadır. Bu bağlamda savcı takdir hakkını kullanmalı ve pişman olduğunu açıkça söylemeyen fail hakkında da takipsizlik kararı vermelidir.

374 Kartal, s.88

Nihayetinde Yargıtay 5. Ceza Dairesi 15.11.2012 tarih ve 2011/1395 E. ve 2012/11452 K. sayılı kararında “…Bağ-Kur Iğdır İl Müdürlüğünce, sanık Veli Türk'ün sigorta

dosyasının kayıp olduğu, vergi ve meslek kuruluşlarında kaydının olmadığının tespiti üzerine, konunun kurum müfettişince araştırılması sırasında, 04/02/2005 tarihinde müfettişe verdiği beyan ile rüşvet almak, vermek suçunun ortaya çıkmasını sağlayan bu sanık hakkında 5237 sayılı TCK.'nın 254/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması…” diyerek rüşvet veren açısından etkin pişmanlık

hükümlerinin tartışılmamasını bozma nedeni saymıştır.

Cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullanarak TCK.m.254/3 hükmüne göre rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişiler hakkında takipsizlik kararı verebilmesi için; soruşturma başlamadan önce, faillerin durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmeleri gerekmektedir.

Bu hükümde suça iştirak, hem rüşvet alanın hem de rüşvet verenin fiiline bağlı olarak ortaya çıkabilir. Bu anlamda suça iştirak eden kişinin pişmanlık durumu değerlendirilirken, failin kimin fiiline iştirak ettiği ele alınarak sonuca varılmalıdır. Fail sadece rüşvet verenin fiiline iştirak etmişse sadece durumdan yetkili makamları haberdar etmesi yeterli olacakken; rüşvet alanın fiiline belli bir menfaat elde ederek iştirak etmiş ise etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için durumdan yetkili makamları haberdar etmesi yeterli olmayacak ve elde ettiği menfaati iade etmesi de gerekecektir376

.

Kartal’ın hukuki değerlendirmesi kanımızca kanunun amacına ve adalet duygusuna da uygun düşecektir. Bu bağlamda örneğin bir arsa hakkında belediyede çalışan imar müdürüne rüşvet veren faili azmettiren kişi etkin pişmanlıktan yararlanmak istiyorsa, savcıya veya belediyedeki imar müdürünün bağlı olduğu amirine durumu bir başka makam öğrenmeden anlatmalıdır. Aynı kişi imar müdürünün aldığı parayı paylaşmış ise kendi aldığı parayı aynen iade etmelidir. Burada suça iştirak eden failin elde ettiği menfaat kadar sorumlu olması kanımızca adalet duygusunun tesisi bakımından yeterli olmalıdır. Failin elde ettiği kazanç bölünemeyen cinsten bir eşyayı iştiraken kullanmaktan ibaret ise; bu takdirde failin eşyanın diğer şerikte bulunması halinde eşyanın yerini bildirmesi, eşyanın kendisinde bulunması halinde tamamını iade etmesi gerektiği kanaatindeyiz. Cumhuriyet savcısı takdir hakkını kullanırken bu hususlara özellikle dikkat etmelidir.

Nitekim Yargıtay 5.Ceza Dairesinin 10.05.2012 tarih ve 2008/9464 E. ve 2012/5061 K. sayılı kararında “…5237 sayılı TCK.'nın 254/3. maddesindeki “rüşvet suçuna iştirak eden

diğer kişilerin soruşturma başlamadan önce, pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi halinde hakkında bu suçtan dolayı ceza hükmolunmaz”

376 Kartal, s.90

şeklindeki düzenleme karşısında, sanıklar Ahmet Şerif Güryıldırım ve Ulaş Gençel'in iddianamenin 7. bendinde yer alan suça konu eylemleri ile ilgili soruşturmanın, müşteki Levent Eryılmaz'ın ihbarıyla başlatıldığı, iddianamenin 1, 4, 5 ve 6. bentlerine konu eylemlerinden ise soruşturma makamlarını kendileri haberdar ettikleri nazara alınarak haklarında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması…” diyerek etkin pişmanlık

hükümlerinin uygulanmamasını bozma nedeni olarak görmüştür.