• Sonuç bulunamadı

Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu

2.2 Kamu Davasının Açılmasında Takdir Yetkisi

2.2.2 Cezanın Ortadan Kaldırılmasını Gerektiren Etkin Pişmanlık Halleri

2.2.2.5 Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma Suçu

Günümüzde en yaygın ve önemli suç tiplerinden biri haline gelen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu gittikçe yaygınlaşmaktadır. Teknolojinin gelişimine paralel olarak etkisi daha da artan suç örgütlerinin amacı haksız menfaat ve rant elde etmektir. Bu suç örgütleri amaçlarına ulaşmak için kanunsuz fiillerle devleti ve toplumu çökertmeye

353 Ayhan, s.101

çalışmaktadır. Örgütler devlet otoritesinin yerini alarak kendi yasalarını koymakta ve uygulamakta, devlet ve toplum için çok büyük tehlike oluşturmaktadırlar354

.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu TCK.m.220 hükmünde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, kanunun suç saydığı fillerin işlenmesi amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek, söz konusu suça vücut verecektir. Ancak ilave unsur olarak, örgütün yapısının, sahip olunan üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçların işlenmesine elverişli olması şartı da aranmaktadır355

.

TCK.m.220 hükmünde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun işlendiğinin ve örgütün varlığının kabul edilebilmesi için suçun en az üç kişiyle işlenmesi gerekmektedir. Ayrıca üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması ve bunun niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gereklidir356

.

TCK.m.314 hükmünde ise, silahlı örgüt suçu düzenlenmiştir. Bu madde hükmünde düzenlenen suç, devletin güvenliğine karşı veya anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçların işlenmesi amacıyla silahlı örgüt kurulması ya da yönetilmesiyle veya bu örgüte üye olunmasıyla oluşmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümlerin, bu suç açısından aynen uygulanmasını belirtmektedir. Bu bağlamda TCK.m.221 hükmünde öngörülen etkin pişmanlık hükümleri, TCK.m.314 hükmü için de uygulanacaktır357

.

Örgütün amacı bir suç programını gerçekleştirmek, birden fazla suç işlemek olmalıdır. Söz konusu suç, kanunun suç olarak tanımladığı fiildir. Bir tek suç işlemek için örgüt kurma bu madde kapsamında değerlendirilemez. Bir tek suç işlemek amacıyla bir araya gelinmesi iştiraki oluşturur. TCK.m.221 hükmünde suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuyla ilgili etkin pişmanlık hali kabul etmiştir358

.

TCK.m.221 hükmünün birinci fıkrasında, suç örgütünü kuran veya örgütün

yöneticiliğini yapanlarla ilgili etkin pişmanlık haline yer verilmiştir. Buna göre, örgütün kurucu ve yöneticilerinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için, bu kişilerin soruşturmaya başlanmadan ve örgütün kuruluş amacı doğrultusunda her hangi bir suç işlenmeden önce ya örgütü dağıtması ya da örgütün dağılmasını sağlayacak nitelikte bilgileri resmi makamlarca paylaşması gerekmektedir. Örgüt kurucu veya yöneticilerinin bu hareketleri sonucu örgüt çökertilirse, kendilerine ceza verilmeyecektir. Soruşturma aşamasında da haklarında

354 Ayhan, s.103 355 Kartal, s.79 356 Ayhan, s.104 357 Kartal, s.80 358 Ayhan, s.104-105

iddianame düzenlenmeyebilecektir. Eğer fail, örgütün amacı doğrultusunda suç işlemiş ise bu maddedeki etkin pişmanlıktan faydalanması mümkün olmayacaktır.

TCK.m.221 hükmünün ikinci fıkrasında, örgüt üyeleriyle ilgili etkin pişmanlık

haline yer verilmiştir. Buna göre, örgüt üyesi kişinin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için; örgüt üyesinin, örgütün işlediği herhangi bir suça iştirak etmeden örgütten ayrılması ve bu durumu resmi makamlara haber vermesi gerekmektedir. Bu durumda örgüt üyesine ceza verilmeyecek, soruşturma aşamasında da hakkında iddianame düzenlenmeyebilecektir.

Uygulamada yaşanan en büyük sıkıntılardan birisi de failin daha önceden örgüt çerçevesinde suç işleyip işlemediğinin tespiti noktasıdır. Örneğin çok taraflı çatışma ortamının bulunduğu terör örgütü mensubu kişinin çatışmaya iştirak edip etmediğinin tespiti çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda cumhuriyet savcısının takdir yetkisini nasıl kullanacağı, delil yetersizliği nedeniyle fail hakkında kamu davası açmama ya da etkin pişmanlık hükümleri nedeniyle kamu davası açmama kararlarından hangisini vereceği sorunu doğabilecektir. Kanımızca savcı, mevcut yasal düzenleme ışığında beyana itibar ederek failin etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanması nedeniyle takdir hakkını kullanmalı ve kamu davası açmamalıdır.

Yargıtay’a göre failin gönüllü olarak örgütten ayrılması ve bu durumu ilgili makamlara bildirmesi, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması için yeterlidir. Failin ayrıca pişman olduğunu belirtmesine gerek yoktur. Zira örgüt, faile etkin pişmanlıktan faydalanmaması yönünde baskıda da bulunmuş olabilir. Bu bağlamda örgütten kendi isteğiyle ayrılan failin pişman olduğu kabul edilmelidir359

.

Yine Yargıtay’a göre fail, örgütten ayrılmışsa ve davranışları da bu durumu destekliyorsa, diğer ifadeyle, failin örgütsel faaliyetlerine devam ettiğine dair her hangi bir delil mevcut değilse söz konusu etkin pişmanlık hükmü uygulanabilecek, ayrıca failin örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi şartı aranmayacaktır. Zira örgütten ayrılma beyanı açık irade ile olabileceği gibi zımni bir davranışla da olabilir360. Bu yaklaşımın olması

gereken hukuk açısından doğru olduğu ve fakat kanunda açıkça öngörülen şartın yok sayılmasının mümkün olmadığı savunulmuştur361. Bu görüşe göre failin ilgili makama

örgütten ayrıldığını bildirmesi gerekir. Kanımızca da bu görüş oldukça isabetlidir. Zira kanun, failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için gerekli olan şartları saymıştır. Ceza kanunlarında kıyas yasağının bulunduğu da gözetildiğinde, etkin pişmanlık hükümlerinin fail lehine genişletilerek uygulanması hukuka aykırı olacaktır. Bu bağlamda ilgili makamlara

359

Yaşar/Gökcan/Artuç, C.5, s.6306

360 Yaşar/Gökcan/Artuç, C.5, s.6308 361 Kartal, s.83

haber vermeyen fail hakkında cumhuriyet savcısı takdir hakkını kullanamayacak ve iddianame düzenlemek zorunda kalacaktır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.11.1998 tarih ve 1998/2860-2638 sayılı kararında “…

Mensubu bulunduğu silahlı çetenin amacı doğrultusunda işlenen suçlara katıldığı kanıtlanmayan sanığın örgütten kendiliğinden çekilerek 20.01.1995 tarihinde askere gittiği, örgütten çekildikten sonra yakalanıncaya kadar herhangi bir örgütsel faaliyette bulunduğu hususunda delil elde edilemediği ve pişmanlık yasasından yararlanmak istemediğine dair

bildirimlerinin örgütün baskısından kaynaklandığı benzer olaylardan belirlenen sanığın

3419 sayılı yasanın değişik 1/a maddesi hükmünden yararlandırılması gerektiği, Yargıtay

Ceza Genel Kurulunun 01.04.1991 gün ve 1991/9-41 esas, 1991/105 karar sayılı kararında

belirttiği gibi sözü geçen yasa maddesinin uygulanması için bilfiil teslim şartı olmayıp

örgütten çekilmenin yeterli bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,

kanuna aykırı…” diyerek sadece örgütten çekilme hususunun yeterli olacağını belirtmiştir. TCK.m.221 hükmünün üçüncü fıkrasında, yine örgüt üyeleriyle ilgili bir etkin

pişmanlık haline yer verilmiştir. Ancak örgüt üyesinin bu etkin pişmanlık halinden yararlanabilmesi için, örgütün amacı doğrultusunda işlenen herhangi bir suça iştirak etmeden yakalanması ve pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya diğer örgüt üyelerinin yakalanmasını sağlayacak nitelikte resmi makamlara bilgi vermesi gerekmektedir. Bu halde de, örgüt üyesi cezalandırılmayacak, soruşturma aşamasında da hakkında savcı tarafından kamu davası açılmayabilecektir362.

Kanunun ilgili hükmü, failin etkin pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya yönelik elverişli bilgi vermesini aramaktadır.

“Elverişli bilgi” ile kastedilen; verilen bilginin, örgütün dağılmasını veya mensuplarının

az/çok yakalanmasını sağlayacak işlevsellikte olmasıdır. Madde gerekçesinde ise örgüt üyesinin verdiği bilginin elverişli olup olmadığı hususunun mahkemece değerlendirileceği belirtilmiştir363. Bu ifade uyarınca cumhuriyet savcısının takdir yetkisinin kısıtlanacağı

düşünülebilir. Bir düşünceye göre kanunun gerekçesindeki bu düzenlemenin amacının cumhuriyet savcısının takdir yetkisini kısıtlamak olmadığı, örgüt üyesi tarafından verilen bilginin elverişliliği hususunun değerlendirilmesinin güvenlik güçlerine havale edilmesinin

362

Y. 9.CD. 10.07.2008 t. ve 2008/2090 E. 2008/8917 K. Sayılı Kararı : “Güvenlik güçlerine yakalandıktan sonra kolluk, savcılık ve sorgu ifadelerinde örgüt üyesi olduğunu kabul edip Pişmanlık Yasasından faydalanmak istediğini bildiren sanığın kovuşturma aşamasında önceki ifadelerini ve suçlamayı inkar edip örgüt üyesi olmadığını, bu nedenle de Pişmanlık Yasasından istifade etmek istemediğini beyan etmesi karşısında, hakkında 5237 sayılı TCK.’nun 221. maddesinin uygulanamayacağı gözetilmeden anılan madde ile cezasından indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayini,”; Yaşar/Gökcan/Artuç , 5.C. , s.6303

önüne geçilmesidir. Bu bağlamda örgüt üyesinin verdiği bilginin elverişli olup olmadığını soruşturma aşamasında cumhuriyet savcısı da değerlendirebilir364

.

Kanımızca önceki aşamalarda da belirttiğimiz üzere; soruşturmanın patronu olan savcının, delilleri değerlendirme yetkisine sahip hukukçu kimliğinin bulunduğu CMK. tarafından kabul edilmiştir. Bu bağlamda cumhuriyet savcısının takdir hakkını kullanmasında her hangi bir engel bulunmamalıdır. Savcı, soruşturma evresinde örgüt üyesinin verdiği bilgilerin elverişli olup olmadığını hukuken değerlendirecek olan tek makamdır. Bu bağlamda savcıdan sadece bu hususun tespiti açısından iddianame düzenlemesini beklemek ve dolayısıyla takdir yetkisini kısıtlamak kanunun amacına aykırı olacaktır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi 08.05.2007 tarih ve 2007/2572-3890 sayılı kararında

“…Sanıkların örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin yakalandıkları anlaşıldığından konumlarının 5237 sayılı TCK.nun 221/3. maddesine uyduğu ancak; tüm dosya kapsamından pişmanlık duyarak örgütün dağılmasına veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermedikleri ve Yasada aranan koşulların bu nedenle oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmaları, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır…” diyerek elverişli bilginin

önemine vurgu yapmıştır365

.

TCK.m.221 hükmünün dördüncü fıkrasında, suç işlemek amacıyla örgüt kurma

suçuna iştirak eden örgüt yöneticileri ve üyeleriyle ilgili daha geniş bir etkin pişmanlık haline yer verilmiştir. Buna göre, suç işlemek amacıyla örgütü kuran, bu örgütü yöneten, bu örgüte üye olan veya bu örgüte üye olmamakla beraber örgütle beraber suç işleyen, bu örgüte yardım eden kişi, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili resmi makamlara bilgi vermesi halinde, kendilerine ceza verilmeyecektir. Soruşturma aşamasında ise savcı tarafından kendileri hakkında kamu davası açılmayabilecektir. TCK.m.221/4 hükmünün geniş yorumlanması halinde örtülü bir affa sebebiyet vereceği açıktır366

.

Söz konusu etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanacağı kişiler bakımından aynı zamanda TCK.m.221/5 hükmünde öngörülen denetimli serbestlik tedbiri devreye gireceğinden ve bu tedbire de yalnızca hakimin karar verebileceğinden bahisle bu etkin pişmanlık haline dayanarak savcının kovuşturmaya yer olmadığı kararı veremeyeceği ileri sürülmektedir367. Savcının takdir yetkisini kısıtlayan hallerde, hakime başvurulması ve onun

364 Kartal, s.84 365 Yaşar/Gökcan/Artuç, C.5, s.6312 366 Ayhan, s.106 367 Kartal, s.80; Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, s.1177

onayının alınması suretiyle bu durumun aşılabileceği öğretide savunulmuştur368. Kanımızca bu görüş yerindedir. Zira TCK.m.191 hükmünde erteleme kararı veren savcıya aynı zamanda denetimli serbestlik kararı verme yetkisi de tanınmıştır. TCK.m.221 hükmüne göre savcının takdir hakkını kullanarak kamu davası açmama kararı vermesi ve denetimli serbestlik tedbirini hakimden istemesi gerekmektedir. Bu takdirde kanunun yapılış amacına da uygun hareket edilmiş olacaktır.

Yargıtay 9. Ceza Dairesi‟nin 13/04/2006 tarih, 2006/1038 Esas, 2006/2247 sayılı kararında; “…. Silahlı terör örgütü mensubu olan sanığın, örgütün amacın doğrultusunda

yurt dışında çeşitli silahlı çatışmalara ve örgütsel faaliyetlere katıldığı, başka örgüt mensupları ile birlikte yurt dışından Türkiye’ye silahlı olarak grup halinde giriş yapmak istedikleri sırada güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu tekrar yurt dışına kaçmak zorunda kaldığı, daha sonra da Suriye Devlet yetkilileri tarafından yakalanarak Türk Makamlarına teslim edildiği anlaşılmış olup bütün bu eylem ve faaliyetleri birlikte ele alınarak değerlendirildiğinde hukuki durumun suç tarihi itibarıyla lehe olan 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125 kapsamında takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşünülerek yazılı şekilde hüküm tesisi ve yurt dışında yakalanarak Türk Makamlarına teslim edilen sanığın etkin pişmanlığa ilişkin Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinde öngörülen şekilde yeterli bilgi vermediği, bu nedenle de yasal koşulların oluşmadığı gözetilmeden hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanarak ceza tayinine yer olmadığına karar verilmesi…..” şeklinde belirtmiştir. Yargıtay bu kararı ile yeterli bilgi vermeyen sanığın

TCK.m.221 hükmünde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamayacağına kanaat getirmiştir369.