• Sonuç bulunamadı

1.3. Popüler Edebiyat ve Popüler Roman

1.3.2. Popüler Romanın Türleri

Bir sanat iddiasından oldukça uzak görülen popüler edebiyat ürünleri, daha çok roman türünde yoğunluk kazanmaktadır. Popüler romanlarla ilgili pek çok adlandırma yapılmıştır. Popüler romanlar daha çok aşk, tarih, çizgi, polisiye, dedektiflik romanları, casusluk, macera romanları gibi isimler etrafında gelişmektedir. Bu türlere; “toplumsal-

acıklı romanlar, heyecan-macera ve gerilim romanları (Beyaz Dizi, Pembe Dizi gibi diziler, Cingöz Recai Serisi gibi seriler), mizahi romanlar (Mesela Aziz Nesin’in romanları), ideolojik romanlar, fotoromanlar, çizgi romanlar.” (Sağlık, 2004: 35)

şeklindeki seriler de eklenmektedir. Daha çok roman türünde yoğunluk kazanan bu edebiyat ürünlerinde; aşk, kahramanlık, merak, heyecan, gerilim, macera, serüven unsurları ile dolu bir olay örgüsü vardır. Özellikle gezi yaşamına ilişkin anlatılar serüven romanları ile resimli romanlar da popüler roman türleri arasında yer almaktadır. Bu eserler, edebiyatın dışında tutulduğu için “edebiyatın yan ürünleri” olarak kabul görmekte ve kendi içerisinde konulara ayrılarak; çocuk romanları, kadın romanları, hemşire romanları, doktor romanları, memleket romanları, kader romanları (Baypınar, 1984: 65) gibi farklı isimler altında bir sınıflamaya da tabi tutulmaktadır.

Popüler romanlar içerisinde en çok yazılan tür aşk romanlarıdır. Çünkü aşk, insan yaşamındaki en popüler gerçektir. İnsan yaşamına yön veren duygulardan biri

olan “aşk, ‘bağlanma’ haliyle kesin bir tutsaklık, sınırsız açılım alanlarıyla mutlak bir

özgürlük” (Korkmaz, 2008: 136) sunmaktadır. Yapı ve içerik bakımından birbirine

benzeyen ve yüzeysel olmasıyla dikkat çeken popüler aşk romanları, kurmaca dünyanın ilkeleri çerçevesinde yeni ve orijinal bir metin yaratmak yerine belli ana kalıpları tekrar eden basit bir dille yazılmış, genç kız ve kadınların dünyasına seslenen eserlerdir. Aşırı duygusallığın hakim olduğu bu tür romanlarda aşkın arabesk bir içerikle sunulduğu, duygu yüklü konuşmaların, atasözleri ve vecize değerindeki sözlerin yer aldığı görülür. Bu özellikleriyle popüler aşk romanları; “idealize edilmiş kahramanlarıyla, bildik

dünyadan biraz uzak bir dünyada geçen ve bir aşk ilişkisinin ağır bastığı bir öyküyü anlatan ve dolayısıyla gerçekçi olmayan bir anlatı türü(dür).” (Moran, 2004: 28) Bu tür,

daha çok geleneksel anlatılarımız ile Batı edebiyatındaki romansın kalıplarını içerir. Özellikle halk hikâyelerinde olduğu gibi yoğun duygusallıkla aktarılan popüler anlatılardaki “Aşk, anlatının duygusal yanını yüklenen bir öğe olmasının yanı sıra, maceranın başlaması

için de bir tetik görevi görür ve bu görevi anlatı süresince, başkişinin ulaşması gereken hedefin merkezinde bulunarak sürdürür. Sevgiliye ulaşmaktaki imkânsızlıklar ve ayrılıklar ise aşkı güçlendiren, kavuşma anının coşkusunu arttıran ve anlatının heyecan grafiğini giderek yükselten en önemli yardımcıdır. Ayrılık ve imkânsızlıkların işlevine kurgusal açıdan bakıldığında, fiziksel eylemin başlangıcı demek olan bu bölümün anlatıda en uzun ve en heyecanlı bölüm olduğu, anlatının belkemiğini meydana getirdiği görülür.” (Gökalp,

1999: 27) Popüler aşk anlatılarının beslendiği halk hikâyeleriyle romansın olay örgüsü de “aşık olma, ayrılma/uzaklaşma ve kavuşma” şeklindeki bir yapıyı tekrar eder. Popüler aşk romanlarındaki yapıda değişen sadece olaylarla kişilerdir.

Popüler aşk romanları, romansın yapısıyla okuyucu karşısına çıkar. “Romans,

bütün imkânlarını kullanıp değişik tecrübelerden geçerek büyük bir kahraman olduğunu ispatlayan üstün nitelikleri kişilerin maceralarını verir.” (Çetin, 2009: 25) Büyük

kitlelere ulaşan ilk edebiyat ürünleri olan romanslar, romantik aşk idealleri üzerine kuruludur. Popüler aşk romanları da birçok yaşamsal eksikliğe rağmen verdiği olağanüstü mücadele ile kendisini her anlamda gerçekleştiren genç kızların aşk ilişkilerini ve başarı öyküsünü anlatır. Başarı öyküsünün sahibi karakterler birçok yönden idealize edilir. “Bir umut edebiyatı” (Giddens, 2010: 46) olarak görülen popüler aşk romanları, gerçeği olduğu gibi kabul edemeyen bireyin, gerçeğin baskısını başka hayatlarda hafifletmeye çalışmaktadır.

Geleneksel anlatılarla Batı edebiyatına özgü bir form olan romans kalıbını tekrar eden popüler aşk romanlarında “aşk” en üstün değer olarak görülmektedir. Türk edebiyatı açısından bakıldığında, ilk romanlarımızın geleneksel anlatılar ile romanstaki aşk kurgusunu tekrar ettiği bilinen bir gerçektir. Berna Moran, genellikle mutlu biten bir aşk öyküsünü dile getiren ortaçağın ürünleri olan romansın olay örgüsünün belli kalıpları tekrar ettiğini söyleyerek bu kalıbın dört bölümden oluştuğunu vurgular:

“1. Genç kız ile erkeğin arasında aşkın doğuşu 2. Sevgililerin ayrı düşürülmesi

3. Sevgililerin birbirlerine kavuşabilmek için verdikleri savaşım 4. Evlilik ya da ölümle bitiş.” (Moran, 2004: 29)

Popüler aşk romanları da romanstaki yapıyı tekrarlayan ve olay örgüsünün romantik aşk ilişkisi etrafında gelişir. Bu metinlerde “ayrılık-uzaklaşma-kavuşma” yapısı hiçbir şekilde değişmeyerek aynı kalıbı tekrar eder. John G. Cawelti, popüler anlatının yapısındaki kalıplardan dolayı popüler edebiyatı bir “formülleşmiş edebiyat” biçiminde tanımlar:

“Popüler edebiyatın da içinde yer aldığı formülleşmiş yapılar, standardizasyon; kaçışa ve rahatlamaya yönelik etkisi ve kültürle ilişkisi bağlamında değerlendirilmiştir. Öncelikle karakteristik yapısına uygun olarak formülleşmiş yapılar oluşturulmuş, metnin içeriği, (konu) ve kahramanlar (karakter) standartlaşmıştır. Metnin temel formlarını tek tipleştirilmesi ve buna bağlı kalarak stereotipler kurgulanması yazarı şüphesiz hızlı ve üretken kılmıştır. Hızla üretilen ürünü aynı hızla tüketen okuyucu -ki standardizasyon okuyucunun formülleşmiş yapının kodlarını çözmesini hızlandırmış ve bir anlamda okuyucunun detayları anlama kapasitesini arttırmıştır- her yeni ürünle birlikte, tanıdık biçeme duyulan güvenlik duygusunu arttırmıştır. Özdeşleşme ile tüketicinin tüketme dürtüsünü açığa çıkaran ve ürünün yaygın olma durumuna katkı sağlayan yazar karşısında okuyucu; metindeki karakterle özdeşleşerek onun ideal kimliğini onaylama, -hatta onayladığı kimliğe bürünme- konumuna yaklaşmıştır.”

(Atan, 2008: 90)

Bu anlatılarda “ilk karşılaşma, uzaklaşma, kavuşma/mutlu son” ana kalıbının yanında iyiler ve kötüler, iyileri “mutlu son”a taşıyan yardımcılar, araya giren engeller, tesadüfler, iyinin kötüye karşı mutlak zaferi, zengin erkek-fakir kız karşıtlığı, mektuplaşma, aldatılma, kadının sadakati, acı çekme, çocukluk aşkı, öksüz ve yetim çocuk kurgunun değişmez unsurları olarak yer alır.

Aşk romanları, konusu, dilinin sadeliği, kadın erkek ilişkilerini eksenine alması gibi nedenlerle hep ilgi görmüşlerdir. Özellikle insanın iç dünyasındaki aşk denilen temel duygunun romandaki varlığı bu metinlerin çok okunmasındaki temel sebeplerden biridir. Popüler aşk romanları, bu duygu ekseninde insanın sahip olması gereken iyilik, dürüstlük, bağlılık, çalışmak gibi yüksek duyguları işler. Ancak bu duyguların üzerinde somutlaştırıldığı kişiler, sosyal gerçeklerden uzak bir şekilde çizilir. Birbirinden farklı sosyal tabakalardan gelen aşk ilişkisindeki kişiler; zengin kız ile fakir erkek veya fakir kız ile zengin erkektir. Aşk ilişkisindeki genç kız ile erkek, iyilik üzerine kurdukları dünyalarının sonucunda birçok engeli aşarak bir araya gelir. Böylesi karakterlerin ve böyle bir serüvenin sosyal yaşamımızda bulunduğunu söylemek ise oldukça güçtür.

Sanat tek boyutlu ve tek yönlü olmayı kabul etmez. Popüler aşk romanları ise tek yönlü ve tek boyutlu bir yapısı ile bir sanat eseri olmaktan çok uzaktır. Eserde temel çatışmayı sağlayacak unsurlar zayıf bir şekilde kurulur. Romanda sürükleyiciliği sağlayan tek şey rastlantılardır. Ancak rastlantılar, gerçek hayatta olması olanaksız ve insanın kabul edemeyeceği şekilde gerçekleşir. Genç kızla erkeğin birbiriyle evlenmeleri ve aşk ilişkileri sırasında yaşanan olaylar olağanüstü bir görünüme sahiptir.

Benzer konu ve kahramanlarla okur karşısına çıkan popüler aşk romanlarının olay örgüsünde, romantik aşk ilişkisinin taraflarını birbirine kavuşturacak ve birbirinden ayıracak “entrikalar ve rastlantılar”dan başka bir heyecan ve gerilim yoktur. Metnin yapısında yer alan bütün unsurların, önce romantik aşkın “engel”lenmesine neden olmaktan daha sonra ise “mutlu son”un elde edilmesini sağlamaktan başka bir işlevi yoktur. Aşk ilişkisi, önce kavuşmayı engelleyen ve zorlaştıran, daha sonra ise kavuşmayı sağlayan ve kolaylaştıran unsurların ortaya çıktığı bir yapıyı sunar. “Ayrılık-

uzaklaşma-kavuşma” kalıbının tekrar ettiği bu metinler, belli ana motiflere sahiptir. Bu

yapı içerisinde; gerçek ve hayal dünyasının kaynaşması, evlilikle biten geleneksel aşkın vazgeçilmez olması, erkekte kuvvet ve babalık içgüdüsüne karşın kadının güzel ve güçlülüğü, kıskançlık ve acı çekme gibi insani zaafların ele alınması, gerçeklerin tesadüfler platformunda ortaya çıkması, üst sınıf yaşamlarına yer verilmesi (Doğan, 1995: 1021) popüler anlatılardaki ana motifler olarak yer almaktadır.

Popüler aşk romanlarının kaynağını Batı edebiyatındaki romanslar oluşturmaktadır. Türü çoktan yok olmuş şövalyelik dünyasının kalıntıları olan romans, bireyin gündelik yaşamına ilişkin büyülü çözümler getirmektedir. (Franco, 1998: 162, 165) Popüler metinler konusunda çalışmaları bulunan Krentz, romansların olay

örgüsünün erkek kahraman ile kadın kahraman arasındaki aşk ilişkisi olduğunu belirtirken Cawelti, romansın en tanımlayıcı özelliği olarak; bir kadının başkahraman olmasından çok, çoğunlukla erkek ve kadın arasındaki bir aşk ilişkisinin gelişiminde yattığını belirtir. (Bozkurt, 2006: 23, 27) Böylece bu yapıda bütün engelleri aşan “aşk”ın, olağanüstü bir süreçten geçerek en üstün değer olduğu mesajı verilir.

Popüler aşk romanları, sanatsal bir endişe taşımayan, insanın sıradan duygu ve heyecanlarına, acılarına, üzüntülerine ve tutkularına hitap eden romanlardır. Geniş okuyucu kesimlerine seslenen bu tarz romanların ilgi çekmesindeki temel sebep; dilindeki sadelik veya basit anlatım, insanın iç dünyasına seslenen ve en gizemli duygu olan aşk duygusunun varlığıdır. Janice Radway, popüler aşk romanlarında asıl kurgunun aşk ekseninde geliştiğini ve bunun on üç maddelik bir sıralamada geliştiğini söyler:

“1. Kadın kahramanın sosyal kimliği yok edilir.

2. Kadın kahraman üst sınıftan erkeğe karşı tepki gösterir.

3. Üst sınıftan erkek müphem bir şekilde kadın kahramana karşılık verir.

4. Kadın kahraman, erkek kahramanın kendisine karşı olan davranışlarını, tamamıyla cinsel arzusunun belirtileri olarak yorumlar.

5. Kadın kahraman, erkek kahramanın bu davranışlarına öfkeyle, soğuk bir şekilde karşılık verir.

6. Erkek kahraman kadın kahramanı cezalandırarak misilleme yapar.

7. Kadın kahraman ve erkek kahraman fiziksel ya da duygusal olarak birbirinden ayrılırlar.

8. Erkek kahraman kadın kahramana nazik ve şefkatli davranır.

9. Kadın kahraman erkek kahramanın bu nazik yaklaşımına sıcak bir şekilde karşılık verir.

10. Kadın kahraman erkek kahramanın önceki zarar verici davranışlarını yeniden yorumlar.

11. Erkek kahraman, yüce bir şefkatle, kadın kahramana tereddütsüz bir bağlılıkla aşkını ilan eder, açıkça bildirir, ispatlar.

12. Kadın kahraman cinselliğe ve duygusallığa yanıt verir.

13. Kadın kahramanın kimliği yeniden inşa olur.” (Erekli, 2006: 23)

Bütün popüler aşk romanları, yukarıdaki unsurlarla birebir örtüşmese de benzer bir sunum vardır. Bu yapının hâkim olduğu anlatılarda genellikle genç, fakir ve güçsüz olan kadın kahramana karşılık, erkek karakterin ondan yaklaşık on yaş büyük, eğitimi

ve statüsü yüksek, özgüveni ile dikkat çeken, aynı zamanda fiziksel olarak da çevresindeki erkeklerden daha çekici biri olduğu görülmektedir. Bazen kadının güçlü konumuna karşılık erkek kahramanın zayıf kimliği ile kadının karşısında yer aldığı da olmaktadır.

Popüler aşk romanlarındaki en tanımlayıcı özellik, kadın ile erkek arasındaki romantik aşkın tüm engellerin aşılarak mutlu sona ulaşılmasıdır. Evrensel ve kültürel kalıpları içeren bu yapı hemen hemen bütün popüler anlatılarda benzerdir. Bu anlatıların olay örgüsü genellikle, genç bir erkeğin genç bir kızla tanışmasıyla birlikte başlar. İkili arasındaki yanlış anlaşılma bir uzaklaşmaya neden olsa da ardından bütün yanlış anlaşılmaların ortadan kalkar ve genç kızla erkek kahraman yeniden bir araya gelerek mutlu bir evlilik gerçekleştirirler. Romantik aşk öyküleri anlatmaktan öteye geçmeyen aşk romanlarında, edebiyat değerlerinden uzak bir yapı hâkimdir. Popüler aşk romanları, tek bir gerçekliği, “katıksız aşk” (İleri, 1982: 63) gerçekliğini anlatırlar. Bütün popüler aşk romanlarında bu duygu gerçekliğinin diğer unsurların önünde yer aldığı görülmektedir.

Popüler aşk romanlarında aşk bir kavram olarak değil, iki insan arasındaki özel bir iletişim biçimi olarak anlam kazanır. Böylece bu romanlarda geleneksel aşk izleğine bazı çağdaş ayrıntılar karışır ve melodram kalıpları içinde verem yerine kanser, karahumma yerine şizofreni, attan düşme yerine uçak kazası (Uyar, 1995: 72) gibi yeni unsurlar alır. Okuyucunun duygusal dünyasına seslenen bu romanlar, insanı aşkın büyülü dünyasına çekmeyi her zaman başarmışlardır.

Popüler aşk romanlarında kullanılan dil zayıf olduğu kadar “yapay” ve “süslü” bir görünümüyle de dikkati çeker. Bu türün öne çıkan metinlerindeki dil ve üslûp, genellikle derinlikten yoksundur. Diyalogların çok görüldüğü “Aşk romanlarında

karşılıklı konuşma tekniği çok zayıftır. Gereksiz söz parlatarak okuyucuyu etkilemeye çalışma anlayışına dayanır. Genellikle kitabî olan konuşmalar gerçek hayatta kullanılmayan cümlelerden oluşur.” (Yalçın, 2006: 223-224) Muazzez Tahsin ve

Kerime Nadir gibi türün öne çıkan isimlerinin romanlarından özellikle dilin, yapmacık ve günlük hayatta kullanılmayan cümlelerden oluştuğunu görmek mümkündür. Özellikle “Yeşilçam’ın aşk romanı uyarlamalarında kullanılan dil, bugün “ölü” bir dil

olarak algılanıp mizah unsuru olarak kullanılırken, bu dilin veremli aşkların hassas ve narin dünyasından doğduğuna dair genel bir kanı” (Güneş, 2005: 82) olduğu

Popüler aşk romanları okurun kendisini kolayca özdeşleştirebileceği kadın ya da erkek karakterle doludur. Çağdaş değerlerle donanımlı kadın karakterler, aynı zamanda toplumun genel ahlâk kurallarına da sahiptirler. Bunun en büyük nedeni kadınların gerçek anlamda sevdiğine inandığı bir erkekle karşılaşıncaya kadar, iffetini korumasıdır. Erkek karakter, kadının üstün ahlâk anlayışına tanık olduğundan onunla evlenmek ister. Okurun özdeşleştiği iyiliğin, dürüstlüğün temsilcisi bu karakterler, mutlu sonla ödüllendirilirken “kötü” olarak konumlandırılan karakterler mutsuzlukla cezalandırılır. Hikâyede acı, mutluluk, gözyaşı, merak ve heyecan birbirine karışmıştır. Bu bakımdan popüler aşk romanlarının, melodram, romans ve halk hikâyeleriyle benzer özelliklere sahip olduğu görülür. Edebiyatın ve yaşamın asla eskimeyecek aşk konusunun merkeze alındığı romanlarda birbiri ardına kavuşma ve ayrılıklar görülür. Sevip de kavuşamayan, aşkını itiraf edemeyen, sevdiklerini yanlış anlayan bir dünyanın; sonuçta rastlantıların da yardımıyla aşkın verdiği güce yenik düştüğü görülür. İkisi de uzun bir ayrılık ve acılardan sonra gerçekleşen mutlu sonu genellikle evlilikle taçlandıracaktır. Ancak mutsuz bir şekilde sonlanan aşk romanları da vardır.

Popüler kültür ürünü olarak kabul edilen popüler aşk romanları kâr amacıyla yazıldığı için sürekli olarak piyasa koşullarına göre oluşturulduğu görülür. Piyasa koşullarına göre çalışan popüler orman ilgi çekici bir başlıkla en iyi satış rakamlarına ulaşmak ister. Başlıklar ise popüler aşk romanlarının başlıklarında bir marazîlik göze çarpmaktadır. Bu tarz romanların başlıkları, okuyucuda önce duygusallığa yol açarak onları kendi dünyasına davet eder. Eserlerin başlıklarındaki marazilik, okuyucunun duygularını tetikler tarzda sunulur. Roman okuyucusu; “Zavallı Necdet”, “Hıçkırık”, “Bir Gün Sabah Olacak mı?”, “İki Kalp Arasında”, “Sen ve Ben”, “Kızım ve Aşkım”, “Sevgim ve Gururum”, “Kırılan Ümitler”, “Solan Ümit”, “Günah Bende mi?”, “Ölmüş Bir Kadının Evrâk-ı Metrûkesi” gibi roman başlıklarını hiçbir şekilde eserin kendisinden ayrı düşünemez. Böylece okur bu başlığa göre heyecanlanacak veya bu başlığın işaret ettiği kişiye/olaya/mekâna göre meraklanacaktır. Popüler romanların başlıklarında figürden, mekândan, zamandan ve olaydan hareket eden adlandırımlar (Tepebaşılı, 2012: 24-25) ön plandadır. Bu adlandırmaları çalışmamıza konu edilen yazarın romanlarından örnek vermek mümkündür. “Çamlar Altında”, “Çiçeksiz Bahçe”, “Bülbül Yuvası” mekândan; “Kezban”, “Mualla”, “Sen ve Ben”, “O ve Kızı” figürden; “Yılların Ardından” zamandan; “Garip Bir İzdivaç”, “Büyük Yalan” olaydan hareket eden adlandırmalara örnek oluşturmaktadır. Okuyucu bu başlıkta sunulan düğümü

okuma eylemi boyunca asla unutmayacaktır. Okumadan önce bir ön bilgi sağlayan eserin başlığı, okuma sırasında ise okura metni doğru anlamasına katkı sağlayarak gerektiği zaman bununla zihninde karşılaştırmalar yapma olanağı verecektir.

Bu romanların kâr amacıyla yazılmış olması nedeniyle başlığındaki çekicilik kadar kapağındaki resimlerin de “albenili” olmasına dikkat edilir. Bu nedenle; “Bu

romanların kapaklarının çoğunda Münif Fehim Bey’in modern, daha doğrusu “monden” yaşamımıza ışık tutmuş illüstrasyonlarına rastlarız.” (İleri, 1982: 64)

Popüler aşk romanları, edebi beğenisi yüksek okurdan çok orta seviyedeki okurun hedefindedir. Orta düzeydeki okur, metne edebi bir zevk olarak bakmaz ve metni kendi beklentilerine göre değerlendirir. Okur, romandaki aşkla dolu dünyaya sığınarak, eserin sonundaki “mutlu son”la “kendi gerçeğini maskelemiş olur.