• Sonuç bulunamadı

Başarım ve takat sınırı anlamlarına gelen performans kavramı, kelime anlamı olarak yapılması gereken belli bir iş veya görev için gösterilen başarı derecesi olarak tanımlanmaktadır (Türkçe Sözlük, 1998:1178). Performans, iş yapan bir bireyin, grubun ya da örgütün o işle gerçekleştirilmek istenen hedeflere ulaşma derecesinin nitel ya da nicel ifadesi olarak da tanımlanabilir (Karakaş ve Ak, 2003:338).

Performans, herhangi bir görevin gereği olarak önceden belirlenmiş olan standartlara uygun davranışların gösterilmesi ve hedeflenen amaçlara yaklaşma derecesidir (Can vd., 2001:170).

İşletmeler açısından da performans kavramının yukarıdaki tanımlamalardan çok farklılaşmadığı görülmektedir. Bu bağlamda en yalın haliyle bir işletmenin performansı, belirli bir zaman sonucundaki çıktısı ya da çalışmasının sonucu olarak değerlendirilebilir. Bir başka deyişle performans,

değerlendirilmesidir (Akal, 2000:1). Dolayısıyla bu tanımdan hareketle işletmenin toplam performansın değerlendirilebilmesi için örgütün girdileriyle çıktıları arasındaki ilişkilerin ve sonuçların ölçülebilir olması ve sonuçların değerlendirilmesi gerekmektedir (Benligiray, 1999:8).

Performans, bir işletmenin başarısını, diğer bir deyişle, işletmenin

amaçlarına ulaşma düzeyini tanımlayan çok boyutlu bir kavramdır (Mistepe,

1998:17). Performans bir çalışanın kendisine verilen iş ya da görevi belirli bir zaman kesiti içinde yerine getirmek yoluyla elde ettiği sonuçlar olarak düşünüldüğünde, işletme performansı sahip olunan kaynakların etkin ve verimli bir biçimde kullanılarak önceden belirlenen amaçlara ulaşma becerisi olarak ifade edilebilir. Bir başka deyişle performans; işletmenin amaçlanan hedefe yönelik olarak nereye varabildiğinin, neyi sağlayabildiğinin nicel ve nitel ifadesidir. Bu anlamda bir işletmenin performansı, belirli bir zaman dilimi sonunda elde ettiği çıktı ya da çalışmanın sonucu olarak ifade edilebilir (Akgemci, 2008:478).

İşletmeler ister mal üretsinler isterse hizmet, önceden belirlenen hedeflere ulaşmak ve bu süreçteki ilgili görevleri gerçekleştirmek üzere kurulmaktadır. Bu bağlamda işletme yöneticilerinin temel görevlerinden biri de; içinde bulundukları örgütün stratejik amaç ve hedeflerini en iyi şekilde gerçekleştirilmesini sağlamaktır. İşletmelerin temel amaçları ya da misyonları ile stratejik plan ve politikaların gerçekleştirilip gerçekleştirilemediği ise genel olarak performanslarının ölçülmesiyle ilgilidir. Bunun yanında işletme departmanlarının veya çalışanların içinde bulundukları örgütün amaçlarına yaptıkları katkıları da doğrudan birim ya da çalışanların performanslarının belirlenmesi ile değerlendirilebilmektedir (Grady, 1991:49).

Günümüzde ekonomik, teknolojik ve sosyal alanlarda yaşanan hızlı ve sürekli değişim işletmeleri birçok açıdan etkilemektedir. Bu değişime uyum sağlamaya çalışan işletmeler için performanslarını ölçme ve geliştirme çalışmalarının yapılması zorunlu hale gelmektedir. Bunun yanında küreselleşme sürecinde ortaya çıkan yeni ekonomik düzenin şartları işletmeleri rekabetçi olmaya zorlayarak esnek bir organizasyon yapısını gerektirmektedir. İşletmelerin bu hızlı gelişmelere ayak uydurabilmeleri için, değişim sürecine uyum sağlayarak

kurumsal kapasitelerini geliştirmeleri, çevresel değişimlere zamanında cevap verebilecek bir organizasyon yapısını oluşturmaları ve kurumsal performanslarını sürekli ölçmeleri gerekmektedir (Zerenler, 2003:192).

Performans kavramı, dolayısıyla performans geliştirme çabaları; işletmede verimliliği artırma, maliyetleri düşürme, kârlılığı artırma, müşteri memnuniyetini sağlama, hissedarlara değer yaratma gibi unsurlar bakımından da oldukça önemlidir (Mistepe, 1998: 17). Dolayısıyla performans artışlarının işletmeler açısından sağladığı mikro düzeydeki katkılar ve ulusal çıkarlara sağladığı makro düzeydeki katkılar açısından çok daha belirgin hale gelmiştir. Artan performans, işletme açısından daha iyi kalite, daha düşük maliyet, daha çok üretim, daha çok gelir ve daha çok kar gibi boyutlarıyla ön plana çıkarken, ulusal açıdan da o ülkede yaşayan insanların hayat standartlarını geliştirme boyutuyla ön plana çıkmaktadır. (Aydeniz, 1999:11).

İşletme performansı; örgütün mevcut durumu ile mevcut kaynaklarını dikkate alarak örgüt yapısının irdelenmesi, işletmenin mevcut koşullarda sahip olduğu potansiyel gücünden yararlanma düzeyinin değerlendirilmesi ve işletmenin iç ve dış çevresini dikkate alarak gelecekle ilgili stratejik planların oluşturulması süreçlerini de kapsayan geniş bir kavramdır. Burada sözü edilen değerlendirmelerin doğru ve tam olarak yapılabilmesi için performans kavramının boyutlarının irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

İşletmecilik açısından performans boyutları denilince ilk akla gelen kavramlar kâr ve maliyettir. Daha sonra bu iki boyuta verimlilik faktörünün eklendiği görülmektedir. Nitekim Drucker performansın iki önemli boyuttan oluştuğunu ileri sürerek etkinlik ve verimlilik kavramlarına dikkat çekmektedir (Bartol ve Martin: 1991: 20). 1990’lı yıllarda ise bu faktörlere girdilerden yararlanma, kalite, yenilik ve çalışma yaşamının kalitesi gibi yeni boyutların eklendiği ve performans kavramının kapsamının genişlediği söylenebilir (Mistepe, 1998:17). Günümüzde ise bu sınıflandırmaya çalışan davranışı, pazar payı, ürün veya pazar liderliği ve kamu sorumluluğu boyutların eklendiği görülmektedir. Literatürde genel kabul gören bir sınıflandırmaya göre performans kavramı belli başlı yedi boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

Etkinlik: Etkinlik, işletmelerin amaçlarını gerçekleştirebilmek için

kaynaklarını ve sinerjik güçlerini değerlendirmesi, dış çevre ile olan ilişkilerini dikkate alması ve kurumsal yapılarını bu doğrultuda biçimlendirmesi olarak tanımlanabilir. Bir başka deyişle etkinlik, planlanan amaçlar ile uygulama sonuçları arasındaki oransal ilişkidir. Dolayısıyla etkinlik, organizasyon amaçlarının en az maliyetle en yüksek derecede gerçekleştirilmesini ifade etmektedir (Öğüt, 2003:235).

Verim ve Girdilerden Yararlanma: Verim kavramı ile işletmenin

mevcut kaynak potansiyeli ile bu potansiyelin kullanılan bölümü arasındaki ilişkiler irdelenmektedir. Bu bağlamda verim ve girdilerden yararlanmadan söz edebilmek için işletmenin, ürün ya da hizmet üretme süreci içinde üretim kaynaklarından ne düzeyde yararlandığını ya da bu üretim kaynaklarını nasıl kullandığını tespit etmek gerekmektedir. Verim, tüketilmesi beklenen kaynakların tüketilen kaynaklara oranlanması yoluyla hesaplanırken; girdilerden yararlanma oranı ise tüketilen kaynakların potansiyel (kullanılabilir) kaynaklara oranlanması yoluyla bulunmaktadır (Akal, 1992: 20).

Verimlilik: Verimlilik; üretim süreci sonucunda elde edilen mal ve

hizmetler ile bu ürünleri üretmek için tüketilen kaynaklar arasındaki oran olarak tanımlanabilir (Bilgin, 2004: 35). Bir başka deyişle verimlilik, belirli bir dönemde elde edilen ürün ve hizmet (çıktı) miktarı ile aynı dönemdeki kaynak (girdi) kullanım miktarı arasındaki oransal ilişkidir. Verimlilik aynı zamanda sonuçlarla, bu sonucu elde etmek için harcanan zaman arasındaki ilişki olarak da tanımlanabilir (Prokopenko, 2001:3). Verimlilik ölçümünde, işgücü verimliliği, malzeme verimliliği, sermaye verimliliği, enerji verimliliği ve toplam faktör verimliliği gibi farklı verimlilik türlerinden yararlanılmaktadır.

Kalite: Kalite, en yalın haliyle müşterilerin, mal ve hizmetlerden

beklentilerinin karşılanmasıdır (Koçel, 2003:379). İşletme performansının bir boyutu olarak ise kalite, işletme kaynakların verimli kullanılmasını sağlayan, ürün ve hizmetlerin kullanım amaçlarına uygun şekilde üretilmesine olanak veren, müşteri beklentilerinin karşılanması için uygun üretim ve hizmet anlayışını ortaya

çıkararak işletmelerin sosyal sorumluluklarını da yerine getirmelerini sağlayan bir kavramdır (Akal, 2000:28).

Yenilik: Yenilik, işletmelerin rekabetçi yeteneklerinin geliştirilerek

rekabet üstünlüğü elde etmesinde, kârlarının ve nakit akışlarının artmasında, sektörde rakiplerin önüne geçmesinde belirleyici bir yol ve güçlü bir rekabet silahıdır. Yenilik, bir birey ya da başka bir uygulayıcı birim tarafından yeni kabul edilen bir düşünce, uygulama veya nesne olarak da tanımlanabilir (Tekin vd., 2007:139). Bu bağlamda yenilik, değişim, yaratıcılık, gelişme ve risk alma kavramları ile bütünleştirilmiş uzun dönemli bir performans göstergesi olarak değerlendirilebilir (Akal, 2003).

Çalışma Yaşamının Kalitesi: Yaşamın bir bütün olarak, insan için ve

insanla birlikte kaliteli, estetik ve sanatsal hale getirilmesi olarak tanımlanabilir. Çalışma yaşamının kalitesi, çalışanlarının ücret, fiziksel çalışma şartları, örgüt kültürü, liderlik, işbirliği, iletişim, bağımsızlık, bilgi ve beceri geliştirme, tanınma, takdir ve planlama, sorun çözme, karar almaya katılım gibi konularda çalışanların davranış biçimlerini ve düşüncelerini kapsayan bir kavramdır. Bu bağlamda çalışanların bu yöndeki davranış ve düşünceleri işletme performansını önemli düzeyde etkileyen bir etmen olarak değerlendirilebilir (Toprak, 2005:79).

Karlılık ve Bütçeye Uygunluk: Kâr, satışlarla maliyetler bir başka deyişle

çıktılarla girdiler arasındaki pozitif farkı, kârlılık ise işletmenin belirli bir dönemde elde ettiği kârın o dönemde işletmede kullanılan sermayeye oranını ifade etmektedir (Şimşek, 2003:168). Kâr elde etmek, kâr ve kârlılığı arttırmak işletmelerin hayatlarını sürdürebilmeleri ve büyümeyi sağlayabilmeleri için gerekli performans kriterlerinden birisidir. Ancak yalnızca kâr ve kârlılığı ölçerek işletmenin toplam performansı hakkında bir fikir sahibi olmak mümkün değildir (Atakuş, 2006:30). Maliyet ve gelir ilişkisini gösteren bir başka kavram da bütçeye uygunluktur. Bütçeye uygunluk değerlendirmeleri performans ölçümünde kullanıldığı gibi, hem performansın geliştirilmesi için düzeltici önlemler alınmasına hem de gelecek dönemlerin performans planlamasına katkı sağlamaktadır (Benligiray, 1999:15).