• Sonuç bulunamadı

ORSON WELLES'iN BiTMEMiŞ FiLMi

Belgede ISBN y (sayfa 47-50)

Cannes 86'da ilk kez gösterildi.

ORSON WELLES'iN BiTMEMiŞ FiLMi

Sahnede uzun boylu, esmer, alımlı bir genç kadın vardı. Sesinin titremesi­

ne engel alamıyor ve bunu zaten açıkça belirterek özür diliyordu. Orson Wel­

les'in 20 yıldır hayatını paylaşan Yuguslov kökenli uluslararası oyuncu Oja Ka­

dar'dı bu... Cannes 86'nın önemli olaylarından birini oluşturan, ilk günlerin programına kondu1::Ju halde sonradan ertelenen ve üzerinde gizemli söylenti­

ler, fantastik varsayımlar oluşturulurken son günü nihayet seyirci karşısına çıka­

rılan Welles'in ccDon Kişot» filmini, daha do1::Jrusu bu filme ait olan ve bitirileme­

miş film parçalarını sunmak üzere yapılan gösteride konuşuyordu Kadar ... Sa­

landa çıt çıkmıyordu. 1 O Ekim 1 985'te ölen sinemanın en büyük dahilerinden

birinin, yaklaşık 30 yıl boyunca, aralıklı olarak, kimselere haber ve bilgi vermek­

sizin, fırsat ve para buldukça çekti�i ve Roma'da bir kasada bulunan binlerce metre uzunlu�undaki filminden kimi parçalar, ilk kez beyazperdeye yansıyacak­

tl. Ve Oja Kadar, sessiz ve heyecanlı bir kalabalı�a şöyle diyordu:

«Orson bir 6 Mayıs günü do�du ve bugün Fransız Sinematek'i ve Can­

nes Şenli�i'nin kendisi için düzenledikleri gösterinin do�um tarihine böylesine yakın düşmesi, ilginç bir rastlantı ... Orson'un bir ilkesi vardı: Do�um gününde hediye almaktan hoşlanmazdı. Ona göre, bu günde onun dostlarına hediye vermesi gerekirdi ve Tanrı tanıktır, onun Fransız seyircisini, sinemaseverini ne denli sevdi�ine ... Bunun karşılıklı bir duygu oldu�unu da biliyorum ...

Bir anım var: Concorde Meydanı'nda trafi�e sıkışmıştık, bisikletli bir adam kapımızın hizasında durdu, parma�ını zafer işareti yapar gibi yukarı kaldırdı ve

«Brava Falstaff., dedi ... Orson neşeyle bana döndü ve şöyle dedi: «Bu adam için bile o .filmi yapmaya de�erdi ... Ve ben bugün, işte o adama, salonun kö­

şesinde bir yerde, sessiz oturdu�unu bildi�im o adama, o dosta, o adsız seyir­

ciye bir hediye getiriyorum, Orson adına ...

O seyircinin Orson'a hep cesaret vermiş davranışı, de�erlendirmesi için ona yürekten teşekkür ediyorum. Ve izninizle ona biraz sonra keşfedece�imiz şey üstüne bilgi vermek istiyorum ...

Orson'un bitmeden kimselere göstermek istemedi�i «Don Kişotuundan ki­

mi parçaları sunmaktan aslında biraz ürküyorum ... Orson'un hep takdir etti�i Fransız Sinemateki'ne ve onun Başkanı Costa-Gavras'a «Don Kişot»un negatif­

lerini teslim etmekte duraksamadım ... Buna karşılık, Los Angeles'taki evimizde buldu�um pozitife basılmış parçaları burda sunmayı kabullenmek, benim için çok daha zor oldu.

VARLI�INDAN ŞÜPHE EDiLEN FiLM

Sinematek'in ve Cannes Şenli�i'nin bunu benden istemesini çok iyi anlı­

yorum. Gerçekten de, «Don Kişot .. , 30 yıldan çok bir süredir tam anlamıyla bir gizem, bir efsane olmuştu. Ve Orson'a çok yakın kişiler arasında bile, tilmin varlı�ından dahi şüphe edenler vardı. Oysa film vardı elbette ve o, her para buldu�unda, yetersiz teknik koşullarda da olsa, sesli çekmekten de vazgeçe­

rek, filmini bitirmeye çalışıyordu. Bazen aylar, hatta yıllar geçiyordu aradan, ama o yine dönüp filme devam ediyordu.

Orson için çekim, bir tuale vurulan ilk fırça darbeleri gibiydi. Ancak asıl us­

talık damgası, onun yaratışının özünü oluşturan kurgu aşamasında gerçekleşe­

bilirdi. Onun için, bu görüntüler karşısında garip bir heyecan duyaca�ınıza emi­

nim, çünkü karşınızdaki film, bir kaba kurgu bile görmüş de�il .. Kimi zaman, Orson'un ayıklamadı�ı. aynı sahneyi birkaç kez gösteren film parçaları birbirini

izleyecek. Bir 'iş kopyası' bile de�il bu ... Eskimiş, yıprannıış bir müsvedde ...

Orson'un hayranları, bu müsvedde halindeki filmde bile, onun dehasın­

dan ışıklar, mizah anlayışından, yaşama karşı duydu�u açlıktan izler bulacak­

lar, eminim ... Bu 'brüt' malzeme içinde parlayan elması görebilece�inize güve­

niyorum

Aslında "Don Kişot .. bir düştü ... Orson hep bu düşü gördü ve bu dü�ten hiç uyanamadı ...

BiR OYUNCULUK GÖSTERiSi

Oja Kadar'ın konuşması bittikten sonra salonun ışıkları karardı ve perde­

ye «Don Kişotutan parçalar yansımaya başladı. O zaman, Oja Kadar'ın ne denli haklı oldu�u meydana çıktı. Bu üstünde çalışılmaktan yorulmuş, yıpranmış iş kopyasından perdeye yansıyan, belli bir sıra, Don Kişot hikayesinin gelişimine belli bir uygunluk içermeyen, kimi seslendirilmiş, kimisi ise henüz sessiz film parçalarından gerçek bir deha fışkırıyordu. ispanyol oyuncusu Francisco Re­

gueira Don Kişot'u, Rus kökenli uluslararası oyuncu Akim Tamiroff (1 899 1 972) Sanço Pança'yı canlandırıyordu. Her iki oyuncunun ola�anüstü özgün, kimselere benzemeyen fizikleri, Cervantes'in ölümsüz kahramanlarını görselleş­

tirmede çok başarılıydı: 'Kadidi çıkmış' upuzun bedeni, sivri sakalı, hülyalı ve hep uzaklarda gezinen bakışlarıyla Regueira, ola�anüstü uygun bir Don Ki­

şot'tu. Patlak gözleri ve pratik zekayla ürkekli�in karışımı tepkileriyle şişman ve

"şüpheli" Akim Tamiroff ise hayallerinizin bile ötesinde bir Sanço Pança idi ...

iki oyuncu arasındaki sahnelerde klasik romanın tüm kişilik çatışması ortaya çı­

kıyordu. Welles, Cervantes'i kavrayan belki de tek sinemacı olmak onuruna eri­

şecekti ... E�er filmini tamamlayabilseydi ... De�irmenlere saldırı sahnesi, inanıl­

maz güzellikle bir sinema bölümü olmaya adaydı herhalde ... ikisi de artık yaşa­

mayan iki büyük oyuncunun patetik görüntüleri, klasik yazının iki unutulmaz kahramanını birer sinema hayaline dönüştürürken, geçmişinde radyo program­

cılı�ı da bulunan Welles, o benzersiz sesi ve taklit yetene�iyle, her iki sanatçıyı da kendisi seslendirmişti ...

WELLES - DON KiŞOT'UNUN TAMAMLANMASI UMUTLARI Ve perdedeki hayaller, Cervantes'ten Orson Welles'e yüzyılları aşarak uzanan bir köprü boyunca iki dehayı birleştiriyor, büyük sanatçı kişiliklerinin arasında zamanı sanki hiçe sayarak oluşan o gizemli ve çözülmez ba�ın gör­

kemli bir örne�ini oluşturuyordu. Cervantes'in yapıtı, Welles'te belki en (veya tek) uygun sinemasal karşılı�ını bulacak ve sinema, bir büyük yapıt kazanacak­

tt. Ne yazık ki, her üç sanatçının da hayattan ayrılmış olması, bu tasarının

tü-müyle gerçekleşmesini artık engellemiş bulunuyor. Ancak şimdi Fransız Sine­

mateki'nin özenli ve kıymetbilir ellerine teslim edilmiş onbinlerce metrelik nega­

tifler çözümlendi�inde, belki de «Don Kişot .. un sinema tarihi için tümüyle kay­

bolmuş bir film olmadı�ı ve eksikleriyle de olsa, bir Welles Don Kişot'undan söz edilebilece�i anlaşılacak. Cannes 86'dan bu heyecan verici tasarının ilk es­

kizlerine, bu büyük çabanın ilk umutlarına tanık olmanın verdi�i tanımlanamaz duygularla ayrıldık ...

1 986

* * *

Belgede ISBN y (sayfa 47-50)