... AMA ccPLAKLAR YAŞADlKÇA•• HEP VAR ...
Müzik denen şeyin temelde iki ögeye dayandı�ı söylenir: Melodi ve ritm.
(Bizim zamanımızda melodi ön plandaydı, günümüzde ise ritm, kesinlikle zafe
re ulaşmışa benziyor). Ama bu iki ögenin dışında kalan, tanımlaması zor bir şey daha var. Melodiyi de ritmi de pek takmayan, özgür, serbest, başına buy
ruk birşey. Belki do�açlama (emprovizasyon) diye adlandırılabilecek ... işte tüm caz tutkunlarını bu müzi�e çeken de bu önceden bilinmeyen, sınıflandırmalara girmeyen, tanımlanamayan ve yakalanamayan şey de�il mi?
Sarah Vaughan, bana cazı sevdiren sanatçılardan biri, belki de birincisi ol
muştur. Onun üzerine hep birkaç satır yazmak, hayranlı�ımı belirtmek istemi
şimdir. Bunun istanbul Festivali'ne gelmesi dolayısıyla olaca�ını umut ediyor
dum. Kısmet, ölümü ve artık istanbul'a hiç gelemeyece�i gerçe�i dolayısıyla yazmakmış!
Onun sesini ilk duydu�umda, insan gırtla�ının böylesine berrak, pürüzsüz bir ses çıkarabildi�ine hayret etmiştim. Hemen ardından da böylesine bir sesin nasıl olup da örne�in opera söylemeyi seçmedi�i ve cazı seçti�ini merak et
tim. Aslında Vaughan'dan dinledi�im şarkıların bazılarının gerçek· bazla ilgisi de tartışmalıydı: «Broken Hearted Melody .. , bir tanımlamaya göre •müzik oku
lundan geçmiş bir tür 'Jim Dandy'idi .. ( .. Jim Dandy .. , 1 950 sonlarında Lavern Baker'ın meşhur etti�i bir rock parçası). «Eternaııy .. (Chaplin'in «Sahne lşıkla
rı»nın müzi�i), giderek Erroll Garner'ın •Misty»si ve buna benzer parçalar, orto
doks cazcıların gözünde caz de�il, popüler ballad'lardı. Ama kim bana söyle
yebilir, caz nerde biter, pop müzik nerde başlar? Temelde popüler müzik özel
likleri taşıyan bir parça bile, do�açlamayla bezeli, kişisel yorumların, ses açılım
larının denenmesiyle söylenmişse caza en azından yaklaşmaz mı? Nitekim
•mambomsu .. ritmiyle, Vaughan'ın listelerde nerdeyse 1 nurnaraya dek yüksel
miş tek parçası olan «Broken Hearted Melody .. , bence pekala bir caz parçası sayılabilir. Çok ortodoks caz ansiklopedistleri, Vaughan'a gösterdikleri küçüm
semeyi, Nina Simone'dan Mel Torme'ye, giderek Billie Holliday'e de göstermiş
lerse, onlar utansın!
Sarah'ın gerçekten de eşsiz bir sesi vardı. Sanatçıyı 1 980'de Smithsonian Müzesi'nde verdi�i bir konserde sunan müzik eleştirmeni Gunther Schuller onu şöyle tanıtıyordu: •Yalnızca yüzyılımızın en büyük ses sanatçısı ... Schuller, sonra Vaughan'ın geniş ses olanaklarını, ifade gücünü, vibrato'suna egemenli
�ini ve yaratma yetene�ini övüyor, onu «tüm bu açılardan, yalnız tüm di�er
Sinema 1 F: 1 3 1 93
caz şarkıcılarından d�il, yaşayan tüm caz yorumcularından da üstün» olarak niteliyordu.
Vaughan, gerçekten de ele aldı�ı her besteye, düşünülebilecek en kusur
suz ve zengin yorumu getiriyordu. Duyarlı�ına daha çok yaklaştı�ı George Gershwin, Duke Eliington gibi bestecilerdeyse harikalar yaratıyordu. «George Gershwin Songbook» çift albümünden .. summertime .. , .. someone to Watch Over Me», .. The Man 1 Love», ocEmbreceable You» veya «He Loves and She Lo
ves»ı dinledikten sonra bu parçaların başka yorumlarını dinlemek nerdeyse ola
naksızdı. Sarah, sesini açımlıyor, yayıyor, notaların çevresinde şen bir umursa
mazlıkla geziniyor, parçanın tüm anlamını, şehvetini, gerginli�ini ortaya koyu
yor, ufuklara kanat açıyordu. Onu dinlemenin bana verdi�i mutlulu�un benzeri
ni çok az sanatçıda bulmuşumdur: Nat King Cole, Billie Holliday veya Edith Pi
af. Sesini, melodiden kısmen ba�ımsız kılmakla kalmıyor, kimi zaman tümüy
le ba�ımsız kılıyordu sanatçı. 1 982'de Joe Pass(gitar), Roland Hanna (piyano), Andy Simpkins (bas) ve Harold Jones (davul) eşli�inde doldurdu�u «Crazy and Mixed Up» albümündeki «Autumn Leaves» şarkısı, bu şarkının «Çikolata»
meraklısı sunucunun programlarında yer almayacak herhalde tek versiyonuy
du: Çünkü parçada «Autumn Leavesuin melodisiyle ilgili tek bir nota bile yok
tu. Vaughan, popüler parçalara da dalmakta, örne�in Beatles şarkılarını plak yapmakta duraksamıyordu, ama bu alandaki başaniarına ve listelere giren plaklarına karşın, o herşeyden önce gerçek ve has bir caz yorumcusu olarak kaldı.
Evet, Sarah Vaughan artık istanbul'a gelemeyecek, ama ne gam, «Piaklar Yaşadıkça!»
1 990
***
TÜRKÇ E TANGOLAR YENiDEN CANLANIRKEN ...
Tangolar. .. Ve de .. Türkçe Tangolar .. . Benim kuşa�ım için, tek sesli müzik
ten, radyolarımızdan dalga dalga evlerimize, odalarımıza yayılan ve bir ömür boyu çıkmamak üzere kulaklarımıza yerleşen «alaturka..cJan çok sesli Batı müzi
�ine geçmek için bir ara-dönem oluşturan müzik türü. ilkokulun son iki yılında ve ortaokulun ilk bir-iki yılında onca sevdi�im, genellikle geceleri, dersler bitin
ce sözlerini - ya radyo programlarından kaydederek, ya da o zamanın gözde
«Radyo Dergisi»nden çekerek - özel bir deftere kaydetti�im bizim
tangoları-mız ... (Sahi, o eski «tango defteri,ni nasıl bulmalı?)
Bu sözler oldukça .. yalapşap .. mı idi? Kuşkusuz . .. sensiz kaldı!:'Jım geceler 1 hasretim ba!:'Jrımı deler, veya «Sevdim seni 1 sevsen beni 1 inan bana 1 aş
kım sana 1 birgün yine 1 rüya olacak• ... Başka nasıl olabilirdi ki? Tangolar yal
nızca, «münhasıran, aşktan sözetmek zorundaydılar sanki. .. Ve bu sınırlanmış ayaşam ala m • içinde, sözler genelde has ezanlar tarafından yazılmıyordu elbet
te ... Dönem, Esat Mahmut'ların, Kerime Nadir'lerin çok okundu!:'Ju, aşkın tüm (güzel) sanatların baş konusu olması gerekti!:'Ji (öyle sanıldı!:'Jı) dönemdi. Yine de bu sözler, örne!:'Jin bir Necip Celal tangosundaki «Kemanımla ona bir ses verebilseydim e!:'Jer 1 bu sesimle ona ersem bana dünyaya de!:'Jer» veya «Bir Eylül akşamı hertaraf sessizdi 1 Batan gün sularda ateşten bir izdi .. , o döne
min kimi şiir ve şairleri düşünüldü!:'Jünde, hiç de fena sayılmamalıydı. Ama «Kıs
kanıyorum 1 Ellere bakma 1 Ben zaten yandım 1 Bir de sen yakma» tarzı söz
leri, kuşkusuz ciddiye alma olana!:'Jı yoktu.
Ne var ki bu sözler, en basmakalıpları bile, onca «ruhumuzu okşayan ..
melodileri içinde, de!:'Jerli tüllere sarıp-sarmalanmış bir arma!:'Jan gibi kabul gö
rüyorlardı. Çünkü melodiler, gerçekten de güzeldi. Necip Celal'ın, Fehmi Ege' nin, ibrahim Özgür'ün, Celal ince'nin, Necdet Koyutürk'ün kimi tangoları, beste olarak hiç de Arjantin tangolarından aşa!:'Jı de!:'Jillerdi. Her hal-ü karda, bunlar katıksız duygusallıkları ve yo!:'Jun hüzünleriyle, henüz tatmadı!:'Jımız «aşk ıstırap
ları»nın habercisi gibiydiler. Onları söyledik: kimi zaman alay eder gibi, ama as
lında hep o hüzne katılarak, onu yüre!:'Jimizin derinlerinde duyarak ... Sonra baş
ka müzikler, başka zenginlikler çıktı, hayatımıza girdi: cazı, Fransız chanson'la
rını, duygusal italyan şarkılarını, rock'ın roll'u ve tüm bir gençli!:'Je adanmış
"POP" müzi!:'Ji keşfettik. Tangolardan uzaklaştık. Daha do!:'Jrusu, tangolar top
lum olarak hayatımızdan çıkar gibi oldular. O sözler küçümsendi, melodiler unutulur gibi oldu, defterler bir köşeye atıldı, notalar raflarda tozlandı.
Ama tango ölmedi. Müzik olarak, ritim olarak, dans olarak, hüzün ve ince bir duyarlılık olarak hep yaşadı. Bugün tangonun geri dönüşüyle birlikte, bir öl
çüde türkçe tangolar da geri dönüyor. Yalnız bir «nostalji modası .. sorunu de
!:'Jil bu ... O müzi!:'Jin, o sözlerin, o duyarlı!:'Jın işlevlerinin (henüz) bitmedi!:'Ji, bu hız, gürültü ve teknoloji ça!:'Jında, «türkçe tango duyarlılı!:'Jı, diye adlandırılabile
cek o şeye hala gereksinme duydu!:'Jumuz ortaya çıktı. Onun içindir ki radyolar
da tango programları (yeniden) yapılır oldu, tango geceleri düzenleniyor, gide
rek bir Tango Sevenler Dernet'li bile kuruldu.
Ve biz de iki radyo programıyla, bu ilgiye bir karşılık vermeye çalıştık.
Radyo arşivlerine girdik, yıllanmış bantlardan, kimi zaman bir radyo e!:'Jience programının içindeki bir tek parçayı dakikalar boyu arıyarak, bu programları ha
zırladık. Bir Zehra Eren' e, kaybolan bandı dolayısıyla yer veremediysek de, sa
nırım bir Seyyal hanımı, bir ibrahim Öztürk'ü, bir Celal ince'yi, bir Necla iz'i ve de başkalarını bunca yıl sonra dinlemek, az zevkli olmayacak. Burada istanbul