• Sonuç bulunamadı

istanbul Festivaline artık gelarniyecek

Belgede ISBN y (sayfa 193-200)

... AMA ccPLAKLAR YAŞADlKÇA•• HEP VAR ...

Müzik denen şeyin temelde iki ögeye dayandı�ı söylenir: Melodi ve ritm.

(Bizim zamanımızda melodi ön plandaydı, günümüzde ise ritm, kesinlikle zafe­

re ulaşmışa benziyor). Ama bu iki ögenin dışında kalan, tanımlaması zor bir şey daha var. Melodiyi de ritmi de pek takmayan, özgür, serbest, başına buy­

ruk birşey. Belki do�açlama (emprovizasyon) diye adlandırılabilecek ... işte tüm caz tutkunlarını bu müzi�e çeken de bu önceden bilinmeyen, sınıflandırmalara girmeyen, tanımlanamayan ve yakalanamayan şey de�il mi?

Sarah Vaughan, bana cazı sevdiren sanatçılardan biri, belki de birincisi ol­

muştur. Onun üzerine hep birkaç satır yazmak, hayranlı�ımı belirtmek istemi­

şimdir. Bunun istanbul Festivali'ne gelmesi dolayısıyla olaca�ını umut ediyor­

dum. Kısmet, ölümü ve artık istanbul'a hiç gelemeyece�i gerçe�i dolayısıyla yazmakmış!

Onun sesini ilk duydu�umda, insan gırtla�ının böylesine berrak, pürüzsüz bir ses çıkarabildi�ine hayret etmiştim. Hemen ardından da böylesine bir sesin nasıl olup da örne�in opera söylemeyi seçmedi�i ve cazı seçti�ini merak et­

tim. Aslında Vaughan'dan dinledi�im şarkıların bazılarının gerçek· bazla ilgisi de tartışmalıydı: «Broken Hearted Melody .. , bir tanımlamaya göre •müzik oku­

lundan geçmiş bir tür 'Jim Dandy'idi .. ( .. Jim Dandy .. , 1 950 sonlarında Lavern Baker'ın meşhur etti�i bir rock parçası). «Eternaııy .. (Chaplin'in «Sahne lşıkla­

rı»nın müzi�i), giderek Erroll Garner'ın •Misty»si ve buna benzer parçalar, orto­

doks cazcıların gözünde caz de�il, popüler ballad'lardı. Ama kim bana söyle­

yebilir, caz nerde biter, pop müzik nerde başlar? Temelde popüler müzik özel­

likleri taşıyan bir parça bile, do�açlamayla bezeli, kişisel yorumların, ses açılım­

larının denenmesiyle söylenmişse caza en azından yaklaşmaz mı? Nitekim

•mambomsu .. ritmiyle, Vaughan'ın listelerde nerdeyse 1 nurnaraya dek yüksel­

miş tek parçası olan «Broken Hearted Melody .. , bence pekala bir caz parçası sayılabilir. Çok ortodoks caz ansiklopedistleri, Vaughan'a gösterdikleri küçüm­

semeyi, Nina Simone'dan Mel Torme'ye, giderek Billie Holliday'e de göstermiş­

lerse, onlar utansın!

Sarah'ın gerçekten de eşsiz bir sesi vardı. Sanatçıyı 1 980'de Smithsonian Müzesi'nde verdi�i bir konserde sunan müzik eleştirmeni Gunther Schuller onu şöyle tanıtıyordu: •Yalnızca yüzyılımızın en büyük ses sanatçısı ... Schuller, sonra Vaughan'ın geniş ses olanaklarını, ifade gücünü, vibrato'suna egemenli­

�ini ve yaratma yetene�ini övüyor, onu «tüm bu açılardan, yalnız tüm di�er

Sinema 1 F: 1 3 1 93

caz şarkıcılarından d�il, yaşayan tüm caz yorumcularından da üstün» olarak niteliyordu.

Vaughan, gerçekten de ele aldı�ı her besteye, düşünülebilecek en kusur­

suz ve zengin yorumu getiriyordu. Duyarlı�ına daha çok yaklaştı�ı George Gershwin, Duke Eliington gibi bestecilerdeyse harikalar yaratıyordu. «George Gershwin Songbook» çift albümünden .. summertime .. , .. someone to Watch Over Me», .. The Man 1 Love», ocEmbreceable You» veya «He Loves and She Lo­

ves»ı dinledikten sonra bu parçaların başka yorumlarını dinlemek nerdeyse ola­

naksızdı. Sarah, sesini açımlıyor, yayıyor, notaların çevresinde şen bir umursa­

mazlıkla geziniyor, parçanın tüm anlamını, şehvetini, gerginli�ini ortaya koyu­

yor, ufuklara kanat açıyordu. Onu dinlemenin bana verdi�i mutlulu�un benzeri­

ni çok az sanatçıda bulmuşumdur: Nat King Cole, Billie Holliday veya Edith Pi­

af. Sesini, melodiden kısmen ba�ımsız kılmakla kalmıyor, kimi zaman tümüy­

le ba�ımsız kılıyordu sanatçı. 1 982'de Joe Pass(gitar), Roland Hanna (piyano), Andy Simpkins (bas) ve Harold Jones (davul) eşli�inde doldurdu�u «Crazy and Mixed Up» albümündeki «Autumn Leaves» şarkısı, bu şarkının «Çikolata»

meraklısı sunucunun programlarında yer almayacak herhalde tek versiyonuy­

du: Çünkü parçada «Autumn Leavesuin melodisiyle ilgili tek bir nota bile yok­

tu. Vaughan, popüler parçalara da dalmakta, örne�in Beatles şarkılarını plak yapmakta duraksamıyordu, ama bu alandaki başaniarına ve listelere giren plaklarına karşın, o herşeyden önce gerçek ve has bir caz yorumcusu olarak kaldı.

Evet, Sarah Vaughan artık istanbul'a gelemeyecek, ama ne gam, «Piaklar Yaşadıkça!»

1 990

***

TÜRKÇ E TANGOLAR YENiDEN CANLANIRKEN ...

Tangolar. .. Ve de .. Türkçe Tangolar .. . Benim kuşa�ım için, tek sesli müzik­

ten, radyolarımızdan dalga dalga evlerimize, odalarımıza yayılan ve bir ömür boyu çıkmamak üzere kulaklarımıza yerleşen «alaturka..cJan çok sesli Batı müzi­

�ine geçmek için bir ara-dönem oluşturan müzik türü. ilkokulun son iki yılında ve ortaokulun ilk bir-iki yılında onca sevdi�im, genellikle geceleri, dersler bitin­

ce sözlerini - ya radyo programlarından kaydederek, ya da o zamanın gözde

«Radyo Dergisi»nden çekerek - özel bir deftere kaydetti�im bizim

tangoları-mız ... (Sahi, o eski «tango defteri,ni nasıl bulmalı?)

Bu sözler oldukça .. yalapşap .. mı idi? Kuşkusuz . .. sensiz kaldı!:'Jım geceler 1 hasretim ba!:'Jrımı deler, veya «Sevdim seni 1 sevsen beni 1 inan bana 1 aş­

kım sana 1 birgün yine 1 rüya olacak• ... Başka nasıl olabilirdi ki? Tangolar yal­

nızca, «münhasıran, aşktan sözetmek zorundaydılar sanki. .. Ve bu sınırlanmış ayaşam ala m • içinde, sözler genelde has ezanlar tarafından yazılmıyordu elbet­

te ... Dönem, Esat Mahmut'ların, Kerime Nadir'lerin çok okundu!:'Ju, aşkın tüm (güzel) sanatların baş konusu olması gerekti!:'Ji (öyle sanıldı!:'Jı) dönemdi. Yine de bu sözler, örne!:'Jin bir Necip Celal tangosundaki «Kemanımla ona bir ses verebilseydim e!:'Jer 1 bu sesimle ona ersem bana dünyaya de!:'Jer» veya «Bir Eylül akşamı hertaraf sessizdi 1 Batan gün sularda ateşten bir izdi .. , o döne­

min kimi şiir ve şairleri düşünüldü!:'Jünde, hiç de fena sayılmamalıydı. Ama «Kıs­

kanıyorum 1 Ellere bakma 1 Ben zaten yandım 1 Bir de sen yakma» tarzı söz­

leri, kuşkusuz ciddiye alma olana!:'Jı yoktu.

Ne var ki bu sözler, en basmakalıpları bile, onca «ruhumuzu okşayan ..

melodileri içinde, de!:'Jerli tüllere sarıp-sarmalanmış bir arma!:'Jan gibi kabul gö­

rüyorlardı. Çünkü melodiler, gerçekten de güzeldi. Necip Celal'ın, Fehmi Ege' nin, ibrahim Özgür'ün, Celal ince'nin, Necdet Koyutürk'ün kimi tangoları, beste olarak hiç de Arjantin tangolarından aşa!:'Jı de!:'Jillerdi. Her hal-ü karda, bunlar katıksız duygusallıkları ve yo!:'Jun hüzünleriyle, henüz tatmadı!:'Jımız «aşk ıstırap­

ları»nın habercisi gibiydiler. Onları söyledik: kimi zaman alay eder gibi, ama as­

lında hep o hüzne katılarak, onu yüre!:'Jimizin derinlerinde duyarak ... Sonra baş­

ka müzikler, başka zenginlikler çıktı, hayatımıza girdi: cazı, Fransız chanson'la­

rını, duygusal italyan şarkılarını, rock'ın roll'u ve tüm bir gençli!:'Je adanmış

"POP" müzi!:'Ji keşfettik. Tangolardan uzaklaştık. Daha do!:'Jrusu, tangolar top­

lum olarak hayatımızdan çıkar gibi oldular. O sözler küçümsendi, melodiler unutulur gibi oldu, defterler bir köşeye atıldı, notalar raflarda tozlandı.

Ama tango ölmedi. Müzik olarak, ritim olarak, dans olarak, hüzün ve ince bir duyarlılık olarak hep yaşadı. Bugün tangonun geri dönüşüyle birlikte, bir öl­

çüde türkçe tangolar da geri dönüyor. Yalnız bir «nostalji modası .. sorunu de­

!:'Jil bu ... O müzi!:'Jin, o sözlerin, o duyarlı!:'Jın işlevlerinin (henüz) bitmedi!:'Ji, bu hız, gürültü ve teknoloji ça!:'Jında, «türkçe tango duyarlılı!:'Jı, diye adlandırılabile­

cek o şeye hala gereksinme duydu!:'Jumuz ortaya çıktı. Onun içindir ki radyolar­

da tango programları (yeniden) yapılır oldu, tango geceleri düzenleniyor, gide­

rek bir Tango Sevenler Dernet'li bile kuruldu.

Ve biz de iki radyo programıyla, bu ilgiye bir karşılık vermeye çalıştık.

Radyo arşivlerine girdik, yıllanmış bantlardan, kimi zaman bir radyo e!:'Jience programının içindeki bir tek parçayı dakikalar boyu arıyarak, bu programları ha­

zırladık. Bir Zehra Eren' e, kaybolan bandı dolayısıyla yer veremediysek de, sa­

nırım bir Seyyal hanımı, bir ibrahim Öztürk'ü, bir Celal ince'yi, bir Necla iz'i ve de başkalarını bunca yıl sonra dinlemek, az zevkli olmayacak. Burada istanbul

Belgede ISBN y (sayfa 193-200)