• Sonuç bulunamadı

O UNUTULMAYAN FILMLERDEN

Belgede ISBN y (sayfa 91-96)

50

YILLIK BiR KLASiGiN GiZEMiNi ÇÖZMEK ...

TAT'nin önceki bayramda oynattı{lı .. Rüzgar Gibi Geçti Gone with the Wind .. , birçok kişi tarafından kasede çekildi. O uzun bayram tatilinde (bu yıl bü­

tün bayramlar böyle uzadı) evlerinde, videolarının başında olmayanlar ise, tati­

le çıkmamış dostlarından tilmin bir kopyasını sa{llama peşine düştüler. Böyle­

ce .. Rüzgar Gibi Geçti .. , çevrildi{linden yarım yüzyıl sonra bizde de yeniden güncel oldu. Tüm dünyada düzenli yeniden-gösterimler sayesinde, hep olagel­

di{li gibi.. Peki, bu yarım yüzyıllık tilmin büyüsü nerdeydi, eskimeyen çekicili{li nerdeydi, başarısını neye borçluydu film?

.. Rüzgar Gibi Geçti .. , bana (ve kimi sinema tarihçilerine) göre 1 930'1arda çok büyük bir gelişme gösteren ve bir anlamda altın ça{lını yaşayan Amerikan sinema sının, bu 1 O yıllık dönemin sonundaki patlamasının, doruklara çıkışının simgelerinden biriydi. Gerek sinema tekni{li, gerek sinemasal anlatırnın geliş­

mesi, gerek türlerin tüm özellikleriyle oluşmasının başdöndürücü gelişimini ya­

şıyan 1 930'1u yılların sonunda, Amerikan sineması de{lişik türlerde ve alanlar­

da bir dizi başyapıt üretir. Romantik/duygusal sinemada (buna Hollywood me­

lodramı da diyebilirsiniz) ulaşılan doruk noktaları, 1 939'un .. Rüzgar Gibi Geç­

ıi .. si ve 3 yıl sonrasının .. Kazablanka .. sı gibi örneklerdir. Toplumsal verilerden kaynaklanan gerçekçi sinemada 1 940 yılının .. Gazap Üzümleri Grapes of Wrathn başka bir doruk noktasıdır (John Steinbeck'ten uyarlayan: John Ford).

Bir yıl sonra ise, tüm sinemasal anlatım yöntemleri üzerinde derin bir düşünme­

nin, bir yenileme çabasının ürünü olan Orson Welles'in ünlü .. Yurttaş Kane»i gelecek ve böylece, 3 ayrı alandaki doruk noktaları belirginleşecektir. Ameri­

kan sineması, f940 yılı çevresinde ulaştı{lı bu başarıyı, erişti{li bu doru{lu bir daha kolay kolay yakalayamıyacaktır.

Bu genel perspektif içinde, .. Rüzgar Gibi Geçti,nin başarısını açıklayabile­

cek ögeler oldukça çeşitlidir. Film, görünürde Amerika'nın (kısa) tarihi içindeki en önemli dönüm noktası olan iç Savaş (di{ler bir deyimle Kuzey-Güney sava­

şı) fonu önündeki bir aşk öyküsüdür. Kadın yazar Margaret Mitchell, tek roma­

nını yazarken, bir yandan savaş üzerine iyi bilgilenmiş ve yeterince araştırma yapmış gözükür. Öte yandan, yazar tilmin belkemi{lini oluşturan aşk öyküsü­

nün kurmacasında da çok akıllıca davranmıştır. Kahramanları alışılmış aşk öy­

külerine göre oldukça farklı, ayrıksı, kendine özgü tiplerdir: Egoist, çıkarcı, ben­

cil, kumarbaz, e{llence düşkünü Rhett Butler aslında aşk romanlarının tipik ve idealize edilmiş kişiliklerinden biri de{lildir. Bir tür anti-kahramandır o: bir ..

da-93

va .. veya «inanç» adamı de!:'Jildir. Ne var ki yüre!:'Jinin derinli!:'Jinde, zenginli!:'Jini, refahını köleli!:'Je, zencilerin sömürüsüne dayandırmış olan Güney'den çok Ku­

zey'in yanında oldu!:'Ju sezilir. Rhett Butler, bu anlamda biraz önce andı!:'Jımız .. Kazablanka .. nın kahramanı Rick'le (Humphrey Bogart) benzerlikler gösterir.

Kadın kahraman Scarlett O'Hara ise, kuşkusuz duygusal yazının yarattı!:'Jı en görkemli kadın tiplerinden biridir: genç, güzel ve zengin olmanın tüm şıma­

rıklı!:'Jına sahip, alabildi!:'Jine narsist, gururlu bir zarafet örne!:'Ji, tüm dişili!:'Jiyle tüm masumlu!:'Ju içinde görkemli bir çelişkiler bileşkesi, soylu bir kısrak, say­

dam bir tildişi yontudur o ... Bir kadının yaşayabilece!:'Ji tüm görkemi, ama tüm sefaleti ve yoksunlu!:'Ju da birlikte yaşar. Margaret Mitchell (ve yönetmen Victor Fleming), onu bir ayna gibi düşünür ve kullanırlar: Savaşın, yenilginin, ölüm ve hastalı!:'Jın tüm karanlık tonlarıyla yüzüne yansıdı!:'Jı bir ayna ... doruklardan uçu­

rumlara yuvarlanır Scarlett; aşkı ve kıskançlı!:'Jı, zaferi ve yenilgiyi, zenginli!:'Ji ve yoksullu!:'Ju, yaşamı ve ölümü tanır. Mitchell'in başarılarından biri, Rhett But­

ler fScarlett O'Hara çiftini çok uzun bir süre birleştirmemek, okuru n (seyircinin) tüm içsel iste!:'Jine karşın, aslında birbiri için yaralıldıkları açık olan bu çifti olabil­

di!:'Jince zor ve geç biraraya getirmektir. Bu da yapıta sinirli bir atmosfer, sürekli bir iç gerilim sa!:'Jiar.

Film 1 970'1i yılların sonunda ülkemizde (yeniden) gösterime çıktı!:'Jında be­

ni en çok çarpan, filmdeki zencilerin konumu olmuş ve bu yüzden filmi .. ırkçı ..

diye nitelemişim. Yılların ötesinden bakıyerum da bu, «Rüzgar Gibi Geçti» gibi bir film için bana biraz a!:'Jır bir suçlama gibi geliyor. Evet, yapıt (ister roman, is­

ter film olarak) kuşkusuz zenci yandaşı, giderek ırk sorunları karşısında nesnel bile de!:'Jildir. Zenciler filmde en a!:'Jır işleri yapar, ya!:'Jmurda şemsiyeyle horoz yakalar, uzanmış yatan beyaz kızları yelpazeler, onların sımsıkı korselere girme­

sine yardım eder, yemek getirir-götürür ve benzer işler yaparlar. Aslında o yılla­

rın Amerikan yazını ve sineması, zencileri ancak bu tür işler ve işlevler içinde göstermeyi gelenek edinmiştir. Zencinin «birey .. ve de beyazla eşit konumda .. vatandaş .. sayılması ve bunun gösterilmesi için, nerdeyse bir 20 yıl daha geç­

mesi gerekecektir.

Güney, sömürünün yarattı!:'Jı tüm zenginli!:'Ji içinde gösterilir: pamuk tarlala­

rının yanıbaşındaki kolonyal evler, görkemli merdivenler, uçsuz-bucaksız teras­

lar, stil mobilyalar.. Gösterilen tül, kadife ve ipekiiierin hışırtısı nerdeyse filmden yansır gibidir. Evler, birer kale, daha da iyisi, birer ülke gibidir sanki ve kendile­

rine özgü birer adları vardır Tara veya 1 2 Meşeler ( 1 2 Oaks) gibi. .. «Rüzgar Gibi Geçti»nin ana temalarından biri (belki de birincisi) kuşkusuz mülkiyettir.

Ev ve toprak, yaşamda sahip olunan ve olunabilecek en önemli şeyler gibi gösterilir nerdeyse «Aşktan da Üstün»!.. Scarlett'in .. malikanesi» Tara, tilmin nerdeyse baş kişilerinden biridir ve Max Steiner'in film için yaptı!:'Jı müzi!:'Jin en güzel tema'sı Tara'ya özgülenmiştir: .. Tara's Theme». Scarlett, en güzel, mutlu günlerini Tara'da geçirir. Felaketle birlikte Tara da yakılır-yıkılır: onun yıkımı,

tüm Güney'in yenilgisinin, çöküşünün simgesidir. Scarlett'in savaş boyunca, kan, ölüm ve dehşeti aşarak yaptı1:'}ı korkunç yolculuk, Tara'ya geri dönmek içindir. Ve o, en büyük yıkımı, yanmış, çökmüş bir Tara karşısında duyumsar.

Ama yılmayacak, yeni bir yaşam kurmaya çalışacak ve bunu, Tara'yı yeniden kurmak biçiminde somutlaştıracaktır.

Scarlett ve Rhett'in yanı sıra, tilmin di1:'}er kişileri de ustaca canlandırılmış­

lardır. Ön plandaki ccaşk dörtlüsü»nün di1:'}er iki elemanı, tam bir iyilik perisi ola·

rak sunulan Melanie (Oiivia de Havilland) ve soylu, zarif, kırılgan görünümüyle aşkın duygusal yanını simgeler gibi duran Ashley'dir (Leslie Howard). Scar­

tt'de Vivien Leigh'in, Rhett Butler'da Clark Gable'in alabildi1:'}ine ayakları yerde, canlı ve gerçek görünümlerine karşın, Melanie ve Ashley, sanki gökten inmiş tanrısal yaratıklar gibi dururlar: bir soyluluk, iyilik ve kutsallık halesiyle çevrilmiş gibi .. Onlar aslında romancının hayal gücünden çıkmış, daha az gerçek kişiler­

dir. Zaten öykünün içindeki sınırlı işlevleri bitince çekip giderler (yani ölürler).

«Rüzgar Gibi Geçti», aslında melodramın tüm klişelerini ve ögelerini rahat­

ça kullanır. Sürekli bir kavuşamama, bir kavuşup ayrılma, bir yanlış anlamalar ve kaçırılmış fırsatlar filmidir bu .. Ashley'le Melanie'nin vedalaşması, Scarlett'in ilk evlili1:'}indeki gözyaşları, Ashley'in askerden dönüşü ve yeniden askere git­

mesi gibi sahneler, aşırı melodram dozuyla yüklüdür. Ama temel melodram ögesi, aslında birbiri için yaratılmış olan (ve okurun/seyircinin bunu çok iyi du­

yumsadı1:'}ı) iki insanın, bir dizi yanlışlıklar, yanlış anlamalar ve de1:'}erlendirmeler sonucu, hep birbirlerinden ayrı düşmeleridir. Ancak seniara do1:'}ru bu birliktelik gerçekleşir, Scarlett ve Rhett Butler birleşirler. Ama Scarlett, güzel kafasının içindeki berraklık tartışılır bir kadındır. Gerçekleri göremez, Ashley'e olan tutku­

sunu sürdürür. Kendisini sevmeyen bir insana aşık olmak, tüm ömrünü ona adamak!.. Bundan daha acı bir şey var mıdır? Scarlett'in yaşamının asıl dramı budur işte ... Bu yüzden Rhett Butler'in tutkulu, çılgın aşkını iter. Gerçekleri anla­

dı1:'}ında, Ashley'in ilgisizli1:'}ini ve Rhett'in tutkusunu kavradı1:'}ında artık çok geç­

tir. Ve Scarlett'e, bir kez daha tilmin tümüne egemen olan kızıl şafaklardan biri önünde çekilmiş olan bir Tara görüntüsüne sı1:'}ınmaktan başka çare kalmamış-tır.

Ve Atlanta'lı Margaret Mitchell, bu ünlü romanıyla kendi kuşa1:'}ının iç Sa­

vaştan 50-60 yıl sonra bilinçaltında da olsa hala süregelen bir düşüncesini, da­

ha do1:'}rusu bir özlemini dile getirir: eski Güney'in ccihtişamınau, refahına, mutlu­

lu1:'}una özlem ... Güney sanki hiçbir zaman eski Güney olmamıştır, olamıyacak­

tır. O güzel günler ccrüzgar gibi geçmiştir". Romanda «rüzgar gibi geçen" Scar­

lett/Rhett Butler aşkı de1:'}il, Güney'in iç Savaş öncesindeki refahı ve mutlulu1:'}u­

dur. Ne Margaret Mitchell, ne de tilmin yaratıcıları, bu ccmutlulu1:'}un" bedelinin kölelik oldu1:'}unu, zencilerin sömürüsü oldu1:'}unu belirtirler. işin bu yanı görmez­

likten, bilmezlikten gelinir. Pamuk tarlalarında zencilerin köle gibi çalıştırılmadı-1:'}ı, işgücünün öylesine ucuza, nerdeyse bo1:'}az toklu1:'}una sa1:'}1anamadı1:'}ı bir

Güney, elbette ki eskisi gibi olamayacaktır. Ama bu gerçek, yapıtın içerdi1:'}i uneydi o günler" edebiyatını ve özlem tonunu yerinden kıpırdatamaz.

Evet, 50 yıllık bir klasik «Rüzgar Gibi Geçti". ilk yarısı gerçek bir aşk, sa­

vaş ve ölüm destanı olan, ikinci yarısı ise (bana göre) oldukça uzatılmış mız­

mız bir aşk öyküsüne dönüşen bu film, bir sinema başyapıtı s3yılamazsa da, geniş seyirci kitleleri üzerindeki etkisini hala sürdürüyor. Bu tür .. sinema muci­

zeleri", başyapıt (veya iyi bir film) olsun olmasın, ça1:'}ımızın en ilginç kitlesel ile­

tişim olaylarından ve sinemayı sinema yapan ögelerden biri sayılsa çok mu?

RüzgAr Gibi Geçti (Gone with the Wind) 1 Yönetmen: Victor Fleming (ve başlangıçta George Cukor, Sam Wood) 1 Senaryo: Margaret Mitchell'in roma­

nından Sidney Howard 1 Görüntü: Ernest Hal/er, Ray Rehnahan 1 Müzik: Max Steiner 1 Oyuncu/ar: Clark Gab/e, Vivien Leigh, 0/ivia de Havilland, Les/ie Ho­

ward, Thomas Mitchell, Barbara O'Neil, Hattie McDaniel, Butterfly McQueen, Victor Jory, Evelyn Keyes, Ann Rutherford, Laura Hope Crews, Harry Daven­

port, Jane Darwe/1, Ona Munson, Ward Bond 1

1 939

yapımı 1

220

dakika.

* * *

Belgede ISBN y (sayfa 91-96)