250 FiLMLE TÜRK SiNEMA TAR iHi
Bir ülkenin sanatı, en çok o ülkenin 1 toplumun geçmişte yarattı�ı sanat ürünlerinden beslenir. Sanatın oluşumunda çok çeşitli kaynaklar, çok farklı et
kenler vardır kuşkusuz ... Birlikte çekilen toplumsal sancılardan ça�ın teknolojik devrimlerine, siyasal gelişmelerden e�itim düzenine çok şey sanatın ve sanatçı
nı formasyonunu etkiler. Ama en çok etkileyen, o toplumun sanat alanındaki birikimidir, geçmiş içinde yarattıklarıdır. Çünkü sanat, hiç öyle gözükmedi�in
de, tümüyle özgün, geçmişten kopuk, tekil çıkışlar görünümü taşıdı�ında bile geçmişteki birikime derinden derine ba�lıdır. Toprakta yeni süren bir filizin, o topra�ın derinlerinde yatan her şeye do�ru köklerini uzatıp ondan beslenme
mesi, özsuyunu o topraktan almaması düşünülebilir mi?
Ne yazık ki, ülkemizde en azından sinema alanında bu en do�al ve ge
rekli oluşum, belki ta başından beri, ama özellikle son birkaç yıldır sekteye u�
ramış 1 u�ratılmış bulunuyor. Türk sinemasında bir hoca 1 çırak ilişkisi hep ola
gelmiştir gerçi ... Ama geçmişin üstüne çabuk ve hızlı bir sünger çekilmesi. geç
mişin gere�i gibi izlenip de�erlendirilmeden mahkum edilmesi olayına da sık sık rastlanmıştır. Eski filmierin saklanıp korunarak, sürekli ve düzenli biçimde yeniden görülmesini sa�layacak bir Sinematek düzeni, resmi bir arşiv etkinli�i gere�i gibi kurulmamış, film yalnızca hemen tüketilip atılacak bir madde gibi görülmüş, eski filmleri bulup, görme zorlu�una sinema araştırıcılarımızın yeter
sizli�i, giderek yoklu�u da eklenince, Türk sineması geçmişini bilmeyen, tarihi
ne yabancılaşan, tüm eski yapıtlar üstüne kulaktan dolma ve bir-iki kaynaktan nakil yargı kırıntılarıyla beslenip giden 'nankör' bir alan haline gelmiştir.
TArNiN SiNEMAMIZA iHANETi
Bu alandaki en büyük yanlışı, kuşkusuz TAT işlemiştir, işlemektedir. Sine
ma konusunda genelde son birkaç yılın gitgide olumlu bir görünüme bürünen hem TV'de Sinema yayın saaatlerini arttırıp, hem de geçmiş ve ça�daş sinema sanatı örneklerine sıkça yer vermeye başlayan bir anlayış içinde, Türk sinema
sına bunun tam tersi bir katayla bakılması, büsbütün sırıtmaktadır. TAT yıllardır Türk seyircisine Türk sinemasının yalnız günümüzde de�il, geçmişte de yaptı
�ı düzeyli filmleri göstermernek için sanki özel bir çaba sarfetmiştir. Fazla söze
ne hacet? Cumartesi akşamlarının yerli filmlerini yıllardır hep birlikte izliyoruz.
Cumhurbaşkanından işadamına, başbakandan ev kadınına, ö1:'}rencisinden 'so
kaktaki adamı'na tüm ulus, ses çıkarmadan sinema adına gösterilen bu yavele
ri sineye çekiyor. Sinemanın bir sanat olduğunu acJeta yadsıyan. geçmişten gLi
nümüze en soylu örneklerine, en büyük ustalarına sırt çeviren bir programcıl:k anlayışı, tarihi 70 yılı bulan koca bir sanatı sanki kendi ulusundan saklamaya çalışıyor. Sözkonusu olan Türk sinemasına, giderek sanatına karş; bir saldırı
dır, bir ihanettir.
GENÇLi(iE ADANMIŞ BiR GÖSTERi
işte bu ortam içinde Mimar Sinan Üniversitesi Sinema / TV merkezinin başlattı1:'}ı gösteri dizisi büyük bir önem taşımaktadır. Mimar Sinan Üniversite
si'nin 5. Sanat Bayramı çerçevesinde başlayacak olan film gösterileri, merkez müdürü Sami Şekero1:'}1u'nun ifadesine göre bayram sınırlarını aşıp iki yıla yayı
lacak uzun bir süreyi kapsayacaktır. Türk sineması başlangıcından bugüne dek taranmış, etkisi olmuş hemen her yönetmen, akım ve tür başlıca örnekle
riyle belirlenmiş ve merkezin kendi arşivlerinden başlayıp özel koleksiyenlara dek uzanan bir araştırma sonucu, elde bulunan filmlerden gösterime hazır kop
yaların basılması işlemine girişilmiştir. Kopyalardan kimi 35, kimi 1 6 milimetre
lik basılmakta, böylece ilerki yıllarda da okullarda, e1:'}itim merkezlerinde, sine
ma kulüplerinde vs. gösterilebilecek geniş bir arşivin oluşturulmasına çalışıl
maktadır. Bu dev gösterinin uGençlik için Türk Sineması, genel başlı1:'}ını taşı
ması anlamlıdır. Kendi sinemasını bilmeyen, yoz TV yayınlarıyla ona yabancı
laştırılmış yeni kuşaklar için, bu gösterilerin ne denli önemli bir fırsat oldu1:'}una kuşku yoktur. Kuşkusuz bu fırsatı de1:'}erlendirmek, yine gençlerin elindedir.
Gösteri programının ilk bölümüne bakıldı1:'}ında, merkezin filmleri zamandi
zinsel (kronolojik) biçimde ve önemlerine göre de1:'}il, karışık biçimde gösterme
yi seçti1:'}i görülmektedir. Böylece çeşitli dönemler arasında çabuk kıyaslamalar yapmak, gerçek 'usta'larla 'ticari' yönetmenleri biraraya getirerek önyargıları sil
mek, çok çeşitli isimleri kapsayan geniş bir panorama çizmek gibi kaygılar, programın hazırlanmasında ön plana çıkmış gözükmektedir. Böylece 1 900'1ar
dan kalma kimi belge filmleri, 191 0'1ardaki uBinnaz, ve uBican Efendi» gibi ilk konulu filmler izleyecek, sonraları ise Osman Seden'den Burhan Bolan'a, Lütfi Akad'dan Memduh Ün'e, Nejat Saydam'dan Arşevir Alyanak'a, Halil Refi1:'}'den Orhan Elmas'a, Muhsin Ertu1:'}rul'dan Baha Gelenbevi'ye, Faruk Kenç'ten Çetin Karamanbey'e, Atıf Yılmaz'dan Nevzat Pesen'e, Bilge Olgaç'tan Fevzi Tuna'ya çok de1:'}işik dönemlerden yönetmenlerimiz, yıllardır görülmemiş filmleriyle gös
teride yer alacaklardır.
'KAYBOLMUŞ FiLMLER .. .'
Gösteride yer alması planlanan 25 filmin ilk bölümünü oluşturan 80 film
lik bir 'ilk liste' şu anda önümde duruyor. Bu listedeki kimi isimler, benim gibi bir sinema yazarı için gerçekten heyecan verici. Ya ismi dilden dile söylendi1:'}i, ya da bir çocukluk anısının köşesinde kendisine özel bir yer buldu1:'}u için bel
lekte takılıp kalmış, ancak yıllardır ortalardan kaybolmuş kimi filmler, bu gösteri sayesinde yeniden gün ışı1:'}ına çıkacak. Lütfi Akad'ın ilk filmi .. vurun Kahpeye .. , Orhon Arıburnu'nun büyük trajedisi .. sürgün .. , Memduh Ün'ün .. üç Arkadaş·>ı, Atıf Yılmaz'ın «Karacao1:'}1an'ın Kara Sevdası", Halit Refi1:'}'in •.Şehirdeki Yaban
cı .. sı, Ertem Göreç'in «Karanlıkta Uyananlar .. , vb. filmler, bakalım bunca yıl son
ra sinemasever bilincimizde ne yankılar yapacaklar, Türk sineması üstüne do
nup kalmış, daha da kötüsü hiç oluşmamış de1:'}er yargılarımızı nasıl etkileye
cekler? Sinema ve sanat dünyasında önemli, çok önemli bir olay, .. Gençlik için Türk Sineması. .. " Her yaştan tüm gençlerimizin ilgisini çekmesini dileriz.
1 985
. . .