• Sonuç bulunamadı

Müteselsil Kefilin İrade Sakatlıkları

3.2. MÜTESELSİL KEFALET SÖZLEŞMESİNİN KURULMASINA İLİŞKİN

3.2.6. Müteselsil Kefilin İrade Sakatlıkları

3.2.6.1. Genel Olarak

TBK md. 1 gereğince sözleşmeler tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla kurulmakla birlikte taraf iradelerini etkileyen bir takım hususlar sebebiyle iradelerin sakatlanması da mümkündür. Taraf iradelerinde sakatlık ise sözleşmenin geçerliliğini etkilemektedir. Kanun koyucu her tür irade sakatlığının sözleşmenin geçerliliğini etkilemesini istememiş bunun yerine sadece TBK’da md. 30-39 hükümlerinin söz konusu olduğu durumda sözleşmeyi iptal hakkı tanımıştır. Diğer sözleşmelerde olduğu gibi müteselsil kefalet sözleşmesinde de irade beyanında sakatlık bulunan alacaklı ya da kefil genel hükümlere göre sözleşmeyi iptal ettirme hakkına sahiptir.

Müteselsil kefalet sözleşmesinin genellikle kefile borç yükleyen ve alacaklının menfaatine yapılan bir kişisel teminat sözleşmesi olması nedeniyle alacaklının irade bozukluğuna sebep olan durumlarla çok sık karşılaşılmamaktadır393

. Bu nedenle çalışmamızda yalnızca kefile özgü durumlara ilişkin irade sakatlıkları incelenecektir.

391REİSOĞLU, Kefalet, s. 93

392GİOVANOLİ, Art. 494, N. 11; KIRCA, Eşin İzni, s. 446; ÖZEN, Kefalet, s. 181; YAVUZ, N,

Yenilikler, s. 816

393Doktrinde kefalet sözleşmesinde alacaklının iradesini sakatlayan duruma örnek olarak alacaklının

yanılarak ödeme gücü yüksek olan kefil yerine daha az ödeme gücüne sahip adaşıyla sözleşme yapması gösterilmektedir. ÖZEN, Kefalet, s. 183

124

3.2.6.2. Yanılma

3.2.6.2.1. Genel Olarak

Yanılmada iki durum söz konusu olabilir. Buna göre bir kimsenin irade beyanı istemeyerek gerçek iradesine aykırı olabileceği (beyanda yanılma) gibi irade beyanında bulunmasına sebep olan düşünceler gerçek duruma uygun olmayabilir (saikte yanılma)394

. TBK md. 30395 hükmüne göre sözleşmenin kurulması sırasında taraflardan biri esaslı bir yanılmaya düşmüşse o zaman sözleşme ile bağlı olmayacaktır. Ancak söz konusu düzenlemede de belirtildiği gibi her yanılma değil yalnızca esaslı bir yanılma sözleşmenin geçerliliğini etkileyecektir. Bu nedenle müteselsil kefil iradesini etkileyen her yanılma halini değil yalnızca esaslı sayılan yanılmaları ileri sürebilecektir.

3.2.6.2.2. Saikte Yanılma

Müteselsil kefilin kefil olma iradesine etki eden pek çok husus bulunmaktadır ve kefilin en çok bu hususlarda yanılması söz konusu olmaktadır. Kefil, asıl borçlunun ya da birlikte müteselsil kefalet halinde diğer kefillerin ödeme gücünün yüksek olduğu veya asıl borç için teslime bağlı taşınır rehni ya da alacak rehni bulunduğu veya halefiyet yoluyla kendisine geçecek rehinlerin varlığı gibi hususlarda yanılarak kefalet borcu altına girmiş olabilir396. İrade beyanını etkileyen bu tür durumlar saikte

yanılma oluşturmaktadır. Zira kefil, kefil olmaya karar verirken göz önüne aldığı hususlarda yanılmıştır ve söz konusu hususlar gerçek durum ile bağdaşmamaktadır. Kanun koyucu her saikte yanılmanın sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmasını istememiş ve ancak kanunda sayılan durumların varlığı halinde yanılmaya düşen tarafa iptal beyanında bulunma hakkı tanımıştır. TBK md. 32397

hükmüne göre saikte yanılmaya dayanarak sözleşmenin geçersiz sayılması ancak yanılmanın “temel

394

ANTALYA, s. 218; EREN, s. 379; NOMER, s. 63; OĞUZMAN/ÖZ, Cilt I, s. 94; REİSOĞLU, Safa, s. 120; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 427-428

395 TBK md. 30’daki düzenlemeye göre “Sözleşme kurulurken esaslı yanılmaya düşen taraf, o

sözleşme ile bağlı olmaz”.

396ÖZEN, Kefalet, s. 185; REİSOĞLU, Kefalet, s. 67

397TBK md. 32 hükmü şu şekildedir: “Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı

saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması halinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir”.

125

yanılması” olması halinde mümkündür. Buna göre kefilin yanılmasının temelde yanılma olduğunu söyleyebilmek için kefilin kefalet sözleşmesi yapma arzusunun oluşmasına etki eden bir hususta yanılmış olması ve bu hususta yanılmamış olsaydı sözleşmeyi yapmayacağının söylenebilmesi gerekir. Ancak temelde yanılmanın varlığını kabul etmek için bu durum da yeterli olmamakta ayrıca iş hayatındaki dürüstlük kuralları da kefilin yanıldığı hususun kefalet sözleşmesinin geçerliliğini etkileyecek türden bir yanılma olduğunu desteklemelidir. Son olarak saikte yanılmayı oluşturan husus nedeniyle müteselsil kefilin kefil olduğu alacaklı tarafından bilinmeli ya da bilinecek durumda olmalıdır398.

Kefilin saikte yanılmasının temelde yanılma olup olmadığı, somut olayın şartları ve iş hayatındaki dürüstlük kuralları dikkate alınarak belirlenecektir. Öğretide kefilin borçlunun ödeme gücü hakkında yanılmasının, temelde yanılma olmadığı için kefile sözleşmeyi iptal hakkı tanımadığı haklı olarak kabul edilmektedir. Zira alacaklının özellikle müteselsil kefalet sözleşmesi yapmasındaki amacını, borçlunun ödeme gücüne çok güvenmemesi ve kendisini güvence altına almak istemesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda iş hayatındaki dürüstlük kuralları da kefilin kefalet sözleşmesini yaparken borçlunun ödeme gücüne güvenerek hareket etmesini desteklememektedir. Zira kefalet sözleşmesinin temelinde borçlunun ödeme gücünün yetersizliğine karşı bir kişisel teminat sağlanması yatmaktadır399

.

Kefil, başka kefillerin de mevcut olduğu ya da olacağı düşüncesiyle kefalet borcu altına girmişse TBK md. 587/f.3’de özel bir düzenleme bulunduğundan TBK md. 32’deki şartların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmayacaktır. Bu nedenle iş hayatındaki dürüstlük kurallarınca, kefilin başka kefillerin de bulunduğu ya da bulunacağı düşüncesiyle hareket etmesini haklı göstermesi aranmayacaktır. Kefilin kefalet borcundan kurtulması için alacaklının bu durumu bilmesi ya da biliyor olması yeterli olacaktır400

.

398BECK, Art. 492, N. 56; ÖZEN, Kefalet, s. 185; REİSOĞLU, Kefalet, s. 67; TANDOĞAN, s. 736 399 BECK, Art. 492, N. 8; ÖZEN, Kefalet, s. 185-186;

126

3.2.6.2.3. Beyanda Yanılma

Müteselsil kefilin beyanının, yanılması sonuncunda gerçek iradesinden farklı olması “beyanda yanılma” olarak nitelendirilmektedir. Her beyanda yanılma hali sözleşmeyi iptal hakkı vermemekte ancak esaslı sayılan beyan hatalarına dayanarak kefalet sözleşmesinin iptal edilmesi mümkün olmaktadır. Hangi beyan hatalarının esaslı sayılabileceği TBK md. 31’de401 5 bent halinde sayılmıştır. Söz konusu hükümde

sayılan haller sınırlı sayıda değildir. Bir konunun esaslı yanılma olup olmadığı dürüstlük kuralına bakarak belirlenecektir.

TBK md. 31/bent 1 hükmüne göre bir kimsenin beyan hatası sonucunda gerçek iradesinden farklı bir sözleşme yapması esaslı bir beyan hatası olup sözleşmeyi iptal etme imkanı vermektedir. Her ne kadar kefalet sözleşmesine özgü sıkı şekil kuralları kolay kolay böyle bir hatanın yapılmasını engelleyecek olsa da bir kimsenin yapmayı arzu ettiği sözleşmeden başka bir sözleşme yapması mümkündür. Örneğin kefilin adi kefalet sözleşmesi yapmak isterken müteselsil kefalet sözleşmesi yapması pek mümkün görünmemektedir. Zira kefilin kefalet belgesinde müteselsil kefil olduğuna ilişkin bir ibareyi el yazısıyla yazması gerekmektedir. Ancak bir kimsenin aslında müteselsil kefil olmak isterken garanti sözleşmesi yapması ya da müteselsil kefil yerine müteselsil borçlu olması mümkündür. Bunun dışında bir kimsenin taşınmaz üzerinde rehin hakkı tanımak isterken yanılma sonucu müteselsil kefalet borcu altına girmesi de esaslı yanılmaya örnek olarak gösterilebilir402. Bu tür durumlar TBK gereğince esaslı sayılan açıklama yanılmalarını oluşturmakta ve yanılan kimseye sözleşmeyi iptal hakkı tanımaktadır.

401 TBK md. 31 hükmündeki düzenleme şu şekildedir: “Özellikle aşağıda sayılan yanılma halleri

esaslıdır:

1. Yanılan, kurulmasını istediği sözleşmeden başka bir sözleşme için iradesini açıklamışsa. 2. Yanılan, istediğinden başka bir konu için iradesini açıklamışsa.

3. Yanılan, sözleşme yapma iradesini, gerçekte sözleşme yapmak istediği kişiden başkasına açıklamışsa.

4. Yanılan, sözleşmeyi yaparken belirli nitelikleri olan bir kişiyi dikkate almasına karşın başka bir kişi için iradesini açıklamışsa.

5. Yanılan, gerçekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde fazla bir edim için veya gerçekte istediğinden önemli ölçüde az bir karşı edim için iradesini açıklamışsa.

Basit hesap yanlışlıkları sözleşmenin geçerliliğini etkilemez; bunların düzeltilmesi ile yetinilir”.

402 BECK, Art. 492, N. 59; DEVELİOĞLU, Bağımsız Garanti, s. 197; ÖZEN, Kefalet, s. 186;

127

TBK md. 31/b. 2 gereğince bir kimsenin yanılarak istediğinden başka bir konu için iradesini açıklaması esaslı bir yanılma sayılmaktadır403. Bu bağlamda kefil olunan

asıl borçta yanılmak da TBK md. 31/b. 2 kapsamında esaslı bir yanılmadır. Örneğin kefilin yanılarak, bir eser sözleşmesinde iş sahibinin yükleniciye olan eser bedeli borcu için yükümlülük altına girdiğini beyan etmesi ancak asıl iradesinin yüklenici ve iş sahibi arasındaki alım-satım sözleşmesinden kaynaklanan satım bedeli için kefil olma yönünde olması hali esaslı bir yanılma olacaktır. Zira kefilin yanılarak başka bir borç için yükümlülük altına girmesi, borcun niteliğine göre kefil üzerindeki riskin değişmesi sonucunu doğurmaktadır404

.

Kefilin yanılarak gerçek iradesinden farklı bir beyanda bulunduğunu alacaklı biliyor veya durumun özelliğine göre anlaması gerekiyorsa o takdirde yanılma hükümleri uygulanmamaktadır. Buna göre yanılma sonucu ortaya çıkan irade beyanı, kefilin gerçek iradesine uygun olarak hüküm ifade edecektir. Bu doğrultuda alacaklının irade beyanının kefilin gerçek arzusuna uygun olup olmamasına göre ya kefalet sözleşmesi kefilin gerçek iradesine uygun olarak kurulacak ya da hiç kurulmamış sayılacaktır. Kefilin asıl borcun niteliğinde yanılarak farklı bir borç için kefil olması halinin alacaklı tarafından bilinmesi veya biliniyor olması ihtimalinde kefalet sözleşmesinin kefilin gerçekte kefil olmak istediği borca uygun olarak kurulacağı ifade edilmektedir405.

TBK md. 31/b. 4 kapsamında beyanda yanılmaya düşen kimsenin, sözleşmeyi yaparken göz önünde tuttuğu kişiden başka bir kimse için iradesini açıklaması esaslı yanılma sayılmaktadır. Buna göre müteselsil kefilin, asıl borçlunun kimliğinde yanılması da esaslı yanılma olarak nitelendirilecektir406. Asıl borçlunun kim

olduğunun kefilin kefalet borcu altına girmesinde büyük önem taşıdığı kuşkusuzdur. Kefilin alacaklının kimliğinde yanılarak kefil olması ise esaslı bir yanılma olarak kabul edilmemektedir407. Kefalet sözleşmesinde alacaklının kimliğinin kefil için bir

403REİSOĞLU, Kefalet, s. 66; ÖZEN, Kefalet, s. 187; TANDOĞAN, s. 735 404TANDOĞAN, s. 735

405 BECK, Art. N. 492, N. 60; ÖZEN, Kefalet, s. 187-188

406BECK, Art. 492, N. 59; ELÇİN GRASSİNGER, Savunma İmkanları, s. 84; ÖZEN, Kefalet, s. 186;

REİSOĞLU, Kefalet, s. 66; TANDOĞAN, S. 735; Karşı Görüş için bknz. DEVELİOĞLU, Bağımsız Garanti, s. 200

407 BECK, Art. 492, N. 59; LERCH-TUASON s. 45; ELÇİN GRASSİNGER, Savunma İmkanları, s.

128

önem arz etmemesi ve sözleşmenin genel olarak kefile borç yüklemesi gerekçe olarak gösterilebilir. Ancak istisnaen de olsa kefilin, kefil olma amacının belli bir alacaklıya menfaat sağlamak olması ya da alacaklının da sözleşmeyle karşı edim yükümü altına girmesi hallerinde kefilin alacaklının kimliğinde yanılması esaslı bir yanılma olarak düşünülmelidir408

.

Kefilin gelecekte doğacak borçlara kefil olmak isterken yanılarak mevcut borçlara kefil olması halinin esaslı yanılma kapsamında değerlendirilmesine TBK’na yeni düzenleme doğrultusunda gerek kalmamıştır. Zira TBK md. 589/f.3 hükmüne göre kefalet sözleşmesinde açıkça kararlaştırılmadığı takdirde kefil, borçlunun kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonraki borçlarından sorumlu olacaktır. Görüldüğü gibi söz konusu maddede kefilin, sözleşmenin kurulmasından sonraki borçlardan sorumlu olacağına dair bir karine bulunmaktadır. Taraflar aksini kararlaştırmadığı müddetçe kefilin sözleşmenin kurulmasından sonraki borçlara kefil olduğu asıldır409. Aynı

şekilde kefil yanılarak gelecekte doğacak borçlara kefil olduğunu aslında mevcut borçlara kefil olmak istediğini ileri süremeyecektir410

.

TBK md. 34/f. 2 gereği alacaklı, kefilin gerçek iradesine uygun olarak sözleşmenin hüküm ifade etmesini kabul ederse o takdirde sözleşme kefilin gerçek iradesine göre kurulmuş sayılır. Artık kefilin yanılmaya dayanarak sözleşmeyi iptal ettirmesi mümkün değildir. Örneğin kefilin yanılarak asıl borcun rehinle teminat altına alındığı düşüncesiyle kefil olması halinde alacaklının da kabulüyle sözleşme sanki rehin hakkı varmış gibi hüküm doğuracaktır. Buna göre rehnin varlığı kefilin sorumluluğunu ne kadar azaltacaksa kefil de o miktarla sorumlu olacaktır411

.

TBK md. 39/f.1’deki düzenleme kapsamında kefil, yanılmayı öğrendiği tarihten başlayarak 1 yıl içinde sözleşmeyi iptal etme hakkını kullanmazsa o takdirde sözleşmeyi onaylamış sayılacaktır. Kefil alacaklıya herhangi bir ödemede

408REİSOĞLU, Kefalet, s. 66; TANDOĞAN, s. 736 409GİOVANOLİ, Art. 492, N. 64; TANDOĞAN, s. 736 410REİSOĞLU, Kefalet, s. 67-68

411BECK, Art. 492, N. 60; ELÇİN GRASSİNGER, Savunma İmkanları, s. 87; ÖZEN, Kefalet, s. 188;

129

bulunmuşsa, sözleşmeyi süresi içerinde iptal ettirmek koşuluyla ödediğini sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda geri alabilecektir412

.

Müteselsil kefil, yanılmasında kusurlu ise TBK md. 35/f.1413 gereği sözleşmenin

iptal edilmesi sebebiyle alacaklının uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlü olur. Ancak alacaklı, kefilin yanıldığını biliyorsa ya da bilmesi gerekiyorsa kefilden tazminat isteyemez.

3.2.6.3. Aldatma

Genel olarak aldatma, bir kimsenin bir hukuki işlemi yapmasını sağlamak amacıyla o kişinin yanlış bir düşünceye sahip olmasına kasten sebep olmak olarak nitelendirilebilir414. Aldatmanın, bir kimsenin kasten saik hatasına düşürülmesi olduğu ifade edilmektedir415

.

Kefalet sözleşmesi bakımından ise kefilin yükümlülük altına girmesinin sebebini, alacaklının ya da üçüncü bir kişinin hileli davranışları oluşturuyorsa o takdirde kefil TBK md. 36416 hükmüne dayanarak sözleşmeyi iptal ettirme hakkına sahiptir. Aldatılma sonucu yanılmaya düşen kefil, yanılması esaslı olmasa bile sözleşmeyi iptal ettirebilir.

Alacaklı kefile asıl borçlunun ödeme gücü, borcun niteliği ve kullanılma amacı, asıl borç için başka teminatların bulunduğu gibi konularda gerçeğe aykırı bilgiler vererek onun kefil olmasına sebep olmuşsa bu tür davranışlar TBK md. 36 anlamında aldatılma sayılmaktadır. Alacaklının bilgi sahibi olduğu ve kefilin kefil olmasını etkileyecek bir takım hususlarda susmasının ise aldatma teşkil edip etmeyeceği ve alacaklının kefile bilgi verme yükümlülüğü bulunup bulunmadığı doktrinde

412REİSOĞLU, Kefalet, s. 68

413 TBK md. 35/f.1 hükmüne göre “Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin

hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat istenemez”.

414

ANTALYA, s. 236; EREN, s. 397; NOMER, s. 65; OĞUZMAN/ÖZ, C. I, s. 111; REİSOĞLU, Safa, s. 124; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 444

415 ANTALYA, s. 236; EREN, s. 397; OĞUZMAN/ÖZ, C. I, s. 111;

TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 445

416TBK md. 36 hükmüne göre “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa,

yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. - Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması halinde, sözleşmeyle bağlı değildir”.

130

tartışmalıdır. Bir görüşe göre alacaklının kefile kefalet borcu sonucu oluşacak risklerle ilgili bilgi verme yükümlülüğü yoktur. Sadece TBK md. 594/f.1 son cümledeki417 düzenlemeye göre kefilin talep etmesi halinde asıl borcun kapsamı hakkında bilgi verme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu doğrultuda kefilin herhangi bir talebi olmaması halinde alacaklının, kefilin kefil olma iradesini etkileyecek hususlarda susması aldatma olarak nitelendirilemeyecektir. Fakat kefilin kefalet borcuna ilişkin rizikoları öğrenmek için alacaklıdan talepte bulunmasına karşın alacaklının susması ise TBK md. 36 anlamında aldatma sayılacak ve kefile sözleşmeyi iptal ettirme hakkı verecektir. Sonuç olarak alacaklının kendi kendine ya da kefilin talebi üzerine verdiği gerçeğe aykırı bilgiler sonucu kefil kefalet sözleşmesini yapmışsa bu tür davranışlar aldatma teşkil edecektir. Bunun haricinde alacaklının susması, yalnızca kefilin kefalet sözleşmesine ilişkin riskleri öğrenmek istemesi halinde aldatma sayılacaktır418

. Bir diğer görüşe göre alacaklının kendiliğinden ya da kefilin talebi üzerine vereceği bilgilerin gerçeğe aykırı olması ve söz konusu gerçek dışı bilgilere dayanarak kefilin kefalet borcu altına girmesi halinde ortada sözleşmeyi iptal ettirme hakkı tanıyan türden bir aldatma durumu söz konusu olacaktır. Ancak bunun haricinde borçlunun ödeme güçsüzlüğü içinde bulunduğunu bilen alacaklı, bu durumun kefil tarafından bilinmediğini veya yanlış bilgilendirildiğini ve gerçek durum bilinseydi kefalet sözleşmesini yapmayacağını biliyorsa kefilin talebi olmasa dahi bilgi vermekle yükümlüdür. Her ne kadar alacaklının kefile genel bir açıklama yükümlülüğü bulunmasa da ve kefalet sözleşmesine ilişkin rizikoları kefil araştırmakla yükümlü olsa dahi bazı hallerde dürüstlük kuralı gereği alacaklının kefile bilgi verme yükümlülüğü bulunabilir. Bir başka deyişle alacaklının, kefilin talebi olmasa dahi kendiliğinden bilgi verme yükümlülüğü dürüstlük kuralından kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde kefilin bilgi talebi olmasa da alacaklının kefilin yanlış bildiği hususlarda susması da dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Buna göre kefalet sözleşmesinin yarattığı rizikolar kefilin kefalet sözleşmesini yapmasını etkileyecek türde ise ve söz konusu riskler hakkında kefilin yanlış bilgilendirildiğini ya da bilgisinin olmadığını alacaklı biliyorsa o takdirde dürüstlük kuralı gereği alacaklının kefile bu konularda bilgi vermesi

417 TBK md. 594/f.1 son cümleye göre “İstek halinde alacaklı, her zaman asıl borcun kapsamı

hakkında kefile bilgi vermek zorundadır”.

131

gerekir419. Doktrindeki bir başka görüş ise dürüstlük kuralı gereği alacaklının kefile bilgi verme yükümlüğü olduğunu kabul etmekle birlikte alacaklının ne zaman bilgi vermesi gerektiğine ilişkin farklı bir ayırım yapmaktadır. Bu görüşe göre iş hayatındaki tecrübesizlik ya da kefalet sözleşmesine ilişkin bilgisizlik kefilin yanlış düşünceler içerisinde olmasına sebep olmuşsa o takdirde alacaklının kefile bilgi verme yükümlülüğü yoktur. Ancak alacaklı kefilin söz konusu yanlış bilgiler sonucu kefalet borcu altına girdiğini biliyorsa bir başka deyişle hile kastı varsa o zaman bilgi vermesi gerekmektedir. Kefilin hatalı düşünceleri iş hayatındaki tecrübesizlikten değil de mevcut durumdan kaynaklanıyorsa örneğin asıl borç ilişkisinin adi kredi sözleşmesi olduğunu düşünüyor ancak inşaat kredisi için yükümlülük altına giriyorsa ve gerçek durumu bilseydi kefalet sözleşmesi yapmayacağı alacaklı tarafından biliniyorsa o zaman alacaklı kefile gerçek duruma ilişkin bilgi vermek zorundadır420

.

Fikrimizce kefilin talebi üzerine veya kendiliğinden alacaklının bilgi vermesi halinde söz konusu bilgilerin yanıltıcı olmaması ve gerçek durumu yansıtması gerektiği konusunda şüphe yoktur. Ayrıca böyle bir durumda alacaklı kefilin yanlış bilgi sahibi olduğu hususları da düzeltmekle yükümlüdür. Söz konusu eksik veya yanlış bilgilerin kefilin kefalet borcu altına girmesine sebep olacağı alacaklı tarafından biliniyorsa ya da bilinmesi gerekiyorsa o takdirde alacaklının davranışı hile teşkil edecektir. Bir diğer durum olarak kefilin bilgi talebi olsun ya da olmasın alacaklının gerçek durumu gizlemek ya da kefilin yanlış bilgilerini düzeltmemek amacıyla susması dürüstlük kuralına aykırı bir davranış olduğu için aldatma olarak kabul etmek yerinde olacaktır. Ancak aldatmanın varlığını kabul edebilmek için kefilin gerçek durumu bilseydi kefalet sözleşmesini yapmayacak olduğunun alacaklı tarafından bilmesi veya biliyor olması gerekmektedir. Alacaklının gerçekleri gizlemek suretiyle kefilin kefalet sözleşmesini yapmasına sebebiyet vermesi dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Kefalet sözleşmesinin genellikle tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olması ve kefalet sözleşmesine ilişkin hükümlerin kefili koruma amacı gütmesi kefil lehine yorum yapmaya imkan vermektedir. Söz konusu bilgi verme yükümlülüğünün kapsamına borçlunun ödeme gücü girebileceği gibi asıl

419 SCYBOZ, s. 397; DEVELİOĞLU, Bağımsız Garanti, s. 213-214; ÖZEN, Kefalet, s. 194-195.

Doktrinde, borçlunun ödeme gücünde gibi birlikte kefalet halinde alacaklının birlikte kefillerin ödeme gücüne ilişkin olarak alacaklının bilgi verme yükümlülüğü olduğu kabul edilmektedir. ÖZEN, Kefalet, s. 196-197

132

borç için verilen teminatların mevcudiyeti ve değeri gibi kefilin kefil olmasını etkileyecek hususların da gireceği kabul edilmelidir.

Alacaklının kefile bilgi vermemesi ya da kefilin yanlış bilgilerini düzeltmemesi