• Sonuç bulunamadı

Eşin Rızasının Bulunmamasının Sonuçları

3.2. MÜTESELSİL KEFALET SÖZLEŞMESİNİN KURULMASINA İLİŞKİN

3.2.5. Müteselsil Kefil Olma Ehliyeti

3.2.5.3.7. Eşin Rızasının Bulunmamasının Sonuçları

Daha önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi eşin rıza beyanının bulunmaması ehliyet eksikliği sebebiyle müteselsil kefalet sözleşmesinin geçersiz olması sonucunu doğuracaktır. Aynı şekilde rıza beyanının sözleşmenin kurulmasından sonra verilmesi de sözleşmenin geçersiz sayılmasını engellemeyecektir. Bu noktada eşin rıza beyanı bulunmadığı için geçersiz olan bir kefalet sözleşmesinin eşler sonradan boşanmış olsalar ya da yasal ayrı yaşama hakları doğsa dahi geçerli hale gelmesi mümkün olmayacaktır376. Rıza eksikliği

nedeniyle geçersiz olan bir kefalet sözleşmesinin şekil kurallarına uygun olarak yeniden yapılması ve evliliğin birliğinin devam etmesi halinde de eşin rızasının tekrar alınması gerekecektir.

374

TBK md. 34/f.2’deki düzenlemeye göre “Özellikle diğer tarafın, sözleşmenin yanılanın kastettiği anlamda kurulmasına razı olduğunu bildirmesi durumunda, sözleşme bu anlamda kurulmuş sayılır”.

375GİOVANOLİ, Art. 494, N. 6

376 BECK, Art. 494, N. 32; BAŞ, s. 126; ÖKTEM, ÇEVİK, s. 117; ÖZEN, Kefalet, s. 181;

120

TMK’nun bazı hükümlerinde377 eşin rıza vermemesinin haklı bir nedene

dayanmaması halinde hakimin müdahalesinin istenebileceği ve hakim kararının eşin rızasının yerine geçeceği düzenlenmiştir. Hakimin müdahalesinin talep edilmesinin koşulunu rızanın haklı bir nedene dayanmadan verilmemesi oluşturmaktadır. TBK md. 584’de ise eşin kefalet sözleşmesine rıza göstermemesi halinde hakimin müdahalesinin talep edilebileceğine dair bir düzenleme yer almamaktadır. Doktrinde bu konuda farklı düşünceler bulunmaktadır. Bir görüşe göre TMK md. 2378

çerçevesinde düşünülmeli ve hakimin müdahalesi kabul edilebilmelidir379

. Bizim de katıldığımız bir diğer görüşe göre eşin rızasının bulunmaması halinde hakimin müdahalesi istenemeyecektir380. Bu nedenle de eş rıza vermemekte haklı olup olmadığını gerekçelendirmekle yükümlü olmayacaktır. Zira kefil olacak kimsenin eşinin ailenin ekonomik bütünlüğüne zarar gelmemesi adına eşinin kefalet borcu altına girmesini istememesi doğaldır ve aslında bu durum da kendi içinde bir haklı sebep oluşturmaktadır. Bu bağlamda TMK hükümlerinin kıyas yoluyla TBK md. 584’e uygulanması söz konusu olmayacaktır.

TBK md. 587/f.3’deki381 düzenlemeye göre birlikte kefalet durumunda kefiller aynı alacak için başka kefillerin de bulunduğu ya da bulunacağını varsayarak kefil olmuşlarsa ve bu durum alacaklı tarafından biliniyorsa ya da bilinmesi gerekiyorsa, kefillerden biri için mevcut olan geçersizlik hali diğer kefillerinde borçtan kurtulmalarını sağlamaktadır. Buna göre kefillerden birinin eşi kefalet sözleşmesine rıza göstermezse o kefil için kefalet sözleşmesi geçersiz olacağı gibi diğer kefiller de başka kefillerin mevcut olduğu ya da olacağı düşüncesiyle kefalet borcu altına

377Aile konutuna ilişkin TMK md. 194/f.2 hükmüne göre “Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep

olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir”. Mirasın kabulü veya reddiyle ilgili TMK md. 265/f.2’deki düzenlemede ise “Diğer eşin rızasının alınmasına olanak bulunmazsa veya bu konudaki istem onun tarafından haklı sebep olmaksızın reddedilirse, istem sahibi eş kendi yerleşim yeri mahkemesine başvurabilir”.

378 TMK md. 2 hükmüne göre “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük

kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”.

379 YILMAZ, Merve, Türk Borçlar Kanunu’na Göre Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları,

Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, C.1, Y.2, S. 7, 2011, s. 79

380BECK, Art. 494, N. 31, GİOVANOLİ, Art. 494, N. 12; OSER/SCHÖNENBERGER, Art. 494, N.

34; PESTALOZZİ, Art. 494, N. 3; BAŞ, s. 126-127; REİSOĞLU, Kefalet, s. 90; KIRCA, Eşin İzni, s. 447, dipnot 67

381 TBK md. 587/f.3 hükmüne göre “Alacaklı, kefilin aynı alacak için başka kişilerin de kefil

olduğunu veya olacağını varsayarak kefalet ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, bu varsayımın sonradan gerçekleşmemesi veya kefillerden birinin alacaklı tarafından kefalet borcundan kurtarılması ya da kefaletinin hükümsüz olduğuna karar verilmesi durumunda kefil, kefalet borcundan kurtulur”.

121

girmişlerse ve bu durum alacaklı tarafından biliniyor ya da bilinmesi gerekiyorsa diğer kefiller de borçtan kurtulacaktır382

.

TBK md. 584/f.2’de sayılan durumlarda sözleşme değişikliğine gidilmesi halinde eşin rızasının bulunmaması sözleşmenin geçersizliği sonucunu doğurmamakla birlikte değişikliğin hüküm ifade etmesini engeller. Bir başka deyişle kefalet sözleşmesi geçerli kalırken yapılan değişiklikler geçersiz olur. Buna göre kefilin sorumluluk miktarının arttırılmasına ilişkin bir değişiklik yapılmışsa eşin rızası bulunmadığı için, kefil sözleşme kurulurken belirlenen sorumluluk miktarıyla sorumlu olmaya devam eder. Bu noktada kefilin değişikliğe onay vermesinin bir hükmü olmayacaktır. Bunun gibi değişiklik adi kefaletin müteselsil kefalete dönüştürülmesine yönelik ise alacaklı ve kefil bu konuda anlaşmış olsalar dahi sözleşme adi kefalet olarak devam edecektir. Ancak müteselsil kefalet sözleşmesinin adi kefalet olarak değiştirilmesine karar verilirse o zaman eşin rızasının bulunmasına gerek olmayacaktır383

. Mevcut teminatların azaltılması söz konusu ise ve azalmanın önemli ölçüde olduğu yargısına varılabiliyorsa eşin rızasının bulunmaması halinde TBK md. 592384 uygulama alanı bulacaktır. Buna göre tıpkı kefilin onayı olmadan kefil zararına güvencelerin azaltılmasında olduğu gibi teminat miktarındaki azalma miktarı oranında kefilin sorumluluğu azalacaktır385

. Teminat miktarındaki azalmanın önemli bir azalma olmadığını ve bu sebeple eşin rızasının gerekmediğini ispat yükü ise alacaklıda olacaktır. Daha önceki açıklamalarımızda TBK md. 584/f.2’de yer alan “güvence” kavramının geniş düşünülmesi gerektiği ve kefille birlikte sorumlu olan diğer kefillerin de bu kavramın içine gireceği ifade edilmiştir. Bu doğrultuda kefalet sözleşmesi kurulurken eşin rızası bulunmakla beraber sonradan alacaklı tarafından kefillerinden birinin ibra edilmesi halinde kefil olan eşin onayı bulunsa dahi eşi rıza göstermezse TBK md. 587/f.3 hükmü uygulanır ve eşi rıza göstermeyen kefilin sorumluluğu sona erer386

. Görüldüğü gibi sözleşmede yapılacak değişikliklerde kefil

382BAŞ, s. 125-126; ÖZEN, Kefalet, s. 181 383REİSOĞLU, Kefalet, s. 91

384TBK md. 592’deki düzenlemeye göre “Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl

borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır”.

385BAŞ, s. 126; ÖKTEM, ÇEVİK, s. 128; ÖZEN, Kefalet, s. 182; REİSOĞLU, Kefalet, s. 91 386

122

eşin onayı yeterli olmamakta hatta eşinin rızası yoksa kefilin de onayı yokmuş gibi bir sonuç doğmaktadır.

Eşin rızasında herhangi bir irade sakatlığının bulunması durumunda TBK md. 39 hükmü gereğince izin beyanını iptal ettirebilir387. Ancak söz konusu irade sakatlıkları TBK md. 30 vd. hükümleri kapsamında olmalı ve geçerli bir rıza beyanında bulunan eşin sonradan tam bilgi sahibi olmadan ya da dikkat etmeden rıza verdiğine yönelik iddiaları dinlenmemelidir388

. Doktrinde asıl borçlunun aldatması sonucu eş izin beyanında bulunmuşsa asıl borçlunun aldatmasının üçüncü kişinin hilesi olarak nitelendirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Zira asıl borçlu kefalet sözleşmesinin tarafı değildir. Bu doğrultuda TBK md. 36/f.2389gereğince alacaklının asıl borçlunun

hilesini bilmemesi veya bilecek durumda olmaması halinde eşin rıza beyanını iptal etmesi söz konusu olmayacaktır390

.

Kefalet sözleşmesi için kefilin eşi rıza beyanında bulunduktan sonra, herhangi bir irade sakatlığının bulunması haricinde beyanını iptal ettirmesi veya geri alması söz konusu değildir. Ancak gelecekte doğacak borçlara kefalet halinde TBK md. 599’da kefile tanınan dönme imkanı, kıyasen eşin rızasına da uygulanabilmelidir. Zira madde metninde kefilin sözleşmeden dönebilmesinin koşulları olarak borçlunun mali durumunun sözleşme yapıldıktan sonra önemli ölçüde bozulması veya kefilin iyi niyetli olarak borçlunun mali durumunun kötü olduğunu anlayamaması sayılmıştır. Kanun koyucunun kefalet sözleşmelerinde eşin rızasını aramasının amacı ailenin ekonomik bütünlüğünün bozulmaması olduğuna göre TBK md. 599’da sayılan hallerin ailenin ekonomik bütünlüğünü etkileyeceği ortadadır. Bu doğrultuda gelecekte doğacak borçlara kefalette, kefilin eşi de rıza beyanını geri alabilmelidir. Ancak bunun için kefalet sözleşmesi kurulduktan sonra borçlunun mali durumu önemli ölçüde bozulmuş olmalı veya kefilin eşi, borçlunun mali durumunun düşündüğünden çok daha kötü olduğunu iyi niyetli bir şekilde anlamamış olmalıdır. Fakat mevcut borçlar için verilen rıza beyanının geri alınamayacağını da kabul etmek

387 OSER/SCHÖNENBERGER, Art. 494, N. 31; PESTALOZZİ, Art. 494, N. 3; KIRCA, Eşin İzni, s.

446; ÖZEN, Kefalet, s. 182; REİSOĞLU, Kefalet, s. 93

388

BECK, Art. 494, N. 26

389TBK md. 36/f.2’deki düzenlemeye göre “Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan

taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması halinde, sözleşmeyle bağlı değildir”.

123

gerekir. Doktrinde kefilin eşinin TBK md. 599’dan yararlanamayacağı, söz konusu hükmün yalnızca kefile tanınmış bir dönme hakkı olduğu ileri sürülmüştür391

.

Eşin rızasının bulunup bulunmadığını veya sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç sözleşmenin kurulması anında verildiğini ispat yükü TMK md. 6 gereği alacaklıda olacaktır392

.