• Sonuç bulunamadı

D. Kuşlarla Đlgili Benzetmeye Dayalı Unsurlar:

9. Kuş-Küfür ve Din:

Küfür, dine inanmayanı, din ise küfre girmemeyi temsil eder. Fehîm’ in aşağıdaki şiirinde küfür ve din birlikte anılmıştır. Dinin oluşabilmesi için zıddı olan küfür bilinir. Şair, bir beytinde murg-ı küfr ü din terkibiyle kuşla bu iki unsur arasında ilgi kurar. Küfür ve din birbirine zıt iki husustur. Sevgilinin aşığa dostane yaklaşması din, düşmanca yaklaşması ise küfür simgesiyle ifade edilir. Burada küfür ve din kuşu sevgilidir. Sevgilinin yüzü din olunca, onun avcı doğan gözleri de küfr olur. Sevgilinin tavrı âşığın bildiği bir husustur ama şair yine de âşığı ondan sakınması için uyarmaktadır:

El-hazer ey murg-ı küfr ü din ki düşmendür sakın Gerçi tavrı âşinâdur şâhbâz-ı çeşminün

Fehîm-i Kadîm, s.546, G.,180/3.

10. Kuş-Misafir:

Âşığın gönlü kuş olunca, kuşun konacağı yer de aşiyanı olur. Gönül kuşu, bu kez kendine yuva olarak sevgilinin yüzünü seçer. Bunun içinde sevgiliye yalvarır yakarır. Çünkü gönül kuşu, sevgiliye bağlanalı, bülbül misali gece gündüz inlemektedir. Gönül kuşu sevgilinin güzelliğinde yuva yapmayı arzulamaktadır. Sevgiliden lütuf beklemektedir. Âşığın en büyük dileği, gönül kuşunun misafir olarak burada konaklamasıdır:

220 Sebahat Deniz, a.g.t., s.156.

221

84 Sana dil vereli ey şûh-ı handan

‘Andelîb misâli eylerim efgân Murg-i dil hüsnünde tutmaş âşiyân Sâye-i lutfunda mihmânın olsun

Âşık Ömer, s.69, Koş., 119/4.

11. Kuş-Lâmekân ( Allah c.c. ):

Lâmekân, mekânı olmamak, her şeyden münezzeh olmak demektir. Mekâna ihtiyacı olmayan ise sadece Allah’tır. Bir şey varlık âlemine gelmedikçe mekâna girmez. Allah’ın bilgisi ise mekâna ihtiyaç duymaz. Aşağıdaki dörtlükte mekânsız olarak tasavvur edilen kuş, Yaratıcı’dır. Şair, Yaradan’ın dünyayı fani yarattığına, gelip geçici bir düzen kurduğuna işaret eder. Yaradan’ı mekânı olmayan bir kuşa benzetir. Onun geçici olarak kurduğu dünya düzeninde bir karar olması söz konusu değildir. Çünkü her şey değişmekte her şey ölmekte ve yeniden dirilmektedir:

Çıksa gerdundan………….zamânı böyledir Mâsivâdır çek elin gördüm ki fâni böyledir Âşiyânında ne bülbül berkarâr oldu ne gül Böyle murg-ı Lâmekân’ın gülsitânı böyledir

Âşık Ömer, s.334, Murab., 550/1.

12. Kuş-Ok:

Ok, eski kültürümüzde ve folklorumuzda büyük önem taşırdı. Belli başlı silahlardan olup önemli bir gereçti. Okçuluk usta-çırak ilişkisi içerisinde öğretilirdi. Bu esnada da kemankeşler yetiştirilirdi. Ok atma müsabakaları yapılır ve bu müsabakalarda rekorlar kırılırdı. Đstanbul’daki Tozkoparan, Okmeydanı, Nişantaşı gibi semt isimleri bu geleneğin

birer hatırasıdır222. Ok mazmunu, bu ve buna benzer anlamları dışında Klasik şiirimizde

sevgilinin yan bakışı ya da kirpikleri için kullanılır223. Fehîm, aşağıdaki beytinde sevgilinin kirpiğini oka, bu okları da şekil ve hareket itibariyle kuşa benzetmiştir. Usta okçu olan sevgili, ok kuşlarını, âşığın nişangâhı olan sinesine gönderir. Böylece sevgilinin kirpiklerinin ok kuşları, âşığın sinesinin en yüksek yerinde uçar. Fehîm bu beytinde kendisinin ay gibi güzel sevgilinin kirpiklerinden fırlayan oklarla vurulduğunu söyler:

Tâ’ir-i nâvek-i müjgânı Fehîm ol mâhun Evc-gâh-ı harem-i sînede pervâz eyler

Fehîm-i Kadîm, s.382, G., 58/5.

13. Kuş-Postacı ( peygâm ):

Peygâm, haber veya mektup getirip götürenlere verilen isimdir. Eskiden bazı kuşlar haberleşme amacıyla kullanılmıştır. Özellikle güvercinler bu iş için en uygun olan kuşlardır (Bakınız güvercin mad.) Ayağına ya da kanadının altına takılan mektup en kısa zamanda yerine ulaştırılırdı. Aşağıdaki beyitte güneşin gökyüzünde bulunması, hareket etmesi dolayısıyla posta kuşuna, postacının da güneş kuşuna benzetildiği görülür. Kurulan ilgi renk, yakıcılık ve hareket yönüyledir. Postacı, aşığın sevgiliye olan yakıcı hislerini yazdığı mektubu taşıdığından ateş halinde olan güneş kuşuna benzetilmiştir. Yine postacının dolaşması ile güneş kuşunun dolaşması arasında diğer bir ilgi kurulur. Şâir, güneşin baştan ayağa kadar alev haline gelmesini âşığın yakıcı hislerini seviliye götürmesine yorarak hüsn-i talîl sanatı yapar:

222 Đskender Pala, a.g.s., s.395.

223

85 Murg-ı hurşîd n’ola olsa serâpâ şu‘le

Kûy-ı cânâna gider kâsid-i peygâmumdur. Fehîm-i Kadîm, s.170, K., 12/4.

“ Güneş kuşu baştan ayağa kadar alev haline gelse buna şaşılır mı? O, sevgiliye giden postacımdır.”

14. Kuş-Rakip:

Rakipler, âşık ile yarışan ona ortak olmaya çalışan kişilerdir. Âşığın nazarında kötü olan insanlardır. Âşığa en az sevgili kadar eziyet ederler. Şiirimizde kötü ve uğursuz sayılan bazı kuşlar rakip için benzetilen olur. Çünkü onlar âşık için uğursuzluk arz eder. Aşağıdaki dörtlükte âşık, hüznünden bahsedip dert yanmaktadır. Âşık için bunlar kötü, zalim ve zararlı kimselerdir. Çünkü bu kuşlar, sevgilinin çevresinden asla uzaklaşmazlar ve âşığı da ona yaklaştırmazlar. Âşık da bu durumda şiddete başvuracaktır:

Gündüz hayallerim gece düşlerim, Uyandıkça ağlamaya başlarım, Sevdiğim üstünde uçan kuşların, Tutup kanatalarını kırmaya geldim.

Karacaoğlan, s.18, Koş., 27/2.

15. Kuş-Ruh:

Kuşa benzetilen bir diğer unsur ruhtur. Kuşun uçup gitmesi ile ruhun uçup gitmesi arsında ilgi kurulur. Ruh kuşu, ancak Âlem-i ulvide rahat karar eder ondan öncesi hep avcının pençesinde geçer. Aşağıdaki beyitte şair, ömrünün artık tükendiğini ve ömrünün her an bitebileceğini söyler. Şair, bu beklemeye artık dayanamaz ve ruhunu avcıya kendisi verir:

Tükendi dâne-i ömrüm Ömer sahn-ı vücudumda Çıkardım murg-ı rûhumu nice sayâda bende verdim

Âşık Ömer, s.104, G., 703/5.

Âşıklar sevgilinin yan bakış okları ile şehit olmuşlardır. Onlar, aşk şehidi oldukları için içten yanıp kebap haline gelmişlerdir. Kuş kebabı pişirilirken dönüşü ile şehit ruhlarının mahşerde şikâyetçi olmak için sevgilinin başında dönüşü birbirine benzetilir. Sevgili öyle ki binlerce âşığı şehit ederek kuş kebabına çevirmiştir:

Murg-ı kebâb-veş ider haşrda Tîrün ile rûh-ı şehîdân semâ

Fehîm-i Kadîm, s.116, K., 3/8.

“ Şehitlerin ruhu mahşerde, okunla kebap edilen kuş gibi döner.”

16. Kuş-Sevgili:

Kuşla sevgili arasında kurulan teşbih havayi olmaları yönüledir. Fehîm’in bir beytinde kuşa benzetilen sevgili, Cebrail ( a.s.) ve onun gibi yüzlerce mukaddes melekle mukayese edilir. Bu karşılaştırmada sevgili üstün görülür. Şair, “ Cebrail gibi yüzlerce mukaddes melek olsa da hiçbiri senin ve kanadının külahının heybetiyle uçamaz.” diyerek sevgilinin havayiliği abartılı bir şekilde anlatılır. Şair, “ uçmak, kanat ve melek ” kelimeleri ile sevgili kuş teşbihini akla getirir. Meleklerin kanatlı olarak tasavvuru bu mukayeseye zemin hazırlar:

86 Cibrîl gibi olsa sad ta’ir-i kudsî

Pervâz idemez heybet-i perr ü külehünle

Fehîm-i Kadîm, s.650, G., 265/4.

Edebiyatımızda sevgili devamlı yüceltilir. Sanki ondan bahsetmenin amacı budur. Gönül mülkünün sultanı olan sevgili, aşağıdaki dörtlükte gönül kuşlarının serveri olarak ifade edilmektedir. Sevgili, binlerce aşığın gönlünde yer alan bir kuştur. Bu, öyle bir kuştur ki gönülleri süsler, onları kendine bağlar:

Söyle gel ey kâmeti tûbâcığım nettim sana Künc-i gamda gevher-i yektâcığım nettim sana Çeşm-i âhû dilber-i ra’nâcığım nettim sana Murg-ı diller serveri zîbâcığım nettim sana

Âşık Ömer, s.148, Murab., 287/1.

Âşık Ömer’de sevgili, avcı ve tecrübeli iken Karacaoğlan’da sevgili, avlanan bir durumda ve acemi bir kişidir. Şiirde sevgili giyindiği elbise ve hareketiyle yeni uçmaya çalışan kuşa benzetilir. Sevgili daha toy bir kuştur. Açılmamıştır. Aslında âşık için sevgilinin en uygun hali budur:

Beyaz geymiş alta, üstede mavi, Yavrı, kanatlanmış, uçmanın çağı, Ancak şahan alır böyle bir avı, Sürmeli gelinin derd’ aldı beni.

Karacaoğlan, s.347, Tür., 469/1.

17. Kuş-Şair:

Şairler, kuşların özellikleri ile kendi özellikleri arasında ilgi kurarlar. Bazı kuşlar şairin çeşitli ruh halleri ve özellikleri için benzetmelik olur. Âşık Ömer bir şiirinde kuşların özellikleriyle kendi özellikleri arasında ilgi kurar. Şair, gönlünü cihan tahtına fikrini ise anka kuşuna benzetir. Şair, saltanatını yani itibarını ve fikrinin yüceliğini mübalağa sanatıyla anlatır. Yırtıcı kuşları, uğursuz yüzüne; eti yenen kuşları, iyi haline ve yenmeyenleri hayaline teşbih eder:

Eti yenir kuşlar iyi hâlimdir Eti yenmeyen hem hayâlimdir O yırtıcı kuşlar şûm cemâlimdir Fikrim ‘anka gönlüm taht-ı cihândâr

Âşık Ömer, s.14, D., 4/28 .

Fehîm bir beytinde kendisini aşığın bakış kuşu olarak görür. Ancak şâir, kendisini alçak görerek tevazu yapmaktadır. Aşığın gözüyle bakabildiğini, fakat hareket etme noktasında sırasını beklediğini ifade eder. Çünkü o, hayasından ötürü sevgilinin yanağının bağına kanat açmaz:

Pervâz idemem bâğ-ı rûha bîm-i hayâdan Murg-ı nazar-ı âşıkam ammâ ki perim yok

87

Değerlendirme: Kuşlar birçok edebiyat türünde, güftelerde, tasvîr, teşbih ve benzeri

unsurlarda kendilerini var edip, duygu ve düşüncelerde yer almışlardır. Dîvân şiirinde ve özellikle doğanın geniş ölçüde şiire aksettiği Halk şiirinde bu durum daha kuvvetli kendini hissettirir. Dîvân şiiri ve Halk şiiri arasında dil, şekil ve muhteva bakımından çeşitli farklar bulunmakla birlikte her iki şiirde aynı milletin malı olduğu için bunların temelinde zevk, duygu, düşünce, heyacan, fikir, hayal ve tasavvur benzerliği vardır. Mesela bu konuya “ genel anlamda kuş ” başlığıyla bakıldığında farklı iki edebî cereyana mensup şairlerimizden Fehîm-i Kadîm, Âşık Ömer ve Karacaoğlan’ın şiirlerinde kuşun “ avlanması, besin olarak tüketilmesi, kafese konulması, kanadı, mekânı, ötüşü, tuzağa düşürülmesi, uçması, yuva kurması…” gibi özellikler ortak olarak işlenen mevhumlardır. Aynı benzerlik kuş ile ilgili yapılan teşbihlerde de görülür. Örneğin kuşun âşık, can, gönül ve sevgili için benzetilen olması durumu her üç şairimizde de ortak olarak işlenmiştir. Bunun sebebi, hangi edebî ceriyana mensup olursa olsun halka mal olmuş tasavvurlar ve halkın ortak hissiyatı şairlerce benzer şekilde işlenmektedir.

Doğa ve onunla ilgili özellikler, Divân şiirine nazaran Halk şiirinde daha geniş bir ölçüde ele alınır. Bu durumu, Âşık Ömer ve özellikle Karacaoğlan’ın şiirlerinde görmek mümkündür. Karacaoğlan, yaşantısına uygun olarak doğayı çok fazla şiirine aksettirmiş bir şairdir. Bu hususu genel anlamda kuş bahsinde de görmek mümkündür. Onun şiirlerinde kuşların göçlerine şahit olunur ve kuşlarla ilgili olarak halk arasında kullanılan “ kuşdili bilmek, kuşluk vakti ” gibi tabirlere rastlanır.

88 I. KUŞ TÜRLERĐ: 1. Ağaçkakan 2. Akbaba 3. Bahri 4. Balıkçın 5. Baykuş 6. Bıldırcın 7. Bülbül 8. Çaylak 9. Devekuşu 10. Doğan 11. Ebabil 12. Güverin 13. Horoz/Tavuk 14. Hüthüt 15. Karabatak 16. Karban Kuşu 17. Karga 18. Kartal 19. Kaz 20. Keklik 21. Kırlangıç 22. Kuğu 23. Kumru 24. Kuyruksallayan 25. Kuzgun 26. Leylek 27. Lori 28. Martı 29. Ördek 30. Papağan 31. Saka 32. Sakankur 33. Sarıasma 34. Sarı Kuş 35. Serçe 36. Sığırcık 37. Sülün 38. Şahin 39. Tavşancıl 40. Tavus 41. Toy 42. Toygar 43. Turaç 44. Turna 45. Üveyk 46. Yarasa 47. Yelkovanı

89

1. AĞAÇKAKAN:

Ağaçkakan, değişik dil ve lehçelerde çûbîn, nakkârü’l-haşeb224, acelân, hûl, ağaç

delegen225, karra, nakkab ve çûpîne226 gibi isimlerle de anılır.

Ağaçkakanlar serçegiller familyasındandır. Ağaçkakanların renkleri siyah, yeşil, gri ve alaca tonlardadır. Bu kuşlar, ağaç kabuklarında böcek bulabilmek için oyuklar açmalarıyla ve yuva yapmak için kuru ağaçları delmeleriyle tanınır. Ağaçkakanların tümünde odunu oyabilen güçlü bir gaga, böcek ve larvaları toplamaya yarayan uzun bir dil bulunur. Bu uzun dilin ucunda balık oltasına benzeyen geriye doğru kıvrık uzantılar vardır. Bu uzantılar sayesinde büyük böcekleri; dil üzerinde bulunan yapışkan bir madde sayesinde de küçük böcekleri avlarlar. Bu kuşların ağaç gövdelerinde böcek aramalarını kolaylaştıran ayak özellikleri vardır. Ayak başparmakları küçük, öteki parmaklarından ikisi öne, ikisi arkaya dönüktür. Bu kuşların kuyruklarındaki sert telekler, ağaç gövdesinde dolaşırken destek görevi görür. Bütün

yaşamları böcek aramak üzere dolaştıkları ağaç gövdelerinde geçer227. Đlkbaharda erkek

ağaçkakanlar çiftleşme bölgelerini ellerinde tutabilmek için genellikle içi oyuk ağaçlara gagalarıyla vurarak trompet sesine benzer bir ses çıkarırlar. Diğer mevsimlerde sessizdirler. Kuluçkaya daha çok erkek olan yatar. Ağaçkakanlar, bir dala iki kez vurarak haberleşir. Onların uçuşları dalgalı bir hat üzerindedir. Ağaçkakanlar yaptıkları sesle kabuk altındaki böceğin hareketini sağlarlar. Daha sonra da avlama işi başlar. Bu avlama işlemi esnasında saniyede 8-10 vuruş yapabilirler. Çok heceli bir “ klu ” ötüşü yapar; gülme ötüşü diye

adlandırılan bir sesi revirini belirlemede kullanır228.