• Sonuç bulunamadı

C. Bülbülle Đlgili Genel Özellikler:

14. Bülbül-Yürüyüşü:

Garip bülbül kılar zârı varup kâşâne yaslanmış Temâşa eyledim hâr-ı gül-i hândâne yaslanmış

Âşık Ömer, s.114, G., 232/1.

Yine Karacaoğlan da benzer bir ifade bülbülün yuvasını gülistanda yaptığını ve yuvasını oluşturduğu çalı çırpının güllerden, gül dallarından sağlandığına işaret eder:

Ovalar, ovalar, ingin ovalar, Gözüm yaşı biri birin kovalar, Gülistân içinde bülbül yuvalar, Çalısı çırpısı güldür sılanın.

Karacaoğlan, s.270, Koş., 103/2.

Bülbülün yuvasını gülbahçesinde gül dalları arasına yapması hususu Halk ve Dîvân şiirinin bu konudaki müştereklerinden sadece birisidir. Bu durum iki edebiyatın etkileşiminin bir ürünüdür. Her üç şairde de bülbül, gül dalları arasındadır.

14. Bülbül-Yürüyüşü:

Bülbüller zıplayarak hareket etmesinin yanında, kısa mesafelerde koşabilirler. Bülbül, keklik gibi sekerek yürür. Halk şiirinde bülbülün serbest bir çerçevede ele alındığı yukarıda ifade edilmişti. Nitekim Karacaoğlan’ ın bir dörtlüğünde bülbülün sekerek yürümesi konu eder:

Gül bülbülün sekiminden, Perçem zülüf takımından, Geçme mescit yakınından, Çok namazlar böldürürsün.

131

D. Bülbülle Đlgili Benzetmeye Dayalı Unsurlar: 1. Bülbül-Âşık:

Edebiyatımızda âşık-sevgili münasebeti denildiğinde akla hemen bülbül-gül ilişkisi gelir. Bu sebeple de edebiyatımızda bülbül âşığın sembolü haline gelmiştir. Manzum ve mensur eserlerimizde bülbül-âşık münasebeti sayısız mısralara konu edilmiştir. Edebiyatımızda önemli bir yeri olan bülbül, güllerin açtığı mevsimde daha canlı öttüğünden

gül ile arasında muhayyel bir aşkın var olduğu kabul edilmiştir348. Buradan hareketle de

bülbül âşığa, gül de maşûğa benzetilmiştir. Bülbülün gülün güzelliği karşısındaki tutkunluğu, kendini paralaması ve sonunda bitkin düşüp ölmesi ile sevgilinin âşığa yüzünü gösterip onu helak etmesi arasında benzerlik kurulmuştur:

Arz-ı hüsn etdükçe gül bin bülbülü eyler helâk Gûyiyâ dîdârını ‘uşşâka cânân gösterür

Fehîm-i Kadîm, s.160, K.,10/13.

Bülbüle teşhis yoluyla, âşığın bütün özellikleri izafe edilmiştir. Hatta gülün daha kırmızı ve güzel olması için bülbülün güle kanını verdiği dahi düşünülür. Bülbülle âşık arasında kurulan bir başka ilgi bülbülün feryâd eden bir aşığa benzetilmesi dolayısıyladır. Bülbül, gülün hasretiyle sabahlara kadar feryâd eden bir âşık olarak hayâl edilir. Đncelediğimiz şiirlerde de bülbül ağlayan inleyen, âh ü efgân ile gözyaşı döken bir âşık görünümündedir. Bülbül, şiirde birçok unsura benzetilen olmakla birlikte, en çok âşık ve onunla ilgili hususlar dolayısıyla işlenmektedir. Âşık Ömer’de âşık-bülbül ilişkisi daha çok çekilen aşk acısı yönüyle kurulmuştur. Onun şiirinde bülbül, sevgiliyi sembolize eden gül için gece gündüz âh u zâr, feryâd u figân etmektedir:

Başladım bülbül misâli zara her gün her gece Anın içün düşmüşem ezkâra her gün her gece Ben nasihat eyledikçe yâra her gün her gece Âşinâlık eyler ol ağyâra her gün her gece

Âşık Ömer, s.167, Murab., 314/1.

Benzer bir ifadeye Karacaoğlan’da rastlanır. Bülbül, ağlayan, inleyen, âh u feryat ile

gözyaşı döken bir âşık görünümündedir. Gül ise, nazlı, vefâsız, zâlim bir sevgilidir349. Bülbül

gamla yaşar. Bülbülün işi niyaz ve inlemedir. Gül de buna karşılık naz makamındadır. Aşağıdaki dörtlükte bülbül, âşık olup sevgiliyi hatırlatan gül için durmadan bağırıp çağırmaktadır:

Bağıran, çağıran âciz bülbülüm, Ne kadar bağırsam, duymuyor gülüm, Karac’oğlan der ki: Đmdatçım ölüm, Mezardan gayri bir yol bulamadım.

Karacaoğlan, s.94, Koş., 137/5.

Bülbülle âşık arasında kurulan diğer bir ilgi şakımaları yönüyledir. Bülbüllerin şakıması, âşığın mutluluktan şarkılar söylemesi olarak düşünülür. Fehîm, aşağıdaki dörtlüğünde bülbül, gülün kokusundan mest olup şakırken âşık da sevgilinin sunduğu

348 Đskender Pala, a.g.s., s.90.

349

132 kadehdeki şarabı içip sarhoş bir halde şarkılar söylemeye başlar. Bu sebeple bülbül ile âşık arasında benzerlik ortaya çıkar:

Andelîbân bûy-ı gülden biz gül-i peymâneden Nağme-pîrâ ‘âşık-ı mestâneyüz nevrûzdur Fehîm-i Kadîm, s.410, G., 78/2.

Fehîm’de âşık amacına ulaşmıştır. Sevgilinin sunduğu kadeh sebebiyle şakımaktadır. Karacaoğlan’da da bülbül ile âşık arasınada şakıma yönüyle bir benzerlik kurulur. Ancak burada âşık amacına ulaşmak için bülbül gibi şakıyan dillerin hayalini kurmaktadır:

Dosta doğru gider yollarım olsa, Bülbül gibi şakır dillerim olsa, Kayık oynatacak göllerim olsa, Đçi dolu ördek inen, kaz inen.

Karacaoğlan, s.140, Koş., 205/2.

Edebiyatımızda bülbülle âşık arasında kurulan ilgilerden bir diğeri bulundukları mekânın gülbahçesi olmasıdır. Şiirimizde âşığın, sevgilinin güzelliğine olan vurgunluğu söz konusu edilir. Sevgilinin güzelliğini metheden âşık, şakıyan bülbüle benzer. Aşkın, gülbahçesinde vuku bulması âşığı bu mekânın sakinlerinden bülbül yapmaktadır:

Fâriğim geçtim geçenden seyr-i yârân istemem Kays veş sahrâdayım bâğ u gülistân istemem Bülbül-i dil var iken mürg-i hoş elhân istemem ‘Andelîbim her seher gülşende gülşân istemem Ya’ni hiçbir sûdu yok sevdâ-yı cânân istemem Âşık Ömer, s.378, Muham., 607/1.

Fehîm de aşağıdaki beytinde Âşık Ömer gibi bülbülün mekânının gülbahçesi olduğunu söyler. Ancak Âşık Ömer’deki gerçek ifade tarzı Fehîm’ de yerini hayale bırakır. Kendilerini bülbül olarak ifade etmeleri ortak olsa da Fehîm’deki gülbahçesi tasviri sevgilinin yüz güzelliğidir. Aşağıdaki beyitte âşık, sevgilinin güzellik bahçesini mekân edinen şuh bülbül olur:

Gülzâr-ı zâr-ı hüsnün olan şûh bülbülem Gül-berg-i terden olsa revâ bâl ü per bana Fehîm-i Kadîm, s.312, G., 7/2.

Âşık ile sevgili arasında tezahür eden her durum şairler tarafından bülbül ile gül arasında da var kabul edilir. Edebiyatımızda bülbülle âşık arasında, gülden bülbülle; sevgiliden âşığa lütuf gelip gelmemesi yönüyle bir başka ilgi kurulur. Âşık Ömer’in aşağıdaki dörtlüğünde sevgililerin devamlı âşıklara naz etmesi söz konusudur. Dörtlükte gül nâz; bülbül niyâz eden olarak düşünülmüştür:

Nâz ider âşıklara her dembedem dildâdeler Bekleşür yollarda bülbüller gibi üftâdeler Muntâzır leb derde dermânım sabahın hayr ola Ey şeker leb derde dermânım sabahın hayr ola Âşık Ömer, s.137, Murab., 269/2.

133 Âşık Ömer’in dörtlüğünde görülen sevgilinin nazı, âşık için bir iltifat mahiyetindedir. Böyle bir iltifat aşağıdaki örnekte yerini umursamamazlığa bırakır. Âşık, sevgiliye, lütufta bulunan gülü örnek göstererek onun gibi davranması gerektiğini belirtir. Böylece sevgilinin naz yapan lütufta bulunmayan bir kişi olduğunu anlatmak ister:

Ey şu‛le-i hüsn eyleme pervâneni sûzân Gör lutf-ı güli bülbül-i nâlâna kıymaz

Fehîm-i Kadîm, s.458, G., 114/2.

Đncelediğimiz şiirlerde bülbülle âşık arasında kurulan diğer bir ilgi çekilen hasret yönüyledir. Bülbülün güle; âşığın sevgiliye olan hasreti şiirimiz hiç bitmeyen bir motiftir. Âşık Ömer, bir dörtlüğünde bülbülün ötüşünü güle duyduğu hasretin beyanı olarak ifade eder. Yine şair, âşığın da tıpkı bülbül gibi içine sığmaz bir özlemden muzdarip olduğunu söyler:

Merd ehli derdini takrîr idendir Çıkmayup yolundan doğru gidendir Senin bencileyin sığmaz nedendir Đştiyâkın şerhe beyâna bülbül

Âşık Ömer, s. 49, Koş., 70/2.

Karacaoğlan ise aşağıdaki dörtlüğünde bülbül-gül; âşık-sevgili ayrılığına dikkat çekerek hasretin başlangıcına vurgu yapar. Âşık, sevgili ayrılığı vâde ile bülbül gül ayrılığı ise sonbahârın gelişiyle ifade edilmiştir:

Karac’Oğlan eydür: Ben de çağlarım, Gazel oldu mor sünbüllü bağlarım, Vâdem yetti, yaşın yaşın ağlarım, Bülbül gülden, ben yârimden ayrıldım.

Karacaoğlan, s.361, Tür., 488/4.