• Sonuç bulunamadı

Deve kuşu, incelenen şiirler içinde sadece Âşık Ömer’de bir yerde geçer. Deve kuşu, şâirin bir dörtlüğünde yer almasına rağmen onunla ilgili birkaç husus dile getirilmiştir. Derisi

388 Ömür Ceylan, a.g.e., s.70-71.

389

Kemâleddin Demîrî, a.g.e., s.290.

390 Ömür Ceylan, a.g.e., s.71.

391 Kemâleddin Demîrî, a.g.e., s.290.

392 Jean-Paul Roux, a.g.e., s.144.

393

Kemâleddin Demîrî, a.g.e., s.290.

394 Ömür Ceylan, a.g.e., s.71.

395 Kemâleddin Demîrî, a.g.e., s.291.

396 L. Sami Akalın, a.g.e., s.85.

397

146 kalın olduğu için çanta ve elbise yapımında, tüyleri süs eşyası olarak, kemik, tırnak ve gagası ise düğme, tarak vs. yapımında kullanılır.

1. Deve kuşu-Bileğinden Çığa Yapılması:

Çığa, gelinlerin veya genç kızların düğünlerde başlarına süs olarak taktıkları parlak renkli tel veya tüydür398. Devekuşunun bileğinden düğme, tarak ve süs için tel yapılır. Âşık Ömer, aşağıdaki şiirinde devekuşunun bileğinden güzel bir çığa olur diyerek bu duruma işaret eder:

Deve kuşunun darbı yeğin sakın Görürsen yanına uğrama sakın Beğendinse tüyün başına takın Bileğinden olur bir güzel çığa

Âşık Ömer, s.6, D., 1/22.

2. Deve kuşu-Tehlikeli Olması:

Devekuşunun bacakları çok kuvvetlidir. Öyle ki bir tekmede bir insanı öldürebileceği

ifade edilir. Şair, aşağıdaki şiirinde onun darbesinden uzak durulması ve yanına yaklaşılmaması konusunda uyarıda bulunmaktadır:

Deve kuşunun darbı yeğin sakın Görürsen yanına uğrama sakın Beğendinse tüyün başına takın Bileğinden olur bir güzel çığa

Âşık Ömer, s.6, D., 1/22.

3. Devekuşu-Tüyü:

Deve kuşunun en değerli özelliklerinden birisi de tüyleridir. Özellikle erkek devekuşunun kanatlarının ilk sırasında bulunan beyaz tüyler çok değerlidir. Bu tüyler, elbiselere takıldığı gibi, şapka ve saça da güzellik unsuru olarak takılmaktadır. Âşık Ömer, aynı şiirinde devekuşu tüyünü beğenenlerin onu başına taktığını söyleyerek devekuşu tüyünün başa takılma âdetini konu edinir:

Deve kuşunun darbı yeğin sakın Görürsen yanına uğrama sakın Beğendinse tüyün başına takın Bileğinden olur bir güzel çığa

Âşık Ömer, s.6, D., 1/22.

10. DOĞAN:

Doğana, Türkçede ve değişik Türk lehçelerinde doğan, ispir, çakır, balaban, Laçin,

çura, , çure, cure; Farsçada bâz, baze isimleri; Arapçada ise sakr ismi verilir399. Ayrıca doğan

kuşu, büyüklüğüne ve renklerine göre şu isimlerle anılır: Şahbâz; ak doğan, sungur, baz-ı

ebyâz; ala doğan, zürrâk; benekli küçük çakır, cûra, esperî, sefîd-rû400. Bunların dışında

doğana, laçin, kara doğan, delice doğan, seyfî, cûre, sefîde gibi isimler verilir. Bununla beraber bazı sözlükler, Anadolu’da doğan kelimesinin daha ziyade bozdoğan için

398 Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü, s.258.

399 Ömür Ceylan, a.g.e., s.72.

400

147 kullanıldığını belirtmiştir. Bu doğan cinsi, hem büyük ve hem de av kuşlarının en beceriklilerinden birisidir401.

Doğan, gündüz yırtıcı kuşlar familyasından bir kuştur. Orta irilikte bir kuş olan doğanın kuyruğu uzun, kanatları hilâl şeklinde ve uçları sivridir. Gagası kanca gibi pençeleri ise keskin tırnaklıdır. Doğan, bazı davranış yönleriyle atmacalardan ayrılır. Doğanın dişisi erkeğinden büyüktür. Doğan, yuvasını kendisi yapmaz. Yüksek dağ tepeleri, yarlar, geniş ovalar, su kenarları gibi yerlerde yaşar. Kuş, fare, tavşan gibi hayvanları avlar. Avlarını boyunlarının arkasından ısırarak öldürür. Avlarını pençeleriyle taşır. Seri kanat vuruşlarıyla

hızlı uçar. Doğan en hızlı uçan kuştur. Avlanırken hızı sâatte 300 km’ye kadar çıkar402.

Doğanın sırtı genellikle kahve renkli, karın kısmı ise beyazdır. Bir doğan yılda üç ile yedi

yumurta yapar. Yirmi bir günde yavru yumurtadan çıkar. 162 yıl yaşar403. Doğan kuşu

hiddetli bir mizaca sahiptir. Susuzluğa gelemez. Sık dallı ağaçların tepesinde yaşamayı sever. Kanatları hafif olan doğanın dişisi, büyük kuşların üzerine atılmakta erkeğinden daha

cesurdur404. Doğanın büyük cinsi olan şahbâz, siyah gözlüdür. Yükseklere uçup Kaf Dağı’na

ulaştığı, Arş’ı geçtiği söylenir. Öyleki buraya Cibrîl uğrasa kanatları dökülür. Şahbâz kendi avını kendi avlar. Başkalarının avlarını yemez. Leşe konmaz. Onun avcılık yönü çok

kuvvetlidir. Hümâları bile avlayacak güçtedir405.

A. Kültürümüzde Doğan:

Yırtıcı bir kuş olan doğan, kültürümüzde, güçlü ve çevik olması, kolayca

eğitilebilmesi, iklim şartlarına dayanıklılığı gibi özellikleri sebebiyle en gözde avcı kuşlardan birisi olmuştur. Avcılar, doğanı daha yavru iken ağ ve yem yöntemiyle yakalayıp onları terbiye ederler. Doğan, özellikle sülün, keklik, güvercin, turaç ve kuyruksallayan avcılığında kullanılmak üzere eğitilir. Avcılar, doğanı sağ ellerinde tutarlar. Doğanın pençesi çok kuvvetli olduğu için ellerine deriden eldiven takarlar. Yine avcılar, avlanma sırasında doğanın başına bir başlık takarlar. Bu başlık sayesinde doğanın doğrudan avına yönelmesi sağlanır. Bu

başlığın olmaması halinde doğan, her gördüğü hedefi av zannederek saldırabilir406.

Müslüman Türkler arasında derlenen bir efsaneye göre Tuğ, yani Türk devletlerinin savaş sembolü olan, ucunda at kuyrukları asılı gönder, bir boz doğan ile gökten düşer… Bunun anlamı “ Tanrı, Türklerin devlet ve hakimiyetleri için buyruğunu, bir boz doğanın güçlü pençeleri ile gönderiyor. ” Bu efsanenin Müslüman Türkler tarafından oluşturulması çok önemlidir. Doğana bu değer beratından başka ona bir yücelik daha yüklenir. Đnanışa göre “ Ay ve güneşi pençeleri ile tutan bir doğan, Çengiz Han’a hükümdarlığını müjdeler. ” Osmanlının ilk beylerinden biri olan “ Ertuğrul Gazi ”dir. Ertuğrul aynı zamanda bir doğan türüdür407.

Eskiden avcılıkta hünerli olanlar, imtiyâz işareti olarak sorguç takarlarmış. Doğanla

avlanmakta hünerli olanların kaplan derisinden kalpak giymeleri âdetmiş408. Avcı kuş olan

doğanın avlanma esnasındaki savaşçı özelliği, savaşçı topluluklar için bozkır sanatında harbi

401

Bahaeddin Ögel, Türk Mitolojisi, TTK Yay., C.1, Ank., 1993, s.356, 357, 362.

402 Heinzel, a.g.e., s.104-109.

403 Türkiye Rehber Ansiklopedisi, “ Doğan ” mad., C.4, s.210.

404 Kemâleddin Demîrî, a.g.e., s.58.

405

Cemal Kurnaz, Hayâlî Bey Dîvânı’nın Tahlîli, s.518.

406 Mehmet Emin Ertan, Fuzûlî Dîvânı’nda Hayvanlar, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Y.L.

Tezi, Đst., 1989, s.189,190.

407 M. Mehdi Ergüzel, Kuşlar Kitabı, Türk Edebiyatı Vakfı Yay., Đst., 2007, s.13-4.

408

148 çağrıştıran bir simge olarak kullanılır409. Doğan kuşu, bu savaşçı özelliğinin yanında çeşitli topluluklarda simge haline gelmiştir. Doğan, diğer yırtıcı kuşlar gibi özellikle Göktürk ve Uygur devirlerinde hükümdar ve beylerin timsâli, koruyucu ruhun ve adaletin simgesidir.

Ayrıca Türklerde ihtişamı, kudreti ve muzafferiyeti simgeler410. Eski Türk boylarının kutsal

sembollerinin hep doğan ve kartal türünden yırtıcı kuşlar olduğu bilinir. Oğuz boylarının ongunları, yani kutsal sembolleri de doğan türlerinden meydana geldiği söylenir. Atilla’nın kalkanı üzerinde bir doğan remi vardır. Bu, onun hükümdarlık armasıdır. Bir masalda doğan

motifi, Kırgız kabilesinin atası olarak gösterilir411. Bunda şaman inancının etkisinin olduğu

düşünülebilir. Ebulgazi, Şecere-i Terakime’de Oğuz’un yirmi dört kavminin damgalarının ve simgelerinin çeşitli kuşlar olduğunu ifade eder. Bu kavimlere genel olarak doğan ve doğan cinsi kuşların ad olduğu görülür. Mesela Kınık boyuna çakır doğan, Kayı boyuna ak doğan,

Afşar boyuna laçin simge olmuştur412. Kısaca doğan kuşu, evlerin ve sarayların süsü,

hakanların ve yiğitlerin sembolü olmuştur. Elinde doğan tutan padişahların minyatürleri

yapılmış, doğan adları beylere, boylara, mekânlara isim olmuştur413.

Doğanla ilgili kültürümüzde birçok terim vardır. Osmanlıda, sarayda av kuşlarına bakan kişiye “ doğancı ”; doğancıların başına “ doğancı başı ” isimleri verilirdi. Doğancı başları dış hizmetlere çıkarlarsa bunların başına Enderûn avcı başlarından “ çakırcı başı veya atmacı başı ” amir olurdu. Bunların dışında doğan kuşunun adı yer adlarında sıkça kullanılmıştır. Doğan, seksenden fazla köy adına ismini vererek kuşlar arasında ismi bu yönde

kullanılan kuşlar arasında birinciliği alır414. Üsküdar'da avcı kuşlarına bakan zümrenin

yerleştiği yer bugün de Doğancılar adıyla anılmaktadır. Osmanlıda, doğancılık babadan oğula geçtiği için doğancı oğulları babalarının çiftliğinin varisi olurlardı. Reâyâ asıllı doğancılar, çakırcılar, şahinciler ve atmacacılar, avcı kuşlarıyla ilgili görevlerine göre avcı, kayacı, dîdebân ( gözcü ). tuzakçı, yuvacı, tülekçi gibi adlarla anılırlardı. Avcılar ve yuvacılar, kuşları bağlı oldukları doğancıbaşılara teslim ederken ellerine mühürlü tezkire verilirdi. Daha sonra yılın belirli bir döneminde doğancıbaşı ve hassa doğancıları bu kuşları Đstanbul'a götürürler,

oradaki doğancıbaşıya veya çakırcıbaşıya teslim ederlerdi415. Dede Korkut kitabının Deli

Dumrul Hikâyesinde Oğuzların da doğanla av yaptıkları anlaşılmaktadır416

Çoğu zaman şehbâz veya şahbâz şeklinde karşımıza çıkan doğan, avcılık esnasında ava salınmadan önce boynuna yerini belirlemede önemli rol oynayan çıngırak takılır ve elden

öyle salınır417. Bu salınma anında “ kığırmak ” diye tabir olunan bir ses ile avlanacak kuşa

doğru uçurulur. Avını avlamaktaki mahareti dolayısıyla evcilleştirilip terbiye edilen doğanlar kafeste muhafaza edilir418.

Rüyada tabirlerine göre rüyada doğan kuşunu görmek iyiye yorulur. Rüyada doğan görmek malın artacağına işarettir. Doğanın ödü göze sürme olarak çekilirse görmeyi kuvvetlendirir, kulağı işitmeyenin kulağına bir damla damlatılırsa kulağı iyi olur. Yine

doğanın tırnağı bir ağaca asılırsa kuşlar o ağaca konamaz419.

409 Merdan Güven, Oğuz Kağan Destânı’ nda Hayvanlar, Milli Folklor Dergisi, Yıl, 15, S.57, s.85.

410 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Ana Hatları, Kabalcı Yay., Đst., s.134.

411

Bahaeddin Ögel, a.g.e., C.1, s.356, 594.

412 Jean-Paul Roux, a.g.e., s.381, 382.

413 M. Mehdi Ergüzel, a.g.e., s.17.

414 L.Sami Akalın, a.g.e., s.85, 86.

415

Abdülkadir Özcan, “ Doğancı ” mad., DĐA, C.9, s.488, 489.

416 L. Sami Akalın, a.g.e.,s.85.

417 Đskender Pala, a.g.s., s.74.

418 Mehmet Çavuşoğlu, Necâti Bey Dîvânı’nın Tahlîli, s.262.

419

149