• Sonuç bulunamadı

Baykuş gerek halk inançlarında gerek efsanelerde ve gerekse hikâyelerde kazandığı

olumsuz çağrışımlarla birçok nesneye izafe edilerek benzetmelik olur.

1. Baykuş-Âşık:

Baykuş ile âşık arasında kurulan benzetme yaşadıkları mekân dolayısıyladır. Bilindiği

gibi baykuş harabelerde yaşar. Âşık da kendisine değer verilmemesi, kendisinin önemsenmemesi, dolayısıyla yaşadığı yer olan Anadolu’yu harabeye benzetir. Fehîm bir beytinde âşığın uğursuz bahtının çok güçlü olduğunu ifade eder. Âşık, kara bahtlı doğmuştur. Bu bahtı yüzünden devamlı eziyet çekmektedir. Şair, bu sebeple âşığın doğum yerini, baykuşların bulunduğu Rum’un merkezine benzetir. Şair, burada gurur ve kibir sahiplerini baykuşa; onların bulundukları yeri de baykuşun yaşadığı yere benzetmiştir:

Fikr it ne denlüdür bana âzâr-ı baht-ı şûm Kim bûm gibi mevlüdimi itdi taht-ı Rûm

Fehîm-i Kadîm, s.242, Trk., II., 1/8.

“ Bana uğursuz bahtın kırıcılığının ne kadar olduğunu bir düşün ki benim doğum yerimi, baykuş gibi Rum’un merkezi yaptı.” diyen şair, Mısır’a gitmeden önce yazdığı bu ve buna benzer şiirlerinde talihsizliğinden, Anadolu’da mevki ve makam sahiplerinin değer bilmezliklerinden, bu ülkenin kötülüğünden, buradan kurtulma arzusundan ve burada bulunan şairlerin rezilliklerinden şikâyet etmiştir285

.

Âşık yüklendiği bazı olumsuz özellikler dolayısıyla baykuşa benzetilir. Âşık Ömer’in aşağıdaki şiirinde âşık, sevgilinin aşkıyla deli divane olmuştur. Onun aşkı efsanelerle anlatılır hale gelmiştir. Âşık, sevgiliye o kadar meyletmiştir ki aklını yitirip insanlar arasında yaşayamaz hale gelir, onların kınamalarına ve taşlamalarına maruz kalır. Bu durumdan kurtulmak için de içinde kimsenin bulunmadığı, gözlerden uzak, ıssız yerlere yani harabelere sığınır. Bu haliyle âşık, baykuşa benzetilir. Onu bu hale düşüren ise sevgilidir:

Ey Ömer kılsan sual bir âşık-ı dîvâneye Gûş edersin usanursun boşanur efsâneye Düşürür baykuş misâli âşığı vîrâneye

Kimseler meyletmesin pendim budur cânâneye Eylesin hûblara uşşâkı ıraktan merhabâ

Âşık Ömer, s.367, Muham., 595/5.

285

103

2. Baykuş-Düşmanların Ruhu:

Baykuş-düşman benzetmesinin ana teması uğursuzlukları üzerinedir. Herkes, düşmanını en aşağılık yerde görmekten mutluluk duyar. Onların atılabileceği en güzel yer, dibi olmadığı söylenen cehennem kuyusudur. Fehîm bir beytinde bu durumu dile getirir. Şiirde övülenin adaletiyle bütün harabeler imar edilir ve mamur hale getirilir. Bundan dolayı viranelerle anılan ve düşmanların ruhu olarak telakki edilen baykuşa, yaşamak için sonu olmayan cehennem kuyusu kalır. Baykuşların ve baykuş karakterli insanların, mamur yerlerden kaçacağını, rahatsız olacağını söyler. Baykuşlar viranelerde, metruk yerlerde dolaşır, yaşar. Öyleyse mamur hale getirilen yerler baykuş ve ona benzeyenlerin yeri olamaz ve oradan uzaklaşmak zorunda kalırlar. Beyitte ayrıca hüma kuşunun uğurlu bir kuş olduğuna işaret edilmiştir ( Bkz. Hüma mad. ) Böylelikle beyitte uğur ve uğursuzluk durumu hatırlatılır:

Câh-ı dûzah kaldı ancak cuğd-ı rûh-ı düşmene Komadı yümn-i hümâ-yı himmetün cây-ı harâb

Fehîm-i Kadîm, s.130, K., 5/43.

“ Senin gayretinin devlet kuşunun uğuru harap bir yer bırakmadı. Ancak düşmanlarının ruhları baykuşlarına harap yer olarak cehennem kuyusu kaldı. ”

3. Baykuş-Gönül:

Baykuş ile gönül arasında kurulan benzetme her ikisininde kararsızlıkları yönüyledir. Baykuş tek bir harabe ile değil birçok harabe ile anılır. Gönül de sevgilinin aşkıyla deli divane olduğu için derbeder bir şekilde dolaşır, durur. Âşık Ömer’in bir murabbaında bu durum ifadesini bulur. Gönül, ilgisiz güzeller yüzünden çektiği dertlerle divane olmuştur. Bu derbeder gönül, gün gelir baykuş gibi virane virane dolaşır:

Ey dirîga düştü dil bîgâneden bîgâneye Âşinâlık gösterir pervâneden pervâneye Gâh olur bülbül gibi bâğ-ı gülistân arzular Gâh gezer baykuş gibi vîrâneden virâneye

Âşık Ömer, s.175, Murab., 326/1.

4. Baykuş- Rakîp ( Kadir Kıymet Bilmeyen Kişi ):

Baykuş-rakip benzetmesi her ikisine de verilen değerle ilgilidir. Baykuş, hazinelerin gömülü olduğuna inanılan viranelerde yaşar. Bu yüzden baykuşa değer atfedilir. Rakip de değersizken sevgilinin iltifatı sayesinde büyük değer kazanır. Böyle olunca cihan, âşık için harabe olmuştur. Onun otağı gülbahçesi de rakiplerin uğrak yeri haline gelmiştir. Şair aşağıdaki şiirinde değersiz ve işe yaramaz şairlerden ( rakiplerden ) Rumun baykuşları olarak bahsetmektedir:

Bülbül harâbe-zâr-ı cihân içre derbeder Gülzâr mesken-i ferah-âbâd-ı bûm-ı Rûm

Fehîm-i Kadîm, s.242, Trk., II, 2/5.

“ Bülbül, cihan harabesinde perişan, gülbahçesi de Rum’un baykuşlarının ferahlıkla oturdukları bir mekân olmuş. ”

Fehîm’de olduğu gibi Karacaoğlan’da baykuşu değersiz kişileri temsil etmede kullanır. Fehîm’in ironiyle ayıpladığı değersiz kişileri, Karacaoğlan, huzurdan kovar ya da kendisi bulunulan ortamdan uzaklaşır. Bu iki şiir örneğine bakıldığında her iki şairde de ortak

104 hissiyatın olduğu görülür. Fehîm, Rum’da değerinin bilinmediğinden bahsedip Mısır’a gidecektir. Karacaoğlan’da bulunduğu ortamda değerinin ve kıymetinin bilinmediğinden bahsedip kadir, kıymet bilenlerin olduğu yere gitmek isteyecektir:

Kolda götürürler alıcı kuşu, Koğun, gitsin aralıktan baykuşu, Kadir, kıymat bilmez olmuş her kişi, Kadir, kıymat bilen yere gidelim.

Karacaoğlan, s.27, Koş., 109/2.

5. Baykuş-Sevgili:

Baykuş-sevgili benzetmesine Karacaoğlanı’ın bir koşmasında tesadüf edilir. Baykuşun azgın azgın bakışıyla sevgilinin bakışı arasında benzetme yapılır. Baykuşun gözleri dikkatle bakıldığında çok etkileyicidir. Onun en dikkat çekici yönü gözleridir. Dolayısıyla aşağıdaki dörtlükte sevgilinin bakışındaki etkileyicilikle baykuşun azgın azgın bakışı arasında ilgi kurulur:

Keklik gibi taştan taşa sekersin, Baykuş gibi azgın azgın bakarsın, Beni görsen kaşın gözün yıkarsın, Şol kara zülfüne kullar olduğum.

Karacaoğlan, s.150, Koş., 220/1.

6. Baykuş-Talih, baht:

Baykuşun uğursuzluğu ile bahtın karalığı arasında ilgi kurulur. Bahtın karalığının hüma gibi çok yükseklerde olması ise bu durumun zirvede yani en üst seviyede olduğunu gösterir. Bu da aşığın bahtının kapkara olduğunun işaretidir. Zira baykuşun birçok yönden ele alınan olumsuz ve sevimsiz yönü âşığın talihinde ve bahtında kendini gösterir. Aşağıdaki beyte göre sevgilinin gözü doğanı, talih baykuşunun hümasına ilgisizdir. Âşığın talihi karadır. Bu yüzden sevgilinin doğanı andıran gözleri, ona ilgi göstermeyecektir:

‘Aceb mi almasa cânum nigâh-ı hışm ile çeşmi Hümâ-yı bûm-ı tâli‘den olur şehbâz-ı müstağnî Fehîm-i Kadîm, s.676, G., 287/4.

7. Baykuş-Zuhal ( Satürn gezegeni ):

Baykuş ile Zuhal yıldızı arasında kurulan ilgi her ikisinin de uğursuz kabul edilmesinin yanında yüksekte bulunmalarına dadayanır. Bilindiği gibi Zuhal yedinci kat gökte bulunur. Bu iki unsurdan birisi hazinelerin bulunduğu viranelere bekçilik eder, diğeri de dünyanın hazinedarı olarak kabul edilir. Yani Zuhal, feleğin; baykuş ise harabelerin hazinadarıdır:

Gerçi rif’atdeyem ammâ ki harâb-âbâdam Cuğd-ı menhûs-ı Zuhal murg-ı ser-i bâmumdur Fehîm-i Kadîm, s.172, K., 12/11.

105

6. BILDIRCIN:

Bıldırcına değişik dil ve lehçelerde bıldırcın, selve’l bedy, kızıl bıldırcın, yelve,

sümâne286, büdâne, fertur, kerakerek, kerkerek287, selvâ, yalvakuşu, sumânî, zelec, ziluc,

vertic ve vuşm gibi isimler verilir288.

Bıldırcın sülüngiller familyasından olup 18 cm’ lik boyu ile bu ailenin en küçük kuşudur. Kekliğe benzeyen kahverengimsi tüylü bir kuştur. Genellikle tanelerle beslendiği

için çayır, bozkır, ayçiçek ve buğday tarlalarında görülür289. Bıldırcın, göçmen bir kuştur. Boz

renkli ve benekli olup uçmaktan çok yürümeyi tercih eder. Hızlı kanat çırpışlarıyla alçaktan uçar. Ancak bu uçuşu oldukça yavaş bir şekildedir ve düz bir çizgi üzerinde hareket eder. Bıldırcının gagası gri, bacakları pembedir. Günlük hayatta devamlı sesini duyduğumuz

bıldırcın, göze seyrek görünür290.

A. Kültürümüzde Bıldırcın:

Bıldırcın, kültürümüzde genel itibariyle avlanması yönüyle söz konusu edilir. Ayrıca

bıldırcın Arapça “ selvâ ” karşılığıyla Kur’ân-ı Kerim’de “ el-memnü ve’s-selvâ291 ” ( kudret

helvası ve bıldırcın eti ) ayetinde geçer. Bu arada vurgulanan kıssaya göre Hz. Mûsâ, Firavun’un zulmünden kurtardığı kavmini Kızıl Deniz’den geçirerek Tîh Çölü’ne getirince

Allah, onlara, bu ıssız çölün ortasında nimet olarak helva ve bıldırcın eti gönderir292.

Türkçede balıketi güzeller bıldırcına benzetilir. Bıcır bıcır ötmesi de hanım

konuşmasını andırır293.