• Sonuç bulunamadı

Ejderha ve onunla ilgili özelliklere Fehîm-i Kadîm ve Âşık Ömer’in şiirlerinde rastlanır. Karacaoğlan’ın şiirlerinde bu motife rastlanmadı.

1. Ejderha-Ağzı/Ağzından Ateş Çıktığı Đnanışı:

Đnanışa göre yılan kendi eceliyle ölmez, 100 yıl yaşadıktan sonra ejderha olurmuş. Yılan, ejderhaya dönüşünce ağzından ateş saçar, nefesiyle diğer varlıkları yutarmış. Bir başka inanışa göre ejderhanın ağzından çıkan bu ateşin ısısı iki saatlik yoldan insanı yakacak derecedeymiş. Ejderin ağzından çıkan ateş ısısı âlemi yakacak kadar sıcaktır denilerek mübalağa sanatı yapılır. Fehîm, aşağıdaki beytinde halk arasında yaygın olan bu inanışa yer verir. Ejderin ağzından ateş saçtığı inanışını ejder-âşık teşbihi içerisinde verir. Şair ayrıca bu beyitte ejderhanın hazinelere bekçilik ettiği inanışına da işaret eder. Şair, burada âşık-ejder benzetmesini iç yanıklığı yönüyle kurar. Âşık, sevgiliye karşı duyduğu aşk ateşiyle ejder gibi ateş saçmaktadır. Âşığın hazinesi de sevgilisidir, onu bekler:

95 Ahmet Talat Onay, a.g.e., s.301.

96 Kemâleddin Demirî, a.g.e., s.344.

97 Cemâl Kurnaz, a.g.e., s.517.

98

Yaşar Çoruhlu, a.g.e., s.133.

99 Đskender Pala, a.g.s., s.151.

100 M. Nejat Sefercioğlu, a.g.e., s.429-30.

101 Halil Đbrahim Yakar, a.g.e., s.418-19.

102

23 Nefesle ‘âlemi dâğ eyledük bilinmedi lîk

Ne gencün ejder-i âteş-feşânıyuz cânâ Fehîm-i Kadîm, s.314, s.812.

Yukarıda da ifade edildiği gibi ejderhanın ağzından ateş saçtığı veya ateş nefesli olduğu halk arasında yaygın bir inanıştır. Âşık Ömer, aşağıdaki şiirinde ejderha ağzından bahsederken onun bu yönünü hatırlatır. Âşık içinde bulunduğu hal dolayısıyla kendini ejderha ağzında hayal eder:

Kabiliyyet bende yok kim ben beni idem halâs Şöyle zârım ki mekânımdır dehân-ı ejdehâ

Âşık Ömer, s.88, G., 158/16.

2. Ejderha-Büklüm Büklüm Olması:

Ejderha veya yılan yol alırken “ S ” şeklinde kıvrılarak hareket eder. Böylece ejderha, göze büklüm büklüm, kıvrım kıvrım görünür. Bir rivayete göre bazı kişiler bir ejdere rastlamış ve bu ejderin iki fersah yani yirmi dört bin adım uzunluğunda olduğu ifade edilmişir. Böyle büyük ve uzun bir hayvanın vücut yapısı itibariyle kıvrım kıvrım olması gerekir. Fehîm aşağıdaki şiirinde sevgilinin siyah, büklüm büklüm olan saçını kıvrılmış bir halde bulunan ejdere benzetmektedir. Kurulan ilgi renk ve şekil itibariyledir. Aşığın gönlü, canı sevgilinin saçlarına tutulmuştur. Sevgilinin saçları, âşık için dostane bir beladır. Çünkü âşık, sevgilinin ilgisinden memnundur. Sevgilinin saç ejderinin gönlü sığınak olarak kullanılmasına şaşmamak gerekir:

Şiken-i ejder-i ham-der-ham-ı târ-ı zülfün Bu belâ-dost dile me’men olursa ne ‘aceb

Fehîm-i Kadîm, s.324, 16/2.

3. Ejderha-Büyü/Sihir:

Büyü veya efsun, olağanüstü haller ortaya koyma halidir. Hz. Musa’nın asasını ejderha yapması ejderhanın şiirimizde büyü ile anılmasına sebep olmuştur. Dîvân şiirin büyücüleri kendilerini güzel söz söylemede üstat sayan şairlerdir. Fehîm, bir şiirinde kendisini, ejderha dilini kalem yapan büyücü olarak ifade eder. “ Ejderha dilinden kalem yapılması ” tabiri şairin ifade gücünün yakıcılığına ve etkileyiciliğini belirtir. Çünkü ejderha ağzından ateş saçan bir hayvandır. Ayrıca eski kalemlerin ucu çatallı olup iki dillidir. Bu yönüyle kalemle ejderhanın dili arasında şekil yönünden bir benzerlik kurulur. Dilin ateş saçmasıyla kalemin yakıcı aşk sözcüklerini dökmesi arasında ilgi kurulabilir:

Benem ol sihr-şîve şâ’ir kim Hâme itdüm zebân-ı su’bânı

Fehîm-i Kadîm, s.202 , K., 17/32.

4. Ejderha-Hazine:

Mitolojilerde, hazinelerin ejderhalar tarafından beklendiği ve korunduğu hususu çok yaygın bir inanıştır. Söylentiye göre ejderha hazineyi almaya gelenleri yakalar ve esir edermiş. Fehîm de aşağıdaki beytinde bu inanışa işaret eder. Şiirde doğrudan doğruya hazine kastedilmekte, efsanelere uygun olarak da ejderha bekçiliği söz konusu edilmektedir. Ayrıca şiirde ejderhanın ağzından ateş saçtığı inanışına da vurgu yapılmaktadır:

24 Çıkup ejder gibi pür-pîç-i-ham genc-i Đlâhî’den

Lu‘âb-efşân olup girdi hıyâbândan hıyâbâna

Fehîm-i Kadîm, s.138, K., 7/8.

Âşık Ömer, ejderha-hazine münasebetini aşağıdaki dörtlüğünde mazmun içerisinde ele almıştır. Şaire göre âşık, aşkından dolayı her şeyden el çekme hazinesinin bekçisidir. Bu yönüyle âşık, hazinelere bağlanan ejder gibidir. Âşık kendisini bu hazineye bağlar, mahkum eder. Şair, âlemlerin meşhuru hazinenin bekçisi ve el etek çekmenin timsali olarak durumundan memnundur:

Şimdilik âlemde sen âlemlerin meşhûrusun Çektin el kayd-ı taalluktan anın mestûrusun Şüphesiz sırr-ı hakâyık gencinin gencûrusun Gam değil Âşık Ömer, güftârına gûş ursa nâ Âşık Ömer, s.348, Murab, 569/5.

5. Ejderha-Hz. Musa:

Hz. Musa ejderha ilişkisi “ asası ” vasıtasıyla kurulur. Musa Peygamber, peygamberliği sırasında sihirbazlıkla suçlanır. Çünkü o çağda sihirbazlık ilerlemiştir. Onun söylediği ve yaptığı şeyler de Firavun’a göre bir sihirden ibarettir. Bunun üzerine Firavun bütün sihirbazları çağırıp onu halkın önünde küçük düşürmek ister. Bir alana çağırılan sihirbazlar, ellerindeki ipleri yere bırakırlar ve yere bırakılan her bir ip sihirle yılan olup harekete başlar. Sıra Hz. Musa’ya gelir. Hz. Musa da asasını yere bırakır. Asa büyük bir yılan

yani ejder olur ve bütün yılanları yutar103. Allah’ın Hz. Musa’nın asasını ejderhaya

dönüştürmesi celal sıfatının tecellisi olarak karşımıza çıkar. Âşık Ömer bir dörtlüğünde bu hadiseye telmihte bulunarak bu olayla Firavun melununun tahtının mecazî olarak yerle bir olduğunu, Hakk’ın varlığının ise ortaya çıktığını söyler. Çünkü meydanda hünerlerini sergilemeye gelen sihirbazlar bunun bir sihir işi olamayacağına kanaat getirip iman etmişlerdi:

Kıldı Fır’avn çün Beni Đsrâil’i gayet zebûn Sihri ibtâl eyleyüp oldu asâ ejder-nûm

Kasdedüp mel’ûnu hem tahtından etti sernigûn Kıldı Mûsâ mu’cizeyle Hakk’ı ızhâr ol zaman

Âşık Ömer, s.256, Murab., 441/4.

Fehîm, ejderha-Hz. Musa ilişkisini, Âşık Ömer’deki gibi açıkça ifade etmez. Ancak Şair, beytinde kullandığı “ düşman, ejderha, sihir, elif ” gibi kelimelerle bu olayı hatırlatır. Beyitte açık olarak belirtilmese de “ elif ” harfiyle asa arasında şekil bakımından ilgi kurulur. Böylelikle sihirle daha doğrusu Allah’ın celal sıfatının tecellisiyle bu elif harfi, düşmanın gözüne ejderha olarak görünür. Şair, bu beyitte kaleminin güçlülüğüne vurgu yapmaktadır. Onun mucizeli kaleminin bir elif harfi dahi sihirle diğer şairlerin gözüne ejderha kadar büyük görünür. Anlaşılacağı üzere beyitte rakip-düşman, elif harfi-ejder benzetmeleri kurulur:

Kilk-i mu‘cizkârı gâhî bir elif etse ‘ayân ‘Ayn-ı a‘dâya anı sihr ile su‘bân gösterür

Fehîm-i Kadîm, s.62, K., 10/20.

103

25

6. Ejderha-Kötülük:

Ejderha eski dönemlerde bolluk, bereket, refah, güç ve kudretin simgesi olarak kabul edilmiştir. Ancak Ön Asya kültürüyle ilişkiye geçilmesinden sonra ejderhanın bu olumlu anlamları zayıflamış ve ejderha daha çok kötülüğün sembolü olarak anılmıştır. Eskilere göre yılan öldürmekte ölmezmiş. Bin yıl yaşadıktan sonra “ ejderha ” olurmuş. Bu ejderhanın zararı fazlalaşınca melekler onu zincire bağlayıp Kafdağının ardına atarmış. Âşık Ömer, ejderhayla ilgili bu inanışı bir dörtlüğünde işler. Ona göre ejderha ( melekler tarafından ) Kaf dağının ardına atılmasaydı alemi yıkardı:

Bak kelerle kirpinin derdine Tâ beseher kurbağanın virdine Atmasalar Kaf Dağı’nın ardına Yıkardı ‘âlemi hemân ejderhâ

Âşık Ömer, s.5, D., 1/17.

Fehîm ise bir beytinde ecel-ejderha benzetmesini kurarak ejderin merhametsizliğine vurgu yapar. Ejderhanın çok büyük ve tehlikeli olması, rastladığı varlıkları yemesi, ağzından ateş saçması, nefesiyle canlıları yutması gibi özellikleri onun merhametsizliğine yorulur. Şair, aşağıdaki beytinde “ Bu vadi içinde Hızır da olsan, ecel, merhametsiz bir ejder gibi ölümsüzlük suyuna zehir katarak seni öldürse gerektir.” diyerek onun kötülüğüne, merhametsizliğine vurgu yapar. Ejderhanın ölümsüzlük suyuna zehir katması onun yer altında yaşamasını akla getirebilir. Çünkü kaynak suları, insana safa bahş eden sular yer altındadır. Hızır bu beyitte kurtarıcılık vasfını kaybetmiştir. Ecel ve ona benzeyen ejderin elinden aşığı, Hızır olmak bile kurtaramaz:

Bu vâdî içre Hızr olsan ecel çün ejder-i bî-mihr Katup zehr âb-ı hayvâna ider lâbüd seni mürde Fehîm-i Kadîm, s.286, Kıt, 5/4.

Fehîm bir başka beytinde ise ejderhanın merhametsizliği ve yok ediciliği karşısında

Hızır ( a.s. )’a güvenmektedir. Şair, sevgilinin saçını ejdere, ayva tüylerini Hızır’a benzetir. Âşık için önemli olan sevgilinin ayva tüyleri ile gönlünün uyuşmasıdır. Bu durumda sevgilinin ejder saçından çekinmez, sevgilinin ayva tüylerinin gönle geçiş izni vermesi âşık için Hızır’ın yardımı gibidir:

Hat muvâfık olsa dille zülfden itmem hazer Hızr olursa ger refîkum ejderhâdan kim kaçar

Fehîm-i Kadîm, s.364, G., 46/2.

7. Ejderha-Mekân:

Ejderha, mitolojik bir hayvan olduğu için diğer mitolojik hayvanlar gibi onun mekânı çoğu kez Kaf dağı olur. Bir rivayete göre melekler, ejderi, Ye’cüc ve Me’cüc’ün bulunduğu yere bırakır. Ancak ismi belirtilmeyen bu yerin Kaf dağı olduğu tasavvur edilir. Bir başka rivayette onun yeri bir mağaranın altındaki bağlık, bahçelik yerdir. Burada zebercetten bir taht üzerinde oturur. Ejderle ilgili belirtilen mekânlar belli başlıdır. Bunlardan en önemlisi olan Kaf dağı ejderin asıl mekânını oluşturur. Kaf dağı dünyanın etrafını çevrelediğine ve aşılmasının imkânsız olduğuna inanılan dağlar zinciridir. Ejderhaların insanlığa zararı çok

olunca melekler tarafından bu yere atılırmış104. Fehîm bir beytinde ejderin mekânını kaf

104

26 dağının en doruk noktası olduğunu bulut/güneş-ejder benzetmesi içerisinde vermektedir. Bu şiirde aşırı sıcağın etkisiyle kararmış ve basık bir hale gelmiş hava ve bu havada bulutların arkasından ( ateş rengindeki ) güneşin vuruşuyla oluşmuş bir manzara tasviri vardır. Şiirde boşluk âlemi ( uzay boşluğu ) Kaf dağına, bulutlar arasından vuran güneş de Kaf dağı arkasındaki ejderhaya benzetilmiştir. Bu anlatımla şair yaz ayına efsanevî bir hava katmakta, bu aylardaki doğa olaylarını hayallerde canlandırmaktadır:

‘Âlem-i cev kûh-ı Kâf’a döndi gerd-i tîreden Kullesinden ejder-i âteş-feşânîdür sehâb

Fehîm-i Kadîm, s.123, K., 5/11.

“ Boşluk âlemi, kara tozdan dolayı Kaf dağına benzedi, bulut onun doruğundan ateşsaçan ejderdir.” Đnanışa göre yılan kendi eceliyle ölmezmiş. Kesinlikle başkası tarafından öldürülürmüş. Başkası tarafından öldürülmeden yüz yıl yaşamayı başarabilen yılan ejderha olurmuş. Yılan ejderhaya dönüşünce ağzından ateş saçar, nefesiyle diğer canlıları yutarmış. Böyle zararı fazlalaşınca melekler, onu tutup Kafdağının ardına atarlarmış. Âşık Ömer, aşağıdaki dörtlüğünde ejderhayla ilgili halk arasındaki bu yaygın inanışı işler. Ona göre Kafdağı, ejderhanın cezalandırıldığı için atıldığı yerdir:

Bak kederle kirpinin derdine Tâ beseher kurbağanın virdine Atmasalar Kaf dağının ardına Yıkardı ‘âlemi hemân ejderhâ

Âşık Ömer, s.5, D., 1/7.

Ejderhaların yeraltında yaşadığı, buralarda saraylar yaptığı, zebercetten bir tahtta oturduğu gibi hususlar rivayet edilir. Ejderhanın, yeraltında, kovuklarda, sığınaklarda ve hazinelerin bulunduğu büyük mağaralarda yaşadığı tasavvur edilir. Fehîm, bir beytinde saç-ejder ve gönül-sığınak ilişkisi içerisinde hem saç-ejderhanın sığınakları mekân edinmesini hem de aşığın sevgiliye olan aşkını işler. Sevgilinin saçı renk ve kıvrımları dolayısıyla ejdere benzetilir. Sevgilinin ejdere benzeyen saçı sığınak olarak aşığın gönlünü seçer. Aşığın gönlü sevgiliden gelen belaya alışkındır. Onun için ejderin kıvrımının gönülde yuvalanması sorun teşkil etmez:

Şiken-i ejder-i ham-der-ham-ı târ-ı zülfün Bu belâ-dost dile me’men olursa ne ‘aceb

Fehîm-i Kadîm, s.324, G., 16/2.

Âşık Ömer de ejderhanın mekânını Fehîm de olduğu gibi aşığın gönül sığınağı olduğunu söyler. Ancak Fehîm’deki ejder-saç benzetmesi bu dörtlükte yerini ejder-sevgili benzetmesine bırakır. Şair, dörtlüğünde “ Her yiğidin gönlünde aslan yatar ” atasözünden hareketle “ Herkesin gönül sığınağında ejder gibi avcı bir sevgili yatar.” tabirini kullanır. Sevgili ejderha gibi çok nadir görünür. Onun güzelliği ve özellikleri ejder gibi hayalidir:

Zannederler Âşık Ömer sâdıkın zâr olduğun Bülbülün rûy-ı gülistân başına dâr olduğun Kim bilür Âşık Ömer kimlerde kim var olduğun Herkesin gar-ı derûnu içre bir ejder yatur

27 Kısa hayatı talihsizlikler içinde geçen Fehîm-i Kadîm, Kudüs, Mekke, Medine, Edirne ve son olarak da Mısır’da kalmıştır. Şair, Mısır’a gitmeden önce yazmış olduğu şiirlerinde talihsizliğinden, Anadolu’daki mevki sahiplerinin değer, kıymet bilmezliklerinden, bu ülkenin kötülüğünden ve şairlerin rezilliklerinden bahsetmiştir. Şair, Mısır’da kısa süre de olsa rahata

kavuşmuştur105. Nitekim şair, aşağıdaki beytinde Mısır’ın zenginliğine vurgu yapar. Mısır’ı

ejderler ülkesi ve baykuşlar yurdu olarak göstermesindeki maksat burada rahata kavuşması ve Mısır’ın harap köşelerinin çokluğu dolayısıyla hazinelerin varlığındandır. Çünkü hazineler harabelerde; ejderhalar ve baykuşlar da hazinenin olduğu yerlerdedir:

Ejderistân olsa lâyık bûm-zâr olsa revâ

Genc olur peydâ belî künc-i harâb-ı Mısır’dan Fehîm-i Kadîm, s.282, Kıt., 3/11.

Şairin Mısır’daki huzuru ve rahatı uzun sürmez ve bir süre sonra “ vatan-i aslî ”sini yani Đstanbul’u özlemeye başlar. Bir imkânını bulur ve Mısır hazinesini Đstanbul’a götüren bir

kafileye katılır. Fakat yolda, yakalandığı bir hastalık yüzünden ölür106.

8. Ejderha-Ölümsüzlük:

Bazı ejderha türlerinin ölümsüz olduğu efsanelerde anlatılır. Đnanışa göre bunları öldürmenin yolu tılsımlarını bozmaktır. Fehîm bir beytinde “ Burada ‘ ölüden diri çıkarırsın ’ ayetinin hikmetini açık olarak görünmektir, ejderhadan çıkan ölümsüzlük suyuna bir bakın.” diyerek ejderhanın uzun yaşamasınını ve ejderhanın Türk mitolojisinde su, bolluk ve yeniden doğuşun timsali sayılmasınını akla getirir. Ayrıca burada “ ejderhadan çıkan ölümsüzlük suyu ” yılandan panzehir elde edilmesini düşündürür. Ayrıca inanışa göre ejderhanın kuyruğunun kanını içen zehirlenerek ölmeye mahkumdur. Ancak ejderhanın kafasındaki kanı içenler ise sonsuz bilgeliğe ulaşır107:

‘Ayândur bunda seyr-i ا ّا ج

Nazar kıl ejderhâdan zâhir olan âb-ı hayvâna

Fehîm-i Kadîm, s.138, 147/10.

9. Ejderha-Yedi Başı ve Bir Kuyruğunun Olması:

Acemler, ejderi kanatlı, dört ayaklı ve yedi başlı tahayyül ederler. Cemal Kurnaz’a göre yedi başlı ejderha ile yedi gök kastedilir. Başka bir rivayete göre bir ejderha üçten yediye kadar başa sahip olabilir. Yakutlar yedi başlı ejderha için “ büke ” sözcüğünü kullanırlar. Âşık Ömer, aşağıdaki dörtlüğünde ejderhayı yedi başlı ve bir kuyruklu olarak gösterir. Şair, sevgilinin görünen kâküllerini yedi başı ve bir kuyruğu bulunan ejderhaya benzetmiştir. Sevgilinin bedeni kuyruk, kâkülleri yedi baş olarak düşünüldüğünde teşbih tamamlanmış olur. Kurulan benzetme renk ve şekil itibariyledir:

Der ki bu Âşık Ömer ol kalbi âhen bağrı tunc Câmehâbından hezârân nâz ile kılmış hurûc Gûşe-i destârdan kâkülleri göstermiş uc Heft ser bir dûm keşîde ejderhâya uğradım

Âşık Ömer, s.252, Murab., 436/5.

105 Ahmet Atillâ Şentürk, Ahmet Kartal, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Dergah Yay., Đst., 2004, s.362.

106 Ahmet Atillâ Şentürk, Ahmet Kartal, a.e., s.362.

107

28

10. Ejderha-Yok Edici:

Daha önce de ifade edildiği gibi eskiden olumlu özellikleri ile vasıflandırılan ejderhaya daha sonra kötülük vasıfları yüklenmiştir. O bir nefeste insanları yutarak ve ağzından ateşler saçıp insanları yakarak yok edicilik vasfını yüklenmiştir. Rivayetlere göre onun kuyruğunu yere vurması bir felakettir. Ancak bu yok edici yaratık, Âşık Ömer’in bir şiirinde tir tir titreyen bir varlık olur. Çünkü bu kadar güçle vasıflandırılan yaratık her şeyden münezzeh Allah’ın karşısında bir hiç durumuna düşer:

Heybet-i Hakk’a ki hep a’lâyı tir tir titretir Arş u kürsü ar’ar ü tûbâyı tir tir titretir

Her cihetten gün münezzehtir velî kılsan nazar Cümleten hep ejder-i fâsâyı tir tir titretir

Âşık Ömer, s.338, Murab., 556/1.

11. Ejderha-Zehir:

Zehir, vücuda girdiği zaman vücudun yapısını ve çalışma sistemini bozan, hatta durduran tabii ve suni maddelerin genel adıdır. Zehrin en belirgin özelliği, organların vazifesini bozmak, dayanılmayacak ölçüde acı ve ıstırap vermek, aşırı dozda olursa canlıları

öldürmektir108. Zehirli olan yılanın 100 yıl yaşayıp ejderhaya dönüştüğü düşünülürse

ejderhanın çok tehlikeli bir zehre sahip olduğu söylenebilir. Fehîm, bir beytinde ecel ile ejderha arasında öldürücülük yönüyle bir benzerlik kurar. Ecel, merhametsiz bir ejder gibi ölümsüzlük suyuna zehir katarak muhatabı öldürür. Bu dünya içinde Hızır, vadesi bitmeyenler için bir umut ve ışık kaynağıdır. Vadesi yetip eceli gelene Hızır’ın dahi yapacak bir şeyi yoktur:

Bu vâdî içre Hızır olsan ecel çün ejder-i bî-mihr Katup zehr âb-ı hayvâna ider lâbüd seni mürde

Fehîm-i Kadîm, s.286, Kıt., 5/4.

Âşık Ömer, bir şiirinde “ zehir, Kaf, halas edemedi serler ” kelimelerini kullanarak ejderhayı hatırlatır. Onun zehrinden dolayı sayısız yiğidin öldüğü ifade edilir:

Ki zehrinden nice erler Halâs edemedi serler Nice Sâm u Skenderler Gezüp Kaf’tan Kaf’a dünya

Âşık Ömer, s.414, Semâî, 635/2.

12. Ejderha-Zincir:

Birçok kültürlerde olduğu gibi bizim kültürümüzde de hazinelerin ( özellikle büyük hazinelerin) ejderhalar tarafından beklendiği inanışı yaygındır. Bu ejderhalar, inanışa göre hazinelerin yanına bir zincirle bağlanmış vaziyettedir. Onların amacı hazinenin başında nöbet tutmak ve hazineyi korumaktır. Aşağıdaki beyitte saç, zincir, ejderha ilişkisi içerisinde bu husus hatırlatılmaktadır. Âşık sevgiliye duyduğu aşk sebebiyle deli olmuştur. Bilindiği gibi eskiden deli olanlar zincirlee bağlanırdı. Deli olan âşık da, zincirle bağlanmıştır. Âşık, sevgilinin kâkül hazinesini beklemektedir. Hazineleri bekleyen ejderhaların zincirle mekâna bağlı olduğu inanışı şaire bu benzetme konusunda ilham vermiştir. Saç, zincir ve ejderha renk

108

29 ve şekil yönüyle birbirine benzetilir. Âşık, sevgilinin kâkülüne o kadar vurgundur ki bütün tehlikeyi göze almıştır:

Ziyâde eyledi sevdâmı fikr-i kâkül-i yâr Güsiste-bend iderüm olsa ejderhâ zencîr

Fehîm-i Kadîm, s.390, G., 65/3.

“ Sevgilinin kakülünün düşüncesi sevdamı artırdı, zincir ejderha da olsa onun bağını gevşetirim.”

D. Ejderha Đle Đlgili Benzetmeye Dayalı Unsurlar: 1. Ejderha-Âh:

Ejderha ile âşığın ahı arasında kurulan ilgi renk, şekil ve hareket yönüyledir. Ejderhanın ağzından çıkan ateşin büyüklüğü, yukarıya doğru hareketi ve kıvrımlı olması bu benzetmenin ana tasavvurunu oluşturur. Âşığın ahıyla ejderin ağzından çıkan ateş bir tutulur. Bu o kadar şiddetli bir iç ateşidir ki dumanından güneş, sevgilinin saçı gibi siyah ışıklı olur. Aşığın ahının büyüklüğü ve göğe doğru yükselirken oluşturduğu kıvrım bu benzetmenin kurulmasında ana noktayı oluşturur:

Gîsû-yı dilrübâ gibi oldı siyeh-şu‘â ‘ Sûz-ı duhân-ı ejder-i âhumdan âfitâb

Fehîm-i Kadîm, s.324, G., 15/5.

2. Ejderha-Âşık:

Ejder-âh teşbihinde olduğu gibi ejderha-âşık benzetmesinde de bir iç ateşi söz konusudur. Aşağıdaki beyitte hazine-sevgili ve âşık-ejderha benzetmeleri kurulur. Bu benzetmenin hareket noktası ateş saçma özelliği olan ejderhaların hazineleri beklemesidir. Âşık da gün be gün ahlar vahlar içinde biricik hazinesi olan sevgiliyi beklemektedir. Onu hırsızlara ve rakiplere karşı korumaktadır. Âşık da ejderha gibi bir nefesle âlemi yakacak kudrettedir. Âşığın böylesine bir iç ateşine sahip olduğu halde buna sebep olan sevgilinin nasıl güzel bir hazine olduğunun ahalice bilinmemesi şaire göre garip bir durumdur:

Nefesle ‘âlemi dâğ eyledük bilinmedi lîk Ne gencün ejder-i âteş-feşânıyuz cânâ

Fehîm-i Kadîm, s.314, G., 8/2.

3. Ejderha-Bulut ve Güneş:

Ejderle bulut ve güneş arasında kurulan ilgi yükseklerde bulunmaları dolayısıyladır. Ayrıca ejderin ateş saçması ile güneşin ışık saçması arasında benzetme kurulur. Yine bulut arkasındaki güneş, bulutları parlak gösterir. Bu yönüyle de ejde-bulut ilişkisi kurulabilir. Aşağıdaki şiirde aşırı sıcağın etkisiyle kararmış ve basık bir hale gelmiş hava tasviri vardır. Böyle bir havada bulutların arkasından ateş rengindeki güneşin vuruşuyla oluşmuş bir manzara şiire yansımıştır. Şiirde boşluk âlemi Kaf dağına, bulutlar arasından vuran güneş de Kaf dağı arkasındaki ejdere benzetilmiştir:

‘Âlem-i cev kûh-ı Kâf’a döndi gerd-i tîreden Kullesinden ejder-i âteş-feşânîdür sehâb

30 “ Boşluk âlemi, kara tozdan dolayı Kaf dağına benzedi, bulut onun doruğundan ateşsaçan ejderdir.”

4. Ejderha-Ecel:

Ecel ile ejderha arasındaki teşbih, yok edicilik ve öldürücülük üzerine kurulur. Đkisi de merhametsizdir ve avlarına acımazlar. Onların affetmeleri söz konusu değildir, eline düşünce Hızır da olsan sonu ölümdür:

Bu vâdî içre Hızr olsan ecel çün ejder-i bî-mihr Katup zehr âb-ı hayvâna ider lâbüd seni mürde

Fehîm-i Kadîm, s.286, Kıt., 5/4.

5. Ejderha-Elif Harfi:

Ejderhayla elif harfi arasında kurulan ilgi şekil yönüyledir. Ejderha da elif harfi de bir çubuğu andırır. Nasıl Hz. Musa’nın asası Allah’ın celal sıfatının tecellisiyle ejderha haline geldiyse şairin yazdığı bir elif harfi de rakibinin gözüne ejderha olarak görünür. Şair, bu beyitte kaleminin güçlülüğüne vurgu yapmaktadır. Onun mucizeli kaleminin bir elif harfi dahi sihirle diğer şairlerin gözüne ejderha kadar büyük görünür.