• Sonuç bulunamadı

Kayseri Sancağının Nüfus Yapısı ve İskân

1.2. A’yânlık Kavramı ve Ayanlıkla İlgili Tartışmalar

1.3.3. Kayseri Sancağının Nüfus Yapısı ve İskân

Kayseri sancağının nüfusu hususunda yapılan çalışmalara bakıldığında karşımıza net bir tablo çıkmamaktadır. Moğol istilasından önce Kayseri sancağının nüfusunun 40 bin civarında olduğu tespit edilmiştir ancak bu rakamın abartılı olduğu araştırmacılar tarafından dile getirilmiştir.275 Ronald Jennings’in yaptığı çalışmaya göre

h. 905/1500 yılında Kayseri’de 2.287 vergi veren erkek nefer tespit edilmiştir ve bunların %86’sı Müslüman erkeklerden oluşmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise bu rakam yükselip 2,367’ye ulaşmıştır. Bu oran içerisindeki Müslüman nüfusu %81’di. Kanuni Sultan Süleyman döneminin sonuna kadar Müslüman ve gayrimüslim arasındaki oran aynı şekilde artmıştır. Sultan’ın yönetiminin sonlarında ise Kayseri’de vergi veren nefer sayısı 3,530’a kadar yükselmiştir ki burada da Müslümanların yüzdelik dilimi (%81) aynı kalmıştır. Sultan III. Murad döneminde bu sayı 8,251 (%78’ini Müslüman nüfusu oluşturmaktadır) rakamına ulaşmıştır. Bu da demek oluyor ki bir yüzyıldan daha az bir zaman diliminde vergi veren erkek nüfusu hemen hemen dört katına çıkmıştır. Vergiden muaf olanlar hariç tutularak elde edilmiş

273 Bu hususta şu çalışmaya da bakılabilir: Gündüz, XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri, 201-211. 274 Sezer, “III. Selim Zamanında Kayseri’de Şehir Hayatı”, 39-40. 18. Yüzyıl boyunca atanan kadı ve naiblerin listesine yapılan şu çalışmalarda görülebilir: Gündüz, XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri, 201-211: Karakaş, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Kayseri (1750-1775)”, 126-130: Karagöz, “XVIII. Asrın başlarında Kayseri (1700-1730),164-169.

olan 33.000 nüfus sayısı ile Kayseri, Anadolu şehirleri içerisinde Bursa’dan sonraki en büyük ve kalabalık ikinci şehir olmuştur. 16. yüzyılın sonlarındaki Kayseri şehrini sadece Anadolu değil aynı zamanda birçok Avrupa ve Akdeniz şehri ile kıyaslandığında da oldukça büyük olduğu göze çarpmaktadır.276

17. yüzyılın sonu 18. yüzyılın başlarındaki nüfus tahmini avarız defterlerine göre yapılmıştır. Bunun temel sebebi 17. ve 18. yüzyıllarda tahrir kayıtlarının yapılmamasıdır. Bazı araştırmacılar avarız defterlerine bakarak tahmini bir sonuca ulaşmaya çalışmıştır.277 Ancak avarız haneleri, vergilendirilebilir yahut fiilen

vergilendirilmiş olan haneleri ifade ettiğinden dolayı zaman içerisinde bir avarız

hanesinin gerçek karşılığı değişmiştir ki gerçek avarız hanesinin 4 ile 50 hanesi bir avarız hanesini oluşturabiliyordu.278 Bundan dolayı bulunan sonuçlara şüphe ile

yaklaşılmalıdır. Yapılan çalışmalarda Kayseri nüfusunda dalgalanmalar görülse de 18. yüzyıl boyunca Kayseri’nin nüfusunun 20.000’in altında olmadığı; tahmini 20.000 ile 25.000 arasında olduğu söylenebilir.

Kayseri ile ilgili 16. yüzyılın sonlarında yapılan tahrirata göre “Karaman eyaleti içinde, sayısal olarak en fazla gayrimüslim nüfusun bulunduğu sancak Kayseri’ydi.”279

Bunun nedeni bazı araştırmacılar tarafından Kayseri dışında Karaman vilayetinin tüm kazalarında İslamlaşma ve Türkleşmenin tamamlanmış olmasına bağlanmaktadır.280

Yahudilere rastlanılmadığı281 Kayseri’de gayrimüslim nüfus içerisinde Ermenilerin

oranı Rumlara nazaran daha fazlaydı.282 17.-18. yüzyılda Kayseri’de Ermeni ve

Rumların varlığına rağmen nüfus çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır.

Kale etrafında gelişen Kayseri surlarla çevrilidir. İdari kadronun ikamet ettiği

276 Suraiya Faroqhi, Men of Modest Substance (Cambridge: Cambridge University Press, 1985), 43. 277 Karagöz bu araştırmacılardan birisidir. Her bir avarız hanesinin 10 gerçek hanesi olduğu ve her bir hanede ortalama 5 kişinin yaşadığı hesabına göre Aralık 1701’de 380.5 avarız hane ve toplamda 19.025 kişi iken yüzyılın ortalarına doğru bu rakam 18.850 olarak kaydetmiştir. Mehmet Karagöz, “18. Asrın Başlarında Kayseri” (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, 1993), 180-181. Ayrıca Muhammet Karakaş da benzer yöntem ile 18. Yüzyılın ikinci yarısına ait nüfusu ortaya çıkarmaya çalışmıştır. 1751 yılında 332,5 avarız hanesi olarak hesaplanınca 16.625 gerçek nüfus ortaya çıkmaktadır. On yıllık bir dönemden sonra bile toplam nüfusta büyük bir değişiklik kaydedilmemiştir. 1760 yılına ait veriler 16.462 olarak karşımıza çıkmaktadır. Karakaş, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Kayseri (1750-1775)”, 214.

278 Halil Sahillioğlu, “Avarız”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 4 (İstanbul, 1991), 108-109.

279 Güldüoğlu, “Osmanlı Merkez- Taşra İlişkileri Çerçevesinde XVII. Yüzyılda Kayseri Sancağı”, 26 280 Sonay Keçeoğlu, “Şer’iyye Sicillerine Göre Kayseri’de Gayrimüslimler (1800-1850)” (Yüksek Lisans Tezi, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2007), 26

281 Bu konu henüz netliğe ulaşmamıştır ve bazı çalışmalar da Yahudi nüfusun var olabileceği iddia edilmektedir.

ve bedestenler, çarşılar, pazar yerleri, hanlar, hamamlar gibi birçok ticari, kültürel ve dini yapılar ile donatıldığı kale, iç ve dış olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Kale, Sivas Kapısı, Meydan Kapısı, Boyacı Kapı, Yeni Kapı ve Kiçi Kapı olmak üzere toplamda beş girişe sahiptir.283 Kayseri’deki Müslüman ve gayrimüslimlerin yerleşim

yerleri ve mahallelere bakıldığında Selçuklu döneminde güvenlik sebebiyle gayrimüslim nüfusun genelde bu surların dışında iskân edilmesi284 Osmanlı döneminde

de devam etmiştir. Zimmiler, genelde şehrin kenar semtlerinde gruplar halinde yaşamışlardır. Ancak, karma mahalleler de mevcuttur. Silaldı, Oduncu, Mermerli, Rumiyan, Kiçikapı, Sayacı, Karabet, Hacet, Tavukçu, Andronik, Enderlük, Vekse, İstefana ve Tomarza mahalleleri ile birlikte Talas ve Erkilet karyelerinde farklı dinlere mensup ahali bir arada yaşamıştır. 285

Kayseri’de nüfus yapısında göze çarpan en önemli grup, konar göçer hayat yaşayan aşiretlerdir. Yarı göçebe hayat yaşayan aşiretler, hayvancılık ile uğraştıklarından dolayı yazları hayvanlarını otlatmak için yaylalara çıkar; kışın ise şehir merkezlerine yakın yerlere yerleşirlerdi. Kayseri’deki aşiretlerin bazı üyeleri bu hareketlilik sırasında yerleşik hayat yaşayan ahaliye zararlar verdiklerine dair arşiv kayıtları mevcut olup ilerleyen kısımda ele alınacaktır. Burada ise Kayseri’de etkin olan aşiretlerin iskân ettikleri yerler ve nüfus yapıları hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır.

18. yüzyılın ikinci yarısında Kayseri sancağında etkin olan en önemli aşiret

Avşarlardır. Receplü aşiretinin ön planda olduğu bu aşiret, Türkmen taifesinden olup

Rakka’ya iskân edilmeye çalışılmıştır ancak kaçarak Kayseri ve Zamantı bölgesine gelmişlerdir. Yüzyıl boyunca şekavet olaylarına karışan bu aşiretin, Kayseri, Elbistan ve Malatya yolunda hakimiyetleri oldukları ve serbest hareket ettikleri bilinmektedir.286

Kayseri’de bulunan bir diğer aşiret, Kayseri’nin İncesu kasabasına iskân edilen

Harameyn Aşireti’dir. Yeni-il Türkmenleri daha çok Kayseri ve Sivas ve çevresine

yerleşmiş bir diğer aşirettir. Akçakoyunlu aşireti ise Adana’dan Kayseri ve Karaman taraflarına dağılmış bir aşirettir. Bölge halkına zarar verdiklerine dair sıklıkla şikâyet edilen Rişvan Ekrad Aşireti Kayseri ve Bozok bölgelerinde ikamet eden bir diğer

283 Ömer Faruk Çakır, “Sivil Toplum Bağlamında Osmanlı Kent Yapısı: Kayseri Örneği” (Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,2015), 30.

284 İpşirli, “Kayseri”, 97.

285 Keçeoğlu, “Şer’iyye Sicillerine Göre Kayseri’de Gayrimüslimler, 36. 286 Gündüz, XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri, 244.

aşirettir. Rişvan aşiretinin taşkınlıkları 19. yüzyılda da görülmüştür. Kayseri’de ikamet eden Pehlivanlı Aşiretinin üyelerinin bir kısmı Adana bir kısmı Sivas dolaylarında bulunmaktadır. Kuzugüdenli, Karagöz cemaatleri de Kayseri civarındaki diğer aşiretlerdir. Bunların dışında, Diyarbakır ve Erzurum civarında yaylaya çıkan ancak Kayseri ve civarına kışlak için gelmeye başlayan bazı aşiretlerde mevcuttur. Bunun dışında, Develi tarafında Lekvanik, Lek gibi bazı aşiret ve oymaklarda bulunmaktaydı.287

17 yüzyılda tüm Anadolu’da olduğu gibi Kayseri’de de görülen celali isyanları ve beraberinde gelen eşkıyalık hareketlerinin az da olsa nüfusa tesiri olmuştur. Yarı göçer aşiretlerin bazı üyelerinin de eşkıyalık hareketlerine giriştiklerine dair Kayseri halkının merkeze yaptığı şikayetler sonrası ortaya çıkmıştır. Bu şikayetlerin 18. yüzyıl boyunca devam etmesi nüfus hareketliliğini arttırmıştır. Yapılan tez çalışmaları ve elde edilen arşiv belgeleri doğrultusunda eşkıya ve aşiretlerin baskı ve zulmüne maruz kalan ahalinin yerlerini terk edip başka şehirlere göç ettiği ortaya konulmuştur.

287 Karakaş, “XVIII. Yüzyılın İkinci Yarısında Kayseri (1750-1775)”, 142-150. Köse, Kayseri Şehri, 145-155.

İKİNCİ BÖLÜM

KAYSERİ AYANLARI VE OLUŞUM SÜRECİNDEKİ

FAKTÖRLER

Kayseri ayanlarına odaklanılan bu araştırmanın önceliği merkez- taşra ilişkileri bağlamında ayanlarının rollerine değinmektir. Ayan ailelerinin soy seçereleri hakkında detaylı bilgi vermek hem zaman yetersizliği hem de tezin hacmini aşacağı düşünüldüğünden dolayı bu kısımda hem resmi hem de eşraf ve ileri gelen statüsünde bulunan sancaktaki tüm ayanlar tanıtılarak genel bir çerçeve çizilmeye çalışılacaktır. Ardından, Kayseri sancağında ayanlığın oluşum ve gelişiminde etkili olan idari, askeri, içtimaî ve iktisadi süreçler ele alınacaktır.

2.1. 18. Yüzyıl Kayseri Sancağında Ayanlık Olgusu

Kayseri sancağı ayanlarını tespit etmek için öncelikle kadı sicilleri detaylı bir şekilde taranmıştır. Ayan olarak tabir edilen tüm kişiler not edildikten sonra diğer arşiv kaynakları ışığında genel bir değerlendirilmesi yapılmıştır. Bunun sonucunda 18. yüzyıl kadı sicillerinde karşılaşılan ayanlar, R. Zens’in ayan tanımından esinlenerek iki farklı grup şeklinde ele alınmıştır. Küçük ayanlar, Ayan Bektaşzade Mehmet288, Ayan

Kığılmazzade Seyyid Sadık Efendi289 ve Ayan Beyzade Seyyid Yakup Bey290, Ayan

Mollazade Seyyid Osman Efendi,291 Ayan Bağçecizade el-Hac Mehmed Efendi292, Ayan

Abbas zade es- Seyyid Mehmet Salih Ağa293 ; büyük ayan aileleri ise Zennecizadeler,

Kalaycıoğulları ve Emirağazadelerdir.294

Zennecizadeler, Kalaycıoğulları, Emir Ağazadeler Kayseri sancağının büyük ayanlarıdır. Devletin resmî belgelerinde doğrudan isimleri zikredilen ayan aileleridir.295

288 KŞS 158, s.56, h.115. KŞS 161, s. 52, h.1.; KŞS 173, s. 129, h. 215. 289 KŞS 171, s. 194, h. 261. 290 KŞS 171, s. 241, h.234 291 KŞS 172, s. 38, h. 47. 292 KŞS 173, s. 119, h. 142. KŞS 176, h. 33. 293 KŞS 176, s. 214, h. 2. s. 56, h.124. KŞS 177, s. 125, h.179. 294 KŞS 162, s. 22, h. 57.

295Ayanlık seçim sisteminde getirilen sadrazam buyruldusu ile tayin örneğine Kayseri sancağında rastlanılmamıştır. Yapılan değişiklik ile valilerin müdahalelerini önlemek için sadrazam buyruldusuna geçildiğine dair hatt-ı hümayun sancağa gönderilmiştir. (KŞS 163, s.14, h. 2) Ancak sancak içerisinde söz konusu ayanların buyruldu ile atandıklarına dair herhangi bir arşiv belgesi ile karşılaşılmamıştır. Bu süreç içerisinde eskisi gibi herkesin istediği kişilerin ayan olarak kadı ilamı ile atandıkları bilinmektedir. Ayrıca bakınız: Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğunda Ayanlık, s. 343.

Ayrıca 18. yüzyılın ortalarından itibaren söz konusu ailelerden Emir Ağazadeler ile Zennecizadelerin ayanlık statüsü için birbirleriyle çekişme içerisinde oldukları bilinmektedir.296 Sancağın idaresinde önemli görevleri ifa etmiş olan bu üç aile Zens’in

büyük ayan tanımına uymaktadır. Kayseri sancağı ve civarındaki yerlerin vergilerini toplama hakkını elde etmeleri, kapı halkı olarak adlandırılan askeri birliklere sahip olmaları ve merkez-taşra arasında aracı rolü üstlenmelerinden dolayı güçlü ayan aileleri kategorisinde yer almakatadırlar. Çalışma boyunca Kayseri ayanı…oğlu/zade şeklinde ifade edilen bu ayanlar, merkezi hükümet tarafından muhatap alınan, sancağın nüfuzlu ve servet sahibi kişileridir. Ayrıca bu üç ayan ailesinin üyeleri belgelerde zaman zaman “fahru’l ayan”297 şeklinde geçmektedirler. Bu üç büyük ayan ailesi, şehir veya kasaba

ayanından ziyade resmi vazifeli kişilerdir.

Yüzyılın son çeyreğinde karşılaşılan bazı ayanları bu kategoriden ayrı düşünmek gerekir. Örneğin, sancağa ait sicillerde ilk defa şühudul hal listesinde298

karşılaşılan Güpgübzadeler sancağın ileri gelenleri kategorisinde ele alındı. Arşiv kayıtlarında ayan olarak isimleri zikredilen bu ayan ailesi sancağın herhangi bir idari yönetiminde (mütesellim, mutasarrıf vb.) resmi görev almadıkları sadece bulundukları bölgenin adli meselelerine müdahil oldukları görülmüştür.299 Zennecizadeler gibi idari

atamaları olmayan bu ayan ailesi sadece ekonomik güçlerinin getirdiği nüfuzdan dolayı sancakta etkin olan ayan kategorisinde ele alınmıştır. Ayrıca bu ayan ailesi Zennecizadeler gibi kapı halkına da sahip değildir.

Tezin kapsamında karşılaşılan diğer ayan ailesi Cabbarzadeleri bazı tarihçiler300

ayan olarak ele alırken bazıları hanedan kategorisinde değerlendirmiştir. Yücel Özkaya Cabbarzadeleri “büyük rütbeler almış yerli hanedanlara mensup derebeyi” olarak göstermektedir301. Karaosmanoğulları gibi Cabbarzadeleri ayan olarak

değerlendirmeyen Özkaya’ya göre ailelerin bulundukları sancaklar dışında başka yerlerde de görevleri olduğundan dolayı ayan olmalarının olanaksız olduğunu

296 Arşiv kayıtlarında örnekleri çoktur. Ayrıca bakınız: Yonca Köksal, “Local Intermediaries and Ottoman State Centralization: A Comparison of the Tanzimat Reforms in the Provinces Ankara and Edirne” (Columbia University, Doktora Tezi, 2002), 169.

297 Özellikle Zennecizadelerin hemen hemen tüm fertlerinde görülmektedir. 298 KŞS 179, s. 268, h.499.

299 KŞS 171, s. 186, h. 245. KŞS 176, s. 30, h.2. KŞS 179, s. 136, h. 256. En azından 1700-1808 yılları arasında herhangi bir resmi görevleri olduğu görülmemiştir.

300 Örneğin İsmail Hakkı Uzunçarşılı.

301 Yücel Özkaya, “Merkezi Devlet Yapısının Zayıflaması Sonuçları: Ayanlık Sistemi ve Büyük Hanedanlıklar”, Osmanlı, Cilt 6, ed. Güler Eren (Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999), 171.

vurgulamaktadır.302 Özcan Mert ise doktora tezinde Cabbarzadeleri ayan olarak ele alıp

incelemiştir.303 Çalışma boyunca bahsi geçen tüm ayan aileleri arasında keskin çizgilerle

bir kategorileşme/ sınıflandırma yapılmadığından dolayı devletin resmi belgelerinde isimleri geçenler (ister doğrudan hitap edilen resmi ayanlar olsun ister kazada ileri gelenler olsun) ayan kategorisinde değerlendirilip çalışmaya dahil edilmiştir.

Kayseri ayanlarını tespit ettikten sonra ayanlığın sancakta ne zaman ortaya çıktığı sorusuna değinmek gerekmektedir. Kayseri bağlamında ayanlığın ortaya çıkış tarihi ele alındığında, 15. ve 16. yüzyıllarda çok kuvvetli nüfuzları olmasa da “ayân-ı

vilâyet” olarak adlandırılan gurubun varlığı Kayseri’de mevcuttu. 17. yüzyıldan itibaren ayan ve eşraf sınıfı olarak kayıtlara yansıyan ayanların Kayseri’deki nüfuzu 18. yüzyılda

artmıştır ki bunun en önemli göstergesi 1710 senesinde Kayseri’de ayan olarak bulunan Seyyid İshak’ın mutasarrıf naibliğine tayin edilmesi gösterilebilir.304 Hatta, 1125 tarihli

(18 Kasım 1713) belgeye göre Kayseri sakinlerinden olan Burhaneddin ve İshak Efendiler ile Mehmet Bey ve Yusuf adlı kişilerin ayanlık iddiasında bulunmaları305

Kayseri sancağında ayanlığın Özkaya’nın kıstas olarak aldığı 1726 tarihinden önce mevcut olduğuna işaret etmektedir.

Kayseri ayanlarının menşe’ilerine bakıldığında genelde tüccar ve asker kökenli oldukları ortaya çıkmaktadır. Bölgenin zengin ve varlıklı aileleri olmalarının yanı sıra Kayseri sancağında ticaret ile uğraşan köklü kişiler olduğu aşikardır. Özellikle Zennecizadelerin esnaflık ile uğraştığı ve tüccar sınıfına ait oldukları son bölümde belgeler ışığında ortaya konulmuştur. Tüccar kimliklerinin yanı sıra Kayseri ayanlarının askeri kökenli oldukları görülmüştür. Örneğin, Kayseri ayanı olan Zennecizadeler ailesinin sicillerde karşımıza çıkan ilk aile üyesi olan Ahmed belgelerde genel olarak ağa olarak geçmekte ve hazırlanan yüksek lisans tezinde Zennecizadelerin kökeninin askeri sınıfa ait olduğu tartışılmıştır.306 Başka bir sicilde söz konusu kişi “…fahrulayan

302 Yücel Özkaya, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayanlık (Ankara: TTK Yayınevi, 2014), 6.

303 Özcan Mert, XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoulları (Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1980). 304 Mehmet Karagöz, “18. Asrın Başlarında Kayseri” (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993), 196-198.

305 C. ZB. 59/ 2926, 1125 L 29.

306 Hamit Karasu, “Osmanlı Devleti'nde Ayanlık: Kayseri Sancağı Örneği (1730-1774)” (Yüksek Lisans, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2014), 56-57. Araştırmacı Zennecizade Osman Ağa’nın bir yeniçeri mensubu olduğunu ağa ünvanına bağlamaktadır. Ayrıca ağanın kardeşi Mustafa’nın bir mahkeme kaydı hususundaki belgede kendisinden ağa olarak bahsedilmemesinden yola çıkarak bu ünvanın alelade kullanılmadığını ve özel bir zümreye ait olduğu çıkarımında bulunmuştur. Ayrıca Ağa’nın oğlu es Seyyid- Mehmed Ağa’nın 1768-74 Rus Harbi sırasında nüzul eminliği sırasında vefat ettikten sonra muhallefatının

Zennecizade seyyid Ahmed …” şeklinde geçmektedir.307

Kayseri ayanları arşiv belgelerinde farklı ünvanlar ile kaydedilmiştir. Bir defterde “…ağa”, diye adlandırılan ayan başka bir defterde “…çelebi” veyahut “…efendi” tabiri ile geçmektedir. Bunun dışında, Kayseri’nin diğer önemli ayan ailesi olan Emiroğullarından Mehmed Emin belgelerde yer yer çelebi olarak adlandırılmıştır.308Ayanların sahip oldukları ünvanlar ile sosyal statülerine dair bilgiler

elde etmek mümkündür. Kayseri şer’iyye sicilleri incelendiğinde ayanların geneli seyyid/sadat tabirleri ile anılmıştır. Şeyhlik kullanılan bir diğer ünvan olup, seyyidlik/sadatlık gibi büyük bir toplumsal nüfuza sahip olmak demektir. Suraiya Faroqhi şeyhliği “Osmanlı Anadolu’sunda meşru müdafaa aracı” olarak görmektedir.309 Bu kısa örneklere bakıldığında “ünvan bazlı bir sınıfsal ayrıştırma”310

bizlere yanlış sonuçlar verebilir. Ancak, Kayseri özelinde genel bir değerlendirme yapıldığında ayanların nüfuzlu ve servet sahibi kişiler olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Son olarak, Kayseri ayanlarının nasıl seçildiğinin arka planına bakmak gerekmektedir. Yüzyıl içerisinde Kayseri ayanlarının seçim sistemindeki değişikliklerden etkilenmediği görülmüştür. Merkezi hükümet tarafından ayanlık seçiminde birtakım değişiklikler yapıldığına dair ferman suretleri Kayseri kadı sicillerine işlenmiş olmasına rağmen uygulandığına rastlanılmamıştır. Kayseri kazasında vali veyahut sadrazam buyruldusu ile atanan herhangi bir ayana rastlanılmamıştır. Sancağın büyük ayanlarından Zennecizadeler, EmirAğazadeler ve Kalaycıoğulları, Kayseri’nin kaza ayanları olup halk tarafından seçilen ve kaza işlerini yürüten ayan aileleri olduğu tespit edilmiştir. Özkaya’nın dediği gibi, Kayseri’nin seçilmiş bu ayan aileleri buyruldu ile atanmayıp eskiden beri halkın isteğine bağlı olarak atanan ayanlardır.311 Ayrıca, ayanlık resmi bir müessese olmadığından dolayı ayan

atamalarının resmî belgeler olan kadı sicillerine kaydedilmemesi doğal bir sonuçtur.

tespit edilmesi için Kayseri’ye gönderilen hükümde mevadd-ı mahsusa-i askeriyeden sözüyle özel askeri kaidelerini de bu iddiasını desteklemek için kullanmıştır.

307 KŞS 176, s. 79. 308 KŞS 176, s. 183, h.333.

309 Suraiya Faroqhi, Devletle Başa Çıkmak, çev. Hamide Koyukan Bejsovec (İstanbul: Alfa Tarih,2010), 83-102.

310 Güçlü Tülüveli, “Şeriyye Sicillerinin Işığı Altında Osmanlı İmparatorluğu’nda Askeri- Reaya Ayrışması Üzerine Bazı Gözlemler”, Ciepo Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Araştırmaları Uluslararası Komitesi XIV. Sempozyumu Bildirileri (Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2004), 769.

Resmi ayan atamalarına dair herhangi bir buyruldu olmamasına karşın mahkemeye kayıtlarına ayanlık hususunda yapılan değişiklikler işlenmiştir. Bir nüshaları Kayseri sancağına gönderilmesine rağmen uygulanmadığına rastlanılmıştır. Örneğin, 1786 yılında çıkarılan ferman ile ayanlığın tamamen kaldırıldığı ve yerine şehir kethüdalığının getirildiği belirtilmiş olup ayanlık iddiasında olanların haklarından gelineceği vurgulanmıştır. Ancak tüm bu uyarılara rağmen Kayseri’de ayanlık iddiasında olanların varlığı mevcut olduğu gibi Zennecizadeler gibi diğer kaza ayanları “ayan” olarak kaydedilmeye devam edilmiştir.312

Şehir kethüdalığının Anadolu’nun çoğu yerinde olduğu gibi Kayseri sancağında da yerleşememesine bakıldığında öne çıkan en önemli sebep Zennecizadeler gibi güçlü ve nüfuzlu ayan ailelerinin varlığı olabilir. Zennecizadelerin bölgedeki konumlarını ve ellerindeki idari görevleri kaybetmemek için sıklıkla mücadele ettikleri bilinmektedir. Ayrıca, kazalarda işlerin aksamasına sebebiyet veren şehir kethüdaların aksine Kayseri ayan ailelerinin daha önce değinildiği gibi öteden beri kazaların gerekli işlerini yerine getirmekteydiler. Diğer bir ifade ile, şehir kethüdalığının uygulanması hususundaki fermanda belirtilen görevlerin hepsini ayan aileleri zaten yapmaktaydı.313