• Sonuç bulunamadı

Kayseri Sancağının Coğrafi Konumu ve İdari Yapısı

1.2. A’yânlık Kavramı ve Ayanlıkla İlgili Tartışmalar

1.3.2. Kayseri Sancağının Coğrafi Konumu ve İdari Yapısı

Birçok kavme ev sahipliği yapan Kayseri ticari olarak önemli bir mevkide bulunuyordu. “Kültepe- Kaniş- Karum M.Ö. 2000’li yıllarda Asur ticaret kolonisi olup, Anadolu sanayi ve ticaretinin merkeziydi”.219 Türkiye Selçuklular döneminde ise (XIII.

ve XIV. yüzyıllarda) önemli ticaret yolları üzerinde olmasından dolayı yolcuların ve tüccarların yararlanması için hanlar ve kervansaraylar inşa edilmiştir. Ayrıca dünyanın her yerinden tüccar ağırlayan “Yabanlu Pazarı” olarak adlandırılan uluslararası bir pazar inşa edilmiştir.220

Kayseri, Anadolu’nun merkezinde ve ekonomik faydalar sağlayan ünlü İpekyolu güzergahındaydı. Bu bölgede iki önemli ticaret yolu dikkat çekmektedir. Birincisi

217 Nazif, Mirat-ı Kayseriyye, 124- 138. Ayrıca Mehmet İnbaşı, “Abaza Mehmet Paşa İsyanı”, Kayseri Ansiklopedisi (Kayseri: Kayseri Büyükşehir Belediyesi yayınları, 2015), 19-20.

218 Detaylı bilgi için ayrıca şu esere bakılabilir. Nazif, Mirat-ı Kayseriyye, 134-148. Aşiret ve eşkıyaların anlatıldığı kısımlarda bu konuya dair detaylı bilgi bulunmaktadır.

219 Sefure Deveci Çetinkaya, “Ekonomi”, Kayseri Ansiklopedisi, Cilt 2 (Kayseri: Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları, 2015), 118.

220 Bahattin Keleş, “Anadolu’da Gelişen Bazı Önemli Ticaret Merkezleri”, Anadolu’da Tarihi Yollar ve Şehirler Semineri (İstanbul, Globus Dünya Basımevi, 2002), 30-31. Yazara göre, Türkiye Selçuklular Döneminde Kayseri’de inşa edilen kervansaraylar şunlardır: Aksaray- Kayseri arasında 9; Kayseri- Sivas arasında 6; Kayseri- Malatya arasında 4; Konya- Kayseri arasında 17 kervansaray bulunmaktadır.

Antalya’dan başlayarak Konya, Aksaray Kayseri üzerinden Erzurum ve Tebriz’e giden yol; ikincisi Sinop limanından başlayarak Sivas üzerinden Halep’e ulaşan yoldur.221

Sancak, coğrafi konumundan dolayı ticaret yollarının kesiştiği noktadadır ve bu durum bölgede ticaretin canlılık kazanmasına katkı sağlamıştır. Faroqhi, Kayseri’yi Bursa, Ankara ve Tokat gibi ticaret merkezleri ile karşılaştırarak şehrin hareketli bir ticari hayatının olduğuna vurgu yapmaktadır.222 Ticaretin yoğun olduğu bir bölge olması,

ayanlara ait vakfiyelerden de anlaşılmakta ve ticari faaliyetler ayanların ekonomik güç kaynaklarından birini teşkil etmektedir. Hatta ticarette etkin rol oynayan sancağın önemli ayanı olan Güpgübzadelerin sancağın idari görevlerini ellerinde tutan ve atanmış büyük ayanları (Zennecizadeler, Kalaycızadeler ve EmirAğazadeler) kadar zengin oldukları söylenebilir.223

“Kayseri şehir planı düzenli olup çarşıları sur kapıları etrafında teşekkül etmiştir”.224 Kayseri, iç ve dış kalelerden ve surlardan meydana gelmektedir. Şehrin

kuzey yönü dış kale denilen surlarla çevrilidir. Dış kalenin kuzeyinde iç kale bulunmaktadır. İç kalenin dış kaleye açılan iki kapısı vardır ki bunlardan biri At meydanı denilen önemli ticaret merkezine açılmaktadır.225 Ticari hayatın yoğunluğu; At Pazarı,

Odun Pazarı, Un Pazarı ve Araba Pazarı gibi birçok pazarın yanı sıra bedesten ve hanların mevcut olmasından da anlaşılmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu topraklarına tamamen katıldıktan sonra, Kayseri, araştırmayı da kapsayan yüzyılda, Karaman eyaletine bağlı bir sancaktı. İmparatorluktaki en büyük idari birim olan eyalet,226 sancakların birleşimiyle meydana

gelmekteydi ve askeri bir kimliğe sahip olan beylerbeyi tarafından idare edilirdi.227 18.

221 Emine Güldüoğlu, “Osmanlı Merkez- Taşra İlişkileri Çerçevesinde XVII. Yüzyılda Kayseri Sancağı” (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2011), 12-13. Ayrıca bakınız: Peter Frankopan, İpek Yolu: Alternatif Dünya Tarihi, çev. Mengü Gülmen, (İstanbul, Pegasus Yayınları, 2018). Nebi Bozkurt, “İpekyolu”, TDV İslam Ansiklopedisi Cilt 22 (İstanbul: 2000).

222 Suraiya Faroqhi, Men of Modest Substance (Cambridge: Cambridge University Press, 1985), 23-62. 223 Kemal Karpat bazı ayanların idari atamalardan dolayı güçlü olduklarını; bazıların ise arazi sahipliği, ticari ve zirai sermaye ile zengin ve güçlü olduklarını vurgulamaktadır. Diğer bir deyişle yazara göre ayanlar sadece devlet makamlarını ellerinde tutarak değil aynı zaman da ekonomik başarı ve zenginlik sayesinde ön plana çıkmıştır. Kemal H. Karpat, Osmanlı Devleti’nin Kısa Sosyal Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2019), 115-116.

224 Çetinkaya, “Ekonomi”, 121.

225 Sezer, “III. Selim Zamanında Kayseri’de Şehir Hayatı”, 6. Edhem, Kayseri Şehri 22-23.

226 Arapça “idare etme, icra” anlamındaki iyale kelimesinden meydana gelmektedir ve resmi olarak 16. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanmıştır. Halil İnalcık, “Eyalet”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 11, 548.

227 Mustafa Akdağ, “Osmanlı Müesseseleri Hakkında Notlar”, D. T. C. F. D., Cilt XVIII, Sayı 1-2 (Ankara, 1955), 50.

yüzyılda, Karaman eyaleti, yedi sancaktan meydana gelmekteydi ve paşa sancağı Konya’ydı. Konya haricinde eyalete bağlı sancaklar Kayseri, Niğde, Kırşehir, Beyşehir, Akşehir ve Aksaray’dır.228 1474 yılında Karaman eyaletine bağlı bir sancak olan

Kayseri, 1850 yılına ait salnamede geçen kayıtlara göre Bozok vilayetine bağlanmıştır.229 1867 yılında da Ankara vilayetine dahil edilmiştir.230 1923 yılında

Cumhuriyet ilan edilince de Kayseri vilayeti olarak yeniden taksim edilmiştir.231 Orhan

Kılıç’a göre, Karaman eyaleti coğrafi olarak devletin siyasi hareketlilik arz etmeyen bir bölgesinde bulunduğundan dolayı idari taksimat yönünden pek bir değişiklik yapılmayan eyalettir.232

Harita 1. 18. Yüzyılda Karaman Eyaleti’nin Sınırları

Kaynak: Eşref Temel, “Konya’da Ayanlık (1639-1839)” (Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi, 2017), 54.

Birçok kazanın birleşmesi sonucu ortaya çıkan sancak, idarî taksimatın ana birimidir.233 16. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar Karaman eyaletine bağlı olan Kayseri sancağı Osmanlı topraklarına ilhak edilince 1467 senesinde hemen tahriri yapılmıştır. Tahrir sırasında sınırları da şu şekilde kaydedilmiştir:

228 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin Sosyal ve Ekonomik Yapısı (Ankara: Türk Tarih Kurumu), 10. Ayrıca bakınız: Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Toplumu (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, Şubat 2008).

229 Karagöz, “XVIII. Asrın başlarında Kayseri (1700-1730), 141.

230 Metin Ünver, “Vilayet Nizamnamelerinin Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatına Etkileri (1864- 1876)”, 1864 Vilayet Nizamnamesi, ed. Erkan Tural- Selim Çapar (Ankara, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, 2015), 103. 1867 yılında Bozok ve Kayseri sancakları Ankara vilayetine bağlanmıştır. 231 Karagöz, “XVIII. Asrın başlarında Kayseri (1700-1730), 141-142.

232 Orhan Kılıç, “XVII. yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti’nin Eyalet ve Sancak Teşkilatlanması”, Osmanlı, ed. Güler Eren, Cilt VI (Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999), 93. Makalenin başlığı 17. yüzyılın ilk yarısı şeklinde olmasına rağmen makale içeriği tamamen 18. yüzyıla ait bilgilerinden oluşmaktadır. Başlık ile içerik uyumsuzluğunun basım hatasından kaynaklandığı düşünülmektedir. 233 İlhan Şahin, “Sancak”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 36 (İstanbul, 2009), 98.

“Kayseriyye, sınırı Karamanoğlu zamanında tasarruf olunmuş Kaya ve

Şeyh köyünden Göstere dağına tabi ne kadar mezra ve yaylak ve kışlak varsa Aladdin-Hân’a varınca andan Kazık deresi başına andan Kılıç deresi başına andan Gedüke hududuyla andan İlgun deresine, Darberne hududıyla andan Orta yola andan Kaba-dağ hududuyla andan Özeke başından Odunluğa varınca andan Eğri-bel andan Dere-boğazına andan Koraman hududuyla andan Ortavirana varınca andan Dike taşa hududuyla Pınarluca Gözeği andan Sohur kalesinden berusı andan Ağce-çalu eteğinden su dikine andan Kızılca ırmağı andan Harmancüğe andan Elkine andan Tekür taşına hududıyla andan Beşparmağa andan Omuzu -güçlüye andan Safa-taşa Karahisardan gekince ulu yola varınca andan Yoran köyünde andan küçük dikili taşa andan Çallara andan Yuva deresine andan Su virmezin orta başına andan Boyalu ensesinden andan Sivas ırmağını geçer Akbınarın anaru yanındağı çaydan İsmail seferinin depesine varur andan Akarca bınarı başına andan Göloyuğa andan İki kavağa andan İl- dilake andan Ak pınar başına andan Osman Paşaya andan Songur köprüsüne andan Buladı özünün iki gecesinden Rum dikine varur andna Akdoğan burnundan Sarvani dibinden andan Iğdır özinin yukarı başından andan Yüzerlik geçüdüne andan Çubuk boğazına varınca ki Malya ovasıdır Kayseriyye sınırıdır.”234

Bilindiği üzere, Osmanlı taşra teşkilatında kazaların bileşimiyle sancaklar, nahiyelerin birleşimi ile kazalar ve köylerin birleşimiyle nahiyeler meydana gelmektedir. Kayseri sancağı, Nefs-i Kaza, Yahyalı ve Karahisar adıyla biri merkez olmak üzere 3 kazadan meydana gelmektedir. 18. yüzyılın son çeyreğinde (1775-1800) Kayseri sancağında 3 kazanın yanı sıra Cebel-i Erciyes, İslamlu, Karataş, Sahra, Çay, Koramaz, Cebel-i Ali, Karahisar, Köstere, Karakaya, Kenar-ı Irmak, Gediris, Malya, Kulaklı Kaya, Çukur Kuyu, Çağsak, Mahrumlar, Eğri Bucak, Akyazı, Görele, Beğendik, İnecik, Çakıl Dere, Yılanlı ve Sakar olmak üzere toplamda 25 nahiye tespit edilmiştir.235

Nahiyeleri meydana getiren köylerin sayısı kesin olarak tespit edilememiş ise de 18.

234 Tayyip Gökbilgin, “XVI. Asrın Başlarında Kayseri Şehri ve Livası”, 60. Doğum Yılı Münasebetiyle Z.V. Toğan’a Armağan (İstanbul, 1950-1955):99-100. Yazar, vilayet tabiri ile Kayseri kazasının kastedildiğini belirtmiştir.

235 Ahmet Gündüz, “XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri (1775-1800)” (Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998), 160.

yüzyılın son çeyreğine ait yapılan bir çalışmada yüzden fazla köy mevcuttur.236

Sancağın yapısı hakkında verilen kısa bilgiden sonra sancak ve kaza yöneticilerine değinmek gerekmektedir, çünkü ayanlar, bu idari görevleri üstlendikleri gibi diğer idareciler ile de sıkı ilişkiler içerisinde bulunmuşlardır. Diğer bir ifade ile, ayan ve idarecilerin ilişkilerini anlayabilmek için mutasarrıf, mütesellim, kadı ve naip gibi sancak yöneticilerini iyi tanımlamak gerekmektedir. Bilindiği üzere, Osmanlı taşra idaresinin temel yönetim birimi olan sancak, tımar sistemine dahil idare birimiydi ve sancak beyleri tarafından yönetilirdi.237 Ortaylı, beylerbeyi ve sancak beylerini

toplumun “lord bürokratları” olarak tanımlar ve onları imparatorluğun zengin ve kudretli sınıfları olarak görmektedir.238

Sancakları yönetenlere sancak beyi denilirdi ancak 17. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sancak yönetiminde görevli en üst düzey yöneticilere mutasarrıf denilmiştir ki atamaları sancak beyi atamaları ile aynı şekilde olup onun sahip olduğu hak ve yetkiler hususunda eşittirler. Devlet, vezir olmuş bu kişilere valilik veremeyince arpalık sistemindeki gibi bazı sancakların yönetimini geçimlerini sağlamaları için bırakıyordu. Diğer bir deyişle, vali olması gereken ama boş eyalet bulunmamasından dolayı paşa ve beylere bazı sancakların idari gelirleri arpalık olarak kendilerine tevcih ediliyordu. Valilerden farkları ise çoğunun mutasarrıf oldukları sancaklardan birini merkez seçip oturmamalarıdır. 18. yüzyılda, Kayseri sancağı da mutasarrıflar ile yönetilmekteydi ve kadı sicillerinde sancak beyi yerine mutasarrıfların adları geçmektedir. Mutasarrıflar genelde İstanbul’da ikamet eder ve atandıkları sancaklar seçtikleri vekiller tarafından yönetilmekteydi239 ve bundan dolayı yönetenden ziyade tasarruf eden anlamına gelen

mutasarrıf ünvanını aldıkları bilinmektedir.240

Kayseri sancağının genelde mutasarrıflara arpalık olarak tevcih edildiği arşiv kayıtlarına yansımıştır. Bu duruma, Kayseri ve Bozok sancakları mutasarrıfı ve Anadolu valisi ve Kars muhafızı olan Ali Paşa örnek verilebilir. Ali Paşa’ya Kayseri arpalık

236 Gündüz, XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri, 163- 173.

237 İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve İdari Tarihi (Ankara: Cedit Neşriyat, 2008), 251-252.

238 Ortaylı, Türkiye Teşkilat, 254. Ortaylı, 1500’lerde sancakbeyinin yıllık gelirinin dört bin ile on iki bin düka altın arasında değiştiğini belirtmektedir ve bu durumu daha iyi açıklayabilmek için Bursa’nın zengin bir tüccarının çok nadiren dört bin altın servete sahip olduğu örneğini vermektedir.

239 Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri, 21. Ayrıca bakınız: Kılıç, “XVII. yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti’nin Eyalet ve Sancak Teşkilatlanması”, 24-26.

olarak verilmiş241 ancak Paşa yerine vekil olarak Koca Ağazade Derviş Mehmed Ağa’yı

tayin etmiştir.242 Bazen yürütülen göreve ek olarak bazen de birden fazla sancağın

birleştirilerek arpalık olarak verildiği de olmuştur. Örneğin Çerkez Hasan Paşa’ya Çorum sancağı ile Kayseri sancağı birleştirilerek arpalık olarak verilmiştir.243 Kayseri

sancağına tayin edilen bazı mutasarrıfların aynı anda başka yerlerin mutasarrıflığını yapmasına verilebilecek bir diğer örnek Cabbarzadelerdir. Cabbarzadeler hem Bozok sancağı hem Kayseri sancağı mutasarrıflığını ellerinde tutmuşlardır. Mutasarrıf atamaları padişah emriyle kadı veyahut naiplere yazılan fermanlar ile yapılırdı. Bazı arşiv belgelerinde görüldüğü üzere atanan mutasarrıf yerine gitmediğinde yerine kapı kethüdasını buyruldu ile göndermiştir.244

Mutasarrıflar, ehl-i zimmet reayalardan vergilerin toplanılması, asker toplanılması245, ordudan firar edenlerin yakalanması246, deve, at gibi binek hayvanların

241 KŞS 159, s. 28, h. 52. Ali Paşa’nın ismi belgelerde “Kayseriyye Arpalık mutasarrıfı Elhac Ali Paşa…” şeklinde geçmektedir.

242 KŞS 158, s. 49, h. 101.

243 Gündüz, XVIII. Yüzyılın Son Çeyreğinde Kayseri, 175.

244 Mutasarrıf atamalarının detayı için 4. Bölümdeki tabloya bakılabilir. Ayrıca Karagöz, “XVIII. Asrın başlarında Kayseri (1700-1730),146-151.

245 Merkez, sancağın mutasarrıfları, mütesellimleri ve ayanların maiyetlerindeki kuvvetlerden yararlanma yoluna gitmiştir. Örneğin Moskov keferesi üzerine birkaç koldan sefer-i hümâyûn-ı nusret-makrûnum muhakkak ve mukarrer olduğuna binâ’en Kayseri sancağı mutasarrıfından 250 nefer asker talep edilmiştir. MD 168, s. 98, h. 355. MD 171, s. 361. h. 1542. MD 171, s. 409, h. 1795- s. 485, h. 2164 (bu hükümlerde Bozok sancağı ve Kayseri mutasarrıfı olan Cabbarzade Süleyman Bey’den 500 nefer güzide asker talep edilmiştir.). MD 205, s. 117, h. 579; s. 120, h. 584 (Bozok Sancağı mutasarrıfı Süleyman’dan bin nefer asker talep edilmiştir.). MD 207, s. 184, h. 908. MD 191, s. 3, h.9.

246 MD 171, s. 169, h. 629. Babadağı başbuğu ve Kayseriye Sancağı mutasarrıfı Çerkes Hasan Paşa dame mecduhuya hitaben yazılan hükme göre Babadağı canibinde mevcud askerlerden ve ahali-i kasabadan bazı askerler farar etmişlerdir. Bu durum orduyu hümayuna haber edilmesi üzerine mutasarrıftan kaçan şahısların yakalanması ve bu tarz olayların önlenmesi istenmiştir.

temini247, eşkıyaların te’dibi248 ve baruthaneye güherçile temin edilmesi249 gibi işlerle

ilgilenmekteydi. Bunun dışında mutasarrıflar, bulundukları eyaletin huzurunda, eşkıyaların yakalanması ve halkın himayet ve sıyanetinden de sorumluydu.250 18.

yüzyılda ayanlık iddiası ile ortaya çıkanların yarattığı sıkıntıların önlenmesi hususunda da kendilerine başvurulmuştur.251 Mutasarrıfların yaptıkları hizmetlerden dolayı taltif

edildikleri252 gibi görevlerini suiistimal ettiklerinde sürgün ve hatta idam gibi cezalarla

merkez tarafından cezalandırılmaktaydı.253

Sancağın idaresinde mutasarrıflıktan sonra en önemli görev olarak mütesellimlik makamı yer almaktadır. Yukarıda değinildiği gibi, mutasarrıflar görev yerlerine genelde gitmeyip yerlerine mütesellim denilen vekiller atamışlardır.254 18. yüzyılda Anadolu’nun çoğu sancak yönetiminde olduğu gibi, Kayseri sancağında da mutasarrıflar, atandıkları

247 MD 174, s. 286 h. 682. (Bu hükümde dergâh-ı muallam kapıcı başılarından ber-vechi malikâne hala Bozok Sancağı mutasarrıfı ve Yeni-il voyvodası olan Cabbarzade mir Mustafa dâme mecduhûya gönderilen hükümde hala Kırım canibi ser askeri ve Sivas ve Trabzon valisi vezirim el-hac Ali Paşa dame iclalehû maiyyetinde ihtişad (toplanmak) edecek askerin tayinatlarına tahsis eyaleti Sivas’tan müretteb mübayaa zehairin seriân ve acilen sevkine ve develer tedarik edilerek bir an önce sevk edilmesi emredilmiştir. MD 178, s. 37, h. 111 (bu hükümde gene Cabbarzadeden Kırım ser askerliği uhdesine 3-4 bin askerin sevk edilmesi istenmiştir.). MD 193, s. 47, h. 182 (Varna kalesinin muhafazası için Öziçe kazasından 150 nefer, Prevadi kazasından 200 nefer, Yenipazar kazasından 200 nefer gibi farklı kazalardan asker talep edilmiştir.)

248 MD 178, s. 42, h. 145. (Bozok ve Kayseri sancağı mutasarrıfı olan Cabbarzade Mustafa’ya hüküm olmuştur ki Aksaray sancağında sakin Abdurrahman ve karındaşı Abdullah nam şakiler kapusuz levendat eşkıyasını başlarına toplayarak seyyid Salih ve Abdülkadir oğlu Mehmed ve seyyid İsmail ve erbab-ı tımardan seyyid Mehmed ve Feyzullah nam mazlumları katl etmiş ve mallarını zabt etmiş ve bunun gibi nice envai mezalimler yapmışlardır. Cabbarzade’den bu zorbaların hakkından gelinmesi ve halktan zorla vergi almamaları için kendisine ferman yollamıştır.) MD 178, s. 306, h. 946 (Bu hüküm de ise yine mutasarrıftan daha önce karye ahalisinin emvalini gasb edip katl-i nüfus eden kişinin Kayseri Sarımsaklı karyesinde olduğunu bildirdiğinden dolayı kendisinden bu kişinin yakalanıp İstanbul’a gönderilmesi emredilmiştir.). MD 198, s. 150, h. 503 (Karaman sabık valisi Abdullah Paşa’dan kapusuz taifesi ve serserilerin memleket ahalisine verdiği mezalimlerin önlenmesi istenmiştir.). MD 213, s. 29, h. 39 (Bozok mutasarrıfı Cabbarzade’ye hitaben yazılan hükme göre Ereğli kasabası civarında Divanegan eşkıyasından bazı kişilerin kendi halinde olmayub maiyyetindekiler ile fukaranın eşyalarını gasp etmesinden dolayı eşkıya-yı merkumları bulundukları mahalde ahz ve cezalarını tertip eylemesi talep edilmiştir.)

249 KŞS 159, s. 37, h.2.

250 MD 162, s. 163, h. 427. MD 165, s. 125, h. 393.

251 Örneğin, Abdurrahman Paşa’ya gönderilen hükme göre isimleri belli olan beş nefer ahali merkeze giderek 1160 yılından beri Kayseri’de ayanlık iddiasıyla hala serdar olan Mehmet ve Hüseyin’in zulümlerinin bitmek bilmediğini iletmişlerdir. Halktan zorla para alıp fukaraya zorbalık yapan bu kişilerin haklarından gelinmesi için Kayseri mutasarrıfına emri şerif gönderilmiştir. MD 162, s. 282, h. 785 252 Örneğin, Tolcı muhâfazasına memur olan Çankırı (Kengiri) ve Kayseri sancakları mutasarrıfı Seyyid Ahmed Paşa savaşta gösterdiği hizmetlerinden dolayı kendisine başbuğluk ünvânı ihsân olunmuştur. MD 168, s. 358, h. 1487.

253 Bozok sancağı Mutasarrıfı Cabbarzade Süleyman’a hitaben yazılan hükme göre Rakka valisi Hüseyin Paşa’nın askeri ile sefere katılmak için geçtiği yollarda halka zararlar verdiği ve Mısır muharebesinde bir işe yaramadığı ortada olduğu ve geri Rakka’ya gitmeyip Konya’ya doğru ilerlemeye niyet ettiği bilgisi edinilmiştir. Paşa’nın vardığı her kasaba ve kazanın ahalisi külliyen perişan olacağından bir an önce yakalanıp başının kesilerek ordû-yı hümâyûna gönderilmesi emredilmiştir. MD 213, s. 76, h. 117. 254 Yücel Özkaya, “Mütesellimlik”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 32 (2006), 203.

görev yerine gitmediklerinde ya da görev mahalline varıncaya kadar geçecek olan sürede bölgeyi yönetmeleri için bir mütesellim ataması yapardı ki mütesellimin anlamı da “bir şeyi teslim alan ve birisinin adına bir görevi yürüten”255 demektir. Bu hususta birçok

belge mevcuttur.256 Örneğin 19 Haziran 1779 tarihli bir belgeye göre eskiden Ohri

sancağı mutasarrıfı olan Çerkes Hasan Paşa Kayseri sancağına görevlendirilmiştir. Paşa’nın görev yerine varıncaya kadar sancağa bir mütesellim tayin olunması talep edilmiş ve Ayan Zennecizade Ahmed mütesellim olarak atanmıştır.257

Mütesellim tayin edilecek olan kişinin halkı ve sancağı koruyabilecek, vergileri toplayabilecek kabiliyette olması ve halk ile anlaşması gerekiyordu. Aksi durumda görevinden azledilirdi. Örneğin, Karaman eyaletinde 1193 (1779) senesinin Ramazan ayının yirmi üçüncü gününde Selanik ve Kavala sancaklarının eski mutasarrıfı olan Seyyid Hasan Paşa’nın atandığı yere varıncaya kadar eyalete mütesellim olarak Çavuşzade Ahmed tayin edilmiştir. Ancak bahsi geçen kişinin yerel halk ile “adem-i

imtizaclarından” (uyuşma olmadığından) dolayı yerine yeni bir mütesellim tayin

edilmiştir. Söz konusu bölgeye kapucubaşılarından İbrahim Bey mütesellim olarak atanmıştır.258 Bu sorunun benzerlerine Kayseri sancağında da sıkça rastlanılmaktaydı.

Kayseri’ye mütesellim olarak atanan Hacı Rüstem Ağa’dan da bu sebepten dolayı istifası istenmiş ve yerine 1764 yılında halk tarafından merkeze yapılan istek doğrultusunda Ayan Zennecizade Seyyid Ahmed atanmıştır.259 Bu örnekten anlaşıldığı

üzere mütesellimler ile halk uyuşmak zorundadır; aksi durumda azlediliyordu. Dışarıdan atananların genelde halkın şikâyeti doğrultusunda görevinden el çektirildiği görülmüştür.

Mütesellim olarak atanacak kişinin halkın gözünde bir itibarının olması ve halkı koruyabilecek kabiliyette olması önemli hususlar arasındadır. Örneğin, Kayseri sancağına mütesellim olarak atanan Muhtarbeyzade Emir Ağa tembelliği ve “adem-i

iktidarının” aşikâr olmasından dolayı görevinden alınmıştır. Yerine Kayseri

sakinlerinden Ali Bey atanmıştır. 260 Diğer bir örnek ise 1738 yılında Kayseri sancağına

tayin edilen mütesellim Salih Bey’in, vilayet ahalisi kendisinden hoşnut ve razı

255 Karagöz, “XVIII. Asrın başlarında Kayseri (1700-1730), 151.

256 Karasu tezinde şu dipnotlara değinmiştir: KŞS 142, s. 53, KŞS 144 s. 17, KŞS 145 s. 43. KŞS 161 s. 27. 257 KŞS 160, s. 4, h. 1.

258 KŞS 160, s. 30, h.3. 259 MD 164, s.23, h. 81. 260 KŞS 169, s. 16, h.38.

olmamasından dolayı şikâyet edilmesi ve bunun sonucunda görevinden azledilmesidir. Azledildikten sonra yerine Ayan Kalaycızâde Mustafa Ağa tayin edilmiştir.261

Mütesellimler, sancak beylerinin vekili oldukları için onların sahip oldukları yetkilere haiz idiler ve valinin isteği ile merkezden alınan buyruldu ile atanmaktaydı.262

Vekil olarak seçilen kişi sıradan biri değildir. Kayseri bağlamında incelendiğinde vekil mütesellimlerin bölgenin tanınmış, kudretli ve genelde yerliden kişiler arasından seçildiği söylenebilir ki bu atamalarda ayanların çoğunlukta olduğu görülmektedir.263

Ayan ailesinden olmayıp sancak dışından kişilerin de mütesellim olarak atandığı görülmüştür. Ayrıca atanan kişi kuvvetli ve hanedan sahibi ise o da kendi yerine bir mütesellim bırakabilirdi. Örneğin, Bozok sancağı mutasarrıfı Cabbarzade Süleyman Bey’e Kayseri mütesellimliği verilmiştir. Kendisi tayin olduğu sancağa gidemediğinden dolayı 1799 yılının ocak ayının ortalarında yerine adamlarından Ömer’i tayin etmiştir.264

Mütesellimler, halk ile en çok iletişimde olan idarecilerden biriydi. Vergilerin toplanılması, asker temini ve güvenliğin sağlanması gibi halkı doğrudan ilgilendiren birçok hizmetten sorumluydular. 1201/1787 tarihli belgeye göre Kayseri’nin Cafer Bey Mahallesi’nden Hırsız İsmail adlı kişi hakkında mahalle halkı kadıya şikâyette bulunmuştur. Hırsız İsmail’in ahaliye rahat vermeyip mallarını yağmaladığı