• Sonuç bulunamadı

1.2. A’yânlık Kavramı ve Ayanlıkla İlgili Tartışmalar

1.2.6. Ayanlık ve Seçim Tartışmaları

Ayanlık seçimi tartışmalı meselelerden biridir. Kimi araştırmacılara göre halk tarafından kimilerine göre ise kazanın ileri gelenleri veyahut eşraf tarafından seçilmişlerdir. Yapılan tartışmalardan çıkarılan tek kesin sonuç atamaların seçim sonucunda yapıldığıdır. Ayan olabilmek için mahalli ileri gelenler tarafından kaza temsilcisi olarak seçilmek ve merkez tarafından da onaylanmak seçimin en önemli noktalarından birisi olarak görülmektedir.174 Yaycıoğlu’na göre ahalinin rızasının

alınmasının yanı sıra merkezin de onayının olması önemli iki yaklaşımı birleştirmiştir. Ahali bir yandan “kendilerinin mali ve idari işlerini yerine getirecek kişileri seçmiştir; diğer yandan merkezi yönetim bu seçimleri onaylayıcı veyahut veto edici nihai bir irade olma konumunu netleştirmiştir”.175

Ayan olan kişi vefat edince ya da görevinden azledilince yerine yeni bir ayan seçmek için vali, kazanın kadısına ayan için bir buyruldu gönderirdi. Bunun üzerine kadı mahallin ileri gelenlerini toplayıp onlardan bir ayan seçmesini talep ederdi. İleri gelenler üç saatlik gizli veyahut açık görüşmenin sonunda kadıya bir dilekçe ile seçtikleri kişiyi belirtirlerdi. Kadı da dilekçenin onaylanması için valiye resmi bir ilam gönderirdi. Kadı tarafından hem dilekçe (mahzar) hem de ilam merkeze gönderilirdi.176

Seçilecek olan ayanın birtakım özellikleri olmak zorundaydı. Eğer bir ayan ölürse veyahut zülüm ederse azl ve ihracı lazım olurdu ve yerine ayan olacak kişi o belde ve kazanın bi’l-cümle ahali ve reayalarının muhtarları olan mu’tedil (hoşgörülü), iyi huylu ve dürüst bir kişi ayan nasb olurdu.177 Yukarıda değinildiği gibi ayan olacak kişi

kazanın ileri gelenleri tarafından halkın temsilcileri olarak seçilmekteydi.

Merkez, ayan seçilecek kişinin seçim usulüne uygun olmasına ve halkın memnuniyetine çok önem verirdi. Halkın onayı olmadan ayan seçilen kişilerin hükümleri iptal edilirdi ve merkez tarafından kendilerine sürekli ikazlarda bulunulurdu.178 İmparatorluk tarafından dikkat edilen en önemli husus seçilen ayanın

174 İnalcık, “Centralization and Decentralization, 46-48.

175 Ali Yaycıoğlu, “Rahova 1784: 18. Yüzyıl Osmanlı Balkanlarında Katılım, Bilgi ve Güç”, Özer Ergenç’e Armağan, ed. Ümit Ekin (İstanbul: Bilgi Kültür Sanat, 2013), 467.

176 İnalcık, “Centralization and Decentralization”, 47.

177 AE. SABH.I., 42/3038. 1190 R 10 (25 Ağustos 1776) Kazalarda ayan tayin olunacak kişilerde aranılan özelliklerin anlatıldığı belgedir.

halk tarafından kesinlikle memnun olunması ve onaylanmasıdır. Eğer halk onaylamışsa merkez tarafından da onaylanırdı. Örneğin Görice kazası sakinlerinden olan ayan Emrullah Beyzade Ali’den halk memnun olduğu için tekrardan söz konusu kişinin ayan olarak atanması talepleri merkez tarafından onaylanmıştır.179 Devletin halkın seçtiği

ayandan emin olması ve ondan hoşnut olmasını istemesinin en büyük sebebi isteklerini halka kolayca kabul ettirmektir. Seçilmiş olan ayanın devletin verdiği yükümlülükleri yerine getirmek için halka ihtiyacı vardı ve halk kendisinden hoşnut olursa istekleri kolaylıkla yerine getirebilirdi. Bu da devletin işini kolaylaştırırdı.180

18. yüzyıl boyunca özellikle yüzyılın ikinci yarısından sonra ayan seçimleri ve tayinlerinde birçok yolsuzluklar yapıldığına dair şikayetler görülmüştür. Arşiv belgelerine yansıyan şikayetler daha çok halkın desteğini almadan atamaların yapılması veyahut valiye rüşvet vererek ayanlık buyruldusunun dağıtılmasından oluşmaktadır. Halkın şikâyet etme hakkını bilmelerine rağmen ayanların usulsüzlüklerinin sonu gelmemekteydi. Yüzyıl boyunca sahte buyruldular ile ayan olanların yanı sıra birçok kişi ayanlık iddiaları ile bölge halkına zararlar vermekteydi.

Vali tarafından ayan olacak şahsa ayanlık buyruldusu verilirdi ancak valiler bu görevlerini kötüye kullanmışlardır. Halka zulüm uygulayan kişiler, valilere rüşvet vererek ayanlık buyruldularını elde etmişlerdir. Ayanlık buyruldusunu aldıktan sonra kazalarına varan ayanlar “bu buyruldu için şu kadar akçe verdim” deyip salyane defterlerine kendileri için fazladan akçe eklemişlerdir. Bu da fukaradan daha fazla akçe almak demektir.181

Valilerin ayanlık buyruldusunu fazla akçe verene vermeleri ve halkın isteklerini göz ardı etmeleri merkezin de gözünden kaçmamıştır. Görevlerini kötüye kullanmaları sonucunda 1765 yılında valilerin ellerinden bu yetkileri alınıp sadrazamlara devredilmiştir. Sahte ayanlık buyruldusu alan ayanlar halkı mağdur etmişlerdir. Şikayetler artınca artık ayan olacak kişi kadının ilamı ile sadrazama bildirilmeye başlanmıştır: “…Bundan sonra asla vülat ve hükkam taraflarından ayanlık için

buyruldu ve mürasele verilmeyecektir. Eğer fukaray-ı ra’iyyet tarafına varub bir kimesnenin ayanlık nasbını istida’ eylediklerinde sadakat ve istikamet ve fukaraya şefkat

179 AE SMHD.I. 42/2488.

180 İnalcık, “Centralization and Decentralization”, 48. 181 MD. 164, s. 244, h. 973.

ve himayet ile mevsuf ve mehasin-i etvarı cümle indinde müsellem ve maruf olduğuna tahsil-i ıttıla’ olundukdan sonra hasbice keyfiyet-i hali sadrazam ve vekil-i mutlakım tarafına tahrir ve ilam olunmuştur…”182 Belgenin devamında, sadrazam tarafından

ahalinin ayanlığa talep eyledikleri kişinin tahriratı yapıldıktan sonra eğer kişi uygun şartları taşıyorsa kaza ayanlığına tayin edilmesi belirtlmiştir. Tayin olduktan sonra fukaradan salyanesine kendi nefsi için akçe eklediği bildirilirse siyaseten cezasının uygulanması emredilmiştir.183 Kazalara gönderilen bu fermana göre ayanın tayini artık

vali yerine sadrazama bağlanmış olup reayanın haklarının korunacağı belirtilmiştir. Bu ferman aynı zamanda imparatorluğun merkeziyetçi politikasının da uygulandığına işaret etmektedir.

1765 yılında çıkarılan bu ferman dönemin sadrazamı olan Muhsinzade Mehmed Paşa tarafından Anadolu’nun her yerine ve Rumeli’nin üçer kollarına gönderilmiştir. Paşa, sadarette kaldığı süre boyunca ayanlık müessesesini tanzim etmek için verdiği mücadelelerden biri olan bu fermanın çıkarılması zaman içerisinde uygulanamamıştır. Ruslar ile yapılan yoğun savaşlar döneminde fermanın bir kısmı hükümsüz kalmıştır. Devlet, bir yandan Ruslar ile savaşırken sulh zamanındaki gibi taşra ile uğraşamamaktaydı. Diğer bir ifade ile, taşradaki ayanlar ihmal edilmekteydi. Ayrıca, devletin asker ihtiyacını sağlayan ayanlar ile kesintisiz iletişim içinde olmak zorunda kalan merkez ölen bir ayanın yerine yenisini hemen tayin edememekteydi. Bundan dolayı 1765 yılında çıkarılan ferman geçersiz kalmıştı. 1769 yılında çıkarılan ferman ile de önceki hatt-ı hümayunun terk edildiği teyit edilmiştir. Bundan sonra ayan olacak kişi kazanın halkı tarafından seçilecektir.184 Artık eskisi gibi ayan adayı sadrazam tarafından

önceden tahkik edilmeyecektir. Ancak halk tarafından seçildikten sonra vali değil; sadrazam buyruldusu ile ataması kuralı devam etmiştir.

1193 senesinin evahir-i rebiyü’l evvelinde (1778 Mart sonunda) kazalara gönderilen hükme göre, 1765 yılında çıkarılan fermanın tekrar yürürlüğe koyulduğu belirtmiştir. Kayseri dahil olmak üzere her yere gönderilen ferman şöyledir:“Ayanlık

maddesi için 1193 senesinde; memâlîk-i mahrusamda vakî belde ve kazalarda ayan nasbı emr-i âlî ve vali buyruldusuyla olmayub vülat ve hükkam taraflarından fi ma bad

182 MD. 164, s. 244, h. 973. 183 MD. 164, s. 244, h. 973.

184 Yuzo Nagata, Muhsinzade Mehmed Paşa ve Ayanlık Müessesesi (İzmir: Akademik Kitapevi, 1999), 53.

ayanlık için buyruldu ve mûrasele verilmemesi bir kazanın umumu üzere reayasının ayan nasbını istida’ eyledikleri kimesnenin hal ve hareketlerinden iyicene emin olduktan sonra sadrazama ilâm (bildirildikten sonra) ve sadrazam tarafından dahi ol kimesnenin haline ilmi tayin hasıl oldukda izn mektubu tahrir olunmak ( sadrazamdan izin mektubu alınır)…Valiler tarafından alınan ve sadrazam tarafından mektub olmadan ayan nasbına ve ayanlık namıyla mesarif akce tahsili diyu ve bir eyalet veyahut sancak bir senede bir iki valiye verildikde her gelen vali ayanlık zımnında akçe ahzı ve iddiasıyla ayan azl ve nasbına cesaret ederse cezalandırılacaktır. Bunda böyle sadrazamın izin mektubu olmadan kangı vali ve kadı ya da naib ayan tayinine cesaret ederse ayanlık peşinde alenen veyahut gizliden koşarak fukaradan bir akce tahsil ederse her kim olur ise haklarında gelineceği sadrazam kethüdası Hüseyin ile irsal olunmuştur. Ve eğer validen hil’at giydim ve yedime vali buyruldusu aldım ve ahali beni ayan edub yedime hâkimden hüccet alıverdiler diyu badel yevm fermanı hümayunum muhalefet ayanlık iddiasına ider olursa veyahut sürüt-ı merkûme üzere izn-i icazet sadrıazam alan ayanlar dahi vali ve hâkime akçe verdik ve masraf ettik diyu defter düzenleyıp ayaniye adı ve aher namlar ile kendü nefislerı için akçe toplayanlar olur ise İstanbul’a derhal durum bildirilecektir. Ayanın nasbı ve tayin işine ve azl işine asker taifesi karışmayacaktır. Karışan olursa cezalandırılacaktır.”185 Görüldüğü üzere valilerin

rüşvetle ayanlık buyruldusu vermesine devam edilmesi ve ayanlık için çekişmelerin olması üzerine 1765 yılındaki düzenlemeye geri dönülmüştür. Benzer şekilde, vali ve hakimler tarafından verilen ayanlık buyrulduların geçersiz sayılacağı vurgulanmıştır. Ayan olacak kişi araştırıldıktan sonra sadrazam buyruldusu ile ayan tayin edilecektir. Halktan kendileri için herhangi bir fazla akçe almamaları da belirtilmiştir. Önceki ferman da olduğu gibi ayanın halk tarafından seçilmesi ve dışarıdan birinin müdahalesinin olmaması tekrarlanmıştır. Belgenin sonunda bu tayinlere asker taifesinden de kimsenin karışmayacağı belirtilmiştir.

Sadrazam buyruldusu ile atamalar olmasına rağmen mektupsuz atamaların da olduğu bilinmektedir. İmparatorluğun çeşitli yerlerine gönderilen bu hatt-ı hümayun Kayseri sancağına da yollanmıştır. Musul ve Karaman valileri ile Bağdad kadısı bu hükme uyacaklarını mektuplar yazarak belirtmişlerdir. Maden, Karamürsel ve Bilecik

kazalarının kadıları kazalarında ayanların olmadığını açıklamıştır.186

1786 yılında Anadolu’nun orta koluna gönderilen bir fermana göre kanuna aykırı olarak ayan olanların reayaya envai zulümler uygulayıp bir kazada halef ve selef kişiler ikişer ve üçer ayan toplanmasıyla halktan fazla vergi aldıkları ve çeşitli zulümler ile memleketleri harap eyledikleri tahkik olunmuştur Bunun üzerine mektupsuz ayan olunmayacağı hususunda Anadolu ve Rumeli’nin üçer koluna ahkam-ı celile gönderilmiştir. Ahali her kimi seçerse arz ile merkeze bildirilir ve sadrazam senedi verildikten sonra o yere ayan tayin olunacağı ve bu suretle atanan ayanların kanuna aykırı davranmayacağı fukaradan nefisleri için akçe almamak ve alırlar ise haklarından gelineceği tekrar tekrar vurgulanmıştır.187 Tüm uyarılara rağmen kanuna aykırı davranıp

akçe bedeliyle valilerden ayanlık buyrulduları alınmaya devam ettiği gibi paşalar tarafından “bizim bu senedi almağa şu kadar bu kadar masrafımız gitti ve sizin uğrunuza

sarf eyledik” diyerek tahammülünden fazla akçeler ekledikleri belgenin devamında dile

getirilmiştir.

Ayrıca, ayan olmak için taraftar tedarik edip aldatma yoluyla kadı ve naiplere reayanın paralarından rüşvet vererek ayanlık mektubunu aldıkları ve halka eziyetleri fazla vergilerle devam ettiği vurgulanan belgenin devamında “bundan sonra memalik-i

mahrûsa tacdaranemizden ve kaza ve kasabattan ayan lafzı kalkıp ahali ve reaya tekalif ve tevzi’at ve vilayetleri mesalihini ruiyyete beyinlerinde şehir kethudası şeklinde şeklinde ihtiyarlarından kimi isterler ise kendileri intihab ve istihdam eylemeleri”

belirtilerek artık ayanlık kaldırılmıştır. Eğer ayanlığa cesaret eden olursa haklarından gelineceği ve “hilaf-ı ferman hareket vukua gelir ise cesaret edenlere eman ve zaman

verilmeyeceği cümlenizin malumunuz oldukda emr-i şeriftir. Mehakim sicillatına kayd ve badezin her kaza ve kasaba ve nahiye ahali ve fukarası binlerinde umurlarını ru’iyyet için eyledikleri kimesneyi intihab ve şehir kethüdası nasb edip alat ve kuzzat ve zabıtan saire taraflarından kat’a müdahale ve bir akçe mukabele olunmamak ve bu vecihle nasb olunanlar bir mahallesinde muhtaç olmamak ve nefisleri içün fukaradan bir akçe almamak ve aldırmamak hususlarına riayet edilmesine” dair ferman sadır olunmuştur

(7 Eylül 1786). 188

186 Özkaya, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ayanlık, 343. 187 KŞS 164, s. 101, h. 1

Rumeli’de olduğu gibi Anadolu’nun her yerinde ayanlık lafzının kalkıp ahali ve reayanın şehir kethüdası terimini kullanacakları ve ahaliye asla müdahale olunmamak ve kendi nefisleri için bir akçe dahi almamak ve aldırmamak ve bu nizamın devam edeceğine dair ilamlar gönderilmiştir. Ayanlık lafzının kalktığı ve şehir kethüdası ismiyle ahalinin seçecekleri kimseleri kullanacakları ile ilgili ferman her yere gönderilmiştir.189

Yapılan tüm düzenlemeler de dikkati çeken en önemli ve değişmeyen tek husus ayan veyahut şehir kethüdası seçerken halkın seçimine bırakılmasıdır. Devlet, halk ile ilişkilerinde onların rızasını almaya dikkat etmiştir. Ayrıca, merkez şehir kethüdalığı sistemini getirerek ayanların güçlerini azaltarak merkezi otoritesini korumaya çalışmak istemiştir ama maalesef sistem istenilen sonuçları vermeyince tekrardan ayanlığa geri dönülmüştür.

Şehir kethüdalığının kaldırılmasının nedenleri arasında ayanların yerine getirdiği vazifelerin şehir kethüdaları tarafından yapılmaması veyahut geciktirilmesidir. Belgede mealen şöyle geçmektedir: “Seferiyye işlerinin yerine getirilmesine dikkat edilmediği ve eskisi gibi ihtimam gösterilmediği gibi bazı kazalarda sıkıntıların ortaya çıktığı görülmüştür. Memleketin işlerinin görülmesinde, idaresinde ve düzeninde sıkıntıların baş gösterdiği ve bundan dolayı fukara ve ahali çeşitli haksızlıklara maruz kalmıştır. Aslında seçilen kişiler o yerin kişizadelerinden seçilmekteydi. Ama bazı şehir kethüdaları nüfuz sahibi olmadığından ahali arasında pek itibarları yoktu. Ayanlık kalktığı için devletin bir işi düştüğünde ‘biz bir ayan değiliz işe karışmayuz’ diyerek kendilerinin şehir kethüdaları olduklarını ileri sürerlerdi. Şehir kethüdaları kendi kendine bir hususu resmi olarak yapamadıklarından ve boş mahallere külliyetlü akçe verdiklerinden dolayı reaya perişan olmuştur. Bunun yanı sıra, sefer sırasında gerekli olan araba, bargir ve sair ihtiyaçlar vakti zamanıyla tanzim olunamamıştır ve gönderilen

mürettabat-ı seferiyye bir işe yaramayıp düşman üzerine vaktiyle varılamadığı gibi

seferler de gecikmiştir. Hem de fukara zarar görüp çabaları da beyhude olmaktaydı. Bundan dolayı şehir kethüdaları yararlı olmayıp ayanlığa göre daha az fayda vermiştir.

189 C.DH. 322/16093. Bunlardan bazıları şunlardır: Seydişehir Abdülhalim imzalı ilam, AE. SABH.I. 45 /3256 (1200 Ş 20); Bolvadin Naibi imzalı ilam AE. SABH. I. 45 /3254 (1200 Za 12); Niğde Kadısı İbrahim imzalı ilam AE.SABH.I. 46 /3275 (1200 Ş 29); Bigadiç Naibi Mahmud imzalı ilam AE. SABH. I. 46/3279 (1200 Ca 03); Afşar Naibi es-Seyyid Yusuf’un ilamı AE. SABH. I. 46/3316 (1200 Ş 20); Tavas Naibi Ali imzalı ilamı AE. SABH. I 47/3353 (1200 Z 29).

Böylece ayanlık sistemine geri dönülmüştür.”190 Belgenin devamında ahalinin seçtiği

kişinin mutedil (hoşgörülü) ve edây-ı umûra muktedir ve reayayı koruyacak kudrete sahip kişilerin ayan seçilmeleri vurgulanmaktadır.191

Alınan tüm kararlarda görüldüğü gibi merkeziyetçi bir politika benimseyen devlet ayanları bir şekilde kontrol altında tutmaya çalışmıştır ve halkın onayına büyük ihtimam göstermiştir. Şehir kethüdalığı sistemi ile de merkezin ayanlık sisteminden kurtulmak istediği çıkarımında bulunulabilir. Ancak, yeni sistem beklentileri karşılayamadığından dolayı tekrar ayanlığa geri dönülmüştür. Hükümetin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik krizden dolayı ayanlara olan ihtiyaçları da böylece ortaya çıkmaktaydı.

19. yüzyılın başlarında ayanların nüfuzları devam etmiştir. 1808 yılında yapılan Sened-i ittifak ile durumları güç kazanmıştır. Sened-i İttifak’a katılanlardan biri de Kayseri mutasarrıfı olan Çapanoğlu Süleyman’dır. 1810 yıllarında ise bazı yerlerde ayanlık sisteminde değişikliklerin olduğu ve hatta yer yer kaldırıldığı arşiv belgelerine yansımaktadır. II. Mahmut döneminde ayanlık büyük ölçüde kaldırılmış olsa da bir anda ortadan kalkmamıştır. Tedrici olarak zaman içerisinde ortadan kaldırılmıştır.192