• Sonuç bulunamadı

KAMU YÖNETİMİNİN HALKLA İLİŞKİLER UYGULAMASINDAKİ AKSAKLIK VE

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 111-117)

B. KARARLA BİRLEŞEN TANIMA YÖNTEMLERİ

VI. KAMU YÖNETİMİNİN HALKLA İLİŞKİLER UYGULAMASINDAKİ AKSAKLIK VE

VI. KAMU YÖNETİMİNİN HALKLA İLİŞKİLER

yönetim birimleri ile daha çok yüze yüze ilişkiler yeğlenmektedir. An-cak hemen eklemek gerekir ki yüz yüze ilişki hemen hemen tüm top-lum katmanlarınca yeğlenen bir ilişki biçimidir. Bunu bazı yöneticiler de istemektedir. Halkm yönetime isteğini bildirmesi ve bu konuda kullandığı yöntemlerle yönetimin halk isteklerini öğrenmesi arasında büyük bir bağıntı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak yönetilen tabakalan en etkili yöntemi benimserken ya da bu yöntemi yeğlerken, yönetimin ve yöneticilerin isteği başka yöntemlere kaymış bulunmaktadır. Şim-di bu sorunu açıklayalım:

Ülkemizde üke olarak yönetim, vatandaşın yönetimden ne istedi-ğini, kendi çalışması hakkında düşüncelerinin neler olduğunu öğren-mek isteöğren-mektedir. Bu saptama önemli olduğu kadar yönetimin belir-gin bir isteğini de açığa vurması demektir. Ancak yönetim halk iste-ğini öğrenirken kullanacağı yöntemi de yine kendisi seçmek istemek-tedir. Örneğin yönetici kendi çalışmaları üzerinde daha az etkisi ola-cak müdahale ve öğrenme yollarını tercih ettiğini açıklamıştır. Halka danışmanın yararlı olduğu konusunda tüm yöneticiler fikir birliği içindedir. Ancak aynı yöneticiler danışma olayının yönetilenin kendi işlerine karışması sonucunu doğurmasına karşı çıkmaktadır. Bir baş-ka anlatımla yönetici halkm istek ve düşüncelerini öğrenme konusun-da çaba harcanmasmkonusun-dan yanadır. Fakat halkın etkisinin doğrukonusun-dan doğruya yönetsel karara girmesine karşı çıkılmaktadır. Nitekim yöne-ticilerin büyük çoğunluğu, herhangi bir karar alınmadan önce halka danışmayı yani bağlayıcı nitelikte olmayan görüşlerinin sadece bir fi-kir vermesi bakımından alınmasını isterken, yöneticinin karar sürecin-de elini kolunu bağlayan katılma yönteminin kullanılmasına şidsürecin-detle karşı çıkmaktadır. Halkın görüşlerinin anket ya da istişari nitelikteki danışma ile öğrenilmesinin yararlı olacağında yöneticiler birleşmekte-dir. Yönetimde serbestliği ve yöneticinin karar operasyonu içinde da-ha özgür davranmasını sağlayan bu yöntemlerde İsrar edilmesi yöne-ticinin çevre müdahalesinden kaçma eğiliminde olduğu, onun sıkı de-netiminden hoşlanmadığı biçimindeki bir yorumla açıklanabilir. Öte yandan halk-yönetici ilişkileri içine yabancı unsurların girmesine de yine yöneticilerce karşı çıkılmaktadır. Gerçekten vatandaş-yönetim ilişkilerinin daha iyiye gitmesi için basının aracı rol oynaması yöneti-cilerce hoş karşılanmamıştır.

Yönetim halk ilişkisinde basının aracılığı konusunda yeri gelmiş-ken belirli açıklamalara da ihtiyaç duyulmaktadır. Basının izlenerek halk isteklerinin neler olduğunun yönetimce öğrenilmesinin belirli sa-kıncaları da beraberinde taşıdığı ileri sürülmüştür. Yöneticilerin ço-ğunluğu değişik nitelikteki smıf ve tabakaların basına yansıyan

gö-rüşlerinin yanlış olduğunu ve gerçeği saptırdığı kanısındadır. Aynı yöneticiler son derece teknik konularda bile saptırmanın söz konusu olabileceğini belirtmektedirler. Yanlı olması nedeniyle basında çıkan yönetilen isteklerinin yol gösterici olmaması gerektiği konusunda bir-leşilmektedir. Ayrıca muhabirlerin sübjektif ve araştırmaya dayanma-yan haberlerinin alınacak kararlarda temel öğe olarak alınmasının son derece yanlış sonuçlar vereceği ileri sürülmüştür. Ancak bunun yanında basın aracılığıyla yönetimin eylem ve işlemlerini etkileme yöntemi bireysel sorunların çözümünde son derece yararlı sonuçlar vermektedir. Pasaportunu bir türlü alamayan bir kişinin, emekli maa-şını bir türlü bağlatamıyan bir emeklinin, emlak vergisi konusunda maliye ile uyuşmazlığa düşmüş bir vatandaşın bu sorunlarının olum-lu ya da oolum-lumsuz fakat çok kısa sürede sonuca bağlanmasında basın önemli bir aracılık işlevi görmektedir. Ülkemizde bu yönde çok yoğun bir uygulama bulunmaktadır. Hemen hemen her gazete okuyucu kö-şeleriyle yönetim-halk ilişkilerinin bu tür sorunlarına çözüm bulma-ya ve dolayısıyla okuyucularına bulma-yardım etmeyi amaçlamaktadır. Hal-kın bireysel olarak sorununu basında açıklaması yönetimin ilgili so-runa daha kısa sürede eğilip gerekli sonuca varmasını kolaylaştırıcı-dır. Bireysel sorunun arkasına basının gücü alındığında, yönetimi ha-rekete geçirmek mümkün olmaktadır. Bir çeşit kamuoyuna ilan anla-mına gelen okuyucu mektuplarının bu yüzden geniş bir uygulama ala-nı bulunduğunu belirterek konuyu noktalıyalım.

2. Halkın Yönetimi ve Onun Çalışma Yöntemlerini Tanıma Gereksinimi

Yönetimin içe kapanıklığından halkın önemli bir kesiminin tedir-gin olduğu bilinmektedir. Vatandaş, yönetimin belirli bir sorun karşı-sında kendisine ne yapacağını, hangi yöntemlerle ve hangi gerekçe-lerle eylem ve işlemde bulunacağını bilmek istemektedir. Bu nedenle de yönetimden önbilgi alma ihtiyacı büyük ölçüde kendini hissettir-mektedir. Yönetilenin büyük bir bölümü sorunlarını çözecek olan ka-musal kuruluşun çalışma düzenini, kendi sorunlarının nasıl ve hangi yönde çözülebileceğini anlamak için, öğrenmek istemektedir. Çoğunluk-la yöneticiyle karşı karşıya gelindiğinde, halkın hangi işlemleri ve for-maliteleri dolduracağı, kime nasıl başvuracağını, kaç gün bekleyece-ğini ve sonucun ne olacağmı bilmediği anlaşılmaktadır. Bu belirsizlik içinde büyük ölçüde tedirgin olan kesimler yönetimden ön bilgi alma-ya, yönetime danışmaya büyük ihtiyaç duymaktadırlar.

Halkın belirli bir yönetsel sorun hakkında önbilgi alması yöne-timde, yönetimin çalışmasında önemli bir sorun olarak ortaya

çıkmak-tadır. Bilgi almak, danışmak amacıyla kendilerine başvuran kişilerin bu sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalan yöneticiler, zamanlarının önemli bir bölümünü bu yolda harcamaktadırlar. Hele halkın ve bu konuda kullanılan aracıların, sorunun çözümü ya da bilgi almak için, sürekli olarak üst yöneticiyi aramaları, alt düzeylerden aldıkları bilgi-lere güvenmemeleri ve bu konudaki inatçılık sorunu bir kat daha ağır-laştırmaktadır. Yönetim kurumları içinde yer alan danışma birimleri, halkla ilişkiler büroları bu konuda ciddi birer örnek, ne yazık ki ola-mamışlardır. Örgüt içinde gerek kumanda gerek kurmay hizmetlerin-de önemli görevler üstlenmiş ve zamanları oldukça kıymetli olan kişi-lerin zamanlarının, yine önemli bir kesimini bu amaçla harcamaları yönetimde etkinliği azaltıcı etmenler arasındadır. Yine ilerde belirte-ceğimiz aracılık kurumunun doğal işleyişinin bir sonucu olarak, bu ko-nuda değişik kuruluşlarda açılmış bulunan süzme göreviyle yükümlü tampon birimler, gerektiği kadar etkin olamamaktadırlar. Özellikle si-yasal aracı kullananlar bu engeli kolayca aşıp üst düzey yöneticisine ulaşmakta ve çok basit bir sorun için bile aynı yöneticinin saatlerini almaktadır.

Hemen eklemek gerekir ki, üst düzey yöneticilerinin ziyaretçileri çoğunlukla toplumun üst sınıflarından gelen kişilerdir. Dar gelirli yurttaşların hiç birinin doğrudan doğruya bir üst yönetici ile ilişki kurduğuna rastlanmamıştır. Araştırmanın sonucuna göre toplumun alt sınıflarından gelenler aracı kullanmaksızm, doğrudan doğruya üst düzey yöneticisine erişememektedir. Bu kesim daha çok yönetim içinde büro düzeyi görevlileri ile ilişkilerini sınırlamışlardır.

1977 Araştırmasının sonuçlarına göre, üst düzey yöneticisiyle en kolay ilişki kuran küme siyasi kişilerin oluşturduğu kümedir. Siyasi kişiler daha çok "aracılık" yapmak için üst düzey yöneticileri ile ilişki kurmaktadırlar. Bunları iş adamlarından oluşan küme izlemektedir.

İş dünyasının kişileri yönetimle kimi kez doğrudan doğruya kimi kez aracılar yoluyla ilişki kurmaktalar. İş dünyasının, yönetimin orta ve alt kademelerine işi düştüğünde kendilerini, ücretli olarak tuttukları kişiler temsil etmekte ve sorunlar bu kişiler aracılığıyla çözülmekte-dir. Toplumun alt gelir kümeleri örneğin gecekondu sakinleri, işleri düştüğü halde bile yönetimle kolay kolay ilişki kuramamakta ve en önemlisi bu kesimin ilişkisi yönetim içinde daha çok alt düzey görev-lileri ile olmaktadır.

Gerek ön bilgi alma gerek sorunun çözümü için başvurma dikkate alındığında ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır. Buna göre toplumu-muz nasıl kümelere, tabakalara bölünmüşse, yönetim içinde de yetki, sorumluluk ve ücret açısından böyle bir bölünme vardır. Kuşkusuz bu

bölünmenin nedeni toplumun smıflaşmış olması değildir. Ancak toplu-mun belirli bir kesimi yönetimin yine belirli bir kesimiyle doğruda a ilişki kurabilmektedir. Toplumun sınıfları ile yönetimin katmanları arasında bir paralellik bulunmaktadır. Dolaysız ilişkilerde bu para-lellik açıkça görülmektedir. Yönetimin üst düzeyi ile toplumun üst gelir dilimleri ve tabakaları, alt basamaklarla ve büro düzeyi ile de toplumun bu sefer alt sınıfları ilişki kurmaktadırlar. Bu genel bir kural olarak belirmektedir. Ancak araştırmadan çıkan bu sonucun yi-ne aynı araştırmaya göre öyi-nemli bir istisnası daha bulunmaktadır ki, bu da siyasi kişilerin aracılığıdır. Bir başka anlatımla toplumla yöne-tim katmanları arasındaki paralel ilişkiler, siyasi kişiler aracılık yap-tığı zaman bozulmaktadır. Gecekonduda oturan bir vatandaşın üst düzey yöneticisi ile görüşebilmesi için genellikle siyasi bir kişinin ara-cılığının sağlanması gerekmektedir. Yönetim halk ilişkisi arasına "ara-cılar" girdiğinde paralel ilişkiler kaybolmaktadır.

Kamu görevlilerinin büyük bir çoğunluğu, kendilerine gereksiz ye-re danışma nedeniyle zamanlarının boşuna alındığını ileri süye-reye-rek bu uygulamayı eleştirmektedirler. Yine aynı görevlilerin özellikle üst dü-zey yöneticisi olanları kendileriyle görüşmenin kolay olamıyacağmı, randevulu çalıştıklarını belirtmekte fakat bunun özellikle siyasi kişi-lerce hiçe sayıldığını vurgulamaktadırlar.

3. Halkın Yönetime Yanlış Başvurması

Yanlış başvurudan, kısaca, yurttaşın herhangi bir yönetsel soru-nunu çözmek ereğiyle, o konuda yetki ve sorumluluğu bulunmayan yöneticilerle karşı karşıya gelmesini anlamaktayız. Bir başka anlatım-la yanlış başvurmayı, söz konusu oanlatım-lan sorunun çözümünde yetki ve sorumluluğu olmayan görevlilerle ilişki kurma olayı olarak tanımlıya-biliriz.

Yanlış başvuru halkın eğitim düzeyi, yönetimi tanıma bilme gücü ve kuşkusuz yönetimin anlaşılması güç bir yapıya kavuşmasıyla yakın-dan ilgilidir. Bu sakıncaları ortayakın-dan kaldırmak tümüyle olanaklı ol-masa bile yine de bu konuda belirli önlemler alınabilir.

Yanlış başvurmanın son derece yoğun olduğunu görmekteyiz. Hem de bu olgu toplumun tüm kesimlerine özgüdür. Öte yandan yönetici-lerin çoğunluğu kendiyönetici-lerine çok yanlış başvuru olduğunu belirterek bu durumun çalışmalarını büyük ölçüde etkilediğini ve engellediğini ileri sürmektedir. Ancak iş adamlarının bu konuda en az hata yapan kesim olduğu yine aynı kişilerce açıklanmıştır.

Daha yakından soruna bakacak olursak görürüz ki, yanlış başvu-nun nedenleri daha çok yönetim içindeki ilişkilerde ve yönetinün ya-pısında toplanmaktadır. Örneğin İmar ve İskan Bakanlığı Araştırma-sının sonuçlarına göre, karşılama, danışma servislerinin yokluğu ya da iyi işlememesi bu konuda önemli bir neden olarak görülmektedir.

Bunun yanında yetkili yetkisiz üst düzey görevlisi ile görüşmek için İsrar edilmesi de yanlış başvurunun nedenleri arasında yer almakta-dır. Bunlara ek olarak yönetim içinde görev ve yetkilerin belirsizliği, yetki devrinin gerektiği gibi yapılmamış olması da bir neden olarak ortaya çıkmaktadır.

Yönetsel kuruluşları tanıma-bilme eksikliği kadar, bazı yönetilen kümelerinin bilinçli eylemlerinin sonucu olarak ortaya çıkan yanlış başvuruların da yönetimin çalışmasını aksattığı anlaşılmaktadır. Öte-ki sorunlarda olduğu gibi, burada da yönetimin içe dönüklüğü ken-dini korumak için çevresine ördüğü koruyucu kabuk, yönetilenlerin önemli bir kesimini yanıltmakta ve halkın, adına içreklik dediğimiz bu koruyucu kabuğu ve onun yarattığı engeli aşmak için yaptığı gi-rişimler ne yazık ki örgüt içinde hemen sonuç vermekte, örgütün ça-lışma düzeni bozulmakta ve halkın tepkisi yönetim içine yansımak-tadır.

Başta da belirttiğimiz gibi yanlış başvuruları karşılama servisleri, halkla ilişkiler büroları, danışma büroları gibi birimler, istenilen bi-çimde çalıştıkları takdirde önleyebileceklerdir. Ancak bu birimlerin önleyemedikleri bir tek sorun vardır ki o da, siyasi kişilerin örgüt için-de kimseyi dinlemez tutumları ve sorunla ilgili olsun olmasın üst dü-zey yöneticisiyle görüşmede İsrar etmeleridir.

Ancak yanlış başvurularm çokluğu ve yöneticilerin açıklamaları-na göre, bu durumun yönetimin etkin çalışmasını önlemesi, bazı ön-lemlerin alınmasını bu arada halkla ilişkiler birimlerinin bu konuda-ki konum ve çalışmalarını, örnekolay niteliğinde de olsa gündeme ge-tirmeyi gerektirmektedir. Şimdi bu konuyu ele alalım.

4. Halkla İlişkiler Biriminin Etkinliği

İmar ve İskan Bakanlığı örnekolaymm verdiği sonuca göre halk-la ilişkiler görevi ve bürohalk-ları bakanlık içinde önemsenmeyen bir işlev ve ihmal edilen bir büro niteliğindedir. Bakanlık yurttaşlarla yüz yüze yürüttüğü ilişkilerde büyük bir umursamazlık içindedir. Bakanlık kad-rosu yönetilenlerin belirli bir kesimi karşısmda son derece duyarlı ve dikkatli olmasına karşın, özellikle kimsesiz (aracı kullanamıyan örne-ğin gecekondu sakinleri gibi), yönetimi yeterince algılayıp

değerlendi-remiyen kişilere karşı da o derece duyarsız ve katıdır. Bu tutumun de-ğişmesine halkla ilişkiler biriminin şu ya da bu biçimde herhangi bir etkisi olamamaktadır. Çünkü yukarda da değinildiği gibi halkla iliş-kiler ancak belirli bir kesime ya da bazı gazeteler için yürütülen bir görevden başka bir şey değildir.

Halkla ilişkiler biriminin iyi çalışmaması, bu görevin yerine ge-tirilmemesi ilk bakışta kimseyi rahatsız etmemektedir. Ya da bunun eksikliğini kimse çekmemektedir. Halkm yönetimi çalışamaz duruma getiren tepki niteliğindeki çıkışlarının ve ilişkilerinin de halkla ilişkiler görevi ile bağlantısı bir türlü yapılamamıştır. Hele bu konuda üst dü-zey yöneticilerinin büyük bir ihmali söz konusudur. Bu görev savsak-landıkça halkın tepkisi yönetim içine daha çok yansımakta, yansıdığı sürece de yönetim içinde konuya eğilen çıkmamaktadır. İnisiyatifin kendilerinde olduğu üst düzey yöneticilerin suskunluğu da sorunun pe-kişmesine ayrıca yol açmaktadır.

Hemen eklemek gerekir ki, üst düzey yöneticilerinin görüştükle-ri, ilişki kurdukları kesimler bilindiği gibi toplumun üst gelir grupla-rıdır. Bunların aynı yöneticilerle ilişkilerini önlemek söz konusu ol-mayacağına göre bu konuda halkla ilişkiler biriminin çalışıp çalışma-ması bir anlam ifade etmeyecektir. Ayrıca ilişki sorunlarının, yanlış başvuruların, vatandaşla tartışmanın, yakınmanın üst düzey yönetici-sinin dışında oluşması aynı yöneticilerin konuya eğilmelerini önleyen bir başka etken olarak değerlendirilebilir. Bir başka anlatımla yöne-tilenin örgüt içine yansıyan tepkisi üst düzey yöneticisine ulaşmamak-tadır. Olaylar onun dışında cereyan etmektedir. Bu nedenle de aynı yönetici -ki çoğu durumlarda alt düzeylerde olup bitenlerden haber-sizdir- soruna ilgisiz kalabilmektedir.

Örgüte halkla ilişkilerin anlam ve önemini açıklamak, bunu her-kese benimsetmek kuşkusuz öncelikle üst düzey yöneticisinin bu ko-nudaki girişimine ve tutumuna bağlıdır. Halkla ilişkilerin yalnızca bir büro görevi olmadığının anlaşılması, onun her örgüt üyesi tara-fından yerine getirilmesi gerekli bir görev olarak örgüte benimsetilme-si sağlanamadığı sürece bu konudaki aksaklıkların önlenmebenimsetilme-si mümkün değildir. Ülkemizde kamu yönetiminin bir türlü etkin çalışamaması-nın nedenlerinden biri de bu gerçekte yatmaktadır.

A. YÖNETİMİN TUTUMU KARŞISINDA HALKIN TEPKİSİ VE

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 111-117)