• Sonuç bulunamadı

HALKIN YÖNETİM KARŞISINDA TEPKİSİ

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 126-133)

Yönetim zaman açısından esnek bir uygulamaya açık bulunmak-tadır. Başvuranların sorunları, sorun aynı olsa bile, değişik sürelerde çözülebilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi çevre öğeleri istedik-leri kadar acele etsinler, vatandaşlar istedikistedik-leri kadar bunalsmlar yö-netim kendi bildiği gibi ve kendisine uygun düşen zaman içinde so-runa nihai çözümü getirir. Bunun yanında yönetimin iç düzeninde kamu görevlilerinin inisiyatif kullanmalarının genellikle önlenmiş ol-ması, vatandaşın kendi sorununu yine kendisinin izlemesini gerekli kılmaktadır. Bir başka tanımla yönetim içinde iş takibi doğal bir gö-rev niteliğine bürünmüştür. Hem ivedi davranmamak hem de inisiya-tif kullanamamak gibi iki olumsuz özelliği bir araya getirdiğimizde, yö-netilenlerin tepki niteliğinde olmak üzere, yönetimle yüz yüze görüş-melerden başlayarak değişik biçimlerde aslında tepki açıklayıcı, bi-reysel karşı koyuşlara olanak verecek ilişkiler kurduğunu görüyoruz.

Şimdi bu tepkileri görelim : 1. Aracı Kullanma

Halkm tepki açıklayıcı davranışlarından en başta geleninin ara-cı kullanma olduğunu görmekteyiz. Araara-cı kullanma bir yandan yöneti-lenin tepkisi sonucu ortaya çıkan bir olay, öte yandan da sonuca gö-türücü bir çabadır. Yönetimin içe dönüklüğünün olumsuz sonuçları-nı ortadan kaldırmak, içrekliğin oluşturduğu ve yönetim etrafında

onu çevreleyen kabuğun kırılması için en uygun yöntemlerin başında aracı kullanma gelmektedir. Aracılık yapan kişilerin ya da küme-lerin niteliğine göre sonucu değişebilen bu yöntemin en önde gelen simaları siyasal nitelikli kişilerdir. Yapılan araştırmalara göre halkla yönetim arasında en çok aracılık yapan kümenin başında siyasi kişi-ler gelmektedir. Bu aracılık, halkın belirli sorununu çözdürmek gibi bir sonuç yanında siyasi niteliği olan kişiye gelecek garantisi de sağ-lamaktadır. Ayrıca hemen belirtmek gerekir ki, Türk siyasal yaşan-tısında özellikle parlamenterlerin en önemli görevleri arasında bu ara-cılık gelmektedir. Yine araştırmanın verdiği sonuca göre, siyasi bir ki-şinin başarılı olarak değerlendirilmesinin halk arasında kabul edilen ölçütü, onun aracılık yapıp yapmadığıdır.

Aracılık yapan kümelerin başında siyasi kişiler gelmesine karşın bazı mesleklerin de bu konuda önemli rolleri olduğu görülmektedir.

Özellikle içrekliğin aralanmasında bir yönüyle avukatlık, vataııdaş-yö-netim ilişkileri içinde aracı bir işleve sahiptir ve burada avukatlık hiz-metinin karşılığı olarak yasalara geçmiş olan br ücret alınır. Bunun yanında komisyoncular, müşavirler, danışma büroları da halkın so-runlarını çözmek için aracılık yapmaktadırlar. Ancak hiç kuşkusuz bu hizmetlerin karşılığı belirli bir ücret olması nedeniyle yönetilenlerin önemli bir bölümü bu hizmeti satın alamıyacağmdan yönetim karşı-sında kendiliğinden güçsüz bir konuma girmektedir.

Aracılık konusunda son kategori kamu görevlilerinin bizzat ken-dileridir. Gelecekte siyasete atılmak niyetinde olan kamu görevlilerinin, -ki içinde bulunduğumuz günlerde (Temmuz 1980) bunların sayısı bir hayli kabarıktır- vatandaş yönetim ilişkilerinde aracı bir rol oynadık-larına rastlamaktayız. Bu kişiler öteki kamu görevlileri ile müstakbel seçmeni ya da delegesi arasında ikinciler yararına aracılık yapmakta-dırlar.

Görüldüğü gibi yönetimin içe kapanıklığı ve yönetsel içreklik et-kilerini toplumsal sistemin tüm öğelerine yayacak kadar önemli so-nuçlar doğurmaktadır. Ancak bunun çözümü için toplumsal paylaşı-mı düzenlemekle işe başlamak daha sonra da mutlaka yönetime el at-mak gerekmektedir. Yönetimi bir değişken olarak görüp onu ihmal et-tiğimiz takdirde sorunun çözülemiyeceği kanısında olduğumuzu bura-da belirtmemiz gerekir. İçinde yaşanılan sistem hangisi olursa olsun bürokrasinin içreklik nedeniyle yarattığı kendine özgü sorunları bulun-maktadır. Bu kural evrenseldir ve mutlaka ayrı olarak ve özenle ele alınmak zorundadır.

2. İş Takibi

Yönetimin istenilen biçimde çalışamamasına halkm tepkisi, yalnız-ca aracı kullanma biçiminde olmaz. Aracı kullanmakla içreklik, ya-ni yönetimi saran koruyucu kabuk aralanmaktadır. Fakat yönetimin yavaş işlemesi kimi durumlarda sürebilir. Bu engeli aşmak için başka bir takım yöntemlere daha vatandaşın başvurduğu görülmektedir ki bunların başında iş takibi, iş kovalama gelmektedir.

İş takibi, yönetime başvurduktan sonra söz konusu olan sorunun çözümünü çabuklaştırmak ya da yönünü değiştirme amacıyla değişik basamaklardaki yöneticilerle aracısız olarak kurulan ilişkidir. Araya iş takibini yüklenen bir başka kişi girdiğinde "aracı kullanımına" gi-dilmiş olur.

İş takibinin nedenleri de aynen aracı kullanmadaki gibi yöneti-min içe dönüklüğü ve içrekliğidir. Ancak iş takibi için kurumsallaş-mış araçlardan yararlanılmaz. Sorun doğrudan doğruya vatandaşla yönetici arasındadır. Ancak vatandaşın ikide bir yöneticiyi ya da il-gili büroyu yoklayıp evrak ile ilil-gili işlemleri izlemesi gerekmektedir.

İş kovalamanın en önemli olumsuz sonucu vatandaşta görülen sos-yal refah azalmasıdır. Konuyla ilgili olarak bir yazıda şunlar belirtil-mektedir :

"Eğer bugün her çalışan, yılda ortalama bir haftasını yönetimle olan işle-rini izlemekle geçiriyorsa, bu ulusal gelirde 1/52 oranında yani % 2 do-layında bir azalma demektir. Bu hiç de azımsanmayacak bir orandır. Ça-lışan nüfus yılda ortalama iki haftasını nüfus, vergi, adliye, askerlik gibi sorunların yönetimde çözülmesi için harcıyorsa, ulusal gelirden kayıp % 4 olacaktır. Bu hesaba işlerini izleyen bireylerin katlandıkları giderler ile çek-tikleri üzüntü ve sıkıntıların yol açtığı sosyal refah azalması dahil de-ğildin." (*)

Yönetimin zaman anlayışı ile çevrenin özellikle iş dünyasınm za-man anlayışı arasındaki farktan ötürü en çok iş takibeden kesimin iş adamları ya da çoğunlukla onların temsilcileri olduğu görülmüştür.

Her iki evrende de zaman değerlendirmesinin farklılığı böyle bir so-nucu doğurmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi yönetim içinde acele etmeye hiç gerek yokken, özellikle iş evreni sürekli olarak ace-leci bir tutum içindedir. Çünkü beklemek yatırım maliyetlerinin art-ması, kardan mahrumiyet gibi sonuçlar doğurabilir ki iş dünyasının buna tahammülü yoktur. Öte yandan iş evreninin aceleciliği paranın

(*) Hüsnü KIZILYALLI, "Bürokrasiyi Düzeltmek İçin", Milliyet, 25 Aralık 1975.

olabildiğince çok sirkülasyonu ile de ilgilidir ki bu da kârı maksimize etmenin usullerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bu ne-denledir ki iş dünyası ile yönetim arasında zamanın algılanması açı-sından bir çekişme, bir ayrılık vardır. İş takibi de bu konuda iş dün-yasının bir tepkisi olarak belirmektedir. Konu, halkla ilişkiler açısın-dan son derece önemlidir.

3. Yönetici İle Tartışma

Yönetici ile vatandaşın tartışmasının temelinde yönetsel anlayış ile yönetilenlerin değerlendirmelerinin birbirine uymaması gibi bir zıt-lık yatmaktadır. Yönetilenin beklentilerinin istenilen biçimde gerçek-leşmemesi ve yönetsel işlemlerin zaman alıcı olması yönetileni en ufak bir bahane sonucu yöneticiye karşı sanki "patlayacak" duruma getir-mektedir. Günlük yaşantıda buna sık sık rastlanıldığı gibi, hele son yıllarda toplumsal gerginliğin de bunun üzerine eklenmesi, tuz biber ekmesi sonucu, vatandaş-yönetici tartışmasının sayısı ve yoğunluğu eskisiyle kıyaslanmıyacak derecede artmış bulunmaktadır.

Yöneticilerle yapılan görüşmelerin verdiği sonuca göre yönetici-ler tartışmanın nedenyönetici-leri arasında vatandaşm sabırsızlığını ve en önemli neden olarak da bilgisizliğini göstermektedir. Ayrıca bazı yö-neticiler saygısız davranışın eskiye göre çok arttığını ve giderek de ço-ğalacağını ileri sürmektedirler. Yalnızca yönetim-yönetilen ilişkisinde-ki aksaklıklarla açıklanamıyacak olan bu güçlüklerin aşılması, için kuş-kusuz toplumumuzda var olan daha başka bir çok hastalığın gideril-mesi gerekir. Özellikle hak arama özgürlüğü ile birlikte hak arama yol-larının halka öğretilmesi gerekir. Bunu haklı biçimde kalarak yapma-sının usulleri basit biçimde halka anlatılmalıdır. Bilimsel yöntemler-le saptanmış olmamakla birlikte Türkiye 1980'yöntemler-lerde çok çabuk kızan insanların ülkesi olmuştur. Kuşkusuz bu saptama yeni değildir, an-cak doğruluğu her egeçn gün biraz daha yoğun biçimde ve yaşana-rak kanıtlanmaktadır. Temelinde paylaşımın, eşitsizliğin yattığı bu pa-tolojik durumun giderilmesi ile birlikte yönetim-halk ilişkilerinde de önemli gelişmeler olacaktır.

4. Yönetimin Tututumundan Şikayetçi Olma

Yönetilenin bir bölümü yönetimin beğenmediği eylem ve karar-larını çevresine açıklarken bir kısmı da yönetim içinde şikayet edile-cek yer aramaktadır. Bir başka tanımla yönetimden yakınma değişik yollara ayrılmıştır. Bir bölüm insan yönetimi yine aynı yönetime şi-kayet ederken, bir bölümü bu konuda basını aracı olarak kullanmayı

dener. Bir kısmı da ortada kendine göre hukuki bir sorun varsa yargı yerlerine başvurur.

Halkın yakınması, kamu görevlisiyle her zaman çekiştiği anlamına da gelmemelidir. Yönetime yol gösterme çabasının bir belirtisi olarak da yönetsel eylem ve işlemler eleştirilebilir ve bunlar kamu görevlile-rine açıklanabilir. Türk kamu yönetiminde bu uygulama çok zayıf ol-makla birlikte yine de rastlanan bir uygulamadır. Belirli eleştirilerin yönetici tarafından değerlendirilebilmesi için bu eleştirilerin mutlaka yönetime söz geçirebilecek kişilerden gelmesi gerekmektedir. Bunların başında da siyasi kişiler ya da iş adamları gelmektedir. İmar ve İskan Bakanlığı Araştırmasının sonuçlarına göre, bu iki kümenin eleştirileri ve şikayetleri yönetimi belirli konularda düşünmeye zorlamaktadır. Yi-ne bu kesimin şikayetleri yöYi-netimde üst düzey yöYi-neticilerini harekete geçirmeye yöneliktir. Fakat sistemi tümüyle harekete geçirmek olanak-sız olması nedeniyle belirli güçlüklerle karşılaşılır.

Vatandaşın yöneticiyi şikayet ettiği bir başka makam, ilgili görev-linin amiridir. Ancak bu tür bir üst düzeye başvurma yönteminin ke-sin sonuç vermediği de araştırmaların bir sonucu olarak ortaya çık-maktadır. Üstler soruşturma açma, yer değiştirme ya da yazılı olarak uyarma yetkilerini çok az kullanmaktadır. Yönetim içindeki ast-üst ikiliği ve çekişme, vatandaşın herhangi bir şikayeti söz konusu oldu-ğunda ortadan kalkmaktadır. Yeter ki soruna siyasi kişiler karışmasın.

Bir başka tanımla diyebiliriz ki, çevre öğeleri ile çatışma söz konusu olduğunda örgütsel dayanışma hemen kendini göstermektedir. Bu ne-denle de vatandaşın şikayetine sık sık rastlanılmakla birlikte bu yol etkili bir sorun çözme yöntemi değildir.

Yönetimi şikayet konusunda kullanılan bir başka yöntem, yönet-sel yargıya başvurmaktır. Bu hak tüm yönetilenlere özgü olmakla bir-likte son yıllarda bu hakkı kullananların başında kamu görevlilerinin bizzat kendileri gelmektedir. Örneğin, intibak ya da tayin konularının ağır bastığı Danıştayca ifade edilmiştir. Bu konudaki şikayet ya da hak arama yöntemi hemen belirtelim ki kendine özgü başka sorunları da birlikte getirmektedir. Bir kere Danıştaya başvurma Danıştaym içrekli-ği nedeniyle belirli güçlükleri vatandaşın karşısına çıkarmakta, dilek-çe yazmak için ayrı bir kişiye gereksinme duyulmaktadır. İşin daha önemlisi gerek Danıştaydan kısa sürede karar çıkarma, gerekse vatan-daşın davasının olumlu sonuçlanması için mutlaka Danıştay içinden biri tarafından dava dosyasının izlenmesi ve dava için kulis yapılma-sı gerekmektedir. Bu konu da başlı başına bir reforma muhtaçtır.

5. Basından Yararlanma

Yönetimle ilişkilerinde ortaya çıkan aksaklıkları gidermek amacıy-la yönetilen, basma sık sık başvurur. "Okuyucu Köşeleri" ya da "Oku-yucu Mektupları" adı altında yönetilenler, yönetimin eylem ve işlem-lerini siyasal yaklaşımla eleştirmektedirler. Bu eleştiriler bazen salt yönetsel içerikli de olabilirler. Hangi tür sorun dile getirilirse getiril-sin ortada olan bir gerçek vardır o da, yönetimin ve yöneticinin basm yoluyla yapılan bu eleştirilere karşı son derece duyarlı olduklarıdır. Bu konuda ilgili gazeteye kısa sürede yanıtlar yollanmakta daha önem-lisi vatandaşın gazeteye konu olan sorunu olabildiğince çözülmeye ça-lışılıp gazeteye bu konuda bilgi verilmektedir. Bu, basının kazandığı konumu belirtmek açısından son derece önemli bir noktadır.

Daha çok pratik ve güncel yönetsel sorunların ve güçlüklerin dile getirildiği okuyucu köşelerinin içerik analizi yapıldığında görülürki, run yönetimin içrekliğinde düğümlenmektedir. Bir başka tanımla so-run yönetimin anlaşılmazlığmdan, yöneticinin ve yönetimin içe dö-nüklüğünden, formalitelerin içinde boğulmuş olmasından, vatandaşın başvuru ve sorununun savsaklanması ve genel olarak yönetimin ya-vaş işlemesinden kaynaklanmaktadır. Bu özellikleri bünyesinde topla-yan bir yönetsel kuruluşun ya da yönetsel yapının başarılı bir hizmet vermesi, çevre gereksinmelerini zaman geçirmeksizin karşılaması bek-lenmemelidir. Nitekim vatandaşın yakındığı sorunların en çok yayın-lanmış olanlarını şöyle sıralayabiliriz : "Köylerle kimse ilgilenmiyor...",

"Halk afet evlerinden yararlanamıyor.." "Konutlarımız ne zaman ta-mamlanacak...", "Beklediğimiz hizmetler bir türlü getirilmiyor...",

"Büroların önünde günlerce bekliyoruz...", "Gümrük kapılarında pe-rişan olunuyor...", "Dilekçeme bir türlü cevap verilmiyor...". Bu ve buna benzer türde sorunları daha sıralayabiliriz. Fakat verdiğimiz bu bir kaç örnekten de kolayca anlaşıldığı gibi yönetimin gerçekten ba-şarılı bir halkla ilişkiler uygulamasına yol açacak küçücük bile olsa başarılı bir çalışması ya da hizmeti bulunmamaktadır. Bünye olarak zayıf ve eksik bir yapının halkla ilişkileri de o denli sınırlı ve hatta sakat olmaktadır.

Bu konuda sonuç olarak diyebiliriz ki, yönetim, halkla ilişkileri ve halka verdiği hizmetler açısından basm tarafından sürekli olarak kö-şeye sıkıştırılmaktadır. Yönetimin basında yer alması ise olumlu hiz-metlerini duyurmadan çok vatandaşm belirli eleştiri ve şikayetleri kar-şısında savunma amacına yöneliktir. Zaten etkisi az ve aksayan yö-netim biçimlerinin en çok başvurduğu yöntem de budur. Bir başka açı-dan da basında yönetimi eleştirmenin ve şikayetlerin çokluğu ya da yoğunluğu yönetimin etkisizliği ile çok yakından ilgilidir.

VII. HALKLA İLİŞKİLER UYGULAMASINDA BAŞVURULAN ARAÇLAR

Halkla ilişkiler uygulamasının kullandığı araçlar belki bir sırala-maya uygun gelmeyecek kadar çoktur. Ancak gerek evrensel olarak uygulanan, gerekse halkla ilişkileri bir ilgi alanı olarak görüp değer-lendiren çalışmaların sonuçlarına bakılarak belirli bir sıralama yap-mak olanaklıdır. Bir başka tanımla bir örgüt görevlisinin müşteriyle sözlü ilişkisi de bir halkla ilişkiler olayı, bunun yanında basın bildi-risi dağıtması da bir halkla ilişkiler olayıdır. Ancak ikinci örnekte kul-lanılan yöntemin araç olma özelliği ile birlikte teknik belirli özellik-leri bulunmaktadır ki onun halkla ilişkiler uygulamasında yer etme-sinin en önemli nedeni de burada yatar.

Şimdi bu araçları konuyla ilgili olduğu ölçüde teknik özellikleri ile birlikte ele almaya çalışalım.

A. YAZILI ARAÇLAR

Belgede HALKLA İLİŞKİLER (sayfa 126-133)